Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
orta haller atlası -1
-bin çöllü saçın usta kıvrımına yaptım son evimi. fotoğraf samimiyetsizliklerinden öğrendim ; ömrüm her kalabalığın arabıdır. üstelik ölümün çöl elçisi akbaba kadar illegaldim, ama her şeyde biraz vardım. ne eksik ne fazla. biraz. ikincinin ve üçüncünün birazı, arka sıra çocukları birazı, kalfalar tarihinin birazı. esasında zamanın birazı. ölümden doğuma biraz'lar sağanağı.
0 notes
Text
Çok Ankara Ağrısı - Erkan Şahin.
kuşlar yamardın yüzünün yaralarına kuşların yaralarına düşler yamardın bir hayli kardın camdan bakınca kalbim öpünce kar kadardın uyudun da büyüdün mü ankara tıpış tıpış yürüdün mü gelincik ordularıyla geçilmiş bir bedendim ya da etiyle ateşler alkışlayan kuduz köpekler öpmüştüm caddelerinde kuşlara çarpınca kırılan kayalarını göğsünün bir fotoğrafını öpmüştüm kivi nehirleriyle yatmış gibi gibi gül bıçaklanmalarının yanında kuğular soldu sularda kuyularda yusuf gökte üç elma kaldı kala kala kuğular soldu, sular da. ama solmadı soluğunun kaneviçeleri o öpmelerin arabı solmadı hala böylece öğrendim sevda kanamalara sağılan bir kumrudur göğsüm varamamakla çiçekli bir nar ağacı dağlarda şimdi bir yağmur sayıklamasakarak bak yamalarımdan ay göğsüme yaslanır gibi bir dua pul pul dökülsem kapılarına dökünsem kanlı bir kalbe değin bir kuş sicilin şarkılarını uçsa hamurumu aksa bir bıçak pul pul dökülsem kapılarına dökülsem karışsam sularına şimdi bir elif sürgünüysen etine cehennem batmış gibi sırtlan ısırıkları bütün camlarımda yine yağar içimin denizlerine her sabah ve bir firavun unut orada unut ne utulmalıysa asfalt salyalarından daha siyah şimdi bir elif sürgünüysen etine cehennem batmış gibi sırtlan ısırıkları bütün camlarında kumdan kaleler yap yıkılsın için bir avlanış yığ yüzümün avlusuna kamalara işle beni beni yuğlara yine bozgunlar emzir memelerinden alnımı şirazesi yırtılmış bir gülle dağla dağla dağlanışlar tünesin kanıma akşamları göğsünün tenhalığına değen elim dağlansın bizi ağlansın iki üveylik ötede gün bıçaklanmalarının yanında ki bıçaklar göğsümüzü güllerin yürüyüşü sansın
0 notes
Text
On Metre
Hayatınızda en çok güvendiğiniz insanların bile sahtekar olduğunu biliyor musunuz? Hayatınızdaki bütün insanların sizin hayatınızı kendi isteklerine göre şekillendirmeye çalıştıklarını biliyor musunuz peki? Tamamen özgürce alınmış tek bir kararınız var mı?
-Uyanabilirsin dedi doktorum Gülşen hanım. Aynaya baktım kahkaha attım. Kafamdan kabloları çıkardı. Kafam macunluyken kendimi ciddiye alamadım hiç.
-Gel biraz otur şöyle dedi. Sana bazı güzel haberlerim var.
-Dinliyorum. Az önceki cıvık neşem gitmiş, uyku mahremliği kalmamış dikkat kesilmiştim.
-Senin durumunda olan hastaları ufak bi ücret karşılığında İsviçre'de tedavi eden bi hastane buldum. Türkiyedeki imkanların imkansızlığını biliyosun. Avrupadakiler ise bunun tedavisini bulmuşlar. Hatta ufak bi ücret karşılığında. Bu senin hastalıktan tamamen kurtulman için bi fırsat olabilir.
"Tamamen kurtulmak" bunun epilepsi için mümkün olmadığını ve hastalığımın hayatımın sonuna kadar oralarda beynimin derin kuyularından birinde saldırmayı bekleyen bi yılan gibi kalacağını zannediyordum.
-Nasıl yani bi daha epilepsinin adını bile duymayacağımı, şu EEG'ye girmeyeceğimi sabahın 7 sinde buraya gelmeme gerek kalmayacağını mı söylüyosunuz?
- Kesinlikle, senin gibi hafif vakalarda tam tedavi artık mümkün. Dört bin euro gibi bi ücret karşılığında tamamen kurtulabilirsin. Dışkapı hastanesinden nasıl çıktığımı hatırlamıyorum bile. Ancak durumu evdekilere söylememeye kararlıydım. Yıllardır benim için çalışan çabalayan bi anne ve baba şimdi de bunun için para bulmaya uğraşmamalı. Bi kaç gün sonra doktorumu aradım ve tedaviyi ertelememizin mümkün olup olmadığını. Eğer mümkünse bir yıl sonraya ertelememizi istedim. O nedenini anlamadı ama kabul etti.
Ertesi gün ilk işim iş avına çıkmak oldu. 1-2 mağazaya başvurdum ama olmadı en son büyük bi fast-food firmasında işe başladım. Aslında bu durumu oldukça ironik bulup sürekli gülüyordum. Kendi sağlığımı kazanmak için insanları kanser,kalp,tansiyon hastası yapıyordum dolaylı yoldan. Herkesi bencil olmaya zorlayan düzende normal sayılabilecek bi ironi.
Bir yıl içinde 2 kez daha nöbet geçirip hastaneye kaldırıldım. Ama ikisinden de evdekilerin haberi olmadı. "Arkadaşta kaldım" diye durumu kurtardım. Nöbetler geldikçe doktorum Gülşen hanım bi an önce tedavi olmam için ısrar ediyordu. Aksi halde nöbetler sıklaşıp hastalık tedavi edilemez olabilir diyordu.
