#mebu
Explore tagged Tumblr posts
Note
What do you think abt the MebuKarin ship?
source
mebunibo is one of my favorites personally (i say this about every nibo ship). while first impressions see the two of them as rivals with nothing but similarities, how they approach each other, and their own feelings really set things apart.
karin tends to have a habit of overthinking every little thing, caring a lot on how shes perceieved by others, taking messages out of context, seeing too deep into small actions here n there, its no wonder her defenses are so low.
on the other hand, mebu is more the type to act on her own desires openly and honestly. shes smart enough to to see things from a social perspective, but strong enough mentally to just not care too much, so put the two together and they fit like peas in a pod
(though in the mobage theyve gotten past this and call each other by their first names, i really really liked it when they had that tension to their relationship and only called each other by their full names)
10 notes
·
View notes
Text
niye bu kadar düşünüyorsam, meclisine mebus muyum?
19 notes
·
View notes
Text
Taş Karikatür, Sayı 19, 18 Şubat 1959, Kapak Mebus Maaşları Artışı
El öpenlerin çok olsun evladım!
2 notes
·
View notes
Text
💫🌟💫🌟💫
Bana sordular: "Neden bakmıyorsun?"
Derdim: "İlmin izzetini muhafaza etmek, beni baktırmıyor."
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Size hem acip, hem elim, hem latif bir macera-yı hayatımı, düşmanlarımın hem şeni, hem bin ihtimalden bir tek ihtimalle hiçbir şeytan hiçbir kimseyi kandıramadığı bir iftiralarını ve Nura karşı istimal edilecek hiçbir silahları kalmadığını beyan etmeye bir münasebet geldi. Şöyle ki:
Tarih-i hayatımı bilenlere malumdur. Elli beş sene evvel ben, yirmi yaşlarında iken, Bitlis te merhum vali Ömer Paşa hanesinde iki sene onun ısrarıyla ve ilme ziyade hürmetiyle kaldım. Onun altı adet kızları vardı; üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene beraber bir hanede kaldığımız halde, birbirinden tefrik edip tanımıyordum. O derece dikkat etmiyordum ki bileyim. Hatta bir alim misafirim yanıma geldi, iki günde onları birbirinden fark etti, tanıdı. Herkes ve ben de bu hale hayret ederdik. Bana sordular: "Neden bakmıyorsun?"
Derdim: "İlmin izzetini muhafaza etmek, beni baktırmıyor."
Hem kırk sene evvel İstanbul da Kağıthane şenliğinin yevm-i mahsusunda, Köprüden ta Kağıthane ye kadar Haliç in iki tarafında binler açık saçık Rum ve Ermeni ve İstanbullu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve merhum mebus Molla Seyyid Taha ve mebus Hacı İlyas ile beraber kayığa bindik, o kadınların yanlarından geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Halbuki Molla Taha ve Hacı İlyas, beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassut ettiklerini bir saat seyahat sonunda itiraf edip dediler:
"Senin bu haline hayret ettik, hiç bakmadın."
Dedim: "Lüzumsuz, geçici, günahlı zevklerin akıbeti elemler, teessüfler olmasından, istemiyorum."
Hem bütün tarih-i hayatımda hediyeleri kabul etmek ve minnet altına girip halkın sadaka ve ihsanlarını almaktan çekindiğimi, benimle arkadaşlık edenler bilirler. Nurların ve hizmet-i imaniye ve Kur’âniyenin şerefini ve selametini himaye etmek
Ustad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri
10 notes
·
View notes
Note
im putting ur roommate in pizza jail
yways our bilingual menu has been stolen so many times we've had our 6th one attached to our counter
WHAT. WHYA RE THEY STEALING YORU MEBU HELO ME
4 notes
·
View notes
Text
"Biraz hukukumuz var diye mi tutukluyum?
Niye bu kadar düşünüyorsam, meclisine mebus muyum. "
5 notes
·
View notes
Photo
Sculptural relief on a prefabricated building in Cottbus, Germany
Photo by Klaus Mebus (sozkunst)
7 notes
·
View notes
Text
Mebus Matyo ve gazeteci Nikos dâhil 35 Rum’a idam
Mebus Matyo ve gazeteci Nikos dâhil 35 Rum’a idam
Nevzat Onaran
Samsun İstiklal Mahkemesi, Amasya’da çalıştığı için Amasya İstiklal Mahkemesi olarak tanımlanmış, Başkomutan Mustafa Kemal de Pontos meselesiyle ilgili yargılamayı yakından takip etmiştir. 17 Ağustos-10 Ekim 1921 döneminde 174 Rum idam edilmiştir.
103 yıl önce Amasya’da, Meclis-i Mebusan’ın üç dönem (1908-1918) Trabzon mebusu Matyo Kofidi ve gazeteci Nikos Kapetanidis idam edilmişti. Amasya İstiklal Mahkemesi’nin 57 kişiyle ilgili 28 Eylül 1921 tarihli kararında, mebus Matyo ve gazeteci Nikos dâhil 35 Rum’a idam cezası verilmişti. Gıyabında idam cezası verilen 25 kişiden ikisi, Trabzon Metropolidi Hrisantos ile Giresun Metropolidi Lavrandiyos’du.
O yıllarda Karadeniz’de neler olduğunu bugün de tartışıyoruz, ama İçişleri Bakanı Ali Fethi (Okyar), ne yapıldığını 10 Haziran 1922’de tereddütsüz açıklamış, “[M]emleketin başına hakikaten belâ olmuş olan bu Rumları bir an evvel tathir etmek, temizlemek için bendeniz zannediyorum ki şimdiye kadar yapılmış olan tedabirden en müessirlerini ben yaptım” demiştir.(1) Bakana göre, demek ki, mahkemeler de ‘temizleme’nin aracıydı.
Bakan Ali Fethi’nin açıkladığı gibi Haziran 1922’de hedefe ulaşılmış, Karadeniz Rumlardan/Rum vatandaşlardan temizlenmiş, kalan da Sünni İslamlaş(tırıl)mıştır!
Gazeteci Nikos Kapetanidis’in idam edildiğini öğrenmiştim, yaklaşık on ay önce. 1797’den Rum devrimci Velestinli Regas’ı ve 1915’ten Ermeni devrimci Paramaz’ı da yakında öğrenmiştim, maalesef.
28 Eylül 1921 tarihli mahkeme kararını Amasya İstiklal Mahkemesi’nin birinci cilt kitabında buldum.(2) Kitap TBMM yayınıydı. Çünkü, mahkemeler mebuslardan kurulmuştu ve 102 yıl önce bütün evrakları 40 çuvalda TBMM’ye teslim edilmişti.(3)
Kararın dosyasına ulaşmak gayretinde oldum.
Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan
Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’a teşekkür ediyorum, konuyu aktardım. Milletvekili Bayhan şu bilgiyi verdi: “Meclis Arşivi’nde gerekli çalışmayı ve bilgilendirmeyi yapan görevlilere teşekkür ediyorum. TBMM Arşivi’nde Amasya İstiklal Mahkemesi birinci cilt kitabıyla ilgili 77 arşiv kutusundaki evrakların ‘tasnif ve dijitalleşme işlemlerinin tamamlanmadığı’nı öğrendim. Umarım, bu kararla ilgili dosyanın tasnif işlemi bir an önce tamamlanır. Maalesef geç kalınmış çalışmadır. Bir asır geçmiş, daha ne bekleniyor? İstiklal Mahkemesi dosyalarına ve benzeri evraklara, araştırmacılar kolaylıkla ulaşabilmelidir. Bu, tarihi bir sorumluluktur.”
103 yıl önce idam edilen mebus Matyo Kofidi hakkında Türk Parlamento Tarihi’nde yazan şudur: “Matyo Kofidi Efendi 1855’te Trabzon’da dünyaya gelmiştir. Rum idadisini bitirmiştir. Reji müfettişi iken 22 Kasım 1908’de 105 oyla Trabzon’dan mebus seçilmiştir. Meclis-i Mebusan İdare memurluğunda bulunan Matyo Kofidi Efendi, ikinci [1912] ve üçüncü [1914-1918] devrede de Trabzon’dan mebus seçilmiştir.���(4)
Ve Matyo Kofidi ile birlikte idam edilen gazeteci Nikos Kapetanidis, Trabzon’da tutuklandığı 5 Mart 1921’e kadar gazetesini hazırlamış, basmış ve satmıştır. Gazetesine en son 5 Mart’ta gelen Nikos Kapetanidis, tutuklanmış ve sonrasında Amasya’ya götürülmüş ve Amasya İstiklal Mahkemesi’nin kararıyla 32 yaşındayken idam edilmiştir. Nikos’un gazetesi Epohi (Çağ), 27 Ekim 1918’den 5 Mart 1921 tarihine kadar haftada dört defa yayımlanmıştır.
28 Ocak 1921’de Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’de imhası, Ankara’nın Trabzon’da ne denli egemen olduğunun bir icrasıdır. Nikos, o günlerde 28 Ocak’ta ve bir buçuk ay daha (5 Mart 1921’e kadar) Trabzon’da gazetesinin başındadır. Ankara, haberin yazılmasını yasaklamadıysa, büyük olasılıkla Epohi gazetesinde Suphilerin katlinin haberi de vardır.
28 Eylül 1921’de Amasya’da idam edilen, üç dönem (1908’den 1918’e) Trabzon Mebusu seçilen Matyo Kofidi ve Trabzon’da Epohi gazetesini 27 Ekim 1918’den tutuklandığı 5 Mart 1921’e kadar yayımlayan gazeteci Nikos Kapetanidis.
‘PONTUS HÜKÜMETİ’ GEREKÇESİYLE 4 KARAR
İstiklal mahkemeleri, kelimenin tam anlamıyla olağanüstü yetkilidir. Konuyu araştıran tarihçi Ergün Aybars’ın tespiti önemlidir. Heyeti ve savcısı TBMM’den seçilen, TBMM adına çalışan ve verdiği karardan sorumlu olmayan İstiklal Mahkemeleri’nde, delile gerek olmadan ve vicdani kanaate göre verilen karar, kesindi ve temyizi yoktu.(5) “Delile gerek olmaması” ya da “delilsiz karar verilmesi” mahkemenin niteliğini yeterince anlaşılır kılmaktadır.
Ergün Aybars’a göre, 17 Ağustos 1921-27 Aralık 1921 tarihleri arasında görev yapan Samsun İstiklal Mahkemesi, Amasya’da çalıştığı için Amasya İstiklal Mahkemesi olarak tanımlanmış, Başkomutan Mustafa Kemal de Pontos meselesiyle ilgili yargılamayı yakından takip etmiştir. 17 Ağustos-10 Ekim 1921 döneminde 174 Rum idam edilmiştir.(6)
TBMM, 2023’te yayımladı.
Amasya İstiklal Mahkemesi kitaplarının birincisi (12/1) 520 ve ikincisi (12/2) 521 esas numaralı karar defterinin çeviri ve tıpkı basımıdır. 520 sayılı defterde (30 Ekim 1920-5 Ekim 1921) 421 karara ve 521 sayılı defterde (6 Ekim 1921-27 Aralık 1921) 162 karara imza atılmıştır. Kitap künyesinde toplam 421 karardan bahsedilse de aslında en son karar no’su 425’tir. 425 no’lu karar, belli yerlere sevk ve asker kaçakları hakkındadır.(7)
İkinci ciltle ilgili kararlara değinmekle yetineceğim. 6 Ekim-27 Aralık 1921 dönemiyle ilgili Amasya İstiklal Mahkemesi’nin ikinci ciltteki kararlarında, Pontos hükümeti meselesi yargılama konusu yapılmamış olup, tutuklanan/yakalanan Rumlarla ilgili hükümler şunlardır: 1- Yargılanması için Amasya’ya, 2- 40 veya 80 değnek vurulması sonrası ilgili askeri birime, 3- Sürgün amacıyla başka yerlere gönderilmesi hakkındadır. Bazı kararlar da Rumların sevkindeki vakalara neden olanların yargılanmasıyla ilgilidir.(8)
Kararların icrasını da dikkate aldığımızda, anlaşılıyor ki hükümet, 1921’in sonbaharında Karadeniz’e hâkimdir.
Mahkemenin birinci kitabında, ‘Pontus hükümeti’ gerekçesiyle imzalanan dört karar vardır. Bunun dışında Rumlarla ilgili kararlar şunlardır: 1- Rum çetelerine yardım ettiği iddiasıyla bazı Türk-İslam şahıslar cezalandırılmıştır; idam edilenler de olmuştur.(9) 2- İsmi yazılan Rumların evraklarıyla Amasya’ya mahkemeye gönderilmesi istenmiştir. 3- İsmi yazılan Rumların evraklarıyla Sivas’a sevki onaylanmıştır.
Birinci kitapta, ‘Pontus hükümeti’ meselesiyle ilgili dört karar vardır: 520 esas sayılı deftere, 353 ve 366 sayılı olarak yazılmış ve deftere yazılmamış, ama kitaba ilave edilmiş iki karardır.
6 Şubat 1921 tarihli ve 353 sayılı kararın özeti: Amasya’nın Karaağaç karyesinden Papasoğlu İstil, Hayta oğlu Yani ve Karayani oğlu Haci Yorgi, “Pontus Hükûmetinin ihyası için teşkil eden siyasi çetelere” yardım ettiğinden 15 sene küreğe mahkûm edilmiş olup, Erzincan hapishanesine sevk edilecektir.(10)
7 Şubat 1921 tarihli ve 366 sayılı kararın özeti: Samsun’un Aşağıcanik karyesinden Bafralıoğulları’ndan Nikola, “Pontus Hükûmetinin ihyası için teşekkül eden siyasi çetelere” yardım ettiğinden 5 sene küreğe mahkûm edilmiştir.(11)
Suçlama sabittir: “Pontus Hükûmetinin” ihyası için teşkil eden siyasi çetelere yardımdır.
