#mehmet ayvalıtaş
Explore tagged Tumblr posts
Text
2/5bz @ marmara üniversitesi güzel sanatlar enstitüsü heykel anasanat dalı - kadıköy özelinde çağdaş sokak sanatı (2019)
http://tinyurl.com/marmarakadikoytezenglish.
2/5bz @ marmara university fine arts institute department of sculpture - contemporary street art in kadıköy ".. one of the shows is the video-music performance called "non-traditional social war day" at moda mehmet ayvalıtaş square on april 12, 2015 "anarchist queer - vegan day ...creating time jumps in their work and leaves it to audio and visual collages that fill some empty spaces in social memory..." -------------------------
http://tinyurl.com/marmarakadikoytez
2/5bz @ marmara üniversitesi güzel sanatlar enstitüsü heykel anasanat dalı - kadıköy özelinde çağdaş sokak sanatı (2019). ".. şovlardan biri de 12 Nisan 2015 “anarşist queer – vegan günü”nde, moda mehmet ayvalıtaş meydanı’ndaki “geleneksel olmayan sosyal savaş günü” isimli video-müzik performansıdır. ... çalışmalarında yerini zamanda atlamalar yaratan ve toplumsal bellekte boşalmış bir takım alanları dolduran işitsel ve görsel kolajlara bırakır. .." ***
* https://gozel.tumblr.com/post/738597738836590592
.
https://avesis.marmara.edu.tr/yonetilen-tez/08be16a9-4237-4880-ae55-730456154391/kadikoy-ozelinde-cagdas-sokak-sanati?f&fbclid=IwAR01dvg9Y_cUMDRXqW8WPKLTff3XQdsAHvzQfHPkh6IEutRfdBuyGs5CXaY
https://www.proquest.com/openview/d4528d067e0e4c24ec0b59d773ff2aa3/1?p&fbclid=IwAR1MM9MjMPIoi6VMOZKPqzbMp-_5m46Ydbhotq8J2Ct_NofgTL4XrL2FvmY
0 notes
Text
Bahariye Avenue and Mehmet Ayvalıtaş Square, where the avenue ends.
Atasehir Avenue and Cumhuriyet Square
0 notes
Photo
Dün #MezbahalarKapatılsın Yürüyüşü’ne katılan #hayvanözgürlüğü aktivistlerinin bir bölümü ile... 😍 Eylem için Ankara’dan gelen @ankaraveganplatformu üyelerine sevgiler! İyi ki varsınız! #animalliberation #vegan #aktivist #veganactivism #stopabattoirs #slaughterhouse #march (at Mehmet Ayvalıtaş Meydanı - Moda) https://www.instagram.com/p/BzXsXETACs1/?igshid=1rj0i7ztnasa9
#mezbahalarkapatılsın#hayvanözgürlüğü#animalliberation#vegan#aktivist#veganactivism#stopabattoirs#slaughterhouse#march
4 notes
·
View notes
Photo
(via collettivoanarchico - Collettivo Anarchico Libertario - Livorno)
Pubblichiamo di seguito la traduzione del comunicato del DAF – Devrimci Anarşist Faaliyet (Azione Anarchica Rivoluzionaria) sull’attacco della polizia alle manifestazioni per i 4 anni dalla strage di stato di Suruç
La loro lotta era la nostra lotta, la loro lotta continuerà nella nostra lotta!
Nel luglio 2015, 33 rivoluzionari che erano partiti per ricostruire Kobanê, una città che era stata distrutta e saccheggiata dalle bande dell’ISIS, sono stati massacrati dallo Stato assassino e dalle bande dell’ISIS. Per commemorare i rivoluzionari massacrati e per mantenere vive le loro lotte, si sono tenute nel quarto anniversario del Massacro di Suruç delle commemorazioni nella zona di Kadıköy a Istanbul e di Kızılay ad Ankara. Queste manifestazioni erano state convocate da un appello delle Organizzazioni Giovanili, tra cui la Gioventù Anarchica.
Alla stessa ora del massacro di quattro anni fa, sono state tenute commemorazioni alle tombe dei nostri compagni, che erano stati massacrati dallo Stato assassino e dalle bande dell’ISIS. Con la promessa di portare a compimento i sogni dei 33 giovani, e di chiamare i responsabili del massacro a render conto di quanto hanno fatto loro.
