#küçük sinemalar
Explore tagged Tumblr posts
Text
''Dışarda çiğnenmemiş kar, üstüne bastıkça gıcırdıyordu. Kitapçının köşesinden tenha caddeye dönerken içinde bir boşluk vardı. Saatine baktı: ona geliyordu. ”Nereye gideceğim? Keşke polis kuşkulanıp karakola götürseydi beni. Değişik bir gece olurdu. Belki onu da bulup getirirlerdi. Birlikte çıkardık. Sonra, sıkıntı. O bitti. Haşet’te kitap arayacağım. Niye koşuyorsun? Davete geç mi kaldınız? Her zaman geç kalanlar bulunur. Hindi dolması daha bitmemiştir. Bu gece insanların hindi yemesi gerekir. Bulamayanlar üzülür. Yılbaşı hindisi…ooo! Eğlenmek de zorunludur bu gece. Sinemalar, tiyatrolar, barlar doludur. Evlerde toplantılar vardır. “Neydi o yılbaşı donattığımız masa. Şu Mehmet bey ne şakacı adam. Kırdı geçirdi bizi.. Ama karısı.. Sorma kardeş.” Küçük kumarlarımız vardır. On kuruşluk tombalalar. Şimdi kim bilir kaç evde, kim bilir kaç kadının ‘aman ayol, bu ne kötü şans böyle’ sözüne karşılık kim bilir kaç erkek “üzülmeyin; kumarda kaybeden aşkta kazanır” diyordur. Kim bilir kaç erkek de acele edip bu sözü ondan önce söyleyemediler diye onu kıskanıyordur. Biliyorum sizi. Küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. Büyüklerinden korkarsınız. Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?” yanından geçen kadına döndü:
- Merhaba, dedi.
Der demez pişman oldu. Kadın durmuş ona bakıyordu. Sol elini cebinden çıkarıp kulağını kaşıdı. Kadın,
- Sizi tanımıyorum, dedi.
Buna verilecek karşılık belliydi: “Öyleyse tanışalım” deyip kadının koluna girmesi, “Ne soğuk. Sıcak bir yere girip bir şeyler içsek.” demesi gerekiyordu. Kolaylıklardı bunlar. Kadın bunları bekliyordu ondan. Oysa;
- Ben de, dedi.''
Yusuf Atılgan / Aylak Adam
0 notes
Text
Kültür Endüstrisi: Kitle Hilesi Olarak Aydınlanma – Theodor W. Adorno
Nesnel olarak nitelenen dinin desteğinin yitimi, kapitalizm öncesi kalıntıların feshi olan sosyolojik teori, teknolojik ve sosyal farklılaşma ya da uzmanlaşmayla birlikte kültürel bir kaosa öncülük ederek her gün yanlışlanıyor; üstelik şimdi aynı etkiyi herşey üzerinde yaratıyor. Filmler, radyo ve dergiler her parçada ve bütünde hep aynı kalan bir sistem oluşturuyor! Politik karşıtların estetik aktiviteleri bile kesin olan sistemin ritmine gayretli bir itaat içerisinde… Otoriter ülkelerde etkileyici endüstriyel yönetim büroları ve sergi merkezleri hemen hemen birbirleriyle aynı. Uluslarararası şirketlerin dahiyane planlaması olan; her yerde boy gösteren muazzam parlaklıktaki kuleler ivme kazanmış olan serbesleşmiş girişimci sistemin dışardan görünümleri… Şimdi betondan yapılmış şehir merkezlerinin yanında daha eski evler gececekondu görünümünde ve dayanıksız yapılarıyla dağın eteklerindeki yeni evler teknik ilerlemelerinin övgüleri içerisinde bir teneke gibi kenara atılmayı bekliyor. Şehir iskan projeleri, bireyi; küçük yaşam alanlarında bağımsız görünen, rakibine daha önemsizmiş gibi davranan biri haline getirdi bile; işte kapitalizmin gerçek gücü…Çünkü yerleşimciler, tüketiciler ve üreticiler olmak üzere aynı işin ve zevkin merkezine çekildiler, tüm yaşayan varlıklar iyi işleyen komplekslere dönüşüverdi. Toplumun küçük ve büyük gruplarının sıradışı birlikteliği, erkekleri bu kültürün bir modeli olarak sundu: belirli ve genel olanın yanlış kimliği! Suni çerçevesinin çizgileri görünmeye başlayan tekel altındaki bütün kitle kültürleri özdeştir. En yüksek mevkilerdeki insanlar bu tekelin görünümünü saklamakla pek ilgili değildir, şidddeti ortaya çıktıkça daha da güçlenecektir. Sinema ve radyo sanatmış gibi görünmeyi çok uzun süre devam ettirmez. Gerçek şu ki bunlar yalnızca üretilen şeyin yararlılığını ortaya koymak adına oluşturulan ideolojinin içeriğidir… Kendilerine endüstri adını veren bunlar, yöneticilerinin geliri yayımlandığında, hiç şüphe yok ki ürettikleri malın sosyal faydasını düşünecek durumda değillerdir!
İlgili kesimler kültür endüstrisini teknolojik terimlerle açıklar. Zorunlu olan kopya ilerlemelerin kaçınılmaz olarak pek çok yerde aynı ürünlerle tatmin edilebilen benzer gereksinimlere ihtiyaç duyduğu, milyonlarcasının bu yüzden onun içinde olduğu anlatılır. Teknik zıtlığın, çok büyük oranlarda dağılmış yaygın tüketim noktaları ve az sayıda üretim merkezi, yönetim tarafından plânlamaya ve organizasyona gereksinim duyduğu söylenir. Bununla birlikte iddia edilir ki, tüketicilerin ihtiyaçlarına göre ayarlanan standartlar ilk sıraya yerleştirilir, bu yüzden de çok az direnmeyle karşılaşarak kabul görür. Sonuç sistemin birliğini daha da güçlendirecek manipülasyon ve hukuk ihtiyacının birliğidir. Teknolojinin toplum üzerinde elde ettiği gücün en önemli boyutunun bunların toplum üzerindeki ekonomik gücü olduğu gerçeğinden bahsedilmez. Teknolojik neden kendi baskınlığının nedenidir. O kendinden ayrı olan toplumun zorlayıcı doğasıdır. Arabalar, bombalar, sinemalar; onların ulaştığı seviye, onun gücünü yanlış yönde ilerlettiğini gösterene kadar onları birlik halinde tutar. O kültür endüstrisini standardizasyon ve kitle üretiminin başarısından daha ileriye götüremedi; hem de işin mantığı ile sosyal yaşam arasındaki tüm içerikleri feda ederek!
Bu teknolojideki ilerleme yasasının bir sonucu değil ama bugünün ekonomisinin bir fonksiyonu. Merkezi kontrole direnebilme bilinci çoktan kişisel bilinç tarafından bastırılmış durumda… Telefondan radyoya geçiş rolleri farklılaştırdı. Öncekisi aboneye kendi rolünü oynama izni verdi ve özgürlükçüydü; sonraki ise demokrattı: tüm katılanları dinleyiciler haline dönüştürdü ve onları otoriter bir şekilde hemen birbirleriyle aynı olan radyo programları yayınlamaya zorladı. Buna karşı durabilecek makinalar icat edilemedi ve özel yayımcılar özgürlükten yoksun bırakıldı. Varolduğu söylenen amatörler alanına hapsedildiler ve yukarıdan gelen düzenlemeleri kabul etmek zorundaydılar.
Ama resmi yayımlamada halkta kendiliğinden oluşan her iz profosyoneller tarafından seçilen kaliteli insan bulucular, stüdyo yarışmaları ve resmi programların her türüyle kontrol edilir ve soğrulur. Kaliteli olanları çok öncelerden onların çok fazla bilmediği bir endüsriye ait olur. Böyle olmasaydı; içinde olmaya çok fazla istekli olmazlardı. Halkın davranışı, görünürde ve gerçekte kültür endüstrisinin sistemine yardım eden, sistemin bir parçası ve bu davranış onun için bir kusur değil. Sanatın herhangi bir dalı farklı bir çevre ve içerik olarak aynı yolu izlerse, eğer günlük haberlerin etkileyici entrikalarının yayımı müzik tecrübesinin terazisinin her iki tarafındaki teknik sorunları aşmaktan başka birşeyi göstermeye yetmezse(-gerçek jazz veye ucuz taklitler), veya Beethoven senfonisinden hareketle kabaca bir film müziği, Tolstoy romanında olduğu gibi anlaşılmaz bir şekilde, uyarlanırsa; eğer bunlar böyleyse halkın içgüdüsel isteklerinin tatmin edildiği iddiası koskoca bir balondan ibarettir!
