Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Dudak Çatlama Problemi ve Çözümleri Nelerdir? 2023
Dudak Çatlama Problemi ve Çözümleri Nelerdir?
Özellikle kış aylarında pek çok kişide dudak çatlama problemi mutlaka görülür. Dudak çatlaması, dudak yüzeylerinde belirgin olan çatlaklardan rahatsızlık veren ve ara sıra kanamalara neden olan bir rahatsızlıktır. Bunun nedeni ise oldukça basittir. Çünkü dudak derisi yağ bezlerinden yoksundur ve vücudu kaplayan derinin en ince, en hassas bölgesidir. Sonuç olarak, zarar verme olasılığı daha yüksektir. Koruyacak bir tabaka olmadığı için böylece çeşitli sebeplerde dudaklar zarar görmeye müsait hale gelir. Dudak çatlaması çoğu zaman önemli bir neden olmasa da bazen bir enfeksiyon olabilir. Dudakların Çatlamasına Sebep Olabilecek Şeyler Oldukça yaygın olan dudak çatlaması sorununun en yaygın sebepleri arasında kuru ve soğuk hava, iç mekanlarda kuru ve sıcak havaya maruz kalma, güneş yanığı, bazı ilaçlar, rüzgâra maruz kalma, dudak yalama ve ağızdan nefes alma bulunur. Öte yandan soğuk algınlığı, dehidrasyon (sıvı kaybı) ve beslenme eksiklikleri de dudak çatlamasına neden olabilir. Panik yapmayın, fakat bezen dudak kuruluğu ve çatlaması altta yatan hastalık, bozukluk ve duruma göre değişiklik gösterebilir. Bu gibi durumlarda bazen dudak çatlamasına ek olarak kanama, ağrılı yara, Herpes, kuru ağız, boğuk ses, kızarıklık ve şişlik gibi belirtiler de görülebilir. Çatlamış dudaklar ayrıca çeşitli ilaçlarla da ortaya çıkabilir. A vitamini, retinoidler, lityum içeren ilaçlar ve kemoterapi ilaçları, ciddi dudak kuruluğuna ve çatlamasına katkıda bulunabilir. Ruj, dudak kremi gibi dudaklarla doğrudan temas eden veya dolaylı olarak ellerimizle dudaklara temas eden kozmetik/kimyasal ürünlere karşı alerjik reaksiyon da dudak çatlamasına neden olur. Eğer bu şekilde tepki veren bir cildiniz varsa organik ürünler kullanmaya özen göstermelisiniz. Dudak Çatlama Sıkıntısını Doğru Yollarla Çözün Dudakları nemlendirmek çatlayan dudaklar için çözümler kategorisinde birinci sıradadır. Bunun için farklı yollar deneyebilirsiniz. Örneğin sadece reklamlardan dolayı bilinen dudak balsamları yerine dudaklarınız için ideal olan dudak balsamlarını tercih edin. Bunun nedeni, bazı dudak balsamlarının dudakları kurutan, cildi tahriş eden veya alerjik tepkileri tetikleyen maddeler içerme olasılığıdır.
Dudak Çatlama Problemi ve Çözümleri Nelerdir Dudak kozmetiklerini salisilik asit, oksinoksat, fenol, lanolin, kafur, nane, narenciye, okaliptüs, kafur veya tarçın gibi maddelerle kullanmaktan kaçının. Çatlamış dudaklar, hint yağı, seramidler, demitikon, kenevir tohumu yağı, mineral yağlar, karite yağı, titanyum oksit veya çinko gibi güneşten koruyucu maddeler kullanılarak giderilebilir. Ayrıca kozmetik ve parfümlü ürünler dudaklarınızı tahriş edebilir, bunları almaktan kaçının. Dudaklarınızı Korumak için Güzel Bir Şekilde Beslenin Yukarıdaki maddelere ek olarak dudakları korumak için yapmanız gereken başka şeyler de bulunmaktadır. Örneğin aloe vera, hindistancevizi yağı, bal, salatalık ve yeşil çay tüketin. Genel olarak sağlıklı olmak istiyorsanız su içmelisiniz. Kuru, çatlamış dudaklarınız da yaşam kaynağı olarak suya bağlıdır. Dudaklarınızı gün boyu su ile nemlendirerek, dudak çatlamasını önleyebilirsiniz. Çatlamış Dudaklar Bir Probleme mi İşaret Eder? Çatlak dudaklarınız uzun süredir hayatınızda varsa bir hastalığa sahip olup olmadığınızı merak etmeniz çok doğal. Fakat genel olarak uzun vadeli sorunlar, çatlamış dudaklar tarafından gündeme getirilmez. Rahatsızlık nedeniyle çatlamış dudaklar bakteri veya mantar hastalıklarına karşı daha hassastır. Yine de çatlamış dudaklar bazen vücuttaki sıvı kaybının bir işareti olabilir. Tanı konulduktan sonra uygun işlem yapılmalıdır. Zira şiddetli dehidrasyonun sonuçları böbrek yetmezliği, bakteriyel enfeksiyonlar, elektrolit dengesizlikleri ve mantar enfeksiyonlarını içerir. Öte yandan, genellikle uzun süre güneşe maruz kalmaktan kaynaklanan aktinik keilit göz ardı edilirse cilt kanserine ilerleyebilir ve dudaklarda kuruluk, renk atması ve pullanma şeklinde kendini gösterebilir. İltihaplı hastalıklar veya Crohn hastalığı gibi enfeksiyonlar, aşırı dudak kuruluğu ve çatlaklarla karakterize olan keilite neden olabilir. Fakat tüm bunlar varsayımlardır. Eğer bir şeyden şüpheli ya da şikayetçiyseniz doktora gitmelisiniz. Dudak Çatlama Sorununa Kısa Bir Sürede Veda Edin Eğer yukarıda bahsedilen tüm metotları uygularsanız ve bol bol su içip doğal nemlendiriciler kullanırsanız eminiz ki dudak çatlama probleminiz ortadan kalkacaktır. Bu sorunun kalıcı olduğunu düşünüyorsanız mutlaka doktorunuza başvurun. Ve unutmayın: Çatlamış dudaklarınızı yalayıp ıslatmak geçici bir çözümdür ve devamında daha da kurutmuş olursunuz. Bu yüzden bunu da yapmaktan kaçınarak dudaklarınıza çok iyi bakın! Read the full article
0 notes
Text
Aşı Kaç Yaşa Yapılıyor?
Aşı Kaç Yaşa Yapılıyor?
Bebek ya da çocukları olan ebeveynlerin en sık araştırdığı konulardan birisi de aşı kaç yaşa yapılıyor sorusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında bu konu bazı durumlar söz konusu olduğunda kafa karıştırıcı olabilmektedir. Özellikle belirtilen alanlar içerisinde gerçekleştirilen güncellemeler ile birlikte yeni aşı takvimleri de gündemde olabilmektedir. Buna göre bakıldığında sizlerin de bebeği ya da çocuğu varsa ve ne zaman hangi aşının yapılacağı konusunda bilgileriniz eksikse, işte bu yazımız içerisinde bebeklerde ve çocuklardaki güncel aşı takvimi hakkında bilgi sahibi olabilir, en doğru aşıları en doğru vakitlerde yapabilirsiniz. Bebek ve Çocuklarda Aşı Takviminin Önemi Herkesin bildiği gibi çocukluk ya da bebeklik dönemi içerisinde yapılan aşılar çocukların gelişimi için oldukça önemli görülmektedir. Özellikle bağışıklık sistemlerinin de güçlü bir şekilde gelişim göstermesi açısından önemli olan bu aşıların doğru zaman aralıklarında yapılması da ayrı bir önem taşımaktadır. Bu neden ile sizler de bebeklerinizin gelişiminde herhangi bir aksaklık yaşamamak ve bağışıklık sistemlerini güçlü tutmak için gerekli olan aşıları en doğru zaman içerisinde yaptırabilir ve bu konuyu yakından takip ederek gerekli zaman aralıklarını kaçırmayabilirsiniz.