Kitaba ilave edilen iki karar hakkında şu açıklama yapılmıştır: “İşbu kararlara ait dosyalarının tedkiki sırasında alakalı defterlere geçirilmediği görüldüğünden dosyalardaki işbu karar suretleri çıkarılarak buraya yapıştırılmıştır.”(12)
İlave iki kararı imzalayan heyeti oluşturan mebuslar şunlardır: Emin Mehmet [Geveci] (Canik/Samsun, Reis), Mehmed Şevket [Peker] (Sinob, Aza) ve Necati [Kurtuluş] (Bursa, Aza).(13)
İki defterde yazılı olmayan 12 Eylül ve 28 Eylül 1921 tarihli iki karar, birinci kitabın sonuna eklenmiştir. Anlaşılan, 520 ve 521 esas sayılı defterlere yazılmayan kararların olduğu yargılama yapılmıştır.
12 Eylül 1921 tarihli ‘ek birinci’ kararın (no’su yok) özeti: Merzifon’da Amerikan Koleji’nde “memalik-i devlet-i aliyeden bir kıtayı Pontus namı altında ayırarak hükûmet teşkili maksadıyla teşkil eden” bir “Pontus Cemiyeti” kurulduğu ve faaliyet gösterdiği, mektebin Türkçe öğretmeni Zeki’nin [14 Şubat 1921’de(14)] öldürüldüğü ve bunlarla ilgili olarak 6 kişinin (şubenin reisi Kuyumcuoğlu Teoharidis, Haralambos Yuvanaki, Yorgi Lambryanos, Anastas Simonaki, Simon Ananyadi, Protestan Vaizi Yakof oğlu Pavlosi) ve firarda olan 16 kişinin idamına karar verilmiş olup, 6 sanık da değişik cezalara çarptırılmıştır.(15)
28 EYLÜL 1921’DE 35 İDAM
Kitaba ilave edilen ikinci kararsa, 57 kişinin yargılanmasıyla ve 25 kişinin gıyabında 35 kişiye idam cezasının verilmesiyle ilgilidir.
Önceki 6 Şubat, 7 Şubat ve 12 Eylül 1921 tarihli üç kararda “Pontus Hükümeti” olarak yapılan tanımlama, 28 Eylül’de “Pontus Cumhuriyeti” olarak değiştirilmiştir.
28 Eylül 1921 tarihli ‘ek ikinci’ kararın (no’su yok) özeti: Kararın girişinde, genel anlatımla “Rum âmal-i milliyesinin canlandırılması”nın hedeflendiği üzerinde durulduktan sonra amaç şöyle netleştiriliyor: Tokad, Amasya, Çorum, Yozgad ve Sivas dâhil, Zonguldak’tan Batum’a kadar sahilde “siyasi, mali ve fiili teşkilatla Pontus Cumhuriyeti” kurmaktır. Cumhuriyeti kuracak teşkilatın “Pontus Cemiyeti Merkez Umumiyesi”nin Paris adresi yazılıyor: Paris’te Serpante Sokağı’nda 38 numaralı. Teşkilatın Pontos’taki adresi, Paris’teki kadar net yazılamıyor; teşkilatın İstanbul adresi Galata’da Büyükhan ve Trabzon’da da çeşitli mahalleler deniyor.
Teşkilatın Trabzon, Giresun, Ordu, İstanbul ve Paris şubeleri dosyalarının tahkikatından, Giresun Rum Cemaati Ruhani Reisi Vekili Papaz Yakobi ve Meclis-i Cismani Reis Vekili Panosi oğlu Hacı Todor ve refikasının şehadatınden anlaşıldığı üzere denilerek, hüküm kurulan sanıklara geçiliyor.
Sanık toplamı 57 kişidir. 10’u tutuklu ve mahkemededir, bunlara idam cezası verilmiştir (karardan isimler aynen): 1- Trabzon Mebus-ı esbakı ve Trabzon Pontus Heyet-i Merkeziyesi murahhası ve vekil-i siyasisi Kokırioğulları’ndan Yani oğlu Matyos [tam adı: Matyo Kofidi], 2- Müskirat (alkollü içki) fabrikatörü Akriditioğulları’ndan Yorgi oğlu Aleksi, 3- Epohi gazetesi sahibi Kapudanidioğulları’ndan Lambo oğlu Nikos [Kapetanidis], 4- Giresun tüccarlarından Kakulidioğulları’ndan Todor oğlu Yorgi, 5- Metropolid kâtibi Sürmelioğulları’ndan Kaptan Yani oğlu İspir, 6- Tüccardan Sürmelioğulları’ndan Kaptan Yani oğlu Yordan, 7- Tüccardan Atmacidioğulları’ndan Kosti oğlu Yanko, 8- Tüccardan Kılınçoğulları’ndan Pavril oğlu Yorgi, 9- Ordulu Avram Tokadlidis, 10- Hacı Korkor oğlu Paminonda.
Gıyabında idam cezası verilen 25 kişidir; ikisi Trabzon Metropolidi Hrisantos ve Giresun Metropolidi Lavrandiyos’dur. 22 sanığın 9’u değişik cezalara çarptırılırken, 13 sanığın da yakalanıp Amasya’ya getirilmesi kararlaştırılmıştır.
Mahkeme, idam cezası vermekle kalmamış, “idama mahkûm olanların emval ve emlaklerinin müsaderesini [mallarına el koymayı]” kararlaştırmıştır. İkinci kararla, idam edilenlerin malı-mülkü de gasp edilmiştir.
Amasya İstiklal Mahkemesi Heyeti (20.10.1920-5.10.1921): Reis Emin Mehmet (soy ismi: Geveci- Canik/Samsun), aza Necati (Kurtuluş- Bursa) ve aza Mehmed Şevket (Peker- Sinop) (Foto: Türk Parlamento Tarihi).
ANKARA’NIN PONTOS PLANI
Mahkemenin 28 Eylül 1921 tarihli kararında, 57 Rum’a çeşitli cezalar verilirken, sanıklar, ‘Pontus Cemiyeti Merkez Umumiyesi’ teşkilatıyla, ‘Pontus Cumhuriyeti’ kurmakla suçlandı. Dosya ortada olmadığı için iddiaların delili nedir? Bilmiyoruz. Gerçi, bu mahkemelerin karar verirken delile gerek duymaması, nasıl yargılama yapıldığının açık beyanıdır.
TBMM, 1922’de yayımladı.
Ankara, planına göre Karadeniz’de Rum meselesini 1922 ortasında ‘halletmiş’ olmalı ki, Pontus Meselesi ismiyle kitap hazırlamıştır. Hatta Bakan Ali Fethi’nin dediği gibi, Karadeniz’in Rumlardan temizlenmiş olmasıyla kalınmadı, kitaba, 1930’lardaki Türk Tarih Tezi’nin ana materyali olan “Anadolu Türk’tür” ve “Rum ve Ermeniler sonradan gelmişlerdir” tezi de yazılmıştır.(16) Sekiz ay sonra da 16 Mart 1923’te Adana’da konuşan TBMM Reisi Mustafa Kemal de Türkçü tezi derinleştirmiş, Ermeniler vesairenin hiçbir hakkının olmadığını belirterek, “Adana öz Türk memleketidir” demiştir.(17)
Böylece 1922’de Anadolu’nun tarihi de Türkleştirilmiştir.
