Yalnızlık çeken bir şair,gezgin ruhlu üşengeç.Ağlayarak kazandıkları gülerek kaybeden kimse. Yazaradamm.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Gel karınca izleyelim
Bir tatlı kaşığı daha fazla ayardan yaşıyorum hayatı.Musluklardan dolduruyorum kadehleri.Suyu rakı gibi içiyor rakıya suyu bulaştırmıyorum hiç.Silik fotoğraflar içinden kendimi tanımaya çalışıyorum.Herkes beni kovalarken ben kendimden kaçmaya çabalıyorum.Az ileride güneş doğuyor onun ötesinde samanyolu galaksisi ot dönüyor.Parmak uçlarımdan ateş çıksa sigaramı yaksam diye düşünüyor, taht kavgalarına sahiplik yapan zihnim.Matematik sorusu gibi cümleler kullanıyorum onları anlamayacak kızlarla yatıyor,türkü gibi kızlarla kalkıyorum. Yeşilçam filmleri çok revaçta,insanlık geriye adımlıyor.Bir kız var.Çoğu zaman yok ama.Bir de ben varım çoğu zaman iyi bir insanım.Ama şu aralar kendi telefonlarıma çıkmamakta ısrarcıyım.Neyse gel karıncaları izleyelim.
0 notes
Text
Ne var biliyor musun Çok şey vardı ben yoktum Benden evvel yaram vardı Sevdiklerim kandıklarımdı Çok yalan söyledim Ne var biliyor musun Hiç kimse yoktu sen vardın Sen benim hediyemdin Kimse kim olduğumu bilmedi Sevdiler kimi gözlerimi kimi dudaklarımı Ama sen beni dinledin Kendi sularında boğulurken Benim denizime daldın Kulağını kalbime dayadın kalbimi dinledin Ben mesela o bankta aşık olmadım Ben o bankta kendimi tanıdım Ben seni öperken aslında ibadet ettim Senin kokun ben kokuyordu Ben kendimi ararken sen kendini getirdin
Seni bir şiire saklamakta adice Çünkü sen kalp atışlarımda var olacaksın Çünkü sen beni iyi ettin ve gittin Kötü etmeden,acıtmadan İşte bu yüzden sen benim ne yaramsın Ne de yara bandım Sen benim yarası olan yanımsın
3 notes
·
View notes
Text
Naber
Ucuz bir fahişenin damarın da ki kan gibiydim. Biraz esrar biraz alkol dolu Yaşamın ayrıntılarına büyüteçle bakma fikrim lise yıllarıma aitti. Ben daha çok araf yıllarımda nefes alıyorum. Gün doğumu gün batımına hakaretti yaşadığım caddede. Sessizliğin var olabileceği bir dünyada birden çok kadın ağlıyordu. Rujlarını isabetsiz sürdükleri dudaklarına yukarıdan siyah yağmurlar düşüyordu. Sonu getirilmek yerine yutulmuş küfürler gibiydi varlığım. Samimi ama ahlaksız “Birini beklersen zaman çabuk geçer” dediler bende “hep yarını bekleyeceğim “dedim. Yarınlar ki dünlere gönül koymuş anlardan ibaret. Aynalar ki yanlış yansımadan gelir. Her baktığımda yalnızlığı gösterir. Gerçekleşmemiş düşler topluluğuyum. Kravatsız öğrenci diye tanımlanmıştım Liseye geldiğimde. Gittikçe kabuğuna gömülen oldum. Ben seni düşlemeyi ve yalnız kalabilmeyi duvar dibi en arka sırada öğrendim.