Aşı Kaç Yaşa Yapılıyor Geçmişten günümüze birçok hastalığın geliştirilen aşılar aracılığı ile önlenebildiği görülmektedir. Eski dönemlerde birçok hastalık sebebi ile gelişim çağındaki bebek ve çocukların ölüm yaşadığı karşımıza çıkmaktadır. Gelişen tıp ile teknoloji ile birlikte de günümüz dünyasında söz konusu hastalıkların aşılar ile önlenebildiği ve gelişim çağı içerisinde olan bebek ve çocukların belirtilen hastalıklara karşı bağışıklık kazandığı görülmektedir. Bebeklik Dönemi İçerisinde Yapılan Aşılar Nelerdir? Bebeklik dönemi içerisinde yapılan aşılar nelerdir konusuna göre bakıldığında birçok farklı aşının olduğu araştırmalar sonucunda elde edilmiştir. Ülkemiz içerisinde tıp alanında belirtilen bilgiler ışığında bebeklik döneminde bebeklere yapılması gereken aşıların dozlarının toplamının 13 olduğu karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu bebeklik dönemi aşılarının isimleri ise aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir; BCG aşısı ya da diğer bir adı ile verem aşısı, söz konusu BCG aşısının aslında bir tüberküloz aşısı olduğu görülmektedir. Ülkemiz içerisinde de her doğan bebeğe uygulandığı bilinen bu aşının oldukça önemli görüldüğü belirtilmektedir. Genel itibari ile bebeklerin ikinci ayının son zamanlarında uygulandığı bilinen bu aşının derinin içine enjekte edildiği bilinmektedir. Difteri, Tetanoz ve Boğmaca aşısı ya da diğer bir adı ile DTB aşısı, herkesin bildiği gibi difteri hastalığı insanlarda nefes almada güçlük yaşamalarına sebebiyet vermektedir. Bunun yanı sıra kalp yetmezliği gibi hastalıklara da sebep olan difterinin önlenmesi için DTB aşısı oldukça önemli görülmektedir. Genel itibari ile bebeklerin ileriki yaşamlarında tetanoz virüsü ya da boğmaca hastalığı ile bilinen şiddetli öksürük ile mücadele etmesini kolaylaştırdığı bilinen DTB aşısı da bebeklik dönemi aşıları arasında yer almaktadır. Hemophilus İnfluenzae Tip B aşısı, HİB virüsü genel olarak bilindiği üzere 5 yaş altındaki çocukların kulaklarında enfeksiyon yapan bir hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu kulak enfeksiyonlarının şiddetli bir şekilde yaşanmasını önleyen bir aşı olarak bilinen Homophilus İnfluenzae Tip B aşısı bebeklik döneminde uygulanılması gereken bir aşı olarak belirtilmektedir. Çocuk felci aşısı ya da diğer bir adıyla Polio aşısı, genel itibari ile herhangi bir semptom yaratmayan çocuk felci hastalığının önüne geçilmesi için çocuk felci aşının da bebeklik dönemi içerisinde yapıldığı karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra çocuk felci hastalığı aynı zamanda polio hastalığı olarak da bilinmektedir. Aynı zamanda polio virüsünün hastalığa sebep olduğu belirtilmek ile birlikte çocukların söz konusu bu aşıyı olmamaları ve virüsü de vücutlarında bulundurmaları halinde felç yaşayabileceği ve hatta ölüme kadar ilerleyebileceği belirtilmektedir. Pnömokok aşısı, Son olarak ise Hepatit B aşısı şeklinde olduğu görülmektedir. Herkesin bildiği gibi Pnömokok aşısı aslında çocukların ya da bebeklerin zatürre olmalarını önleyen bir aşı olarak karşımıza çıkmaktadır. Zatürre oldukça şiddetli bir akciğer enfeksiyonu olmakla birlikte aşı kaç yaşa yapılıyor sorusu söz konusu olduğunda bebekliğin 6. Ayına kadar farklı dozlar halinde yapıldığı belirtilmektedir. Sizler de doktorunuzun tavsiyelerine uyarak ilgili aşıların yapılma zamanlarını yakından takip edebilir, bebekleriniz için aşıların yapılması gerektiği doğru zamanı takip edebilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
Erkeklerde Sperm Kanalı Tıkanıklığı Nasıl Anlaşılır?
Erkeklerde Sperm Kanalı Tıkanıklığı Nasıl Anlaşılır?
Erkeklerde kısırlık nedenlerinden biri sayılan problemlerden bir tanesi kanal tıkanıklığı olup erkeklerde sperm kanalı tıkanıklığı nasıl anlaşılır? Erkeklerde halk arasında yaygın bilinen bir durum olan sperm kanalları tıkanıklığı bilimsel olarak obstrüktif olarak ifade edilmektedir. Çocuk sahibi olamama durumunda erkeklerden kaynaklanan kısırlıkların üç ana nedeni vardır. Bu nedenlerden yalnızca biri erkeklerde sağlık problemlerine neden olurken bunlardan birkaçı bir arada da görülebilmektedir. Bunlar; - Düşük sperm sayısına sahip olunması ya da menide hiç sperm bulunmaması (azospermi) halidir ve bunların gebelik üzerinde olumsuz etkilerinin meydana gelmesidir. - Aşırı sperm üretimi de gebelik sürecini olumsuz etkilemekte ve bu spermlerin yumurta hücrelerini döllemesine yönelik problemlerin oluşmasına neden olmaktadır. - Son olarak testislerde üretilen spermlerin vajinaya taşınması sırasında meydana gelen fizyolojik problemlerden kaynaklanmaktadır. Bu problemin spermlerin taşındığı kanallarda tıkanıklık olmasından kaynaklanmaktadır. Sperm Kanal Tıkanıklığı Nasıl Anlaşılmaktadır? Kanaldaki tıkanıklıklar nedeniyle yumurtalıklara sperm ulaşamaması durumu erkeklerde görülen kısırlık vakalarının ortalama ’ini oluşturmaktadır. Sperm tıkanıklığına bağlı problemlerin nasıl anlaşılabileceği noktasında sorular için öncelikle kişinin kendini gözlemlemesi gerekmektedir. Daha sonraki süreçte ise mutlaka bir uzman görüşüne başvurulmalıdır. Sperm kanalı tıkanıklıklarının teşhisi için bazı durumlarda idrar yolu iltihapları da eş zamanlı meydana gelebilmektedir.
Erkeklerde Sperm Kanalı Tıkanıklığı Nasıl Anlaşılır Ayrıca cinsel ilişki esnasında boşalmada yanma ya da ağrı gibi rahatsızlık hissi de yaşanabilmektedir. Son olarak bir tıkanma olduğunda vücut dışına çıkarılan meni hacmi daha az olabilmektedir. Kanal tıkanıklığının kontrolü amacıyla bir uzmana danışılmalıdır. Uzman hastanın geçmişte herhangi bir ameliyat olup olmadığını, yaşanan sağlık problemlerinin vücuttaki etkilerini detaylı bir şekilde inceleyecektir. Yapılan incelemeler sonucunda gerek duyulan şekilde tedaviye başlanılacaktır. Sperm Kanalı Neden Tıkanır? Erkeklerde kısırlık problemine neden olabilecek problemlerin başında epididimde, vas deferens ve ejekulatuar kanallarında yaşanan tıkanıklıklar yer almaktadır. Bazı durumlarda bu kanalların gebelik döneminde bebekte oluşmama ihtimali de söz konusudur. Önceki dönemlerde geçirilmiş olan kanamalı yaralanmalar ya da ağır darbeler ile tüberküloz, bel soğukluğu vb. hastalıklar sonucunda meydana gelen enfeksiyonlar nedeniyle de sperm kanallarında tıkanıklıklar oluşabilmektedir. Prostat bölgesinde yer alan ejakulatuar kanallarında da oluşan enfeksiyona bağlı olarak kistler ve prostat taşları tıkanıklık oluşturabilmektedir. Fiziksel özelliklere bağlı olarak bu kanalların ince çaplı olması da tıkanıklık riskinin artmasına neden olur. Sperm Kanalı Tıkanıklığının Özellikleri Nelerdir? Tanı konduktan sonra tedavi süreci başlatılmadan önce birçok sorunun cevabı elde edilmelidir. Örneğin; hastanın çocukluk döneminden itibaren geçirdiği hastalıklar ve ameliyatlar, ailede varsa kalıtım hastalıklar ve buna benzer konular hakkında ayrıntılı olarak hasta ve doktor arasında değerlendirmeler yapılır. Ön değerlendirmeler sonlandırıldıktan sonra ürolojik muayene aşamalarına geçilir. Ürolojik muayene; laboratuvar testleri ve ultrasonografi olmak üzere iki aşamadan oluşmaktadır. Laboratuvar testlerinde kan testleri ve semen analizi gerçekleştirilir. Kan tetkikleri: Serum testosteron, FSH ve LH düzeylerinin normal sınırlar içerisinde olup olmadığı kontrol edilir. Semen analizi: Düşük semen volümü ( Read the full article
0 notes
Text
Hiç Spermi Olmayan Ne Yapmalı?
Hiç Spermi Olmayan Ne Yapmalı?
