Text
Kaç dakikadır burada kaldım. Arkadaşlar ben hiç böyle sevilmemiştim sarılıp ağlayalım lütfen
7 notes
·
View notes
Text
Biz sevmekle yükümlüyüz,
Kavuşmak mı?
Onu Allah bilir...
5 notes
·
View notes
Text
💎🐣
Bir şey diyim mi baba olmak sana çok yakışacak 💙
12 notes
·
View notes
Text
Sen tozlu bir kitabın herhangi bir sayfasında kimsenin fark etmediği ama benim altını çizdiğim bir cümlesin.✨
15 notes
·
View notes
Text
Eyy kuşlar! Niyedir bu ötüşleriniz, nedendir bu şakımalarınız bilemem. Ben Süleyman değilim anlayamam dilinizi, anlayamam belki istediklerinizi... Ama ben isterim ki gidin yarin penceresine, selam edin benden ona, adı aklıma geldikçe kalbimde ötüşsün bundan sonra sesleriniz.K🌺🕊️
9 notes
·
View notes
Text
(Ey resülüm), mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan beri alsınlar ve ırzlarını zinadan korusunlar. Bu, kendileri için daha temizdir. Muhakkak ki Allah, onların bütün yaptıklarından haberdardır.
5 notes
·
View notes
Text
Arkadaşlarla masada oturmuş konuşuyoruz. Konudan konuya atladık ama değindiğimiz konulardan biri de ev kurmaydı.
Konuya Nureddin Yıldız’ın “Kadının mutfakta bir saatten fazla kalması israftır” demesinden girdik. Şimdiki aileler ve gençler evlilik alışverişi yaparken kahvaltı porselen takımını ayrı akşam yemeğini takımını ayrı alıyor. Masraf bir. Misafir koltuk takımını ayrı günlük oturma odası takımını ayrı alıyor. Masraf iki. Bu silsile böyle sürüp gidiyor.
Sonra o ev kuruluyor. Kadın oturma odasındaki koltuklar kirlenince onları temizliyor. Misafir gelip gidince misafir oturma odasını temizliyor. Misafir gelince onlara güzel sunum yapıcam diye peçeteleri falanca marketten suflesini ayrı marketten satın alıyor. Bıçağı bi tarafa çatalı bi tarafa koycam, peçeteyi şekilli şüküllü koycam derken ev hanımı değil kafayı bozmuş ev profesörü oluyor. Mutfak eşyalarını (marul temizleyici, ekmek yapıcı makine, yoğurt yapıcı makine, mikser, blender büyük bıçaklar küçük bıçaklar vs……………………………………….) temizliyor, bılaşık makinesinde yıkaması bile vaktini alıyor. Böyle bir sürü örnek var.
Feminist toplum “ev hanımlığına” karşı, İslam “ev profesörlüğüne”.
Ev kuran çiftler koltuk takımı yerine şark köşesi satın alabilir. Onun minderlerini temizlemek çok daha kolay. Birkaç yemek takımı yerine bir tane alabilir. Misafirler bunu abes bulsa da önemli olan Allah’ın hoş ve güzel gördüğüdür.
Kadınlar bilmem kaç küçük ev eşyası alana kadar mecburi olanlarını alsa, dışarıdan helal sertifikalı yoğurt ve hamurişi alsa kafi gelir. Onları yıkayıp temizlemekle de uğraşmaz.
Günlük olarak ev halkını doyuracak kadar yemek yapıp çeşide kaçmasa, misafir geldiğinde o çeşidi 3′e artırsa yeterlidir.
Sonuç olarak ev hanımı deyip sövdükleri kadınların BOŞ VAKTİNİ Batının kendisi ve yerel halkın kapitalizmle yozlaşmış gelenekleri MAHVEDİYOR.
Önceki postumda kadın bilimci, yazılımcı, yazar, şair, konferansta konuşmacı, vakıf yöneticisi olabilir demiştim. EV HANIMLARIMIZ BUNLARDAN BİRİ OLAMIYORSA İŞTE YUKARIDA SAYDIĞIM İSRAFLARIN İÇİNDE BOĞULDUĞUNDAN ÖTÜRÜDÜR.