Bakan Ali Fethi, 10 Haziran 1922’de gizli celsede “Karadeniz’de neler yapıldı?” müzakeresinde Pontus Meselesi kitabından şöyle bahsetmiştir: “Bu hususta yazılmış bir kitap vardır. O kitabı tabı ve Fransızcaya tercüme ettirmek için […] Çünki hakikati biz biliyoruz efendiler, daha ziyade ecnebilerin bilmesi lâzım gelir. İki buçuk ay evvel İstanbul’a gönderdik, Adnan Beyefendi […] orada tabetmekle meşguldür. Gayet nefis bir surette tabedilmektedir ki, daha kolay okunsun ve propagandaya daha faideli olsun diye.”(18)
Yıllarca kitapta yazıldığı gibi TBMM Hükümeti Matbuat Müdiriyet-i Umumisi tarafından hazırlandığını biliyorduk, ama Şükrü Hanioğlu’nun aktardığına göre yazansa Ahmet Ağaoğlu’dur.(19)
Bakan Ali Fethi, aynı günkü oturumda amacın, “Rumları temizlemek” olduğunu söylemiştir. Hükümetin Pontos politikası bu kadar net ifade edilmiştir.
Temizlik harekâtının geçmişi 1920’nin son çeyreğine uzanıyor. Ankara hükümeti, 7 Ekim 1920 tarihli kararnameyle, Rum ve Ermenilere ait “muâmelatı tasarrufiyyenin tehirine artık lüzum” (işlemlerin ertelenmesine artık gerek) olmadığını kararlaştırdı,(20) iki ay sonra 9 Aralık 1920’de de Merkez Ordusu’nu kurdu ve Sakallı Nureddin’i komutanı olarak atadı.(21) Merkez Ordusu, önce Koçgiri ve sonra Pontos harekâtını tamamladıktan sonra 25 Şubat 1922’de lağvedildi.(22)
Merkez Ordusu, Koçgiri ve Pontos harekâtında Topal Osman gibi çeteleri de kullandı. Hatta 45-50 Türk askerini öldüren Katil İlyas Çetesi, 1922 yılı başında Rumları vurmak koşuluyla affedildi.(23)
Merkez Ordusu Kumandanı Nureddin, planını harekâttan altı ay evvel 12 Ocak 1921’de açıklamıştır; Koçgiri için de böyle yapmıştır. 10 maddelik genelge(24) aslında iki maddedir:
1- Samsun ve Ordu Hıristiyanlarının 16-50 yaş arasındaki erkekleri güneye sevk edilecektir/sürülecektir.
2- Samsun ve Ordu’da 1884 ve 1891 ile 1901 doğumlu Hıristiyanlar askere alınarak, Amele Taburuna gönderilecektir.
Amele Taburların mucidi 25 Şubat 1915’te Harbiye Nazırı Enver’dir.(25) Osmanlı ordusunda önce Ermeni askerler silahsızlandırıldı ve zamanla Hıristiyan askerleri kapsadı.
1921’de de Rum askerlerin silahsızlandırılacağını hükümet, Genelkurmay değil bir ordunun komutanı kararlaştırmıştır.
Genelgenin diğer maddeleri, sürülecek ve kalacak olanların nerelerde toplanacağı ve güvenliği ile icraatın sabah-akşam raporlarıyla Merkez Ordusu’na bildirilmesi hakkındadır.
Sonuç olarak Ankara hükümeti, Karadeniz’de hâkimdir; 20-36 yaşındaki vatandaş Rumları askere almayı, silah vermeden arazide Amele Taburlarında çalıştırmayı ve askere almadıklarını da kovalamayı planlamıştır.
Planın ilk icrası olarak 5 Mart 1921’de Merkez Ordusu Mıntıkası denilen Ordu, Canik, Tokat, Amasya, Çorum’da ve 10 Mart’ta da Elazığ’da, Erzincan’da ve Sivas’ın Divriği ile Zara kazalarında sıkıyönetim ilan edilmiştir.(26)
Merkez Ordusu, Koçgiri imhasının ardından 1921 Mayıs sonunda Karadeniz’dedir. 7 Haziran’da Yunan kruvazörü Kilkis’in İnebolu’yu bombalamasının(27) ardından [başka da bombalama olmayacaktır], 12 Haziran’da, sahildeki 15-50 yaşındaki erkeklerin sürgünü(28) kararlaştırılmıştır. Oysa on gün önce kovalama başlamış, 2 Haziran’da Samsun’dan Kavak’a götürülen 766 kişilik Rum kafilesine saldırılmış, ama sevkiyat sürmüştür.(29) Yaşına, cinsiyetine bakılmaksızın bütün vatandaş Rumlar sürülmüştür [kovalanmıştır].(30)
Bir ay sonra Rumların kıyıdan tamamen uzaklaştırılması/kovalanması kararlaştırılmış ve bir gün sonra 3 Temmuz’da da Karadeniz ‘Harp Bölgesi’ ilan edilmiştir.(31)
Artık Karadeniz yangın yeridir.
1919-1922’DE VATANDAŞ HIRİSTİYANLAR
Türk-Sünni İslam programı açısından Anadolu’nun Şark’ı 1918 öncesi halledilmişti. 1919’da Güney’de Fransa ve Batı’da Yunanistan işgali vardı, Kuzey sakindi.
1919’da Trabzon’da bir ara Türk-Rum Federasyonu(32) teması oldu ve resmi dilin “Türkçe ve Rumca” olacağı(33) da gündeme geldi, ama ‘birlikte yaşam’ politiği derinleştirilemedi.
1919’da İngiltere’nin Anadolu planıyla ilgili Prof Dr. Neoklis Sarris’in tespiti önemliydi: “Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a [19 Mayıs 1919] ayak basmasının resmi sebebi, bir hafta önce İzmir’e çıkan Yunan askerinin çıkışının resmi sebebinin aynısıdır. Ve her iki resmi sebep ‘müttefiklerce’ onaylanmış ve teşvik edilmiştir.” ‘Resmi sebep’ Rumları, çetecilerin baskısından korumaktır.(34)
Sahada neler oluyordu? Bunu tartışmak bir yana, gerekçenin aynılığı düşünmeye değer. İngiltere, elinin altında Mondros Mütarekesi (madde 7) varken, Yunanistan’a yol verdi; çünkü o günkü derdi, Bolşevik iktidarıydı. 14 bin askeriyle Rusya toprağında savaşmıştı ve 1920 sonunda yenilmişti.(35)
Neoklis Sarris’in de yazdığı gibi, Mustafa Kemal’in müfettiş olarak atanmasının ve Samsun’a gitmesinin resmî gerekçesi, Rum köylerine Türk-İslam ahalisinin yaptığı saldırının önlenmesi ve asayişin sağlanmasıydı.(36)
Yunanistan’dan Anadolu işgaline karşı çıkan komünistlerdi, gazetesi Rizospastis [Radikal] barışın kürsüsüydü. Rizospastis’e göre, Yunanistan’ı İngiltere’nin kucağına atan Venizelos’tu (18.11.1920), işgalin yaygınlaşması “korkunç bir savaş macerası”ydı (21.7.1921) ve halka cephedeki gerçek anlatılmıyordu (30.7.1921).(37)
1919-22 döneminde Batı’daki cephe savaşıydı, Güney’deki(38) gayrinizami harpti ve Kuzey’deki(39) devletin dâhili harbiydi. Yunanistan’dan başka bir ülke ordusuyla savaşılmadığı için mütareke de Mudanya’da, onunla imzalanmıştı.