Düzenli ve uzun süreli bir cinsel ilişkiye rağmen çiftlerin bebek sahibi olamaması yani kısırlık durumunda hiç spermi olmayan ne yapmalıdır? Çiftlerden erkeğin kısırlık durumunun olduğu durumlar söz konusudur. Erkeklerde kısırlık sebepleri düşük sayıda sperm üretimi, anormal sperm fonksiyonları veya spermin hareketini engelleyen tıkanıklıklar sonucunda oluşabilmekte ve eşin hamile kalma ihtimalini minimize etmektedir. Hastalıkların yanı sıra daha önce geçirilen kazalar, kişilerin yaşam biçimleri ve diğer faktörlerde erkek kısırlığına neden olabilir. Kısırlığı tetikleyen etmenler nelerdir? - Alkol ve tütün kullanımı, - Uyarıcı maddelerin tüketimi, - Aşırı kilolu olunması, - Toksiklere maruz kalmak, - Vücudun normal dışı sıcaklıklara maruz kalması, - Enfeksiyon durumları, - Kalıtımsal hastalıklar, - Kronik hastalıklar, - Ameliyat veya radyasyon terapisi gibi ilaç kullanımı gerektiren durumlar kısırlığın meydana gelmesine neden olmaktadır. Erkeklerde Kısırlığın Sebepleri Nelerdir? Testislerden birinin normal çalışmaması durumunda kısırlık meydana gelme ihtimali olasıdır. Erkeğin sperm üretimini gerçekleştirebilmesi için testosteron başta olmak üzere diğer hormonlarının da sağlıklı bir şekilde üretilmesi gerekmektedir. Vücut fonksiyonları sağlıklı bir şekilde çalışıyor ise spermin meniye taşınması fizyolojik olarak doğrudan gerçekleşmektedir. Fakat testislerde sperm üretildikten sonra, kanallarda tıkanıklık olması ya da başka herhangi bir rahatsızlıktan dolayı vücut fonksiyonlarının yerine getirilememesi halinde kısırlık olarak ifade edilen durumlar meydana gelmektedir. Sağlıklı bir hamilelik sürecinin gerçekleşebilmesi için öncelikle menide yeterli sayıda sperm olması gerekir. Sperm sayısının düşük olması, döllenmenin gerçekleşmesini zorlaştırır ya da mümkün olmayan bir hale getirir. Düşük sperm sayısı, her mililitre semen başına 15 milyondan azdır. Son olarak spermlerin fonksiyonel olmalı ve hareket edebilmesi gerekmektedir. Fonksiyonu düşük ya da hareketi sınırlı spermler yumurtaya ulaşamayabilir, yumurtaya erişim sağlansa dahi döllenme gerçekleşmeyebilir. Kısırlığın sebebinin menide sperm olmamasından kaynaklanması bilimsel olarak azospermi olarak ifade edilmektedir. Azospermi Nasıl Tanımlanır? Bir erkeğin menisinde ölçülebilir düzeyde meni bulunmaması durumunu ifade etmektedir. Erkeklerin yaklaşık %1’i bu durum ile karşılaşırken, kısırlık problemi yaşayan erkeklerde ise bu oran yaklaşık ’tir. Söz konusu durumun yaşanması halinde baba olmak isteyen erkekler için büyük bir engel söz konusudur. Peki, azospermi tedavisi nasıl gerçekleştirilir? Tedavi olarak çocuk sahibi olmak mümkün müdür? Azospermin Belirtileri Nelerdir? Kısırlık olarak belirtilen durumun ortaya çıkması kadının istenmesine rağmen gebe kalamaması durumu ile ifade edilmektedir. Kalıtsal hastalıklar, hormonla ilgili dengesizlik durumu, sperm kanallarının işlevsizliği ya da testis çevresindeki genişlemiş damarlar kısırlığın temel sebepleri içerisinde yer almaktadır. Fizyolojik, kimyasal ya da hormonsal durumlar kişi tarafından tespit edilebilecek özellikte değildir. Fakat kişi gözlemleri ve deneyimleri sonucunda şu belirtilerin farkına varabilecektir; - Koku duyusunun kaybolması, - Anormal göğüs büyümesi (jinekomasti) - Boşalmada zorluk veya az miktarda sıvı atılması gibi cinsel işlevsizlik ya da zorluk durumları, - Testis bölgesinde ağrı ve şişlik, - Tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları - Vücut kıllarında meydana gelen azalışlardır. Azospermi Nasıl Tedavi Edilir? Azospermi teşhisi konduktan ve bu durumun sebepleri öğrenildikten sonra tedavi süreci son derece basittir. Hastalık damar tıkanıklığı nedeniyle meydana gelmişse cerrahi müdahale sonucunda tedavinin kısa süre içerisinde gerçekleştirilmesi mümkündür. Belirlenen sebep düşük hormon ��retimine bağlı ise gerekli olan hormon tedavisine başlanır. Cerrahi müdahalelerde sıklıkla mikro TESE uygulanır.
Hiç Spermi Olmayan Ne Yapmalı Mikro TESE nedir? Mikro – TESE Mikro TESE; semende hiç sperm hücresi bulunmayan hastaların tedavisinde kullanılır. Bu işlem genel anestezi altında gerçekleştirilir ve testis açılarak, sperm kanalları görüntülenir. Uygulamada uygun bir yöntem olan bu cerrahi süreçte hastaların çoğundan sperm elde edilebilmektedir. İşlem sperm bulana devam eder. İşlem süresi genellikle iki saat ile sınırlıdır. Ameliyat sırasında işlemler mikroskoplar aracılığı ile gerçekleştirilerek, testis kanalları 20- 25 kat büyüterek incelenir. Gerçekleştirilen tedavide mikro müdahale sperm arayışında büyük bir kolaylık sağlamaktadır. İşlem ırasında sperm bulunması halinde derhal laboratuvara gönderilerek, sperm gebelikte kullanılacak şekilde korunur ve geliştirilir. Bu işlem sonrasında elde edilen spermler tüp bebek tedavisi düşünen çiftlerde herhangi bir problem olmaksızın kolaylıkla kullanılabilmektedir. Ameliyat sonrasında her cerrahi işlemde olduğu gibi mikro TESE için de belirli riskler söz konusudur. Kişilerde enfeksiyon, kanama ve ağrı riskleri vardır. Bu tür durumların önüne geçilebilmesi ya da risklerin en aza indirilebilmesi amacıyla ameliyattan sonra yapılması gereken başlıca işlemler söz konusudur. Bunlar sırasıyla; - Ameliyat sonrasında gerçekleştirilmesi gereken buz uygulaması, - Enfeksiyon risklerinin ortadan kaldırılması amacıyla antibiyotik kullanılması, - Yeterli düzeyde dinlenilmesi ve iyileşme süreci tamamlanana kadar hareketlere kısıtlama getirilmesi, - Testislerin yukarıda tutulması, - Pamuklu, vücudu saran kıyafetlerin tercih edilmesi, fakat çok sıkı kıyafetlerin kullanılmamasıdır. Alternatif Tıp ile Ameliyat Sonrası Dönem Nasıl Geçirilmelidir? Kullanılan takviyelerin erkekler için sperm sayısının artırılmasına ne derece yardımcı olduğu ve tedavi sürecini nasıl kolaylaştırıldığı yönünde farklı bakış açıları ve sınırlı bilimsel çalışmalar söz konusudur. Belirlenen ya da tavsiye edilen takviyelerin hiçbiri, sperm kanalı defekti veya kromozomal bozukluk belirtilerini tedavi etmek amacıyla kullanılmamaktadırlar. Sperm sayısını veya kalitesini iyileştirmek için olası faydaları olduğu gösterilen takviyeler; Koenzim Q10, C vitamini, Selenyum, L-karnitin, E vitamini, Folik asit ve çinko kombinasyonudur. Genel olarak bir değerlendirme gerçekleştirildiğinde; spermi olmayan erkeğin çocuğu olur mu sorusunun ve öncelikli problemin kaynağının belirlenmesi gerekmektedir. Hiç spermi olmasa dahi erkekler için kök hücre tedavilerinin uygulanması gündemde olan konulardan biridir. Teknoloji ile gelinen son nokta deriden alınan hücrelerle laboratuvar şartlarında sperm benzeri hücrelerin oluşturulması gündemdedir. Bir bebek sahibi olmak çoğu çiftin gelecek halleri arasında yer almasına rağmen bazen bu hayaller zorluklarla gerçekleşmekte ya da gerçekleşememektedir. Bu problemlerin erkeklerden kaynaklandığı durumlar söz konusudur. Bu noktada hiç spermi olmayan ne yapmalıdır? Öncelikle her birey kendi bedeni hakkında bilgi edinmeye çalışmalı bu süreçte de mutlaka uzman görüşlerini dikkate almalıdır. Read the full article
0 notes
Text
Ayaktaki Enfeksiyona Ne İyi Gelir? 2023
Ayaktaki Enfeksiyona Ne İyi Gelir?
Bazı durumlarda ayakta enfeksiyon görülebilmek ile birlikte ayaktaki enfeksiyona ne iyi gelir konusu üzerine araştırmalar gerçekleştirilmektedir. Söz konusu ayaktaki enfeksiyona iyi gelecek şeylerin en başında bol sıvı tüketimi karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra sizler de ayaktaki enfeksiyona iyi gelen çözüm yolları araştırma konusu üzerine incelemeler gerçekleştiriyorsanız, işte bu yazımız içerisinde enfeksiyon olmuş ayağa iyi gelen yöntemler hakkında bilgi sahibi olabilir, buna ek olarak ayakta ne gibi durumlar söz konusu olduğunda enfeksiyon olabilir konusunda da bilgilenebilirsiniz.
