Silahlar yerine kitaplar, şiddet yerine kültür
Don't wanna be here? Send us removal request.
brokensmilesblogg · 3 months ago
Text
Bir şeylerden son anda haberdar olmayı ve beklenmemeyi sevmiyorum. Evde pijamalarım, cipslerim ve nescafemle otururken bir tarafım "Acaba gitsem bu kadar yalnız olur muydum?" diye düşünüyor.
Yine de babamın salonda izlediği maçtaki hakemin sesi eşliğinde mutfakta bir şeyler karalamak da zevk vermiyor değil. Ama ne bileyim işte, bir tarafımda sürekli yok sayılmanın getirdiği burukluk hissi geçmiyor bir türlü.
0 notes
brokensmilesblogg · 3 months ago
Text
Annem dün çocukluğumdan kalan son oyuncağımı komşunun çocuğuna vermiş. Bu evde çocukluğuma dair hiçbir şeyin kalmaması fazla dramatik. Bebekliğime ait tek bir kıyafetin, oyuncağın veya eşyanın eve gelen rastgele insanlara dağıtmasını kaldıramıyorum.
Aslında kırıldığım nokta benim için değerli olan bir şeyi rastgele insanlara düşünmeden verebilmesi. Benim için değerli bir şeyi değerli görmediği için üzgünüm ve annem sabahtan beri bi'tane plastik bebek için ağladığımı sanıyor.
Ama bana ait değer verdiğim şeyleri bana sorma zahmetine bile girmeden vermesine kızıyorum. Bana değersiz hissettirdiği için kızıyorum ve annem bunu anlamıyor.
(Not: Yarın kahve içme bahanesiyle misafirliğe gidip bebeği cepliyorum)
1 note · View note
brokensmilesblogg · 5 months ago
Text
Göğsümde bir demet çiçekle gömün beni
Kalabalık oluştursun istemem cenazem
Bilmem hangi şair okur ki beni?
Döker beyazlara hangi adam beni?
Ne gökyüzünde isterim yaş ne yeryüzünde
Bulutsuz bir akşam olsun cenazem
Görmeyeyim karanlık kutuda tek bir hediye
Söyleyin, artık ağlamasın babam da gizlice
~elif
4 notes · View notes
brokensmilesblogg · 7 months ago
Text
Senin oyununa bir kez kandım ve defalarca yalnız kaldım.
3 notes · View notes
brokensmilesblogg · 1 year ago
Text
Hayata geç kalmışlığın yorgunluğu var içimde. Ben düşüncelerimde boğuşup, zihnimin seslerinde delirip, kalbimin kararsızlığıyla uğraşırken mutluluk trenini kaçırmışım.
11 notes · View notes
brokensmilesblogg · 1 year ago
Text
Bunca zaman ölü birinin ruhu taşıyor gibiydim. İçimde mezarlar kazılmış, çicekler solmuş, ağlayan suretler zihnimde esir olmuştu.
Umudumu kaybettiğim bir anda karşıma çıkan o güzel insan sen benim en büyük şansımdın.
Yağmurdan sonra çıkan gökkuşağı gibi, karne gününde babamın bana aldığı dondurma gibi, okulda tuvalette sessizce ağlarken kapının altından uzatılan çiçek gibi...
Sen benim en güzel zamanımdın.
11 notes · View notes
brokensmilesblogg · 1 year ago
Text
Aynı sokaktan geçiyorum her gün, aynı kaldırıma ayak basıyorum, aynı kişilere selam veriyorum, aynı kulaklığı takıyorum. Her şey o kadar aynı ki tek eksik sensin zavallı yaşamımda. Kilitlediğim kalbimde harabeler bırakmışken sol yanımdaki acı hâlâ taze. Zihnimde bıraktığım depremlerle baş başayım şimdi sessiz evimde.
9 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Text
Öyle yorgunum ki kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum. Benimki ruhsal bir yorgunluk aslında, en zor olanı yani. Geceleri uyutmayan, gündüzleri bırakmayan zihnimi.
Herkese ve her şeye rağmen ayakta kalıp ruhumdaki zincirleri kırabilmeyi diliyorum. Bana inanmayan, küçük gören herkese haksız olduklarını göstermeyi düşlüyorum. Zayıf değilim ben sadece bu rüzgarda savrulmadan nasıl ayakta durulacağını bilmiyorum...