1 note
·
View note
Text
Avuç İçlerine Şiirler Kondurdum
Sen diye başlayan cümleleri sevemedim Adınla hitap etmem gerekti Çünkü adını her zikredişim tanrı katında ibadetti İmansız sokaklara düşse gölgem güneşim yüz çevirirdi Ben adını her söylediğimde bir bebek dünyaya gelirdi Sessiz gece de sayıklasam gözlerini,gözlerime değer miydi Ve yahut işitir miydi avuç içlerin seni sevmeleri Ben şimdi bir harita çizsem ekvatora doğru Her meridyen arası hayalin düşerdi Ben şimdi bir bir Fuzuli olsam,şikayetname yazsam Kesin dayanamaz adını içine eklerdim O da şikayetten sıyrılır,mutlak sevince erişirdi Ne bir padişaha sövebilirdim ne de başımı doğrultabilirdim Ben mecnun olsam çöllere düşmezdim Sen geldiğinde dinlenebileceğin bir gölge inşa ederdim Ben mecnun olsan senle çölde rastgelsek Bende görmezden gelirdim,gözlerine bakmayı haddime yediremezdim Ben kahveci olsam her doldurduğum çayı senin için demlerdim Öğretmen olsam hayat bilgisinde seni işlerdim Annem vardı bir vakitler çok sevme derdi Çok seversen kaldırmaz yüreğin,kırılırsın bi yerden Ya kırılmazsam derdim O zaman sevdiğini çoktan kırmışssın derdi Annem gitti,mevsimlerin şahtı kaydı o vakitten beri Bu sene bahar güzel geldi,belki de tanrı seni sevmelerimi Güzel havalarda izlemek istedi O dünyayı 3 gün 3 gece de yarattı Sen bir hareketinle sildin Çünkü saçların takılırsa tenime,iç organlarım birer birer erir Sana dokunmak bir teşekkür gibiydi Gülüşün mü? Ezanlarda olduğu gibi yer yüzünden eksilmemeli
2 notes
·
View notes
Photo
Avuç İçlerine İthafen Tanrısal uyanışlar dönüşürken vasıfsız umutlara Bir hayal ancak bu kadar gerçek olabilirdi Bir kadın ancak bu kusursuz gülebilirdi O akşam tarihten silinseydi eğer tüm gökyüzü üstümüze çökerdi Ve bir tesadüf ancak bu kadar şaşırtabilirdi O akşam tarihten silinmedi Bir hayal kuruldu ve bir kadın sevdi Gel gör ki gökyüzü göğüs kafesimizi paramparça etti
Attığım adımlar geriye odaklıydı Ama rüzgar alnıma esmekteydi Sol taraf sessizlik çukuruyken sağ tarafta savaş verilmekteydi Gökyüzünü geçtim artık tüm kainat önüme dizelenmişti Güneş dolaştı dolaştı ve dünyanın hizasına geldi İşte o an bakışlarım anca bu kadar ölüm kokabilirdi Havanın yüzde kaçı azottu bilemezdim Ancak bakışlarım hiç bir elemente çarpmadan Hiç bir oksijene dokunmak yapıştı göz bebeklerine İlk sesi en son kokuyu unuturmuş insanlar Peki ya sessizliğini ve kalbinin rengini? Kaçıncı yüzyıla aitiz bilmiyorum Bir şarkı da dediği gibi “Kalbini aç evime geliyorum” Ne yazık ki gelişlerimle gidişlerim hep karışık oldu Şiirlerin sonunu başına uyduramayışlarım gibi Başımı cama yaslıyorum “Neden bir madde” diyorlar binlerce kadın varken Çünkü ondan başka bi tek camda yansımamı görebiliyorum, diyemiyorum.. susuyorum ilk önce gözlerine sonra tenine İçiyorum susamış gibi ve dokunarak değil içerek yazıyorum sana Kahverengi şiirleri
Eskiden insanlar el elle yapışık gezerlermiş Birbirlerine aitlermiş,avuç içleri kader çizgileriymiş Ve tanrı onları ellerini keserek başka kıtalara itelemiş Eğer o iki insan bir gün tekrardan el ele verirlerse O zaman tanrıyı yenebilirlermiş O yüzden bir şiirin sonuna gelirken Öpücükler biriktiriyorum avuç içlerine Benden sana uzanan o yorgun köprüye Sen başka bir şiirde bu olaya anlam vereme diye
0 notes
Text