Ayaktaki Enfeksiyona Ne İyi Gelir Ayaktaki Enfeksiyona İyi Gelecek Çözümler Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen bilgilere göre bakıldığında ayak enfeksiyonu yaşayan bir bireyin yukarıda da değinildiği gibi bol sıvı tüketmesi ilk önerilen çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu bol sıvı ya da su tüketimi vücut içerisinde oluşum gösteren enfeksiyonun azalmasında oldukça etkili bir yöntem olarak bilinmektedir. Bunun yanı sıra vücuda alınan magnezyum takviyelerinin de ayaktaki enfeksiyona iyi gelecek çözüm önerileri arasında olduğu görülmektedir. Söz konusu magnezyum takviyesinin ise yaklaşık olarak 350 mg kadar olması yeterli görülmek ile birlikte doktor tarafından verilmesi gerektiği karşımıza çıkmaktadır. Sizler de doktor tavsiyesi ile birlikte yeterli miktarda magnezyum takviyesi kullanarak hem ayakta enfeksiyon nasıl geçer sorusuna çözüm bulabilir hem de enfeksiyonun yaratmış olduğu şişlik ve benzeri durumları da ortadan kolay bir şekilde kaldırabilirsiniz. Ayak enfeksiyonu nasıl geçer sorusuna bir de doğal yöntemlerin olduğu belirtilmektedir. Sizler de söz konusu ayak enfeksiyonu geçirmek için doğal yöntemler nedir araştırma konusu üzerine incelemeler yapıyorsanız, yazımızın devamı içerisinde bu sorunuza da detaylı bir şekilde cevap bulabilirsiniz. Ayaktaki Enfeksiyonu Geçirmek İçin Doğal Çözüm Önerileri Nelerdir? Yukarıda da değinildiği üzere magnezyum takviyesi ayak enfeksiyonunu geçiren bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat bunun yanı sıra söz konusu ayak üzerinde meydana gelen enfeksiyonu geçirmek için doğal yöntemlerin de olduğu karşımıza çıkmaktadır. Buna göre bakıldığında ayaktaki enfeksiyonu geçiren doğal yöntemlerin arasında ilk sırada buzla yapılan tedavi şekli karşımıza çıkmaktadır. Aslında belirtilen buz tedavisinin içeri kısımda oluşan şişliği azalttığı ve oluşan şişliği azaltması ile birlikte de içeri kısımda oluşan enfeksiyonu da geçirebildiği belirtilmektedir. Bunun yanı sıra birtakım egzersizlerinde vücut içerisinde oluşan bölgesel enfeksiyonlara iyi geldiği bilinmektedir. Özellikle ev içi ortamlarda da yapabileceğiniz bu egzersizleri sizler de düzenli bir şekilde uygulayarak ayağınızda oluşan enfeksiyonları kısa bir süre içerisinde geçirebilirsiniz. Hemen hemen herkesin bildiği bir diğer doğal yöntem ise ayakları ılık bir sıcak su içerisinde bekletmek olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle söz konusu ılık suyun içerisine bir miktar da tuzun eklenmesi ayak enfeksiyonlarına iyi gelen doğal çözüm önerileri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Bunun yanı sıra vücut içerisine fazla tuzun alımının ayaklarda şişlik enfeksiyon durumu yaratabildiği görülmektedir. Bu neden ile ayağındaki enfeksiyona çözüm bulmak isteyen bireylerin uzak durması gerektiği yiyeceklerden birisi de aşırı miktarda tuz tüketiminden kaçınmak olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda bireylerin beslenme biçimlerine dikkat etmesi de ayak içerisinde meydana gelen enfeksiyonu azalttığı belirtilmektedir. Ayak Enfeksiyonuna İyi Gelen Doğal Besinler Nelerdir? Ayak enfeksiyonuna iyi gelen doğal besinler nelerdir araştırma konusuna göre bakıldığında ilk sırada nane karşımıza çıkmaktadır. Özellikle doğal ve taze nanenin vücut içerisindeki enfeksiyonu azalttığı belirtilmektedir. Sizler de düzenli olarak taze nane tüketimi gerçekleştirerek vücudunuz içerisinde meydana gelen enfeksiyonu kısa bir süre içerisinde çözebilirsiniz. Bunun yanı sıra karahindiba bitkisinin de enfeksiyonlu durumlara iyi geldiği bilinmektedir. Özellikle söz konusu karahindiba bitkisi ile yapılmış olan bitki çayların tüketimi ayakta oluşan enfeksiyonlara da iyi geldiği karşımıza çıkmaktadır. Aktarlardan kolay bir şekilde elde edebileceğiniz karahindiba bitkisi ile sizler de bitki çayı yapabilir, düzenli kullanım ile birlikte ayağınızda oluşan enfeksiyon durumunu doğal besinler ile birlikte çözebilirsiniz. Buna ek olarak maydanozun da doğal bir enfeksiyon giderici olduğu bilinmektedir. Burada ayaktaki enfeksiyona ne iyi gelir sorusu da net bir cevap bulmaktadır. İçerisinde bulunan anti – oksidan özelliği olan besinlerin kullanımı, oldukça kısa bir süre içerisinde vücutta bulunan enfeksiyona çözüm olmaktadır. Read the full article
0 notes
Text
Hamileyken Diş Ağrısı 2023
Hamileyken Diş Ağrısı
Özellikle hamileyken diş ağrısı problemleri kadınların yaşadıkları ve baş etmekte zorlandıkları bir süreçtir. Bu dönemde bu ağrıları hafifletebilmek için sağlıklı yiyeceklerle beslenmeli ve ağı hijyenine de dikkat edilmelidir. Bu şekilde dikkatli yaşanan bir hamilelikte herhangi bir sorun oluşmamaktadır. Hamilelik döneminde yaşanan bu ağrıların birçok sebebi bulunmaktadır. Bu sebeplere bakılarak hamile kadınlar için çözüm yolları üretilmeli ve sonuç olarak da sağlıklı bir gebelik geçirilmesi sağlanmalıdır. Hamilelikte Diş Ağrıları Neden Olur? Hamilelikte genellikle çeşitli kısımlarda ağrılar olmaktadır. Bu ağrılardan bir tanesi de diş ağrısıdır. Hamilelikte beslenme düzeni de olumsuz şekilde etkilenmektedir. Bu nedenle fazla şeker tüketimi sonrasında dişlerde meydana gelen ağrılar hamile kadınların daha çok sıkıntı çekmesine sebep olmaktadır. Bu diş ağrılarının genel sebebi fazla tüketimden meydana gelen diş çürükleridir. Diş çürükleri sonrasında diş ağrıları şiddetli boyutlara ulaşmakta ve sonuç olarak da hamile kadınların keyfini bozmaktadır. Hamilelikte diş ağrılarının sebepleri genel olarak sebepleri arasında ilk olarak beslenme düzeyi, ikinci olarak da artan hormon sebebiyle hassaslaşan diş etleridir. Diş etleri hassasiyetleri nedeniyle oluşan şiddetli ağrılar da hamilelerin sıklıkla şikayet ettikleri konular arasında yer almaktadır. Hamilelikte Diş Ağrıları Nasıl Geçer? Özellikle aşerme olarak bilinen, gebe kadının canının çoğu şeyi istemesi sonucunda fazla şekilde besin tüketimi olmaktadır. Bu besin tüketiminin fazla olması diş ve diş eti sorunlarına yol açmaktadır. Bu sorunla baş etmek zorunda olmak hamilelik dönemini daha stresli bir süreci meydana getirmektedir. Sonuç olarak da bu süreç çözülmesi gereken bir süreçtir. Hamilelikte diş ağrısı yaşayanlar için dikkatli bakım en önemli unsurlardandır. Doktor kontrolü ile yapılan bir diş bakımı dişlerin daha sağlıklı olması yolunda en önemli noktalardan bir tanesidir.