Tutti i rivoluzionari e le famiglie di coloro che hanno perso la loro vita nel Massacro di Suruç si sono incontrati alle 18:00 a Kadıköy, in Halitağa Street per il sit-in di protesta per commemorare 33 rivoluzionari. È stato gridato che le persone che sono state massacrate dallo Stato assassino e dalle bande dell’ISIS, vivono ancora nella lotta. Per tutta la durata del sit-in si sono susseguiti gli interventi delle famiglie dei sopravvissuti e delle famiglie dei nostri compagni uccisi.
L’ingiustizia, l’oppressione e la violenza con cui sono stati massacrati non sono finite, ma proseguono anche oggi, e sono continuate ad Istanbul e ad Ankara contro coloro che si sono riuniti per commemorarli.
Dopo il sit-in a Istanbul, mentre la manifestazione si dirigeva in corteo verso la Süreyya Opera House per l’evento commemorativo nel Mehmet Ayvalıtaş Park, la polizia assassina dello Stato assassino ha iniziato ad attaccare in modo incessante. Allo stesso modo ad Ankara, su convocazione delle Organizzazioni Giovanili, inclusa l’anarchica Karala, tutti coloro che erano convenuti in Sakarya Street per un’azione sono stati soggetti agli attacchi della polizia. 8 rivolizonari sono stati arrestati. Con i continui assembramenti nella zona di Kızılay dopo l’attacco, è stato dimostrato ancora una volta che non ci sarà nessun arretramento di fronte allo Stato assassino. I rivoluzionari che non hanno lasciato le strade hanno mostrato che non è possibile porre fine alla lotta per la giustizia per Suruç con gli attacchi della polizia.
KADIKOY È UNA BARRICATA
Quelli che hanno forzato i rivoluzionari ad arretrare con i loro attacchi, arresti, politiche intimidatorie ancora una volta hanno visto che Kadıköy è la barricata dei rivoluzionari. 33 compagni, nostri amici, lottavano nelle strade di Kadıköy dove lo scontro è stato ancora una volta mostrato in piazza. Alla violenza della polizia e di coloro che provano a sopprimere la rabbia dei rivoluzionari è stato risposto riempendo le strade di Kadıköy. Con slogan e barricate contro gli attacchi della polizia, Kadıköy ha ancora una volta mostrato di essere un campo di lotta e di resistenza. Continuando i loro incessanti attacchi la polizia ha fermato 20 rivoluzionari, inclusi 3 nostri compagni della Gioventù Anarchica. Da Kalkedon a Bahariye Street, sono state tirate su barricate in tutte le strade di Kadıköy.
La lotta dei 33 anarchici e socialisti rivoluzionari massacrati a Suruç è la nostra lotta. Non si può porre fine al loro viaggio e ai loro sogni con le bombe, gli attacchi, gli arresti e le intimidazioni.
La loro lotta è la nostra, la nostra lotta continuerà!
Viva la Rivoluzione!
Viva l’Anarchia!
1 note
·
View note
Photo
Diogenes carrying a lantern#July#2019 (Mehmet Ayvalıtaş Meydanı - Moda) https://www.instagram.com/p/B0dGoGeHPHH/?igshid=n4wjim066bz2
0 notes
Text
“Güzel Olacak” Meseli...
Her şey güzel olacak! Bir seçim atmosferinin ardından artakalan, sonucun okunmasında en büyük kılavuzlardan birisi olagelen bir söz öbeği bugünün en temel meselesidir. İş bu ülkeyi fark edebilmek, anlamak için bir bağlaç, hayatta sıradanın duruşunu da gösterendir. Bir ihtimal bu menzilde belki hayat konuşulacaktır umudunun ta kendisidir mesel. Bariz bir düş kırımı sahasında bir seçim (mahalli) arkasından artakalan söz öbeği birkaç günlük değil ömürlük bir mefhumun ta kendisidir.
Muktedirin inatla hiza devşirdiği ve yön bildirdiği, illa ki sonuç manipüle ettiği (bkz. 31 Mart) ve tek karar merci olduğu bir düzlemde hayatın tüm ehvenden her nasıl bir biçimde kopartıldığının suretini görebilmek mümkündür. Her şey güzel olacak’a karşılık / karşıtlık cerahatin yeniden ve yeniden güncellenmesiyle korku edimiyle var edilir. İyi olacak diye yola çıkıp çürüten / tüketen ve zayi eden bir fasit döngünün güncelliği “sabit” olunandır. Önce seçimler görülmemiş gibi yapılır, ardından kazanılmış seçim unutturulmak istenir. O İstanbul’un güncellenen sorunlarına karşı bir çözüm tahayyülünün önünü almak için ol kazanım heder edilsin de ne olsun diye her gün fırsat kollanır.
