#kuyruklar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hadi yine iyisiniz emekliler! Kılıçdaroğlu'ndan bayram ikramiyesini alıp CHP döneminde kuyruklar vardı dersiniz yine.
0 notes
Text
balkon ve uzun kuyruklar oluşturmuş düşünceler
18 notes
·
View notes
Text
Kuyruklar enflasyon hayat pahsliligi doların artışı yoksulluk çöpten ekmek toplama ve en önemlisi ise sağlık rahmetli Ecevit ve Demirel döneminde yaşanan ve meydanlarda kınayıp yuhalattıgi ne varsa Allah hepsini kendisine yaşatıyor ve dahada yaşatacak çok şükür....
Kişi kınadığını yasamadan ölmezmiş sözünün vücut bulmuş hali şuanki donemimiz...
36 notes
·
View notes
Text
Hey gidi günler, eskiden jetonlu telefon vardı, önünde kuyruklar olan..
Keyifli pazarlar.👍
21 notes
·
View notes
Text
SAKIN HA BUNLARA İTİBAR ETMEYİN!
Bir emekli 10 Bin TL maaş alırken,
Küçücük öğrenciler sınıflarda açlıktan bayılırken,
İnsanlar akşamları semt pazarlarında çürük meyve, sebze toplarken,
Zavallı kadınlar kötü yerlerde çalışmak için Emniyet binaları önünde VESİKA almak için uzun kuyruklar oluştururken, hem Milletvekilliğinden, hem de Milletvekili emekliliğinden toplam 240 Bin TL maaş alan her kim olursa olsun, yetim hakkı, dul hakkı, kul hakkı yiyen gaddar, merhametsiz, insafsız, imansız, Kur'an'sız ve asâletsiz mahlukun tekidir.
AKP'yi anladık da,
Muhalefetten bir tek Milletvekili veya Genel Başkan çıkıp ''Hem Milletvekilliğinden, hem Milletvekili emekliliğinden iki maaşı birden almak insafsızlıktır, kılıfına uydurulmuş bir hırsızlıktır, düpedüz hazineyi soymaktır. Ben iki maaşı birden alarak, dulu, yetimi, öksüzü, yoksulu çalamam. Benim anamdan emdiğim süt, imanım, ahlâkım, asâletim, vicdanım bu ahlâksızlığı kaldırmaz'' dedi mi?
Sıra menfaate gelince, hepsi aynı tornadan çıkmışcasına;
Allah unutuluyor,
Hak hukuk ayaklar altına alınıyor,
Vicdanlar körelip pis iştahlar kabarıyor,
İslâmcılık, milliyetçilik, Atatürkçülük, sosyal demokratlık, devrimcilik sigara izmariti gibi kül tablosuna atılıp eziliyor.
18 Ağustos 2024
ORHAN KILIÇOĞLU
4 notes
·
View notes
Text
bir şey itiraf edeyim mi?
hatırlıyorum. Geçen 5 yılı eksiksiz hatırlıyorum..
üzgünüm, çok üzgünüm, ne yazık ki, belki kahretsin ki, hatırlıyorum. Sahilleri unutmadım. Beni götürdüğün hiç bir sahili unutmadım, zaten nasıl unutayım? Elimi yakan sigaran, gecenin bir vakti gelip yanımda sızmaların, nasıl? Kahve içtiğin bardağın, sigaran da, getirdiğin gül de duruyor, ben nasıl? Kuzguncuk sahili de duruyor olduğu yerde. oturduğumuz bank bile. memlekette inanılmaz bir çay edebiyatı sürüp gidiyor, edebiyatını geçtim, herkes kahvaltıda mutlaka bir bardak içiyor, ben senin çayına attığın şeker sayısını, o şekeri benim karıştırdığımı, nasıl unutayım? Önünde bana araba çarpan banka, hani aslında sana uzak olan ama 8 dakikada yanıma geldiğin, o banka da hala aynı caddede, önünde kuyruklar uzuyor öylece, hala. benim de işim düşüyor o bankaya ara sıra. şimdi, tekrar etmekten usandım ama; nasıl? seni ilk kez gördüğüm köprü de aynı yerinde, daha kötüsü sık sık geçiyorum da ordan. Kendine yastık yaptığın hırkam da duruyor dolapta mesela. küresel ısınmaydı, delinen ozondu, sera gazlarıydı, şuydu buydu derken mevsimler de bozdu fakat hala yağmur denen mevzu varlığını sürdürüyor ve ben bana dinlettiğin o türküleri nasıl? Hastayken getirdiğin selpak bile dururken ben, seni, nasıl? insan birlikte ahmet kaya dinlediği birini nasıl unutabilir ki? “gelirken ekmek al” dediği ve ona yemek yaptığı bir adamı, nasıl unutsun bir kadın?
biraz ağlayalım mı?
çünkü hatırlıyorum.
üzgünüm, çok üzgünüm, ne yazık ki, belki değil bu kez hakikaten kahretsin ki, hatırlıyorum. çok içtiğin bir gece, nasıl bana kıyamayıp geldiğini, konuşurken kendini bırakıp bana söylediğin her şeyi, ben seni kaç şiddetinde sarstığımı ve nasıl bir enkaza çevirdiğimi, unutmadım. utanmadan gelip o yıkıntıların arasında seni aradığımı, bulduğumda çok eksilmiş olduğunu, bana bakıp “hatırlamıyorum” dediğini, unutmadım. karşımda son kez içtiğin ve şekerini benim atmadığım, benim karıştırmadığım, bir kupa kahveyi nasıl hızla yudumladığını, gitmek ve gitmek ve gitmek için nasıl aceleci davrandığını, yüzüme nasıl bakmadığını, bir iki kez gözün değdiğinde öyle rastlantısal bir şekilde, nasıl ceset çiğner gibi bir surat takındığını, unutmadım. beni o evde bıraktığında dünyanın ve gökyüzünün hızla nasıl küçüldüğünü, hatırlıyorum hala. o gün görünürde oturduğum fakat aslında yığılıp gömüldüğüm evde olduğu gibi duruyor yerinde..