Hamileyken Diş Ağrısı Gebelik döneminde bu sorunla karşılaşılmaması için baştan tedbirli olunmalıdır. Daha dikkatli bir beslenme düzeni oluşturmak, hem annenin hem de bebeğin her açıdan sağlıklı olmasını sağlayacağı için önemlidir. Bu nedenle özellikle gebelik dönemini takip eden doktorların hamile kadınlar için bir beslenme rutini hazırlaması, doğru kilo alımı ve herhangi bir sağlık sorununun baştan önüne geçilmesi adımlarında gerekli olan bir evredir. Hamilelikte diş ağrısı yaşayan kadınlar için çeşitli öneriler bulunmaktadır. Bu öneriler: - Gargara yapmak. Gargara yapmak ağız içi enfeksiyonlarını en aza indirgeyen sebeplerden olması sebebiyle yapılması oldukça önemlidir. Düzenli yapılan gargaralar sonrasında ağzın bakımı doğru şekilde tamamlanmış olacaktır. Özellikle hamilelikte diş ağrısı için gargara kullanımı da oldukça gereklidir. - Düzenli diş fırçalamak. Düzenli diş fırçalamak olası diş ağrılarının önlenmesinde en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle düzenli diş fırçalanması hamilelik döneminde ayrıca bir önem arz etmektedir. - Diş ipi kullanmak. Diş ipi kullanmak dişte kalan herhangi bir kalıntıyı çıkartacağından yemeklerden sonra diş ipi kullanılmalıdır. - Düzenli doktor kontrolüne gitmek. Düzenli olarak yapılan diş hekimi kontrolleri dişlerdeki herhangi bir sağlık sorununun oluşmasını önlemek yolunda atılacak adımlardan bir tanesidir. Hamilelik döneminde hormonlar nedeniyle fazlaca etkilenen dişlerin bakımında da diş hekimi kontrolü oldukça önemlidir. Hamilelikte Diş Ağrısı Bebeğe Zarar Verir Mi ? Hamilelik döneminde yaşanan diş ağrılarının bebeğe olan etkileri doktorlar tarafından da tartışılmaktadır. Fakat şöyle bir sonuca ulaşmak doğrudur; diş ağrılarına sebep olan bakteriler, çürükler ya da ağız içi enfeksiyonlar tespit edilmeli ve daha sonrasında bunun bebeğe etkileri değerlendirilmelidir. Örneğin hamilelikte yaşanan bakteri temelli bir diş ağrısı, bakteri içerdiği için bebeğe ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle bunu önlemek için bir tedavi süreci oluşturulmalı ve bu durumun önüne geçilmelidir. Hamilelikte Diş Ağrısı Olmaması İçin Ne Yapılmalıdır? Hamilelikte diş ağrılarından yakınan kişiler için doktorların önerdiği belli başlı öneriler uygulandığında kesin bir sonuç almak mümkündür. Özellikle düzenli beslenme hamilelik döneminde diş ağrılarının oluşmaması için yapılacak temel şartlardandır. Bunun dışında düzenli olarak dişler fırçalanmalı ve diş ipi kullanılarak daha fazla ve detaylı bir temizlik sağlanmalıdır. Ani başlayan diş ağrıları için ılık su ve tuzla birleştirilmiş bir gargara yapılması da önemlidir. Hamilelikte diş ağrısına iyi gelen şeylerden en önemlisi de tüm bunların düzenli olarak yapılması hamileyken diş ağrısı yaşayanların çözüm bulmasını sağlamaktadır. Read the full article
0 notes
Text
Bebeklerde Alerji Döküntüsü 2023
Bebeklerde Alerji Döküntüsü
Yeni doğan bebeklerde dahil, bebeklerde alerji döküntüsü çok yaygın bir biçimde görülmektedir. Bebekler hassas vücut yapılarına sahip oldukları için döküntü görülmektedir. Bebeklerde alerji döküntüsü bazen farklı çevreye alışması alerji döküntüsünü tetiklemektedir. Ciltlerde oluşan alerji döküntüleri zararsızdır. Çoğu zaman kendiliğinden geçmektedir. Bebeklerde ortaya çıkan hastalıkların birçok farklı sebepleri bulunmaktadır. En sık görülen alerjik döküntüsü çevre olarakta direkt bağlantılıdır. Bu alerji durumları bazen ilaç kullanmadan çok kısa bir şekilde geçer. Bebeklerde bağışıklık sistemi gelişmediğinden bu gibi hastalıklara daha yatkın olabilme ihtimali vardır. Bebeklerde bu gibi döküntüler olduğunda sakin olunması gerekir. Akabinde doktoruna veya uzman çocuk doktoruna gidilmesi gerekir. Böylelikle doktorun vermiş olduğu ilaçlar sayesinde bebekler daha rahat olur. Sonrasında bebeğin hangi sebepten kaynaklı bu şekilde bir döküntü yaşadığı araştırılır. Döküntünün hangi sebepten olduğu araştırılır. Bebek için uygun olmayan bu besin grubundan uzaklaştırılır. Bebeklerde bağışıklık sisteminin daha fazla olması ve daha güçlü olabilmesi adına sağlıklı güçlendirici besinler tüketilmesi gerekir. Bebeklerdeki bu bağışıklık sistemlerinin bayağı güçlü olması gerekir. Bebekler küçük de olsa etkilenmez ve bağışıklık sistemleri daha da güçlü tutulur. Bebeklerde alerji döküntüsü yüksek ateş yapabilir. Nefes almada zorlanmalar yaşayabilir. Bu durumlar yaşandığı andan itibaren doktor ile itibaren irtibata yardım almaları gerekir. Ciltlerdeki kaşıntılar ve cilt üzerinde oluşmuş olan kızarıklıklar için alerji testlerinden geçebilmesi yeterli olacaktır. Bebeklerdeki Alerjiler Neden Oluşur? Bebeklerdeki alerjiler oluşma sebepleri bağışıklık sistemlerinin henüz çok düşük bağışıklık sistemlerimiz yaşam alanlarımızda bulunan ve vücudumuzda nefes yolları gibi burun ve derimizden giren zararlı maddelere karşı korumak maksadıyla gözle görülür reaksiyonlar oluşturmaktadır. Bebeklerde alerji döküntüsü olarak göstermiş olduğu reaksiyonlarla bağışıklık sistemimiz vücudumuzdaki ve hücrelerimizdeki bütün zararlı maddeleri yok ederek vücuda girmesini engellemektedir. Bebeklerdeki Besin Alerjisi ve Çeşitleri Nelerdir? Bebeklerdeki Besin alerji olarak birtakım reaksiyonlar oluşturmaktadır. Yeni doğan ve bebeklik dönemlerinde başlayan o döküntüler zamanla kazanılmış olan bağışıklıklar sayesinde atlatılabilmektedir. Genellikle ana temel olarak sayılabilecek besinler bulunmaktadır. Çoğunluğunun alerjisi olan besinler; - İnek sütü - Soya - Kabuklu ağaç yemişleri - Balık - Buğday - Kabuklu deniz ürünleri - Yer Fıstığı - Yumurta - Süt - Domates - Patlıcan gibi birçok besinlerde alerji oluşturabilecek döküntü ve reaksiyonlar oluşturmaktadır. Etken olan alerjik reaksiyonlar ilk andan itibaren yani anne karnında başlamaktadır. Bu yiyeceklerin oluşturmuş olduğu besin alerjileri bir anda kişi üzerinde çok farklı reaksiyonlar gösterebilir. Bu reaksiyonlar; - Mide bulantısı - Kusma - Karın ağrısı - Ciltte döküntüler - Baş ağrısı - Sinirlilik - Öksürük - Hırıltılı solunumvegöğüste daralma - Anafilaksi gibi rahatsızlıklar oluştur. Bazı durumlarda ise ileri boyut olarak bebeğin dudaklarında şişmeler ya da dillerinde şişme başlayabilir. Anafilaksi reaksiyonu çok önemli ve çok ciddi bir alerji reaksiyondur. Erken teşhis edilmediği zaman hayatı risk oluşturmaktadır. Bebeklerde Alerjik Durumların Çevresel Etkileri Nelerdir? Bebeklerde alerjik durumların çevresel etkileri de bulunmaktadır. Bu etkenler yaygın olmamakla birlikte, toza evcil hayvanlara küflere polenlere neme rutubete ve birçok şeye karşı alerjiler olabilir. Ayrıca bebeklerde cilt çok hassas olduğu için herhangi bir duruma maruz kaldığında kurdeşen gibi kızarıklık veya kaşıntılar oluşturabilir. Bebeklerde kullanılan şampuanlarda ve kıyafetleri bakım yapılırken kullanılan deterjanlar da alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Böylelikle Kontakt dermatit için ortak bir tetikleyicidir.
