Text
ilk gazâmız zaferle sonuçlandı şükür Rabbime 🫠
32 notes
·
View notes
Text
Bu ilk değil! İsrail'in daha önceki işgallerinde neler yaşandı?
İsrail, Lübnan'ı daha önce kaç kez işgal etti, önceki işgallerde neler yaşandı? Uzmanlar son savaş hakkında ne düşünüyor?
İsrail, komşusu Lübnan’ı günlerce bombalamasının ve Hizbullah’a yönelik saldırılar gerçekleştirmesinin ardından şimdi de Lübnan'a kara harekâtı başlattı. Böyle bir saldırı ilk kez gerçekleşmiyor ve önceki saldırılar net bir sonuç ortaya çıkarmadı.
Peki daha önceki İsrail işgallerinde neler yaşandı?
1978: İLK İŞGAL
İsrail devletinin 1948’te kurulmasından sonra Lübnan, Filistinli mültecilerin sığındığı ilk adres oldu. Lübnan’a sığınan mülteciler arasında Filistin Kurtuluş Örgütü'nün üyeleri de vardı. FKÖ üyeleri ile İsrail güçleri arasında çıkan çatışmalar sonrası İsrail ilk kez 1978’de Lübnan'ı işgal etti.
İsrail g��çleri Lübnan’ın güneyine girdi ve iki ay sonra çekildi. Komşu Lübnan’da bir tampon bölge oluşturdular ve 2000 yılına kadar orada kaldılar. Bu ilk işgalde Lübnan’da 2000 savaşçı ve sivil öldü. İsrail tarafında ise 18 asker hayatını kaybetti.
1982: EN BÜYÜK İŞGAL
İsrail’in Lübnan’daki en büyük operasyonu 1982’de Lübnan İç Savaşı sırasında gerçekleşti. Binlerce İsrail askeri yüzlerce tank ve zırhlı araç eşliğinde sınırı geçti.
İsrail güçleri birden fazla cepheden hücum etti ve bir hafta içinde başkent Beyrut'un dış mahallelerine ulaştı.
Saldırı sırasında İsrail birlikleri yine Filistinli mültecileri katletti.
İsrail tankları Beyrut sokaklarında. Eylül 1982/AP
İsrail üç ay sonra geri çekilerek Lübnan içinde bir tampon bölge oluşturdu. Lübnan tarafında, çoğunluğu sivil olmak üzere yaklaşık 20.000 kişi öldürüldü. İsrail tarafında ise 654 asker öldü.
Filistin lideri Yaser Arafat Batı Beyrut'ta İsrail saldırısının hasarını inceliyor. 1982/AP
1996: YENİ BİR DÜŞMAN
İsrail’in 1982’deki işgali Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ülkeden ayrılmasıyla sonuçlandı, FKÖ merkezini Lübnan’dan Tunus’a taşıdı. Fakat bunun ardından Hizbullah kuruldu.
İsrail güçleri Nisan 1996'da grubun roket saldırılarına yanıt olarak ilk kez Hizbullah'a karşı harekete geçti. Saldırılar, iki haftadan biraz fazla sürdü. Yine siviller acı çekti, Lübnan tarafında 13 Hizbullah üyesi ve 250'ye kadar sivil öldürüldü. İsrail hi��bir kayıp vermedi.
İsrail ve Hizbullah karşılıklı saldırılara devam etti. Hizbullah İsrail’e roket saldırıları düzenlerken, İsrail ordusu bombardımanda bulundu.
2006: 34 GÜN SÜREN SAVAŞ
2006 yılının Haziran ayında Hizbullah sınırın ötesindeki İsrail kasabalarını topçu ateşine tutmanın yanı sıra, sınırı geçti, sekiz İsrail askerini öldürdü ve ikisini rehin aldı.
İsrail ise büyük hava saldırıları ve topçu ateşi ile Lübnan’ın genelini hedef aldı, hava ve deniz ablukası uyguladı, Lübnan’ın güneyine de karadan müdahale etti.
Savaş 34 gün sürdü ve ateşkesle sonuçlandı.
Lübnan’da 1191 kişi öldü, çoğu sivildi. İsrail tarafında ise 121 asker ve 44 sivil öldü.
BU KEZ NE OLACAK? UZMANLAR NE DİYOR?
BBC'nin Uluslararası Haberler Editörü Jeremy Bowen'a göre İsrail'in Hizbullah'a karşı saldırıları iki ülke arasındaki dengeyi şimdilik değiştirdi.
İsrailli askeri uzman Yoav Stern BBC'ye yaptığı açıklamada, 1982'deki gibi topyekun bir işgal değil, 2006'daki gibi sınırlı bir işgalin söz konusu olacağını söyledi.
ÇABUK ÇEKİLME İHTİMALİ VAR
Stern ayrıca, Hizbullah'ın uzun süredir Lübnan'ın güneyindeki kasabalarda konuşlu olduğunu ve bu durumun da İsrail'in bu kasabaları işgal ettikten sonra çabucak çekilme ihtimalini önlediğini söylüyor ancak Lübnan'daki senaryo çok daha zorlu olabilir.
HİZBULLAH HAMAS DEĞİL
Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden Profesör Amin Saikal "Hizbullah Hamas değil. Hasar aldı ama çok iyi silahlanmış ve stratejik olarak konuşlanmış durumda" diyor.
"Hizbullah, İsrail işgaline karşı sonsuz bir direniş gösterebilir. Bu da İsrail için büyük insan ve malzeme kaybı anlamına gelebilir."
