#hen��z ismi yok
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kapitalizmin baş belası bir kadın: Nadya Krupskaya
Leningrad’da Rusya’nın en eski çikolata fabrikalarından biri: Krupskaya Şekerlemeleri. Bize çikolata kadar tatlı gelen, ama yaşamı boyunca kapitalizmin başına bela olan Nadya Krupskaya’dan alır adını. Bizim ısrarla Leningrad dediğimiz, fakat hafızalarımızı silmek adına, ismi 1991’de Saint Petersburg olarak değiştirilen şehirde Rusya’nın en eski çikolata fabrikalarından biri durur hâlâ: Krupskaya Şekerlemeleri. Bize çikolata kadar tatlı gelen, fakat yaşamı boyunca kapitalizmin başına püsküllü bela olan devrimci bir kadından alır adını: Nadejda Konstantinovna (Nadya) Krupskaya. Nadya’nın babası soylu bir askerdir. Polonya’daki görevi sırasında Nadya’nın annesiyle tanışır ve evlenirler. “Rusluğa aykırı aktivitelere” katıldığı, yani devrimcilerle haşır neşir olduğu iddiasıyla ordudan atılan Krupski Konstantin Ignateviç, fabrikalarda işçilik yapmak da dahil bulduğu her işte çalışır ailesini geçindirmek için. Küçük Nadya’nın “ayak takımıyla” münasebeti bu zamanlarda başlar. Bir süre sonra babası orduya tekrar çağrılsa da yaşamı bu görevi yerine getirmeye elvermez. Topraksız soylu bir aileden gelen Elizaveta Vasilyevna Tistrova kızı Nadya’yı yaşatabilmek için evlenmeden önceki mesleğine, mürebbiyeliğe geri döner. Bu arada Nadya’da Petersburg’daki bir lisede, bazıları devrimci olan hocalardan eğitim görmektedir. Babası öldükten sonra annesiyle birlikte genç yaşta öğretmenlik yapmaya başlar. Ve sonu SSCB’de Eğitim Bakanlığı’na varan eğitim çalışmaları bu yıllarda başlar. Tolstoy’un eğitim üzerine teorilerinden oldukça etkilenmektedir. ÖĞRETMENLİKTEN SÜRGÜNE
İlk gençliğine kadar işçi sınıfıyla tanışmış, devrimci fikirlere aşina olmuş, eğitimli ve eğitimci bir aileden gelen Nadya’nın toplumsal sorunlara ilgi duyması beklenmedik bir sonuç değildir elbette. Gençliğinde çoğu gizli saklı yapılan tartışma gruplarına katılır. Çoğu arkadaşı, özellikle de erkekler onu sessiz sakin ve mesafeli genç bir kadın olarak tanır. Marksizmle tanıştığı bu tartışma gruplarından birinde oldukça zeki ve ateşli bir şekilde Marksizmi savunan bir genç dikkatini çeker Nadya’nın. Konuşmalarından çok etkilenmiştir Vladimir İlyiç Ulyanov’un. Çok geçmeden bu küçük devrimci yer altı grupları deşifre olur ve 1896’da Nadya ve Vladimir tutuklanır. Daha sonra Sibirya’ya sürülen Vladimir, mektuplarından birinde Nadya’ya kendisinin nişanlısı olduğunu söylemesini ve Sibirya’ya transferini talep etmesini önerir. Bu talep kabul edilecektir fakat tek bir şartla: Sibirya’ya varır varmaz evlenmelidirler. Evlenirler. Birkaç yıl içinde Lenin olarak