Text
Parantezradyosu
Zaman kırıldı. Her şey anın içine doluşuyor. An şişiyor, derisini zorluyor. Görkemli bir patlamaya müteallik her şey ve sonsuz bir kalabalık yahut sessizlik. Mücerret bir yolculuğun işgaline uğrayıp yağmaya maruz kalan diğmadan çığlık yükseliyor, gök yırtılıyor, ardından yeni bir gök beliriyor ve altında kusursuz bir sükûnet. Olsun diyorum. Radyoma dokunmasınlar da…
Parantezler arasında bir radyo beliriyor. Radyo bir kadına benzemektedir. Kadının çok güzel bir gülüşü olduğu söylendi. “Mektuplarınızı aldım dedi kadın, benzettiniz galiba. Mektuplarınızı aldım, benzettiniz galiba. Mektuplarını aldım, benzettiniz galiba. Mektuplarınızı aldım, benzettin galiba. Mektuplarını aldım, benzettin galiba.” Türkçebeniyoruyor radyosunun gece kuşağı programında bu konudan bahsedilir. Bahsedilen şarkıdan düşülür. Yüklemlerin zamana uygun bir şekilde çekilmesi gerektiğine dair bilidiriler dağıtılır. Bunları okumadım. Daha önce demiştim. Acımasız olma ulan şimdi bu kadar cümlesini öğelerine ayırırken birtakım olaylarla karşılaşan bir karakteri filme alıyorum, gülümsesin. Belki gülümser. Gülümsediği yerden sola doğru kıvrılır, kalabalık bir çarşının arasından geçip her zamanki yere gideriz. Diyelim aylardan kasım olmuş. İstavrit lezzetini bulmuştur. Ortaya salata alalım. Otuzbeşlik kâfidir, üçerden altı kadeh. Sağ taraf alabildiğine denizdalgası. Tekin abi 17 senedir burada, teknecilik yapıyor. Binip gidiyoruz diyelim. Giderken radyo teknenin arka tarafına geçer ve ayaklarını suya batırır. Üzerine bir de sigara yakar. Üzerine bir de türkü çalar. Otobüs nereden kalkıyor. Şuradan. Binip gideceğiz. Milyon rengin içinden geçip en güzeline ulaşacağız. O esnada çok sigara içmekteyim. Her rengi tek tek anlatmakla mükellefim. Ne demek efendim, büyük bir zevkle. Radyo çok güzel bakmaktadır. Bütün bunlar parantezin içinde vuku bulmakta, parantezler açılmak istemektedir. Suya atlar ve açılmaya başlarız. Renkli balıklar bize eşlik etmektedirler. Bazı büyük balıklar burası tekin değil diyerek bizi korumaya başlayacaklardır. Bu kısmın tekneci tekin abi ile bir ilgisi yoktur, olabilir. Anlamın, kuralın bittiği yerden başlayacağız. Cümleleri tek bir elbiseye doluşturup belli bir nizamda yürütmemizi emreden o kağıdı yırtacağız. Yırtılan kağıdı savuran rüzgâr olduk, esiyoruz. Topraklara dokunacağız, altında güzel insanlar olan topraklara. Yaprakların arasından yıldızlara. Ağaç olsam diyen Erken Oğur'u bulacağız. Gövdeme bir insan yaslansa dediği an gövdesine yaslanacağız. Ben bunları hiç bilmesem dediği an ona anlatacağız. Fiile gelecek zaman eklemek cesaret istiyor. Bu arada yine ellerim terler. Doktora gitmem gerektiği söylenmişti. Doktor beni sevmemektedir. Vaktinde avucuma ilaç koyup beni kandırmıştı. Seslerin azalacağını, biraz huzur bulacağımı söylemişti. Radyonun sesini açıyorum, huzur artıyor. Biriktirdiğim bütün gazete küpürlerini çöpe attım. Yalan haberlere tahammülün kalmadığını öğrendim. Çok uzakta öyle bir yer, o yerlerde mutluluklar cümlesine inanıyorum. Tek cümlelik bir dinin hangi ibadeti, hangi emri varsa yerine getirebilirim. Mevzu yine hasıl-ı bilmasdar'a gelmektedir. Tanımı değiştirelim. Bir şeye dokunmak masdardır. o dokunmaktan hâsıl olan ses, hasıl-ı bilmasdardır. Radyonun yanağına ve saçlarına dokunuyorum. Hoparlöründen şarkı geliyor. Her şey şarkının içine doluşuyor. Şarkı şişiyor, derisini zorluyor. Patlama olmayacak. Zorlanıp da yırtılan yerden yavaşça dışarı sızacağız. Bizi takım yıldızları karşılayacak. Bizi paranteze alacaklar. Sessizliğin içinde süzüleceğiz. Parantezyıldızlar bizi çok sevecek. Olsun tabi diyeceğim. Radyoma dokunayım da.
