#yargılanacak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Asla başkalarını yargılamayın çünkü siz yargılanacak duruma düşüyorsunuz.
21 notes
·
View notes
Text
Rabarba'nın bir bölümünde "Picasso'nun bir tablosuna sahip olacaksın ama onun Picasso'ya ait olduğunu ve ona bilmem kaç lira verdiğini kimseye söyleyemeyeceksin. O tabloya ne kadar verirdin?" konusu konuşulmuştu. "Göstermek, görünür olmak" söz konusu olduğunda bedel epey düşmüştü. Bu çok üzerine düşünülesi bir konu. İnsan insana görünmezse her şey kıymetsizleşiyor mu? Her şey insanla mı mümkün?
Mesela düşünsene "Dünyayı dolaşacaksın ama bunu kimseye anlatmayacak, göstermeyeceksin" deseler yurt dışı seyahati furya olmaktan çıkardı sanıyorum. Burada yargılanacak kimse yok. İnsan ne kadar da insanla anlamlanıyor. Görünmek, anlaşılmak istemek, ben de varım demek bir çırpınış suyun üzerinde kalmak için. Varolmanın bir parçası. Hepimiz tüm kibrimize rağmen aslında ne kadar başı okşanasıyız. İnsanın zehrini bilmesem koşup sarılacağım.
22 notes
·
View notes
Text
istedikleri gibi biri olmazsan daima yargılanacak o kişi olursun.
3 notes
·
View notes
Text
Yargılanacak onlarca zümrüt Taş. Oysa yargılamak onların basit zihin oyunuydu. Zor olan zümrüt Taştı. Taşı alamasamda oraya kadar geldim degil mi? Kimin umrunda? Şimdi baktıgın binalar boş ve kimsesiz. Ben o binaları zihnimde inşa ettim. Mutsuzluk renksiz hayatında mıydı yoksa renkli hayatın tercihi miydi? Renklerin arasında kaybolmuş renksiz hayatlar. Sigara küllerinin tozu hiçbir zaman geçmez geçmişinden. Gitti ve gelmedi. Bir gün kızım olursa onu kendime benzetmemek için elimden geleni yapacagım. Şüpheniz var degil mi? Neyse. 18in ortalarından kalma mahvolmuş son bir şarkı.
5 notes
·
View notes
Text
Ufak bir adım olsa da İsrail yargılanacak. Ve bu daha başlangıç. Boykota ve konuşmaya devam.
Even if it is a small step, Israel will be judged. And this is just the beginning. Continue the boycott and continue talking about Palestine.
#toprakkoksunduslerim#palestine#freepalestine#filistin#israel is a terrorist state#gaza#free palestine
7 notes
·
View notes
Text
altılı masa h*pye destek vermiyor ve hiçbir vekili chp listesinden aday olmadı
s*lo iti bağımsız Türk Yargısında yargılanacak, verilen tutuksuz yargılanma kararı aihm tarafından verildi ve biz şu an s*lo içerde diye tazminat ödüyoruz
s*lo itinin bugünkü hükümetin yargılamasıyla açılmayan dosyaları yeni iktidarda açılarak tutuklu yargılanmasına sebebiyet verilecek
chp teröre destek vermiyor yani haberiniz olsun, buluşmalar vs. atacaksanız malum parti h*p ile sözde çözüm süreci için anlaşmak için neler neler yaptı hatırlayın
44 notes
·
View notes
Text
Kral: Gitme. Seni bakan yaparım.
Küçük Prens: Ne bakanı?
Kral: Adalet bakanı!
Küçük Prens: Ama burada yargılanacak kimse yok ki!
Kral: O zaman sen de kendini yargılarsın.
En gücü de budur zaten. Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bilgesin demektir.
✒️Antoine de SAINT-EXUPERY
28 notes
·
View notes
Text
Operasyon.. Yine...
Bu grafik ne anlatıyor biliyor musunuz?
Yaklaşık 16:35'de birileri operasyon yapmış. Bunu hep yapıyorlar! Ne yazıkki kimse de dur demiyor. Yaklaşık bu saatlerde oluyor bu; merak eden araştırabilir.
Sonuç olarak sizlerin ve benim vergilerimizle doldurmaya çalıştığımız kasa yine boşaltılmış.
Birileri "vatan hainliği"nden yargılanacak mı?.. Bu size bağlı; gidin oyunuzu kullanın ve oyunuzu koruyun..
7 notes
·
View notes
Text
Deprem bir doğa olayı ya da teistlerin avuntularındaki gibi ilahî bir karar olsa da, depremin sonuçları siyasidir. Sağ ideolojilerden doğan bu niteliğe değil niceliğe dayalı yönetim kültürü, idari kurumlara sirayet ettiğinde ortada koca bir hiç kalıyor. Oysa vergilerden ödenen maaşlar, nitelik için ödeniyor. Maaşından, alışverişinden, faturasından vergisi fazlasıyla alınan bir vatandaş olarak önümüzdeki 1 ay içinde kimler yargılanacak çok merak ediyorum.