Ne jupiterin dediği gibi "bir nefes alsam geçer belki"
17 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Text
Gitmesin diye yalvarabileceğim insanları kendi ellerimle kapı dışarı ettiğimde anladım aslında ne kadar değiştiklerini. Keşke dedim defalarca kendi içime fısıldayarak 'herkes ilk tanıdığımız gibi kalsa'
Ama şu var ki verdiğim onca kayba rağmen hâlâ insanlara güvenebileceğimi hissediyorum. Gerek bir dost, gerek bir sevgili, gerek bir umut... Kaçtır doğru kişiyi beklerken buluyorum kendimi , kaçtır içimde umut tohumları yeşerirken görüyorum kendimi, kaçtır gülümserken veya yaralarımı sararken hissediyorum ruhumu.
Çok şey feda ettim hayatımdaki insanlardan: yanlış insanlara hediye ettiğim kitaplardan özür diliyorum, yanlış insanlara adadığım şarkılardan ve daha o insanlar yüzünden söylemeye utandığım bir çok şeyden...
13 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Note
Yazı tarzını ve papatya sevgini bir arkadaşımin bloğuna benzettim o yüzden sordum bloğun çok güzel bu arada ;))🪐
Teşekkür ederim :)
3 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Note
Adın Melike mi?
Hayır, Elif
2 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Text
Dışarıdan görülenler ile insanın zihnindekiler aynı olamıyor her zaman. Bazen zor geliyor kabullenmek, iyice alışmak, olmayacağını iyi bildiğin düşlerin peşinden yollara kendini atmak... Ama biliyor musun ne kadar kendini seven biri olsan bile bazen insan kendisinden usanmıyor değil. Bilhassa yorucu bir günün ardından tek olmak istediğin yer artık hayatta olmayan birinin koluysa o gönül de zor kabulleniyor yaşananları.
Hayatım amacını yitirmiş bir dekora dönüşse bile, hiçbir şeyden zevk alamasan bile ölmek istemediğimi fark ediyorum. Ben yarın olmayacakmış gibi yaşamak istiyorum.
17 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Text
Kuru bir kalbe ve kısa saçlara sahibim. Kulağımdaki düğümlenmiş eski bir kulaklıkla siyah-beyaz sokağımdan geçiyorum. Ayağımdaki çizme su birikintilerini sıçratıyor. Yanımdan ise ruhsuz insanlar geçiyor, ruhları siyaha bulanmış. Bu şehir komple simsiyah yalan hayatlarla dolu. Her şey siyah-beyaz, herkes ruhu emilmiş gibi kurak ve zor. En acısı da insanlar artık tekrar yaşadığını hissetmekten korkuyor. Benim gibi, bu şehir gibi.
Ben bu şehirde özgür hissedemiyorum artık.
24 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Text
Resimdeki gözyaşları bile kırık ezgiler mırıldanıyor gibiydi. Yorucu fırtınaların ardından açan güneşe gülümseyen papatyalar vardı. Oysa fırtınada dayanamayıp köklerinden vedasız ayrılan masumluğun sembolü çiçekler kimsenin umurunda değildi bile. İşte hayat böylesine acımasızdı, daha dün gülümsediğimiz kişiler bugün hayattan kopabiliyor ve hemencecik zihinlerden silinebiliyordu anılar. Ama ben nasıl sileceğimi bilemiyorum tüm huzur kokan gülümsemelerimizi, gökyüzüne dalıp giderken kurduğumuz bütün hayalleri, yağmur yağarken koştuğumuz sokakları, tırmandığımız ağaçları, bisiklet sürerken kaybolduğumuz yolları...
Ben seni nasıl unutacağımı bilmiyordum ama sorarsan da unutmak ister miyim? Hiç emin değilim.
17 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Text
Benimde ruhum umutsuzca çırpınıyor bu sonbaharda. Üşüyor, ısınamıyor bu çıkmazlarda. Yorgunluk zihnime düşen derin bir perde gibi kendi krallığını kurmuş yollarıma, zorluyor acımadan düş kokan aldanmalarımda.
17 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Text
“Çölde bir kum tanesi bile değildin yola çıktığında,” demişti annem. “Sonra seni kum denizinin arasında, kum dağlarının ortasında, farkında olduklarımın yetmediği zorlukların dünyasına bıraktım. Hep yürümen gerekiyordu, sadece daha çok yürümen.”
Sitem Ateş - Gölgenin Ağırlığı
22 notes · View notes
brokensmilesblogg · 2 years ago
Text
Kimse götürmeyecek beni kırlangıçların şölenine... Uçmayı hayal eden kuş ölmek üzere...
Füruğ Ferruhzad
23 notes · View notes