Yaradılanı kaybolmuş yaratılanlar sevdim Kravat takmadan takım elbiseyle gezdim İlk çayı üç şeker diğerlerini şekersiz içtim İlk günü sensizlikle Diğerlerini gölgenle yetiştirdim İsli parmak uçlarımla karaladım Hissi kaybolmuş avuçlarda,terledim Gökyüzünü 40 gün 40 gecede Şiiri 4 saniye de Ritmik dengesiz kalp atışlarını bir sende var etti Şarap keskinliği olan bir gecede Ayna misali yansıdım porselen gülüşlerine Neden ayaklarını vurarak yürüyorsun diyenlere Benim adımlarıma basarak oyun oynasın dedim Bir kadın bir yaradan sevdim Bir vardı binlercesi yok Bir anne var edildi binlerce çocuk ölürken Bir avize sallandı Deprem duygularımın alt katmanını etkilemedi Bir vardı ben yoktum Sen vardın,zamanlar yoktu Bir saniye için Bin gece verdim Bir kez daha ölmek için Bir kez daha var edildim
0 notes
Text
Leylasız Mecnun
Çölün ortasında bir düş gibi Senin ilk gözyaşın benim ilk sözüm Bir leyla adım attı umuda Bir mecnun koştu onun yanına Karanlık gecenin şuurunda saklı Bir tutam sır Bir tutam yalnızlık Umutsuz bir babanın elvadası Yorgun bir kadının İki büklüm merhabası Saçların perdelerken sol gözünü Sağlam yanaş sol yanıma Sonsuzluk içeren Soluk soluğa umudunla Umudunla el uzat,arkanda bıraktıklarına Anlamı karmaşık yazılar Şairi şiirleşmiş adamlar verir Verir senin unuttuğun anılara Kapalı bir hava var kapında Gün uzatılmalı bazı zamanlarda Gece beklemeli gücü olmasa da İliklemeli üzerini ve yer vermeli Biraz daha gündüzün varlığına Sayılı saatler akarken bir anda Kısıtlanmış bir vakit düştün Göğüs kafesimin kırık parçasına Temmuz rüzgarları bile kasırgalaştı Mayıs habercisiydi gelecek bir hayatın Uzunca uzadı kirpiklerin Uzadıkça kapadı etrafımı En güzel hapisti varlığın Devrimci olsaydı ruhum ilk sana boyun eğerdi Vatansever kalsaydı ilk senin uğruna şehit düşerdi Kuralsızlık vardı baharın kucağında Ve bir mayıs akşamı Bıraktım tüm yağmurları arkamda Sıcaklığın ortasında kar yağdı saçlarıma Çölün ortasında bir düş gibi Senin ilk gözyaşın benim ilk sözüm Bir leyla adım attı umuda Bir mecnun koştu onun yanına Bir yağmurda baharın ortasında Bütünleşti saçlarında saçlarım ellerin ellerim gözlerin gözlerim parmak uçların parmak uçlarım yüzün dünyam Ölçüsüz bir şiir daha yazdım Umarım düşer rüyalarına Sen çölden çıkmak isterken Umarım mecnun olur damlarım yanına İmkansız bir kar tanesi eşliğinde Seslenirim sana Leyla diye
0 notes
Text
Bir annem var
zordayım sayın yargıç çok zordayım bu aralar ölmek güzel şey diyorlar gençsen ise daha heyecanlı şeymiş ölemiyorum sayın hakim toprak kalkıyor ben yatamıyorum annem duymasın ölüm ayıptır annelerin gözünde çok azdır ölümlü anneler ise yaşanacak çok şey varken yok olmak aman sessiz ol annem duymasın hakim bey tabi tabi duyar o her zaman nasıl bir insanım ben bazen gitmek istiyorum herkesten kaçmak sevdiğine zarar verenim ben kimselerin bilmediği şeyler bilmek ne ağırmış hakim bey günah mıdır gitmek sevdiklerinden? nasıl bir lanetim ben yaşamımda,ölümümde ızdırap sevdiklerime bir annem var şimdi gelir üstelik gözler alev topu gibi kaynar damlalar kutsal gibi akar ne muazzam bi ayrılık değil mi sayın hakim öznesi ve yüklemi eksik aslında bir ödevde anlatacaktım da bu hisleri sorarsa hoca nerede bu cümlelerin öznesi nesnesi diye "öldü o "demek koyardı sınıfın içinde hakim