Nihayet öyle ya da böyle bir yılın sonunda parayı topladım. Doktorumu arayıp hazır olduğumu söyledim. Bütün ayarlamalar yapıldı. Haftaya İsviçre yolcusuyum! Aileme söylemenin vakti geldi artık! Ne de sevinir annem! Hele babam! Benimle kargalar bok yerken yola çıkıp saatlerce bekleyen adam! Eve girdiğimde annem mutfakta yemek hazırlıyodru, babamsa koltukta uyuklama mesaisindeydi.
-Toplanın size bi şey söylemem lazım! Hepsini salona topladım. Babam uzandığı yerden ayaklandı,annem ellerini ıslak bezle silerek bana bakıyor, kardeşlerimse "Yine ne anlatacak acaba bu dürrük" der gibi bakıyolardı.
-Haftaya İsviçreye epilepsi tedavisi olmaya gidiyorum!
-Nerden çıktı şimdi durup dururken? Anneme en mutlu haberlerinizi bile verirken bu cevaba hazır olmanız gerekirdi. Her türlü durumun altında bi kıllık arar hiç bişeyden memnun olmazdı.
-Bi yerden çıkmadı bi yıl önce Gülşen hanım anlatmıştı. Ben de çalıştım işte gördüğünüz gibi ve tedavi paramı çıkardım. Şimdi tarihler ayarlandı gidip orda bi ay kadar kalacağım sonra epilepsiden kurtuluyorum!
Salon tuzlu tuzlu gözyaşı kokmaya başlamıştı bile. Kardeşlerim 2008 avrupa kupasında semihin attığı golden beri bu kadar sevinmemişlerdi. Annemle babam ağlıyorlardı. Ama sessizce ağlıyorlardı. Zaten annem mutlu haberlere ağlamaz ki. Ee buna ne demeye ağlıyor? Bu sorulara çok takılmadım açıkçası. Sonuçta mutluydum. Hepsine sırayla sarıldım. Sıra anneme gelince
-Oğlum canım oğlum seni kaybetmek istemiyorum. diye sarıldı boynuma. İçini çeke çeke ağlıyordu.
-Ne kaybetmesi saçma sapan konuşma! Bu işin bi tehlikesi yok. Tedavi olup geri döneceğim. Ama annem başka bişeye ağlıyo gibiydi. Yine takılmadım buna.
Ve sonunda burdayım. Hayatımı değiştirecek ülke! İsviçre! Hemen Gülşen hanımın verdiği numarayı arıyorum. Gurbetçi Tuncay abim benim İsviçredeki işlerimde yardımcı olacak. Valizlerimi onların evlerine bırakıyoruz, eşiyle tanışıyorum. Hemen hastaneyi arıyoruz ve iki gün içinde gidip yerleşebileceğimi söylüyolar. İki gün Tuncay abim ve eşi - dünyadaki en uyumlu çiftlerden biri - ile şehri dolaşıyoruz. İki günün sonunda ise sabah saatlerinde hastaneye taşınıyorum. Hastaneye varır varmaz içimi kaplayan huzur tarif edilemez. Her yer yeşil her yer orman! Ortasında bi hastane! "İnsan bundan daha iyi bi hastane isteyemez" diye geçiriyorum içimden. Odama yerleştikten sonra sorumlu doktor gelip kendini tanıtıyor. Bütün raporları ve hasta hikayesini istiyor. Dosyayı olduğu gibi uzatıyorum doktoruma.
-Burda hastalığın başlangıcı ile ilgili bi kayıt yok! diyor doktor.
-Hastaneden bana verilenlerin hepsi bu! diye çıkışıyorum.
-O halde biz hastanenizden detaylı bi hasta hikayesi alacağız diyerek ortalığı sakinleştiriyor odadaki diğer hekim.
-Tabii ne lazımsa gönderir doktorum. Yani Türkiyedeki doktorum.
Üç saat kadar hastane bahçesinde dolaştıktan sonra bi hasta bakıcı adımı sesleniyor. Adımın gavurcada söylenişi enteresan. Başta anlamıyorum ama sonra kimse ses çıkarmayınca acaba ben miyim diye şüphelenip soruyorum. Evet benim! Doktorun beni görmek istediğini söyleyip gidiyor. "Kayıtlar geldi herhalde" diye sevinip çıkıyorum merdivenleri. Kapısını tıklatıyorum ve giriyorum.
- Buyrun oturun. Hasta hikayeniz geldi bi göz atıp doğruluğuna bakmanızı istiyorum. Belgeleri sırayla kontrol ediyorum. Hemen hepsi bendekilerle aynı. Arada benim kaybettiğim bi kaç tane raporlar vesaire var. Sırayla hepsini kontrol ederken elime hiç bi zaman geçmeyen "Hastalığın başlangıç raporu"nu görüyorum. İlgiyle okuyorum. "Ebeveynlerinin kavgası esnasında annesi ...'in çocuğunu fırlatması sonucu hastanın kafasını duvara vurarak..." Saçmalık bunlar! Benim hikayem değil bu. Yani olmamalı.
-Bu yanlış diye gösteriyorum doktoruma. Karışmış olmalı.
-Olur mu beyefendi hastaneler bu tip belgelerde imza alırlar hep. Bakın ailenizin imzası var. Bakıyorum gerçekten de annemle babamın onaylayan imzaları.
Organlarım içimde kül olup dökülüyorlar, beynim sınırlarına sığmıyor, tenim yırtılacak gibi geriliyor. Tekrar tekrar okuyorum ve her okuyuşumda inanmak istemiyorum. Devamını okuyorum. "Hastanın annesi ... 2 yıl hapis cezasına çarptırılıp kalanını para cezasına dönüştürmüştür.. Hastanın 1994 yılında bu kavga sırasında kafasına aldığı darbe epilepsi ve tümörün başlangıcı.."