Jeremy Bowen ise İsrail'in hala Gazze'deki saldırılarının başlıca amaçlarından birini gerçekleştiremediğine dikkat çekiyor.
"Hizbullah'ın Güney Lübnan'da büyük bir tüneller ağı ve tesisleri var. Gazze'ye girdiklerinde amaçlarından biri Hamas'ın tünel ağını yok etmekti ve bir yıl sonra bunu hala başaramadılar."
Kaynak:hürriyet.com...
35 notes
·
View notes
Text
ve yine aynı sonuçlandı;gitmek isteyeni bırakın,gitsin.
159 notes
·
View notes
Text
sesli düşünce -KRALİÇE-
Zihnimin çöpünü dökme ihtiyacı hissettiğim anlardayım yine. Bakalım ne yazacağım;
Pierre-Paul Grasse, Fransız bir zoolog. Onu tanımamı sağlayan aslında ''stigmergy'' kavramı oldu. Bu kavram, karıncalar üzerinde var olduğu düşünülen komuta ve hiyerarşi ağının yok olduğunu öne sürüyor. Kraliçenin, kolonide yaşayan tüm karıncalar ve onların çalışma disiplinleri içinde merkezi sosyal bir görevinin olduğu düşünülüyordu. ''Stigmergy'' kavramı, bu önermeye reddiyede bulunuyor. Karıncalar yol aldıklarında, geride feromon izi bırakıyorlar. Bu aslında bir çeşit veri aktarımıdır. Arkadan gelen karıncalar, kraliçe komutasına göre değil, feromon izinin yoğun olduğu verisine göre hareket ediyorlar. Feromon verisine, kraliçeden bağımsız cevap veriyorlar!
Bunu kendi kolonimiz içerisinde değerlendirmemiz gerektiği düşüncesindeyim! Sizce toplumsal koordinasyonumuz bir kraliçenin hiyerarşik düzende aşağıya doğru bildirdiği buyruklarla mı sağlanıyor? Yoksa bizim ardımızda bıraktığımız feromon(veri), koordine olabilmemiz için gereken derinlik ve muhteviyatı içeriyor mu? Kitabın ortasından konuşalım. Korkulan şey, sosyal çevremiz içinde ardında feromon(veri) bırakan bireylerin sayılarının artmasıdır! Eğitim bu sebeple her iktidarın ilk elini attığı alandır! Amerika'nın keşfi ile başlayan, kapitalizmin doğuşu ile devam eden geniş süreçte, insanlığa en çok satılan kavram nedir?
Küreselleşme-Globalleşme!
Küreselleşme sadece ürünlerin alışverişinden doğacak bir bütünleşme halini idealize etmez. Fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin de idealize edilen bütünleşmeye dahil olmasını amaçlar! 15.yy'da başlayıp, 19.yy'a kadar süren insan mülkçülüğü, yani kölelik başka ne olabilir? Sırtınızda şakırdayan kırbacınız yoksa, zihninizi hırpalayan internetiniz de mi yok? Blockchain gibi teknolojilerin, iddiasının kökü işte tam olarak bu açmazdan filizleniyor. Bireysel kullanıcılık, küresel hesap defteri, merkeziyetsizlik vs.. Aslında bunların pek çoğu bir paradoks. Bununla ilgili bir yazı yazmış olmalıyım. Lakin bu alan başka bir tartışma konusu.
Geçtiğimiz yıllarda karşılaştığımız süreçlere bir de bu pencereden bakmalıyız. Bir örnek üzerinde çalışalım. 29 Kasım 2010'da WikiLeaks belgeleri hemen herkesin eşim sağlayabileceği arama motorlarına ve internet sağlayıcı IP adreslerinin ulaşımına düştü(açıldı). Hükümetlerin bu durum karşısında gösterdikleri reaksiyon ve belgelerin eşime açılmasının sonuçları neydi?
Belgelere erişimin kesilmesi çalışması karşılığında, yüzlerce ayna site oluşturularak erişimin devam etmesi sağladı. Belgeler, Tunus hükümetindeki yolsuzluk düzenine dair pek çok detayı da içinde barındırıyordu. Tunuslu bir hükümet yetkisinin bir sebze satıcısı olan Mohamed Bouazizi'ye attığı tokat, Mohamed Bouazizi'nin protesto için kendini ateşe vermesiyle sonuçlandı. Bir tokat ve protesto, Tunus halkının ayaklanmasına ve bu ayaklanma 23 yıllık iktidar sahibi Zeynel Abidin Bin Ali'nin ülkeden kaçmasıyla sonuçlandı. Bu hareketin enerjisi Londra, Amsterdam, İspanya, Yunanistan, İsrail ve Wall Street'e kadar pek çok ülkeyi ilgilendiren bir sonuç doğurdu! Mısır, interneti kapayarak belgelere olan erişimi durdurmaya çalıştı. Bu örnekler şunun için;
Bunların hepsi üzerine teoriler üretilebilir, tartışılabilir lakin bir bilgi açığının Kraliçe kontrolü altındaki koloninin bağımsız hareket etmesini sağlayacak potansiyeli barındırabileceğini görmemiz açısından öğretici oldu.
Eğer feromon(veri) izi bırakarak yaşıyorsanız, önce sizi feromon(veri) izinin günah olduğuna, işe yaramaz olduğuna, gereksiz olduğuna, toplum için faydasız olduğuna inandırdıkları kitleye boğdururlar! O kitle pek çokları için yeterlidir. Lakin bir talihin ya da stratejik düşünme kabiliyetinin ürünü olarak bu saldırıdan kurtulursanız, devlet bu işi üzerine belgeseller çekilecek kadar romantik bir şekilde halledebilir!!!