tanınacak olan kocasıyla ömür boyu hayat ve yol arkadaşlığı böyle başlar Nadya’nın. 1903 yılında Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevik kanadına katılan Nadya özverili çalışmaları sonucunda iki yıl sonra Merkez Komite sekreteri olur, devrim mücadelesinde kendine düşen rolü oynamak için Rusya’ya döner. Fakat 1905’te beklenen devrim gerçekleşmeyince Fransa’ya kaçar ve en iyi bildiği mesleği yapmaya başlar. Birkaç yıl öğretmenlik yaptıktan sonra tekrar Rusya’ya döner ve eğitimciliğe burada devam eder. Ama kapitalizmin baş belası olarak… FABRİKADA DEVRİM SINIFLARI
Büyük Ekim Devrimi’nden önce beş yıl boyunca bir fabrika patronunun isteği üzerine işçilere okuma-yazma ve aritmetik dersleri verir Nadya. Kapitalistin bilmediği bir şey vardır: Nadya başarılı bir eğitimci olduğu kadar sıkı bir devrimcidir de. Aslında bu iki kimlik onun için ayrılmaz bir bütün oluşturmuş ve karakteri haline gelmiştir. Diğer eğitimci arkadaşlarıyla birlikte verdiği bu dersler çok geçmeden “devrim sınıfları”na dönüşür ve 30 bin işçinin çalıştığı fabrika, ücretlerin iyileştirilmesi talebiyle büyük bir greve gider. Çıbanbaşı Nadya işten çıkarılsa da umrunda değildir, çünkü istediğini elde etmiştir. Devrim öncesi sadece elit bir kesimin kullanabildiği kütüphanelere de el atar. Kütüphaneciliğin gelişmesine önemli katkıları olan Nadya, emekçi sınıflar için yeraltı kütüphanelerinin kurulmasına öncülük eder, konferanslar toplar. Kütüphanecilik seminerlerinin hazırlanması gerektiğini savunur ve Rusya’da kütüphanecilik eğitiminin başlamasına öncülük eder. DEVRİM ÜLKESİNDE EĞİTİMİN İNŞACISI
Büyük Ekim Devrimi’nin inşasında Eğitim Bakanlığı için Nadya gibi yeterlilikte çok az sayıda insan vardır ve Nadya, devrimin kendisine biçtiği görevi layıkıyla yerine getirir. Devrime olan katkıları onu 1924’te Komünist Parti’nin üyesi, 1927’de Denetleme Komisyonu ve 1931’de Yüksek Sovyet üyesi yapar. Nadya’yı Komsomol’un ve Genç Öncüler hareketinin örgütlenmesinin baş aktörü olan bir örgütçü, zihnini Marksizm-Leninizmin geliştirilmesine adamış bir ideolog olarak, kapitalist sömürünün geçmiş toplumsal süreçlerden devraldığı ataerkil baskıya karşı en önde saf tutan bir kadın olarak görürüz Sovyet tarihinde. 1971 yılının 18 Ağustos’unda ünlü Rus gökbilimci Tamara Mikhailovna Smirnova bir asteroit keşfeder ve Nadya’nın adını göklere taşır, 2071 Nadezhda. Nadya Krupskaya, devrim ve sosyalizm mücadelesinde kadınların isimlerini yerden göğe kadar yazdırdıklarının en önemli kanıtıdır. “Kadınsız devrim olmaz, devrimsiz kadın kurtulmaz” sloganının yaşamış bir örneğidir. 100. yıl dönümünde Büyük Ekim Devrimi’ni inşa eden kadınlara bin selam olsun! BAZI YASALAR...