10 notes
·
View notes
Text
Bu gün 12 Eylül.
Kara gün…
Bir milletin hazan yaprakları gibi döküldüğü, sağcısı ve solcusu ile ızdıraplara gark olduğu kara bir gün.
Yanan canlar ,
Sönen ocaklar,
Hücreler,
Zindanlar,
Zulümler,
Vel hasıl adice, kahpece yapılan işkencelerden sonra gelen ölümler.
Tüm bunlar oldu olmasına da sonuçta değişen…
Hiçbir şey.
Ne ölenler geri gelecek,
Ne de bu alçaklığı yapanlar bunun hesabını verebilecek.
Sahi bu 12 Eylül darbecileri yargılanacak, yaptıkları işkencelerin zulümlerin hesabını vereceklerdi?
Hani referandum böyle diyordu ya.
Ona alet olan ve yetmez ama evet diyenler de çanak tutarak meydanları inletiyordu,
“Evet” nidalarıyla.
Peki Sonuç ne oldu.
Göstermelik hesap sorma teraneleri, gerisi ise tamamen hikaye…
Giden gitmiş,
Biten bitmiş,
Bu saatten sonra sorsan ne olacak, sormasan ne olacak.
Geriye tek bir şey kalıyor.
Arif Şirin’e kulak vermek;
Seven sevsin arkadaş, Sevene de karışmam,
Alkışlayan alkışlar övene de karışmam,
Önce sevip sonra diz dövene de karışmam,
Ben 12 Eylül’ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi devamlı söveceğim…
5 notes
·
View notes
Note
Yenge şu herifleri memleketten bi yollayalım her sabah sizin bahçeye gelir cicikus cicikus diye bagiririm
snjsjssjjszjkdskskkskdkxkahzjzjjssj
hepsi yargılanacak🫶🏻
3 notes
·
View notes
Text
hocanın kendi cümlelerimizi kullanarak ve konuyu kendimiz belirleyerek yazmamızı istediği araştırma ödevinde, istanbuldaki ekonomik yetersizliğe sahip olması sebebiyle deprem için güvenli olmayan yapılarda kalmaya devam eden halk için yapılabilecekleri araştırdım.
araştırırken öğrendiklerim ve gördüklerim karşısında çok sinirlendim. sözde sosyal devlet olmamıza rağmen anayasanın 57. maddesine göre yapması gereken hiçbir şeyi yapmayan bir hükümete sahibiz. saydıra saydıra yazdım yazıyı. yapması gerekenleri yapmıyor üstüne zarar verebilecek şeyleri de yapıyorlar şerefsizler ve hepsi de para için.
halkına bu derece zararlı davranan başka hükümet olmamıştır herhalde, öfkem bilgilendikçe daha da arttı. zarar ya bilmek sadece zarar bazen, kudurdum sinirden kendi kendime.
hepsi gidecek, yargılanacak, güzelleştireceğiz ya bu devran dönecek inanıyorum.
2 notes
·
View notes
Text
Ïnsanlar ne deĝişik bir yaratĩk .Herseyi herkesi yargilayan nedenini sebebini bilmeden yargilayan evet bu yani insanlar bencil bir yaratik.Herseyi,herkesi yargiliyolar o neden kisa o neden uzun aa gördünmü kızın saçini aa gözlük takınca 4 göz olmuş.Abi yeter insanları dış görünüşlerine göre yargılamayın. Düşünün bi tartın neden böyle diye insanları yargılamaya gelinceye kadar o kadar çok şey varkı. Çıksan sokağa kim bilir kaç kişi evsiz. Gitsen baksan kaç evde sıcak yemek pişmiyor konuşulacak o kadar konu varken niye dış görünüşleriyle yargılarsınız ki? İnsanlar dedim ya işte değişikler .
Bir insanı yargılamadan önce düşün
Sebebini
Nedenini
Sonra eğer yargılanacak bişey varsa yargılarsın
😑
2 notes
·
View notes
Note
Abi nasıl sakin kalalım nasıl Oğuzhan Uğur denen adam şov yapıyor, devletin yardımları görmezden geliniyor cemaatlerin arama kurtarma ekiplerine laf atılıyor. Burda devlet yok diyorlar. Erdoğan'a yargılanacaksın diyorlar. Kılıçdaroğlu çıkıp devleti yalanlıyor ve bunları takip edip destekleyen milyon kadar insan var ben çok üzülüyorum sinirleniyorum napıcaz biz napıcaz
biz daha kalabalığız azınlık sapkın gurup onlar herkes neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor buna vicdan sahibi muhalifler de dahil. Kemal eceli gelen köpek cami duvarına işemiş misali son çırpınışları kaybettiğinde asıl yargılanacak olan o. onca ihanetinin bir bedeli olacak elbette
3 notes
·
View notes
Text
Artakalan... Feryat, Figan, İmdat!