-Bu belge yalan! Ben beş yaşımda bisikletle uçan kafa attım zemine! Ayrıca benim tümörüm yok ki.
-Tümörle ilgili belgeler de elimize ulaştı. Maalesef o konuda bişey yapamayacağız. Tümörünüz artık tedavi edilemeyecek kadar büyük. En fazla 6 ay daha süre verebilirim size. Salyayla sümük ve ben çıkıyoruz hastaneden. Gerçekten de hayatımı değiştirdi İsviçre! Hayatta gerçek anlamda hiç kimsemin olmadığını gösterdi bana.
İlk uçakla Ankaraya dönüyorum. Yine eve nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Sinirden zor basıyorum zile ellerim titreyerek.Kapıyı çalıyorum annem açıyor.
-Sıçtınız lan ağzıma! Sıçtınız ağzıma! diye bırakıyorum gözyaşlarımı.
-Sus apartmanda ses yapma diye içeri alıyo annemle babam beni apar topar.
-Noldu ne bu yaygara? Her zamanki azarlayan ses tonuyla soruyor annem.
-Al lan oku şunu. Doğru mu lan bu doğru mu? Sakince alıp okuyorlar belgeyi. Telaşlanmalarını bekliyorum ama olmuyor.
-Ee ne var bunda?
-Ne mi var onda? Onda benim hayatıma sıçtığınızın belgesi var. Onda sizden anne baba olmayacağının kanıtı var.
-Ne yapsaydık yani? Oğlum az bi ömrün var ölüm yakında gelecek diyip senin hayatını yaşamana engel mi olsaydık? Ölümden bahsetmek ölümü kolaylaştırmıyor. Ya da ertelemiyor. Sadece insanları kötümser düşündürüyor, korkutuyor. Biz senin de diğer çocuklar gibi büyümeni onlar gibi hayata tutunmanı istedik. Bunun için sana söylemedik. Hastalığın başlangıcı ile ilgili ise olmuştu bi kere. Sana anlatıp senin bana ve babana düşman olmanı istemediğimiz için söylememe kararı aldık.
-Anne ile baba olmaz sizden. İnsan bile olmaz sizden. Her suçun bi cezası var.
Koşuyorum. Hayatımda ilk kez bu kadar istekli koşuyorum. Balkon demirlerindeyim. İşte beni bekleyen hayatımın en özgür en yalansız en bana ait olan on metresi! Havadayım. Ve bütün boşluklarım mutlulukla ve özgürlükle dolu!
0 notes
Text
Gökkuşağının Bütün Renkleri
Haftasonu olduğu için her zamanki gibi Taksime gidip karı kız tavlamayı planlamıştık Cuma gününden. Cumartesi yurtta dinlenecektik ve Pazar günü avımızı yapacaktık. Cumartesi anlaştığımız gibi dinlendik. Pazar sabah uyandığımda 3 kişilik yurt odasında benden başka kimse yoktu. Kahvaltı etmek için yemekhaneye indim oda arkadaşlarımdan Fatih ordaydı tam ben girerken diğer oda arkadaşım Batuhan da aceleyle çıkıyordu. Her zamanki gibi garip giyinmişti. Selamlaştık sonra be yemeğimi alıp oturdum yalnız başıma bir masaya. Telefondan Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlarda takılıyordum. Sonra buluşacağım arkadaşlarımdan biri geldi yanıma.
- Oğlum buluşma iptal lan. dedi
- Noldu lan bi durum mu var? dedim.
- Reis masaj attı bizi Beyoğlu'na cağırıyor mesele varmış.
- Hayırdır lan?
- Anarşikler Taksim'de eylem yapıyorlarmış da onlara bi operasyon yapacağız.
- Hadi o zaman gidelim bekletmeyelim reisi. dedim ve çıktık.
Taksime geldiğimizde her yer rengarenkti ve pankartlarında yazanlar da her zamankinden farklıydı. Ama farketmezdi anarşik anarşikti ve cezalarını çekeceklerdi köpekler. Ara sokaklardan birinde reis ve diğer arkadaşlarla buluştuk.
- Hah geldiler dedi biri. Hemen elimize sopalar ve bıçaklar verdiler. 10 dakika daha bekledik ve 20-25 kişiye yaklaşmıştık. Sonra reis çıkıp
- Ülküdaşlar bu ibnelere, lezbiyenlere ve her türlü iğrençliği yapan orospu köpeklere analarının amını gösterme zamanı geldi. Hadi gazanız mübarek olsun! diye afilli bi nutuk atarak bize gazı verdi. Biz de İstiklal caddesine çıkıp koşarak Allah Allah nidalarıyla daldık aralarına . Bunlar kaçıştılar. '' Noluyo ayol'' ''Ayy faşiştler'' diyerek. Eylemin ne eylemi olduğunu o zamana kadar bilmiyordum orda bi pankartta gördüm ''Lezbiyen Gay Biseksüel Trans Onur Yürüyüşü'' yazıyordu. Bu yazıyı görünce öfkem iyice arttı. Zaten büyük oranda dağılmışlardı. Ara sokaklarda gördüklerimizi de 3-5 kişi bi araya gelip tekme yokat dövüp yolluyorduk. Bi ara arkadaşların ibnelerden birini sıkıştırdığını gördüm. Yerde baygın yatıyordu ağzı gözü kapalıydı atkısını çekmişti. Ben geldim sinirle tekmelemeye başladım. Karnına, görünmeyen yüzüne, hayalarına tekmeler atıyordum. En son hareketsiz kaldı ve arkadaşlar '' Tamam bayıldı ibne. Elimize sağlık gardaşlar. Şimdi dağılabiliriz'' dediler ve dağıldık. Bi cafede oturmaya gittik 3-4 arkadaş. Sakinleşip bişeyler içelim diye. Oturduktan 10 dakika sonra ambulans sesi duyduk. Çıkıp baktık bizim ibneyi dövdüğümüz sokağa giriyordu. Selim şakayla karışık bana
- La İbrahim ne adamsın. Herifi döve döve ettin. Diyince gururlandım.
