Text
Kocaman bir bardakta açık, ılık bir çay aldım kendime. Geçtim odama, önce bir güzel ağladım. Sonra da bir paket bisküviyle çayımı yudumlayarak kime olduğunu bilmediğim öfkemi çıkarttım.
1 note
·
View note
Text
Bir insanı aniden kaybetmeye alışığız. Ya da belki normal geliyor. Ya her gün bir parça kaybetmeye? Ne demektir bu? İnsan nasıl parça parça kaybolur? Düşünün.. Onlarca yıl aynı yastığa baş koyduğunuz insan bir an geliyor ve farklı bir yastığa baş koymak zorunda kalıyor. Ve siz de.. Onlarca yıl aynı derdi paylaştığınız insan, bir an geliyor ve derdinizi dinleyemez oluyor. Öyle bir zaman geliyor ki yastığı da uyumayı da unutuyorsunuz. Tek derdiniz o, tek dinlediğiniz o oluyor. Yılların dağ gibi adamı her gün birkaç yaş küçülüyor. Yıllar geriye akmaya başlıyor. Ne yiyor, nereye gidiyor derken nihayet yeni doğmuş bir bebekten farksız hale geliyor. Şu farkla ki, içinde yılları yaşamış ama unutmuş koca bir yürekle.. Sevdiğini kaybetmek ne demektir? Unutulmak, gerçekten unutulmak, ne demektir? Bakışların solgunlaşması ne demektir, nasıl olur? İnsanın boğazından günlerce nasıl geçmez bir lokma ekmek? İnsan nasıl bu kadar yorulur? Bir insanın en fazla ne kadar gelebilir ki uykusu, böyle günlerce çıkmaz yataktan? Bir can en fazla ne kadar acıyabilir ki? Ve bir gidiş en fazla ne kadar acıtabilir ki?!.. Neredeyse herkes "Sevdiğinizin kıymetini bilin" diyor. Neredeyse kimse de bilmiyor bana kalırsanız, bu ne demek.. Sahi ne demek bu? İnsan nasıl bilir sevdiğinin kıymetini? Bilirsek gitmezler mi sevdiklerimiz? Hayır, öyle değil elbette. Cevabını bildiğim soruları soruyorum tabi. Çaresizim çünkü. Elimde sorudan başka birşey yok şimdi. Geri kalanını gözyaşlarıma akıttım. Kalmadı avucumda başka bir şey. En son dedemin elleri vardı, kayıp şehir o da işte.. İşte bunu gülerek söylüyorum- sevdiklerinizin kıymetini bilin.. Bir gün, daha güzel bir gün, yine buluşmak ümidiyle dedeciğim..
1 note
·
View note
Text
Sarılamadığım pişmanlıklarım var benim. Ve sahip olduğum pişmanlıklarımı bir başka seviyorum.
0 notes
Text
Ne ağır bir gün Ya Rabbim! Vedalarla, gözyaşlarıyla dolu..
0 notes
Text
Üzgünüm. Vakit, güçlü olmak vakti değil; ağlamak vaktidir.. miş..
0 notes
Text
Şimdi dokunduğum her yerde hatıralar var, hatıralarımız.. Dokunmaya kıyamazdım, şimdi gidiyorlar, belki çok uzaklara.. Geri dönerler mi ait oldukları yere? Yine eskisi gibi gülümserler mi bize? Bahar gelir mi yeniden? Her aklıma gelişinde dolan gözlerim yine parıldar mı içten? İşte burası benim evim diyebilir miyim yine bir gün? Çok düşünüyorum artık, eskisinden daha çok.. Ve çok ağlıyorum artık, daha çok.. Zaten bunu istemez miydim? Ağlamak için yanıp tutuşmaz mıydım hep? Hayır, hayır.. Bu değildi istediğim. Kesinlikle bu değildi.. Hayallerimle, hatıralarımla birlikteyken ağlamayı severim, onlarlayken ağlamak isterdim. Şimdi ise her geçen gün uzaklaşmaktayız. Her geçen gün yalnızlaşmaktayız.. Ve ben, bu gözyaşlarını hiç sevmedim. Görünen o ki, hiçbir zaman da sevmeyeceğim. Lanet okuyacağım ayrılıklara; olmuyor. Yapamıyorum. Onlar da bize ait diyorum. Her güzel şeyin bir sonu var.. Güzel ya, güzel! Hayatımın en güzel şeyiydi belki. Ama umutlarımızı kaybetmemiştik biz hiç, öyle ya.. Belki derdik, öyle avuturduk hep.. Kim bilir, önümüzde bizi bekleyen o güzel yılların önündeki tek engel bu ayrılıktır belki de.. Duvarları aşmalı! Hatıralarım, Nice güzel yıllarımız olsun, hep birlikte, hep mutlu!.. 🍀
0 notes
Text
...Ah saklı bahçem! Görmeden nasıl da zarar verebiliyorlar sana böyle! Nasıl da kıyabiliyorlar, sırf benimsin diye! Ah benim örselenmiş, incinmiş saklı bahçem!..
0 notes
Text
Bir mevsim daha var sanıyordum, bir mevsim daha bizim için..
0 notes
Text
Damla sakız hayallerimize yakamoz vursa, Bari öyle canlansa da hayat bulsa..'
0 notes
Text
Demlikte kalan çay gibi, kavanozun dibindeki şeker gibi, bende de hep bir parça hüzün, gözlerimde bir parça nem kalmalı.
0 notes