Bir yıl daha devrildi. Mütemadiyen geriye sayımlar, temenniler ve taahhütler beklentilerin sınırlarının genişlediği kısacık bir aralık geride kaldı. Yaşatılanların, anlatılanlarla birbirini alt ettiği, gerçeklik diye ucube bir ülkenin imaline devam olunduğu, her anında bir yaranın, her gününe bir cerahatin sıkıştırıldığı zeminde gelen geçeni aratacak mıdır, bir türlü yanıtı bulunamayandır. Bir türlü toplumsal müştereği muhafaza etmeye, sahiden de muhalefeti var etmeye çabanın sökün etmediği bir yerde her neyi anlatırsanız anlatın bir biçimde eksik, bir biçimde hayal kırıklığına çıkılan günlerin sonu gelebilecek midir? Mana, meram, yordam her birimizin içinden çıkagelen ol kelimelerle, nidalarla, sesleniş ve tahayyüllerle birlikte şekillendirilebilecek bir meseleyken en son sesinizi ne zaman çıkarttınız! İtirazınızı var ettiniz, eksikleri bildirdiniz, susmadınız, söylediniz. Sahiden bir şeylerin iyiye gitmediğini sordunuz, sormaya çabaladınız? Sesli Meram, ötekinin yaşadığı her günün her nasıl bedellerle bina edildiğine yorulan bir anlatı. Meram, paylaşımlarında o yansılar, izler, ses çıkartanlar, bizlerde izleri kalanların suna geldiği boşlukları nasıl ve her ne şekilde dolduracağız buna kafa yoran bir eylem. Koca bir yıl geçti gitti, anlatmaya, el verdiğince mücadeleyi diri tutmaya, azalanın, az bilinenin de hakkını sormaya devam mesele. Bir ev olmaktan inatla alıkonulan bir sahaya bildirilenlerden bir kuple daha aşağıda. Unutmamak için, unutulmamak için, sahiden görmeniz dileğiyle...
01 Temmuz: Türk-İş Açıkladı: Açlık Sınırı Asgari Ücrete Fark Attı
“Kurumsal idesini, toplumsal müştereklerin muhafazası için değil kendi bekaları adına şekillendiren, yönlendiren bir güruhun elinde kalem üstünde bunca açık hile hurda ile enflasyonun gerilediği zikrediliyor. Oysa sokağa yansıyan her şey tastamam delirmenin eşiğine yarı aç yarı tok taşınmaya devam edilen insanlar. Her şeyin tastamam rezil rüsva bir karanlığa çıkartıldığı zeminde, demokrasiyi, eşitliği, adaleti çoktandır bir kenara terk etmiş olagelen cerahat erki, bugünden yarına aşa da geçinme sorunlarına da hep birlikte kulaklarını kapatmaya devam ediyor. Üç otuz kuruşluk hayatların geçmişin ol tozlu raflarında anılan bir meselesi olduğu anılıp durulurken bizatihi bir asırdan sonra şu ülke denilen garabetlik çukur onu yeniden var ediyor. Aşağılamanın, yok saymanın, hemen her halükarda bir gardı düşsün de şu halkın bakın o zaman ne olacak tehditlerinin ortasında yaşam alenen karanlığın kılınıyor.”
12 Ağustos: Arda K. Eskişehir’de, Tanımadığı Beş İnsanı Bıçaklar. Kötülüğün Dönüm Noktası, Toplumsal Yıkımın, Çözülmenin Emareleri...
“Arasız, fasılasız, eksiksiz bir nefret tahayyülünün var ettiği kırılma sonunda cinayet teşebbüsüne evrilir. Bir oyun bağımlısı diye geçiştirilmek istenen failin suna geldiği şeyler ortaya bile isteye saçılan nefretin aslında insanı nasıl dönüştürdüğünü de göstere gelir. Nazi miğferi, üstünde gamalı haç bulunan hücum yeleği, çoktan çetrefilli hale gelmiş olagelen bir aklın sunduğu, hayattaki varlığını gösterdiğini sanmasına vesile bıçak / balta her yanında, her detayında apayrı bir korkunçluk ile var edilen bir saldırının temsili / baş oyuncusu / kurgu değil hakikaten de ülkedeki cenderenin aldığı boyutu ortaya serer. Ötekisine kim olursa her ne olursa olsun ötekisine duyulan / biriktirilen öfkenin bir yansıması diye geçiştirilir. Ol parkta kendi halinde oturan insanlardan beşinin canının yanmasına / yaralanmasına sebep kılınan şiddet pratiğiyle bir kere daha görevin tamamlandığı zikredilir. Sanal mecra üstünde ortaya serdiği manifestosundaki gibi insanları “böcek gibi ezmekten” özenle / hiç ama hiçbir şerhe ihtiyaç duymadan var edebilen bir temsil, nefreti koca bir hakikate dönüştürür. Kime sahiden bu ülkede yer vardır, kimin / kimlerin hayatı güvende kalabilir sahi ama sahiden?”