Bebeklerde Alerji Döküntüsü Bebeklerde Alerjik Durumların Mevsimsel Etkileri Nelerdir? Bebeklerde alerjik durumların mevsimsel olarak da etkileri bulunmaktadır. Mevsimsel olarak alerjik reaksiyonlar da genellikle ilkbahar dönemlerinde daha fazla oluşur. Genellikle bitki bazlı alerjilerin sebep olduğu mevsimsel alerjiler yılın belirli zamanlarında kendini gösterir. Alerji çeşitlerine göre en çok bebeklerde alerji döküntüsü olarak görülmektedir. Bebeklerdeki Alerji Teşhisi Nasıl Uygulanır? Bebeklerde herhangi bir alerji belirtisi reaksiyonları varsa kesinlikle bir çocuk uzmanına gitmeniz gerekir. Uzman doktor bir dizi test ve yöntemler ile alerji teşhisini belirleyecektir. Bunu bulmaya çalışırken kan testi ve deli delme testini kullanabilir. Deli delme testi derken yanlış anlaşılmasın. Derinin hemen alt kısmına küçük iğne ile spesifik alerjin zerresi yerleştirilir. 15 dakika gözlem altında tutulur. Herhangi bir reaksiyon yoksa o alerjin olasılık olarak ortadan kalkar ve farklı alerjin testleri denenebilir. Kan testi içinde bebeğin kanında bulunan antikor miktarına bakılır. Ve bu duruma göre uzmanların izleyeceği yöntemler değişkenlik gösterebilir. Bebeklerde alerji döküntüsü hakkında makalemizden geniş bilgi aldıktan sonra alanında uzman bir doktora başvurmanız faydalı olacaktır. Read the full article
0 notes
Text
Sezaryen Ameliyatı 2023
Sezaryen Ameliyatı
Normal yani vajinal doğum yapılamaması üzerine başvurulan yöntem sezaryen ameliyatı yöntemidir. Sezaryen doğum normal doğum olarak planlanan doğumun acil olarak değiştirip sezaryen doğuma dönüşmesi üzerine alınan karara bağlıdır. Doğum öncesinde yapılan kontrollerde sezaryen yapılacağı kesinleşmiş kişilere tarih ve saat belirtilir. Sezaryen doğum operasyonu genel olarak 1 saat kadar sürmektedir. Annenin ameliyata hazırlanması, anestezi incelemeleri ve kan tahlilleri gibi nedenler süreyi biraz uzatabilir. Sezaryen doğum genellikle gebeliğin 39. haftasında yapılır. Sezaryen Doğumu Nasıl Yapılır? Gebelik süresinde sona doğru yaklaşırken kadın doğum uzmanı muayenesi ve kontrollerin sonucunda doğum türüne karar verilmektedir. Acil durumlarda ya da planlı olarak sezaryen doğum yapılabilir. Sezaryen doğum aşamaları şu şekildedir: - Sezaryene başlamadan önce anestezi yapılmaktadır. Genel ya da lokal anestezi işlemi ameliyathanelerde gerçekleştirilir. Lokal anestezi spinal ya da epidural anestezi olarak uygulanır. Bu anesteziler esnasında annenin bilinci açık tutulur fakat ağrıyı hissetmemektedir. Spinal anestezi bel bölgesinden iğne ile girilerek omuriliğin içine solüsyon aktarılır. Epidural anestezi omurilik dışına uygulanır. Annenin belden aşağısı uyuşturulur. - Anneye damar yolundan ameliyat sırasında gerekli olan ilaçlar verilir. - Annenin karın bölgesi antiseptik bir solüsyon ile temizlenir. Annenin ameliyatta sıkıntı yaşamaması için sonda takılır ve idrarın boşalması sağlanır. - Anestezi ile uyuşma sağlandıktan sonra rahim hizasından karın bölgesine doğru yatay bir kesi atılmaktadır. Rahme ulaştıktan sonra rahime de kesi atılır ve bebek rahim içinden çıkarılır. Bebeğin göbek bağı kesilir ve bebeğin nefes alıp vermesi sağlanır. - Bebek hemşirelere teslim edilir. - Ameliyat sonrasında önce rahim sonra da karna dikiş atılarak işlem tamamlanır. - Sezaryen doğum sonrasında uzmanlar gerekli görürse anne ile bebek hastanede birkaç gün kalabilir. Sezaryen Dikişi Nasıl Olur? Sezaryen ameliyatında kesilen dokuların kapatılması gerekmektedir. Dokuları birleştirmek için birkaç çeşit sezaryen dikiş yöntemi uygulanmaktadır. Dikiş teknikleri şunlardır: Cilt altına uygulanacak estetik sezaryen dikişi: Estetik sezaryen dikişi dışarıdan görülmesi mümkün olmayan dikiş tekniğidir. Cilt altında kendiliğinden eriyebilen malzemeler ile dikilir. Bu dikiş tekniğinde iz kalmaz ve hemen iyileşme sağlanır. Tel zımba dikişi: Cilt dokusunun hemen üzerine tek tek uygulama yapılan tekniktir. Ameliyatın üzerinden belli bir süre geçmesi üzerine tel zımbalar dokudan alınır. İplik sezaryen dikişi: Doku üzerine uygulanan klasik dikiş yöntemidir. Kendiliğinden erimez. Ameliyat sonrasında dokunun kaynaşması üzerine sağlık merkezine gidilerek ipler alınır. Yapıştırıcı bant dikişi: Şeffaf ince bir bant vasıtası ile açık yaranın kenarları birleştirilir ve iyileşme sağlanır. Sezaryen Hangi Durumlarda Tercih Edilir? Sezaryen doğumun yapılabilmesi bazen anneye bazen de bebeğe bağlı sorunlardan kaynaklı olabilmektedir. Normal doğum anne ve bebek sağlığı için olumsuz sonuçlar doğuracaksa sezaryen doğumun tercih edilmesi doğru olacaktır. Bebeğe Bağlı Sezaryen Nedenleri - Doğum ağrıları başlamadan hemen önce ya da doğum işlemi sırasında saptanan fetal distres belirtileri - Normal doğumlarda bebeklerin başı önden gelir. Bebeğin ayakları, kolları ya da makatı önden gelirse normal doğum gerçekleşemez. Ancak bebek sezaryen ile alınabilir. - Bebeğin 4000 gramdan büyük olması - Plasentanın doğum yolunu kapatması - Plasentanın doğumdan önce ayrılıp kanamaya neden olması Anneye Bağlı Sezaryen Nedenleri - Sezaryen, miyom gibi rahim ile ilgili ameliyat geçirenler - Pelvik kemik kırıkları sonrasında deforme pelvis, doğuma bağlı kalça çıkığı gibi nedenlerden dolayı kalça kemiklerinde darlık olanlar - Ur, miyom gibi doğum kanalında bebeğin gelmesini engel olan rahatsızlıklar - Genital bölgede herpes simplex gibi aktif olan uçuklar, enfeksiyon ya da siğillerin olması - Anne adayının sistemik bazı hastalıkları
Sezaryen Ameliyatı Sezaryen Ameliyatı Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler Sezaryen ameliyatı zorlu bir operasyon süreci olarak düşünülmektedir. Fakat sezaryen sonrasında annelerin kendi sağlığına dikkat etmesi ile süreci kolay atlatacakları bilinmektedir. Doktorun kişiye özel olarak verdiği bazı tavsiyelere uymak gerekmektedir. Anneler ameliyat sonrasında kendini yoracak aktivitelerden uzak durmalıdır. Ameliyatta dikiş atıldığı unutulmamalıdır ve dikişleri zorlayacak herhangi bir hareket edilmemelidir. Ameliyat sonrasında bol sıvı tüketilmelidir. Ameliyat sonrasında annenin ağrısı çekmesi üzerine doktorun yazdığı ilacı kullanmak faydalı olacaktır. Cinsel ilişkiden uzak durulmalıdır. Doğum sonrasında sezaryen ameliyatında annenin hormon değişimine bağlı olarak moral bozukluğu, yorgunluk ve depresyon gibi sorunlarla karşılaşması olağandır. Read the full article
0 notes
Text
Sezaryan İzi Kalır Mı? 2023
Sezaryan İzi Kalır Mı?
Yeni sezaryen doğum yapmış kadınların sezaryen izi kalır mı gibi düşünceleri bulunmaktadır. Hamile olmak, oldukça ağrılı ve stresli bir dönemdir. Bu dönemin zorluklarından bir tanesi de doğum şeklini belirlemekten geçmektedir. Eşlerin birlikte karar vererek yapılabilecek olan sezaryen doğum oldukça ağır bir süreçtir. Ayrıca daha sonra da hem bebek hem de anne için olumsuz bir takım sonuçlar doğurabilecek bir dönemdir. Bu dönemin rahatlıkla atlatılabilmesi için de eşlerin birbirine olan desteği oldukça önemlidir. Sezaryen Doğumun Anne Ve Bebeğe Etkisi Sezaryen doğumun anneye ve bebeğe çeşitli olumsuz sonuçları olmaktadır. Bebek ilk güvenli bağlanmasını genellikle annesiyle gerçekleştirmektedir. Normal doğumla doğan bebeklerin doğumda kendileri ve annelerinin çabası büyük olduğu için aralarındaki güvenli bağlanma artmaktadır. Fakat sezaryen doğumda bu süreç böyle ilerlemektedir. Sezaryen doğumda anneden ameliyatla alınan çocuk hiçbir çaba sarf etmediği için bağlanma doğum sırasında gerçekleşmez. Doğum sonrasında annenin de bebekle olan iletişimini önemli ölçüde etkilemektedir. Örneğin annenin bebeğini emzirememesi gibi sorunlarla karşılaşması sezaryen doğumda beklenebilen bir sonuçtur. Diğer bir olumsuzluk ise sezaryenle doğan çocuklar doğum kanalındaki faydalı bakterilerden yararlanamadığı için dünyaya geldiğinde bağışıklık sistemi daha düşük halde olmaktadır. Bu da hastalıklara daha çabuk yakalanmasına zemin hazırlayan etkenlerden olmaktadır.