Burada, bu akıllarla bütün ol faşizan bir tahakküm istenci her yanda yepyeni kırılmaları beraberinde getirmektedir. Erk, muktedir, iktidar aklından çıkagelen yıldırı halinin bir süreğen mesel kılınması kesintisizleştirilir. Galip ya da mağlup çıkılan seçimler sonrası Türkiye gibi ülkelerde yepyeni yıkımların yönü bariz belirginleştirilmektedir. Muktedirin ol yenisi bu tahakküm istenciyle kurgulanır. Gerisi yaşatılanlardadır. Nidaların havalarda uçuştuğu, seslenişlerin hemen hiçbir mübalağas��z yüksek perdelerden kurulan vecizlerle bütünleştirildiği bir yerde hayat her nasıl / her ne şekilde nereye evrilecektir bariz bir meseldir. Geçemesek de ilerleyelim.
Gezi Direnişi’nin yargılandığı bir davada ortaya saçılan memleket tahayyülü bir kez daha bariz olanı bildirmektedir. Cerahatin ve o dayatmaların bir uzamdaki hali endişe vericidir. Geleneksel kılınmış kötülük bir siyasal edim kılınır. Cüretle, ceberut devletin var ettiği hamlelerle yinelene gelen şiddetle o Gezi Direnişi’ne yol veren ortaya çıkmasını sağlayan hiçbir şey geri bırakılmayandır. Bugün her şeyin daha fenasına yol almış olan bir menzil hakikatin ta kendisidir. İyi de yol nereyedir? Bunca zaman sonra asgari müştereklerin en mübalağasız haliyle hayatı savunmanın her neresi suç kılınacaktır. Birbiri peşi sıra medya sathından alıntılar gerçekleştirelim. Her birinin cümleleri ortak meramımız, her şey güzel olacak mefhumunun nasıl / nerelerde daha başlamadan tüketilmeye çalışılan bir meselin ta kendisi olduğunu da ifşa edecektir.
Osman Kavala: “Gezi Olayları’nın Hükümet’i devirmek amacıyla kaos, kargaşa, iç savaş çıkarmaya yönelik bir tertip olduğu, bu tertibin farklı kuruluşlarda faaliyet gösteren kişilerden oluşan bir yapı tarafından yürütüldüğü iddiaları Ergenekon davasındaki kurguyu akla getirmektedir. Bu durum şaşırtıcı değildir, zira iddianamenin tamamına yakın bölümü FETÖ/PDY üyeliğinden suçlanan Savcı’nın ve Emniyet Müdürü’nün hazırlamış oldukları soruşturma dosyasından alınmıştır. Bu savcı hakkında ‘kurgu yoluyla kişiler arasında irtibat kurma, iddia edilen suçlara ait herhangi bir unsur veya hukuki veri içermeyen bilgi ve bulgularla hareket etme’ iddiaları mevcuttur.
İddianamenin sonunda, kullanılan bilgilerin alındığı soruşturma dosyasının ‘FETÖ/PDY militanı oldukları tespit edilmiş olan şahıslar tarafından başlatılmış ve yönlendirilmiş olduğu’ ifade edilmiş, ancak tüm delillerin ve tapelerin ‘yeniden kıymetlendirildikleri‘ belirtilmiş.
Ancak, iddianamenin eklerini incelediğimizde ortaya çıkan, sadece delil olarak kullanılan malzemenin, tapelerin değil iddianamenin temel kurgusunun da bu şahıslar tarafından hazırlanmış dosyadan alınmış olduğudur.
Bu gerçeği FETÖ/PDY mensubu olarak suçlanıp tutuklanmış olan Eski KOM Daire Başkanı’nın 15 Haziran 2013 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yollamış olduğu ‘Analiz Raporu’ndan anlıyoruz. Gezi Olayları’nın planlı bir senaryonun ürünü olduğu, Occupy Turkey hareketinin, OTPOR / CANVAS örgütlerinin, Memet Ali Alabora ve arkadaşlarının olayların hazırlık aşamasında yer aldıklarına dair iddialar kelimesi kelimesine bu rapordan alınmadır.”
Uygar Gültekin’in Agos’ta aktardığıdır: Yiğit Aksakoğlu’nun beyanıdır: Kendisiyle ilgili yapılan dinlemelerin Gezi Parkı eylemleri sona erdikten, park boşaltıldıktan sonra yaptığını belirten Aksakoğlu, “Benim hakkımda dinleme kararı veren hakimler ve savcıların bir kısmıyla aynı cezaevinde kalıyorum” dedi.