25 Ağustos: Dilruba Y. Hakkında 'Jet Hızıyla’ İddianame: Tutuklu Yargılanacak
“Ucu kime / kimlere dokunursa ses edilebilir mefhumunun görünürlüğü en çok olanın karşısında sıkıştırıldığı köşenin korkunçluğu dert değil midir? Tümüyle demokrasiden bahis açılırken sadece bir örnekte olduğu gibi insanların hedefe konulması kesin ve kati hükümlerle var edilir. İfade özgürlüğü konusunda dünyanın sayılı ülkelerinden birisiyiz her konuda ilerliyoruz diye söze başlanırken, demokrasi paketinden, insan hakları mefhum ve kapsamında daraltmanın sonunun getirilmediği bir düzleme evrim gerçekliği söz konusuyken hangi Türkiye’nin tutarlılığı söz konusu edilebilir. Cerahat ucunun keskin ve sınırsız bir halleriyle hayatı kuşatmaya devam ediyor. Yirmi üçüncü yılına doğru iktidar pratiğinin söz hakkından, yaşamsal olan hakların muhafazasından bütün ol müşterekleri yıktığı bir zemine dönüşümü kesintisiz var edilmeye devam olunuyor. Bu hallerin yekununda sadece öteki / diğerleri için değil kendi yanlarında saf tutanları da bir biçimde sınırlamaya namzet, susturmaya hazır, geleceksiz koymaya halen çaba sarf eden bir aklın esiri kalmaya devam ediyor bu ülke. Bir ülkede geriye kalanın tastamam kalıcı ve yıkıcı bir odaktan ötesi olmadığı artık afaki kılınırken geleceğin her nasıl rehin alındığı ortaya çıkıyor. Yarınsız, tasa ve dertlerinde bir başlarına konulan, en ufak eleştirinin dahi söz konusu edilemeyecek olduğu bir zemin ev olabilir mi? Böyle ülke olur mu? Ev çukurun ta kendisi kılınırken…”
8 Eylül: 6-7 Eylül 1955 – Yaranın Miadı
“Yaralar biriktirmeye devam ediyor bir menzil. Dün, Anna, Georgios, Anastacia, Hristos, Ğukas, Makruhi, Krikor, Vartuhi, Keğam, Cercis, Xatun, Erdem, Romina, Jak, Meline, Abit, Raquel ve nicesi için bir hayat tahayyülü bırakmayan akıl hayatı dar ettiği gibi ol 6-7 Eylül 1955’i var etti. Ardılı, Varlık Vergisi, Aşkale Sürgünleri, 20 Dolar 20 Kg Tehciri silsile halinde devam eden bir karanlığın inşası oldu. Topyekun toplumun sorumluluğuna, o yıkımlar var edilirken var edilen sessizliğe kayıtsız kalındı. Cürüm keskinleştirilirken su çürüdü. İnsan Hakları Derneğinin bu seneki basın açıklamasında da görüleceği üzere hedef gözetenlerin, hedefe saldırıyı kimlere ihale ettiğinin de nişanesi tam bir utancın sarmalını gözler önüne serer: “Speros Vryonis halk katılımı konusunda da titiz bir çalışma yapmış, İstanbul Emniyet Müdürü’nün Yassıada duruşmalarında verdiği 300.000 kişi bilgisini inandırıcı bulmamış, elindeki verilerle bu sayının 100.000 olduğunu belirtmiştir. Yani o günkü İstanbul nüfusunun onda biri. Şehrin bugünkü nüfusuna oranlarsak bu, iki milyona yakın kişi demektir. Bugün böyle bir yıkıcılığa iki milyona yakın kişinin bilfiil katıldığını düşünürsek, halk katılımının boyutlarını daha iyi görebiliriz.” Yaşatan bir yeri, ezen, yeren ve yutan bir karanlığın menzili kılma çabasında bugün o 6-7 Eylül 1955’ten ne kadar uzağa düşüyor bu memleket, düşünebiliyor mu? Yaranın kendisinin bilinmediği hiç önemsenmediği bir zeminde cürümler ardıl sıra peyda olurken, iki satır da olsa ne özeleştiri var edilebiliyor, ne tek satırlık, yalandan da olsa bir özür paylaşılıyor. Bu çürümüşlük içinde, altmış dokuz yıl ve onca sınamadan sonra halen diri bir soru kendisini avaz avaz sorduruyor, ne etti o insanlar size! Kendi halinde, yaşama tutunan, dün komşu olup bugün / bir anda mihrak / düşman kılınabilecek ne etmişlerdi size! Ne hakla hayatların sönümlenmesine, eksiltilmesine, yıkımına bunca sessiz kalınıyor, hala ve hala… sahiden…”