6 notes
·
View notes
Text
susçürük
"senin bu altına temel atılmamış her boku şıp diye anlayışını görüyorum ama görmezden geleceğim, mesnetsiz bilmişliklerle törpüledik biz bu sinirleri. uzaklaş buradan."
- aradan bir süre geçecek ve bu aynı sözleri diğer kostüm içinden seslendireceğim. bu aynı küstah o kostümün paçalarını ağzında gezdirmekten hoşlanır, ben de izlemekten.
uzaktan konuş kötü kokuyor.
8 notes
·
View notes
Text
sözlerimi geri alamam, yazdığımı baştan yazarım.
- okuduklarını da baştan oku. alınacak ibretlerin var.
- bütün yazılmışları baştan okuyorum. "okuduğunu anlama"yı baştan alıyorum.
"yazdıklarımın üstünü çizip gömdüm" dedi.
aynı sözleri başka sesle duymak diye bir şey var. yani ses aynı da, ton başka, anlam başka. gerçek başka çünkü. sözler aynı, gerçek yeni.
- aynı gözleri başka gözle görmek bile var lan. ses ne? söz ne?
7 notes
·
View notes
Text
ekimonu
dünya ruh sağlığı günü yahut doğum günüm bana yaklaştığın gündür.
bizim doğum günümüz de katliam takviminde kendine bir yer bulacaktı elbet, üç yüz altmış beş güne sığmıyor buranın cinayeti. kana susamışlar kana kana içiyorlar. halbuki yalnızca seni hatırlamaya ayırmaktan tarifsiz bir haz duyduğum tek bir günü sağ salim bırakabilirlerdi. bu açlığı, bu vahşi zalimliği salt sevmekle durduramayacağımızı anlamamız bu kadar gecikmeseydi, belki kendimize bir bahar bile saklayabilirdik.
olsun. iyi ki doğdum sevgilin.
2 notes
·
View notes
Text
hayır, anlatamadım
Yarısı yorgun yarısı kırgın bir öfke, bu yapay anları tam ortasından yırtacak bir gün.
Altından çıkacak bir başka yapay an, uydurulmuş bir zaman, belki daha güzel bir hayal. Bir güzel hayal ki üfleyince uçan.
Bir gün kendisiyle tanışmaya cesaret ederse, üflemeden anlatacak tüm olanları. İçinden çıkacak bambaşka bir yapay an, artık uyduramadığı bir geçmiş zaman. Pişman bir surat, pişman bütün anları yırtıp atacak. Pişman bir an, bütün pişman suratları rahatlatacak.
İşte ben o gün bezmiş bir sinek gibi vızıldayacağım: “Hayır, anlatamadım.”
4 notes
·
View notes
Text
diriyıkama
- kendini her gün yüzlerce insanın binlerce anlamsız sözüne, sayısız riyakar gösterişe, sonu gelmez kördöğüşlere maruz bırakıyorsun. aklını eskitiyor, nefretini bileyliyor, sevincini boğuyorsun. hiçbir intihar bu denli uzun ve acılı olmamalı.
"artık her yerde herkes var gibi, bizi yalnızlığımızdan mahrum bıraktık."
- kendimizden bu kadar mı hoşnutsuzduk gerçekten?
beni buradan daha çok çıkarabilirdin. yahut belki de sümbüllerin suyuna yatırabilirdin?
- sümbülü hatırladın mı, bir başınayken çiçeklenmiş, çoğalttığında diğerleriyle beraber çürümüştü.
suyu temizlemiş kendisi ölmüş.