Uzlaşı kültürü üzerine çalıştığına dikkat çeken Aksakoğlu, “Şiddetle yetki değişiminden yana değilim. Değişimden yanayım ama toplumsal uzlaşı sağlanarak yapılan değişimlerden yanayım. Hak ve sorumluluk almaktan yanayım” diye konuştu.
Savcının iddianamede, suç işlenmiş algısı yaratmaya çalıştığını söyleyen Aksakoğlu, “İddia var, delil yok, örgüt yok. Pervasızca istenen bir müebbet hapis cezası var” dedi. İddianamede Osman Kavala’dan talimat aldığı iddiasına ilişkin olarak ise “Kavala’yla tanışmak suç değildir ama ben Kavala’yla tanışmıyorum. Kavala’yla yaptığım en uzun görüşme cezaevi koridorunda bağırarak yaptığımız hal hatır konuşmalarıdır” dedi. Aksakoğlu, tek kişilik hücrede kaldığını ve olayın ardından geçen 6 yıldan sonra delillerin karartılması ihtimali olmadığını söyledi. Aksakoğlu, tahliyesini ve beraatını istedi.”
Avukat Can Atalay: “2013 Haziran’ında ‘Hükümet istifa’ sloganı meşru mudur diye sorarsanız anasının ak sütü kadar helaldir. ‘Hükümet istifa’ Türkiye’nin dört bir yanında insanların kardeşleşmesinin sembolü oldu” dedi. Atalay, “İddianame Fetullahçı yalancılığının, AKP+Cemaat suç ortaklığının kendisidir. Gezi’de zulüm yapan, 15 Temmuz’da tankın içinden çıkan polis müdürü Mithat Aynacı’nın savunmasıdır iddianameniz. Gezi direnişinin faşizme karşı olduğunu dile getiren Atalay, “İddianame İstanbul Kent Mitinginden bahsediyor ama o gün Kadıköy’de akla ziyan gaz kullanımıyla öldürülen Elif Çermikli’den bahsetmiyor. İddianamede Berkin’imizin cenazesinde bulunmamızdan söz ediliyor ama bir çocuğun öldürülmesinin sorumluları ayan beyan ortadayken kimsenin hala tek bir gün bile ceza almamasından bahsetmiyor. İddianamede çeşitli tarihlere dair birçok şey söyleniyor ama 1 Haziran’da Ankara’da Ethem Sakrısülük’ün, 3 Haziran’da İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş ve Antakya’da Abdullah Cömert’in öldürülmesini unutturmak istiyor. Çocuğunun acısıyla günden güne eriyerek ölen Fadime Ayvalıtaş’tan, Fırat’ın öte yakasında katledilen Medeni Yıldırım’dan da bahsetmiyor iddianame. Ali İsmail Korkmaz’ı düşlerimizden çıkarmaya çalışan iddianameniz Mevlüt Saldoğan isimli katili ise Gezi Davasının zarar göreni, müştekisi olarak yutturmaya çalışıyor. Memleketin ağacına sahip çıkmak, tarım topraklarının tarumar edilmesine itiraz etmek, akarsularının gasp edilmesine karşı çıkmak, işçilerin ölüm koşuşlarımda çalışmasına karşı direnmek, kaçak cemaat yurtlarında çocuklarımızın öldürülmesinin peşini bırakmamak esas yurtseverliktir. Seçilmiş olmak hiçbir hükümete anayasaya aykırı davranma hakkı vermez. Gezi, insanın kendi kaderini eline alma iradesi, kararlılığıdır. Gezi, bu memleketin eşitlik, özgürlük ve adalet umududur. Bu iddianameyi reddediyoruz. Bu iddianameyle işimiz olmaz.”
Silivri Cezaevi Kampüsü'nde görülen Gezi davası duruşmasının ikinci gününde mahkeme ara kararını açıklar. Mahkeme heyeti tutuklu yargılanan sanıklardan Yiğit Aksakoğlu’nun tahliye edilmesine, Osman Kavala’nın ise tutukluluğunun devamına hükmeder. Davanın bir sonraki duruşması 18-19 Temmuz 2019’da görülecektir.