-Hakettiler ama. Diye gurur ve tevazu duygularıyla kendimi zor tuttum. Sonra dağıldık.
Bu olaylardan 3 gün sonra Fatih'e sordum ;
- Batuhan nerde ya kaç gündür görünmüyor?
-Bilmiyorum abi yine Üsküdar'a annesine evci çıkmıştır. O delinin ne yapacağı belli olmaz malum.
-Doğru diyosun. Neyse ben kantine iniyorum hadi görüşürüz. Diyip kantine indim. Televizyonda haberler açıkmış. Neler varmış diye bakıyım bi diyerek oturdum. 1-2 zam ve enflasyon haberinden sonra flaş haber vardı. Flaş haber diyince dikkat kesildim. Spiker ;
-LGBT Onur Yürüyüşünde ağır yaralanan ve bu sabah ölümü gerçekleşen şahsın kimliği tespit edildi. Şahsın 20 yaşındaki Yıldız Teknik Üniersitesi öğrencisi Batuhan Temeloğlu olduğu ailesi tarafından teşhis edildi. Emniyet güçleri ele geçen güvenlik kamerası kayıtlarından olayın faillerini aramaya devam ediyor.
Organlarım ayaklanmış ve yer değiştiriyor, beynim devasa bir ceviz kıracağıyla sıkıştırılıyor gibiydi. Gözümden akan tek damla öfkeden mi üzüntüden mi anlamadım. Masaya büyük bi yumruk atmış olmalıyım ki bi anda bütün kantin bana baktı. Ben de bi an ayıldım ve masaya baktım. İkiye ayrılmıştı. Sonra bir süre kimseyle konuşamadım. Haftalarca içtim, yıllarca unutamayacağımı bilerek içtim. Ülkemizdeki bütün cinayetler gibi Batuhan cinayeti de aydınlatılmadan bırakılmıştı.
Olayın birinci ayında kendimi toplayıp Batuhan'ın annesiyle konuşmaya gittim. Hiç bişey diyemedim ağzımı açıp. O anlattı ;
-Oğlum ne suçu vardı benim yavrumun. Herkes toplumun istediği şekilde yaşamak zorunda mı? Çok sefer konuştuk. "İçimden gelmiyor anne kızlardan hoşlanmak. Denedim kızlarla yakınlaşmayı ama tat alamıyorum hatta midem kalkıyo. Ama erkekler bilemediğim şekilde beni çekiyor. Benim suçum nerde anne? Duygularımı kontrol edemiyorum. Benim de istediğim gibi yaşama hakkım yok mu da beni zorluyor bu insanlar?" derdi. Haklısın oğlum diyip hak verirdim. Ama kendi kontrol edemediği duyguları yüzünden bi insanı sokak ortasında döve döve öldürmek.. Hangi insan yapabilir bunu oğlum sen söyle.
Binnur teyze konuştukça ben kendimi zor tutuyordum. Yumruğumu sıkıyordum. Kafamın içinde dönüp duran bi hayalet vardı. Çıkarken
-Merak etme teyze.. Hak yerini bulur.. Hadi hakkını helal et. diyip elini öpüp çıktım.
Kafamda aynı cümle dönüp duruyordu. "Hak yerini bulur" sahile indim yürüyerek. Bi banka oturdum. Bunları yazıyorum şu an. Çünkü benden sonra kimsenin yaşamasını istemiyorum. İnsan olduklarını unutup onların farklılıklarından duyduğum nefret bir can aldı. İkinci canı da nefretin arkasından gelen pişmanlık alacak. Bu kirli düşüncelerin olduğu bedeni insanlar bulmamalı,bulaşıcı olabilir bu hastalıklı düşünceler. Denizlerde kaybolmalı bu beden. Umarım bu satırları biri bulur da okur.. Umarım bu satırlar birinin işine yarar.. Denizler beni bekler! Elveda!
0 notes
Text
Boris Vian Duymasın!
Felsefeyle ilgili biri değilimdir. Hele ahlak felsefesiyle, Kant dallamasıyla ve saire hiç taşağımda değildir. Ama son yaşadıklarım bütün hayatımı gözden geçirmeme, kendimden emin olarak yaptığın her şeyi sorgulamaya yöneltti beni. Ahlak var mıdır? Varsa duygulardan etkilenir mi? Toplum olmasa ahlak yine var olur muydu? Duygular beynimize ve kalbimize bitmek bilmeyen atom bombaları atarken ahlak kuralları hala geçerli midir? En iyisi ben anlatayım da siz karar verin bütün bunlara.
Arada arkadaşlala takıldığımız ufak bi bar vardır. Bir iki duble bişey içer sonra muhabbet edip dağılırız. Yine o bara gittiğimiz bi gece duvardaki parti afişi dikkatimi çekti. "Meslekler Temalı Kostümlü Parti"
-Hala böyle şeyler yapılıyo mu lan Türkiyede? diye sordum bizim elemanlara.
-Onu bizim bi arkadaş düzenliyor. Biraz geçmişe meraklı bi adamdır. Günümüzde niye böyle şeyler yok diyip bi gazla organize etti o partiyi. İsterseniz ayarlarız bişeyler. -"Ayarlarız bişeyler" sözcük ekibine olan antipatiyi bilmesine rağmen kullanmıştı bunu-
-Aslında olabilir lan. Valla lan. Gidelim işte dördümüz. İçlerinden biri atıldı bu şekilde. Diğerleri de onunla birlik olup demokratik grubumuzda 3'e karşı 1 oyla yalnız kaldım ve muhalefet partisi burukluğuyla gitmeyi kabul ettim.