Theodor W. Adorno Çeviri : Volkan Çelebi
Theodor Ludwig Wiesengrund-Adorno (d. 11 Eylül 1903 – ö. 6 Ağustos 1969) Alman filozof, sosyolog, müzikolog ve kompozitör. Frankfurt Okulu’nun ve Eleştirel teori’nin öncülerindendir. Yoğun teorik birikimi ve yaratıcılığı ile okulun önde gelen isimleri arasinda yer almış, her zaman düşüncenin eleştirelliğinin katıksız bir savunucusu olarak çalışmalarını sürdürmüştür. Felsefe ve sosyal disiplinleri bir arada değerlendirerek müzikten gündelik yaşama, ahlaki sorunlardan tahakküm ilişkilerine kadar geniş bir alanda modern kavram ve kategorileri ve onlara dayalı genel anlayışları sorunsallaştırmıştır.
https://www.cafrande.org/kultur-endustrisi-kitle-hilesi-olarak-aydinlanma-theodor-w-adorno/
4 notes
·
View notes
Photo
DİLEK
Mesut olmuş görmek isterdim hepinizi. Bu bahar gününde dertliyi, ümitsizi.
Terfi etmiş memur, sınıf geçmiş öğrenci, Kadını, erkeği, yaşlısı, genci…
Bir bayram sevinci ile kol kola sokaklarda, Su başlarında, ağaç altlarında, parklarda…
Sevgililer baş başa, muratlarına ermiş. Çocuklar el ele, bir halka oluvermiş.
Görmek isterdim camlardan, odalarda oturmuş, Radyoyu açmış, küçük sofrayı kurmuş.
Yol, meydan, dere, tepe, dağ, bayır, kır, Vapurlar limanlarda, yola çıkmaya hazır.
Gazinolar, plajlar, sinemalar açık; Her dilde bir şarkı, her dudakta bir ıslık.
Ne yoksul ahı, ne dul hıçkırığı, ne hasta iniltisi, Mesut olmuş görmek isterdim hepinizi!
Ziya Osman SABA
15 notes
·
View notes
Video
instagram
🎬Song Of The Sea ~ 2014 🎬IMDb 8.1 🎬Animasyon, Macera Ve Dram 🎬Ben and Saoirse küçük bir adanın tepesinde babalarıyla birlikte yaşayan iki kardeştir, ancak daha sonra babaanneleri ile birlikte daha güvenli bir yere taşınırlar. Ben bir gün kız kardeşinin, bir şarkısıyla tüm büyülü varlıkları serbest bırakabilecek bir deniz perisi olduğunu fark eder. Ben ve Saoirse şimdi en büyük korkularıyla yüzleşip tüm sihirli varlıklar güçlerini tekrar kazanabilsin diye kötü cadıya karşı savaşmak için yola çıkmak zorundadırlar. Tomm Moore'un yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosu Will Collins'e ait. •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• 👨💻👨💻👨💻👨💻👨💻@eniyifilmonerisi_com👩💻👩💻👩💻👩💻👩💻 •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• #eniyifilmonerisi #fragman #filmreplikleri #dizireplikleri #diziler #dizi #replikler #sinema #sinemakeyfi #replik #sahne #filmler #dizifilmreplikleri #filmönerisi #filmtavsiyesi #dizifilm #filmizle #beyazperde #yabancıdizi #sinemafilmi #sinemalarda #diziönerisi #sinemalar #neizlesem #eniyifilmler #unutulmazfilmler #izlenmesigerekenfilmler #vizyondakifilmler #eskifilmler #yabancıfilmler (Özdere, Izmir, Turkey) https://www.instagram.com/p/B0d_EgMAccG/?igshid=1mcq907aib826
#eniyifilmonerisi#fragman#filmreplikleri#dizireplikleri#diziler#dizi#replikler#sinema#sinemakeyfi#replik#sahne#filmler#dizifilmreplikleri#filmönerisi#filmtavsiyesi#dizifilm#filmizle#beyazperde#yabancıdizi#sinemafilmi#sinemalarda#diziönerisi#sinemalar#neizlesem#eniyifilmler#unutulmazfilmler#izlenmesigerekenfilmler#vizyondakifilmler#eskifilmler#yabancıfilmler
3 notes
·
View notes
Text
Kertenkeleler dünyadan tamamen yok olsa da ekosistemde hiçbir değişiklik olmaz, bu yüzden kertenkeleler dünyanın tek tam bağımsız canlılarıdır ve bende onların kralı Jim Morrison’ um. 1943’ te Melbourne Florida’ ya kuyruklu bir yıldızdan koparak düştüm. Yaşamla ölüm arasında gezindim hep ama yaşamı ilk algıladığım an ölümü ilk keşfettiğim andı. Altı yaşındaydım, New Mexico’ da aile gezisindeydik. Ben, annem, babam, büyükbabam, büyükannem, tam bir aile gezisi…
Bir kamyon dolusu Kızılderili başka bir kamyona ya da başka bir şeye çarpmıştı. Kızılderililer bütün yola dağılmıştı, kanlar içinde ölümü bekliyorlardı. Babam ve büyükbabam neler olduğuna bakmak için arabadan indiler. Ben daha çocuktum, arabada beklemem gerekiyordu. Tek gördüğüm şey, kan ve yerde yatan insanlardı. Ama garip bir şey olduğuna eminim çünkü onların yaydıkları dalgaları hissedebiliyordum. Yerde yatan insanların da olay hakkında benim bildiğimden daha fazlasını bilmedikleri fark ettim. İşte o an ilk kez korkuyu tattım. Bu korkuyla birlikte etrafta koşuşturan Kızılderili ruhlarından bir ya da birkaç tanesi gelip benim ruhuma girdiler. Annem ve babam ise beni yatıştırmak için ‘’kötü bir rüya, sadece kötü bir rüya’’ demekle yetiniyorlardı.
O günden beri yaşamın sunulan ve görülenden ibaret olmadığına inandım. Her zaman daha fazlasını görünenin ardına yaptığım gizemli yolculuklarda aradım, şiir ve müzik ‘’ötekilere’’ zarif dokunuşlar yapmamı sağladı.
Beni daha derin düşünmeye ve görünenin ötesine geçmeye sevk eden en dipsiz korkularıma yoğunlaştım, onlardan korkmak yerine yeni boyutlara geçişin heyecanını hissettim ve korkunun gücü kayboldu. Hayatın karanlık tarafıyla ilgilendim hep, kötü olanla, gece zamanıyla, ölümle. Gizemlerle yüzleşmenin, daha derine inmenin zarif yollarında yürüdüm.
Lise ve üniversitede bir sürü defter tutuyordum ama okulu bıraktığımda aptalca bir şey yaparak hepsini attım. Şimdi attığım o iki, üç defterden daha fazla istediğim bir şey yok. Geceler boyu o defterlere ne yazdığımı hatırlayabilmek için hipnotize edilmeyi ya da kafamı tamamen dumanlamayı düşünüyorum. Ama belki de onları atmasaydım hiçbir zaman emsalsiz bir şey yazamazdım çünkü onlar temelde okuduğum ya da dinlediğim şeylerin bir birikimiydi, kitaplarda altını çizdiğim cümleler gibi…
Şiire hayranım, benim gibi bilinenle bilinmeyen arasında gezinir, pek çok anlama gelebilir, bir labirent ya da bilmece gibi üzerinde düşünülüp insanların kendi durumlarına uyarlanabilir. İşte bu yüzden seviyorum şiiri sonu olmadığı için. İnsanlar yaşadıkça kelimeleri ve onların bir araya gelişlerini hatırlayacaklar. Bir soykırımdan kurtulabilecek şeyler şiirler ve şarkılardır. Kimse bir kitabın tamamını hatırlayamaz. Kimse bir filmi, bir heykeli ya da bir resmi tam olarak anlatamaz. Ama insanoğlu yaşadıkça şiir ve şarkı sanatı devam edecektir.
İngiliz Blake, Fransız Baudelaire ve Rimbaud duyguların kara örtülerinin içine beni zarifçe soktular. Bu buluşma tüm çırpınışlara bir yol çizdi ve sınırların sonsuzluğunu arama yolculuğum başladı. Karanlığa o kadar uzun zaman boyunca baktım ki artık orada neler olup bittiğini görmeye başladım. Seksi, gizemleri, boyutlar arası seyahatleri, cinayeti, deliliği ve ölümü bu gerçekdışı efsunlu satırlarda buluyorum. Ben tek bir bedene hapsedilmiş sonsuz bir köleyim ve satırlarda özgürleşiyor ruhum. Düşünceler arasında gezinen küçük bir prens, kanatları olan ölü bir tırtılım.
Ben deri ceketli Rimbaud’ um. Başkaldırı, düzensizlik ve kaosa ilişkin her şey ilgimi çekiyor, özellikle de görünüşte hiçbir anlamı olmayan eylemler. Özgür hareket, davranış… Olduğundan başka hiçbir şey olmayan eylemler. Sonuç yok, sebep yok. Yönlendirilmemiş, özgür eylem. Eğer bu akışa kapılıp özgürce yaşarsanız çevrenizdeki insanlar farklı bir hareket yaptığınızı düşünürler ve huzursuz olurlar ya sizden kaçarlar ya da size engel olurlar.