yaşadığın semtin, çalıştığın yerin, yaşadığın mahallenin, mezun olduğun lisenin dahi sokaklarına “hatırlıyorum” yazmak istedim. hatırlıyorum, çünkü bunu hak ettim. seninle hayatımda sadece bir kez geçtiğim sokakları bile hatırlıyorum. bana ince ince anlattığın o sızını, seni telefona nasıl kaydettiğimi, bütün mimiklerini, babanı ve belalı, ağrılı başını, unutamıyorum. özlemekten bahsetmeye yüzüm yok ve bunun sebebini, beni öldürüp bir başkasına gidişini unutamıyorum.
her neyse. her şey öylece duruyorken ben de değişemedim işte. Başım hala ekseriyetle ağrıyor, çayı ve yalanlarını hala sevmiyorum.
fakat seni hala. seni hala. seni, hala…
3 notes
·
View notes
Text
BULGASAL: IMMORTAL SOUL // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı : 7,4 Benim puanım: 8
Drama: Bulgasal: Immortal Souls (English title) / Immortality (literal title)
Hangul: 불가살
Director: Jang Young-Woo
Writer: Kwon So-Ra, Seo Jae-Won
Date: 2021
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Lee Jin-Uk, Kwon Na-Ra, Gong Seung-Yeon, Kim Woo-Seok, Jung Jin-Young, Park Myung-Shin, Lee Joon
"Bu topraklarda 600 yıl önce insan olmayan canlılar yaşıyordu. İnsan yiyen sayısız canavar. Ama artık, tüm canavarlar yok oldu. Ben hariç..." diyerek başlıyor. Dizi size hiçbir bilgi vermeden ilerliyor. Kim kimdir, ne nedir, ne zaman başlıyor, neden başlıyor hiçbir şey yok.
Özet olarak, sayısız hayat boyunca onu canavar yapan canavarı bulup öldürmek için peşinden koşan bir canavarın hikayesini izliyoruz. Dizi bunu en başta söylemiyor ben söylemiş olayım. En azından bunu bilerek izlerseniz bir nebze içine girmeniz daha kolay olabilir. Üstelik inanmazsınız spoiler sayılmaz. Bu yaratığımızın ismi Bulgasal ya da cinsi mi diyeyim günümüzde kullandığı isim Dan Hwal (Lee Jin-Uk). Ona da bir miktar üzülüyorsunuz. Doğduğu andan itibaren lanetleniş, insanlar tarafından dışlanmış, hırpalanmış. Onu lanetleyen canavarı öldürüp, laneti ortadan kalmak istiyor. Canavar olmak istemeyen bu canavarımızın öldürmeye çalıştığı canavar ise günümüzde reenkarne olmuş normal bir insan.
Bu insan önceki hayatlarından bölük pörçük anılar hatırladığı için daha önce peşinde olan canavarı biliyor ama kendisinin canavar olduğunu yani ilk hayatlarını ikisi de hatırlamıyor. Her yaşantısında çok küçük yaşta önceki hayatlarına dair bilincini geri kazanıyor. Bizim izlediğimiz hikayede ise Min Sang-Un(Kwon Na-Ra) olarak karşımıza çıkıyor.
Hikaye ilerledikçe bütün kuyruklar birbirine dolanmaya başlıyor. Etraflarındaki herkes geçmiş hayatlarından onların yanında yöresinde olan insanlarmış meğerse gibi alt hikayeler çıkıyor. Aslında bu hikayeleri beğendim. Dizi her ne kadar kör kuyularda dolansa da, yan karakterlerin diziye dahil olma çizgileri güzeldi. Oyuncular oldukça başarılıydı. Hikayedeki saçmalıklar ya da anlamsızlıklar çok göze batmıyordu. Yalnızca benim için bir tık kasvetli bir diziydi.
Özetle; iyinin kötünün birbirinin kıllığına girdiği, iç içe geçtiği ketum bir diziydi diyebilirim. İzlenmeyecek kadar kötü değildi, bir sürü daha güzel dizi varken sıra gelirse izlenebilir.
OST:
4MEN - Leave
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
#Bulgasal: Immortal Souls#kdrama#dizi#inceleme#yorum#eleştiri#kore#Lee Jin-Uk#Kwon Na-Ra#Gong Seung-Yeon#Kim Woo-Seok#Jung Jin-Young#Park Myung-Shin#Lee Joon
2 notes
·
View notes
Text
Hande Yener'den 'pozitif' çağrı... Kız çocukları için adalet istedi
https://pazaryerigundem.com/haber/191500/hande-yenerden-pozitif-cagri-kiz-cocuklari-icin-adalet-istedi/
Hande Yener'den 'pozitif' çağrı... Kız çocukları için adalet istedi
Son dönemlerde gündemden düşmeyen kadın cinayetleri, kayıp çocuklar ve hayvan katliamına karşı bulduğu her fırsatta adalet isteyen Hande Yener, Denizli’de herkesi çok etkileyen bir konuşma yaparak ‘pozitif’ çağrıda bulundu.
İSTANBUL (İGFA) – Birbiri ardına Jolly Joker Denizli ve Uşak sahnesinde konser veren Hande Yener deyim yerindeyse akılları baştan aldı.
Hayranlarının günler öncesinden biletlerini tükettiği konserler, baştan sona her saniyesi ile Hande Yener sevenleri dansa ve neşeye doyurdu.
Bu büyülü geceyi kaçırmak istemeyen yakın illerdeki müzikseverlerin de katıldığı Denizli konserinde mekan kapısında uzun kuyruklar oluştu. Coşkulu hayranların sabırsızlıkla ve alkışlar eşliğinde beklediği Hande Yener sahnede gözlükleri upuzun ördüğü saçları ve makyajı ile yine çok marjinaldi.