Yiğit Aksakoğlu’nun tahliyesinden hemen sonra seslendirdiğidir: Bianet’ten aktaralım “Ne tutuklanmayı ne de tahliyeyi bekliyordum. Bugün çıktığım için çok mutluyum. Ama Osman bey için çok üzgünüm. 20 aydır sebepsiz içeride. İçeride haksız yere tutuklu çok sayıda insan var. Bize piyango çıkmadı. Bir an önce bu ülkeye adalet gelmeli.” Adalet mefhumunun bariz bir hiç kılınması haline doğru yollanan bir menzilin hakikati tam da karşımızdadır. Hak, hukuk ve adalet üçlüsünün zayi olunması muktedirin var ettiği tüm o yıldırı hamlelerinin bir ve beraber işlevselliğinde karşımıza çıkar. Doğrudan Gezi Direnişi sırasında, sonrasında savunulan, ses edilen asgari müştereklerin gereği olan her şey, her bir bahis, her dava bu derme çatma adalet tragedyasında hala lime lime olunmaktadır. Cerahatin güncesidir o yapıdan çıkagelen fecaatlerdir mesele. İyi de böylesinden bir ülke var edilebilir mi?
Baş Amir, Meclis Grup Toplantısında şu sözlerle hitap eder: “Büyükşehir seçimlerinde İstanbul'da; burası önemli... 2004'ten itibaren yerel seçimlerde nereden nereye geldiğimiz bakımından önemli; 2009'da 44,7 oranında, 2014'de yüzde 47,9 oranında oy almıştık. Geçtiğimiz Pazar günü de oy oranımız yüzde 45 olarak gerçekleşti. Fakat bu oran kazanmamıza yetmedi. 2024 seçimlerine kadar AK Parti ve MHP olarak İstanbul'da sahip olduğumuz 25 ilçe belediyesi ve 180 büyükşehir belediye meclis üyesiyle halkımıza en güzel hizmetleri vermenin gayreti içinde olacağız.
Şimdi önümüzde Cumhurbaşkanlığı ve Meclis için 4 yıldır, belediyeler için 5 yıllık icraat dönemi bulunuyor. Tüm gücümüzü önümüzdeki döneme teksif ederek çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bizim siyaset anlayışımızda millete küsmek, milleti suçlamak asla ve asla yoktur.
Dışarıdan birilerinin yaptığı tanımlamalara göre değil, biz tanımlamalarımızı hep birlikte yapma kudretine sahibiz. Milletimizin verdiği mesajları görmezden gelerek kulağımızın üstüne yatamayız. Yunus Emre'nin dediği gibi; biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk, her dem yeni doğarız, bizden kim usanası... AK Parti kurulduğu günden beri milli iradenin üstünlüğünü, ortak hedeflerimiz için çalışmayı esas alan bir hareket olmuştur.”
Baş Amir süreğen kılınan bir zeminde var edilmiş olan tüm hakkaniyetsizliği bu cümler ile aşabileceğini hala zanneder. Hala bunu tahayyül eder. Düzenin şimdiki bina edicisi olmasına karşın bunca zehir zemberek hale rağmen hemen hiç kesintisiz yıkım ulu orta meydandayken kucaklaşma, küsmeme, mağlup galip vs. yeniden cümlelerle düzenlenir. On yedinci yılında bir iktidarın onun yolunu açan yirmi beş yıllık İstanbul büyükşehir belediyesi yönetim anlayışının değişimi bunca kolay mıdır! Sekiz yüz bin fark bu kadar rahatça sindirilmiş bir mesel midir?
Ortalıkta bir cerahat düzeni vardır. Bugün biyopolitik olanın bambaşka tezahürleri kesintisiz bir hakikattir. Demokrasi namına tek satır, adalet mefhumuna dair tek bir olumlanabilir hamle, eşitlik bahsi için tek bir icraat söz konusu edilmeyendir. Baştaki Amirin yeni ülkesi tüm o boş konuşlarla biçimlendirilendir. Tahakküm mekanizmaları aralıksızdır. Baş Amir’den başlayarak sermayeye, patronajdan ana akım medyaya hiç aralıksız mütemadiyen benzer, birörnek cerahat, bunca bariz tahakküm yinelenirken sineye çekilmiş midir o hezimet! Yaşadığımız yerin, yönetim katından biz sıradanlara verilen değer her gün gerileyen, her gün çürüten bir toplamdır. Bu mudur yeni ülke!
Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul İl Başkanıdır. Altı yıl önce sosyal medya üstünden yapmış olduğu paylaşımlar öne sürülerek on yedi yıl mahkumiyet talebiyle yargılamasına başlanır. Baş Amir’in dilinin altından çıkagelen bahislerin her nasıl boşa düştüğü / boşta kaldığı meydana çıkartır ol mahkeme rezilliği bir kez daha. Tahakküm devletin yıldırısı ile biçem değiştirmeksizin her gün bir kez daha var edilendir. Tehdit döngüsünü yineleyen bir yer, tahayyül gerçekliğe kavuşturulandır. Bariz bir kırım fasit döngüsünü hep yineleyen bir yer / tahayyül gerçekliğe kavuşturulur. Bariz bir yıkım hali, süreğen bir susturma tahayyülü her gün yeniden var edilir. Yolun, yönün, sözün, sesin, o “demokrasi” mefhumunun adalet ve eşitlik bahisleri gibi nicesinin insan hak ve hukukunun zayi olduğu yer ülke midir hala! Nefretin, ayrımcılığın, ötekileştirmenin zuhur ettiği yerde hayat ne haldedir? Biteviye cürmün, süreğen ayrımın, aralıksız yıkımın olduğu yerde söz tek başına her neye yarar?
Burcu Karakaş'ın Deutsche Welle Türkçe'deki haberidir: "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ocak 2018’de Kaftancıoğlu’nun sosyal medya paylaşımları hakkında soruşturma başlatmıştı. Savcılık soruşturması Mayıs 2019’da tamamlandı ve iddianame mahkemeye sunuldu. Mahkeme tarafından kabul edilen iddianamede, Kaftancıoğlu’nun 2012 yılında yaptığı sosyal medya paylaşımları suç delili olarak yer alıyor. Paris’te öldürülen PKK kurucusu Sakine Cansız’ın ölümünün ardından Twitter’da yazdığı, “‘İnsanlık tarihi kadın ile başlar. İnsanlık kadına yapılanlarla kaybeder’ demiş Sakine Cansız. Ve insanlık yine kaybetti” mesajı, “terör örgütü propagandası yapmak” suçuna delil olarak gösteriliyor."
DW Türkçe’ye konuşan Kaftancıoğlu’nun avukatı Ergün Özer, müvekkili hakkında katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği ifadelerin ardından hızlandırılmış bir şekilde iddianame hazırlandığını söyledi. İddianamede, Canan Kaftancıoğlu’nun atmadığı tweetlerin de yer aldığını belirten avukat, “Canan Hanım’ın il başkan adaylığı açıklandığı zaman soruşturma başlatıldı. Soruşturma, seçim süreciyle davaya dönüştü. Pek çok AKP’li politikacılar neler söylemiş ama haklarında ne soruşturma var ne de bir şey” diye konuştu.
Canan Kaftancıoğlu, hukuki değerlendirme yapmak istemediğini belirterek, “Tamamen siyasi saiklerle açılmış bir dava. İktidar her zaman olduğu gibi bir düşman yaratıp onun üzerinden kutuplaştırıcı politika izliyor” dedi. Kaftancıoğlu, İstanbul seçimine de işaret ederek, “İstanbul’u kaybedenler bir bedel ödetme, cezalandırma arayışında ama başarılı olabilmeleri mümkün değil” diye konuştu.”
Suçu yaratan, öne süren, mimleyen ve aşağılayan bir mekanizmanın varlığı güncellenir. İlk celsede verilen ara karar: Canan Kaftancıoğlu ve avukatlarının savunma süresi talebi kabul edildi. Sonraki duruşmaya kadar süre verildi. Reddi heyet talebi yine ret edildi. Yeni duruşma tarihi 18 Temmuz 2019 olarak belirlenir. Yurt Gazetesi’nden aktaralım: “CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin İstanbul'a mehter marşı çalarak konvoyla girdiği görüntüleri biraz farklı bir yorumla paylaşmıştı. Kaftancıoğlu'nun paylaştığı videoda, görüntüler geri sarılarak Bahçeli ve konvoyu İstanbul'dan geri geri çıkıyordu. Bu görüntülere bir de İzmir Marşı eklenince video sosyal medyanın en çok konuşulan videosu oldu. Kaftancıoğlu, bu paylaşımdan sonra sosyal medyada MHP'lilerin linç girişimine uğradı. Ama Kaftancıoğlu'na karşı yazılanlardan biri, diğer saldırgan ifadelerden farklıydı...
Eski Ankara Ülkü Ocakları Başkanı Orhan Topçu, Kaftancıoğlu'na kadın düşmanlığını da kullanarak saldırdı. Kaftancıoğlu'nun paylaşımının ekran görüntüsüyle birlikte "Videoyu geri sararak bir komiklik yapmışsın. Çok yaratıcı değil ama senden de fazla bir şey beklemiyoruz. Neticede senin durduğun yeri biz 50 yıl geri sararak tarih sahnesinden sildik" ifadelerini kullanan Topçu, "Söz, günü geldiğinde sadece İstanbul'a değil, sana da konvoyla gireriz!" diye yazdı.” Her şey nasıl güzel olacak!
