Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
11K notes
·
View notes
Photo
37K notes
·
View notes
Text
Ölümümün adı, meleğimin sessizliği. Kulaklarımda ki ses, üzerine balçıkların aktığı simsiyah bir piyanoya ait. Yüzümde siyah kelebeklerimin kanat çırptığı bir gülümseme. Ölümün kokusu çok yakınlarda. Ruhumda. Benim kurtuluşum bir yıkıntı. Şeytan ırkı tarafından hapsedilmiş bir gezegen bedenim. Kanlı bıçaklarla darbelere maruz kalmış, meleklerin kanıyla içilen kadehlerde saklı gözyaşlarım. İndiğim merdivenlerde çocukluğumun her bir adım izi. Çocukluğum, siyah kelebeklerimin sessizliği. Kanatlarında iblislerin nefesi, kulaklarında Tanrının çağrısı. Iki dünya arasında sıkışmış bir matemin yarıklarında geziniyor, cennet ve cehennem birbirine karışıyor. Tüm iyilikler ve kötülükler serbest kalırken, ruhumda çıkıyor katliam. İsrailin nefesi dudaklarımda, çıktığım bahçenin karanlık gecesinde güneş batıda yıldızlarla sevişiyor. Kıyamet dudaklarım arasında kopacaktı.
0 notes
Text
Bu yabancılık bildiğim yolları unutturuyor, insanların tenleri nahoş. Ayak bastıkları yer kurur kökünden. Tanrının gözleri sağır. Duymaz kulpu kırık sözlerimin altındaki kanı. Etraftaki her nefesin kulakları kör ancak sen satırlarımda yatan kokuya erişirsin. Sen tenimde yangın doğurabilirsin. Ruhumun zifirine sen doğabilirsin. Bilirsin ölümü yutmak istediğimi ve bilmezsin sana saf soyunabilmek için, yalanları kazıya kazıya tahriş ettiğim gövdemi. Arafta oluşumu yok sayıp, sana taptığım vakitleri. Tanrının gömleğinin cebinden çaldığım, yeşil mendili gözlerine yem ettim. Hiçbir el hak etmez görmeyi. Nazarı uzaklarda dursun diye nefretin, sana üzerlik topladım, mezarlık çalılarından. Kirpiklerinde yayılan tütsüden bir soluk çektim içime uzağından. Kaburgama değin yaydım, kaburgama değin yandım.
0 notes
Text
Ben yusuf değilim, benim adımlarım bu kuyunun dışına varmaz diyorum, bunu kuyunun dışından söylüyorum. Omuzlarımda çelişkiye tutuşan iki taraf, yönümü şaşırıyorum. Sanki gök yırtılacak ve ben yutulacağım. İçimdeki tanrının bacakları kısaymış bundanmış ulaşamayışı aydınlığa, kırmızı bir paragraf için kalemi değil namluyu oynatmak gerekirmiş. Beraber büyüdüğüm nişancı vurmuş beni, kafamı çevirsem bir yerde pusulaya rastlarmışım fakat benim gözlerim sadece senin rengine âşinaymış. Senin yüzün benim haritammış. Sırtımın kamburu doğrulabilirmiş de omurgamdaki çiçeklerin hiç solmazmış. Göğsümde yeşerirmiş öpüşlerin. Birinden doğmak için illa onun rahminden çıkmak gerekmezmiş, bunu seninle öğrenmişim. Ben senden doğmuşum aslında, soluklarım hep sana uzanacakmış. Avuçlarında şefkat tohumları ekiliymiş senin, sesin yuva sıcaklığına benzermiş. Şeytan günah doğururken, kötülüğe saplanmamam için siper olurmuşsun önüme. Seni iğnediğim için kendimi affedememişim. Dokunduğunda göğüs kafesimin altına cennet yerleştiren senmişsin. Senden başkasının şifası bana zehirmiş. Sende kavrulmuşum, sana tutunmuşum bu koca evrende. Birbirimizi tamamlamak üzere yaratılmış birer vagonmuşuz. Bunu öğrettiği için minnettarmışız tanrıya. Dizlerine yirmi üç kez çöküyorum, kucağında ağarsın saçlarım. Senin içinde yaşasın çocukluğum ve senin içinde yaşlansın. Boynuna bulaşan ellerimden tanı beni.