8 notes
·
View notes
Text
zorba
"Ben, insan olarak, mutluluk peşindeyim; sanatçı olarak da, savaşlara, mahkemelere başvurmaksızın yaşatmak istediğim birçok kişi daha var sanıyorum. Ama, herkese gittikleri gibi bana da geldiler. Eski zamanın sanatçıları zorbalık karşısında hiç değilse susabiliyorlardı.
Günümüzde zorbalıklar gelişti : Bugünün zorbalıkları ne susmayı kabul ediyorlar ne de yansızlığı. Kendini belirtmek, zorbalıktan yana, ya da ona karşı olmak gerekiyor. Bu durumda benim söyleyeceğim şu: Ben zorbalığa karşıyım."
“Biz, bu zorbalıklar, gürültüler dünyasını sevmiyoruz. İçimiz onu sevecek kadar bozuk değil. Böylesi bir dünyada en iyi yanımız umutsuz bir savaşta yıpranıyor. Ama, olan oldu madem, bizce de bu savaşı sonuna kadar götürmek gerek. Bir düzen var ki, biz onu istemiyoruz. Çünkü, bu düzen, bizim aradan çıkmamızı ve insanoğlunun umudunu kesmesini gerektiriyor.
Onun için, sonunda, doğruya kavuşacak bir düzenin kurulmasına yardım etmeyi ne kadar istersek isteyelim, şunu söylemekten kendimizi alamayız: Biz dünyada düzensizlik olacağına haksızlık olsun demiyoruz. Sahte bir büyük adamın bu ünlü sözünü hiçbir zaman kabul etmeyeceğiz."
3 notes
·
View notes
Text
huzur
en azından kızına damadının, ya babanı bi yere falan mı yatırsak artık, dediğini duyana kadar yaşaması gereken adamlar var, altına sıçarak. bir yandan bokunu parmaklayıp bir yandan gözleri yaşaracak, acısı fiziksel ve ruhsal olarak dayanılmaz bir hal alacak, korkuyla dayanacak. "yav he baba he" falan diyecekler böyle sürekli. siklenmemekten delirecek.
hadi herkes adam seçip düşünsün de gecesine bi ferahlık getirsin.
3 notes
·
View notes
Text
nuvarif
bu kadar alay edilmekten daha çok üzüldüğüm tek şey bu kadar alay edilmeyi dibine kadar hak etmiş olmamız. yani bunun legal bir tesellisi yok. hiç gerçekleştiremeyeceğimiz vahşi hayallerle de içimiz yana yana kül oluyor anca.
"güzel annem yazık ettin bize, güzelliğin yumruğu yok."
- kinimiz hazinemiz, firavunlar gibi beraber gömüleceğiz. oysa çoktan boşaltmalıydık üzerlerine.
11 notes
·
View notes
Text
morgönü
- ölümden sonra hayat var mı?
- var da bana kadar var.
- ölümden sonra hayat var mı?
- var, ama hatırlarla devam edeceğiz.
- ölümden sonra hayat var mı?
- dayak var çok büyük.
- ölümden sonra hayat var mı?
- hayatta da olmaz bence..
- ölümden sonra hayat var mı?
- rahat var dediler geldik!
"ölüm zaten hayattan sonraki hayat." dedi o da..
hayattan sonra ölüm olduğunda mutabıkız bu arada, değil mi?
“velhasıl, sabah dörtten önce her ölüm erken ölümdür, gayet de iyidir. ortalığı velveleye vermeden, kimselere şok yaşatmadan.”
yatıyoruz, uyuyoruz, kalkıyoruz. yatıp kalkıp az daha ölüyoruz. bunu bile bile neden her şeyi bu kadar ciddiye alıyoruz? biz buna değeriz?”
- heybetli bilgeliğiniz sadece içeridekiler çıkarken açılıp hızla kapanan yoğun bakım kapısında beklerken naftalin gibi görünmeden uçuveriyor.
hastaneler bizi tokatlamak için eşsiz binalardır. hastane bahçeleri geride kalanların ruhunu gömdüğümüz çirkin ve aşırı gerçek alanlardır.