İyi toplum, doğru bireyselleşmeden geçer!
Aksi halde ortaya çıkacak olan yığındır, kalabalıktır, kitledir, kabiledir...
Sağlıcakla..
7 notes
·
View notes
Text
bugün dernekte toplantı masasında arkadaşlarla istişare ederken bir yandan da gruba bakıyorum, annem sedyede ameliyata hazırlanıyor götürülüyor vs.. her kare bizim için paylaşılıyor. hayati tehlikesi olan bir ameliyat olmasa da içim titriyor, orda olmak istiyorum, önüme düşen fotoğraflar videolar, onların bekleyişleri derken toplantı masasında içime ağlamam dışavurumla sonuçlandı. kafamı ellerimin arasına alıp gözyaşlarımı saklarken ifşa oldum. hepsi gurbetin getirdiği hüzünden.. şükür ki her şey yolunda. elhamdülillah
20 notes
·
View notes
Text
|23.03.23
nefiss yumuş yumuş bir portakallı kek denemesi başarıyla sonuçlandı. anne kız keyfini çıkarıyoruz 🍊🧡
107 notes
·
View notes
Text
Daha sık yoga yapmama vesile olur diye matımı ortada bırakmam yalnızca daha fazla tırmalanmasıyla sonuçlandı. Hayaller hayatlar.
16 notes
·
View notes
Text
Heaven Official's Blessing Revize edilmiş versiyon, kitap 1 bölüm 3 - Hayalet gelini alıyor, Veliaht prens gelin arabasına biniyor
…
Tüm kurtları ve binusları boğan Ruoye geriye doğru uçtu ve uysal bir şekilde bileğine sarıldı.
Xie Lian, sonsuz karanlık ve hışırdayan ağaçlardan oluşan bir denizle çevrili arabada sessizce oturuyordu.
Bir anda, herşey sessizliğe boğuldu.
Rüzgârın sesi, ormanın sesi ve iblislerin kükremesi sanki bir şeyden korkuyormuşçasına anında ölüm sessizliğine dönüştü. Daha sonra çok yumuşak sesli bir kıkırdama duydu.
Bu bir erkek olabileceği gibi bir genç de olabilirdi.
Xie lian hiçbir ses çıkarmadan dikleşerek oturdu.
Ruoye sessizce elinin etrafında döndü ve harekete geçmeye hazırlandı. Ziyaretçi masum olmayan bir niyet belirtisi gösterecek olursa eğer, on katı güçle çılgın bir güçle karşı saldırıya geçecekti.
Kim bilebilirdi ki ani bir saldırı ya da öldürme niyetiyle sonuçlanmayacağını, bunun yerine başka bir şeyle sonuçlandı.
Gelin arabasının perdesi biraz açıldı ve parlak kırmızı düğün duvağının altındaki aralıktan Xie Lian ziyaretçinin ona elini uzattığını gördü.
Parmak eklemleri iyice bitişmişti. İnce ve soluk elin üçüncü parmağına, parlak ve canlı bir yakınlık düğümüne benzeyen kırmızı bir ip bağlanmıştı.
Elini vermeli miydi? Yoksa, vermemeliydi?
Xie Lian öylece kaldı, bu şekilde oturmaya devam mı etmesi yoksa paniklemiş bir gelin gibi davranıp çekingen bir şekilde geri çekilmesi mi gerektiğine henüz karar veremiyordu. Ama elin sahibi oldukça sabırlı ve nazikti; Xie Lian hareket etmedi ve o da hareket etmedi, görünüşe göre bir yanıt bekliyordu.
Uzun bir süre sonra, tanrıların ya da hayaletlerin açıklanamayan etkisi altında kalmış gibi Xie Lian elini uzattı.
Ayağa kalktı, perdeyi kenara çekip arabadan inmek üzereydi ama karşı taraf bir adım öndeydi ve onun için kırmızı perdeyi kaldırdı. Ziyaretçi elini tuttu ama sanki onu sıkmaktan ve incitmekten korkuyormuş gibi çok sıkı tutmadı, bu da ona azami özen gösterdiği izlemini veriyordu.
Xie Lian başını eğdi ve elinden tutarak yavaşça arabadan çıktı. Ayaklarının dibinde yatan, Ruoye tarafından boğulmuş bir kurdu gördü. Başı dönerken, hafifçe takıldı ve nefesi kesilerek öne düştü.
Ziyaretçi yardım etmek için hemen elini hareket ettirdi ve onu yakaladı.
Bu yakalamanın ardından Xie Lian’ da onun elini yakalamak için elini hareket ettirdi ama dokunuşunda buz gibi bir şey hissetti; Ziyaretçinin bir çift gümüş önkol koruması taktığı ortaya çıktı.
Önkol koruması muhteşem ve zarifti, akçaağaç yaprakları, kelebekler ve vahşi hayvanlarla oyulmuş ilginç deseni oldukça gizemli görünüyordu ve Merkezi Ovalar’daki hiçbir şeye benzemiyordu, daha ziyade yabancı bir ırktan kalma eski bir eserdi. Onun bileğini tam olarak çevreliyordu, zarif ve çevik görünüyordu.
Buz gibi gümüş, soluk beyaz eller, cansız ama yine de öldürücü ve şeytani bir enerji yayıyordu.