1919-22 dönemini, sanki savaşan iki taraf/cephe ve ‘kurtarılmış bölge’ varmış gibi, ‘iç savaş’ olarak nitelendirmek, aslında Türk milliyetçiliği göletinde boğulmaktır.
O günün koşullarında Yunanistan’ın işgalinin yaygınlaşması, İttihatçı kadroyla zihniyetinin Ankara’da yoğunlaşmasını ve Abdülhamid’le İttihatçıların Anadolu’yu Hıristiyanlardan arındırma politikasının radikalleşmesini artıran unsurdu.
Yunanistan işgali olmasaydı, cephe savaşı da olmayacaktı. O halde, Rumlar ve Ermeniler de Düzce’den Denizli’ye Konya’ya kadar 1920-21’deki(40) gibi kovalanmaz mıydı? Ve 1915’in politiğine devamı edilmez miydi? Hem “Hıristiyanlar kovalanmazdı” hem de “1915 politiğine devam edilmezdi” demek, mümkün değildir.
Üç cephede Osmanlı-Türkiye vatandaşı Hıristiyanlar hedeflenmişti; gerekçesi hem işgalcilerdi hem de ayrılıkçılıktı. Bunun için Genelkurmay, ordunun İzmir’e girmesinden on gün sonra 19 Eylül’de bile, “Kurtarılan Garp’ta Hıristiyan vatandaşları sahile sevke” devam etmiştir. Bunun sonucu olarak 1,2 milyon Rum mübadilin ancak 112 bini, 1922’de Ankara’nın zaferinden sonra gönderilmiştir.(41)
Büyük Taarruz öncesi harekâtın tamamlandığı Kuzey’de ‘savaşan iki taraf’ yoktu ve Merkez Ordusu, karşısında Karadeniz Rum vatandaşlarının silahlı bir cephe gücünden bahsedilemez.
1922’de Dahiliye Vekili/İçişleri Bakanı Ali Fethi (Okyar)
Nitekim Bakan Ali Fethi’nin hakkında bilgi verdiği Pontus Meselesi kitabından da anlıyoruz ki, Rumların, Paris Konferansı’nda çıkan ‘yüksek sesinin’ paralelinde Karadeniz’e egemen-merkezi bir teşkilatlanması ve Türk askerinin ya da yedekteki Topal Osman gibi çetelerin giremeyeceği kurtarılmış bölgesi yoktu; çatışmalarsa yereldi.
Kitaptan beş yıl sonra 1927’de kaleme alınan 11 sayfalık ‘Pontus Meselesi’ raporu(42) da kitaptaki anlatımı özetlemiştir.
1922’in yarıyılında harekâtın sonucunu, TBMM kürsüsünde açıklayan İçişleri Bakanı Ali Fethi’dir; Karadeniz vatandaş Rumlardan temizlenmiştir!
NOTLAR:
(1) TBMM GCZ, cilt: 3, 10.6.1922, s. 369 (abç).
(2) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/1 (Mahkeme No: T-1, Tarih: 30/10/1336: 05/10/1337, Rumuz: IV-1-B-1, Karar: 1-421, Esas No: 520), TBMM Basımevi, Ankara-2023, s. 667-671.
(3) TBMM Reisisanisi Dr. Adnan tezkeresi, TBMM ZC, devre: 1, cilt: 22, 17.8.1922, s. 208.
(4) Türk Parlamento Tarihi, I. ve II. Meşrutiyet, cilt: 2, TBMM Vakfı, Ankara-1998, s. 575.
(5) Ergün Aybars’ın İstiklal Mahkemeleri, AD Yayıncılık, İstanbul-1997, s. 10.
(6) Ergün Aybars, age, s. 93-94, 126-131.
(7) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/1, s. 11, 473.
(8) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/2 (Mahkeme No: T-1, Tarih: 06/10/1337: 27/12/1337, Rumuz: IV-1-B-2, Karar: 1-162, Esas No: 521), TBMM Basımevi, Ankara-2023, s. 1-527.
(9) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/1, s. 111, 145, 247, 257, 259, 397, 409.
(10) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/1, s. 399. Türkçe kullanım ve kararlarda yazan: Pontus.
(11) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/1, s. 409.
(12) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/1, s. 663.
(13) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/1, s. 3-4, 579, 665, 671.
(14) Türkçe öğretmeni Zeki, 14 Şubat 1921’de öldürüldü (Pontus Meselesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Matbuat Müdiriyet-i Umumisi, Dr. Yılmaz Kurt (hazırlayan), Matbuat ve İstihbarat Matbaası, Ankara-1338 (1922), TBMM Basımevi, Ankara-1995, s. 371).
(15) Amasya İstiklal Mahkemesi, cilt: 12/1, s. 663-665.
(16) Pontus Meselesi, 3, 12.
(17) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt: 2, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara-1989, s. 129-130.
(18) TBMM GZC, cilt: 2, 10.6.1922, s. 409 (abç).
(19) Aktaran, M. Şükrü Hanioğlu, ATATÜRK Entelektüel Biyografi, 2. basım, Bağlam Yayınları, İstanbul-2023, s. 527.
(20) 7.10.1920 tarih ve 264 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.1/K: 1, D: 14, S: 7.
(21) ATASE’den aktaran, Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, İki İsyan Bir Paşa, 2. baskı, Babil Yayıncılık, Ankara-2003, s. 9-17, 86; Hamdi Ertuna, Türk İstiklâl Harbi, VI’ncı cilt, İstiklâl Harbinde Ayaklanmalar (1919-1921), Genelkurmay Basımevi, Ankara-1974, s. 290.
(22) ATASE’den aktaran Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, age, s. 287-289.
(23) 19 Ocak 1922 tarih ve 183 no’lu Tecili Takibat Hakkında Kanun, TBMM ZC, devre: 1, cilt: 16, 12 ve 19 ve 21.1.1922, s. 31-34, 92, 111-112 ve Fihrist-s. 3; TBMM GCZ, cilt: 2, 11.8.1921 ve 4.10.1921 ve 19.1.1922, s. 215-217, 263-264, 635-643; Hamdi Ertuna, age, s. 170-176.
(24) Merkez Ordusu Kumandanı Nureddin’in 12.1.1921 tarihli ve 2082 sayılı genelgesi, aktaran Pontus Meselesi, s. 398-399.