79 notes
·
View notes
Text
"İnsan sevdiğiyle yaşlanmalı, sevdiği yüzünden değil."🌿
8 notes
·
View notes
Text
Önemli Bazı Notlar
▫Peygamber Efendimiz(sav) sevindiğinde toprağa, üzüldüğünde gökyüzüne bakardı. Toprağa tevâzu ile baş eğilir. Mavi gökyüzü ise ferahlık verir.
▫Gereksiz görsellerden dolayı unutkanlık başlar.
▫Mahir İz hocaya soruyorlar, “Çok keskin bir zekaya sahipsiniz bunun sebebi nedir?” El-Cevap: “Evladım bize ilk öğretilen ayak ucuna bakarak yürümemizdi.”
▫Hiç görmediğiniz bir şeyi hayal etme şansınız yok. O yüzden Kur’ân-ı Kerim’de cennet “tahayyül edemeyeceğiniz yer” diye geçer.
▫Kalbin zînası hevestir.
▫“Kim arzu ve istekle harama bakarsa, Allah(cc) onun kalbinden 40 gün ibadet lezzetini alır.” Hz.Ali (ra)
▫Gözünü korumayan bir müminin kâmil bir îmana ulaşması zor.
▫Ezan tek başına terapidir.
▫Ezanı dinlemek bilinçaltı temizliğidir.
▫İnsanlar günde 5 vakit ezan dinlese düzelir.
▫Ezan okunurken temizlenmesini istediğiniz ve sizde olmayan bir amel için niyet edin.
▫Harama bakmaktan Allah(cc) korkusu ile vazgeçene Allah(cc) kalbinde lezzet duyacağı ibadet nasip eder.
▫Gözü başıboş bırakmak helâki getirir.
▫Gözümüz harama yakınsa, gönlümüzün de harama yakın olması muhtemel. O yüzden çocuklarınız nereye bakıyor dikkat edin.
▫Yatarken son düşündüğün ne ise uyurken onunla meşgul olursun.
▫Ne ile uyursanız, onunla uyanırsınız, nasıl uyanırsanız, öyle yaşarsınız.
▫Uyandığınızda ilk Allah(cc) deyin ki, Allah(cc) ile devam etsin gününüz.
▫Şimdiye kadar ne kadar negatif yere baktıysanız, o kadar fazla hatta daha fazlası pozitif yere bakın. Kâbe'ye bakın. Kur’ân-ı Kerim’e bakın. Allah(cc) dostlarına bakın.
▫Kişiler, mekanlardan daha etkilidir.
▫Allah(cc)‘ın bizi görmesini istediği yerlerde olalım.
▫Hz.Ali (ra) diyor ki; “Cimrinin bakışından sakının”
▫Su’yun hafızası vardır. Su’ya bakıp düşünüldüğünde bile su etkilenir.
▫Hz.Fatıma(ra)’ya soruyorlar. “Hangi kadın hayırlıdır?” Cevap veriyor; “Başkasının hayalinde olmayan kadın”
▫Çocuklar anne babayı kavga ederken görmeyecek çocuklar evde gayr-ı meşru birşey görmeyecek.
▫Bebeğinizin altı değiştirilirken sadece 1 kişi görecek o da siz, baba bile görmeyecek.
▫Çocuklara Kur’ân-ı Kerim dinletin, faydasını görürsünüz.
Kaynak: Tıbbu'n Nebevi
3K notes
·
View notes
Text
İlme Teşvik Edelim Çocukları :)
Çocuklara “İlimle meşgul ol ve ilim meclislerine devam et. Ben sende ilim için uygun bir zekâ ve kabiliyet görüyorum.” diye nasihat edebiliriz 🙂
71 notes
·
View notes
Text
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem; Hazreti Ali'ye şöyle dedi:
“Ya Ali, beş şeyi yapmadan yatma..”
1- Kuran’ın hepsini okumadan yatma
2- Dört bin dirhem sadaka vermeden yatma
3- Kabe’yi ziyaret etmeden yatma
4- Cennette yerini hazırlamadan yatma
5- Küs olduğun biriyle barışmadan yatma
Hazreti Ali (r.a.) bu nasıl olur ya RâsulAllah dedi?