Aileler, toplum, devlet ve tüm diğer kurumlar bütün bencilliklerini ortaya koyarak aynı kalıpta insanlar yetiştirmeye çalışıyorlar. Herkes kendi dünyasını hayatından aldığı tecrübelerle kurmalı. İnsanlar başkaldırmalı, hiçbir siyasi ve toplumsal baskıya boyun eğmemeli. Kurallar yıkılmalı ve her zaman da yıkılacaktır çünkü bir kuralı yıkma isteğini yaratan tek şey kuralın varlığıdır. Eğer kural olmazsa, onu yıkma isteği de olmaz. Ben, bireyi sosyal kontrol altına almak isteyen kapalı zihniyetli toplumlara karşı gençliğin isyanını temsil ediyorum. Hayatın boğucu atmosferine öfke ve nefret tohumları saçıp bir yandan da dünyanın geriye kalanını eğlendiriyorum. Hayatın tozpembe olmadığını biliyorum ve kötü şeyleri görmezden gelip mutlu bir insan rolü yapmanın aptallık olduğunu düşünüyorum. Nihilizme sığınıyorum, bilinci, karanlık bilinçaltını ve keşfedilmemiş arzuların dış görünüşlerini benimsiyorum. Çılgınlıkların tüm sınırları ne kadar genişletebileceğini merak ediyorum. Algıların ötesine geçmek istiyorum. Aldous Huxley’ den beyin ve sinir sisteminin, dışarıdan gelen bilgileri eleyerek kişiye kısıtlı algılama hakkı tanıdığını ancak alkol ve lsd’ nin bunların çok ötesinde algılama olanakları yarattığını öğrendim. William Blake’ de beş duyunun mükemmel derecede gelişip, açılana dek, bedenin ruhun hapishanesi olduğunu söylüyordu.
Duyular ruhun pencereleridir…
Artık algılamayı değiştiren bu yolların birçoğu yalnızca doktor kontrolünde elde edilebiliyor ya da yasadışı yollarla. Batı kültürü alkol ve tütüne izin veriyor sadece. Duvarın öte yanına açılan tüm kimyasal kapılar uyuşturucu, bu kapıları izinsiz açmaya çalışanlar ise keş olarak damgalanıyor. Ama kurallar ve yasaklar ruhun sonsuz keşfi yolculuğunun önüne çıkan cılız engellerden öteye geçemeyecekler. Eğer gerçekten nelerin uyuştuğunu görmek istiyorsan dikkatlice ve açık bir algıyla çevrene bak, bir süre sonra her şeyin potansiyel uyuşturucu olduğunu göreceksin ve tek yapman gerekenin her zaman algılarını özgür bırakmak olduğunu anlayacaksın.
Tanrılar hayallerle uyuşturur bizleri. Bizlere kitaplar, konserler, şiirler, şarkılar, şovlar, sinemalar verirler. Sanat yoluyla kafamızı karıştırır ve kendi köleliğimizin içinde kör ederler bizleri. Sanat, hücre duvarlarımızı süsler, sessiz ve bir örnek tutar bizi. Karanlığa zahiri bir ışık tutar, hayali aydınlanmalar yaşatır. Farklı bakışlar oluşturur, daha da karmaşıklaştırır görmeye çalıştıklarımızı. Sanatın verdiği kişisel tatminlerin şiddeti seksin bile yerini alacak doygunluklar verir. Özgüven ve beğeni sağlayarak daha sivriltir duruşumuzu. Sanat aydınlatmaz ya da özgürleştirmez, yoğunlaştırır…
Ben de yoğunlaşmanın sınırlarını denedim, her şeyden büsbütün sıyrıldım. Kaybolmuş cenneti arıyordum ve diğer dünyayı hiç düşlememiş birinin beni anlamasını beklemiyordum. Algı kapılarının karanlık koridorlarında yılanbaşlı Şamanlarla, vahşi hayvanlarla karşılaştım. Ateşin şiddeti, seksin çığlıkları kulaklarımda yankılanıyordu. Kendimi kaybedercesine savurdum, daha karanlığa ve derine…
Hayata değişik bir açıdan bakabildiğime inanıyorum ama içinde yaşamayı becerebildim mi, bilmiyorum… Aslına bakarsanız pekte umurumda değil. Sadece tüm sınırları merak ettim diyelim ve peşinden gittim. Bilinen ile bilinmeyenler arasındaki kapılara her dokunuşum ruhumun derinliklerindeki zebanileri özgür bıraktı, kapılardan sızan ışıklar bedenimi hafifletti… Yükseliyordum, katman değiştiriyordum…
Mutlak muğlak…
Her şey göründüğünün ötesinde başka duvarlara dayanmıştı ve ben o duvarlara dokunabiliyordum.
Görüntünün ardındakine ulaşmanın esrarengizliği ve çekiciliği kaybolmamalı. Gizemli, sansasyonel, seksi bir rockstar görünümünün ardındaki ince ve duyarlı şairi gizledim çoğu zaman ama bazen şarkı sözlerinde gösterdi kendini. Hep bir şair olarak anılmak istiyorum ve şiirle baş başa kalabilmek için yaratılan bu sahte imajlardan kurtulmam gerekiyor. Belki ölü taklidi yaparak Havai’ ye kaçarım, belki metabolizmam ruhumun arınma sürecine ayak uyduramaz ve iflas eder, belki ölüme kendim giderim, belki de bambaşka bir şey… Ne fark eder ki…
Tek istediğim öldükten sonra şiirlerime devam etmek, müziksiz ama ritmik, akıcı ve sonu belirsiz saf şiire…
Her şeyin ötesinde, artık sona doğru yaklaştığımı hissediyorum. Kusursuz ve arzu dolu sona… Algıların kapılarını teker teker açarken geçtiğim her eşikte biraz daha sendeliyorum, artık kendimi tutmak gibi bir zorunluluğum yok. Alevlerin akışını hissediyorum. Titreşimler bedenimi sarıyor, kendimi daha da özgür bırakıyorum ve tüm eşikler sonsuz bir hayal gibi ardımda sıralanıyorlar. Kıpırdamadan boşluğun içinde kayıyorum, gittikçe hızlanıyor ve yumuşaklaşıyor. Sürtünme bedenimi kavrıyor. Parmaklarım kıvılcımlar saçıyor, yavaş ve zarifçe enerjiye dönüşüyorum. Sonunda ruhumu ve bedenimi tam olarak birbirine karıştırabiliyorum.
Bir kuyruklu yıldız olmak istiyorum, herkesin durup baktığı, birbirine gösterdiği bir kuyruklu yıldız, sonra… Ansızın bir patlama ve ben yokum. Bir daha hiçbir zaman böyle bir şey görmeyecekler ve beni hiç unutmayacaklar…
1 note
·
View note
Text
Hayallerimizle Oynadılar! Hayranlıkla İzlediğimiz Üretimlerin Perde Gerisinde Aslında Neler Dönüyor?
Hayallerimizle Oynadılar! Hayranlıkla İzlediğimiz Üretimlerin Perde Gerisinde Aslında Neler Dönüyor?
Tahmin ediyorsunuzdur ki şahane sinematografiye sahip sinemalar çok zahmetli imal etaplarından geçiyor. Gördüğümüz meskenler, gökdelenler ya da muhteşem kahramanlar aslında imal takımının küçük bir illüzyonu. Dünya çapında milyonlar tarafından izlenen üretimlerin perde gerisine gelin bir arada bakalım! 👇 Kaynak: https://www.buzzfeed.com/ajanibazile/… Ne kadar gerçekçi gözükse de Örümcek…
View On WordPress
0 notes
Text
Mısır(Hurgada)
Hareket etmek, nefes almak, uçmak, yüzmek, verdiğiniz şeyi almak, keşfetmek, seyahat etmek - bu YAŞAM demek demektir.
(Hans Christian Andersen)
Mercan resifleri, güzel kumlu plajları ve uygun fiyatları ile muhteşem Kızıldeniz, binlerce turisti Mısır'a çekiyor. Ekim ortasında, şehrimdeki hava sıcaklığı 5-10 dereceye düştüğünde, her zaman ılık ve güneşli bir ülkeye tatile gitme zamanının geldiğine karar verdim. Seçim Mısır'a düştü ya da daha doğrusu Hurgada'ya tatile aylemle birlikte gittşm. Mısır'la ilk tanışmamdan edindiğim izlenimler en çelişkili oldu.
Mısır hakkında bazı bilgiler
1.Mısır, Afrika'nın kuzeydoğu kesiminde ve Asya'nın Sina Yarımadası'nda yer alan bir başkanlık-parlamento cumhuriyetidir. Süveyş Kanalı ile birbirine bağlanan Akdeniz ve Kızıldeniz tarafından yıkanır.
2.Mısır'ın başkenti - Kahire, Afrika'nın en büyük şehirlerinden biridir. Şehir, Mısır'ın kuzeyinde, Nil'in her iki kıyısında yer almaktadır. Başkent Nil tarafından doğu ve batı kısımlarına bölünmüştür. Kahire, ülkenin başlıca turizm merkezidir. Burada Mısır kültürü ve tarihinin mirasının tam anlamıyla tadını çıkarabilirsiniz: Giza piramitlerini görün, Mısır Müzesi olan Khan al-Khalili'nin ortaçağ pazarlarını ziyaret edin, Nil Vadisi'ne hayran kalın. Ancak Kahire'nin sadece geçmişin kanıtlarını sakladığını düşünmemek gerekir. Şehirde çok sayıda alışveriş merkezi, 4-5 yıldızdan küçüğüne kadar her zevke uygun otel var ama çok rahat, sinemalar, operalar, tiyatrolar ve çok daha fazlası var.