0 notes
Text
Sancıyorum ve bu serin bir kordur dilimde. Senin düz yolda ayağına bulaşan çamuru, dik yokuşuma sürmeye çalıştığımdan beri. Kardan bileklerini yangına koyarsan, ellerini yok edersin. Ancak senin simâna baktığımda, bir hayat yeşeriyor göğsümde. Sen bilmezsin, ne vakit uzansam bir kırmızılığın dizine, kapatmaya çabalar gibi serilir kirpiklerin. Sende çocukluğumun okşanmayışlığı var. Seni öpmek, kalbini kesiyor şeytanın. Dokunuşların, karnında filizleniyor, kirli gövdesini meleğin kanatlarına saklıyor. Kendi göz kapaklarını benim kâbuslarıma örrtmeye çalıştığından beri omurgamın eğrisine çiçek serpişlerin. Sen şimdi dudaklarımda soluklanan, uzun boylu bir yangın gibisin. Bağrımda ağırlaşan gecesin ve ağrımı hafifletensin. Dünya yakılsa sana sıçramasın diye avuçlarımda köz taşırım öteye. Kambur kalan parmaklarımın önünde, bir kere eğil. Bir kere.
0 notes
Text
Kayboldum galiba... Ama öyle sokakların, şehirlerin, binlerce kilometrelik yerlerin arasında değil. Beynimin içinde dönüp dolaşan düşüncelerin arasında kayboldum.
87 notes
·
View notes
Text
11K notes
·
View notes
Text
Kendine sırt dayamış makasın yüzünü öpmek. İnsanlar tanrı'nın kör bıçağıysa, sen âdem'in damarlarındaki yasak meyvesin. Sonunun cehennem olduğunu bildiğin hâlde, karşı koyulamayacak kadar. Zihnimi gürültüye batırdılar. Bu satırlarda boğumlarım on üç kere birbirine dolandı. Ellerimi arındır mürekkepten. İnsanların çivisi küflü. Senden evvel kaburgamın arasında eğreti duran feza. Diyorum ki, siren sesleri. Hayata bağlandığım ince iplerim. Vebali tenimin sarmaşığı beni boğmadan sen bırak nefessiz. Buradan ancak bu kadar soluyabiliyorum soluklarını ve buradan ancak bu kadar fazla vurulabilirdim yangınına. Bazı harfler kar yakar, bazı kelimelerde kış yanar. Ellerim soğuk bi' savaşın en orta yerinden sana. Ben bi' şiirin en yanılgılı yerinden. Ama seni imkânlar kaçırıyor benden. Çocukluğum dikişi yırtılan bir yama gibi önümde. Ne bir adım ileri gidilir ne de geri. Sahipsiz dikenlerim dönüp dolaşıp bana saplandı ve hiçbir davamın avukatı kalıcı olmadı. Beni binlerce kez bağışla. Çünkü ben bi' kavganın yazgısında, yine kendime yenildim.
