Text
Kalıp değil bir fikir...
Elmas sorguçlu fakir;
Açıkta sırrı bakir;
Kadın...
Çölde kaçan bir serap;
Yönü kementli mihrap...
Madeni som ıstırap;
Kadın...
Dipsiz hasrete tuzak;
En yakınken en uzak...
Tadı zehrinde erzak;
Kadın...
Bir işaret, bir misal;
Ayrılık remzi visal...
Tanrıya yol bir timsal;
Kadın...
1 note
·
View note
Text
Ne feryad edersin divane bülbül
Senin bu feryadın anam gülşene kalsın
Bu dünyada eremezsen murada
Huzur-u mahşere anam divana kalsın
Nesin methedeyim bir kaşı kare
Şu sineme açtı anam onulmaz yare
Dünya tabip gelse anam derdime çare
Derdimin dermanı anam lokmana kalsın.
0 notes
Text
Âşıkam meftûn-u cânân olmayan bilmez beni
Hançer-i aşk ile kurbân olmayan bilmez beni
Anlamaz ahvalimi her sûfî-meşreb müddeî
Bâde-nûş-i bezm-i irfân olmayan bilmez beni...
Arturup sevdâ ser-i pür-şûra her dem zülf-i yâr
İtdiren hep ʿaşk-ı dil-berdir bana terk-i diyâr
Ehl-i derdem sırrımı nâ-dâna itmem âşikâr
Hikmet-i ʿaşk içre Lokmân olmayan bilmez beni.
Mâʾilem bir şûha cevr eyler ben itdikce niyâz
Rahm idüp bir dem dil-i bimâra olmaz çare-sâz
Öyle zâr itmiş beni ol Yûsuf-ı iklim-i nâz
Hicr ile Yaʿkûb-ı Kenʿân olmayan bilmez beni.
Halk-ı ʿâlem şekker-i laʿl-i lebinden kâm-yâb
Kalmışam bi-behre ben ancak esr-i tef ü tâb
Mürg-i cânım Hâmiâsâ oldı firkatle kebâb
Hasret ü sûz ile biryan olmayan bilmez beni...
- Hâmî Abdu’l-Gaffâr Baba
6 notes
·
View notes
Text
Ucube
Arşın ötesinden baktım dünyaya,
Ben 'yalan' diyorum, 'gerçek' diyorlar!
Eli kitap tutan başlar nevaya,
Bu 'şeytan' diyorum, 'melek' diyorlar!
Güneşin elinde altın kâseler,
Gecenin koynunda gümüş külçeler,
Âlemin hâlini dıştan görseler;
'Virane' diyorum, 'saray' diyorlar!
Rüzgârı esmeyen boş ufuklarda,
Tufanlar gizlenir tüm soluklarda,
Ruhumun içinde çok uzaklarda;
'Cennet' var diyorum, 'cinnet' diyorlar!
Kutsal bir ülkedir söz arazisi,
Kalıba sığmaz ki yok terazisi,
Uğraşır yazamaz yine bazısı,
Ben sayıklıyorum, 'şiir' diyorlar!
Ellerim uzanır kör karanlığa,
Şüphe duyar kalbim bütün varlığa,
Bu aşka özenen körpe aşığa;
'Özer gibi olma, uslan!' diyorlar!
1 note
·
View note
Text
“Hayat beni sıkıyor... Her şey beni sıkıyor. İş, işçiler, aile, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar...
Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki... Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Elimizden ne yapmak gelir? Hiç!.. Milyonlarca senelik dünyada en eski şey yirmi bin yaşında... Bu bile biraz palavralı bir rakam. Geçen gün bizim felsefe hocasıyla konuşuyordum. Lafı gayet ciddi tarafından açtım ve ‘hikmeti vücudumuz’u araştırmaya çalıştım. Dünyaya ne halt etmeye geldiğimiz sualine o da cevap veremedi. Yaratmak zevkinden, hayatın bizatihi bir hikmet olduğu hakikatinden dem vurdu, fakat çürük. Ne yaratacaksın? Yaratmak yoktan var etmektir. En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmak istediğimiz şey de bu mevcut malları şeklini değiştirerek piyasaya sürmekten ibaret. Bu gülünç iş bir insanı nasıl tatmin eder bilmiyorum. Bize ziyasını beş bin senede gönderen yıldızlar varken, en kabadayısı elli sene sonra kütüphanelerde çürüyecek ve nihayet beş yüz sene sonra adı unutulacak eserler yazarak ebedi olma ya çalışmak, yahut üç bin sene sonra, kolsuz bacaksız, bir müzede teşhir edilsin diye, ömrünü çamur yoğurmak ve mermere kalem savurmakla geçirmek bana pek akıllı işi gibi gelmiyor.
Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek. Bak, bunu yapabiliriz ve ancak bu takdirde irademizi tam bir şey yapmakta kullanmış oluruz. Ben ne diye bu işi yapmıyorum diyeceksin! Demin söyledim ya, müthiş bir gevşeklik içindeyim. Üşeniyorum. Atalet kanunu icabı sürüklenip gidiyorum..."
1 note
·
View note