3. Mısır'ın resmi dili Arapçadır. Aynı zamanda, İngilizce ve Fransızca yaygın olarak konuşulmaktadır.
4. Nil, kesinlikle Mısırlılar için sadece bir nehir değildir. Bu, suyun kaynağı ve dolayısıyla Mısır çöllerinde yaşam. Antik devletin tüm tarihi onunla bağlantılıdır.Nil, dünyanın en uzun ikinci nehridir. Akdeniz'e akar. Nehir, Nil'in başladığı güney bölgelerden gelen yağışlarla beslenir.
5. Başlıca ilgi çekici yerler, eski Mısır mezarlıkları: Luksor'daki Krallar ve Kraliçeler Vadisi, Giza piramitleri, soyluların mezarları; Luksor ve Abu - Simbel'deki firavun tapınakları; İslami ve Eski Kahire.
6. Mısır'da turizm aktif olarak gelişiyor. Tüm sahil beldesi kompleksleri inşa ediliyor ve modernize ediliyor. Bunların en ünlüsü Hurgada ve Sharm El Sheikh'tir..
Hurgada'da hava, deniz ve plajlar hakkında
Ekim ayında hava sıcaklığı 40-45 dereceye ulaşır. Ancak düşük nem seviyesi ve denizden esen sabit rüzgarlar sayesinde sıcaktan gelen rahatsızlık hiç hissedilmez. Gezi sırasında rehberimiz bundan söz edene kadar bu kadar yüksek bir sıcaklık fark etmedim bile.
Mısır hakkında ilginç gerçekler
...Fransa'daki Louvre'un girişindeki cam piramit, eski Mısırlılara ve onların harika dünyasına bir övgü niteliğindedir.......
.....Mısır'da, antik dünyanın yedi harikasından biri bulunur - Büyük Giza Piramidi (Keops Piramidi). Bu, bugüne kadar hayatta kalan yedi mucizeden sadece biridir.....
Kızıl Deniz,gördüğüm en güzel denizidir. Hiç bu kadar ilginç bir su altı dünyasıyla tanışmamıştım. Özellikle Mısır'ın rengarenk balıklar etkileyicidir. Mercan resiflerinin etrafında tam anlamıyla yarım metre derinlikte yüzüyorlar. Kızıldeniz, temiz ve berrak suyu ile ünlüdür. Alt kısım otuz metre derinlikte bile görülebilir. Örneğin, Kızıldeniz'de bir yat sürerken, altta bir müren balığı ve diğer küçük balıkların yüzdüğünü gördüm.
Plajlara gelince, Mısır'da kumludur. Sahil şeridi boyunca görülebilen tüm palmiye ağaçları otel sahipleri tarafından özel olarak dikilmiştir. Çok sayıda bar ve restoranın bulunduğu temiz ve bakımlı bir plajı olan bir otelde kalıyordum.
Mutfak
Lezzetli Mısır mutfağı özel ilgiyi hak ediyor. Diğer Arap ülkelerindeki kadar sofistike olmayabilir, ancak şüphesiz basit ve lezzetli olarak adlandırılabilir. Mısır yemeklerinin temeli kuzu eti, tavuk, çeşitli otlar, sebzeler ve meyvelerdir. Artı, porsiyonlar çok cömert. Burada her zevke uygun yemekler bulabilirsiniz.
Geleneksel Mısır yemeği hamam mahşi'yi (doldurulmuş güvercin) denediğinizden emin olun. Küçük güvercinler pilav veya yeşil buğday ile doldurulur ve ardından kızartılır. Çok sulu bir yemek olduğu ortaya çıktı. Güvercin etinin tavuğa göre daha zengin bir tada ve aromaya sahip olduğu unutulmamalıdır.
Orta Doğu'daki bir diğer çok popüler ve lezzetli yemek ise Davud Başa'dır (yemeğin adı Osmanlı İmparatorluğu'nun seçkin bir politikacısının adını almıştır). Hazırlanması için kıyma, maydanoz, soğan kullanılır, toplar halinde yuvarlanır ve ardından kalın bir domates sosunda kaynatılır. Pilav ve kavrulmuş çam fıstığı ile servis edilir.
Mısır, iki denizin yakınlığı nedeniyle bol miktarda deniz ürününe sahiptir. Mısır'da sıklıkla tüketilen, taze yakalanmış ve "bolti" denilen balığın tadına bakabilirsiniz. Karides veya gambari ve kalamar (kalamar) popülerdir. Mısır'da birçok balık lokantası ve kafe bulacaksınız.
Susuzluğu mükemmel şekilde giderir ve vücudu kuru kırmızı ebegümeci çiçeklerinden yapılan C vitamini hibiscus çayı ile doyurur. Bu çay sıcak olarak da içilebilir. Ayrıca yerel dükkanlarda buz ve şurupla karıştırılmış çeşitli meyve suları da sunulacak.
Umm Ali, Doğu ülkelerinde çok sevilen lezzetli bir tatlıdır. Birkaç kat ekmek süte batırılır ve üzerine kuru üzüm ve fındık serpilir. Sonra kızarana kadar fırına koyun. Harika bir kremalı tatlı olduğu ortaya çıktı.
Deneyin, deneyin ve yerel mutfağın tadını çıkarın! Afiyet olsun!
Mısır gezileri
Burada da hem olumlu hem de olumsuz duygular yaşayabilirsiniz. Tatiliniz boyunca gezmek isteyeceğiniz yerlerin bir listesini önceden çıkarmaya çalışın.
Luksor'a yapılacak bir gezi, firavunların saltanatından bu yana hayatta ka
lan gerçekten güzel yerleri görmenizi sağlayacak ve sizi etkileyecek bir gezidir. Çok yoğun bir gezi, tavsiye ederim!
Sahra'da dört tekerlekli bisiklet, tüm turistleri memnun etmeyecek. Araba kullanırsanız, böyle bir tatilden etkilenme olasılığınız düşüktür. Ancak karar verirseniz, vücudunuzu mümkün olduğunca kum ve tozdan koruyacak şekilde giyin.
Bir yatta dinlenin ve cennet adasını ziyaret edin. İnanılmaz derecede parlak manzaralar, masmavi su ve en hassas kumları görmek istiyorsanız, bu gezi tam size göre. Tatiliniz boyunca Kızıldeniz'de yüzmeniz, ıssız bir adada yemek yemeniz ve güneşlenmeniz teklif edilecektir. Ancak Kızıldeniz'de dalmak beni etkilemedi. İlk olarak, bir eğitmen ile sadece elle dalabilirsiniz. İkinci olarak, dalış sırasında gördüğüm her şey normal bir sahil tatilinde görülebilir.
Hediyelik eşya / alışveriş
Mısır'da çeşitli hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz: gümüş, altın, yarı değerli metaller, nargile, satranç tahtaları, pamuk ve ipek eşyalar, parfümler, baharatlar, aromatik yağlar, kobradan yapılmış ürünler, timsah derileri ve çok daha fazlası. Unutmayın, Mısır'da, aslında Doğu'nun her yerinde olduğu gibi, pazarlık yapmayı seviyorlar. Bu nedenle, fiyatınızı teklif etmekten çekinmeyin ve bunu ne kadar ısrarla yaparsanız, satıcı o kadar çok saygı gösterecek ve kesinlikle fiyatta sonuç verecektir.
İzlenim
Mısır, bin yıllık kültürü ve eski gelenekleri sayesinde unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Folklor ve halk oyunları Mısır kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Nübye dansları, renkli kostümler giymiş Nubyalıların yerel şarkılara kışkırtıcı bir şekilde dans ettiği zaman özellikle ünlüdür. En çok Mısırlıların folklor ve halk oyunları beni etkiledi, hepsi o kadar renkli ve güzeldi ki Mısır gezim hakkında söyleyebileceğim bir şeydi. En eski piramitleri görmek, Kızıldeniz'de yüzmek, peygamberimizin en sevdiği tatlıyı tatmak, Sahra boyunca dörtlü bisiklet sürmek istıyorsanız o zaman kesinlikle Mısır'a gitmelisiniz.Hayal gücünüzün tüm ufkunu sizin için açacak.
0 notes
Quote
Niye koşuyorsun? Davete geç mi kaldınız? Her zaman geç kalanlar bulunur. Hindi dolması daha bitmemiştir. Bu gece insanların hindi yemesi gerekir. Bulamayanlar üzülür. Yılbaşı hindisi... Ooooo! Eğlenmek de zorunludur bu gece. Sinemalar, tiyatrolar, barlar doludur. Evlerde toplantılar vardır. Küçük bir toplantı demişti avukat. Göz kırpmıştı. 'Neydi o yılbaşı gecesi donattığımız masa. Şu Mehmet bey ne şakacı adam. Kırdı geçirdi bizi. Ama karısı... Sorma kardeş.' Küçük kumarlarınız vardır. On kuruşluk tombalalar. Şimdi kim bilir kaç evde, kim bilir kaç kadının 'Aman ayol, bu ne kötü şans böyle,' sözüne karşılık kim bilir kaç erkek 'Üzülmeyin; kumarda kaybeden aşkta kazanır,' diyordur. Kim bilir kaç erkek de acele edip bu sözü ondan önce söylemediler diye onu kıskanıyordur. Biliyorum sizi. Küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. Büyüklerinden korkarsınız. Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır.Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?