O akşam hangi meslek erbabı olacağıma karar verememiştim. Bi ara mağazada sinirlenip.
-Sikerim partinizi de maskenizi de. Diyerek sinirle attım kıyafetleri üstümden.
-Sonradan vaz geçenenin annesi babası ölsün dedik. Memoydu bu. Bu çocuksu beddua çok ilginç bi şekilde 25 yaşında olduğum halde benim üzerimde çok etkili olur.Hemen tekrar döndüm kostüm provasına. En son cerrah önlüğü ve maskesinde karar kıldım. Ayrıca yakışmıştı önlük üstüme. Tıp fakültesine yeni girip hemen ameliyat önlüğüyle fotoğraf çekinen gençler gibi durmamıştı üstümde. Diğer arkadaşlar ise arıcı,hakim ve balıkçı olmuştu. Tam mağazanın kapısından çıkarken telefonum çaldı. Arayan kızkardeşimdi.
-Efendim?
-Alo abi naapıyosun?
-İşim var biraz da acele ediyorum. Derken elimdeki kostüm torbasıyla telefonu değiştirdim.
-Ne işin var bu saatte?
-C.'de kostümlü bi parti varmış ona gidiyorum.
-Vay. Neyse ben oyalamayım. Hadi görüşürüz. Diyip kapadı telefonu.
Akşam kostümüm gecenin en dikkat çeken kostümlerinden biri oldu. Mekana girerken :
-Ellerim kanlı, ameliyattan geliyorum da şu sol cebimden biletimi alıp kapıdaki beylere verirseniz çok mutlu olurum diyince yanımdaki kızlar senkronize bi kahkaha attılar. İçeride de durum aynıydı. Kostümümle ilgili güzel espriler yapıyor, bi çok kadının bu yolla numarasını alıyordum. Partide gülüp eğlenirken bi hatun dikkatimi çekti. Ne zaman o yöne baksam bana bakıyordu. Ve ona yaklaşmaya çalışan bütün erkekleri de reddediyordu. En son dayanamadım gittim kör dilenci(bu kostümdeydi)'nin yanına.
-Gözlerinizde bi sıkıntı mı var? Bi cerrah olarak hemen operasyona alabilirim.
-Doğuştan görme engelliyim ben. 8 yaşımdan beri de güneş gözlüklüyüm. En son beni tedavi etmeye çalışan doktorun tam gözlüğümü çıkaracakken elini ısırıp,taşaklarına tekme atıp oradan kaçmıştım. Ee bizde meslek doğuştan. Doğuştan kör olmak çok basit. İnsanların hemen acıma duyguları kabarıyor ve sempati duymalarını sağlıyor bu da. Ayrıca parası da sağlam.
Bütün bunları arada kahkaha atarak söyledi. Gerçekten kör bi dilenci mi yoksa sağlam bi mizah anlayışı olan bi kız mı anlayamadım. Ama tek bildiğim çok etkilenmiş olduğumdu. Ve gecenin sonlarına doğru da gözlüğüne ve saçına dokunmama asla izin vermeyeceğini konuşma ve tavırlarından anladım.
-Kalıcak yerin var mı yakınlarda? Bende kalabilirsin istersen?
Teklifim gayet açık ve netti.
-Aslında yüzsüzlük yapıp beni beklemeyen bi arkadaşıma çat kapı gidip onda kalmayı planlıyordum ama gerek kalmadı. Gidelim madem.
Yanında yürürken kokusu tanıdık geliyordu. Çok tanıdık. Ama bi türlü çıkaramadım. Daha sonra eve geldik bi şarap açtım ve daha ilk kadehler bitmeden yatak odasının kapısında öpüşüyorduk. Ve o sürekli
- Saçıma dokunma! Saçıma dokunma! diye ikaz ediyordu beni. Prezervatif aradım normalde cüzdanımda hep olur ama bu kez bulamıyordum.
-Zaten böyle daha zevkli. Diyip beni üstüne çekti. Yaklaşık 15 dakika seviştikten sonra tam boşalacağım sırada
-İçime boşal! diye haykırdı
-Saçmalama hamile kalırsın! diye itiraz ettim. Ama o içinden çıkmama izin vermiyordu.
-Bişey olmaz aybaşım yeni geçti. Sen boşal.
Dedi zaten artık dayanamayıp boşaldım. Yorgunluk ve alkolün etkisiyle boşaldıktan hemen sonra uykuya daldım. Türk erkeklerinin bug'ı budur. İşimiz bitene kadar kadın kısmına "Dayı" deriz.
Uyandığımda hala yanımdaydı. Hayret gitmemişti. Peruğunun yanından gerçek sarçları görünüyordu. Ve saçları çok tanıdık geldi. Perukla biraz daha oynadım ve yanlışlıkla peruk çıktı kafasından. İşte tam o an tansiyonum tabanlardaydı,odanun içinde kabin basıncı yerlerdeydi. Karnımın içinde 5 saniyede oluşup kafam boyutuna gelen bi tümör varmış gibi geldi.
Yataktaki kız kardeşimdi. Hayatımdaki en içten ve gerçek küfrümü o an ettim.
-Haaaassiktir! Bağırmış olmalıyım ki uyandı. Mahmur bi sesle.
-Ne oldu ne bağırıyosun? Diyince peruğunun kafasında olmadığını farkedip.
-Zaten sana söyleyecektim sabah.
Onun da sarhoş olup uyanınca şaşırmasını bekliyordum. Ama o gayet sakindi. Sanki bunlardan haberi varmış gibi..
-Aslında ne zamandır planlıyordum. Ama bi türlü elime fırsat geçmemişti. Dün geceki parti de benim için kaçırılmaz bi fırsattı.
Ruhum derime sığmıyordu. Bağırasım aynı zamanda ağlayasım geliyordu. Kekeleyerek :
-P-peki ama niye? Diye bağırıp ağlamaya ve sinirden odadaki her şeyi yumruklamaya başladım.