(25) Aktaran Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 3. baskı, Ankara-1985, s. 212; aktaran Tehcire Giden Yol, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Yayın no: 142, İstanbul-2016. s. 162.
(26) 5.3.1921 tarih ve 716 sayılı kararname, BCA-F: 030.18. 1.1/K: 2, D: 38, S: 2; 10.3.1921 tarih ve 727 nolu kararname, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 2, Milliyet Matbaası, İstanbul-1929, s. 5.
(27) ATASE’den aktaran Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, age, s. 114-115.
(28) 12.6.1921 tarih ve 941 sayılı kararname, BCA-F: 030.18.01.01/K: 3, D: 24, S:12.
(29) Pontus Meselesi, s. 405; Stefanos Yerasimos, ‘Pontus Meselesi (1912-1923)’ makalesi, Toplum ve Bilim içinde Güz 1988-Kış 1989, sayı: 43-44, s. 66-7.
(30) Kumandan Nureddin’in açıklaması, aktaran Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, age, s. 275.
(31) Pontus Meselesi, s. 389; 3.7.1921 tarih ve 1014 sayılı kararname, BCA-F: 030.18.01.01/K: 3, D: 28, S: 5.
(32) Aktaran Stefanos Yerasimos, agm, s. 53-56; aktaran Sabahattin Özel, Milli Mücadele’de Trabzon, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul-2012, s. 194, 196 ve 197-8.
(33) Pontus Meselesi, s. 122-124.
(34) Ömer Asan, Pontos Kültürü, Belge Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2000, s. xıx.
(35) Martin Gilbert, Churchill Bir Yaşam, çeviren: Süha Sertabiboğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul-2011, s. 480-508.
(36) Erik Jan Zürcher, Millî Mücadelede İttihatçılık, İletişim Yayınları, İstanbul-2003, s. 173; Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Bateş Atatürk Dizisi, İstanbul-1998, s.171; Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, Siyasi Hatıralarım, cilt: 1, Emre Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2000, s. 230; Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, İstanbul-2000, s. 80.
(37) Çiğdem Kılıçoğlu Cihangir’in makalesi, Yunan Arşiv Kaynaklarında İşgal Eskişehir’i, Mehmet Ö. Alkan-Ayşe Ozil (editörler), Tarih Vakfı, İstanbul-2022, s. 65-89.
(38) 12.10.1919’da Sivas’ta Mustafa Kemal, Müdafaai Hukuk Cemiyeti Teşkilatı talimatı, Kuvayı Milliye Komutanı Tekelioğlu Sinan Bey’in Günlüğü, Genelkurmay-ATASE, Ankara-2012, s. 1-4; ATASE, aktaran Türk İstiklal Harbi IV’üncü Cilt Güney Cephesi, Genelkurmay-ATASE, Ankara-2009, s. 76-77, 318.
(39) Nevzat Onaran, Devletin Dâhili Harbi, Kor Kitap, İstanbul-2021, s. 131-269.
(40) 13 (15).9.1920 tarih ve 215 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.1/K: 1, D: 11, S: 17; 27.1.1921 tarih ve 619 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.1/K: 2, D: 33, S: 5; 9.2.1921 tarih ve 657 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.1/K: 2, D: 35, S: 3; 11.5.1921 tarih ve 839 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.1/K: 3, D: 19, S: 7; 28.6.1921 tarih ve 979 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.1/K: 3, D: 26, S: 10; Cengiz Mutlu, Mütareke Döneminde Rum Nüfus Hareketleri (1918-1922), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2004, s. 284-289.
(41) Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü’nün 10 yıllık Çalışma Raporu (1933), s. 1-2 ve İlişik sayı 8: Vilâyet dahilinde mübadeleye tabi elyevm mevcut Rum miktarı, BCA-F: 30.10/K: 124, D: 885, S: 4; TBMM ZC, devre: 3, cilt: 26, 19.3.1931, s. 60-67 ve zabıt sonundaki 92 no’lu raporda s. 4, 9.
(42) Pontus Meselesi Raporu, CA, A: IV-15-a, D: 62, F: 9/1-10, aktaran Hadiye Yılmaz, Pontus Macerası, Tarihçi Kitabevi, İstanbul-2011, s. 181-93.
0 notes
Note
Poor Nibosshi tho, isn't she the only one without a solid ship even until now?
She got shipped with a lots of the heroes but none of her ship actually got the support other ships have
(im gonna take this ask and instead turn it into a post about my bias)
of course like, she cant compete with the super duper official with-merch kind of ships, but she has so much content that it doesn't lag too far behind. like here, sekka (glasses) has the a pair of spare keys to karin's apartment, they've rocked a pretty steady relationship throughout the mobile game (though still only implications), with so many scenarios together, particularly on valentines day.
and thats just with one route, karin has so much official content with others, in particular yuuna, fuu, mebu (*especially* fuu). its no wonder sonoko loves to use her as writing inspiration so much
6 notes
·
View notes
Video
youtube
ÇAĞDAŞLIK ve MODERNLİK adına KATLEDİLEN bir MİLLET !?MÜFTÜ Mebus HAFIZ H...
0 notes
Text
You and Me Lyrics
Singer:Ranveer SinghAlbum:Befikre Bheege pade joote kahinIt’s You and MeDabba khula coffee nahiIt’s You and Me Chhaata kabhi khulta nahiIt’s You and MeKhidki rahe hardam khuliIt’s You and Me Tedhi ye zindagiJaisi ye dostiHai ghalat sab yahaanPar sabhi hain sahi Shopping kari taxi nahiIt’s You and MeWalking kari sandal gayiIt’s You and Me Traffic kabhi chalti nahinIt’s You and MeBus ko koi…
0 notes
Text
ANMA:
BUGÜN 17 NİSAN (1922)
İTTİHAT TERAKKİNİN ÖNEMLİ İSİMLERİNDEN
BAHAEDDİN ŞAKİR’İN
ERMENİLER TARAFINDAN ŞEHİT EDİLİŞİNİN YIL DÖNÜMÜ.
RAHMETLE ANIYORUM.
Bahaeddin Şakir (1874 - 17 Nisan 1922), Türk hekim ve siyasetçi.
II. Meşrutiyet döneminde, mebus veya nazır unvanı taşımamış olmakla birlikte, İttihat ve Terakkî’nin Kâtib-i Mes’ullerinden biri olarak devrin önde gelen siyasetçileri arasında yer almıştır. İttihat ve Terakkî içindeki ünlü "Doktorlar grubu"nun üç önemli isminden birisi olmuş (diğerleri Doktor Nâzım ile Doktor Rüsuhi Dikmen’dir); Cemiyet’in Türkçü-Turancı kanadında yer almış, bir ideolog olmaktan çok teşkilatçı kimliğiyle ön plana çıkmıştır.
Teşkilât-ı Mahsusa’nın kurucularından olan Bahaddin Şakir, örgütün siyasi bölüm şefi olarak görev yapmıştır.
Türkiye’de adlî tıpın kurucularındandır ve ülkedeki ilk telif Adlî Tıp ders kitabının yazarıdır.