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem şöyle buyurdu:
Bilmiyor musun ki;
1- (3 kere) İhlas Suresi Kuran’ın hepsine eşittir.
2- (4 kere) Fatiha Suresi 4.000 dirheme eşittir.
3- (10 kere) “Lailahe İllallahu Vahdehu La Şerikeleh Lehül Mülkü Ve Lehül Hamdü Yuhyi Ve Yümît Ve Hüve Ala Külli Şey’in Kadir” demende KABE'yi ziyarete eşittir.
4- (10 kere) “La Havle Vela Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Aziym” demen, cennette yerini hazIrlamana vesiledir.
5- (10 kere) “Estagfirullah El Aziym Ellezi Lailahe illa Huv'el Hayyul Gayyum'u Ve Etûbü İleyh” demen de dargın ve husumetli olduğun insanlarla barışmış derecesinde ecre vesiledir.
3K notes
·
View notes
Text
Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Ahzab Süresi -59. ayet)
Burada Allâh-u Te'âlâ buyurmuş ki Cilbablarını üzerlerine örtünsünler yani “Örtünsünler” dememiş örtünün nasıl olması gerektiğini de belirtmiştir.
Burada örtünün kabul olması bazı şartlara bağlıdır:
Tepeden tırnağa tüm bedeni örtmesi
Hiçbir uzvun şeklini belli etmeyecek derecede bol olması
İçindeki şahsı süslü ve cazip göstermemesi
İç gösterecek şekilde şeffaf olmaması
Allı pullu ve gösterişli renk ve şekillere sahip olmayıp, erkeklerin nazarlarını bertaraf edecek bir özellikte olması
67 notes
·
View notes
Text
Hesap günü yaklaşmakta...
Kızlar kendinize yazık ediyorsunuz.
Dış görünüşe gereğinden fazla değer vererek erkeklerin sizi o halde beğenmesini istiyorsunuz.Size olan sevgisinde dış görünüş çoğaldığında çok daha güzelini gördüğü an bitecektir size olan bağı.Şöhretle gelen,şehvet üzerine kurulanvbir evlilik ,daha etkili şehvetle yerle bir olur! Ah seni yikan şu sefil aynalı dolap,bi anlayabilsen… edepten uzaklaştıkca erkekler sapmaya devam edecek.Senin edebin,senin hayân için yola düşmeli sevdiğim diyeceğin. Öyle bi hal almış ki kızların yanında dahi makyajsız durmuyorsunuz. Kızların yanında dahi daima özenle yapılmış saçlarla oturuyorsunuz.Aman ha,o çirkin demesinler! Peki,o edepsiz demek çok daha çirkin değil mi?O haya perdesini yirtmis.O dökmüş güzelliğini… Nereye kadar nefsini bahane edeceksin?Nereye kadar Allaha değil de nefsine kul olacaksın? O çetin hesap günü yaklaşmakta hazır mısın? Hazır miyiz? Sen öyle ozelsin ki ,öyle değerlisin ki! Kendini ne kadar da siradanlastiriyorsun nefis deyip susarak. Ne kadar da basit giydiklerin. Ne kadar da ayetten uzak. Mutlu musun sahi? Hani bi erkeğin gözlerinin vücudunda dolasmasina müsade ederken giydiklerin,utanmiyor musun gelecekteki eşinden? Ya erkekler! O kadar erkeğin gözü değerken,numune eşya gibi ezilip buzulurken sen bu igrenclige nasıl razi oluyor? Kimse bana kızmasın. Kimse nefsini bahane etmesin.kimse sığınmasin bahanelerin ardına. Allah çirkin olun demiyor ki,zinetlerinizi saklayın diyor.Sakladiginda çirkin olacaksın demiyor! Asıl senin en asıl halin örtüyle büründügün halindir. Senin en gümüş halin odur. Dikkat edin.En değerli şeyler hep ellerden uzaktır. Mücevherler hep camların ardındadir. Sen o giydiklerinle değerli olmak adına rezil rusva oluyorsun, üzerine de NEFİS etiketi yapistiriyorsun. Yapma kardeşim. Sen oyle ozelsin ki,annelikle taçlanmış ,ayaklarina Cennet serilmişsin… Özüne dön, dupduru ol.Nurlansın tüm azaların birer birer🌹
573 notes
·
View notes
Text
İstedimi her şey olur Vesselam
Makyajsız gelin olur.