olmakta zor anlıyorum ama toprak olmakta zor biraz sessiz olsana şimdi biraz sessiz orası bir annem var şimdi gelir üstelik bir de çam fidanı var yatağının yanı başında tabi ben varım yine mezarının üstünde uyuyakalmış ben hayatı orada öğrendim sayın hakim sokak çocukları yaşıyor muyum diye dürtünce dürtünce uyandım en iyi uykularımdan üstelik mezarın üstünde "su dökelim mi abi " dediklerinde "para almadım yanıma" cevabı verdim hep "olsun abi" dediklerinde sigara verdim her defasında param vardı da varlığından haberdar değildim ayıp mı ettim bilmem ama sessizce uzattım sigaraları annem duymasın diye üzülmesin diye aman dedim sessiz olun çocuklar annem duymasın çünkü bir annem var şimdi gelir üstelik bir annem vardı ha benimdi ha babamın son nefesini verdi ya gözümün önünde ağlattı ya beni "benim suçum" diye küstürdü ya beni özgürlüğe gözyaşları sıcakta akarmış bilemezdim önceden o zamanlar bir serseriydim geçen gittim fidan ağaç olmuş yatağın aman ya mezarın yanında ki fidan "bak" dedim "büyüdüm bende ! " yaramazlık yok diye söz verdim "çiçekler de getirdim ben sana dua edeyim" dedim iki mezar arasında çaktırmadan sigara içtim toprağa yattım yine elleri saramadı da biraz o biraz toprak koktu tenim sessiz sessiz fısıldadım kendime nerede bu çocuklar gelseler de versem tütünlerini çünkü acelem var acelem bir annem var o da şimdi gelir üstelik
1 note
·
View note
Text
Nefesini çocuk alıp, adam verenler
Ölümcül darbeler inerken yağmurlara karışıp saydam bedenlere,bir çocuk tanışır ballyle hiç tanımadığı bir melodi eşliğinde.Eller karışır,saçlar karışır, nefesler karışır..Gölgeler karışır sokaklarda birbirine ve ne gariptir ki birbirini sevmeyen bedenlere bile.Kapa gözlerini çocuk düşle şimdi.Siyahın bile bütün gök kuşağı renklerinden daha temiz sayıldığı bir evreni.Hep demişimdir.Beyaz olabilmek için ihtiyaç vardır siyaha.Lakin gel gör ki siyah doğup gölgeleşenlerden olduk hep.Öyle yağmurlar yağar ki yeryüzüne.Parasal bedenler o zaman anlar çocuklarında ağladığını.Camlarından aşağı kayarken su damlaları sadece anımsatmalı gözyaşlarını.Sen çocuk ilk tanıştığın gün uyuşturucuya, oldun tanrı.Dünya sadece süslü şeyleri tanır,kimse anlamaz gerçek varlığı.Bir Kafka olamazsın asla Nazım kadar sevdin denmez sana çünkü asla göremezler senin vatanını.Köprü altında yaşayarak yazarsın edebiyatın can varlığını.Asla duymazlar adını, gerçekten seven adama lakap takar onlar sarhoş diye.Ama satılırken sorulsa acın ne diye ve ona göre verilse içkiler.Reşit olmayan bedenleri ayıltması zor olur kimlikte büyük olanların.Ben adam olduğumda on beş yaşımdaydım.Sen çocuk asla tanınmayacaksın,değişen tek şey çift basamaklı rakamlar olacak yaşantında.Seveceksin, yazacaksın ama adını duymayacaklar.Kaybolacaksın bir karanlık sokakta.İşi olmaz büyük adamların senin köprü altında.Bir gün yıkarlarsa yuvanı ve dikerlerse binalarını bilmeliler ki onun altı ölümcül şairlerle dolu.Asla kitaplaştırılmayacak kadar büyük insanlarla,şarabın nefesinde hayallerin eşiğinde kalbi atanların..Ne uyak vardır sokakta ne de kafiye.Bir dakikan bile olmaz çoktan şıklı sevmelerde.Sen çocuk soğukta verirken dumanımsı nefesini tüm dünya yeniden şekillenir.Büyük umutlar doğurur yüzüne bakılmayan hayatlar ve çoğunu gömer tarihe yazılmamış mektuplar.