-Çok basit açıklaması. Bi insan için ilişkiye girebileceği en zor kişiler kendi ailesidir. Yani abini,babanı,anneni sevişmeye ikna etmek çok zordur. Bilirsin zoru severim. Ayrıca sen çekici bi erkeksin abi. Şimdiye dek karşılaştığım bütün erkekleri ikna etmek çok kolay oldu. Arkadaşlar,komşular, onlar bitince uzak akrabalar, sonra kuzenler.. Bunlar benim için aşılmayacak bi engel değildi. Asıl engel abim ve babamdı.
-Ama..ama bu çok yanlış. Biz kardeşiz. Yıllarca beraber oynadık beraber büyüdük.
-İyi de bunun neresi yanlış? Dürüstçe cevap ver abi bana. Bilirsin yalan söylersen anlarım. Dün zevk almadın mı sevişirken?
Öfkeyle:
-Almadım! diye haykırdım.
-Bak almışsın. Ee bunun nesi yanlış? Birbirine yakın ve karşı cinsten olan 2 insan birlikte zevk aldıkları bi iş yapıyolar. Ne sorunlusun abi ya eğlendik bitti işte. Ayrıca karnıma ektiğin tohum için de çok teşekkür ederim. Sayemizde parlak genetiğimiz safkan kalacak.
Tam da daha dibe inemem derken.. Aslında şu an dipte değilmişim. Daha da derinleri varmış kuyunun.. Şuh bi kahkaha attı. Benim artık ellerim kanıyordu yumruk atmaktan. Bi yandan da silahımı arıyordum. 3 yıl önce aldığım Kırıkkaleyi. O devam ediyordu..
-Annem haksız çıktı orospu. Ha-ha. Mahalledeki delikanlıları tek tek ayartmaya başlayınca bu durumu anneme anlattıö. O da "Sen daha şimdiden başlamışsın. Ama bana yetişemezsin." diyince şoka uğradım. Ve annem hikayesini anlattı. Muğlada genç kızken yatmadığı erkek kalmadığı için akrabalarıyla sevişmeye başladığını,sonra evlendiğini ve daha çok akraba kazanıp onlarla da sırayla yattığını.. Ve zirveri kaynı ve kayınpederiyle yaptığını.. Annemle o gün bi iddiaya girmiştik. Aile içinde kayın veya kayınpederden yakın biriyle yatmayı başarabilirsem kazanacaktım bu iddiayı. Tabi ki babamla yattığımda kazandım. Hatta annem-babam-ben 3 lü yaparken. (Lafın burasında sözünü kesip kutsal üçleme diye espri yapıyor) "Tamam babanı ikna ettin kazandın. Eyvallah. Ama baban saftır. Sen asıl abini ikna et,onunla yatağa gir de görelim" dedi. Kahkaha atıp "Abimden çocuk bile yaparım ben!" diye çıkıştım. Yeniden iddiaya girmiştik. Ve bu gece seninle jübilemi yapıp yavrumu büyütmek için yaşayabilirim artık.
Bipolar psikolojik rahatsızlık baş gösterdi bi gecede. Bi gülüp bi ağlıyordum. Annem,babam ve kız kardeşimi grup seks yaparken hayal edip kahkaha atıyor sonrasında ailesi bile yalanlarla dolu olan bi adam kime güvenebilir? diye kendi kendime sorup ağlamaya başlıyordum.
-Siktir git lan bu evden orospu! Siktir git!
Kardeşim hala sakin. Onun bu sakinliğini İngilizlere benzetip dalga geçerdim yıllarca ama şu an hasta etmekte beni.
-Tamam sakin ol. Neyse hadi görüşürüz abicim. Diyip beni öpmek için yaklaştı. Hiç bişey olmamış gibi davranmasına aşırı sinirlenip milisaniyeler içinde sol elim ve onun sağ yanağı buluştu. Neye uğradığını şaşırdı. Saçından sürüyerek tekme tokat banyoya götürdüm. Tam o sırada benim 14 lük Kırıkkaleyi sakladığım yeri hatırladım.
-Dur lan burda orospu! Diye bağırıp silahı alıp geldim. 13 el sıktım. Çoğu kafasına ve göğüs kafesine doldu kurşunların. Şu an bunları yazarken kardeşim banyoda kanlar içinde ve ben daha fazla yazamayacak kadar yoruldum. Sadece son kurşunu sıkacak kadar dermanım var. Fin.
9.5.13
1 note
·
View note
Text
Bekar Erkekler ve Kaynana Adayları için Kız alma kılavuzu 3.
Test 3 - Futbol Testi
Selam bıngıldağını yediklerim. Bugün kızlarla ilgili herkesin bildiği ama söylemekten çekindiğin bi ayrıntıdan bahsetcem. Bildiğiniz gibi futbol çoğu erkeğin ilgi alanı. Futbol bilen kadınlara karşı da ayrı bi sempatimiz vardır şimdi açık sözlü olalım. Ama ne kadar futbol bilen kadına karşı? İşte burda işler karışıyo baldırıçıplak kardeşlerim.Futbol bilgisi bakımından kadınlar 5'e ayrılırlar. Şöyle ki:
1. "Ay hiç anlamam futboldan o ne öyle 22 tane adam bi topun peşinden koşuyo" diyen kezbanlar.. kezbanlarımız..
2. Bi takım tutup maçları izlemeyen ama sizin izlemenize karışmayan futbol sevginizin farkında olanlar
3. Sizinle birlikte maç izleyebilecek olanlar. Hadi stada gidiyoruz dediğiniz zaman gelen, takımınız gol atınca sizinle birlikte sevinebilecek olanlar.
4. Ofsaytı bilenler. Ofsaytı biliyosa bi hatun o biraz tehlikelidir. Maçları izlemeye birlikte giderseniz takıma valide, kız kardeş, gelmiş geçmiş küfredebilir ve dayak yemenize sebep olabilir.