Çalgısız düğün olur.
Bol gelinlik olur.
Sade ev olur.
Güzel ahlak ve kalbe şifa kitaplar çeyiz olur.
“İnsanlar ne der?” diye kahrolası bir put vardır diyor ya İsmet Özel, eğer o putu İbrahimvari baltayla yıkarsak her şey olur..
2K notes
·
View notes
Text
Birgün Mevlana eve girer ve hanımı ona sorar;
Bu kadar aşıksın Mevlaya şükürler olsun bu aşkı yaşayıp... yaşatana...
Peki bana ne kadar aşıksın der;
Mevlana hanımına şöyle der;
Sen benim; Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevişim,
Bir adım gelene on adım gidişimsin.Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin
Sen benim; yalandan ve sahteden kaçışım,
Riyadan bıkışım, gerçeği arayışımsın
Ve nihayet doğrunun tadına varışımsın
Sen benim; haksızlığa ve zulme baş kaldırışım,
Mazluma kucak açışım, zalime düşmanca bakışımsın
Ve mağdurdan yana tavır alışımsın
Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim,
Azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin
Ve kapanmayan avuç içimsin
Sen benim; hayat ve kaderle inatlaşmam,
Ekmek için kavgam, bitmek tükenmek bilmeyen davamsın
Ve zorluklara karşı yılmayışımsın
Sen benim; menfaate ve çıkara tepkim,
Almak için verene öfkem, ille de karşılık bekleyene lanetimsin
Ve alayına isyan edişimsin
Sen benim; ahlaksızlık ve yozlaşmayla mücadelem,
Para için kendini satana küfredişim, başkalaşana verip veriştirişimsin
Ve eskiyi özleyişimsin
Sen benim; duygusal yaradılışım,
En ufak şeyi kafaya takışım, kolay unutamayışımsın
Ve bundan bir türlü sıyrılamayışımsın
Sen benim; sonsuz sadakatim,
Merhametim, hissiyatim, şefkatimsin
Ve aman diyene yüz çevirmeyişimsin
Sen benim; her şeye rağmenim,
Asla pes etmeyişim, başımı öne eğmeyişimsin
Ve ümidimi yitirmeyişimsin
Sen benim; yaşama ülküm,
Namusa olan düşkünlüğüm, namussuzluğa küskünlüğümsün
Ve gururum, onurumla olan bütünlüğümsün
Sen benim; karakterim ve kişiliğim,
Objektif fikrim, subjektif hissimsin
Ve hayata bakışımsın
3 notes
·
View notes
Text
Herşeye rağmen var olmak önemli 🌹
İdeal evlilikler artık çok pahalı..
Herkesin kafasında bir eş profili var.. Hayalimdeki adam/kadın diye tutturmuş gidiyoruz.. Belki çok klişe olacak ama hangimiz hayallerdeki hanım veya bey/efendi olmayı başarabiliyoruz? Yazdıklarımız, söylediklerimiz ve yaşantımız ne kadar uyuşuyor.. Hayatlarına girdiğimiz insanları değiştirmekten başka gaye edinmiyoruz sanki. Kabullenmek yerine tek doğru benim doğrum mantığı ile dayatmalara gidiyoruz. Kabullenemediklerimizde de bu iş olmaz demeyi bilmiyoruz. Yalnız eş için değil bu söylediklerim elbette. Hayatın her alanında geçerli ama gönül işlerinde biraz daha baskın hale geldi.. Hanım ablamız ferace giymeli.. O feracenin ucu yerlere sürünmeli ve hatta renkli eşarp dahi örtmemeli.. O eşarbın kenarları hep önde olmalı omuzları kapatmalı.. Benim yanımda yürürken hep bir adım arkadan gelmeli. Pantolon kat’iyen giymemeli.. Okumalı ama çalışmamalı.. Benden çok kazanmamalı, hafız olmalı… Gidiyor da gidiyor bu liste.. Uzun uzadıya isteklerine sıralayan beyler hiç kendilerine soruyorlar mı bu isteklerin neresindeyim ben diye? Hep bir hödhödcülük.. Aman çok bir şey istenmesin, aman çok masraf yapılmasın, bu zamanda nerde imanlı kız, bu zamanda nerde gözü yükseklerde olmayan hanım gibi dayatılmış ve ezberletilmiş cümlelerle bezeniyor artık ilişkiler.. Ebu Cehil düğünü yapanlar Hz. Ali ile Hz. Fatıma saadeti arıyorlar..