Bariz bir düş kırımı sahasında bir seçim (mahalli) arkasından artakalan söz öbeği birkaç günlük değil ömürlük bir mefhumun ta kendisidir. Kesintisiz bir yol ayrımı içinde dört dönüyor memleket. Bir o yana bir bu yana savrulan eksiği gediği bir yana her türlü fecaate rehin bir yer gerçek kılınır oldu. Temenni güzel de itiraz edilmez ses çıkartılmazsa her şey nasıl güzel olacaktır. Tahakkümün biçimi zorlanmaksızın güncellene gelirken iş bu sahada yarın her neyi var edecektir, bir çürümeden gayri!
Bugün yaşadığımız menzilde umutların miadı yirmi dört saati aşmayandır. Bugün iş bu saha, yer, menzil, ülke, toprak parçasında çürümenin eksiği de gediği de tamamlanmaya dünden pek bir biçimde yeniden yola koyulan iktidar eliyle var edilmektedir. Bir hayatın varlığı, iki demokrasi mefhumunun eksiltilmesi, üç geleceğin bir şimdi dahilinde yerle bir olunması var edilendir. Geleceği tükenmiş, şimdisi çürümeye rehin, ümidi bile yaşatmaya razı gelmeyen, teslimiyetçilik dışında hemen hiçbir şık bırakmayan ülkede ne, nasıl, hangi şekilde her şey güzel olacaktır?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller: City Series: Hambug – Mike HINDLE – Kiosk Of Democracy
#gezi direnişi#müştereklerimiz#osman kavala#sivil toplum#devlet101#hayat#mesel#konuşabilmek#gezi davası#yıkıcılık#kötülük#adalet#hak#hukuk#barışmak#memleket#biyopolitika#seçimler#canan kaftancıoğlu#nefret#��rkçılık#düşmanlık#yaşama gailesi#hayat hakkı#meram#arzihal#sözler#yiğit aksakoğlu#umut etmek#sorunlar
0 notes
Photo
Mehmet Ayvalıtaş davasında savcı, sanıkların beraatini istedi! http://bit.ly/2IAPOdM
0 notes
Text
Gezi Direnişi’nin 4. yılında Mehmet Ayvalıtaş anılacak..!
Gezi Direnişi’nin 4. yılında Mehmet Ayvalıtaş anılacak..! http://medmedya.blogspot.com/2017/06/gezi-direnisinin-4-ylnda-mehmet.html
0 notes
Text
Gezi direnişi 7. yılında İzmir'de: Dayanışma ruhunu her zaman hatırlatmaya devam edeceğiz
Taksim Gezi Parkı’nı savunmak için başlayan milyonların katıldığı kitlesel protestolara dönüşen Gezi direnişinin yedinci yaşı İzmir Gündoğdu Meydanı’nda anıldı. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin öncülüğünde bir araya gelen yüzlerce yurttaş sosyal mesafeye dikkat ederek Gezi Direnişi’nde yaşamını yitiren Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet…
View On WordPress
0 notes
Text
Gezi 7 yaşında
Toplumun her kesiminin buluştuğu Gezi Direnişi 7’nci yılını geride bıraktı. Protestolar sırasında hayatını kaybeden 12 kişiden biri olan Mehmet Ayvalıtaş’ın babası Ali Ayvalıtaş, “Gezi ruhu tükenmez” dedi.
Protestoların ilk kıvılcımı 27 Mayıs 2013 tarihinde çakıldı. O gün öğle saatlerinde parkın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan dış duvarının yaklaşık 3 metrelik kısmı yıkılırken, parktaki 4-5 ağaç…
View On WordPress
0 notes
Text
Mehmet Ayvalıtaş kararı protesto edildi
http://dlvr.it/RGmW7l
0 notes
Photo
Mehmet Ayvalıtaş-Fadime Ayvalıtaş Gençlik ve Dayanışma Vakfı kuruldu Mehmet Ayvalıtaş Fadime Ayvalıtaş Gençlik ve Dayanışma Vakfı (MAFAV) kuruluş konseri Ataşehir'de bulunan Mustafa Saffet Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
0 notes
Text
YALANLAR, GERÇEKLER VE NEFRET SİYASETİ
Konuşmasının bir yerinde duyanı öfke ile utanç hislerinin birbirine karıştığı bir ruh haline sokacak cümleler de kurdu Erdoğan:
“Bedel ödedik, çile çektik. Daima dik durduk. Tüm kirli senaryolara kavga ve nefret siyasetini körükleyenlere rağmen bir ferdimizin bile burnunun kanamasına izin vermedik.”