9 notes
·
View notes
Text
masadamasa
Eski bir masa bulup sallanan ayağının altına kendimi sıkıştırdım duruyorum. Her yer toz toprak. Sizin üstünüze sinen pislik de bizimki değil mi, diye bağırdım. Diğer ayağın oraya anca ulaşmıştır sesim. Göz ucuyla görebildiğim bir dökük ağaç sonra, üzerinde üç beş kırık kuş. Yapraklar bana yakın göğe uzak. Bir daha kaybetmem diye sanarken yine kalemde üç yaprak gördüm yeşildi sarıydı neydi lan diğeri. Tanımlar uzaklaşıyor. Biri masaya geliyor oturuyor cebinde ne varsa masanın üzerine koyuyor üzerimde bir ağırlık hissediyorum yeter orospu çocuğu diye bağırıyorum sesim masanın altına vurup geri dönüyor. Ne kadar lüzumsuz harf varsa hepsini yan yana dizip saçma bir cümle kurmak ve kimseyi etkileyememenin ne demek olduğunu anlatmak için burada bulunuyoruz. Bunu bir kuş yazsa hoşuna giderdi.
12 notes
·
View notes
Text
gülen çiçek ağlayan var
hatırladığım herkesi yüzünde tek bir ifadesiyle hatırlıyorum. birini coşkusu, birini öfkesi, birini sarhoşluğu, birini hüsranı, birini ��aşkı……
küçük de olsa geri kalan herkesi tekrar görme ihtimalim var, onu yok. tüm ifadeleriyle hatırlıyorum onu. gülüşü, endişesi, donukluğu, ölüşü. anlatamadım ama acayip bir şey biraz. her isim sanki tek bir fotoğrafa atanmış, bir tek onun kocaman bir albümü gözümün önünde akıyor. gibi.
bugün bir yerde birden görsem ne demek isterim acaba diye düşündüm, artık görüş-e-mediklerime, en popüler sonuç “aşk olsun” çıktı :(
12 notes
·
View notes
Text
sayın radyo
- Yeni bir alfabe icat etmeliyiz. Mevcut harfler bizden çok sıkıldı. Mümkün mertebe yan yana gelmek istemiyorlar. Zoraki misafirlik ortamı gibi, kendisini tekrar eden sesler yaratıyorlar. Bunu bilerek yaptıklarını düşünmüyorum. Çok küfür yiyoruz.Haberimiz yok.
- Dünya genelinde bir açıklama yapılabilir. Bu açıklamayı diğer gezegenlerden birileri yaparsa daha etkili olur. Değişik sembolleri, çıkacak olan seslerle birlikte insanlığa gösterip bundan böyle diliniz bu demeliler. Herkes her şeyi unutsun, herkes artık aynı dilde konuşacak diye eklemeliler. Buna ihtiyacınız var gibisinden içli laflar da bu açıklamaya dahil edilebilir. Ki bu hiç de içli değildir.
- Salgının başladığı zamanı hatırlıyorum. İnsan her şey ile birlikte kendi içini de anlamsızlaştırırken kent ormanın orada yürüyorduk, tuzlu çekirdek çok susatmıştı. Saçma bir rüzgar esmişti, rüzgarın saçmalığından belliydi böyle olacağı. Sonra dolu bir kül tablasından daha az şey anlatabilen insan doluştu her yere. İyi de para kazanıyorlar şimdi.
- Konudan uzaklaşmak iyidir. Tebdil-i mevzuda da ferahlık vardır.
- Bilmemkaç ışık yılı ötedeki bir gezegenden gelen yetkililer açıklama yaptıktan sonra insanlar korkacaktır. Herkes birbirine ne oluyor lan bakışı attıktan sonra çoğu ağlamaya başlayacaktır ki bu ağlama denen reaksiyonun da içi boşaltılmıştır. Oh be dünya yokmuş diyen azınlıktan biri olarak beni de bir gülme alabilir, normaldir. Çünkü düştükleri hal, hak ettikleri hale yakındır. Biraz daha istersek düşebilirler.
-Bir gün bir radyo ile tanıştım. Uzun saçları vardı. Belki de kısadır. Çiçekleri ve şiiri seviyordu. Ama en çok müzik, doğal olarak. Bu radyo hanımla hiç konuşmamıştık. Hala daha konuşmayız. Buna lüzum görülmemektedir. Bazen kendisini çay içmeye götürsem diyorum. Bu da çağ dışı olabilir. Ben de çağ dışıyımdır. Radyo zaten çağ dışı. Bu durumda kendisini çay içmeye götürebiliyorum. Kendisi muhtemel teklifime hayır diyeceği için yeni alfabemize biraz daha çalışmam gerek.