Beylerin gözü hep yükseklerde.. Güzel olsun, itaat etsin, dili uzun olmasın, çok konuşmasın, bilgili olsun ama benim yanımda bunu belli etmesin.. Hadi hepiniz şu kör olası nefsinizi susturun da öyle okuyun bu yazıyı.. Ben bunu yapmıyorum düşünmüyorum diyen bey neredeyse yok. Her gün okuyor, duyuyor ve şahit oluyorum konuşulanlara.. Evliliklere ve ayrılıklara.. Karşınızdaki hanım sizi büyütsün istiyorsunuz. Kaç yaşına basarsanız basın benim dediğim olacak dayatmasını yapan şimarık çocuklar gibisiniz. Ayaklarınızın sağlam yere bastığı zamanlar var mı var elbet.. Var da iş işten geçmiş oluyor o zamanlarda.. Bırakın size gelen kendi yanlışları ile gelsin. O yanlışları kendi doğrularınızla düzeltmeye çalışmayın.. Bırakın bu yanlışları kişi kendisi telafi etsin. Ben bu yanlışlara tahammül edemiyorum diyorsanız o halde bu yola hiç girmeyin.. Biraz olsun anlayışlı olun abilerim.. Görgünüzü, saygınızı ve sevginizi karşınızdaki hanıma (helalinize) gösterin. Allah’ın emirlerini bilen elbet emanetinin kıymetini de bilecektir güveni ile size kapılarını açmış hanımları hayal kırıklığına uğratmayın. Bırakın tripleri hanımlar atsın. Her şeye rağmen varsanız eğer devam edin bu yolda.. Ben yaparım erkeğim, şartlar bunu gerektiriyor gibi bahanelere sığınmadan yaşayın islamı.. İsteklerimin ne kadarı makul, karşı tarafa bunlar ne hissettirir diye sorun kendinize. Yemeği acısız yap demek yerine ben acılı yiyemiyorum deyin mesela.
“Üzdüğünüz insanların kalbini tekrar kazanmak için saatlerce uğraşmak zorunda kalırsınız. Bunun yerine, yemek ile ilgili fikriniz sorulduğunda ya Peygamberimiz (sav) gibi sessiz kalınız ya da kibar bir şekilde fikrinizi söylemenin yollarını bulunuz. Mesela; ‘yemek güzeldi ama belki bir dahaki sefere ‘x’ eklerseniz, daha lezzetli olabilir’ gibi birşeyler söyleyebilirsiniz.“(1)
Karşınızdaki insan sizin köleniz, yardımcınız, bakıcınız değil.. Olmayacak. O sizin ahiretinize vesile olacak insan.. Cennetinize kapı olacak kadın.. O’na Allah’ın emaneti gözüyle bakmayı öğrenin.. “Biz on beş sene evli kalalım, yedi sekiz çocuğumuz olsun, Sonra ölünce de toprak oluruz diye değil. Nikâhlanalım, cennette keyif süreriz.” diye evleniyoruz. Bu, ucu olmayan bir koşudur… (2) mantığında olabilmemiz gerekiyor.. Ne isterse istesin, zaten benim kendime ve aileme denk diye seçtiğim hanımın benden isteyeceği şeyler benim ölçülerim dahilinde olacaktır mantığında olun beyler. Aksi taktirde bu kendi seçimlerine dahi güvenmeyen biri olduğunuzu gösterir ve lütfen karşınızdaki hanıma ilgi gösterin. Hakiki bir mümine sizden huzur dışında hiçbir şey istemez.. Onun istediği bir miktar huzur, bir parça sadakat ve biraz güvendir.. Geri kalan her şey bunları çevresinde şekillenir.. Bilmem kaç milyarlık gerdanlık istediler, ev eşyalarını şu markadan yaptılar, nişan alışverişinde şu kadar para harcattılar diye cümleler kurmaya başlıyorsanız evvela karşınızdakini hemen sonra da kendinizi sorulayın.