Düşüşü sahteydi, aslında kasıtlı bir testti ve Ruoye, saldırmaya hazır şekilde gelinliğin geniş kolunun altında yavaşça kıvrılıyordu. Ancak ziyaretçi sadece elini tuttu ve onu ileri götürdü.
Öncelikle Xie lian başı düğün duvağıyla örtülü olduğundan yolu net bir şekilde göremiyordu ve ikinci olarak biraz zaman çalmak istiyordu. bu nedenle kasıtlı olarak çok yavaş yürüdü, ancak karşı taraf şaşırtıcı bir şekilde onun hızına ayak uydurarak çok yavaş yürüdü ve diğer eli de zaman zaman sanki tekrar düşeceğinden endişeleniyormuşçasına ona yol göstermek için uzanıyordu. Her ne kadar Xie Lian bu şekilde davranıldığı için temkinli davransa da şunu düşünmeden edemedi: "Eğer bu gerçekten bir damatsa, kesinlikle son derece nazik ve düşünceli.”
Bu noktada aniden bir tıngırdama sesi duydu. İkisi her adım attığında, o çan sesi duyuluyordu. Tam bu sesin ne sesi olduğunu anlamaya çalıştığında, her yerden vahşi hayvanların bastırılmış ulumaları duyuldu.
Vahşi kurtlar!
Xie lian biraz hareket etti, ve Ruoye bileğine sıkıca sarıldı.
Kim bilebilirdi, herhangi bir hareket yapmadan önce, onu yönlendiren kişi, görünüşe göre onu rahatlatmak ve endişelenmemesine izin vermek için elinin üstüne iki kez hafifçe vurmuştu. İki vuruş o kadar hafifti ki neredeyse nazik oldukları söylenebilirdi. Xie Lian biraz şaşkına dönmüştü ve alçak uluma sesleri çoktan bastırılmıştı. Tekrar dikkatlice dinlediğinde, aniden bu vahşi kurtların ulumadığını, sızlandığını fark etti.
Xie lian’nın ziyaretçiye dair olan merağı giderek artıyordu. Ve şu düğün duvağını fırlatıp bir göz atmayı çok istiyordu ama bunun uygun olmayan bir hareket olduğunu biliyordu, bu yüzden sadece kırmızı düğün duvağının altındaki aralıktan bakabildi. Gördüğü şey kırmızı bir kabanın eteğiydi. Kırmızı kabanın altında bir çift siyah deri çizme, rahat bir yürüyüş.Bir çift küçük siyah deri bot sıkı bir şekilde sarılmıştı ve bunların üzerinde yürürken olağanüstü hoş görünen bir çift ince ve düz baldır vardı. Siyah botların yanlarında iki ince gümüş zincir sallanıyordu; Her adımda gümüş zincirler sallanıyor ve kulaklara çok hoş gelen keskin bir tıngırdama sesi çıkarıyordu.
Adımları sakindi, hareketli, daha çok bir gence benziyordu. Yine de attığı her adım sanki onu kimse durduramayacakmış gibi özgüven yayıyordu. Her kim onun yoluna çıkmaya cesaret ederse, parçalara ayrılmayı bekliyor olacaktı. Bu göz önüne alındığında Xie Lian bunun tam olarak nasıl bir insan olabileceğinden emin değildi.
Kendi kendine düşünürken birdenbire yerdeki ürpertici beyaz bir şey görüşüne girdi.
Bu bir kafatasıydı.
Xie lian’nın adımları bir anlığına durdu.
Kafatasının yerleştirilmesinde bir sorun olduğunu ilk bakışta anlayabilirdi. Bu belli ki belirli bir dizinin bir köşesiydi ve eğer ona dokunulursa büyük olasılıkla tüm dizi anında bu noktaya saldırı başlatacaktı. Ancak genç adamın adımlarına bakılırsa orada bir şeyin olduğunu bile fark etmemiş olduğu anlaşılıyordu. Keskin bir "tık" sesi duyduğunda ve genç adamın oraya dönüp kafatasını anında parçalara ayırdığını gördüğünde, bir uyarıda bulunup bulunmamayı düşünüyordu.
Sonra hiçbir şey hissetmemiş gibi göründü, toz yığının üzerine bastı ve kayıtsızca oraya doğru yürüdü.
Xie Lian, “… …”
Bir şekilde tek bir adımla tüm diziyi ayaklarının altına alıp bir atık toz yığınına dönüştürmüştü…
Bu sırada genç adam adımlarını durdurdu. Xie Lian'ın kalbi heyecanlandı ve harekete geçmesi gerekip gerekmediğini merak etti ama genç adam ona doğru ilerlemeye devam etmeden önce yalnızca bir anlığına duraksadı. Birkaç adım sonra yukarıdan yağmur damlalarının şemsiyenin yüzeyine çarpmasına benzeyen bir "pıtırtı" sesi geldi. Az önce genç adamın bir şemsiye tutup ikisini de yağmurdan koruduğu ortaya çıktı.
Doğru bir an olmamasına rağmen Xie Lian bu kadar düşünceli olduğu için onu övmeden edemedi ama aynı zamanda oldukça şaşırmıştı: "Yağmur mu yağıyor du?”
Karanlık dağ sessizdi ve vahşi orman uçsuz bucaksızdı. Uzak aralığın derinliklerinde kurtlar aya uludu. Belki yakın zamanda dağda bir kavga yaşandığı için soğuk havada hâlâ hafif bir kan kokusu vardı.Bu sahne, bu atmosfer, ikisi de son derece ürkütücüydü. Ancak genç adam bir eliyle onun elini tuttu, diğer eliyle şemsiyeyi kavradı ve yavaşça ileri doğru yürüdü; hiçbir sebep yokken kışkırtıcı derecede romantik ve kalıcı derecede şefkatliydi.