- Bilinç sabit bırakılıp dile dair her şeyimiz zor kullanılarak silinmeli. Konuşmak isteyip konuşamamalıyız. Ben şahsen buna alışkınım. Alışkın olmayanlar muhtemelen bileklerini kesecekler. Onların bu halini izlemek zevkli olabilir. Her insanın kafası fazla kalabalık. Birçok şeyden kurtuluş reçetesi yazıyorum. Yetkililer beni duymalı ve bu kalabalığa bir son vermeliler.
- Sayın radyo ile Salacak taraflarında oturup şarkı söylemişliğimiz var. Kendisinin bundan haberi yok. Olsun.
- Bekleyeceğim.
8 notes
·
View notes
Text
sustum gördüm çıktım
"hiç üzülmediğimi, sadece çekip gittiğimi, sonrasında çok mutlu olduğumu düşünmediğini biliyorum. nasıl olmaz, diye bağırıp bağırıp sustum."
"affedince, hepsinden öte; gördüğüm tek iyilik senmişsin. isteyerek olmayan bir hataydı, keşke dahası da birlikte olsaydı."
"seni ne çok ezberledim. şu hep bahsettiğin, aynı kelimeyi beş sayfadan önce tekrarlamayan hikayeciyi bir daha anlattığını rüyamda gördüm."
"çok mu merak ettin? dışarı çıktım, içeri girdim."
"her sabaha karşı, aynı pille altıdan sonrasını nasıl tırmanacak bu saat, diye merak ettim."
20 notes
·
View notes
Note
Kitap çıkarma gibi bir düşünceniz var mı?
san(a)mıyoruz :)
https://twitter.com/AhbapBoyama/status/1299278506208169985
3 notes
·
View notes
Text
kınalı
yamuk fikirlerinize büyük zaferler arıyor, küçük dişlerinizi bütün savunmasızlara geçiriyor, büyük dayakları hak ediyor ama sinek ısırıklarında isyan ediyorsunuz. bir boktan anlamıyor ama her şeyi en iyi biliyorsunuz. bir kadının hayatına bir bardak sudan fırtına biçiyor, hepimize vuranlara anca uzaktan rüzgar yapıyorsunuz. kaşınızı iki milim yukarı kaldıran yanlışlar yapıldığında haksızlık bağırıyor ama bu nefret ve kibir ve özensizlik dolu hallerinizle başınıza gelecek her şeyi hak ediyorsunuz. çirkinliğinizi gözümüzün önünden çekemiyor, bütün bir toplumu götünüze benzetme ısrarından vazgeçmiyorsunuz. aldığımız her soluğun geçtiğimiz her yerin verilmiş her selamın tekinsizliğini bir gün olsun unutturmuyorsunuz. gideceğimiz yer kaçacağımız yol yok, eşek gibi biliyor, anıra anıra kovalıyorsunuz.
sizlerle olamıyor, sizsiz bir yaşam bulamıyoruz.
“cehenneme kadar yolumuz vardı, bitti. gözünüz aydın.”
24 notes
·
View notes
Text
azalmalıyız
hemen her şey "neye yarar?" sorusuyla karşılaşıp aklımdan geçtiği gibi gidiyor. bu kadar beyhudelik hiç aklıma gelmezdi. başıma geldi, geçiyor, gidiyor.
insanların başka insanların içine işleyip, ne kadar güzel his varsa hepsini bu kadar özensizce ortada bırakacağını tahmin edemezdim. herkes hiç gibi gidiyor.
söylenen hiçbir şeyi unutmaz, yazılan hiçbir şeyi silmezdim. yorgunluk her şeyin yönünü değiştiriyor. düşünüp unutup yazıp siliyorum, bitip gidiyor. kimse sevdiği birini sessiz sedasız öylece bırakmaz, zannediyordum. belki de çok sevince bir hoşça kal bile diyemiyor. gidiyor.
sonradan o güzel kıymetlere biniyorlar mı bilinmez, o güzel insanlar gidiyor.
"her yerden gitmeliyiz."
17 notes
·
View notes