Ve hanımlar.. Birçok genç kızı töhmet altında bırakan, beyabilerin korkulu rüyası olan, gözü doymak bilmeyen, o gelinliği değil daha pahalı daha gösterişli olanı alınca mutlu olacağını sanan, bilmem kç milyarlık tek taş olmazsa evlenmem, evlensem mutlu olamam diyen hanımlar.. Bu saydıklarımın varlığına inanmıyordum bir zamanlar.. Sonra yaş biraz ilerleyince tabi, bu işlere biraz kıyıdan köşeden girince gördüm ki bu hanımlar kesinlikle hayal ürünü değil.. Bu hanımlar kanlı canlı varlar.. Gerçekten nişan elbisesi, kına elbisesi, gelinliği, bindallısı derken herbişeyi en pahalısından diktiren sonra onları gardrobunun bir köşesinde küflenmeye terkeden, nişan alışverişlerinde bilmem kaç milyarlık makyaj malzemesi aldıran hanımlar var.. Bugün gelin sayfalarına girip bakın.. Alınan malzemelerin fiyatlarına, evlere döşenen takımların şaşaalarına.. İnsan bazen inanamıyor ve inanmak istemiyor.. Ellerimizle mezarımızı süslüyoruz her şeyden habersiz. Kaldırılamayacak borçların altına giriyor sonra da o borçlarla debelenen bir ailede huzur arıyoruz. Bulamıyoruz elbette.. Son çare bizde çalışalım, eve katkımız olsun diyoruz.. Eee canım evlenmek kolay mı diye başlanan ve bize de ezberletilen cümleler var elbette.. Kolay mı evlenmek? Kolay olmalıydı oysa.. Zina bu kadar basit ve bu kadar ucuzken, evlilik kolay olmalıydı.. Anne ve babalar, evladım okusun adam olsun telaşesinden kurtulup rızkı verenin Allah olduğunu kabul etmeliydiler.. Diplomalara tapılmamalıydı. Öyle olsaydı belki bugün ileride rahat eder, okumuş biri ile evlenir düşüncesi ile değil de; tahsilini yapsın, edebini, görgüsünü alsın, evlatlarını bu edeple donatsın düşüncesi ile kız çocukları okutulurdu. Ne farkı var Allah aşkın.. 12 yaşındaki bir ‘çocuğu!’ üç kuruşa bilmem kaç yaşındaki adama satmakla, 23 yaşındaki bir genç kızı onca çeyizliğe satmak arasında.. Aile bu kadar çeyize, paraha, refaha açken hanımabla elbet gelinliğin en kabarık olanını, konseptin en pahalısını istiyor. Evlerimiz padişah evleri gibi süsleniyor.. Evliliğin dışı süslendikçe içi boşaltılıyor. Aker marka eşarp alınacak o nişan bohçasına diye direten kızlar biliyorum. Vallahi bunlar hayal ürünü değil.. Bu kızlar yarın sizin evlatlarınıza anne olacaklar.. Evlatlar yetiştirecekler.. Çünkü modernler.. Çünkü baba evinde böyle bolluk içerisinde yetiştirildiler. Yokluk görmediler. Bu sebeple yemek takımlarını karacadan isterler.. Bir de büyümemiş kızlar var.. Ben gibi, benim gibi.. Ciddiyete gark edilemeyenler.. Hep kendimi yargılıyorum ben zaten yazılarımda.. Kimseye yazmıyorum.. Biliyorum çünkü herkesin nefsine ağır gelecek yazdıklarım..