Tuhaf yağmur döngüsü garip bir şekilde gelip gitti ve kısa bir süre sonra şemsiyeye çarpan yağmur damlalarının "pıtırtı" sesi kayboldu. Genç adam da durdu ve sanki şemsiyeyi kapatıyor gibiydi. Aynı zamanda sonunda onun elini bırakmıştı ve ona bir adım daha yaklaştı.
Onu tüm bu yolu yönlendiren el, yavaşça düğün duvağının bir köşesini tuttu ve yavaşça kaldırdı.
Xie Lian başından beri bu anı bekliyordu; hareketsiz durarak, önünde kalan kırmızı perdenin yavaşça yukarı doğru kaldırılmasını izledi -
Ruoye ortaya çıkmıştı!
İlk önce saldırmak niyetindeydi ama beklenmedik bir şekilde Ruoye, uçup gittiğinde ters bir rüzgar çıkardı, parlak kırmızı düğün duvağı genç adamın elinden sıyrıldı, yükseldi ve düştü. ve Xie Lian, Ruoye'nin içinden geçmeden önce kırmızılı genç adamın görüntüsünü ancak bir an için görebilmişti.Genç adam binlerce gümüş kelebeğe bölündü ve parıldayan gümüşten parlak, yıldızlı bir rüzgârın içine dağıldı.
Her ne kadar doğru bir an olmasa da Xie Lian birkaç adım geri gittikten sonra bu sahnenin gerçekten bir rüya kadar güzel olmasına yüreğinde hayret etmeden duramadı. Sonra gümüş bir kelebek gözlerinin önünden uçtu. Daha yakından bakamadan, gümüş kelebek onun etrafında iki kez dönmüş, sonra kelebek rüzgarına karışmış ve havayı dolduran gümüş parıltının bir parçası haline gelmiş, kanatlarını çırparak gökyüzüne uçmuştu.
Uzun bir süre sonra Xie Lian nihayet zihnini temizledi ve şöyle düşündü: "Bu genç adam gerçekten hayalet damat mı?”
Doğrusu durumun böyle olduğunu düşünmüyordu. Ama eğer değilse genç adam neden gelin arabasını kaçırsın ki?
Düşündükçe daha da tuhaf görünüyordu olay ama Xie Lian, önce doğru işi halletmeye kararlı bir şekilde Ruoye’i omzuna attı. Gözüyle Etrafı tarayıp "huh" dedi. Çok uzakta olmayan bir yerde, şaşırtıcı bir şekilde, orada ciddi bir şekilde duran bir bina vardı.
Xie Lian düğün duvağını yerden aldı ve yaklaştı ve binanın benekli kırmızı duvarlara sahip olduğunu ve aslında eski bir tapınak olduğunu gördü. Tasarıma bakılırsa bu muhtemelen bir savaş tanrısı tapınağıydı. Tabii ki, ön kapıların üzerinde çelik gibi üç büyük harf vardı: "Ming Guang Salonu"!
Bu Kuzeyden sorumlu savaş tanrısı Ming Guang olmasına rağmen tapınağı neden dağların derinliklerinde gizemli bir düzende gizlenmişti?
8 notes
·
View notes
Note
senin kaza ne oldu?
Şikayet etti. İlk ara bulucu atandı bana mahkemeye vermemek icin bana para ver seni şikayet etmeyeyim yaptı. Çok buyuk meblağlı para istedi. Ben de ben bunu ödemem sonuç ne çıkarsa onu öderim dedim. Çünkü ben kaç para verirsem vereyim beni yeniden mahkemeye verebilir. Verdiğim para yok sayılıyo. Dava sonuçlandı beni az kusurlu buldular. Para da talep edemedi benden. Hız oldukca dusuk ve amcanin kirıgi falan yoktu. Saglik raporu temizdi. Sadecw mahkeme ve avukat masrafına para ödedik. Açıkca Karşı taraf beni az kusurlu diye hakimin karar vermesine sinirlendiler. Davaya yeniden itiraz ettiler. Tam sonuç kesin çıkmadı. Bekliyorum. Ehliyetim belki birkaç ay alı koyulabilir sonuç tam kesin çıkmadığı için bekliyorum. Bu mahkeme işleri yavaş ilerliyor.
4 notes
·
View notes
Text
Financial Times:
Lübnan'da 20 Eylül 2024'ten bu yana yaklaşık 3.100 binanın hasar gördüğü veya yıkıldığı tahmin ediliyor. Hava saldırıları en az 1.336 kişinin ölümüyle ve bir milyondan fazla insanın evlerinden olmasıyla sonuçlandı.
İsrail güçleri 20 Eylül ile 2 Ekim tarihleri arasında Lübnan'da en az 4.600 hedefi, bazen bir günde binin üzerinde hedefi vurdu.
Saldırıların yoğunluğunun neredeyse eşi benzeri görülmemiş olduğu ve yalnızca Gazze'ye yönelik saldırılarla karşılaştırılabileceği belirtiliyor.
3 notes
·
View notes
Text
600 bin çocuğun umudu!
'Büyüyen ayakkabı' dünyaya yayıldı,
20 dolar yetiyor
Ayakkabınızın olmadığını ve ölünceye dek ayakkabı benzeri bir şeyle tanışmadan her gün yürüdüğünüz yollarda 4 mevsim ilerlediğinizi düşünmek size endişe verici geliyor olabilir.