Her konserinde olduğu gibi enerjisi ile göz kamaştıran Yener sahne şovuyla da tam not aldı.
Tüm hit şarkılarını sevenleriyle hep bir ağızdan avaz avaz seslendiren pop müziğin kraliçesi sıkı konser maratonunun en unutulmazlarını Denizli ve Uşak’ta yaşadı.
KIZ ÇOCUKLARI İÇİN ADALET İSTEDİ!
Son dönemlerde gündemden düşmeyen kadın cinayetleri, kayıp çocuklar ve hayvan katliamına karşı bulduğu her fırsatta adalet isteyen Hande Yener, Denizli’de herkesi çok etkileyen bir konuşma yaptı.
Yener, “Herkes bana konuştuğum için teşekkür ediyor, ‘Konuş Hande’ diyorlar. Zevkle devam edeceğim. İnşallah çocuk katilleri müebbet yatarlar! 7 Kasım’daki Narin Güran’ın mahkemesini takip edeceğim. Şirin kayboldu, Rojin’in katili hala bulunamadı, hayvanlara her gün işkence ediliyor. Nasıl delirmeyeyim?” sözleriyle duygularını paylaştı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Toptan Dubai Çikolatası
Toptan Dubai Çikolatası
Toptan Dubai Çikolatası : Ultra premium malzemelerle zenginleştirilmiş Fıstıklı Knafeh Dubai Çikolata Barımızla tanışın! Bu sıradan sütlü çikolata barı değil; her lokmasında eşsiz bir lezzet sunan bir deneyim.Dünya genelinde fenomen olan dubai çikolata çılgınlığı 2024 yılında yok satıyor . Türkiye dubai çikolata üreticileri yani bizle bu talebe yetişemiyoruz. En son geçen hafta kadıköyde bir dubai çikolata satış mağazası geceden kuyruklar oluşmaya başladı. Dubai çikolata çılgınlığı bu gidişle aylarca sürecek anlaşılan bu çılgınlıkta bizlerde sizlerin bu taleplerini mümkün olduğunca karşılamaya çalışacağız. Türkiye dubai çikolata satışı ve üreticileri aramalarınızda bizlerle iletişime geçebilirsiniz. Kaliteden asla taviz vermeyen şirketimiz sizlere en iyi kaliteyi en iyi fiyatlara sunmaya çalışacaktır. Artan taleplerden dolayı siparişleriniz için erken davranmanız ve üretim adetlerini belirlemeniz yararınıza olacaktır. Toptan Dubai Çikolatası Adresimiz : Bağlar, Güneşli, Yalçın Koreş Cd. 63. Sokak No:2-3, 34204 Bağcılar/İstanbul Telefonumuz tel:+90 532 202 22 85 WhatSapp Mesai Saatleri Dışında Mail Yoluyla İletişime Geçiniz. Mail : [email protected]
Dubai Çikolatası ; Zengin Lezzetlerin Buluşma Noktası
Dubai çikolatası, geleneksel lezzetleri modern unsurlarla birleştirerek eşsiz bir tat deneyimi sunar. Yerel malzemelerle zenginleştirilmiş, çeşitli çikolata türleri ve dolgu seçenekleriyle her lokmada farklı bir aromatik yolculuğa çıkar. Fıstık, hurma ve egzotik baharatlar gibi bileşenler, çikolatanın tadını derinleştirirken, yüksek kaliteli malzemeler ve ustalıkla yapılan üretim süreci, Dubai çikolatasını özel kılar. Hem yerel halkın hem de turistlerin ilgisini çeken bu lezzet, şık ambalajlarıyla hediyelik olarak da tercih edilmektedir. Her parça, damak tadınızı şımartmak için özenle hazırlanmıştır. Dubai çikolatası, eşsiz lezzet profilleri ve zengin içerikleri ile dikkat çeker. İşte Dubai çikolatasının lezzeti hakkında bazı önemli noktalar:
Toptan Dubai Çikolatası
Dubai Çikolatası Zengin Tatlar
- Dubai Çikolatası Çeşitlilik: Dubai çikolatası, sütlü, bitter ve beyaz çikolata seçenekleri sunar. Her tür, farklı tat ve doku deneyimleri sağlar. - Yerel Malzemeler: Fıstık, hurma, safran ve kakule gibi yerel malzemeler, çikolatalara özgün tatlar katar. Bu, her lokmada farklı bir deneyim sunar. - Doldurma Seçenekleri: Çikolata barları genellikle çeşitli dolgularla zenginleştirilir. El yapımı fıstık dolgusu veya zengin kremalı dolgular, lezzeti artırır. Dubai Çikolatası Dokusal Deneyim - Çıtır ve Kremsi: Dubai çikolatası, çıtır ve kremsi dokuları bir arada sunarak damak tadını şımartır. Örneğin, dış katmanındaki çikolata, içteki yumuşak dolgu ile güzel bir kontrast oluşturur. - Kalite ve Tazelik: Üretiminde kullanılan yüksek kaliteli malzemeler, çikolatanın lezzetini ve dokusunu daha da zenginleştirir. Taze ve doğal malzemeler, her lokmada hissedilir. Dubai Çikolatası Aromalar ve Baharatlar - Egzotik Baharatlar: Dubai çikolatasında kullanılan baharatlar, tatları derinleştirir. Özellikle safran ve kakule gibi baharatlar, eşsiz ve aromatik bir deneyim sunar. - Hediyelik Seçenekler: Dubai çikolatası, şık ambalajları ile hediyelik olarak da tercih edilir. Zengin tatları sayesinde, özel günlerde sevdiklerinize sunmak için mükemmel bir seçimdir. - Dubai Çikolatası, Dubai’nin zengin kültürel mirası ve modernleşmesi ile şekillenen bir tatlıdır. Geleneksel çikolata yapımında kullanılan teknikler, bölgenin uluslararası ticaret ve turizm merkezi haline gelmesiyle birleşmiştir.Tarihçe - Köklü Kültür: Dubai, tarih boyunca baharat ve lüks ürünler için önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Bu durum, kakao gibi değerli malzemelerin bölgeye ulaşmasını sağlamıştır. - Modernleşme: 20. yüzyılın sonlarına doğru Dubai, hızla gelişen bir şehir haline geldi. Bu süreçte, çikolata üretimi ve tüketimi artış gösterdi. Yerel ve uluslararası markalar, Dubai’de şubeler açarak çikolata pazarını genişletti. - Gurme Çikolata: Son yıllarda, Dubai çikolatası sadece tatlı bir atıştırmalık olmanın ötesine geçti. Ultra premium malzemeler kullanarak yapılan gurme çikolata çeşitleri, hem yerel halkın hem de turistlerin ilgisini çekmektedir. - Yenilikçi Tatlar: Dubai çikolatası, geleneksel tatların yanı sıra yerel lezzetler ve malzemelerle zenginleştirilmiştir. Fıstık, hurma ve safran gibi yerel bileşenler, çikolatalara özgün ve egzotik bir tat katmaktadır. tel:+90 532 202 22 85 WhatSapp wholesale dubai chocolate prices Read the full article
0 notes
Text
Huawei Mate XT için uzun kuyruklar oluşturan müşteriler çok kızgın!