Biliyorsunuz değil mi, daima imtihan içerisindeyiz.. Allah bazen hayatımıza gönderdikleri ile bazen de göndermedikleri ile bizleri imtihan ediyor.. Vermeyi yaratan, istemeyi de yaratır. Yani Allah, vereceği şeyi istetir. Evet, kabulümüz bu ��ekilde. Fakat, bazen verilmeyecek bir şeyi de isteyebiliriz, istetilebiliriz. Bunun böyle olmasında da “istediği şey verilmediğinde bakalım nasıl davranacak” imtihanı gizlidir.Her şeyin imtihan olduğu bir dünyada istemekte böylelikle imtihan olabilir. Neyi ne zaman isteyeceğimize dikkat etmek gerekiyor bu yüzden.. Dört dörtlük bir hanım/bey isteyebiliriz evlilik için.. Peki biz bu evliliğin neresindeyiz.. Dörtte kaçlık bireyleriz?
Olgun bir müslüman bilir ki: İyi bir şey olduğunda bunda bir hayır vardır. Kötü bir şey olduğunda bunda da bir hayır vardır ve her ikisi de birer imtihandır.
O halde nasıl bir imtihana maruz kalırsak kalalım bize düşen sükunetle ve özveri ile sonucunu beklemek olacaktır.. Pişman oalcağımız cümleler sarfetmek yerine kararlılıkla susmayı denemeliyiz. “Şeytan bir gün Hz. İsa (as)‘ın yanına gelip der ki: - Ey İsa! madem Rabbin'e bu kadar güveniyorsun, at bakalım kendini şu uçurumdan, seni kurtaracak mı? Hz. İsa (as) cevap verir: - Ey İblis! kul Rabbini imtihan etmez!” Rabbimizi imtihan etmeye teşebbüs etmeyelim.. Artık inanamıyoruz; ama inanana inanıyoruz. Artık sevemiyoruz; yalnızca seveni seviyoruz. Artık ne istediğimizi bilmiyoruz, ama bir başkasının istediğini isteyebiliyoruz.. Müjdeleyelim nefret ettirmeyelim ancak sevdirelim diye de yeni din icat etmeyelim lütfen.
(1) | Şeyh Hasan Ali (2) Nureddin Yıldız
2K notes
·
View notes
Photo
Derdimize derman olmayacak şeyler istemeyiz 🌿
ÇEYİZİNİZ HAZIR MI?
Anne-babaların çocuklarının çeyizine beyaz eşyadan, yemek odasından, yatak odasından önce “Hak Dini Kur’an Dili”, “Sahih-i Buhârî”, “Sahih-i Müslim”, “Ebu’s-Suud Tefsiri”, “Riyazüs”Salihin”, “Şifâ-i Şerif”, “Büyük İslam İlmihali”, “Nimet-i İslâm” koymasını istiyoruz biz artık.
Eskiler “Kem aletle kemalât olmaz.” demişler. Elhak doğru söylemişler. Madem ki derdimiz kemale ermektir, öyleyse hemfiil olacağımız eşyada da bizi yarı yolda bırakmayacak nitelikler aramalıyız. Gönüllerini Allah’ın adıyla birleştirmek isteyen gençler için çeyiz de eşya cümlesinden olduğuna göre Müslüman bir genç için çeyiz ne ifade etmelidir?
Arapça “cehzün” mastarından iştikak edilen/türetilen bir isim cehiz, yaygın kullanışıyla; çeyiz.
“Çeyiz düzmek” deyimi kullanılır mesela çeyiz hazırlığında olanlar için. “Kız kundakta, çeyiz sandıkta” denir yine çeyiz hazırlıklarına kızın küçüklüğünde başlamak gerektiğini ifade etmek için. Geçmişten bu güne kadar evlenecek gençlerin olmazsa olmazıdır çeyizler. Lügat her ne kadar “Gelin için hazırlanan her türlü eşya, cihaz.” diyor olsa da çeyize, günümüzde büyük küçük herkes; damat olacak gençlerin ev için satın almış olduğu eşyalara da bu ismin verildiğini bilmektedir.