5. Tuttuğu takımın kadrosunu eksiksiz sayabilen. Hatta herkesten gizli pes,cm,fifa tarzı oyunlar oynayan hatunlar. pardon harunlar. Bunlar çok tehlikeli lan. Bunlarla yakınlaşmaya başlarsanız "Gel de pes'te eline veriyim hehe." şeklinde diyaloglar duyabilirsiniz.
1 için yorum yapmıyorum. O kızla ilişkiniz arkadaşlık düzeyindeyse bile hemen şu an kesin. Hele evlenmeyi hiç düşünmeyin. Maçın ortasında televizyonun önünden geçip golü kaçırmanıza sebep olurlar.
2 ise daha iyidir 1'e nazaran. Kimileri 2 olan kızları çok sever. Çünkü 2 olan kızlar erkeklerin futbol konusunda nerelere gidebileceklerini iyi bilirler ve futbolla ilgili bilmedikleri zaman yorum yapmazlar.
3 işte benim en sevdiklerimden biri. Bu kızlar her işi dengeli yapabilirler. Hem kadınsal işlerle ilgilenip hem de futbol konusunda yanınızda olduğunu hissettirirler. Her testte 5 benim favorimdir ama bu testte 3 ve 4 diyorum.
4 tipi hatunlar biraz tehlikelidir. Takımınız gol yiyince sinirlenir küfür eder. Aşırıya kaçmazsa hoşunuza gider bu. "Sinirlenince çok güzel oluyosun hehe." klişesini bile yapabilirsiniz. Çünkü bu kızlar gerçekten sinirlenince güzel olurlar.
5... işte sözün bittiği nokta.. Bu insanla eşli batak oynanır.. Ortak olunur.. Pes oynanır.. Ama bu kızla evlenmeyi düşünen adamın aklından şüphe ederim. Olm "4-4-2 niye oynuyo ya 4-5-1 oynatsın şu takımı amına koduğumun teknik direktörü" diyen hatun mu olur lan?
Biraz uzun oldu kusura bakmayın. Hadi kekolar öpeşeş.
8 notes
·
View notes
Text
Subliminal İkramiye
Rüya varlığınla yokluğun arası
farklı coğrafyalardaki aşıklara teselli armağanı,
bi daha görememek korkusu
ve rüya sakaryada ansızın bi barda tekrar görme isteği
Ya yoksan? Ya bu son görmekse seni?
Bilmiyorum belki de üstüm açık kaldı
Ankarada kaldı bütün sıcak santigratlarım
Bilinçaltıma kadar işledi soğuk,
Rüyam çok üşüdü,çok korktu.
12.3.13
0 notes
Text
Sadece Anneler.
http://www.youtube.com/watch?v=2WfQrYzUFBk
Ben ne zaman bu ölümlü türküyü söylesem,
ben ne zaman bu ölümlü şiiri okusam.
Bir anne ölümle kafa kafaya çarpışır.
bir anne evladı için yaşamanın ne demek olduğunu
bi kere daha içine çeker savaş meydanlarında muzaffer kokuyu.
sadece anneler duyabilir çocuklarının gerçek yalnızlıklarını.
çünkü sadece annelerin kokuları onlara ölümün ancak bir masal
çünkü sadece annelerin elleri onlara hala anadoluda bir yerlerde
kim bilir belki ankarada
yaşamın var
çünkü sadece annelerin bakışları kimselerin olmadığı nöbetlerden uyandığında baş ucunda
olduğunu anlatabilir.
0 notes
Text
3 Tekerlekli.
Üç tekerlekli bisiklete ne kadar sevindim hatırlamıyorum bile. Alındığında o kadar küçüktüm. Belki sevinçten kakam gelmiştir. Kim bilir? Ama üç tekerlekliyi unutamam ben. Ne özelliği vardı? Çok mu güzeldi? Yoo gayet sıradan üç tekerlekli bisikletti. Çok mu pahalıydı? Hayır, gayet normal bi fiyatı vardı. Sadece üç tekerlekliydi. Benim asıl unutamamamın sebebi o sikik bisikletin görünümü değil, bende bıraktığı etkiler. O sıralarda oturduğumuz ev iki katlı müstakil bi evin üst dairesiydi. Çok geniş balkonu vardı. Geniş dediysem orta halli bi apartman dairesinin salonu kadar. Evin fiziki konumu itibariyle yanında bi yokuş var. E takdir edersiniz ki yokuşlar bisikletler için - hele üç tekerliler - ideal yollar değiller. Evimizin önü de toprak. Direk bahçeye çıkıyoruz. - tabii kibar araçlardır 3 tekerlekliler toprakta gidemezler - Başka seçeneğim kalmadığından üç tekerlekliyi sadece evin balkonunda kullanabiliyorum. Sadece o sınırlarda ehliyetim var.
5 buçuk yaşındaydım. Ve aptal gibi o balkonda üç tekerlekliyi sürüyodum. -tüm 5 buçuk yaşındaki çocuklar bisikleti aptal gibi sürerler- Aniden içimde engellenemeyen bi istek belirdi. Bisikletle merdivenden alt kata toprak zemine inme isteği! Başta sadece geçici düşünce olan fikir filizlenmeye çok müsait olduğu aptal 5 buçuk yaş beyninde kısa sürede hemen yapılması gereken bi aktiviteye dönüştü. Hem filmlerde de görmüştüm bisikletle merdivenlerden inince onlara bi bok olmuyodu, bana mı olcaktı o bok? Evet olmuştu.
Gözlerimi açtığımda tek gördüğüm devrik bisikletimdi. Hemen toparlandım ayağa kalktım ama sağ gözüm göremiyordu. Orda bi kırmızılık vardı. Elimi sağ gözüme götürüp onun kan olduğunu farkedip ağlamaya başlamam toplam 2.5 saniye sürdü. Bu arada kafa da kafaymış ha! Bisikletle yamaç merdiveni atlayışı yaptığım o zemin benim kafadan aldığı darbenin etkisiyle çatlamıştı.