Apple’ın iPhone 16 serisini tanıttığı gün ön siparişe açılan Huawei Mate XT, 2800 dolarlık yüksek fiyatına rağmen büyük bir talep gördü. Katlanır telefon piyasasında pazar lideri haline gelen firma, Çin’de büyük bir talep patlaması ile karşı karşıya. Ancak uzun kuyruklar oluşturan Çinli kullanıcılar, Huawei’ye oldukça öfkeli. Peki bu karar ne ve Huawei Mate XT satışları bu karardan ne kadar…
View On WordPress
0 notes
Text
Dijital Vergi Dairesi: Vergi İşlemlerinizi Kolaylaştıran Platform
Dijital Vergi Dairesi, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından sunulan ve vergi işlemlerini elektronik ortamda gerçekleştirmenizi sağlayan bir platformdur. Bu platform sayesinde birçok vergi işleminizi hızlı, güvenli ve kolay bir şekilde halledebilirsiniz. Neden Dijital Vergi Dairesi Kullanmalısınız? Zaman Tasarrufu: Uzun kuyruklar ve bürokratik işlemlerle uğraşmak zorunda kalmazsınız. Yer ve…
0 notes
Text
Dijital Vergi Dairesi: Vergi İşlemlerinizi Kolaylaştıran Platform
Dijital Vergi Dairesi, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından sunulan ve vergi işlemlerini elektronik ortamda gerçekleştirmenizi sağlayan bir platformdur. Bu platform sayesinde birçok vergi işleminizi hızlı, güvenli ve kolay bir şekilde halledebilirsiniz. Neden Dijital Vergi Dairesi Kullanmalısınız? Zaman Tasarrufu: Uzun kuyruklar ve bürokratik işlemlerle uğraşmak zorunda kalmazsınız. Yer ve…
0 notes
Text
Sınır Kapılarındaki Gurbetçi Yoğunluğu Krizi: Alternatif Güzergahlar
Türkiye’nin Yunanistan’a açılan gümrük kapılarında yaşanan gurbetçi yoğunluğu nedeniyle uzun kuyruklar oluştu. Bu durum, geçiş sürelerinin uzamasına ve gurbetçilerin mağdur olmasına neden oluyor. Alternatif sınır kapıları ve geçiş güzergahları ise yoğunluğu hafifletmek için öneriliyor. Her yıl yaz aylarında, Avrupa‘da yaşayan Türk vatandaşları memleketlerine dönerken Kapıkule ve diğer sınır…
#alternatif#bu#çıkacak.#değerlendirmeleri#dönemde#gurbetçilere#güzergahları#ve yoğun saatlerde yola çıkmaktan kaçınmaları önerilir.#yoğun#yola
0 notes
Text
Devlet Hastanelerinde Köpük Tabakta Yemek Dönemi!
Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi sağlıkta yeni bir dönem başlattı ! Hastane yemekhanesinin fiziki ve personel yetersizlikleri nedeniyle yoğun bakım, acil servis ve ameliyathanelere yemekler sağlıksız köpük tabaklarda gönderiliyor. Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastanelerinde sağlık personellerinin yemek çilesi sürüyor. İzmir’deki Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ise yemek sorunu farklı bir boyut kazandı. Yetersiz Yemekhane Önünde Uzun Kuyruklar Oluşuyor SES İzmir 1 No’lu Şube Eş Başkanı Hava Akcan, hastane yemekhanesi özel bir şirket tarafından yönetiliyor. Yemeklerin hazırlanması ve dağıtımını bu şirket yapıyor. İki bine yakın sağlık personelinin görev yaptığı hastane için çok küçük bir yemekhane ve alanımız ve mutfak bulunuyor. Mutfak İş Sağlığı ve Güvenliği kurallarına uygun bir yer değil. Öte yandan yemek dağıtan firma çalışanı da yetersiz. Bu yüzden öğle saatlerinde yemekhanede uzun kuyruklar oluşuyor. Çalışanlar uzun süre yemek yemek için kuyrukta beklemek zorunda kalıyor. Ancak özellikli birimlerin ihale gereği yemekte öncelik hakkı bulunmaktadır. Ve bunun tedbirini alması gereken, kontrolünü sağlaması gereken de kurum yönetimidir. Yemekhane salonunun ve firma çalışanının yetersiz olması, sağlık çalışanlarının sağlıksız ortamlarda sağlıksız yemek yemeye zorlanması kabul edilemez. İdare mazeret üretme, yakınma makamı değil, çözüm üretme makamıdır. Biz çalışan temsilcisi olarak sorunların tespiti ve çözümü noktasında önerilerimizi dile getirmekle mükellefiz. Tarafımızda her zaman çalışandan yana olduğu bilinmelidir” Yoğun Bakım Çalışanları Sağlıksız Ortamlarda Yemek Yiyor Akcan, şunları söyledi, “Sendika olarak daha önce yemek ve yemekhane ile ilgili sorunları Hastane Yönetimine bildirdik. Ancak hastane yönetimi soruna ilgisiz kaldı. Çözüm olarak, özellikli birimlere köpükte yemek dönemini başlatarak, ilgili birimlerde çalışanların soğuk, tatsız yemek yemesine ve bu yemek için bile sağlıklı ortamların sağlanmadığı bir döneme geçiş sağlandı. Ayrıca köpükte yemek dönemin yoğun bakım gibi birimlerde enfeksiyon riskini artırıcı bir faktör olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliriz. Yoğun bakım, acil servis gibi birimlerde çalışanların halı hazırda sağlıklı dinlenme alanları sıkıntılı iken yemeklerin de paket olarak gelmesi sağlıksız ortamlarda beslenme koşullarını ortaya çıkardı. Sistem çökmüş ve çaresiz, özelleştirmenin faturası çalışanlara kesiliyor. Çare örgütlü mücadeleden geçiyor” dedi. Hastane Yönetimi, “Yemekler Paket Amaçlı Gönderildi” Hastane yönetimi Bilim ve Sağlık Haber Ajansı editörlerine konu hakkında şu açıklamayı yaptı, “Paket olarak yapılan yemekler, yani ameliyathane, acil ve yoğun bakıma paket amaçlı gönderilmiştir. Tüm hastanelerde aynı uygulama var” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Text
12.06.24 MEGADETH KONSERİ (KÇP)
Sıcak bir haziran gününden merhabalar ve iyi bayramlar arkadaşlar. Bu senenin efsane konserlerinden birini daha geride bıraktık. “Scorpions” konserlerine katılamadığım için kendi adıma bu senenin ilk Küçükçiftlik park, (Ağustos sonu ülkemize tekrar gelecek olan “Overkill”den Bobby Blitz’in tabiriyle nam-ı diğer “Çüçüçiçik park”) konserini yaşadım. “Kçp”nin şehrin göbeğindeki avantajlı konumu çoğu zaman insanları rahat ettirmiştir ama “Megadeth” konseri, Tüpraş stadyumunda aynı anda gerçekleşen Ajda Pekkan konseriyle ve Harbiye açık hava da ki başka bir etkinlikle birleşince “Kçp” bu sefer güldürmedi. Senenin nem oranı en yüksek, cehennemi, boğucu havasında bile Maçka parkının altında kalan “Kçp”ye inerken nefes almaya başlasakta, sürekli akan kalabalık yüzünden kaldırımlarda zar zor durabildik. Arada bir esen cılız rüzgarlarla bağzı bağzı ferahladık, sıcak birayla tekrar bayıldık. Çoğu kişinin aksine alana güneş bi nebze kırıldıktan sonra saat 7 gibi ulaştık. Maçka parkının alt girişinden başlayan kuyruk, “Kçp” giriş kapılarına kadar sürüyordu. Bir klasik olan “X” bir “Kçp” konseri öncesi çimenlere yayılma aktivitesi gerçekleşemedi, insan kalabalığından çimenler görülemedi. Olsundu, içeride de bu sefer bol bol çayır çimen vardı. (“Kçp” Bahçe bölümü de “Megadeth” seyircisi kullanımına açıktı.) Senenin en kalabalık “Metal” müzik konseriydi, belki en sıcak günlerinden biriydi. “Megadeth” gelmişti. Bu ismin hakkı hem grup tarafından, hem seyirci tarafından sonuna kadar verildi! Unutulmaz bir deneyim yaşandı. Buyursunlar aşağıya!
Bundan on sene önce, o zamanların yurtdışı festivallerini aratmayacak “Metal” müzik etkinlikleri ülkemizde gerçekleşiyordu. “Megadeth” bu konserden önce son olarak 2014 yılında üç günlük “Rock Off” festivalinde sahne almıştı. “Him” aniden bastıran yağmur yüzünden performansını yarıda kesmek zorunda kalmıştı, “Amon Amarth” bir “Viking” işgali gibi üzerimizden geçmişti. “Haggard” “Gojira” bu grupların hepsi aynı festival çatısı altında “Kçp”de boy göstermişti. “Rock off” “Headbanger’s Weekend” “Unirock” “Kçp” geçmişte bir sürü metal müzik festivaline ev sahipliği yapmıştı. Bu kadar uzun uzun anlatmamın sebebine hemen geleyim; Ben “Kçp” de böyle bir kalabalığı en son “Iron Maiden”ın geldiği ikinci “Sonisphere” festivalinde görmüştüm. Bilmeyenler için “Sonisphere”de bir festivaldi (Good old laik days.) ve benim için Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi metal müzik grubu olan “Iron Maiden” dışında “Slipknot” (Yanlış duymadınız.) Alice Cooper, “Inflames” gibi isimlerde bu festivalde sahne almıştı. Ne demek istediğimi anladınız sanırım. 12 Haziran 2024 günü, “Kçp” den içeriye girdiğimizde karşımızda işte böyle bir kalabalık vardı. Az önce saymış olduğum bütün grupların kalabalığını “Megadeth” tam on üç sene sonra tek başına dakikalar içerisinde (Burası çokomelli.) toplamıştı! Nasıl böyle olmuştu? Ne alakaydı? Bu adamlar şarapmıydı? Nüfus patlamasımı olmuştu? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrenmişti? gibi konuları önceki yazılarımda bol bol irdelemiştim oradan şeyapılabilir.