17 Nisan 1922 günü Berlin’de Cemâl Azmi Bey ile birlikte Ermeni suikastçılar tarafından şehit edildi. Mezarı, Berlin Türk Şehitliği’ndedir.
0 notes
Text
Viena - 05 de agosto de Ano 3 - Domingo - Doc - 27 anos
07:30 - Acordamos, tomamos banho e nos arrumamos. 08:00 - Tomamos café:
08:30 - Saímos, para ir a um novo hotel. 08:40 - Visitamos: SO/ Vienna
Arrumamos nossas coisas no quarto e dou uma estudada com Pi.
12:30 - Almoçamos: BAO MeBu
13:50 - Vamos ao SPA no hotel: So SPA im SO / Vienna Hotel
15:00 - Voltamos e tomamos café no quarto, ficando de papo.
18:00 - Tomamos banho e nos arrumamos para sair.
19:00 - Jantamos com Tom, Riley está viajando a trabalho: Spelunke
20:40 - Voltamos e ficamos vendo filme até dormir.
0 notes
Photo
Ayan ve Meb'usan Reisleri
Fetva Emini geldiğinde, Ayan ve Meb’usan Reisleri, Vükelâ (Tevfik Paşa Kabinesi) ve fıkıh intisabı olan birkaç Mebus, Meclisi Meb’usan Reisi Ahmed Rıza Bey’in odasında toplandılar. Bir küçük ve mühim encümen de orada bulundu. Mebus Efendilerin onayladıkları fetva metnini tasvir ederken Hacı Nuri Efendi hazır olarak taallül gösterdi ve kendisi iftaya memur olamayacağını belirterek, bu konuda rey ve mütalâası sorulmasına gerek olmadığını ifade etti. Ardından Şeyhülislâm Ziyaeddin Efendi’ye işaret ederek, “Müftülenâm zatı âlîleridir. Fetva vermek kendisine aittir. Nasıl tensip buyururlarsa öylece ifade ederler.” dedi.
Bu üzerine sözler uzayıp sokağın mütehammil olduğu binlerce hal, kırı kavliyatı ge��erek, füliyata daha çok odaklandı. Sonunda Hacı Nuri Efendi, reyini izhar ederek, “Hal’de meymenet yoktur, muktazi islah teklif ediniz, nefsini azletsin.” dedi. Mebus Efendiler, fetvanın nihayetini, hal olunmak veya istifa teklif edilmek şekillerinden hangisinin tercih edilmesi gerektiğine dair bir fıkra ilavesiyle tashih etmekle bu şekli kabul ettiler.
Fetva Emini’nin çıkışının ardından Meclis salonuna dönülerek celse yeniden açıldı. Fetvayı imzalayan kalem, tarih olarak Ahmed Rıza Bey tarafından alındı Tour Packages Bulgaria.
Meclis içinde ve dışında takip edilen hükümetin iç ve dış işlerine dair politikalar ve yönetimin mülkiyetle uğraştığı ve millete ciddi zararlar verdiği tarihsel olarak sabittir. Ayan’dan ve Maarif Nazırı’ndan olan ahdim âciz olan birisi olarak istifa teklifi sundum ve bu konuda tanıdığım kişilere ve Ayan’a fikir sordum. Hepsi de bu teklifi onayladı. Ancak, Ordunun Yıldız’ı teslim almasının ardından ve sarayın hademe hizmetini kaldırmasının ardından, Sultan Abdulhamid’in bu teklife direnmesi mümkün değildi.
Yeni celse, fetvanın okunmasıyla başladı. “Hal’ hal’” sesleri yükseldi. Heyecanlı bir atmosferde, Meclis gururla dolmuş ve ferahlayarak, vazifenin ağırlığı ve önemi kalplerde hissediliyordu.
Reis Paşa, “Efendiler, okunan fetva, şerife ve millet tarafından dile getirilen isteğe uygun olarak, Sultan Abdülhamid’in hilâfet ve saltanatından feragatına karar veriyor musunuz?” diye sordu.
Tezahüratlar eşliğinde eller kalktı.
Reis Paşa devam etti: “Sultan Abdülhamid hal’ olundu. Şer’i hilâfet ve saltanata Veliahdı meşru Mehmed Reşad Efendi Hazretleri’nin iclâsına karar veriyor musunuz?”
Tezahüratlarla bu teklif de kabul edildi.
Heyeti Murahhasa, Sultan Abdulhamid’e bu kararı bildirmek üzere Sevr’e gönderilmek üzere seçildi.
İkinci Abdülhamid’in hal’i için fetva şu şekildedir:
“İmânı sağlam âlimin oğlu Zeyd, şeriattan tavsiye ve kitapları şeriyen öğrenmiş bir münevver şahsiyettir. İstifa ve kitaplarda bahsedilen tasarruf ve israfta sınırda kalmak İslâm hükümlerindendir. Mahremim gizlidir.
Hareket Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa Hazretleri’ne:
14 Mayıs 8:15. Kohilân’la muvafakatını istedim. Yarımını ödeyip kalanını vazgeçecekler. İhtiyaç varsa bir şeyini ve sofra takımını da verebilecektir. Selânik’e geç vakitte ulaşacak şekilde trenin hareketinin ve münasebetin gerçekleşeceği vakti belirtmesini ve hanede kaç kişi için yatak ve sofra takımına ihtiyaç duyulacağını bildirmesi, hüsn-ü talimatı gibi diğer hususları içerir. Robins Paşa’nın otomobili ve trenden nakli için talimat verdim. Trenden İstanbul’a zamanında hareketini ve Salânik’e varışını beklemesi ve harekete geçmesi gereken bazı zatlar olduğunu ve İle sofra takımının temin edilip edilemediğini sorması gibi detayları içerir. Robins Paşa’ya bilgi, yeterli kıyafet verilmiştir. Fakat Mehmet Hâli Efendi ve Hadi Paşa, yanlarında getirmeleri gereken malzeme konusunda gerekli bilgileri vermemiştir. Bu bilgileri almak için Robins Paşa, Hâli Efendi ve Hadi Paşa’ya sorular sormuştur. Ancak cevap alamamıştır. Bu durumu bana bildirmiştir. Ben de size bu durumu iletirim.”
Bu mektuptan sonra Meclis içinde ve dışında olaylar sürdü. Sultan Abdülhamid’in tek elini ceplerine koyup dolaşması, onunla dalga geçilmesi ve saraydaki hizmetçilerin bir bir ayrılması gibi olaylar meydana geldi. Bu durumu görenler, şimdi bir zamanlar onurlu bir lider olan Sultan’ın yalnızca ismi kaldığını fark ettiler.
Hâkim meclis içinde olup biteni izlerken, bu önemli karar sonucunda ortaya çıkan gelişmeleri değerlendirdi. Celseler boyunca mevcut politikaların ve yönetimin millete verdiği zararları düşündü. Çeşitli mücadelelere rağmen, Sultan Abdülhamid’in mevcut duruma direnmesi mümkün değildi.
Bir sonraki celsede, Meclis, Sultan Abdülhamid’in hal’ine karar verildiğini ilan etti. İçeride ve dışarıda büyük bir tezahüratla karşılandı.