15 Eylül: Narin Güran – Sıla Bebek – Feryat Figan İmdat
“Narin Güran cinayetinin ardılı sıra, gündelik haberlerin satır aralarında kaynatılıp gitmiş olan bir başka bebeğin hayat memat mücadelesi gibi nicesi varken üstelik. Tekirdağ / Malkara’da üvey baba ile birlikte dört kişinin cinsel istismarı / işkencesine maruz kalan iki yaşındaki Sıla bebeğin var edilmiş bu karanlıkta hayatta olup olmadığının dahi muamma kılındığı bir zeminde hangi yarayı önemseyecektir ki bu ülke. Kötülüğün ötesini yazılması gereken pek çok şeyi bir kenara ötelemiş, kendi çukuruna itilmiş insanların bu işaretlenmiş hallerinin, yekunda kafasını kuma gömmelerinin paralelinde hangi doğruya zemin bırakılır, ne ara bunlar için kafa yorulabilir sahiden? Bütünüyle kötülüğü sahiplene duran, bir yandan muhaliflik kimliğine haiz olduğunu zikreden bir temsil ile öte yanda her ne diyorsa alenen insanlık düşmanı olduğunu deklare eden, yukarıdaki çocukların yaşadığı korkunç / hazin hallerle alay edecek kadar düşebilen bir başka kötünün gözaltına alınıp, tutuklandıkları haberi düşer ajanslara. “Sosyal medyada Jahrein olarak bilinen Twitch yayıncısı Ahmet Sonuç tutuklandı. Antalya Valiliği dün yaptığı açıklamada, sosyal medya platformu X üzerinden ‘İncel sohbet odası’ başlıklı açık kaynaklarda yer alan canlı sohbet odasında toplumun genel ahlakına ve genel değer yargılarına uygun olmayan konuşmalar yapan 'Rockerpuck_Evil’ kullanıcı adı ve 'Pungent 666’ rumuzunu kullanan Ertürk Kösen ile Twitch isimli sosyal medya platformundaki canlı yayında benzer içerikli konuşmalar yaptığı belirlenen 'Jahrein’ rumuzlu Ahmet Sonuç'un gözaltına alınarak haklarında Türk Ceza Kanunu'nun 226. maddesine göre 'müstehcenlik’ suçundan işlem başlatıldığını duyurmuştu. İletişim Başkanlığı Dijital Medya Koordinatörü Aslan Değirmenci, iki ismin çıkarıldıkları mahkemece tutuklandığını açıkladı.”
Kafayı kuma gömmelerin neticesi giderek daha alenen var edilebilen bir nefret / şiddet ve sonsuz bir yıkıma önayak olma hali olur. Bütünüyle bir ülke defterinin topyekun dürülüp sıfırlanmasının eşiğine taşıdığı bir zeminde hayatiyet mutlak yalanlarla, bitimsiz linçlerle birlikte bir kere daha çürümenin kılınır.”
29 Eylül: İstanbul’da Maskeli Irkçı Grup Dehşeti: 15 Yaşındaki Suriyeli Çocuk 12 El Ateş Edilerek Öldürüldü
“Genel geçer değil doğrudan var edilen kırılmaların en belirgin suretlerinden birisidir işte o Abdullatif Davvara’nın canının çalınması. Niteliği sürekli güncellenen, bir siyasi çatı olarak varlığını sürdüren malum aksiyondan, sokaklarda artık iyice görünür olan nefretin taşeronu atsızcılar güruhuna ve bilumum isimle anılan / çoğalan neo-faşist yapılardan sırf kendini kanıtladığını iddia etmek için cinayet işlemeyi kanıksamış kayıp kuşaklara kadar çok farklı odağın buluştuğu birleştiği “Suriyeli” nefreti bir çocuğun canının çalınmasını da mümkün kılar. Bu da geçer, bu da olmuştur diyerek geçiştirilen ve neredeyse gündem dahi edilmeyen kaçıncı cinayettir ki Abdullatif Davvara! Düzenin var ettiği açmazları, tüm o yıkıcılığı çocuklardan başlayarak mültecilerden çıkartmaya çabalayan, bunu da bariz bir hak görenlerin elinde hangi kırılmayı nasıl izah edebilirsiniz ki. Ülkenin vardığı eşiğin korkunç yüzeyinden bir kesiti, reşit olmayan çocukların ellerine tutuşturulan silahı, birbirilerine kırdırılmaları için verilen çabanın kötürüm hallerini, zoraki değil basbayağı bir cehennemi / memleket diye yuttururken, can almaların akıbetini, bunca karanlığı kime sual edebilirsiniz, kim verir ki hesabını sahiden?”