Gezi Direnişi’ni düşünürsek…
Protestolara destek amacıyla katıldığı yürüyüşe müdahale eden polis ve karşıt görüşlü gruplar tarafından darp edilerek öldürülen üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz bu ülkenin genci değil miydi?
Gezi Parkı’na destek için otoyol kapatıldığı sırada üzerine sürülen aracın çarpması sonucu ölen Mehmet Ayvalıtaş, bu ülkenin ferdi değil miydi?
Eylem sırasında başına aldığı darbe sonucu can veren Abdullah Cömert, bu ülkenin vatandaşı değil miydi?
Polis tarafından başından vurularak ağır yaralanan ve ardından beyin ölümü gerçekleşen Ethem Sarısülük, bu ülkenin yurttaşı değil miydi?
Polisin attığı gaz fişeğiyle kafasından vurulup, çatıdan düşerek ölen Ahmet Atakan, bu ülkenin ferdi değil miydi?
Kalekol protestosunda askerlerin açtığı ateş sonucu ölen Medeni Yıldırım bu ülkenin ferdi değil miydi?
Polis tarafından atılan göz yaşartıcı gaz kapsülünün başına isabet etmesiyle aylarca komada kaldıktan sonra 15 yaşında can veren Berkin Elvan bu ülkenin çocuğu değil miydi?
Hepsini yazmaya bu köşe yetmez ama 20 yıldır körüklenen nefret siyaseti yüzünden nice canlar gitti.
Berkin’in acılı annesi AKP mitinginde yuhalanırken de kürsüde Erdoğan vardı!
0 notes
Video
instagram
Alayına isyan! Mezbahaya isyan! Boğa güreşine isyan! Tüm hayvan sömürülerine isyan! #hayvanözgürlüğü #animalliberation #activism #aktivizm #veganyürüyüş2018 @hayvanozgurluguinisiyatifi (at Mehmet Ayvalıtaş Meydanı - Moda) https://www.instagram.com/p/BooxWxPhAZ3/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1ipihg0j6v2xu
0 notes
Text
Cumhuriyet için yürüdüler
“Dışarıdaki Gazeteciler” tutuklu meslektaşları için Kadıköy’de bir araya geldi… “Dışarıdaki Gazeteciler” tutuklu meslektaşları için Kadıköy’de bir araya geldi. Kadıköy Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda başlayan yürüyüşe binlerce insan katılırken, birçok sanatçı ve milletvekili de eyleme destek verdi. Eyleme CHP İstanbul Milletvekilleri Barış Yarkadaş, Yakup Akkaya ve CHP PM Üyesi Kadir Öğüt ile EMEP…
View On WordPress
0 notes
Text
Karanlığın Sonu Kitabı pdf indir pdf indir
Karanlığın Sonu Karanlığın Sonu…’nda yer alan yazılar, bir “durum saptaması” yapma görevini üstleniyor: Türkiye’de iktidar partisinin koçbaşlığını üstlendiği neo-liberal saldırganlığın yaşamın her alanına nüfuz edişi… AKP’nin “açılımı/kapanı” babında coğrafyanın kanayan yarası, filizlenen umudu Kürt sorunu… Nihayet, iktidarın “demokratikleşme söylenceleri”ne karşı, günümüzün iktisadî siyasalarının izini 12 Eylül rejimine dek sürerek 12 Eylül’ün “güncelliği”ni tartışmaya açıyor. O görkemli Haziran 2013’ün yazdırdığı yazılar… Umut, coşku, sevinç, acı… Bu yazılar bir yandan da “liberal”, “demokrat”, “hoşgörülü” AKP iktidarının içinden, bu ilk ciddi muhalefet karşısında 12 Eylül hortlağının nasıl fışkırdığının izini sürüyor… İnanın, bu ülkede artık baskıların, sömürünün, tahakkümün, umutsuzluğun, umarsızlığın değil, direnişin, isyanın, umudun kitapları yazılacak. Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan, Hasan Ferit Gedik, Berkin Elvan… silkinip kalkacaklar kabirlerinden; ellerinde bir güneş gibi taşıyarak yaralarını… Karanlığın Sonu, bu umut ve bu güvenle Onların anılarına ithaf edildi; saygıyla, sevgiyle, minnetle…
Karanlığın Sonu Kitabı pdf indir pdf indir oku
#Karanlığın Sonu kitabı pdf indir#Karanlığın Sonu pdf oku#Karanlığın Sonu ücretsiz indir#Karanlığın Sonu ücretsiz pdf indir#Siyasal Hayat (Türkiye)
0 notes