0 notes
Text
Yarım,diğer,benim
bir gün çok seversem demişti adam birgün, çok seversem yazarım bir mektup ona bırakırım köprücük kemiğinin limanına bir gün geldi binlercesi geçti adam sözünü tuttu birini çok sevdi gemileri kalbe paralel olan bir limanda dikine yanaştı hırçın dalgalara yazdı da yazmasına henüz icat edilmemişti bazı kelimeler o yüzden üç nokta koydu mektubunun sonuna bir başka mevsime bıraktı sonunu yani anlamlar birikir yeni duygular salınır diye sulara bir kaç gözyaşına bile silerim yağmurları ne bir fırtına beslenir ne de bir kasırga kopar adı bilinmemiş topraklarda eğer gözlerinde dalarsa uzaklara mesafe kavramını yerden yere çarpıp dikilirim karşına iliklerim önümü düzeltirim saçlarımı silerim dudaklarımın nemini ve eğilirim huzurunda ne zaman kucak açarsa gökyüzü sana damlarım sol yanağına ama asla düşüpte yere ayrılmam teninin sıcaklığından çünkü emredilmişti, adı unutulan bir krallıkta "İlahi şeyler asla kopamaz diğer parçalarından" ne el verir başka güne ne de alışır gözlerinde ki sonsuzluğa evet sonuna sonuna bir bakışın ile sonsuzluğa
0 notes
Text
Gökyüzüm
Saat buğuluydu baktığımda Kimin kime yarım veya çeyrek kaldığını göremiyordum Kimin kimi geçtiğini göremiyordum Bir şarkı çalıyordu Aklıma gelen beni tatmin etmiyordu Daha da acısı aklıma kimse gelmiyordu Belki de ben göremiyordum Yarım yarım damlayan sular bardakları doldurmuyordu Akan gözyaşları içinde anlam barındırmıyordu Birden kalkardım ayağa ne yapacağımı bilmeden Ve umutsuz bir çocuk gibi otururdum geri Çünkü hiç bir şey anlam ifade etmiyordu Yapboz gibi var oldum hayatta Sen farklısın derdi herkes Birazda fazlasın bu hayata Onada anlam veremiyordum Biraz eksiktim ben Bir çaydanlık altı gibi İçim su dolu kaynıyordum ama içine karışacağım çay dolu demlik yoktu Eksiktim ben ama kimse anlamıyordu dediğim gibi yapboz gibiyim ben önce boş bir kartondum birileri geldi bir parça bıraktı ailem oldu gözlerimi açtığımda arkadaşlarım ve akrabalarım.. herkes birer parça bıraktı çocukluk bittiğinde sadece bir parçam eksik kaldı en önemli yer renksiz ve eksik durmaktaydı bana bakanlar ne olduğumu anlayamazdı çünkü en önemli yarım kalmıştı bir sürü kadın geldi o parça olmak için ama hiç birinin ucu yanında ki yapbozla uyuşmuyordu en son bir kız tanıdım bakışları yıldızı yansıtan papatya kokulu saçlarında kaybolmaya sebep aradığım öylesine geldi ki ve öylesine oturdu o eksik yere sanki koca yapboz onun için var olmuştu artık bakanlar kim olduğumu biliyordu tamamlanmıştım bende en önemli yer dolmuştu, senin o şiirimsi var oluşunla ne eksiktim artık ne yarım bir su gibi karıştım sana Artık saatin kaç olduğu netti görebiliyordum Kim kimi geçmiş umursamazdım Ben seni tam gösterdiğimde zaman durmuştu artık "Gözyaşlarını" bilmem gülüşlerim seninle mutluluk barındırıyordu Bakışlarım senin gözlerine çarptığında anlam ifade ediyordu şimdi bir bütünüm ben bunu geçip gitmiş ruhlar bile anlıyordu Seninle bir bütün olan varlığım Sensizken en önemli parçası kaybolmuş Yapbozdan daha fazlası olamıyordu Bir papatya seni hatırlatıyor Sonra zihnim "ben onu zaten hiç unutmadım ki" diye kelimelere kızıyordu Öylesine bir masaldı ki varlığın Gerçek mi rüya mı anlamıyordum Öylesine güzel ki varlığın Aynı gökyüzüne bakmanın zevkini yaşatıyordu Bu arada kusura bakmasın kimse Kızmasın çok bilmişler 22.satırda ki "da" ekini ayrı yazamazdım İçinde senin olduğun benim olduğum hiç bir şeyi ayrı tutamazdım.