02 Ekim: Sosyal Medya Suç Mahalli / Edirnekapı Cinayeti
“Ardılı sıra çorap söküğü gibi çıkagelen, Discord, Telegram, Rave gibi onlarca farklı sosyal medya uygulamasının aleni bir biçimde çocuğa yönelik cinsel / psikolojik ola gelen şiddet, tehdit mekanizması kılındığı ortaya serilir. İnsanlar hemavaz birlikte bir kere olsun itiraz var etmeye çalışırken daha önce görünenden çok daha farklı bir biçimde çoluk, çocuk denilebilecek insanlardan, kazık kadar olanlarına aralıksız nefret peyda olur, paylaştırılır. Çocuğa cinsel organını yaktırmaktan, kendisinden vazgeçmesi için aralıksız psikolojik şiddete, intihara sevk ettirme hallerine, yine cinsel içerikli tahakküm, hakaret, işkence ve türlü çeşit hamlelerden bizatihi çocuk pornografisinin paylaşımına bir dolu, bir dolu “panel” nam yurttaş kimlik bilgilerinin ifşa edildiği karanlık ağ sitelerinden alınan verilerle var edilen “şantaj” hallerine hepsi bir hep birlikte var edilen bir fasit döngü var edilir. Memleketin çürümesinin birebir sureti bir kere daha can kırıklarının üstüne basarak, katledilmiş iki kadının canını alanı ilahlaştırmaya çabalayarak, mümkün mertebe hakaretlere / alışılageldik olanın çoktan ötesine geçmiş salt küfür, sırf nefretten mülhem bir bakışım ile birlikte insani olanın da çürütülmesinde yol alınır. Bunca açık, bu kadar net bir biçimde on binlerce insanın bir biçimde ortak olduğu bir suç istemi var edilir. Onca onama, o kadar afaki katil kayırma, bitimsiz bir kadın / kız / öteki sanılan insandan, hayvandan sonuna kadar nefretle o devletin var ettiği tahakküm hallerinin bitimsiz, sonsuz bir yeni yorumu var edilir. Sene 2024. Büyük bir suç şebekesi haline dönüşen, hiç birisinin bir diğerinden ala olmadığı çok aşikar bir çürüme tahayyülü tezgahta işlenirken, birkaç ismin tutuklandığı haberi çıkagelir. Her şeyin alelade, çalakalem bir adalet, yargı eliyle bina olunduğu bir menzilde sahiden de memlekete / müştereklerimiz / hayatlarımıza esas zararı veren bu akımların, yol verilmiş bu cerahatin sonu getirilebilecek midir, meselemizdir!”
10 Kasım: Bölge Belediyelerine Kayyım
“4 Kasım 2024 Pazartesi sabaha karşı var edilmiş olan o darbe, kayyım gasbının üstünden altı gün geçer. Demokratikleşme iddiasının sökün ettiği her teşebbüs sonrasında var edilen o hainleri aramızdan ayıracağız bahsinin üstüne boca edilen pratiklerle birlikte bir kere daha bir halkın onlarla birlikte genişçe bir toprak parçasının iradesi yok sayılır. Ol iktidar makamının palyaçosu olmuş bir köşe kadısına sufle edildiği gibi, daha bunlar ne ki ne kayyımlar atanacaktır daha. Sınırın ötesinde ezel ebet düşmediğine hayıflanan Kürdün ortaklaşa bir yaşam kültürünü tüm Mezopotamya halklarıyla var edebildiği Kobane düşüne saldırının planlandığı zikredilir, açığa verilir. Köşe bucak kan revan, sınırın ötesinde o Afrin ve Ezaz’da Türkiye cumhuriyetinin “yurttaşlarını” yolarak topladığı vergilerle finanse edilen suç şebekesi / İslami Faşizan yapıların var ettiği yıkıcılığın bir başka temsiline yol alındığı gösterilir. Tümüyle kentlerdeki isyana duruş, özellikle Elih’te artık gizli sır kalmamış kendilerine T-rk intikam tugayı nam bir yapı ile bildiren paramiliter faşistlerin sokaklardan insan toplamaya çalıştığı bir zemin görünür kılınır. Henüz altıncı günde yine Elih’te, Batman emniyetinin binasında, işkencenin varlığı söz konusu edilir, bütün suçları örtbas etmek için bayrak mitine tutunup durulurken, vatan bölünmez, bayrak inmez zikredilip durulurken komşunun evi tarumar edilmeye, o yerler vatandan sayılmadığı için yurttaşlara zulüm hak görülmeye devam olunur. Meşruluğun ta da Demokratik Bölgeler Partisinin bildirdiği gibi yitirilmeye yüz tuttuğu bir eşikte yine aynı tornadan, hep benzeş acıları sürekli güncelleyerek tek bir iyi gün var edilebilir mi?”