1 note
·
View note
Text
O zamanların girdabından kurtulabilmem için kavgalarımı satmam gerekti. İntiharlarımı uç uca bağlayıp omuzlarımdan aşağı bıraktım. Göğsü yırtık bu döngüyü ancak böyle kırabilirdim ve kendimden dışarı adım atamadığım anlar, bu silsile beni kaybetti. Diyorum ki, ben hüznüme yüz çevirmeseydim o benim derimi yüzecekti. Bu yazıyı yirmi üç dakikada bitireceğim. Yokluğun bilekleri yakama yapıştığında çırpınmak fayda etmedi. Bu cümleyi kaç defa okuduğumu sayamadım ama gerçekler suratıma çarpmasın diye de kapıyı kapatamam ki. Düşüncelerimin omurgası eğri. Dünün izlerine gölge düşürmeyi öğrenmem gerek fakat bunu nasıl yapacağımı kestiremiyorum. Saçlarını bağrıma ser. Dünya günahın çatısı, sen cennetin yansıması. Dilinden zehir aksa, ben seni kana kana. Ben kendimi geri dönülmez bir çukurun içinde bulduğumda, tanrı belki de ilk defa gülümsedi bana. Hissettim, bir çocuk küçük ellerini sardı yanıklarıma, sen uzaklara soyunduğunda evimin anahtarını kaybettiğimi sandım. Aynalar somurtkan, senin dudakların hep göğe dönsün. Ben sana milyon kere.
0 notes
Photo
28K notes
·
View notes
Text
Kör ateşler içerisinde bir cehennem.
O cehennemin tam ortasında ben.
Ruhum viran olmuş bir sokağın en ucube yolunda tarumar olurken, gökyüzünden kızılcık renginde karlar yağıyordu. Güneş cesedini karnımın içinde çürümeye başlayan kollarıyla sarmalarken, şeytanın soğuk nefesi parmak uçlarıma çarpıyordu. Tanrı susuyor, melekler feryat ediyordu. Cennet yarılıyor, cehennem insanların üzerine akıyordu.
Dışarıda yağan yağmur vahşice buğulu camın tenine çarpıyor, karanlığa dönüşen gökyüzünün gölgesi gündüz mü gece mi olduğunu hiçbir şekilde belli etmiyordu. Tıpkı benim gibiydi bugün gökyüzü. Yaşadığı veya öldüğü belli değildi. Tam bir araf içindeydi.
0 notes
Text
Mılyon kere ölmüşüm ben, inanıp bekleyerek. Odanın birinde tavandaki çatlaklara bakarak, telefon bekleyerek, bir mektup, bir kapı çalışı, bir ses, bir nefes.
0 notes
Text
Gök ve yer arasında sıkışıp kalmışım. Ne gökyüzü ne de yeryüzü bağrına basmış beni. Yer ve gök arasında bir ağaç dalında asılı kalacağım. O vakit gök ruhumu, yer bedenimi bağrına basacak.
0 notes
Text
Coğrafya kaderdir." der İbn-i Haldun, 1389 senesinde. Arz-i kürenin en ihtişamlı, en gerçek lafıdır. Mukaddime'de geçer. Yani der ki, ırk diye, milliyet diye bir şey yoktur. Coğrafya vardır. Yani der ki; güneş kime daha çok vurursa o kavruk olur, güneşi az gören beyaz kalır. Yani der ki; başka diyardan birini yargılamadan, onun coğrafyasında kendiniz doğmuş gibi düşünün. İbn-i Haldun bunu beyan ettikten yaklaşık 400 yıl sonra ademoğlu farklı diyarlarda doğduğu için, evet sadece farklı diyarlarda doğduğu için birbirini katletmeye başladı. Farklı diyarlarda doğduğu için diğerlerini hor görmeye, kendini üstün tutmaya başladı. "Nerelisin" sorusu literatüre girmiş en ayrılıkçı, en bedbaht sorudur. Ha soran olursa ben, dünyalıyım...
0 notes
Text
241 notes
·
View notes
Text
Ülkeleriniz sizin olsun. Bayraklarınız, törenleriniz, kutsanmış kitaplarınız, yasalarınız, yasaklarınız, kurallarınız, bacak aranızdan sırıtan ahlakınız sizin olsun. SıkI sıkı sarılın yeni koltuk takımlarınıza, arabalarınıza, telefonlarınıza, Nezih aile apartmanlarındaki evlerinizin ruhsuz duvarlarını, boş tavanlarını öpün her gece uykudan önce; ben uyumak istemiyorum.
0 notes