0 notes
Text
Mustafa Kemal'in yanındaki yakası kürklü kıyafeti giyen Çerkez Ethem.
Tek Adam'ın ikinci cildinde iç isyanlardayım. Konu artık belki de kendime rol modeli aldığım Çerkez Ethem Bey odağında.
Tarık Buğra'nın Küçük Ağa kitabından uyarlanan bir dizi trt tarafından dizi olarak çekilmişti. Şimdi tarihine baktım 1983 yılında yayınlanmış. O diziden dolayı çocukluğumdan bu yana Çerkez Ethem'i severim. Askerken şekilsel disiplinden çok uzak oluşum belki O'nu örnek almamdandır.
O yüzden Çerkez Ethem konusunda ne kadar objektif olaibleceğim şüpheli.
----
Alıntılarla devam ediyim. İç isyanlar bitmiyor. Ege Marmara bölgesinde bastırılan isyanlar Anadolu da patlak vermeye başlayınca Ankara daha tehlikeli bir hale geliyor. En son Yozgatta Çapanoğlu isyanı çıkıyor. Hilafet yanlıları Ankarayı kuşatacak bir güce erişiyor. Bu sırada Mustafa Kemal'in elinde kendini koruyacak asker bile yok. Durum tehlikeli bir hal alınca bir çare olarak Çerkez Ethem'i Ankara'ya çağırıp durumun vehametini anlatıyorlar. Onun kuvvetlerini Yozgat üstüne göndermek istiyorlar ama Ethem batı cephesinde Yunan işgalini durdurmuş. Kuvvetlerini çekerse onlar ilerleyecek. Nihayet şöyle bir azarın sonunda Yozgat isyanının bastırmayı kabul ediyor.
Karşısında azarladığı insanlar Osmanlı Genel kurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak. Yeni Türk devletinin başkanı olacak Mustafa Kemal. Devletin ikinci başkanı olacak İsmet İnönü.
Bu konuşmaya dair yorumum çok değerli bir asker, bir komutan olan Çerkez Ethem'in çok kötü bir politikacı olduğu.
Sen eline düştüler, muhtaç oldular diye bu sözleri söylersin de onlar sineye çeker mi?
O anda ses çıkaramadılarsa da artık Ethem'e diş bilemişlerdir.
Bu tarz tatsız tartışmalardan sonra Ethem Bey gidip Yozgat isyanını da bastırıyor. Ankara'yı kurtaran adam kendisi sayılabilir.
Hadi kabul etmeseydi? Ankara'nın ilçelerine kadar ulaşmış olan isyan dalgası merkezi de kuşatsa, hilafetçiler Atatürk dahil komuta kadrosunu imha etse, meclisi dağıtsa... neden mümkün olmasın?
Bu kadar kritik önemi olan bir adamı hainleştirip tarihten nerdeyse sildiler.
---
Neyse o günler itibariyle ortaya çıkıyor ki, Ethem batı da devlet başkanı gibi bir güç ve Anadolu'da kahramanlıkları halk arasında efsane.
Yeni devletin bir sürü başkanı mı olacak?
Komutanlar arasında doğal olan restleşme başlıyor. Kendisi böyle bir söz ettiğini kabul etmemiş. Ethem'in " Ankara'ya bir daha gelirsem Mustafa Kemal'i meclisin kapısına asarım" dediği rivayeti yayılıyor. Bir günde gerçekten geleceği tutuyor ve o gelirken Mustafa Kemal mecliste durmuyor, cepheye gidiyor vs vs...
Gerginlik bu noktaya taşındıktan sonra ikisinden birinin harcanacağı apaçık bence.
Tabii ki daha kuvvetli olan taraf Mustafa Kemal cephesi. Çünkü sahada olmasa da masa başında Osmanlı paşaları onun yanında oturuyor.
Nitekim meclis yavaş yavaş kendi ordusunu oluşturdukça Ethem karşısında kendilerine güvenleri daha da artıyor. Ama bu halde bile Çerkez Ethem Tbbm'de mebuslar arasında hala pek çok taraftarı olan, halkın hayranlıkla baktığı biri.
Yani bir suikastla öldürülmesi mümkün ama sonucu itibariyle bu işi yapanlara çok zarar verebilecek biri.
Gözden düşürülerek tarihten silinmesi en uygunu.
Mecliste bir komisyon toplanıp, Ethem Bey'e Tbmm'nin şartlarını götürüyor. Şartlar dediğimiz, Ethem Beyin askeri kuvvetlerinin düzenli orduya katılmasını istemek.
Çok önemli bir nokta: Ethem şartları kabul etmiş. Hatta o gün o komisyonda mebus olarak bulunan Celal Bayar bunu hatırlarında yazmış. Bir müjde olarak Mustafa Kemal'e Ethem Bey'in şartları kabul ettiğini telgrafla bildiriyor.
Mustafa Kemal'de o günkü düşüncelerini Nutuk'ta yazmış. Şöyle düşünüyor: Ethem bey TBMM komisyonunu tutukladı. Bu telgrafı da onlara silah zoruyla çektirmiştir. Öyleyse ordularımız Ethem Bey kuvvetlerine saldırmalı.
Nitekim Ethem de bakıyor ki kendi ordusu meclis ordusu tarafından kuşatılmış. Herhangi bir çatışmada kardeş kanı dökülecek. Askerlerini serbest bırakıyor. "İsteyen ailesine dönsün, isteyen düzenli orduya katılsın" diyerek kendi ordusunu dağıtmış oluyor.
İşte bu kadar!
Mustafa Kemal duruma hakim. Bir ipte iki cambazın oynamayacağını biliyor. Ethem bey ne yaparsa yapsın gücünün kırılması gerekirdi. "Mustafa Kemal'i meclisin kapısına asacağım" diyen biri büyük bir itibar gördüğü müddetçe kendi otoritesini sağlayamazdı.
Ordusu dağılmış Ethem, kış günü dağlarda yaşıyor bir süre. Bakıyor bir şey olacağı yok. Kronik hastalıkları olan biri aynı zamanda. Yine çarpıtılan bir detay: bu şartlar altında Yunan tarafından "geçiş izni" istiyor. Yunanistan'a iltica etmiyor. Askerleriyle oraya gidipte Türkiye'ye karşı savaşmıyor. Geçiş izni. Yani, ülkenizden başka ülkeye gideceğim, bana yol verin demekten ibaret. Zaten kalırsa yakalandığı yerde idam edilecektir ve o da bunu görür, bilir.
Yunanlılar da seve seve kabul ediyorlar cephede kendilerini durdurmuş bu komutanın savaştan çekiliyor olmasını.
----
Konuyu tarihçilerden de dinledim. Hayattayken - bazıları hala hayatta - İlber Ortaylı'ya, Mim Kemal Öke'ye, Cemal Kutay'a, Toktamış Ateş'e vs.. Ethem Beyin hain olup olmadığını sormuşlar. Hiç biri de haindir diyememiş.
Deseler büyük haksızlık olurdu.
0 notes