Yusuf Atılgan - Aylak Adam (sf. 40)
2 notes
·
View notes
Video
instagram
🎬Almost Famous • 2000 🎬IMDb • 7.9 🎬Macera, Komedi Ve Dram 🎬Fragmanın Tamamını IGTV’den İzleyebilirsiniz. 🎬Ergenlik çağında bir genç olan William'ın hayattaki tek tutkusu müziktir! Bu nedenle okulunu da pek umursamayan William, bu durumdan ötürü ailesiyle sürekli çatışmaktadır. Sevdiği müzik grupları üzerine amatör yazılar yazan William, zamanla tanınmaya ve küçük yaşına rağmen önemli mevkilere adım atmaya başlar. Hayallerinde bile göremeyeceği şey artık kapıdadır. Büyük hayranı olduğu Stillwater isimli müzik grubunun yeni turnesine katılması için seçilmiştir! William, grupla birlikte çıktığı yolculukta bu çok sevdiği figürlere ve müzik piyasasına dair önemli gerçeklere tanık olacaktır. Dört dalda Oscar ödülüne aday gösterilen ve En İyi Senaryo dalında ödülü kucaklayan Cameron Crowe yapıtı, dönemin müzik anlayışı ve yaşantısını son derece başarılı bir şekilde işlerken 'şöhret' ve 'insan' arasındaki bağ üzerine önemli şeyler söylüyor. •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• 👨💻👨💻👨💻👨💻👨💻@eniyifilmonerisi_com👩💻👩💻👩💻👩💻👩💻 •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• #eniyifilmonerisi #fragman #filmreplikleri #dizireplikleri #diziler #dizi #replikler #netflixtürkiye #sinema #sinemakeyfi #replik #sahne #filmler #dizifilmreplikleri #filmönerisi #filmtavsiyesi #dizifilm #filmizle #beyazperde #yabancıdizi #sinemafilmi #sinemalarda #diziönerisi #sinemalar #vizyondakiler #neizlesem #eniyifilmler #dramfilmleri #komedifilmleri #macerafilmleri (Turkey) https://www.instagram.com/p/B1rcpWGge66/?igshid=1itjox1d26r2k
#eniyifilmonerisi#fragman#filmreplikleri#dizireplikleri#diziler#dizi#replikler#netflixtürkiye#sinema#sinemakeyfi#replik#sahne#filmler#dizifilmreplikleri#filmönerisi#filmtavsiyesi#dizifilm#filmizle#beyazperde#yabancıdizi#sinemafilmi#sinemalarda#diziönerisi#sinemalar#vizyondakiler#neizlesem#eniyifilmler#dramfilmleri#komedifilmleri#macerafilmleri
1 note
·
View note
Text
Dubai’de Eğlenceli Aile Tatili! https://ift.tt/2OVx9KK
Dubai’de Eğlenceli Aile Tatili!
Masmavi gökyüzü, tüm yıl süren sıcak havası, muhteşem denizi ile Dubai, hayalinizdeki aile tatilinden beklediğiniz her şeyi fazlasıyla karşılıyor. Dev alışveriş merkezleri, gurme restoranları, eğlence parkları, su kaydırakları gibi sonsuz aktivitesiyle hem yetişkinler için hem de çocuklar için eğlenceli bir tatilin adresi.
Çocuklu aileler için tatil şehri seçmek ve tatili planlamak bazen sıkıntılı olabiliyor. Hem çocukların hem de ebeveynlerin eğlenebileceği ve kendilerine uygun aktiviteler bulabilecekleri bir şehir bulmak ise güç bir hale geliyor. Bu noktada Dubai, iklimi ve bitmeyen aktiviteleri ile ailece eğlenceli bir tatil destinasyonu arayanlara ideal bir seçim oluyor.
Tema Parklarının Şehri
Dubai son yıllarda açılan birbirinden farklı ve eğlenceli tema parkları ile yediden yetmişe herkese hitap ediyor. İşte bu parklar;
IMG Worlds Of Adventure: Dünyanın en büyük kapalı eğlence parkı olan IMG Worlds Of Adventure, Marvel, Cartoon Network, Lost Valley ve IMG bulvarı olmak üzere dört bölümden oluşuyor.
Motiongate Park: 13 Hollywood filmini içeren 27 turdan oluşuyor. Bu filmler; Ghostbusters, The Hunger Games, Kung Fu Panda, Shrek and How to Train Your Dragon. Su gezintisi, canlı şovlar, yemek ve alışveriş seçenekleri de bulunuyor.
Dubai Bollywood Parks: Bollywood Endüstrisinin renkli filmleri ve müziklerini, canlı performanslar, temalı restoranlar ve sinema klasikleri eşliğinde keşfetmek mümkün. 850 koltuklu, beş ayrı bölgeden oluşan Rajmahal tiyatrosu, müzikal şov ve tiyatro örneklerine ev sahipliği yapacak.
Legoland Dubai: 2 ve 12 yaş arası çocuklar için 40’tan fazla tur, şov ve altı tema adasından oluşuyor. 60 milyon LEGO parçasından yaratılan 15,000 modele ev sahipliği yapıyor.Ayrıca, küçük çocuklar için oyun bölümü ve 15 su kaydırağı bulunduruyor.
20th Century Fox: Fox shows ve filmlerinden, Simpsons, Ice Age, Night at the Museum, Planet of the Apes ve Titanic gibi klasikleri kapsayan bir merkez.
Warner Bros: Batman’dan Bugs Bunny’e, Superman’den Scooby-Doo’ya birbirinden ünlü Warner Bros karakteri görebileceğiniz 19 turu içeriyor. Parkın içinde otel, multiplex sinemalar da mevcut.
Six Flags: Dubai Parks and Resorts’e ait olan merkez, büyük rollercosterları ve diğer büyük oyuncakları ile büyüleyici bir eğlence parkı.
Efsanevi Su Parkları ve Akvaryumlar
Dubai birçok tema parkının yanı sıra şehre dağılmış su parkları ile de fazlasıyla ünlü. İçerisinde yüzlerce kaydırak ve su oyuncağının bulunduğu bu parklar eğlenceyi farklı bir boyuta çıkarıyor. Ayrıca Dubai’nin artık markalaşmış iki büyük akvaryumu sualtı hayatına dair merak ettiğiniz her şeye cevap veriyor.
Wild Wadi: Burj Al Arab’ın hemen yanında yer alan Wild Wadi şehrin en fantastik su parklarından bir tanesi. Çocuk dostu oyuncaklarla birlikte 30’un üzerinde kaydırağın bulunduğu su parkında 33 metre yükseklikte sörf deneyimi yaşamak da mümkün.
Aquaventure Su Parkı: Yapay Palmiye Adaları’ndan biri olan Palm Jumeriah Adası’nda bulunan Atlantis Otel bünyesinde, son derece donanımlı bir su parkı barındırıyor. Aquaventure Su Parkı’ndaki dev yapay akvaryumlarda ilginç deniz canlıları ile yüzebilir ve yunuslarla aynı havuza girebilirsiniz.
Dubai Aquarium: Dubai Mall içerisinde yer alan Dubai Aquarium, dünyanın en büyük akvaryumlarından bir tanesidir. 140’tan fazla su canlısına ev sahipliği yapan akvaryumda dünyanın en büyük Kaplan kum köpek balığı koleksiyonu da mutlaka görülmelidir.
The Lost Chambers Aquarium: The Palm bünyesinde bulunan The Lost Chambers Aquarium. Binlerce yıldır denizin derinliklerinde kaybolan kayıp şehir Atlantis’in antik kalıntılarından esinlenerek tasarlanan bu fantastik akvaryum 65.000’a kadar canlıya ev sahipliği yapıyor.
Çöl Safarisinden- Kayağa Geçiş
Dubai’de uçsuz bucaksız çöllerde safari yaparak bambaşka bir tecrübe yaşayabilirsiniz. Şehir, develerle gerçekleşen çöl gezintisinin yanı sıra safari, tur ve diğer aktivitelerin heyecanlandırıcı bir yelpazesini sunuyor. Çöl safarileri genellikle kum tepelerinde gerçekleştiği için güvenli ve sağlam araçlar kullanılıyor. Dünyanın en lüks ve görkemli şehirlerinden olan Dubai’ye bambaşka bir gözle bakmak isterseniz çöl safarisi yapmadan geri dönmeyin. Çöl safarisinde sıcacık kumların üzerinde mola vererek manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
“Kumdan- kara geçiş”, bu sadece Dubai’de mümkün olabiliyor. Bölgenin ilk açık kayak merkezi Ski Dubai’de ki beş kayak pisti ve Snow Bullet hattı ile dışarıda ki sıcak havaya meydan okuyabilirsiniz.
Kışın Deniz ve Güneş Keyfi
Yıl boyunca Dubai plajlarından eksik olmayan güneşin altında tembellik yapıp bronzlaşmak ya da yüzüp, eğlenmek için Beach Waterpark’ta gününüzü geçirebilirsiniz. Çocukların ise bütün gün kumlarla oynayabileceği Dubai plajları zaman geçirmek için en ideal noktalardan.