2 notes
·
View notes
Text
Üçün beşin lafı olmaz yalnızlıkta. Kimi üç gider, kimi beş kalır buralarda. Ama hiç bir zaman kalan gidenden güçsüz sayılmaz şiir ve kutsal ruhların kitaplarında. Ben çok iyi giderim sevdiğim noktalardan Hiç hak etmediğim yarınlara. Biraz melankolik birazda içki kokar kanımda. Yağmur gülüşlü kadınlara sığınır Gök gürültü dudaklarda ıslanır Kurak mevsimlerde durulanırım günahlarımdan. Bir adam ile tanımıştım zamanında. Her şeyin bir cevabı olduğuna inanan. Sorular sorardı amaçsızca. Bir sabah dünya yinelerken kendini Suskundu o bir sokak başında. Neyin var diye sordu kalabalık ona. Üzülerek cevap verdi yada sordu "Fakir miyiz biz aslında?Bir çok duygulara." Genç bir adam o üzülmesin diye bağırdı kalabalığa "Fakirlik nedir aslında?" Sırf o sevinsin diye amaçsızca bir soru attı ortaya
Yanıtladı bir imansız ayyaş, uzaktan "Sırf belki doyarsın diye Bu imansız halinle, besmele ile oturmaktır sofraya" Sustu çocuk,sustu kalabalık Daha ne denilebilirdi ki İşte böyle inançsız duygular yetiştirdim yanımda Ufak bir bakışa sarıp yolladım göz kenarlarına Ulaşamadıklarını severmiş insan Bende bi o kadar insanım galiba Ulaştığım anda bile ulaşılmazsın bana Bir yağmur gibi dokunuyorsun Ama ne benim ne de o zamanınsın aslında Gökyüzünden gelmiş bir hediye gibi aldım seni yanıma Kimileri için gülümsemekten ibarettir hayat Kimileri içinse konuşmaktan usulsuzca Sen sessiz kaldığın anlarda girdin aklıma Ve ağlamaklı bir gün, Bir damla yağmur aktı senin gökyüzü bakışlarından baş ucuma, Belki de o zaman şair oldum ben Belki o zaman sığındı, en gezgin ruhlu gemiler huzur dolu bir limana.
3 notes
·
View notes
Link
0 notes
Photo
54K notes
·
View notes
Text
Komünist yağmurlar düşerken faşist sokaklara,saçlarını tara ve gel karşıma. Yağmacı aşklar dalarken umut dolu hanlara saçlarını dağıt ve gel yanıma. Yakamoz düşüşünü andıran gökyüzü bakışları var, bir kadının sigara yakışında.Okunmayan bir kitabın toz tutmaması kadar saçma bazı varsayımlar.Yalvarış kokan cümleler, geri dönüş içermeye yüz tutmuş yerine getirilmeyen sözler.Unutulmuş bir kaç isim ve anıdan ibaret gözlerin ardında ki sebepsiz gülüşler.Adını kaybeden bir şair ne kadar sevebilir ki mahlasını.Kaç kere hatırlaya bilir yazdığı kadının şakaklarını. Kaç adam bir olsa kaç kadın yenik düşer düşüncesi tamamlanmış yarınlara.Ve kaç çocuk gebe kalır ölüm olmadan oluşan hayal kırıklıklarına.
3 notes
·
View notes