17 Kasım: Çocuklarına Kıyılan Topraklar
“Bitimsiz bir tükeniş bu ülkenin yegane demirbaşlarından addediliyor. O çocukların yangın faciası ile hayatlarının sönümlendiği bir zeminde, daha ağır yıkımların da katara eklendiğini görürüz. Ne fakirlik mesel edilecektir, ne gidişatın kötülüğünde ırkçılıkla ya da ötekileştirmelerle birlikte oluşturulan aman kimse kimcilik / kin güderlik sona erecek, erdilecektir. Ki iki yaşında bir bebeğin biberonuna tiner, çamaşır suyu koyup zehirleyip iki ay yoğun bakım mücadelesi verdiren insandan, sokak ortasında pompalı tüfekle öldürülen on yaşındaki bir çocuğun, katledilmesine uzanan bir simsiyah ülke profilinin ta kendisidir görülüp, sahiden sorgulanmayan. Üstelik o on yaşındaki çocuğu katledenin bir biçimde savunageldiği ben onu Suriyeli sanıyordum, Türk çocuğunun böyle olabileceğini bilmiyordum gibi abuk sabuk bir savunmanın var edilebildiği zeminde kim neyi neresinden düzeltebilir. Böylesine bariz açmazların ortasında dımdızlak konulmuş olagelen hayatların izler sökün ediyor. Her şeyi illa ki bir şeylere bağlayanların bunlar da yaşamın tadı tuzu diye geçiştirenlerin, salt kinden, sırf nefretten, bildiğiniz ölümden, kandan medet umanların sofrasında burası bir ev kalabilir mi? Vatan denilegelen şey sahi böyle bir şey midir? Yaşamın bunca tarumar edilebildiği, her günün bir öncesini aşan yıkıcı, kötücül, cehennemî bir tahayyüle evrildiği, buna müsamaha gösterilen bir zeminde hayat nicedir, soluk alabiliyor musunuz…”
01 Aralık: 1700 Yıllık Kilisede Yoga!
“Bir aralıklara maile sıkıştırıldık. Ajanstan aktaralım: “Mardin Kıllıt Köyü'ndeki Mor Yuhanon Dilimiyo Süryani Kilisesi'nde bir grup toplu meditasyon seansı yaptı. Yoga eğitmeni Seda Deliormanlı'nın düzenlediği seansa Süryani cemaati üyeleri tepki gösterdi. Tepkiler sonrası açıklama yapan Deliorman, “Mor Yuhanon kilisesi ve incittiğim herkesten özür dilerim. Tüm izinleri aldıktan sonra gerçekleştirdiğimiz kısa yoga çalışmasının bir kişiyi dahi rahatsız edeceğini tahmin etseydim asla yapmazdım.” dedi.” Tümüyle kendilerinin tapulu malı olarak gördükleri gayrimüslimin haklarını talan edip, üstünde tepinen bir ülkede olması muhtemel ilericilik ancak böyle bir acizlikle çıkagelir, gelmiştir de. Aşağı yukarı on sekizinci yüzyıldan bu yana ayakta kalmayı başarabilen bir tarihsel / bellek mekanı, daha sonrasında da Süryaniler nezdinde, tüm Hristiyanlar için belirli bir kutsallığı barındıran, tıpkı ol Müslüman komşuların yaşattıkları camiler gibi bir Allah’ın evi kılınmış mekanlardan birisi böyle meditasyon, yoga etkinliğine sahne kılınır. Gerisi zaten hep bildik hikayedir. Biz sizlerin rencide olabileceğinizi ne bilelim bahisleri. Kilise kalıtı, çevresinde görevli olanı kandırmakla çıkagelen bir şarlatanlık, sosyal medya üstünden verilen tepkiler olmasa ne Vakıflar genel müdürlüğü, ne Kültür ve Turizm bakanlığından bir karşı hamle, soruşturma hali. İçler acısı olan bir biçimde topraklarından öz yurtlarından silinmek istenen insanların yaşamlarına dair hiçbir bilgiye sahip olmayan bir toplumun var edilebilmiş olmasıdır mesele. Deliorman nam sosyal medya şaklabanı bir zatın dahi kendi isteği doğrultusunda kurabildiği denklemlerle, bir dini mabedin ortasında bir seans meditasyon yapma hakkını kendisinde görebilmesidir mesele. İçler acısı olan azınlık olarak bildirilmeyen Süryani (Asuri, Keldani, Arami) halkının var ettiği, ayakta tutmaya çalıştığı belleğine de büyük bir saygısızlık ancak sosyal medya tepkilerinin birilerinin kulaklarına çalınmasıyla mümkün olur. Dönüp dolaşıp, demokrasiden, eşitlikten, hakkaniyetten bahsederken, medeniyetlerin buluşmasından dem vurulurken ortaya çıkan ucuz tahakkümün, kötülükle hemhal Türklük imgesinin var ettiği o her yerler bizim anlayışının (istediğimizi yaparız!) ifşası dışında elde kalan şey koca bir hiç olur. Kim verecektir ki hesabını!”