Jumeirah Beach Park:Sıkı uluslararası standartlara uyma konusunda Mavi Bayrak sertifikası verilen Dubai’deki en popüler plajlardan biridir. Plaj parkı, çöl bahçesi, çocuk oyun alanı, kafeler, barbekü alanları, 24 saat can kurtarma hizmeti ve spor tesisleri sunan plajda aileler için ideal bir piknik alanı da yer almaktadır. Parkta, ayrıca yumuşak altın gibi bir kum, palmiye ağaçları ve çim alanlar yer almaktadır ve bu özellikler onu Dubai’deki en güzel plajlardan biri haline getirmektedir.
Umm Suqeim Plajı: Burj Al Arab’ın çarpıcı manzarası ile çekici bir kumsala sahiptir. Kitesurfleri ile çok popüler bir destinasyondur. Bu plaj barınakları, kulübeleri ve duş tesisatlarını değiştirip yenilediği için Jumeirah Beach sakinleri ve batılı ziyaretçiler arasında çok popüler. Günün 24 saati açık olan ücretsiz halka açık bir plajdır.
Al Mamzar Beach Park: Çimlendirilmiş piknik alanlarını, amfitiyatroları, yüzme havuzlarını, çocuk oyun alanlarını, barbekü ve yiyecek noktalarını, lagünlerin ve korunaklı plaj koylarının genişliklerini kapsayan 106 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.
Ailece Gezinti ve Alışveriş Keyfi
Çevreyi keşfetmek için kısa bir şehir turu yaptıktan sonra Dubai’nin en modern yerlerine ve Körfez stili hayatın hala görünür olduğu eski şehre ziyaret gerçekleştirip eski ve yeni Dubai’yi keşfederek gezinizin keyfini çıkarabilirsiniz.
Dubai’de yer alan geleneksel çarşı ve pazarlarda alışveriş yapabileceğiniz gibi büyük alışveriş merkezlerinde de alışveriş yapabilirsiniz. Özellikle Dubai’nin dört bir yanında yer alan birbirinden güzel ve büyük alışveriş merkezleri, alışveriş sevenleri dünyaca ünlü markalar ile buluşturuyor.
The Dubai Mall: Dünyanın en büyük alışveriş merkezi. Ciddi bir alışveriş için en az 1-2 akşamınızı buraya ayırmanız gerekebilir. 1,200 mağaza, 150’den fazla restoran, beş yıldızlı bir otel, sayısız tatil mekânı ve büyük moda markalarına ev sahipliği yapan Mall’da 33,000 deniz canlısı ile dolu bir akvaryum, kapalı temalı parkı, olimpik boyutta buz pateni pisti ve büyük ekranlı sinema da yer alıyor.
Mall of the Emirates: Şehrin en büyük 2. alışveriş merkezi olan Mall of the Emirates, İçerisinde SKI DUBAI adında bir de yapay kayak pistine de ev sahipliği yapıyor.
Medinat Jumeirah: Burj Al Arab otelinin hemen yanında yer alan çarşıda 50’ye varan restorant, eğlence mekanları ve otantik mağazalar bulunmakta. Hediyelik eşya alışverişi yapmak için ideal bir nokta.
Deira: Dubai Creek’in kuzeyinde kalan bu semt Dubai’nin eski ticaret merkezi. Günümüzde halen toptancılar, altıncılar ve baharatçıların yer aldığı otantik bir nokta.
Dubai ayrıca geleneksel yemeklerin yanı sıra her damak zevkine uygun restoranlarıyla da fark yaratıyor. Türk mutfağından Japon mutfağına kadar pek çok restorana ev sahipliği yapan Dubai’de Arap mutfağının en güzel yemeklerini yiyebilir ayrıca çocukların da seveceği her türlü yemeği bulabilirsiniz.
Seyahatinizi planlayın
Türkiye’den Dubai’ye ulaşım, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan, Emirates Boeing 777-300ER uçağı ile gerçekleşiyor. Emirates ile Economy Class biletler vergiler dâhil gidiş dönüş 375 Dolar’dan, Business Class biletler ise 1819 Dolar’dan başlayan fiyatlarla satın alınabiliyor.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2zhuAgS via IFTTT
0 notes
Text
papatyalar patikası
Yalnızca; ruhunu bir çiçeğe emanet edenlerin bozabildiği yenilgisiz bir çağ zehirlenmesi bu. Modası geçmiş intiharların biriktirildiği koridorlardan geçerken aklımı yitirmemek için; çıldırış ve delilik gibi iki güzel hareketle karşılıyorum günlük düş ihtiyacımı. Kimi veya neyi beklediğimi bilmeden, iyi hissettirecek bir şey olsun diye bekliyorum. O kendiliğinden oluşan kusursuz akışın içinden reddedilmeye elverişli bir düşüncenin gelip yüzüme çarpmasını bekliyorum. Bilinmeyeni beklemek; tabiatın bana taktığı siyah şapkalı bir isimdir papatyalar patikasında. Tam da -sessizlikler atölyesi gökyüzünün-beni karşısına alıp konuşmak istediğini fark ettiğim an yeniden çalışmaya başlıyor aşırı beslenmiş zamanın dudakları: Süreniz dolmuştur, sıradaki gelsin…
Bilincin boşaltılışıdır bu
Son hisler ülkesinde.
Devasa unutuş yüzeyleri yerleştirmişler meydanlara. İsteyen bedenini ücret karşılığı uzlaşmaya yatırıp azami miktarda yararlanabiliyor unutuştan. İsteyen dışlanmışlar korosuna eşlik edip kendinden geçiyor. Anlamsızlığı anlamakta zorlananlar kendini bir rüya ile değiştiriyor. Geleceğin geçiş töreninde dününü ilikliyor hayvansı kalabalık. Caddenin tam ortasında hiç’çi sınıfı için hazırlanmış “ölüm tehlikesi geçirme düşüncesi” satılan çarşılar var. O çarşılarda en çok satılan kitabın ismi; köle ahlakı. Hemen devamında gerçekliğin sona erdiği sinemalar ve sonsuzluğa inanmayan sessiz harfli oyuncular. Başını çevirdiğin her yerde bir sürü yanıltıcı kapı seni kendi tiyatrosuna çağırıyor. Bazı kapılar taştan meleklerin oyduğu sis denizine açılıyor. Görünmez tabletlerle veriyorlar kaybolmanın tadını.
Ama asla kaybolmuyorsun.
Kaybolma hissini satıyorlar sana.
Bozulmanın girdabında aşırı dozdan bakışları kamaşıyor retorikçilerin. Paketlerle sunuluyor aldanışlar kampanyası. Lütuf bulutlarının düğmesine basıp sahte inanç yağmurlarını başlatıyor traşlı gülüşüyle büyük kapitalist. Ve gün sonunda yalancı öncelikler verilmiş herkesin merakla beklediği iyi niyetli kişiler listesi açıklanıyor:
Kimsenin adı yok.
Kimsenin adı yok.
Kendimden haber almak için tasarladığım izinsiz yürüyüşlerde ayağım anlam çığlıklarına takılıyor. Gözden çıkarılmış, eski çağlardan kalma bir kâbus yüzüme yumruklar indiriyor ve kuşatılmış hafızamın ön avlusunda bilinmeyen sesler fırtınası ortasından ikiye bölüyor insan denen tehlikeyi:
…Bozuksunuz, hepiniz bozuksunuz! Köleliğinizi parlatın ve sürekli üreyin, tavuklar ve domuzlar gibi üreyin, kendiniz gibi yeni ve küçük köleler yetiştirin. Bunun için ücret de ödüyorlar. Size dayatılan bütün o iğrenç, resmi ve ilkel bilgileri onlara da öğretin. Çoğalın ve yenilin! Çoğalın ve yenilin! Dostluklarınız ve aşklarınız da sizin varlığınız gibi bozuk! Her yeriniz arızalı, o arızalı ruhunuzu emanet ettiğiniz saygıdeğer uçurumlarınız var. O uçurumlardan aşağıya birinin sizi itmesine gerek bile yok, çünkü siz bütün itaatkârlığınızla sürekli bir düşme halindesiniz büyük sömürücünün kucağına. Bankalara, kredi kartlarına, patronlara, borsaya, paranın insanı aşağıladığı her şeye domalıp duruyorsunuz. Işık saçan bir “hiç” siniz; ama belki şunu anlayabilecek bir damarınız kalmıştır; “devrim, o ana kadar hiç olanlar tarafından başlatılır.”…
Kelimeler öyle kanatıcı ve öyle ağır ki her defasında bir karıncadan yardım alıyorum papatyalar patikasına yeniden ulaşmak için. Ah! Bakmaktan eskimiş gözlerim; incinmiş bir halkın iki örgütlü çukuru ve o çukurların başında kılıçlarıyla kafamın içindekileri sorguya çekme göreviyle bekleyen soysuz zamanın nöbetçileri. Sürekli tekrara düşen -üzgünlüğün tanrısı, ayrıcalıklı yalnızlık ve seçimlerle iş başına geçip makamına oturan ölüm- birbirleriyle el şakası yapıp gülü��üyorlar. Bense lanetli parçacıklarımı yanıma alıp ruhumu uyanış adında bir çiçeğe emanet ediyorum henüz imar planı geçmemiş o papatyalar patikasında. Sonra kabarcıklar oluşuyor işte anımsama tünelinde, böyle bunun gibi, enfes şüphelilerden sayılan kabarcıklar. Bir şeyler oluyor, iyi şeyler oluyor. Koşmaya başlıyorsun dünyanın yırtıldığı yere doğru.