Haliyle böyle bir kalabalığı içeriye doldurmak, etkinlik bitince tekrar boşaltmak başlı başına bir sanat. Barlardır, tuvaletlerdir, ödeme sistemidir, yeme içmedir aslına bakarsanız kapı açılış saati olan 18.00 den etkinlik bitimi olan 23.15 ve + süreçlere kadar yaşayan bir küçük şehir kuruyorsunuz. Dışarıda köfte dumanları, egzoz kokuları ve sıcak Vodka yudumları arasında gözlemleyebildiğim kadarıyla etkinlik alanına üç ana giriş vardı. “Sahne önü” ve “Vip” Maçka tarafına doğru, diğer iki giriş Dolmabahçe tarafına doğru konumlanmıştı. Her üç girişte de yoğun kuyruklar yaşandı. İnsanlar “Megadeth”i biraz daha önden izleyebilmek adına sıcağın altında bu kuyruklarda beklemeyi göze aldı. “Metal” müziğin ruhu nerede diyenlere bu kuyrukları kolaylıkla örnek gösterebilirim. Bizde zamanında az beklemedik bu kuyruklarda. (Orta yaşlı Metalci girer.) Konser saati yaklaşırken içeriden tanıdık, enerjik bir ses (Muhtemelen Adil abi.) “Megadeth”in birazdan sahnede olacağını ve kendilerine gösterilen bu yoğun ilgi karşısında “Setlist”e ekstra parçalar kattıkları müjdesini veriyor. İçeriden bir haykırış ve heyecan kakafonisi yükseliyor. Ee artık içeriye girme zamanı, kalabalık beni çağırıyor.
Kapılardan geçiyoruz. Aman dikkat arkadaşlar zincir, takı toka, “Spike”lı bileklik artık aklınıza gelen sevdiğiniz ne varsa güvenlik tarafından itinayla çöpe atılıyor, ona göre “Kçp”ye hazırlıksız gelin. (2008 Ali Sami Yen Metallica konserinde benim de bilekliklerim çöpe gitmişti, güvenlik önlemi için oluyor malesef böyle şeyler.) İçerisi “Pelennor” çayırlarına yayılmış “Sauron”un ordusu gibi. Tam bir festival havası hakim. İlk hedefim olan arkadaki barlardan birine giderken seyirci müthiş bir çoşkuyla grubu sahneye davet ediyor. “Her konserde meşale gibi telefon tutuyorlar” yorumları okumuştum. Evet bende o nostaljik ve artık ulaşılması ütopik telefonsuz Dünya düzenini özlüyorum ama yapacak bir şey yok. “Megadeth” çağrılırken havaya tutulan telefon ışıkları güzel bir görüntü yaratmıyor değil. Bazı telefonlar çıplak gözle gördüğünüz görüntüden daha kaliteli çekim yapıyor. Boyunuz kısa, yeriniz darsa falan bu arkadaşlardan birinin arkasına geçip konseri oradan izleyin. (Gerçi bu konserde üç adet ekran vardı zaten ve bir çok kişi konseri bu şekilde izleyebildi.) Ben bile bir konserde buna benzer bir deneyim yaşamıştım. Pek hoş değil evet ama ne yaparsın işte..
Bar kuyruğunda beklerken “Megadeth” onbinlerce kişinin çığlıkları arasında sahneye çıktı. Kısa bir “Intro” sonrası 2022 yılında çıkardıkları “The Sick, The Dying… And The Dead!” albümü ile aynı adı taşıyan şarkılarıyla halihazırda yanan ortamı yellemeye başladılar. Ardından “Dread And The Fugutive Mind” ve “Wake Up Dead” hızla çalınmaya devam etti. İlk bir kaç şarkıda davul tomlarını tam duyamasam da davulun diğer elemanları, (Özellikle ziller çok iyi duyuldu) gitarlar ve vokal arka taraflara gayet iyi geldi. Çıkışta konuştuğum arkadaşlarım ilk parçalarda da davuldan çok temiz ve net bir ses aldıklarını söylediler. Belki ilk etapta konuma göre ses dağılımında bir sıkıntı olmuştur ama “In My Darkest Our” ve “This Was My Life” çalınırken konser alanının her yerini tavaf etmekten keyif alan ben, yine her yerde iyi şekilde duyulan mükemmele yakın bir sesi bu kulaklarla aldım
Konserin başlarında epey bir süre kuyruklarda oyalanmak zorunda kaldım. “Kçp” “URU” diye yeni bir ödeme sistemi (Akıllı telefon uygulaması, App.) geliştirmiş. Çoğu kişi şikayetçi, henüz daha sisteme hakim değil, internetle problem yaşıyor vs. Bu da kuyrukların uzamasına sebep oluyor. Bence insanlar alıştıktan sonra sistemin kendisi bir sıkıntı yaratmayacaktır. Ben efektif bir şekilde kullanabildim. Önceden telefonumdan uygulamaya bakiye yükledim, (İçeride de yükleme alanları var fakat tavsiye etmiyorum. Buradan yüklediğiniz paranın geri iadeside yok, sanırım hepsini etkinlik bitene kadar harcamak zorundasınız.) barlarda uygulamadan “QR” kodu gösterdim, konser sonrası içinde kalan kullanmadığım bakiyem iki gün sonra kartıma iade edildi falan ama bu haliyle bana kalıcı bir çözüm olacak gibi gelmedi. Sonuç olarak insanlar yine siparişlerini konser gürültüleri arasında çalışanlara vermeye çalışıyor ve iki tarafta birbirini kesinlikle anlayamıyor. Belki ileride uygulama içinden siparişte verilebilir. Parayı yükle, istediğini seç, “QR” göster, istediğin birayı kap sistemi çalışabilir. Fakat ne olursa olsun alan içerisinde dört bir yanı full çalışan barda yapsan, bileklikte dağıtsan, havadan zeplinle bira da yağdırsan, o kalabalıkta, o mekanda bizim memlekette her zaman aksamalar yaşanacaktır.