Dünya üzerindeki 600 bin çocuk az önce kafanızda canlananları yaşamak durumunda kalıyordu.
Ta ki birileri, ‘çünkü’ diyene kadar!
Toplamda 510 milyon 100 bin kilometrekare yüz ölçümüne sahip dünyada ne yazık ki her çocuk aynı şartlara sahip olamıyor.
Bazıları savaşın ortasında dünyaya merhaba derken, bazıları genç yaşta dünya yıldızı olan futbolcuların aksine giyecek ayakkabı bile bulamıyor.
Kenya, Somali ve birçok Afrika ülkesinin ismi bu acı tablonun altına yazılsa hiç de yanlış olmaz.
Diğer çocukların sahip olduklarıyla tanışma şansı bulamayan çocukların hayalleri ve hayatları için ‘1 adım’ atan Kenton Lee’nin, Kenya’da bir yetimhanede çalışırken zihninde doğan fikir 600 binden fazla çocuğa umut oluyor.
ÇOCUKLARIN UMUDU OLDU ÇÜNKÜ...
Yoksulluğu azaltmak misyonuyla yola çıkacak olan Kenton Lee, 2007’de ABD’de okuduğu Nampa Idaho’da Northwest Nazarene Üniversite’sini bitirdikten sonra Nairobi, Kenya’nın yolunu tuttu.
Gittiği yerde çalışacağı yetimhane onu bambaşka bir yola çekecek ve çıplak ayaklarıyla keskin çakıl taşlarına, ıslak toprağa basmak zorunda kalan çocuklara Lee umut olacaktı.
Lee de aynen öyle bir yolda minik bir çocukla yürürken binlercesinin hayatını değiştirecek o fikri bulmuştu.
Tozlu yolda yürürken yanında beyaz elbiseli küçük bir kızın yürüdüğünü fark eden Lee, ayaklarına baktığında ayakkabılarının ayakları için çok küçük olduğunu görünce şokla karışık bir hüzün onu esir aldı.
Ayakkabılar o kadar küçüktü ki ayak parmaklarının dışarı çıkması için ayakkabılarının önünü kesmek zorunda kalmışlardı.
Bir yanda sayısız ayakkabısı olan çocuklar, diğer yanda hayat boyu hiç ayakkabı giyemeyen çocukların olduğu dünyada bir şeyler yapılmalı ve çocuklar artık canları yanmadan yürüyüp koşabilmeliydi.
O gün Kenton Lee şunu düşündü:
Peki ya boyutunu ayarlayabilen ve genişletebilen bir ayakkabı olsaydı?
Ya büyüyebilecek bir ayakkabı olsaydı?
Lee, bu düşüncesinden 1 adım bile uzaklaşmadı ve hiç vazgeçmedi.
Çünkü, ona göre “Bir çift ayakkabı ile hayat değiştirmek büyük bir mutluluktu.”
Lee, ismini ‘Because’ koyduğu projesinde büyüyebilen ve genişleyen ayakkabılar üretip dağıtmayı hedefliyordu.
İngiliz dilinde ‘çünkü’ anlamına gelen ‘because’ Lee için gerçekten de sebebi olan bir mücadeleydi.
80 ÜLKEDE 70 BİN AYAKKABI
Bu fikri alıp gerçeğe dönüştürmek Kenton Lee ve bir grup arkadaşının memleketleri Idaho'ya dönmeleri gerekiyordu.
Bu süreç tahmin ettiklerinden daha uzun sürdü, yani Kenya’dan ABD’ye gidişleri 6 yıldan uzundu.
2009’da ismen kurdukları proje, 2014 yılında her şeyi başardıklarında, tam 5 beden büyüyen ve yıllarca dayanabilecek kadar sağlam bir ayakkabı üretmeleriyle sonuçlandı.
Kenton Lee liderliğindeki grup, ayaklarını korumak için ayakkabıya acil ihtiyaç duyan mümkün olduğunca çok sayıda çocuğa büyüyen ayakkabıyı ulaştırmak amacıyla kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan ‘Because International'ı kurdu.
Bu Kenton ve arkadaşları için fedakar ve duygusal bir hobiydi.
Ancak hiç kimse, onların tutkuyla yaptıkları bu girişimin, bugün olduğu gibi dünya çapında bir dava ve hareket olacağını tahmin etmemişti.
Kenton Lee ve arkadaşları başarmış, binlerce çocuğu da ayakkabıyla tanıştırmıştı.
SADECE 20 DOLAR YETİYOR
Bugünlerde 80 ülkede süren mücadele, 2017 itibarıyla 70 bin ayakkabının çocuklara ulaştırılmasını sağladı.
Kenton Lee, yaptıkları fedakar girişimle ilgili, “Biz ayakkabıları distribütörler aracılığıyla göndermiyoruz.
Çocuklarla çalışan organizasyonlar yoluyla ihtiyacı olanlara iletiyoruz.
6 bin farklı aracıyla bunun için çalıştık” diyor.
Şimdi ise sadece 20 dolarlık bir bağışla bir çocuğun daha ayakkabı sahibi olması için destek çağrısında bulunan Because, bu girişimini her geçen gün daha fazla insana fayda sağlayacak şekilde büyütüyor.
2023’te 40 bin 500 çift büyüyen ayakkabı dağıtan 'Because', 24 girişimciyi eğiten ve yoksulluktan etkilenen topluluklarda yüzlerce istihdam sağlayarak 2024’teki mücadelesine başladı.