8 notes
·
View notes
Text
Barışcan'ın bir zamanlar tek eğlencenin radyo dinlemek olduğu ve bu yıllarda yaşanan aşkları, ayrılıkları anlattığı RADYO YILLARI albümünden albüme adını veren şarkı DUYGULARIM YİNE AYNI lyrics klibi yayında.. Barışcan, sözleri ve müzikleri kendisine ait 6 şarkıdan oluşan bu albümde; Radyolarda Arkası Yarın'ların dinlendiği, şehirlerin küçük ama samimi insanlarla dolu olduğu, sokaklarda çocukların oyun oynadığı, akşamları kadınların toplanıp yazlık sinemalara gittikleri, en keyifli içeceğin beyaz gazoz olduğu, hafta sonları ailece çay behçelerine gidildiği, en uzun yolculukların bile zevk alınarak kara trenle yapıldığı, otobüs terminallerine “Garaj” denildiği ve hüzün duygusunun bile yaşanırken içten yaşandığı o nostaljik yılları anlatıyor. Barışcan'la yapılan bir söyleşide sanatçı şunları söylüyor: “ İçinde bulunduğumuz yıllarda malesef bütün değerler bir bir yok oluyor..Aile büyüklerimizden hep dinliyorum..Eskiden insanlar hep sevgi içinde yaşarlarmış.Birbirini seven eşler, arkadaşlar ve komşular varmış..Şehirde herkes dostmuş.Düğünlerde hep beraber oynar, cenazelerde bütün mahalle yas tutarlarmış. Misafirliğe gidilip gelinirmiş.Üstelik mahalledeki kadınlar toplanıp çoluk çocuk hep birlikte yazlık sinemalara giderlermiş..Onlara ne bir laf atan nede rahatsız eden erkekler olurmuş..İnsanlar uzun kış gecelerinde evde oturmaktan, birbirleriyle sohbet etmekten ve radyodaki haberleri ve şarkıları dinlemekten zevk alırlarmış. Sonra bir gün ; Yani günümüzde her şey değişti. Dostluklar, arkadaşlıklar ve aşklar tüm gerçekliğini kaybetti. Artık ne yazlık sinemalar kaldı.Ne de radyolarda şarkılar! Ne misafirler gelir oldu, ne de biz gider olduk..Teknoloji geliştikçe insanlık yok oldu. Büyüklerimiz için dünya artık yabancı bir gezegen oldu malesef.. İşte bu yüzden bu albümü yaptım.Yeni nesile eski yılları anlatmak, bir şekilde geçmişi, maziyi hatırlatmak istedim..Böyle bir dünyanın da var olduğunu, geç kalınmış sayılmadığını, bi şekilde gençlerin bu değerlere sahip olabileceklerini anlatmaya çalıştım.” Albümün Aranjelerini Serdar Şenyarar ve Akif Öz yaptı. Albüm Serkan Tanık stüyosunda kaydedildi. Albüm www.amuse.io etiketiyle dijital platformlarda yayınlandı. Bu albüm, aslında nostaljik ve soft şarkı sevenler için.. BARIŞCAN - DUYGULARIM YİNE AYNI ŞARKI SÖZLERİ Seni bir ben değil. Bütün kasaba özledi. Biliyorsun buralara aitsin. Sen artık dönmelisin. Burada çocukluk anıların var, ben varım. Beraber yaptığımız o şarkıyı bitirmedim hala yarım. Annen odanı hiç değiştirmedi. Bende hislerimi. Kapanan çay bahçesinin dışında; Her şey bıraktığın gibi. Duygularım yine aynı, Yine seni seviyorum. Belki bir gün dönersin diye seni hala bekliyorum. Gittiğin gün özlemiştim seni. Yani tek özleyen arkadaşların ailen değil. Ben de özlemiştim. Bu kasabada çok anılarımız var. Çocukluğumuz, gençliğimiz ve ilk aşkımız. Sen, ben bir de o yazlık sinema. Beraber başladığımız o şarkıyı bitirmediğim doğru değil aslında. Bu gün bitirdim Ve sana yolluyorum. Sözleri de şöyle: Duygularım yine aynı .Yine seni seviyorum. Belki bir gün dönersin diye seni hala bekliyorum. BARIŞCAN - RADYO YILLARI Söz ve Müzik : Barışcan Sapancı Aranje: Serdar Şenyarar Kayıt-Mix-Mastering: Ömer İçener Stüdyo : Serkan Tanık
#barışcan sapancı#youtube#barışcan#barışcansapancı#müzik#şarkı#pop#türkçepop#türkçe şarkı#türkçemüzik#türkçeşarkı#müzik önerisi#pop müzik#müzik dinle#müzikheryerde#rock müzik#müzikler#spotify#edebiyat#aşk#sevda#sevdalı#sevdalar#çay'da sevdaya dahil#sevda kuşun kanadında#sevmek#gece#hasret#unutmak
1 note
·
View note
Link
0 notes
Photo
Her zaman tercihim sıcak ve samimi küçük kafelerdir. Bu yüzden Vanilin Kafe tam bana göre. Profesyonel anlamda görüntü, ev ürünü lezzetinden her şey burada. Bergamotlu çayın kokusu gelmeye başladı bile. ☕ #korkolik #korku #korkufilmi #film #sinema #korkunç #gerilim #gerilimfilmi #filmkeyfi #sinemalar #korkufenomeni #fenomen #korkuyorum #kültür #kültürsanat #sanat #blog #blogger #blogspot #vanilinkafe (Vanilin Cafe)
#blogspot#korkufilmi#fenomen#filmkeyfi#sanat#blogger#korkufenomeni#korkuyorum#kültür#korkunç#sinemalar#blog#gerilimfilmi#gerilim#vanilinkafe#sinema#korku#korkolik#film#kültürsanat
1 note
·
View note
Text
Vodafone Freezone Sinema Kampanyası
Vodafone Freezone sinema kampanyası ile bir bilet alan bir bilet hediye ederek arkadaşınız ile birlikte keyifli zaman geçirmenize olanak sağlamaktadır.. Tabi bu kampanya ülkemizde bulunan tüm sinema salonları için geçerli değildir. Yapılan kampanya geçerli olan özel sinema salonları yer almaktadır. Bu kampanyadan yararlanmak için bazı şartları ve kuralları yerine getirmek gerekiyor.
Vodafone Freezone sinema kampanyasından faydalanmak için öncelikle Vodafone Yanımda uygulamasına sahip olmanız gerekiyor. Eğer uygulama telefonunuza yüklü bir Vodafone kullanıcısıysanız yapmanız gereken Play Store ve APPStore üzerinden hemen indirip, aktif hale getirmeniz de mümkündür.
Vodafone Freezone Sinema Kampanyası Hangi Günlerdir?
Vodafone Freezone sinema kapmayasından sadece belirtilen şehirlerde bulunan sinema salonlarında faydalanabilir. Freezone abonesi olabilmek için en az 26 yaşından küçük olmanız gerekiyor. Firma bu kampanyayı sadece Pazartesi ve Perşembe günleri sunuyor. Haftanın diğer günleri bu kampanyadan yararlanmanız mümkün değildir. Anlaşmalı olan tüm salonlarda ki filmler ve seanslar için bir bilet alana diğer bedava olarak verilecektir.
Bu kampanya da sadece 3D gözlük ile izlenmesi gereken ve özel olarak satılan bu gözlüklerin ücretleri dahil olmamaktadır. Yanınızda ki insanın kim olduğunun da önemi yoktur. Sadece sizin Vodafone abonesi olmanız bu kampanyadan yararlanmanız için yeterli olarak kabul ediliyor.
Vodafone Freezone Sinema Kampanyasına Nasıl Başvurulur?
Vodafone Freezone sinema kampanyasına başvuru yapabilmek için öncelikle Freezonu Kulübüne dahil olmanız gerekiyor. Gençler için uygulanacak olan bu kampanya için “FREEZONE” yazıp 1525’e mesaj atmanız yeterli olacaktır. Eğer gerekli şartları sağlıyorsanız size gerekli mesaj gelecektir. Bu kampanyadan yararlanmak için artık hazır hale gelmiş oluyorsunuz. Bundan sonra yapmanız gereken doğru günlerde mesaj atmak olacaktır.
Bedava sinema bileti kampanyasından yararlanabilmek için yapmanız gereken “SINEMA” yazıp 6666’ya mesaj atmak olacaktır. Bu sayede gerekli kod size ulaştırılacaktır. Bu hizmeti kullananlardan “0,40 TL” mesaj ücreti alınacağını da eklememiz gerekiyor. Bu şekilde alınan şifreler kampanya dahilinde ki sinema salonlarında bir hafta boyunca kullanılabilir. Bir hafta boyunca kullanılmayan şifreler geçersiz kabul edilecektir.