Gitarlar estiriyor, davullar gümbürdüyor, Dave baba yardırıyor 18. Hangar beni benden alıyor. Sıra, sıcak, düşünce müşünce hiçbir şey kalmadı geriye. “Angry Again” “Skin O My Teeth” tam gaz devam ediyoruz. 62 yaşında ki Dave Mustaine şaşırtıcı bir performans sergiliyor. Bu adam çokta yaşlanmamış mı? Sesi değişmemiş mi? “Iron Maiden”dan Bruce Dickinson için bile sesi artık çokta eskisi gibi değil diyebilirim belki ama vokal stilleri çok farklı olsa da Dave Mustaine ya da “Overkill”den Bobby Blitz, bir ihtimal James Hetfield gibi herifler için “çok bozdu ya” asla diyemiyorum. “ABD” havasında suyunda bir şey mi var? “Bourbon” sese iyi geliyor, “Scotch” yaramıyor mu? Anlayamadım. “Hook In Mouth” ve “She Wolf” sonrası bütün seyirci tek bir ağızdan yemin etmiş gibi “Sweating Bullets” girişinde Mustaine’e eşlik ediyor. Bazı kısımları Mustaine sadece seyirciye söyletiyor. “Hello me, meet the real me..” (Hatta bir seyircinin elinde bu sözcüklerin yazılı olduğu bir pankartta vardı, hoştu.) 60’larınızda bir “Thrash/Heavy Metal” grubu da olsanız konsere çıkmak, turneler yapmak her zaman çok iyi bir kondisyona sahip olmayı gerektirir. Spor yapmak, maça çıkmak gibidir bu iş. Hele içerisinde festivaller barındıran bir turne maratonu “NBA Playoff”ları gibi geçer. Orta Avrupa, Doğu bloğu gruplarını elersiniz falan. Henüz otuzlarını sollamakta olan, kırklarında ne yapacağını bilemeyen, sadece seyirci olarak kan ter içinde kalan ben, sahnede ki 60’lık abimize ve gruba tam puanımı veriyorum, helal olsun, bu kadar olurdu cidden.
Dubudumdum dumdum dumdumdumdum. “Trust” gümbürtüleri davuldan geldi, benimde çişim geldi. Davula eşlik ede ede en yakın tuvaleti arıyorum fakat müjde! Her yer tuvalet. Yani tuvalet konusu gerçekten çok iyi şekilde çözülmüş. Sağda zaten “Kçp” nin yıllardır kullanılan tuvaletleri dışında sol tarafa portatif tuvalet kabinleri döşenmiş. İki birada bir yarış atı gibi işeyen ben için muazzam bir deneyim, bulunmaz bir nimet. “Tornado Of Souls”ta bir gitar solo dinledik ki hala kulağımda.. “Countdown To Extinction” da biraz dolanmaya karar verdim. (Mümkün olduğu ölçüde.) Sahne önü bölümünün ayrı bir mücadelesi var, kendi içinde kapalı ve full kapasite dolu, kendine ait barı olan sınırlı bir alan. Sesi en iyi alan yer mi? tartışılır ama görüntü olarak tabiki en verimli yer. Gördüğüm kadarıyla herkes halinden memnun gibiydi alınan biletlere değmişti. “Vip lounge” sahnenin sağ tarafına, biraz köşe bir yere konumlanmış durumda. Burada izlediğim konserler olmuştu. O günlerden beri yeri değişmemiş. Sahneye çaprazdan bakmak mükemmel bir fikir olmasa da, hafif yükseltisi sayesinde burası hoş konser manzaraları sunuyor. Buralar bilmediğiniz gibi. Şimdi gelelim Titanic’in diğer kamaralarına, benim esas ilgimi çeken “Jungle”ın kalbine, arka sıralara!
“We’ll Be Back!” Kesinlikle! “Megadeth”in son albümünden gaz bulduğum, söylenmesi eğlenceli bir şarkı. Nakaratı söyleye söyleye arkalara ilerliyorum, sahnenin sağında ve solunda bulunan, içinde “Megadeth” oynayan ekranlara sırtımı veriyorum. “Normal giriş” kategorisi resmiyete dökülmemiş bir şekilde ikiye ayrılmış durumda. Ses, ışık kulesinin (Kumanda merkezinin.) arkasında konumlanmış üçüncü bir dev ekran ve biraz arkasına kadar kocaman bir alan “Normal giriş” kategorisinin ilk düzlüğünü oluşturuyor. Bu üçüncü dev ekran’ın önü genelde bereket boş durdu, bu sayede orada biraz nefes alabildik. (İnsanlar bunun önünde durmayı tercih etmedi, ekran sahneyi tamamen kapatacak şekilde konumlanmıştı, konserde sadece televizyon seyretmenin pek manası yoktu.) Bunun dışında geriye kalan hemen her yer silme insandı. “Normal giriş” kategorisinin ikinci düzlüğü diye tanımlayacağım yer, çimenlik bir alan “Kçp”nin Bahçe bölümü. Normalde daha önce gittiğim konserlerde bu bölüm ayrı tutulur, (Aynı gün olmasa da farklı günlerde oraya özel farklı etkinlikler düzenlenir.) paravanlarla kapatılırdı. Böylesine kalabalık bir konserde, bu bölümde ana etkinlik alanına dahil edilmişti. Esas film burada kopuyordu!