Bu yamaç merdiveni olaylarından yaklaşık 1 yıl sonra teyzemlere yatıya gitmiştik. Annem,ben ve yeni doğan kardeşim (Selam at kafası) uykudayken aniden uyandım. Ve titremeye başladım. Öyle bi titreme ki önümü alamadılar. Zaten gerisini hatırlamıyorum. Uyandığımda teyzemlerin bütün komşular başımdaydı. Annem bi kenarda ağlamaktaydı. O gün hasta kavramının ne demek olduğunu öğrendim.
6 buçuk yaşındayım ve hastanede girmediğim alet kalmadı. Tomografi cihazları, EEG makinaları, kablolar, doktorlar, hemşireler.. O gün hastane kavramını da öğrendim. Ve epilepsi ile tanıştım. İlk duyduğumda adını bile söyleyememiştim. Ama öğrendim. Her yerde nöbet geçirebilme korkusunu öğrendim. Sürekli EEG makinasında uyumayı öğrendim. Dışkapı çocuk hastanesinin o daracık odasında doktorun ağzının içine bakmayı ondan umut beklemeyi öğrendim. Yıllarca ilaç kullanmayı öğrendim. Epilepsiyi öğrendim. Merhaba epilepsi merhaba! (Taci kalkavan)
İşte bu yüzden hayatımı değiştiren 3 tekerlekliyi unutamam.
2 notes
·
View notes
Text
Bekar Erkekler ve Kaynana Adayları için Kız alma kılavuzu -2
Test 2 - Kıl Testi. Evet bu test de oldukça önemli. Sevgilinizin bir tür triko kazak mı yoksa prüzsüz ve bakımlı bi hatun mu olduğunu öğreneceksiniz. Testin yapılışı oldukça basit. Aday kızın bacağına,favorisine ve bıyığına göre değerlendirme yapacağız. Şimdi gelelim değerlendirme koşullarına. 1. Oha oha bu nedir ya. Bacağından saç kılı gibi bişey çıktı yuh şuna bak. 2. Eh fena değil ama bacaklarda yine elimi sürterken sert sert batıyo abi ya. 3. Bacaklar temiz ama favorileri benden uzun. Sanırsın wolverine. 4. Bacaklar,favoriler temiz de bıyıkları var ya. Kendimi Faik abiyle öpüşüyo gibi hissediyorum ben ya. 5. Bütün bölgeler temiz görünüyo. Valla ben kendimden utandım gidip bi traş olayım amk.
(1 in kurtuluşu yoktur. O artık karanlık tarafın yolcusudur. O artık Harun abi'dir,o artık kahvede batak oynayabilir. 2 biraz terapilerle, kadın günleriyle kurtarılabilir. 3 ve 4 için etkili bi konuşma ya da ufak şakalar (Aşkım bıyıklarını çok seviyorum yaa.) yeterli olabilir. 5 zaten sorunsuzdur. Alın,evlenin. Hatta bulursanız bana da haber verin lan)
Öpeviç.
1 note
·
View note
Text
Bekar erkekler ve kaynana adayları için kız alma kılavuzu-1
Test 1 - Yemek Testi : Aday kızı alıp onun rahat yemek yiyebileceği bir yere götürüyoruz. Sonra önüne çeşitli yemekler (mantısından imam bayıldısına kadar) koyuyoruz. Daha sonra bu hatun kişiyi yemekle başbaşa bırakıyoruz (en azından o öyle zannetmeli). Sonra gizlendiğimiz yerden kızı izlemeye başlıyoruz. Bu aşamadan sonra kızı ürkütecek ya da orda olduğunuzu belli edecek bi hareket yapmamak çok önemli. Yemek sırasında izlediğiniz kıza göre puanlamayı yapabilirsiniz.
1 - Bütün yemeklere hep ekmek bandı, üstüne döktü hayvan ya. 2 - Ağzında yemek varken konuştu abi yaa böyle bişey olur mu. 3 - Sanırım çiğnerken ağzında çamaşır makinası var gibi ses çıkarıyo. 4 - Yemeği yedi ama ağzını falan hiç silmedi. Yemek öncesi el yıkama falan yok hiç bu kızda ya! 5 - Her şey güzel gibi görünüyo. Oha yemeği yedi nerdeyse bulaşığa yardım etcek.
(1 En zalımıdır tez ayrılık getire. 4-5 evlenilebilir hatun kategorisine girer sıkıntı olmaz.)
Hadi Öperoğlu.
0 notes
Text
Şeytan Bunun Neresinde?
Livaneliyle,Ruhi Sularla, Neşet Ertaşlarla,Arif Sağlarla .. büyümüş biri olarak bağlama çalmam çok enteresan değil. Ama bunu hobi olarak yapma devri geride kaldı sanırım artık benim için. Hani sevdiği işi yapan adamlar bile her gün uyanıp ".mına koyim böyle işin." derler ya. Öyle bişey oldu artık bağlama. Bırakmak istersin o seni bırakmaz, bırakmak istemezsen zaten daha çok sarılır sana. Bunu nasıl anlatırım bilmiyorum ama Âşık Dertli bunu daha önce anlatmış dizelerinde.
"Telli sazdır bunun adı Ne ayet iner ne kadı Bunu çalan anlar derdi Şeytan bunun neresinde?"
Yani diyo ki Âşık Dertli reis : "Bunu çalmadan nasıl bi şey olduğunu anlamazsın onun için bok atma buna. Ok?" Tabi ok dememiştir de tamam mı falan demiştir. Neyse uzadı çok yazıcak kapıyorum cnms hadi kib aoe.
http://fizy.com/#s/1agvdq
0 notes