Sezaryan İzi Kalır Mı Sezaryen İzi Nasıl Geçer? Sezaryen izi genellikle sezaryen doğumda oluşan kesik sonrası kalan ize denmektedir. Bu izin geçebilmesi için kadınlar tarafından çeşitli kremler, masajlar uygulanarak geçmesi sağlanabilmektedir. Fakat genellikle etrafındaki çatlaklar giderilebilse de sezaryen izi çizgi olarak kalmaya devam edecektir. Henüz bunun için herhangi bir ilaç bulunmasa da kadınlar tarafından bu konu araştırılmaya devam etmektedir. Sezaryen izi, estetik cerrahisi uzmanları tarafından alınabilmekte ve bu sayede çizgi şeklindeki yara izi görünümünden de kurtulmak mümkün olmaktadır. Elbette bıçak altına yatmayı sevmeyen kadınlar için bu izi estetik cerrahisi yöntemiyle geçirmek de mümkün olan yollardan biri değildir fakat sezaryen izi nasıl geçer ile ilgili çalışmalar uzmanlar tarafından yapılmaya devam etmektedir. Sezaryen İzi Ne Zaman Geçer? Sezaryen sonrasında doğum kesiğinin etrafındaki çatlaklar bir süre sonra geçmektedir. Bu süre genellikle 7-8 gün gibi kısa bir süredir. Bu süre boyunca kadınlar, karınlarına masaj yaparak ve çatlak kremleri ya da izleri geçirecek bir krem kullanarak geçirmeye çalışmaktadırlar. Her ne kadar uğraşılsa uğraşılsın sezaryen doğum sonrasında oluşan izin birazı her zaman kalmaktadır. Buna çözüm olarak üretilen sezaryen izi içi kremler, oldukça etkili olmakla birlikte bir yere kadar etki gösterebilmektedir. Sezaryen Doğum İzinin Kabarması Sezaryen doğum sonrasında oluşan izin etrafında meydana gelen kabarmalar, bir enfeksiyon belirtisi olabilmektedir. Sezaryen izinin kabarması neredeyse her kadının yaşadığı ve düzenli bakım yapılmaması nedeniyle oluşmaktadır. Her kadının yaşadığı bu süreç kadınların bebekleriyle ilgilenmesi sonucunda kendilerine vakit ayıramadıkları durumlarda daha kötü şekillerde enfeksiyon kapabilmektedir. Bunun önüne geçilmesi için yara izinin temizliğine önem verilmeli ve pansumanları yapılarak hijyenik bir şekilde kalması sağlanmaktadır. Bu sayede yara steril halde kalacak ve sonuçta da daha çabuk iyileşmesi sağlanmış olacaktır. Sezaryen İzine Nasıl Bakım Yapılır? Sezaryen izinin, olumsuz şekillerde büyük yaralara dönüşmemesi için dikkatli bir bakım sürecinden geçmesi gerekmektedir. Bu süreç, özellikle doğum yapan kadının ailesi tarafından günlük olarak bakım yapılmasını gerektirmektedir. Düzenli ve dikkatli bakım yapıldığında kadın için herhangi bir iz problemi oluşturmayan sezaryen izi, sadece zamana bırakılmaması gereken bir süreci içermektedir. Özellikle yeni doğum yapmış kadın bir de sezaryen doğum yapmış ise bu sürecin zorluğunu kendi başına atlatamamaktadır. Kadının en çok ilgi beklediği bu dönemde eşi tarafından destek verilmediğinde psikolojik sorunlar yaşanabileceği için özellikle dikkat edilmesi gereken noktalardan biridir. Aile büyüklerinin (anne, baba) destek vermesi eşler arasındaki bağları da zayıflatabileceği için bir noktada yeni bebekleri olmuş bu aileye biraz yalnız kalması için izin verilmelidir. Bu sayede eşler birbirine daha fazla yardım edip aile bağlarını geliştireceklerdir. Sezaryen izine bakım konusunda dikkatli olunmalıdır. Bu sayede iz kalır mı gibi bir problemle karşılanma riski de azaltılmış olmaktadır. Sonuç olarak sezaryen izi kalır mı sorusu dikkatli bakımla cevaplanmaktadır. Read the full article
0 notes
Text
Enerji Analizi Nedir? 2023
Enerji Analizi Nedir?
Günümüz dünyasında endüstriyel sistem ya da bir diğer bilindik adı ile enerji kullanım sistemlerinde en çok kullanılan terimlerden birisi de enerji analizi olarak karşımıza çıkmak ile birlikte enerji analizi nedir sorusu da sık sık araştırılmaktadır. Aslında söz konusu terim enerji akışının izlenmesi ya da hesaplanması için kullanılan bir terim olarak bilinmektedir. Sistematik bir yöntem olarak da bilinen enerji analizinin aynı zamanda mal ve hizmet üretimi içerisinde oluşan doğal enerji akışının da hesaplanmasında ve analiz edilmesinde kullanılmaktadır. Buna göre bakıldığında sizler de enerji analizi nedir, neleri ifade etmektedir konuları üzerine birtakım araştırmalar yürütüyorsanız, bu yazımızın devamında ilgili sorularınıza net cevaplar elde edebilirsiniz.
Enerji Analizi Nedir Elektrik Enerji Kalitesi Herkesin bildiği gibi dünya üzerinde birçok farklı enerji kullanılmaktadır. Fakat söz konusu kullanılan enerjilerden insanlara sağlamış olduğu katkılar nedeni ile en iyi enerji, elektrik enerjisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra insanlar tarafından hemen hemen her alan içerisinde kullanıldığı bilinen elektrik enerjisinin aynı zamanda birçok farklı sorunu da beraberinde getirdiği görülmektedir. Söz konusu sorunlara örnek verilmesi gerektiğinde ise en önemli sorunun elektrik enerjisinin ekonomik olarak herhangi bir depolamaya uygun olmadığı yer almaktadır. Buna ek olarak kullanılan söz konusu enerjinin her zaman kaliteli bir şekilde koruma altında kullanılamadığı da karşımıza çıkmaktadır. Günümüz dünyasında teknolojinin de gelişmesi ile birlikte her alan içerisinde kaliteli enerjiye ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Bu gibi neden ile ortaya çıktığı bilinen kaliteli enerji kavramının geliştirilebilmesi için de mühendislik alanları içerisinde güç kalitesi ya da elektrik enerji kalitesi gibi kavramların ortaya çıktığı belirtilmektedir. Enerji Analizi Nasıl Yapılmaktadır? Enerji analizi nasıl yapılmaktadır konusuna değinilmeden önce elektrik enerjisi içerisindeki kalitenin yüksek olmasındaki önemin büyük olduğunu vurgulamak oldukça önemli görülmektedir. Bu neden ile söz konusu enerjinin aslında bir ürün gibi değerlendirilmesi gerektiği karşımıza çıkmak ile birlikte söz konusu alan içerisinde çalışan bireylerin görevlerini iyi bir şekilde yapması da oldukça önemli bir konu olarak belirtilmektedir. Kaliteli Enerji Sağlamak Söz konusu enerji analizinin yapılmasındaki en önemli durum kaliteli enerji sağlamak olarak bilinmektedir. Aslında bu durum enerjinin sürekli bir halde olması olarak belirtilebilmektedir. Belirtilen bu sürekli hal aslında enerjideki kararlı hal olarak da adlandırılabilmektedir. Bunun yanı sıra gerilim ile frekansın da sabit olması enerji analizinde ortaya çıkartılabilen bir durum olarak bilinmektedir. Özellikle enerjinin kaliteli olmasında işe yarayan bir diğer durum da söz konusu bu iki durumun yani gerilim ile frekansın sabit bir halde olması olarak görülmektedir. Güç Faktöründeki Önem Nedir? Aslında enerji analizinde güç faktörünün de önemli olduğu belirtilmektedir. Söz konusu bu durumun ise belirli bir değer aralığında olması gerektiği karşımıza çıkmaktadır. Güç faktörünün olması gerektiği değer ise bir şeklinde görülmektedir. Buna ek olarak kaliteli bir enerjinin sağlanması için fazla gerilimin yaşanmaması da önemli bir konu olarak belirtilmektedir. Söz konusu fazla gerilimin yaşanmaması için de dengede tutulduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra akım ile gerilim arasında bulunan harmonik değerlerin ise yine aynı şekilde güç faktöründe olduğu gibi belirli bir değer aralığında kalması gerektiği karşımıza çıkmaktadır. Enerji Analizi ile Ölçülen Faktörler Nelerdir? Söz konusu enerji analizinin belirli mekanik aletler ile gerçekleştirildiği görülmektedir. Bunun yanı sıra enerji analizörü olarak da bilinen bu mekaniğin ölçebildiği bazı değerlerin olduğu karşımıza çıkmaktadır. Aslında belirtilen mekanik araç ile ölçülen değerlerin önceden bilinmesi enerji analizi sonucunda elde etmek istediğiniz bilgiler ile uyuşup uyuşmadığı açısından oldukça önemli görülmektedir. Buna göre bakıldığında enerji analizi ile birlikte ölçülebilen değerler aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir. Sizler de enerji analizi uygulayarak aşağı kısımda belirtilen değerleri öğrenebilir, kaliteli enerji olup olmadığını anlayabilirsiniz; - Gerilim, - Güç faktörü, - Akım, - Frekans, - Aktif görünür güç, - Reaktif görünür güç, - Gerilimde olan kesintiler, - Gerilimde olan yükselmeler. Aslında yukarıda da değinildiği üzere enerji analizi nedir konusu enerji sistemleri arasında bilindik bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerjinin her zaman kaliteli bir şekilde kullanıcılara ulaşmasını sağlayan enerji analizi ile birlikte enerjinin bir nevi kalitesi ölçülmektedir. Read the full article
0 notes
Text
Bebek Beşikleri Alırken Neye Dikkat Etmeli? #anne #baba #gebe #gebelik #hamilelik #baba #bebek #bebegim #çocuk
Her anne ve baba rahat bir ve güvenilir bir ortam yaratmak için bebek beşikleri alırken nelere dikkat etmeli konusunu göz önünde bulundurmalıdır. Özellikle bebek günün uzun sürecini bebek beşiğinde geçiriyorsa bu durum da bebek için oldukça dayanıklı ve konforlu bir beşiğe ihtiyaç vardır. Aynı zamanda büyüme ve gelişme çağında olan bebeklerin büyümesini de desteklediği için onların vücut yapılarına uygun olan beşik seçimi yapılmalıdır.