1919’da okuma oranının henüz çok düşük olduğu Sovyet topraklarında Rusya Komünist Partisi’nin VII. Kongresi’nde alınan eğitimle ilgili kararlardan bazıları - Parasız ve zorunlu, genel ve politeknik (teoride ve pratikte üretimin merkez dallarını tanıtacak) eğitimin her iki cinsiyetten 17 yaşına kadar olan çocuklar için uygulanması - Okul öncesi kurumların yaratılması - Anadilde eğitim ve iki cinsiyetten çocukları kapsayan ortak ders; iş çalışma okulunun tamamen laik olması; yani tüm dinsel etkilerden arındırılmış, üretken toplumsal işle dersin yakın bağlantılarının gerçekleştirilmesi - Tüm öğrencilere yiyecek, giyecek, ayakkabı ve ders araç gereçlerinin devlet tarafından verilmesi - İsteyen herkese eşit, bilimsel yüksek öğrenim hakkı ve maddi destek - Sanat eğitimi ve sanat eserlerinin herkes için ulaşılabilir olması... SINIF OKULU
“İster monarşi, ister cumhuriyet olsun, burjuva devletlerde okul, geniş halk kitlelerinin ruhsal ve düşünsel baskı altına alınmaları ve ezilmelerinin bir aracıdır” diyor Krupskaya. Bunu tüm burjuva pedagoglar da açıkça söylüyor zaten. Eğitimciler ve eğitim dersleri almış olanların nefret ettikleri bir kelime geçer eğitimin tanımında; “Eğitim, kişiye ‘istendik’ davranışların kendi yaşantıları yoluyla kazandırılması sürecidir.” Bu kelime, gizli bir silah aslında. Kimin istediği davranışlar, nasıl yaşantılarla öğretilecek? Bu süreçten geçen öğrenciler, nasıl kişiler olacak? Bu soruların altını çizin, önemli. Her şey bir kenara, sadece eğitim politikalarını inceleyerek, bir toplumun nasıl bir toplum olduğunu söyleyebiliriz herhalde. Burada Lenin’in şu sözlerini hatırlamak gerek: “Kimileri bizi, okulu sınıf okuluna çevirmekle suçlamaktadır. Ama okul ilk ortaya çıkışından itibaren zaten böyle, bir sınıf okulu olmuştur. (...) Eski tarz okulda çocuğa kaçınılmaz ulusal önyargılar aşılanmakta; başka halklara ve diğer uluslardan isçilere karşı düşmanlık kışkırtılmakta, genç düşünceler aptalca önyargılarla karartılmaktadır. Burjuva devletlerdeki okullar burjuvazi yararına yalan ve iftiralarla doldurulmuştur.” SOSYALİST BİR DEVLET OLMAYINCA...
Krupskaya’nın “Lenin ve Halk Eğitimi” adlı kitabını yayınlayan Evrensel Basım Yayın, kitabın sunusunda şöyle diyor: “Günümüzde eğitim alanında var olan tüm demokratik ve akademik haklar, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun işçi ve emekçilerin gençlik kitle ve yığınlarının sermayeye karşı çetin mücadeleler sonucu kazanılmış ve sosyalist sistemin kapitalist sistem karşısında üstün olmasının ve baskın çıkmasının sonucu verilen haklardır. Günümüzde bu hakların ortadan kaldırılması ve yok edilmesi yönünde atılan her adım, kapitalistin karşısında işçi sınıfı tarafından yönetilen bir sosyalist devletin olmamasından kaynaklanmaktadır.” Yazı: Fulya ALİKOÇ - Müslime KARABATAK 30 Ekim 2017
10 notes
·
View notes
Text
Botokstan korkmayın
Botoks kırışıklıklar için kullanılan bir medikal tedavi şeklidir. Fakat botoks hakkında yapılan olumsuz eleştiriler, kimi zaman tedavinin yanlış anlaşılmasına sebebiyet veriyor Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bülent Cihantimur botoks hakkında en fazla merak edilen ve hatalı olarak bilinen konulara değindi: “Kliniklerime gelen hastalarımın botoks hakkında merak ettiği konular ve botoks hakkında sordukları sorular, bende uygulamanın bazı kesimler tarafından yanlış anlaşıldığı izlenimini doğuruyor. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, botoks 19. yüzyıldan beri kullanılan ve asıl adı botuninum olan bir bakteridir. Botoks ismi ise, bir üretici firmanın ismidir. Daha rahat söylendiği için jenerik markalar gibi botoks olarak kullanıyoruz. Botoks yaklaşık 30 yıldır özellikle yüzde beliren çizgileri ortadan kaldırmak amacıyla estetik uygulamalarda ve farklı hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Botoks, kaslarda bulunan sinir hücrelerini bloke eder. Bu bloklama işlemi hücreler arasındaki sinyali engeller. Zaman geçtikçe hücreler yenilendiği için botoksun etkisinden kurtularak, tekrar sinir hücrelerinin sinyalleri almaya başlarlar. Dolayısıyla botoksun etkinliğini kaybetme süresi, uygulama yerine göre değişir. Şimdi gelelim botoks hakkında doğru bilinen yanlışlara: Botoks uygulaması uzun süren bir işlemdir Hayır, botoks uzun süren bir işlem değildir, aksine eğer eli pratik ve işin uzmanı bir doktor tarafından yapılıyorsa en fazla 15 dakika içinde tamamlanan bir uygulamadır. Henüz ince çizgilerim var. Botoks uygulaması bana uygun değil. Sanılanın aksine, kırışıklıklar yer etmeden botoks uygulamasının yapılması çok daha verimli sonuçların alınmasını sağlar. Botoks çok acı veren bir işlemdir Hayır, botoks uygulamasının acı vermediğini söyleyenlerin sayısı %99 oranındadır. Oldukça ağrısız bir işlemdir zaten enjeksiyon ucu çok ince yapılıdır. Botoks ve dolgu aynı işe yarar Hayır, medikal dolgular ve botoks bambaşka uygulamalardır. Dolgular mevcut hacim azalmasına yönelik enjeksiyonlardır. Botoks ise kas aktiviteleri sonucu oluşan kırışıklıkları düzeltir yani dinamik, hareket kaynaklı kırışıklıklarda botoks kullanılır. Hacim kaybından dolayı oluşan kırışıklıklar ise dolgu ile düzeltilebilir. Hem dolgu, hem botoks eş zamanlı yapılmaz Hayır, yapılabilir. Hatta yeni trend, mevcut kırışıklıkların hem dinamik, hem de statik kaynaklı oluşumlarını tespit ettikten sonra, kombine tedavi uygulamasıdır. Botoksun çok fazla yan etkisi vardır Eğer botoks uygulaması, işin uzmanı ve anatomi bilgisi olan bir doktor tarafından yapılırsa, yan etkisiyle karşılaşma riskiniz çok çok azdır. Doğru doz, doğru yer, doğru katman ve doğru protokol botoksun risklerini sıfırlar. Botoks insan sağlığına son derece zararlı Botoksun bedende toksik etki yaratması, yapılan doz oranıyla doğru orantılıdır. Bu her şey de geçerlidir. Her şeyin aşırı dozu bedene zarar verir. Bu sebeple doğru dozlama ile yapılan botoks uygulamasından korkmanıza gerek yok. Botoks yaptırdıktan sonra, etkisi geçince, cilt eskisinden daha fazla kırışık hale gelir Hayır, eskisinden kötüye girmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Fakat botoksun etkisi geçtiğinde tekrar tekrar uygulama yaptırırsanız normal yaşanma sürecini durdurur, çizgilerin hiç yer etmemesini sağlamış olursunuz. Aslında tam manasıyla bir koruma tekniğidir. Tekrarlayan botoks tedavi döngüleri, sonuçları hep çok daha iyiye götürür. Botoks yaptırdıktan sonra, sonucu beğenmezsem depresyona gireceğimden korkuyorum Öncelikle hatırlatmakta fayda var, botoks geçici bir işlemdir. Eğer uzman ellerde yaptırmadığınız için kötü bir sonuç aldığınız botoks uygulaması ile karşı karşıyaysanız, sürecin geçici olduğunu bilmeniz gerekiyor. Eğer düzgün bir uygulama yapıldıysa, mevcut depresyon tedavinize de katkı sağlayacağı inancındayım zira botoks uygulaması pozitif yüz ifadesi sağlar. Çevrenizdeki insanların çok iyi göründüğünüzü söylemeleri de sizi mutlu edecektir. Depresif ruh halinizi yumuşatacaktır. Botoksun etkinliği çok az sürüyor En başta da belirttiğim gibi: Botoks, kaslarda bulunan sinir hücrelerini bloke eder. Bu bloklama işlemi hücreler arasındaki sinyali engeller. Zaman geçtikçe hücreler yenilendiği için botoksun etkisinden kurtularak, tekrar sinir hücrelerinin sinyalleri almaya başlarlar. Dolayısıyla botoksun etkinliğini kaybetme süresi, uygulama yerine göre değişir. Ortalama 5-6 ay süren bir etkinliği vardır ama dediğim gibi yapılan bölgeye göre değişkenlik arz eder Her ay botoks yaptırmak gerekiyormuş Hayır. Zaten her ay botoks yaptırırsanız vücudunuz antikor üreterek botoksun etkisini geçirir. En az 10 hafta arayla yapılması gerekir. Fakat işin ehli, bir doktor botoks uygulamasını yaptıysa, süre çok daha uzun olacaktır
0 notes