“Acaba bizim çeyizimiz hazır mı?” Hatta “bizim için bir çeyiz nasıl olmalıdır?” sorularına cevap arayalım beraberce. Modernitenin bize dayatmış olduğu çeyiz kavramının dışına çıkmak yürek istiyor doğrusu bu devirde. (Bize bu yüreği verdiği için Allah’a hamdolsun.) Hem eskilerin “el emeği göz nuru” dediği, dualarla hazırlanan çeyizlikleri bulmak da zor artık. Evet insanın hayatını idame ettirmesi için gerekli olan eşyaların temini inkar edilemez bir gerçek. Peki, insan hayatı sadece eşyalarla mı idame ettirilir? İnsan hayatı manevi değerler olmadan örtülerin, tüllerin, nakışların-dikişlerin bolluğuyla, mağaza dolusu eşyalar dizilmiş bir eve sahip olmakla bir anlam ifade eder mi?
••Çeyizlik Kitaplar
Efendimiz’in(ﷺ) goncası Hz. Fâtıma’nın evlenirken on sekiz parça eşyadan ibaret bir çeyizi olduğunu bilen bizler için anlamlı olan, ailede Allah’ın bereketini daim eyleyen; huzuru ve mutluluğu tesis eden çeyizler hazırlamaktır. Bunların başında kurulacak Müslüman bir ailenin çeyiz olarak hangi kitapları aldığı gelmelidir. Evet evet çeyizlik kitaplar… Bir düşünsenize yemekten, uyumaya, oturmaya, televizyon seyretmeye kadar her türlü ayrıntının düşünüldüğü evlerde düşünülmeyen şeyler var. Ve bu düşünülmeyen şeyler bizim hayat damarlarımız, kendimizi bulduğumuz düzlükler, ahireti aralayan perdeler… Bu arada şunu belirtelim ki, vitrinlerinin boş raflarını kitaplarla süsleyenler değil bizim muhatabımız!
Evlilik çağına gelene kadar her Müslüman kız ve erkek mutlaka yüzlerce kitabın okuyucusu, onlarca derginin takipçisi olmuştur. Bunun ferdî boyutta devam etmesi en büyük temennimiz ama işin bir de ailevî boyutu var. Günün belirlenen bir vakti ailece oturup, en doğru yola ileten kitabımız Kur’an-ı Kerim’in tefsirini; Efendimiz’in(ﷺ) hadis-i şeriflerini okumadıktan sonra bir ailenin ne kadar aile olduğu söylenebilir ki? Çünkü İslâm’ın emrettiği aile sadece “birbirleriyle yaşayan değil”, “birbirleriyle Allah için yaşayan” ailedir. “Ey iman edenler! Kendilerinizi ve ailenizi, yakıtı insanlarla taşlar olan o müthiş ateşten koruyun” ayeti kerimesini hissetmeli ve ehlimize hissettirmeliyiz..
••Beyaz Eşyadan Önce Kitap İstiyoruz!
Anne-babaların çocuklarının çeyizine beyaz eşyadan, yemek odasından, yatak odasından önce “Hak Dini Kur’an Dili”, “Sahih-i Buhârî”, “Sahih-i Müslim”, “Ebu’s-Suud Tefsiri”, “Riyazüs”Salihin”, “Şifâ-i Şerif”, “Büyük İslam İlmihali”, “Nimet-i İslâm”… koymasını istiyoruz biz artık. Çocuklarının evlerine geldiklerinde de tek sebebin, ziyaret; çay muhabbet değil “Okumak” olmasını istiyoruz. Çeyizlerin sadece bu dünyada değil, ahirette de hayatımızı kolaylaştırmasını istiyoruz, derdimize derman olmayacak çeyiz istemiyoruz! Böylelikle ikinci sorunun cevabını bir nebze olsun bulduk sanırım, peki birinci sorumuzun cevabı;
“Acaba bizim çeyizimiz hazır mı?”
Bir düşünelim bakalım, hazır mı?
Abdulkadir Paça/Genç Dergisi
304 notes
·
View notes