Bahçe bölümünün ön safları üç sıra mevzilenmiş “Elf” okçuları gibi görünüyordu. Kaderine razı ama yinede cılız bir şekilde savaşı kazanma umuduyla çok uzaklardan sahneye bakmaya çabalıyorlardı. Ölüler ve yaralılar arkadaydı. Bahçe alanı, günün yorgunluğundan bitap düşmüş, güneş çarpması, sıcak çarpması, artık aklınıza ne gelirse çarpması yaşamış, sere serpe çimenlere uzanmış insanlarla doluydu. Bu insanlar artık “Megadeth” konserinden umutlarını kaybetmiş durumdalardı ama teorik olarak hala bir “Megadeth” konseri içerisindeydi. “Merch” standına gitmeye çalışırken, karanlıkta yere yatmış insanlara basmamak için mayın tarlasında yürür gibi dikkatle, yavaş ve hafif adımlar attım. Ses buraya bile fena gelmiyordu aslında ama aklınızda bulunsun, eğer dinlemeye gittiğiniz grubu birde ekran dışında canlı izlemek istiyorsanız, ya dakikalar içerisinde sahne önü biletine ulaşmalısınız, ya da saatlerce kuyrukta bekleyerek “Genel giriş” kategorisi içerisinde en önlerde yer tutmalısınız. Çok uzaklardan bir uğultu yükselince olduğum yerde duruyorum, geri basıyorum ve sahneye doğru gidebileceğim en ön yere kadar gitmeye çalışıyorum. “Symphony Of Destruction” sesleri duyuyorum!
“Megadeth” “Megadeth” “I love you Megadeth” bir çok gitaristin hocası, belki ilk çaldığı “Metal müzik” eserlerinin sahibi “Megadeth” artık sahnede devleşiyordu. Eskiler derdi “Gitar çalan adam Megadeth kıymetini daha iyi anlar” diye. Doğru bir söz olabilir, hiçbir zaman gitar çalmadım ama yinede “Megadeth” ve Dave Mustaine farkını her zaman hissettim. Mustaine’in seyirciyle ilişkisi tadındaydı, bir ara pankart taşıyan hayranlardan birine takıldı. “Bilekliğimi vermemi mi istiyorsun? Bu işe yaramayacak” gibi bir şeydi sanırım, yanlış duymuş olabilirim. Aksi demeyelimde, bilgiç, olgun bir abimizin, emekli albayımızın bizimle kısa süreliğine iletişim kurması gibi bir deneyimdi. Hızlı bir şekilde çalınan “Peace Sells” sonrası (Fazla manalı ve benim her zaman ayrı bir sevdiğim, ayrı bir yere koyduğum şarkıdır.) kısa bir ara oluyor, Dave Mustaine sahnede tekrardan konuşuyor, altı dakikalık bir şarkılarının olduğunu ama üç dakikalarının kaldığını söylüyor. Seyirciden hayal kırıklığı nidaları yükseliyor. Sanırım çıkış trafiği için bir planlama yapılmış durumda. Aynı bölgede üç etkinliğin olduğu bir Çarşamba akşamı daha da karışmamalı. “Holy Wars” çalınıyor ve tam manasıyla dağılıyoruz. Yer yer “Pogo” yapan, “Circle Pit”ler oluşturan gençler gördüm. Hepsi bu müziğe gönül vermiş insanlar için çok güzel manzaralardı.
“Holy Wars” etkisi geçmeden Mustaine, saz arkadaşlarını tanıtıyor, alkış kıyamet. “Silent Scorn” sonrası “Outro”lar ve akabinde “Megadeth” “Kçp” sahnesinden iniyor. Şok’u atlatmak zor. Kırk küsür senelik grup bizlere iki saat boyunca unutulmaz anlar yaşatmış. İyi ki Dave Mustaine ve “Metallica” arasında ki yollar ayrılmış, “Thrash Metal” Dünyası “Megadeth” gibi epik bir gruba kavuşmuş diyoruz. Artık alanı terk etmek lazım fakat kalabalık dört bir yandan dalgalar halinde üzerimize geliyor. Kocaman “WC” tabelaları çok iyi fikirdi, keşke aynı şey çıkışlar içinde geçerli olsaydı. Ne yapacağımızı bilemez halde önce sol sonra “Kçp”nin kırmızı ana kapısına doğru sağ gürühu takip ederken kendimizi bir çıkmazda bulduk. Bizim çıkacağımız ana kapının önüne, “Sahne önü” insanları önden çıkabilsin diye barikat çekilmişti. Biz beklemek zorunda bırakılırken, “Sahne önü”nün neşe içerisinde dağıldığını seyrediyorduk. Titanik batıyordu, filikalar azalıyordu. Zenginler kendilerini kurtarırken, fakirler suda boğuluyordu. Yanımda duran eşime döndüm “Rose” dedim, seni seviyorum! (Benden de ne DiCaprio olur ya!)
İşin şakası bir yana basit bir planlamayla çözülecek iş çorba olmuştu. Biraz daha bekledikten sonra bizim barikatlarda açıldı, kendimizi dışarıya salabildik. Sigara, bira, muhabbet, sohbet. Haydi dedik artık konser bitti ama macera devam ediyor. İlk taksiyi bulana “Dorock”ta benden bira! Tabiki günümüz İstanbul koşullarında bu artık daha da büyük bir şaka… Kabataş’a kadar yürüdük oradan yorgun argın kendimizi bir şekilde evimize attık. Biz yürürken Tüpraş stadyumunda günün “Headliner”ı Ajda ablamızın konseri devam ediyordu. Dışarıdan ona da eşlik ettik. Acısıyla tatlısıyla bir “Megadeth” konserini daha geride bıraktık. Unutulmaz anlar yaşadık. Bir daha gelirler mi? Umarım şarkılarında ki gibi olur. “We’ll Be Back” Bir sonraki konserde görüşmek üzere benim güzel, şortlu, metalci kardeşlerim. Sağlıcakla, sevgiyle kalın!
1 note
·
View note
Text
Yüksekova'da bayram arifesinde ATM eksikliği nedeniyle uzun kuyruklar oluştu
http://dlvr.it/T8Hwxq
0 notes