08 Aralık: Suriye’de Rejim Düştü!
“Cihatçı yanlısı olmayan, Kürtler, Süryaniler, Ermeniler, Keldaniler, Kıptiler, Arap Aleviler (Nusayriler), Maruniler, Dürziler ve benzeri kadim halkların birlikte yaşam iradesini savuna geldikleri sahne neye evrilecektir? Dahası tam da bugün baş efendinin isteği doğrultusunda Halep, Humus, Şam diye ilerlemişken cihatçı çetelerin var edeceği en ufak bir kıvılcımın, ortaya bunca ekilmiş nefretin yanında, Türkiye’de kimi medya organlarında, bizatihi iletişim başkanlığı eliyle savunulan evini savunan insanları terörist, halen Kobane, Menbiç, Rakka, Deyr Ez Zor, Qamişlo gibi koca bir sahanlığı terör yuvası diye bildiren bir akla seza tahayyül karşısında sulhu, yaşamı konuşmak ne zaman söz konusu olacaktır ki? Beşşar Esad gider Ahmet El Şara nam-ı diğer Colani gelirken ya da getirilirken, Suriye’nin hakkının tanzimi, sulhun gerçekten var edilebilmesi ihtimalinin her nasıl söz konusu edilebileceğine dair en ufak bir tahayyül var edilebilecek midir, mesel buradadır. Birbirini sahiden duyabilen, anlayabilen, görebilen çözümü silahta bombada, kırımda, tehcirde, yok etmekte değil kelimelerle bulabilen bir gelecek söz konusu edilecek midir… sahiden?”
22 Aralık: Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin Katledildi
“Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in bildirdikleri, var edilmiş olagelen cerahat sarmalına dönüştürülmek bir biçimde esarete mahkum kılınmak istenen bir yerin / menzilin / duruşun her nasıl imal edildiğini de göstere gelir. Her faaliyeti bir insanlık suçu olagelenlerin, başkalarının evinde var etmeye çalıştıkları yıkıcılık her gün bir bedele dönüştürülür. Daştan ve Bilgin’in kameralarına, yazdıklarına kaydedilmiş olan şey Rojava devriminin, onunla birlikte bütün o menzilde kök salmış bir yaşama tutunma iradesinin, direnişin de köküne kibrit suyu dökmek isteyen zihniyeti de ifşa eder. Katledilmeleri ardından Şişhane’de yapılmak istenen basın açıklamasında da onlarca gazeteci gözaltına alınır. Duraksamayan, sonu hiç gelmeyen bir öteki olgusunu işleyip duran, bir yandan eşitlik derken öte yandan cürmün ta kendisine arka çıkan zorbalıkla yoluna devam diyen ülke canlı yayınlarda aktarılır. Anlatılanla hakikatin arasındaki farklılık bir kere daha, bir asırdan uzunca bir zaman sonrasında yeniden hayat memat mücadelesinin nasıl da zorunlu ikilemler, süreğen bir tehdit, ardışık bir varlığı sorgulama tahayyülleriyle birlikte zehirlenmek istendiğini göstere gelir. Barışmaktan imtinayla kaçınan bir devletin, komşusu, sınırın içi dışı hep bir olana (Kürd, Ezidi, Arap, Süryani, Ermeni ve herkese) vereceği yegane şey daha büyük elem midir! Artık yetmedi mi?”
Görsel: “A Moment” Mural By Millo - Leeuwarden, Netherland for @writersblockmurals
#birikim#söz#anlam#yeni yıl#almanak#z raporu#demokrasi#eşitlik#adalet#kimlikler#azınlıklar#türkiye#karanlık çağ#çocuk hakları#cerahat#akp#dönüşüm#katran karası#hakikat#6-7eylül#rojava#direniş#savaş#ölüm#cihat#yoksunluk#insan101#müştereklerimiz#hayat nereye?#su çürüdü
1 note
·
View note
Photo
Almanya: Esed Rejimi Destekçileri Yargılanacak! Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Suriye’deki iç savaşın devam ettiği günlerde önemli bir açıklama yaptı. Baerbock, Suriye’de rejim karşıtı grupların saldırılarına ma https://bursahabermedya.com/almanya-esed-rejimi-destekcileri-yargilanacak/ #BursaHaberleri #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes