#sorulmaması
Explore tagged Tumblr posts
Text
çalışmadığım süre boyunca en sevmediğim şeylerden bir tanesi sen napıyosun nasılsın gibi soruların sorulmaması, evdeyse insan hiçbir şey yapmaz çünkü ve hatta yorulmaz bile. ee ne var ne yok denir en fazla ve sen de mecburen “napıyım aynı” dersin. insanlara okuduğun kitaptan izlediğin filmlerden edindiğin bilgilerden veya ev işlerinden bahsedemezsin. bu da insanı özellikle alışmış bir insanı kötü hissettirebiliyor. yine de insan kendi iç huzuru varsa tüm bunlara aldırış etmemeyi öğreniyor zamanla.
72 notes
·
View notes
Text
9.sınıfta görsel öğretmenim bir insana asla 2. çocuk ne zaman sorusunun sorulmaması gerektiğini ve bir insanın istediği zaman sevişebileceğini söylemişti. Anlattıkları gayet normal ama 9. Sınıftık sjsjsjsjs
10 notes
·
View notes
Text
"Bir muhabbetin ortasında konuşurken ağlayacağını anladığın an
gülümseyerek odadan çıkmak .. "
Normal zamanda dahi sorulmaması gereken soruları tutup toplumun içinde bayramda sormayın !
17 notes
·
View notes
Text
Bazı erkeklerin kızlara nelerin sorulmaması gerektiğini öğrenmeleri lazım artık.
2 notes
·
View notes
Text
FAMILIAR WIFE // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7,7 Benim puanım: 7
Drama: Familiar Wife (English title) / Wife That I Know (literal title)
Hangul: 아는 와이프
Director: Lee Sang-Yeob
Writer: Yang Hee-Seung
Date: 2018
Genre: Romance / Fantasy / Time Travel
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Ji Sung, Han Ji-Min, Kang Han-Na, Park Hee-Von, Oh Eui-Sik, Lee Jung-Eun, Jang Seung-Jo
Oh My Ghost ve Weightlifting fairy kim book joo dizilerinin yazarından çıkan bu diziye biraz ön yargı ile başladım. Daha önce izlediğim Go Back Couple( Couple on The backtrack) dizisindeki facia ile karşılaşacağımı düşünüyordum. Bir bölüm bakar kapatırım dedim. Belki oyuncuların ve oyunculuklarında farkı vardır, düşündüğüm gibi olmadı. Hala mükemmel bir dizi olduğunu düşünmesem de izlenebilir olduğunu kabul ediyorum.
Cha Joo-Hyuk (Ji Sung) orta düzey bir yaşama sahip iki çocuklu evli bir adamdır. Karısı Seo Woo-Jin (Han Ji-Min) ile lisede tanışmışlar ve evlenmişilerdir. Evlilikleri zaman içerisinde koşuşturma, yaşam mücadelesi ile eziyet haline gelmiştir. İki tarafa da kızmadan izlemek çok zor oldu. Woo-Jin iki çocukla ev işi yapıyor, çocuklara bakıyor ve dışarda çalışıyor. Aynı zamanda annesinin sağlık sorunları ile boğuşuyor. Kendisine zaman ayırmak bir yere dursun kocasından hiçbir destek göremiyor. Joo-Hyuk ise bütün gün iş yerinde ikinci sınıf insan muamelesi görüp, kendisi için hiçbir şey yapamadan ev-iş arasında mekik dokuyor. İki yakın arkadaşı var. Biri ile aynı bankada çalışıyorlar. Karısı aklına dahi gelmeden mecburi iş yemeklerine katılıyor. Arkadaşları ile zaman geçiriyor. Kısacası birbirleri ile bir şey paylaşmayı hayat kavgasından unutuyorlar. Kadının bir süre sonra adama yaklaşımları düşmanca olmaya başlıyor. İltifat duymaya bile tahammülü kalmıyor. Adam ise eve geldiğinde ufak bir güler yüz görmeyince aralarındaki saygı da bir yerde kopuyor. Bir de üzerine üniversitedeki ilk aşkı ile karşılaşmaları, bütün evliliğini sorgulamasına neden oluyor.
Bir akşam Joo-Hyuk perişan bir şekilde eve dönerken metroda yaşlı bir adam ona 2 adet 500won luk demir para veriyor. Bizim paramız ile takriben 5-10 tl gibi bir şeye denk geliyor. Başka yağmurlu bir günde ıssız bir kavşakta paralı geçişe denk geliyor. Geçiş için 500won isteyen gişeye metroda aldığı 500wonlardan birini atınca 2006 altı yılına geri dönüyor. Karısı ile otobüste tesadüfen tanıştıkları anda farklı bir tercih yaparak hiç tanışmadıkları bir gerçeklik yaratıyor. Otobüste gelecekteki karısı yerine o gün üniversitedeki ilk aşkı ile buluşuyor. Ve uyandığında günümüzde bütün gelecek değişmiş oluyor.
Öncelikle hikayenin geçmişte geçmemesini baya beğendim. Bu işleyiş mantığı çok güzel olmuş. Diğer yandan Go Back Couple dizisinde “ÇOCUĞUMUZ NE OLDU!!” sorusunun asla sorulmaması ve bu konunun dizi gidişatını en başından sonuna belirlemesi beni en çok diziden soğutan şey olmuştu. Bu dizide ise daha ilk bölüm sonunda hemen gündeme geldi. Geldi gelmesine ama hiçbir şey değişmedi. Adam iki çocuğunun olmadığı bir gelecekte uyandığında, çocukları için zerre üzülmedi. “Hassiktir! Çocuklarım! Beni asla affetmeyin…” dedi ve konu kapandı. Bir noktada bunu çözüp devam ettiler ama ne kadar tatmin ediciydi tartışılır. Ve dizi devamında bu konu ile ilgili hiçbir geri dönüş olmadı. Cha Joo-Hyuk yeni gerçekliğinde üniversitedeki aşkı Lee Hye-Won (Kang Han-Na ) ile evliydi. Hye-Won inanılmaz zengin ve şımarık bir kadındı. İlk etapta hayal ettiği zengin hayata ve ilgili eşe sahip gibi görünse de hikaye bize aslında güzel görünen şeylerin her zaman güzel olmadığını anlatmaya çalıştı. Adeta “ne istediğine dikkat et, gerçek olabilir” sözü gibi.
O kadar zenginliğe rağmen karakterimiz bankada çalışmaya devam ediyordu. Tek fark iş yerinde el üstünde tutulmasıydı. Aslında Cha Joo-Hyuk hayal ettiği mükemmel hayata kavuşurken, eski karısı da onsuz bir hayatta öncekinden çok daha mutlu, canlı ve hayat doluydu. Bir şekilde Seo Woo-Jin de aynı bankada işe girince yavaş yavaş hikaye enteresan bir hal almaya başladı. Dizide geçmişte yaptığı ufak değişikliklerin sadece kendi hayatını değil, yakın arkadaşlarının da hayatını değiştirmesi hoşuma giden noktalardan biri oldu. Aynı bankada çalıştığı yakın arkadaşı Yoon Jong-Hoo (Jang Seung-Jo) ilk hayatlarında evliydi ve karısını çok seviyordu. Yeni gerçeklikte ise hiç evlenmemiş çapkın bir bekardı. Seo Woo-Jin’in bankada çalışmaya başlaması ile ondan hoşlanmaya başladı. Ve bunu senaryoda öyle tatlı bir şekilde işlediler ki, bir noktada izleyici olarak Seo Woo-Jin’in Yoon Jong-Hoo ile çok daha mutlu olmasını istedim. Diğer yakın arkadaşı Oh Sang-Sik(Oh Eui-Sik) ise yeni gerçeklikte kız kardeşi ile evlenmiş sorumluluk sahibi bir baba olmuştu. Bu değişikliklerin çevresinde de gerçekleşmesi çok hoştu. Bu üçlünün arasındaki bromance’i izlemek, üç erkek toplanıp ağlaşmaları, hepsinin sulu gözlü olması, kadınlar gibi hemen birbirlerine koşmaları çok eğlenceliydi.
Han Ji-Min’i daha önce Hyde Jekyll Me, Our Blues dizilerinde izleyip beğenmiştim ama Ji Sung ile ilk kez tanıştık. Beni hiç rahatsız etmedi, ayılıp bayılmadım ama her halinden profesyonel olduğu belli oluyordu. Yakın arkadaş rolündeki Jang Seung-Jo’yu da ilk kez izledim o da oldukça sevimliydi. Diğer yakın arkadaş Oh Eui-Sik ise her dizide karşıma çıkan izlediğim 9 farklı dizide oynamış bir oyuncu. Hani hep orada olduğunu bildiğiniz komşu gibi. Kemik kadronun dışında ofis çalışanları rolünde de oldukça yetenekli Son Jong-Hak, Park Won-Sang ve Kim Soo-Jin gibi oyuncular vardı. Our Blues’un çılgın Eun-Hui’si Lee Jung-Eun ise burada anne rolündeydi. Kısacası kadro çok iyiydi.
Bazı mantıksız noktalar olsa da hikayenin gidişatını, işlenişini beğendim. Bu gidişat içerisindeki verilmeye çalışılan mesajları da beğendim. Dizinin kendi içinde bir derdi vardı, bu diziyi diğer benzerlerinden kopartıyordu. Geçmişe gidip değiştirip tekrar günümüzde devam etmesi ile yüksek dozda başlangıç yaptıktan sonra modunun düşmesini bekledim ama sürekli hikaye dinç kalmayı başardı. Vee sonlara doğru gelen konuk oyuncular.. Kang Ki-Young ve Cho Jung-Seok… Kang Ki-Young’u görünce çok mutlu oldum. Kendisi bir çok dizinin yan rol kadrosunu parsellemiş, gönlümüze tahtını yapmış bir oyuncu. Açıkçası başrolde görmek ister miyim ben bile emin değilim. Onu olduğu yerde seviyorum. Cho Jung-Seok 😊 , şephunnim. Oh my Ghost’un şefi Cho Jung-Seok’u burada da yine şef olarak karşımıza çıkıyor. Hospital playlistte doktor olarak seyretmekten inanılmaz keyif alsam da şef olarak görmeyi de özlemişim. Hoş bir sürprizdi.
Final için ise yorumum şöyle ki, güzel toparladılar. Zorlamamışlar, aksine akışına bırakmışlar. Çocuklar mevzusu tabi ki yine havada kaldı. Adamın birinci bölümde aklına gelip “hadi be” demesinden daha hallice kadın hiç yorum yapmadı. Ama ona da bir yere kadar hak verdim. Kadın geçmişte çocuklarının olduğunu bilse de onu yaşamadı. Hiç sahip olmadığı bir duygu için yorum yapmaması gayet normal diyebiliriz. Tek havada kalan konu ofis çiftlerine bir son yazılmamış olmasıydı. Birde bankada berber çalıştığı arkadaşının ilk bölümde evli olduğunu söylemiştim. Dizi boyunca hiç kadroya dahil olmadı. Bu kadar bütün hayatını beraber geçirdiğin bir grup arkadaşın varsa, karını da bu ortama dahil edersin. Ama nedense onun eşini hiç görmedik.
OST:
SF9 - Love me Again
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
#Familiar Wife#dizi#kdrama#inceleme#eleştiri#yorum#Ji Sung#Han Ji-Min#Kang Han-Na#Park Hee-Von#Oh Eui-Sik#Lee Jung-Eun#Jang Seung-Jo
2 notes
·
View notes
Text
Buraya ilk geldiğimde kendime bir "nickname" bulmam gerektiğinde ve bu sayfaya ilk yazdığımda burada "okyanus" veya "bulut"ile ilgili kendisine isim veren benden başka gördüğüm başka hiç blok yoktu.
Bu uygulamanın isminden ilk haberdar olduğumda bozuk telefonumun kitap okuma uygulamasında "3391 kilometre serisi"vardı.
Onu okuyordum.
Daha sonra kitabı bitirdikten çok ama çok aylar sonra buraya geldim.Pek çoğunun "Ege'sini bulmayı hayal ettiğini biliyorum" ama kessinlikle hiç öyle bir beklentim olmadı.
Düşüncelerin ruhumun içinin en içinden bu sayfaya dolması gibi bir hisle günyüzüne vurmam gereken çok şey vardı diye buraya geldim.
Yazdım yazdım yazdım paylaştım
Îlk zamanlardaki etkileşim çok güzeldi ama tepkiler garipti.
"Ne yaşadın sen?"diye soru soranlarınız oldu
"Kalemin çok güzel" diyenleriniz oldu
Bazen sorulmaması gereken soruların sorulduğu anlar ve zamanlar oldu bazende ki çoğunlukla kimseler yoktu kimseler olmamaya başladı bunu önemsemedim.
Yazılarımı kaldırdım bende sebebi ise hisse düşünceye dair ne varsa onları paylaşıp gerçekten bir şekilde yollarımın kesişeceği insanlar beni blokta silmediklerimden veya bir şekilde hayattan bulabiliceklerdi ben buna inandım.
Öyle yani buraya gelmemin hikayesi bu.
Buraya gelmemin ilerleyişi ise bambaşka peki ya burada olmamın sonu ne olacak?
1 note
·
View note
Photo
Kör olmak isteyene sorulmaması gereken bir soru
Source: @pandly
175K notes
·
View notes
Text
Bursa geçmişiyle sınıfta kaldı! Afetin faturası kime kesilmeli?
https://pazaryerigundem.com/haber/181423/bursa-gecmisiyle-sinifta-kaldi-afetin-faturasi-kime-kesilmeli/
Bursa geçmişiyle sınıfta kaldı! Afetin faturası kime kesilmeli?
Gazeteci Yazar Mesut Demir, Bursa’da dün yaşanan sel afetiyle ilgili Odunluk Metrosu’nun Venedik’e dönmesi, kanalizasyonların taşmasıyla ilgili kaleme aldığı yazısında Bursa’nın geçmişiyle sınıfta kaldığına vurgu yaptı.
BURSA (İGFA) – Gazeteci Yazar Mesut Demir‘in yazısı…
Bursa geçmişiyle sınıfta kaldı! Afetin faturası kime kesilmeli?
Dün Bursa için yarım saatlik süreçte kara gün yaşadı.
Yaşayan afette 30 dakikada metrekare başına 41 kilogram yağış düştü. Küresel iklim krizinin etkisi Bursa’da ciddi şekilde hissedildi.
Bursa merkezdeki birkaç caddede kanalizasyonlar taştı, Odunluk Metrosu adeta Venedik’e döndü.
Alt yapı eksikliği gözler önüne bir kez daha serildi.
Batçıklar göle döndü, işyerlerini su bastı, esnaf kendi imkanlarıyla mücadele etmeye çalıştı.
Belediye ekipleri seferber oldu.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, şehir dışı programını iptal ederek Bursa’da görevinin başına geçti.
Bursa Valisi Mahmut Demirtaş, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Burulaş Genel Müdürü Fahrettin Beşli, BUSKİ Genel Müdürü Güngör Gülenç, Venedik’e dönen Odunluk Metrosu’nda incelemelerde bulundu.
Metroyu kullanamayan vatandaşlar, yollarda otobüs beklemek zorunda kaldı.
Ek otobüs seferi eksikliği nedeniyle vatandaşlar mağdur oldu.
Derken…
Siyasiler harekete geçti sosyal medya üzerinden…
Suçu birbirlerine atmaya başladılar.
Sorunun temeline inmemiz gerekiyor.
Odunluk Metrosu, hangi mühendisler tarafından çizildi ve yapıldı?
4 Kasım 2021’de açılan Odunluk Metrosu, önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş döneminde yapılmış!
Bir metro düşünün, bu tür bir afete karşı yetersiz.
Mühendislerden tutun, o projeye kim imza attıysa hepsi sorumlu.
“Ben belediye başkanlığı yaptım, benim dönemim bitti” ile bu işler yürümüyor, yürümemeli.
On binlerce insanın mağdur edildiği olayın sorumluları kimse ortaya çıkarılmalı, hesap sorulmalı.
Ülkemizin en büyük sorunu denetim mekanizmasının çalışmaması ve yaşanan mağduriyetlerde hesap sorulmaması.
Yine…
Bazı caddelerde kanalizasyonlar taştı, alt yapı yetersizliğinden kaynaklı yağmursuyu kanallarının yetersiz kaldığı bir kez daha gözler önüne serildi.
Yıllardır bütçe yöneten belediye başkanları, hiç mi bütçe ayırmadı alt yapıya?
Milyarlarca lirayı yöneten belediye başkanları, ego yapıp hizmet verilecek yere “Para yok” diyerek borçlardan elde edilen paraları nereye harcadı?
Kimlere nasıl peşkeş çekildi?
Belediyeden çıkan paranın nasıl ne şekilde çıktığı kayıt altında değil mi?
Yerel seçim sürecinde büyük yolsuzluk olarak ortaya çıkan BUSKİ’de soruşturma yapılmadı mı?
Bu işlerin üzerine gidilmesi gerekmiyor mu?
BUSKİ’de yolsuzluk iddiaları henüz 6 ay bile olmamışken, BUSKİ Genel Müdürü başta olmak üzere sorumlular halen neden görevde tutuluyor?
Gibi birçok soru işareti kafamızın bir köşesinde duruyor.
Gelelim dün yaşanan afete…
Yaşanan afetten dolayı göle dönen Bursa’da, bu durumdan kim ya da kimler sorumlu?
Henüz 3 aydan buyana görevde olan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i sorumlu tutarsanız insanlar bir taraflarıyla güler.
Odunluk Metrosu kimin zamanında yapıldı?
Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş döneminde…
Projeye kimler imza attı?
Genel Sekreter, genel sekter yardımcıları, meclis üyeleri, eski Burulaş Genel Müdürü Mehmet Kürşat Çapar, mühendisler…
Altyapı ile ilgili eski Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş Fen İşleri Daire Başkanı, BUSKİ Genel Müdürü, Genel Sekreter, genel sekter yardımcıları, meclis üyeleri sorumlu…
Bu afetin faturasının kesileceği kişiler ortada…
Zarar-ziyan, mağduriyet varsa ortada, bunun hesabının sorulması gerekiyor.
Yeni gelene değil, geçmişte yapmayan, yanlış yapanlardan hesap sorulmalı…
Allah, Bursamıza ve ülkemize kaldıramayacağımız afetler vermesin.
Sağlıklı ve esen kalın…
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Note
ne seni fazla tahrik eder?
ne seni fazla tahrik eder diye sorulmaması🎀
0 notes
Text
AV. İRFAN SÖNMEZ’İN KALEMİNDEN
Yanardağ’ın tutuklanması…
Yanardağ’ın ne dediği açık, özet olarak; “Öcalan serbest bırak��lmalıdır” dedi. Yargı, Yanardağ’ın sözlerini suçluyu övmek ve terör örgütüne yardım olarak değerlendirdi. Sadece -suçluyu övmek- olarak değerlendirse, muhtemelen bir tutuklama olmayacaktı. 14 Mayıs seçimlerinde Erdoğan’ın tek silahı muhalefeti PKK/HDP ile özdeşleştirmekti. Sahada bu propagandanın ne kadar etkili olduğuna bizzat tanık olduk. Cumhur İttifakı zaferini iyi yönetime değil, PKK/HDP’nin varlığına borçlu. Seçimi Cumhur İttifakı değil, PKK karşıtlığı kazandı. Bu gerçeğe rağmen bazılarının hala seçim sonuçlarından yeterli dersler çıkarmadığı anlaşılıyor. Sn Erdoğan’ın iddialarını doğrulamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu aymazlığın da, Yanardağ’ın sözlerinin de savunulacak tarafı yok. Öcalan’ın yaşlılığına vurgu yapan beyanlar ne kadar yanlışsa, Yanardağ’ın sözlerini şiddet unsuru içermeyen fikir açıklaması olarak görmek de o kadar yanlış. Abimael Guzman, takma adıyla başkan Gonzalo, Maocu Peru Aydınlık Yol hareketinin lideriydi. 1992’de yakalandı, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.2021 yılında 86 yaşında ölünceye kadar bir deniz üssünde tam 29 yıl tutuklu kaldı.Kimse çok yaşlı, tahliye edelim demedi. On binlerce insanın hayatına mal olan eylemlerinin bedelini hayatı ile ödedi. Bir dönemin en önemli teröristi Çakal Carlos 1994 yılında Sudan’da yakalandı.2007’den beri Fransa’da bir cezaevinde hücrede kalıyor. Yetmiş beş yaşında ve 29 yıldır tutuklu olmasına rağmen kimse serbest bırakılsın diye kampanya yürütmüyor. Öcalan’ın yaşı üzerinden algı oluşturmaya çalışanlar nedense seksenli yaşlarında cezaevinde olan diğer tutukluları görmüyorlar. Mesela 28 Şubat’tan hüküm giyenlerin neredeyse tamamı 80’li yaşlarında. Anlaşılacağı gibi dertleri yaşlılık değil, dertleri Öcalan’ı kurtarıp Örgüt’e oksijen vermek. Tutuklamayı, “Yanardağ’ın sözlerine de karşıyız tutuklanmasına da karşıyız”diyerek eleştirenler de oldu. Söz yanlışsa tutuklamaya karşı olmanın anlamı yok. Tutuklamaya karşı olmak için önce sözlerin suç kapsamına girmediğine inanmak gerekir.Bu basit fikir açıklaması değil, bir sözün içeriğinde direk şiddet içermesi gerekmez, bir de dolaylı şiddet var. PKK ve Öcalan şiddeti yöntem olarak benimseyen bir örgüt değil mi? Onun liderinin tahliyesini istemek sonunda o şiddet örgütüne destek kapsamına girmez mi? Söze(suça) karşıyım, ama cezaya da karşıyım bir tavır değil.Bu hem nalına hem mıhına vurmaktır. Oysa hukuk nettir, hem nalına hem mıhına vurmaz. Bir de benzer ifadeler kullanan AKP’lilerin yargının ilgi alanına girmemesini gerekçe göstererek onlara dokunulmadığına göre, Yanardağ’a da dokunulmamalıydı diyenler var. Bu savunma biçiminin abukluğu şuradan belli: Başkalarının işlediği suç, sizin işlediğiniz suçun ne gerekçesi ne bahanesi olabilir. Hırsızlardan, yağmacılardan hesap sorulmuyor diye bizim de hırsızlık yapmamız meşru olur mu? Onlardan hesap sorulmaması yanlış, onlardan hesap sorulmadığına göre bizden de sorulmasın demek daha yanlış. Hukuk devleti, hukuk ihlallerinde ayırım yapmaz, sadece zamanını kollar. Dün hesap vermeyenler de -şartları oluştuğu gün- hesabını verirler.Yargı bağımsızlığını, Kuvvetler Ayrılığını boşuna mı istiyoruz. Karamsarlığa gerek yok,sıra “PKK terör örgütü değildir, Öcalan’a sayın denilmesini, PKK pankartı taşınmasını biz suç olmaktan çıkardık” diyenlere de gelecek. Bekleyin,görün… Read the full article
0 notes
Text
Trans Kadınlara Sorulmaması Gereken Sorular'ın yer aldığı aşağıdaki liste sıradan, hepsi soru ve aslında "tehlikeli". İyi bir potansiyel öncül isyanının birkaç dakika içinde mahvolmasını kesinlikle önler.
05312921467📲
9 notes
·
View notes
Note
Ne gibi bir sağlık problemin var ki sağlık işleri sorusuna dayanarak soruyorum. Buradan sorulmaması gereken bir soru belki ama merak ettim.
Çok önemli bişey değil ya
10 notes
·
View notes
Text
“bir düşünce besleyenler”... bu cümle, dünden beri zihnime şu yüzden oturdu kaldı:
dün muhteşem güzel bir köpek sevdim, hatta saatin ve çakırkeyifliğin etkisiyle sokak ortasında belki biraz da boğuştuk, ve belki boğuşurken birbirimizi kararınca ısırdık da.
bu boğuşma bittikten sonra sahibine köpeğinin kaç yaşında olduğunu sordum. aslında üzerinde çok da düşünülmüş bir soru değildi, işte.. sadece köpeğin insan-yaşı ile kaç yaşında olduğunu merak etmiştim.
köpeğin sahibi -aslında hayvan besleyenler birbirlerine pek böyle kaç yaşında diye sormazlar dedi-
anladım. köpek yaşlıcaydı. kaç yaşında diye sormak, ne bileyim.. çok çok yaşlı ananesi olan bir kişiye, kaç yaşında? yani sence ne kadar daha ömrü kalmıştır gibi bir soru olmuştu.
şimdi bugün, bir düşünce besleyenlere de böyle bir sorunun sorulmaması gerektiğini düşünüyorum.
bu düşüncenin, bu umudun ölmesine sizce ne kadar kaldı? diye sormaya hakkımız herhalde yoktur-
(ama sarhoşken o düşünceyle sokak ortasında boğuşmaya ve birbirinizi kararınca ısırmaya da hakkınız pekala vardır.)
33 notes
·
View notes
Text
KISS SIXTH SENSE // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7 Benim Puanım: 7
Drama: Kiss Sixth Sense
Hangul: 키스 식스 센스
Director: Nam Ki-Hoon
Writer: Gatnyeo (web novel), Jeon Yoo-Ri
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Yoon Kye-Sang , Seo Ji-Hye, Kim Ji-Suk, Hwang Bo-Ra, Lee Joo-Yeon, Tae In-Ho
12 bölümlük mini seri olan Kiss sixth Sense çerezlik bir diziydi. Herhangi bir temele dayanmayan, en başından mantık aranmaması gereken fantastik temellere oturtulmuş bir hikaye örgüsü vardı. Hong Ye-Sool (Seo Ji-Hye) isimli hanım kızımız reklam sektöründe bir firmada proje/hesap yöneticisi olarak ekip-1 in yönetiyordu. Farklı ekiplerden oluşan firmada ekip müdürü ve ekip yöneticisi gibi bir hiyerarşi var. Ye-Sool’un müdürü Cha Min-Hu (Yoon Kye-Sang ) alanında ismini duyurmuş, çok katı ve kuralcı biridir. Yine farklı bir iş kolu olduğu için ondan bahsederek başladım.
Dizinin değişik bir sektör içinde geçmesini sevdim. Arka planda bir reklam filminin çekim aşamalarını izlediğimizi söyleyebilirim. Yönetmen seçiminden, kıyafetlere, kullanılacak mekanlardan oyuncusuna kadar sorumlu olan bir iş kolu ve yolculuk izledik. Tabi ki, dizinin konusu bu değildi. Bu kısım sadece arka planda karakterlerin oyun alanıydı. Dizi; Hong Ye-Sool ve Cha Min-Hu arasında geçiyor. Fantastik tarafına gelecek olursak, Ye-Sool küçüklüğünden beri nedenini bilmediği bir şekilde dudağı başka insana değdiği zaman geleceği görüyor. Bu sadece öpüşmek anlamında da değil, yanlışlıkla saçını savuran birinin saç teli ya da konuşmasını engellemek için ağzını kapatan bir el olabilir. Garip bir şekilde bu gelecekleri kabul etmiş, engellemek ya da değiştirmek için hiçbir şey yapmadan kabullenerek yaşıyor.