Bebek Beşikleri Alırken Neye Dikkat Etmeli Korunaklı Olmalı Bebek beşiklerinin aslında korunaklı ve güvenli olması oldukça önemlidir. Bebek beşiği seçilirken bebeğin içerisinde kıpırdama ya da dönme gibi davranışlar sergilediğinde kolay bir şekilde düşmemesi göz önünde bulundurulmalıdır. Bununla birlikte beşiğin yüksekliği ve parmaklığı da oldukça korunaklı olmalıdır. İçerisinde yer alan yerin ise karyolaya tamamen uygun olması gerekir. Karyoladan daha yüksek seviyede olması ya da parmaklıkların yeterli derecede yüksek olmaması çeşitli kazaları yol açabilmektedir. Çocuğun sağlığı ve güvenliği açısından korunaklı olması oldukça önemlidir. Parmaklık Aralığına Dikkat Etmek Beşik alırken dikkat edilecekler arasında bir diğeri ise parmaklık aralığıdır. Bebeğin rahat ve güvenli bir şekilde uyuyabilmesi için parmak aradıkları en fazla 6 cm olmalıdır. Aksi takdirde çocuğun başı ya da kolu bu parmaklıklar arasına sıkışabilir. Yatağın herhangi bir yerinde çocuğun başının sıkışabileceği bir açıklık olmamalıdır. Parmaklık Detayları Beşiğin parmaklıkları aynı zamanda kaliteli ve dayanıklı bir malzemeden yapılmalıdır. Eğer lake modeller düşünülüyorsa sunta ya da MDF kaplı olanlar yerine daha doğal ahşaptan yapılan beşikler tercih edilmelidir. Birinci sınıf ve kuru ağaçtan yapılmış olmasına da özen gösterilmelidir. Çocuğun güvenliği açısından parmaklık yüksekliği en az 50 santim olmalıdır. İşlevsel ve pratik bir kullanım için parmaklıkların hareket edebilen modeller olmalıdır. Fakat bu mekanizma kullanılırken dikkat edilmelidir. Parmaklık seviyesi değiştirilirken herhangi bir kaza olabilir. Yatak Seviyesi Ayarlanabilir Olmalı Beşiğin ayarlanabilir olması aslında anne ve babaya da pek çok açıdan kolaylık sağlamaktadır. Bebeğin büyüdükçe oturma pozisyonu da gelişecektir. Buna yönelik olarak yatak seviyesi aşağıya indirildiği zaman bu özelliğe dikkat edilmelidir. Beşik alırken dikkat edilecek önemli bir konudur. Yatak Malzemesinin Tercihi Bebek için beşik bakan anne ve babalar beşik tercih yaparken mutlaka ahşap modeller arasında seçim yapmalıdır. Çünkü bebeğin sağlığı için doğal ve organik bir malzeme kullanılması oldukça önemlidir. Bu sebeple ahşap bir malzeme kullanılmalıdır. Aynı zamanda ahşap modellerde doğal bir renk de sağlanmış olur. Ahşap modellerin üzerine kullanılan boya ya da cilalar bebeğin sağlığını oldukça olumsuz etkiler. Plastik malzeme kullanımından da kaçınmak oldukça önemlidir. Doğal içerik dışındaki her malzemenin içerisinde kanserojen madde olabilir. Aynı zamanda içeriğinde bulunan malzemelere de dikkat etmek gerekir. Bebeğin sağlığını tehlikeye atabilecek herhangi bir malzeme olmaması dikkat edilmelidir. Örneğin beşik yapımında kurşun gibi zararlı maddeler kullanılmamalıdır. Aynı zamanda köşeleri sivri ya da keskin detaylı olan beşiklerden uzak durmak da oldukça önemlidir. Park Yataklar Beşik seçerken tercih edilebilecek bir diğer model de park yataklardır. Yani çok amaçlı olarak kullanılan bu park yataklar oldukça kullanışlıdır. Genel olarak kumaştan yapılan bir yatak modelidir. Aslında hem yatma amaçlı hem de oyun amaçlı kullanılabilmektedir. Taşınması da oldukça kolay olmasından dolayı evin pek çok odasında rahat bir şekilde kullanıla bilmektedir. Genel olarak park kısın yatağın altında yatak kısmı ise üst katta yer almaktadır. Özellikle altı aylık döneme kadar bebekler yatağının üst kısmında rahat bir şekilde vakit geçirebilir. Fakat altı aydan sonraki süreç için yatağı alt kısma almak gerekir. Böylece hem yatak hem de oyun alanı olarak değerlendirilebilir. Bu yataklar yaklaşık olarak üç yaşına kadar kullanılabilmektedir. Aile için de oldukça ekonomik olur. Çocuklar için hem eğlenceli hem de bir o kadar güvenli bir ortam sağlamaktadır. Büyüyen Beşik Büyüyen beşik modeli ise boyutu genişleyebilen beşikleri kapsamaktadır. Bu beşiklerin en büyük özelliği sadece bebekler için değil aynı zamanda çocukluk döneminde de kullanılabiliyor olmasıdır. Boyutu sürekli olarak büyütülebildiği için yatak çocuk yatağı haline getirilebilmektedir. Aynı zamanda çekmeceli olan modeller de oldukça kullanışlıdır. Bebeğin ihtiyaçları arttıkça dolapları da kullanılmaktadır. Read the full article
0 notes
Text
Hamilelikte D Vitamini Eksikliği Belirtileri 2023
Hamilelikte D Vitamini Eksikliği Belirtileri
Hamilelik, kadınlar için oldukça hassas bir süreç olup, bu süreçte gebelikte D vitamini eksikliği gibi bazı vitamin ve mineral eksiklikleri ortaya çıkabilmektedir. Bu tarz durumlarda doktorunuza başvurarak kan tahlili yaptırabilir, doktorunuzun önerisiyle ilaç tedavisine başvurabilirsiniz. İlaç yönteminin yanı sıra beslenmenize dikkat ederek ya da başka yöntemlerle de vitamin eksikliğinizi giderebilirsiniz. Hamilelikte Bu Eksikliğin Olduğunu Nasıl Anlarız? Aşağıda D vitamini eksikliği belirtileri verilmiştir. En kesin çözüm için lütfen doktorunuzdan kan tahlili isteyin. - Vücutta ağrılar yaşanması - Yürümede zorluk - Kemik ağrıması ve sızlaması - Baş ağrısı ve baş dönmesi - Gözaltı morluklarının artması - Halsizlik hissiyatı - Kilo vermede zorlanma - Sürekli üşümek - Aşırı sinir hali ve depresyon belirtileri göstermeye başlama Doğal Yöntemlerle Nasıl D Vitamini Alınabilir?
Hamilelikte D Vitamini Eksikliği Belirtileri Hamilelikte D vitamini eksikliği bebeğe zararları olabilmektedir. Bunun için erkenden tedavi olarak zarar riskini ortadan kaldırabilirsiniz. İlaç tedavisi ile başlayabilir bunun yanında ek doğal tedaviler ile destekleyebilirsiniz. Bu eksiklik için en çok önerilen günün belli aralıklarında güneşlenerek d vitamini almaktır. D Vitamini Eksikliğinde Bebekte Ne Gibi Sağlık Sorunları Ortaya Çıkabilir? - Kan şekerinin düşmesine neden olabilir - Kolay kemik kırıkları - Havale geçirme riski artabilir - Raşitizm - Yüksek enfeksiyonlar yaşanabilir - Çocukluk döneminde dikkat eksikliği ve hiperaktivite olabilir Herkes için farklı seyreden bu süreçte gebelikte d vitamini ne zaman başlanmalı sorusunun cevabı için doktorunuza başvurabilirsiniz. Read the full article
1 note
·
View note