Girişimcilerin bu yılki mesajı ise, “Birlikte 2024'te daha fazlasını başarabiliriz!”
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr
41 notes
·
View notes
Text
4 Temmuz 2020’nin Akıllarda Kalan Korkunç Kazası: Kadın Havuza Atlamaya Çalışırken Çatıya Çarpıyor – İşte O Kaçınılmaz An!
2 notes
·
View notes
Text
Töre
Nasıl bir töresin ey aşk? Ne çok adam, ne çok kadın öldürdün...
Kan davası dediğin şey ise bileğimden döktüklerin, Dava sonuçlandı bir yalnızlıkla, Ve beraat ettim senden...
Ve sen, Nasıl bir töresin sen ey cenazem? Benim uğurlama törenimde susmayın, n'olur, Şarkılar söyleyin, şarkılar fısıldayın, şarkılar okuyun. Sesinizi duydukça kapalı kutular içinden,
Heyecanlanıyorum, Konuşacak gibi oluyorum, Şarkı söyleyecek kadar heyecanlanıyorum, Ve kan bağım çözülüyor dizlerimden... Uyumayın ne olur, Ölüyorum, Mekanımı cennet dilemeden, Ve bir rüya görmeden, Ana rahminden dünyayı düşler gibi, Cehennemimden medet ummayın ne olur... Öldüm gittim sanıyorsunuz, Oysa Ben dünyaya hiç gelmedim...
Şimdi bir çocuk, uçurtma yapmayı bilemez mesela.... Sapan yapıp cam kırdıkça, yalandan ağlamayı beceremez. Şimdi bir çocuğa izin vermezler sokağa çıkmasına, Şimdi bir çocuk kaçamaz durur. Şimdi bir çocuğu kaçırıp sökerler ciğerini, Dışarı çıkmam dururum. Yetişsem koşsam. Sokağa çıkarsam, ayak izleri beni gözlerimden vurur. İzin veremem çocuk, Gitme, izin veremem... Bir çocuk ölürse, Ben ölmeyi beceremem, Senin gibi, yalandan ağlamayı beceremem, Ağlarsam korkmayın çocuklar, ellerim korkunç olabilir. Gözlerim kan yuvasına dönünce, yuvamı dağıtabilirsiniz. Korkunç olabilirsiniz...
Ben de korkunç bir şekilde, Çocukluğumu kaybettim, hatırlamıyorum. Bir kış akşamı belki, Belki bir eylülün ikindisi yaptım bunu. Kendi uçurtmamı göğe salıp, Kendi sapanımla vurdum. Bir kadın gitti diye, Barutlu sapanımla, Alnının ortasında vurdum çocukluğumu. Oysa diğer bütün kadınlarım, Kusura bakmayın... Bütün kapılarınızı açık bıraktınız, Ben girmedim....
3 notes
·
View notes
Text
İSLAM DÜNYASI-
Dünya savaşı sonrası yeni bir sistem kuruldu. Bu sistem haklılık ya da adalet üzerine değil, güç üzerine inşa edildi. Yani savaşın galiplerinin çıkarları ekseninde planlandı. İsrail, Birleşmiş Milletler 'de veto yetkisine sahip daimi beş ülke olan ABD, Çin, Rusya, Birleşik Krallık ve Fransa'nın uzlaşısıyla kuruldu.
Çeçenistan, Darfur, Arakan, Bosna ve Ruanda'da yaşanan soykırımlar, güç ve çıkar uzlaşısı üzerine kurulu bu sistemin sonuçlarıdır. Cezayir iç savaşı, Doğu Türkistan ve Mısır'da 2013 darbesi sonrası halka yönelen şiddet iklimi, yine bu sistemin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirildi. Uzlaşı üzerine kurulu bu sistem kendi içinde sorun yaşadığında, ABD'nin Irak, Kosova ve Afganistan'da, Rusya'nın Ukrayna ve Gürcistan'da yaptığı gibi işgallerle sonuçlandı. Fakat konu İsrail'in genişlemesi ve bu genişleme üzerinden Filistin olduğunda, uzlaşılmaması durumunda savaş çıkaran, işgal eden bu güçler, bir masa çevresinde uzlaşıyor! Filistin sorunu, İsrail'in askeri operasyonları ve politik genişlemesi bize gerçekten İslam Dünyasının birlik olmadığını siyaseten tercihen pasif kaldığını gösteriyor.
her ne kadar olmasa bile İslam Dünyası diye seslendiğimizde, 30 milyon km2'yi bulan bir yüzölçümünden, üzerinde 1 milyarı geçen nüfustan, 60'a yakın ülkeden bahsediyor oluyoruz! Doğalgaz üretiminin %51’i, bilinen uranyum yataklarının %39’u, petrol üretiminin %65’i, kauçuk üretiminin %70’i, buğdayın %15’i, baharat üretiminin %39’u,pirincinin %17’si, fosfat üretiminin %41’i Müslüman ülkelerde üretiliyor ya da kaynak olarak Müslüman ülkelerde bulunuyor!
Oldukça yüzeysel bilgilerle ifade ettiğimde bile, ortaya büyük bir güç çıkması gerekmiyor mu? Peki ya bu sessizliğin sebebi nedir? Çünkü bahsi geçen Müslüman ülkelerin yönetimleri, Birleşmiş Milletleri tasarlayan ve Kuran ülkelere kökten bağlıdır. Bahsi geçen Müslüman ülkeler diplomatik ilişkilerini kesme ya da minimum seviyeye indirme girişiminde bulundular mı? Hava, Deniz ve Kara sahalarını kapattılar mı? Ekonomik yaptırımlarda bulunma girişiminde bulundular mı? Soruların sayısını arttırabiliriz. Lakin alacağımız cevap her koşulda aynıdır. HAYIR!