Cha Min-Hu ise yine küçükken geçirdiği bir kaza sonucunda asla neden olduğunu bilmediğimiz bir şekilde insan üstü duyulara sahip olmuş. 1 km içindeki her şeyi duyabiliyor, çok uzağı görebiliyor. Biriyle öpüştüğünde ise ateşi çıkıyor ve kulakları çok daha hassaslaşıyor. Ateşlenip yataklara düşüyor. Yani neden sonuç ilişkisi olmadan başlayan bir hikaye. Durum böyleyken Ye-Sool sette çalışırlarken ayağı takılıp patronunun üzerine düşünce dudak dudağa yapışıveriyorlar.
Cha Min-Hu olay sonrasında hastalanacağını bildiği için hemen oradan kaçıp kendini kapatıyor. Ye-Sool ise gördüğü gelecek karşısında şoka giriyor. Çünkü geleceklerinde kendisinden nefret ettiği patronu ile yattıklarını görüyor. Fikrimi sorarsanız çıkış noktası eğlenceliydi. Daha çok geleceği görme sahnesi ve olaylar izlemek isterdim. Ama ne yazık ki bu yatma yatmama mevzusuna o kadar takıldılar ki, sadece bunun etrafında döndü. Bir noktada “hiçbir şey göründüğü gibi değildir, peşin hükümlü olmayın” şeklinde klasik bir mesaj içerse de ben kendi adıma bu mesajı da çok sevdim.
Açıkçası dizide parlayan bir oyuncu yoktu. Başrol erkek oyuncu Yoon Kye-Sang, Chocolate dizisinde de beni çok etkilememişti. Bu dizide de kendisinin başrol için çok uygun olmadığını düşündüm. Çift olarak çok rahatsız emiyordu ama genel olarak hiçbir oyuncu dizide başrol gibi değildi.
Her ne kadar oyunculuklar çok doğal olsa da klişeleri eklemeyi de unutmamışlar. Kore dizilerinin “küçükken tanıştık” klişesi yine gözümüze sokuldu. Dizinin kimyası ile ilgili seyirciyi tatmin eden bir açıklama yapılmıyor, beklemeyin. Fantastik başlıyor fantastik bitiyor. Neden, nasıl diye sorulmaması gerekiyor. Ve finale doğru… asla nedenini anlamadığım ve diziye asla uymayan bir aksiyon sokuldu. 8.bölümden sonra 4 bölüm boyunca anlamsız bir gerilim yaşadık. Neden diye bağıra bağıra izledim. 12 bölümlük mini seri 8 bölümlük gerçekten mini bir dizi olabilirdi. Bütün konular bitince bir anda oyuncular kaçmaya kovalamaya başladı. Kan, ihtiras, gizem… Ne diyeyim bilemiyorum. Aşırı gereksizdi. Karakter gelişimi de son derece kötüydü bu arada. Dizinin ilk bölümlerindeki o otoriter, katı patron bir anda değişti. Neden yoktu. Sebep sonuç yoktu.
Özetle; başlarda bir iki bölüm sonrasında “dizi çok ilginç, sevdim “diye düşünürken; sonlara doğru, “dizi çok zorlama olmuş” fikrine geçiş yaptım. Evet izlenebilir. Beklentiyi düşürüp zaman geçirmek için izleyebilirsiniz. Dayanılmaz bir dizi değildi.
OST:
Suran - Fantasy
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
#Kiss Sixth Sense#kdrama#dizi#inceleme#eleştiri#yorum#Yoon Kye-Sang#Seo Ji-Hye#Kim Ji-Suk#Hwang Bo-Ra#Lee Joo-Yeon#Tae In-Ho
0 notes