Vodafone Freezone Sinema Kampanyası Anlaşmalı Sinemalar
Vodafone Freezone sinema kampanyasından sadece özel olarak anlaşma yapılmış olan sinemalarda yapmanız mümkündür. 40’dan fazla şehirde bulunan 130’dan fazla sinema salonunda bu kampanyayı değerlendirmek mümkündür. Fida Film ve Vodafone arasından yapılan bir anlaşma ile buralarda ki tüm salonlardan ve hizmetlerden yararlanmak mümkündür.
Adana Optimum Avsar, Afyon Cinemovie, Amasya Amasyapark Site, Ankara, Antalya Özdilek Cinetime, Aydın
Balıkesir Bandırma Cinefora, Batman Cinemall, Bursa,
Denizli Beyazsahne, Diyarbakır Prestige, Düzce
Erzurum Cinetekno, Eskişehir Özdilek AVM Cinetime,
Gaziantep
Hatay
Isparta
İzmir, İstanbul,
Kahramanmaraş, Karaman, Kayseri Kasseria, Kırıkkale Makro, Kocaeli Cinetime Özdilek, Konya, Kütahya,
Malatya, Manisa, Mersin, Muğla, Nevşehir
Samsun, Sivas, Şanlıurfa
Tekirdağ, Tokat, Trabzon,
Uşak, Yalova, Zonguldak
The following blog post Vodafone Freezone Sinema Kampanyası was originally published to Mobil Operatörler
0 notes
Text
Covid-19 ile Sarsılan Fransa Yeni Hayata Alışmaya Çalışıyor
Avrupa'da yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınından en çok etkilenen ülkelerden Fransa, yeni hayata alışmaya çalışıyor. Dünyada hayatını kaybedenlerin sayısı bakımından 5'inci ülke konumunda bulunan Fransa'da, Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 28 bin 142'ye, vaka sayısı da 191 bin 39'a yükseldi. Fransa, Avrupa'da salgına ilişkin ilklerin yaşandığı ülke oldu. "Avrupa'da virüs kaynaklı ilk ölüm" 14 Şubat'ta Fransa'da yaşanırken, "ilk vakalar" yine bu ülkede 24 Ocak'ta görüldü. Resmi açıklama, Covid-19'un ülkede ocak ayında ortaya çıktığı yönünde olsa da başkent Paris'te bir hastanenin yaptığı araştırma, testin ülkede ilk vakanın 27 Aralık'ta yaşandığını gösteriyor. Hatta Fransız doktorlar, Covid-19'un ülkeye kasımın ortasında ulaşmış olabileceğini değerlendiriyor. Fransa'da 7 Nisan'da "1427 ile Avrupa'da bir günde kaydedilen en yüksek ölüm" sayısına ulaşıldı.
Covid-19 Evanjelik Kilisesi'nden Yayıldı
Fransa'da salgının Mulhouse kentindeki Evanjelik Kilisesi'nde 17-21 Şubat'ta yapılan ayinlerde yayıldığı ortaya çıktı. Bu hususun Fransız basınına da yansıması üzerine Sağlık Bakanı Olivier Veran, kilisenin salgındaki rolünü kabul etmek zorunda kaldı. Veran, 30 Mart'ta Le Journal du Dimanche gazetesine verdiği demeçte, "Devrilme noktası, Mulhouse'daki Evanjelik Kilisesi'nde yapılan toplantıydı. Salgın, ülke geneline gerçekten buradan yayıldı." ifadesini kullandı. Avrupa'nın ve Afrika'nın birçok ülkesinden çok sayıda kişinin katıldığı bu ayinlerin, virüsün Burkina Faso ve Avusturya'da görülmesine de neden oldu. Kilisenin papazı ve doktor Jonathan Peterschmitt, basına yaptığı açıklamada, "Ayinlere katılanların çoğu virüsü taş��yordu. Çünkü daha sonra çoğunun testi pozitif çıktı." dedi.
Maske, Tıbbi Ekipman Yetersizliği
Diğer yandan Paris yönetimi, salgının yol a��tığı krizden çıkış yolları ararken, hastanelerde Covid-19'la mücadele eden sağlık çalışanlarının maske ve tıbbi ekipman yetersizliği ülkede ciddi tartışmalara neden oldu. Doktor ve hemşireler, bu hususta neredeyse her gün televizyon kanalları ve basın aracılığıyla Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve hükümete seslerini duyurmaya çalıştı. Bu konuda da hep eleştirilerin hedefinde olan Macron'un ve hükümetin ciddi adımlar atmaması sağlık çalışanlarının isyan etmesine neden oldu. Buna ilaveten hastanelerin yeterli sayıda test, solunum cihazı ve yatak sayısına sahip olmaması Covid-19'la mücadeleyi zorlaştırdı. Bu süreçte, doktorların "ülkenin salgının yol açtığı krizi dünyanın en büyük 6'ncı ekonomisi yerine, üçüncü dünya ülkesi gibi yönettiği" yönündeki değerlendirmeleri de dikkati çekti.
Yaşlı Bakımevlerinde Kalanlar Ölüme Terk Edildi
Ülkedeki yaşlı bakımevlerinde hastanelerde olduğu gibi maske, tıbbi ekipman, eldiven ve test yetersizliği buradaki ölü sayısını artırdı. Bakımevlerinde görev yapan sağlık çalışanları, bu eksikler ve Covid-19 nedeniyle 100 bin kişinin ölebileceği uyarısında bulundu. Paris Belediye Başkan Yardımcısı Emmanuel Gregoire, ülkedeki bakımevlerinde çok büyük bir dram yaşandığını vurgulayarak acil durumlarda huzurevlerinden ambulans talep edildiğini ancak hiç kimsenin gelmediğini ve bu nedenle çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini belirtmişti. Bakımevlerindeki imkanların yetersiz kaldığını dile getiren Gregoire, hastanelerdeki kapasitelerin aşılması nedeniyle bakımevlerindeki hastaların da tedavi edilemediğini söyledi. Covid-19 sebebiyle yaşamını yitiren 28 bin 142 kişinin yüzde 37'sini bakımevlerinde kalanlar oluşturuyor. Bu arada ülkede salgının kontrol altına alınmasının nedeninin, 55 gün getirilen sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu belirtiliyor.
Ülke Ekonomisi Sarsıldı
Öte yandan Covid-19, ülke ekonomisini derinden sarstı. Ülkede, bu yıl salgın nedeniyle 1945'ten bu yana en büyük ekonomik durgunluk yaşanıyor. Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, salgın nedeniyle Fransa'da gayrisafi yurt içi hasılanın bu yıl yüzde 11 azalmasının beklendiğini belirtti.
Salgın Kontrol Altına Alındı
Fransa'da Bilim Kurulu Başkanı Jean-François Delfraissy, yaptığı açıklamada, ülkede salgının kontrol altına alındığını belirtirken, Fransızların alınan sıkı tedbirlere uyduğu gözlemlendi. Ancak salgının başlangıcında maske bulamamaktan şikayet eden Fransızların, tedbirlerin gevşetilmesiyle sokağa çıkarken maske kullanmaması dikkat çeken hususlardan biri oldu. Ülkede yapılan bir ankete göre, Paris'te insanların yüzde 86'sı dışarı çıkarken maske kullanmıyor.
Mevcut Durum
Resmi olarak 24 Ocak'ta ilk vakanın görülmesinden 51 gün sonra 15 Mart'ta kafe, bar, restoran, iş yerleri ve 52 gün sonra 16 Mart'ta okullar kapatıldı. 17 Mart'ta ise ülkede serbest dolaşımı sınırlandırma getirildi. Ülkede 55 gün sonra 11 Mayıs'ta sokağa çıkma kısıtlaması kaldırıldı. Aynı gün kafe ve restoranların dışındaki iş yerleri, küçük müzeler, kütüphaneler ve kuaförler yeniden açıldı. Okullar, kademeli olarak 11 Mayıs'ta açılmaya başladı. Normalleşme sürecinde ikinci aşamaya 2 Haziran'da geçilen ülkede, bu tarihte kafe, bar, restoran, park, ve bahçeler yeniden hizmete başladı. Kafe ve restoranlarda masalar arasındaki mesafenin en az 1 metre olması ve bir masada en fazla 10 kişinin bulunması gerekiyor. Restoran ve kafe çalışanlarının da maske takması zorunlu hale getirildi. Başkent Paris'te salgının hala yoğun olduğu gerekçesiyle kafe ve restoranların açık alanlarının açılmasına izin verildi. Kafe ve restoranların iç kısmı ise 22 Haziran'da hizmete açılacak. Covid-19 tespit edilen kişiler ve onlarla temas edenleri dijital takibe almayı amaçlayan akıllı telefon uygulaması, 2 Haziran'dan itibaren yüklenebiliyor. Paris dışındaki kentlerde havuz, spor ve tiyatro salonları da yeniden açıldı. Sinemalar ise 22 Haziran'da hizmete başlayacak. 21 Haziran'a kadar 10'dan fazla kişinin bir araya gelmesi, eğlence yerleri ve stadyumların açılması ise yasaklandı. Salgının gidişatı, 22 Haziran'da yeniden değerlendirilecek. İlginizi çekebilir: İngiltere'nin Koronavirüs Tablosu Read the full article
0 notes