Bu ülkelerin bazıları içindeki direniş anlayışında da büyük problemler var. Bölgedeki tüm otoriter ve totaliter örgütler ''Filistin'i savunma'' “Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın muhafızı” ''Direniş cephesi'' gibi ideolojik ve dini belirlenimlerle işledikleri suçları örtme yoluna gidiyorlar. Bu örgütlerin kendi halklarına reva gördüklerini dikkatle incelerseniz, bir mucizenin eseri olarak bir gün başarmaları durumunda, o halkları bu başarının sahiplerinden de kurtarmak gerekliliği doğacağını anlayacaksınız. Sözde direnişi bir vekalet savaşına çevirmenin mantıklı sonuçları olduğunu düşünmüyorum. Saddam, Şam ve İran rejimlerinin, Husiler, Hizbullah ve Şii örgütler üzerinden bir retoriğe çevrilmesi, bu bölgeye olumlu anlamda ne kazandırdı?
İslam dünyası dünya siyasetinde yok! Olsa bile biz o dünyanın mevalisiyiz!
4 notes
·
View notes
Text
şikayet edemeyiz işimizden atmıyorlar bizi. aç kaldığımız yok. karnımız doyuyor. otlar büyüyor. büyüyor milli gelir. tırnak uzuyor. uzuyor tarih sokaklar boş. sağlamca sonuçlandı pazarlık canavar düdükleri ötmüyor. n'olsa geçer hepsi. ölüler vasiyetlerini yaptı. yağmur seyreldi artık. daha ilan edilmedi savaş. acelesi de yok zaten. otları yiyoruz. milli geliri. tırnak yiyoruz. yiyoruz tarihi. saklı gizli bir şeyimiz yok. özlenecek bir şeyimiz yok. söyleyecek bir şeyimiz yok. bir şeyimiz. saatler kuruldu. faturalar ödendi. hepimiz yıkandık. son otobüs geçiyor. boş şikayet edemeyiz. ne bekliyoruz peki?
2 notes
·
View notes
Text
19.04.2023
aşağılarda evi temizlerkenki düşüncelerimi yazmıştım, tüm bunlar gerçek oldu. 9 aydır beklediğimiz şey sonuçlandı. erzincan’da otelin lavabosunda kısık sesle ağladığımı, eşimin bizim bu dilekçeyi vermemiz lazım istanbul’dan gitmemiz lazım demesini, düğün üstü yaşadığım strese evimizi kuramamanın stresinin de eklenmesi, asla ayrı kalmak istemememden dolayı izinleri ayarlamak için sayısız kere müdürümün yanına mahcup şekilde çıkmamı, evime bavulla eşya taşıyıp yerleşmemi, 4 ay boyunca her beş günde bir sakarya istanbul arası mekik dokumamı abartısız kıta değiştirmemi, yol yorgunluğumu, taşıdığım çantaların ağırlığını, marmarayla 42 durağın 42’sini de gitmeyi, istanbul’dan sakarya’ya gitmeye yaklaşırken yaşadığım berbat hisleri, herkesin ee sizin iş sonuçlanmadı mı? bir yerleşemediniz sen de düzenini kuramadın çok üzülüyorum deyip olayı yaşayan benken motive etmek yerine daha çok motivasyonumu alt üst etmesini ve sayamayacağım daha nicesini unutmayacağım. tüm bunları geride bırakıp yine de eşime ve ya başka birine hiçbir zaman içinde bulunduğum durumdan şikayet etmedim. çok sabrettim. hiçbirine takılmadım. hiçbir şey üzmedi beni. çünkü kapıyı açtığımda sımsıkı sarılan kollar vardı hep. gülen göz, sıcacık eller. o minicik evde tartıştıktan sonra uzağa gidemeyip dönüp yanına oturmak zorunda kalınca güldüm mesela. ev çok küçüktü ama bize yuva oldu. çok güzel anılarımız var bunları ayrıntılı bir şekilde veda yazısında yazarım.
eşimin telefonu açtığım gibi coşkulu bir sesle aşkım gidiyoruz demesini, heyecanını hiç unutmayacağım. tüm yorgunluğum dindi sanki, üzerimden bir şeyler kalktı rahatladım. şimdi yeni bir şehir. ben hep izmit’te yaşamak isterdim lise zamanlarımda. sakarya’ya dönerken seka’dan geçince eşime seka’ya da gelelim mi bir gün demiştim o da gülerek florya varken ne seka’sı demişti çok değil 3-4 gün sonra belli oldu. istanbul’da çok güzel gezdik, izinler azdı çok da zamanımız yoktu ama gitmek istediğimiz çoğu yere gittik. benim hala listede birkaç yer var belki onları sıkıştırırız bir zamana. çok mutluyum çünkü ne sakarya ne istanbul. ikisine de yine sık sık gideceğiz. istanbul’da yine gezeceğiz. sabrımızın karşılığını almış gibi hissediyorum ama burası için de duaya başladım hemen. Allah iyi insanlarla karşılaştırsın, bize güzel günler yaşamayı nasip etsin inşallah. pişman etmesin hiçbir zaman.
20 notes
·
View notes