#hediyede
Explore tagged Tumblr posts
Text
zelallerle tartistigim icin cekilis iptal oldu sanmistim cumartesi gunu zelal hediye verince sasirdim pazar ve pazartesi dershane yoktu bende bugun vericem gecikmeli ama napim bilmiyodum sonucta
#hediyede gayet guzel bence#bi defter alip ilk sayfasini black swan ciktilariyla susledim#ikinci sayfasina da guzel anilar biriktirmen dilegiyle yazdim#bide siyah papatyali kolye aldim#papatyayi seviyor ve ona birini hatirlatiyor#defterin kapagina hasir renkli kelebek yapistirdim bide#kelebek ucuyor gibi duruyor#birisi bana boyle bir hediye verse ben cok mutlu olurdum#umarim o da olur#o bana yirmi sekiz tane taehyung fotokarti verdiginde cok mutlu olmustum ben cunku#o da olsun#ins.#simdi odami toplicam ajandamla ugrascam#ajandamla ugrasmaktan ders calisamiyorum ckekxoekdoekdoeko
0 notes
Text
yine bi arkadasim manitasina yil donumu icin alacagi hediyede benden yardim istedi… canim ben nerden bilebilirim 21 yildir yalnizim da
11 notes
·
View notes
Text
"Bid'atlerin en çirkini ise Müslümanların bayramlarda, Hristiyanlara benzeyerek onların yemeklerini yiyerek, onlara hediyede bulunarak ve onlardan hediye kabul ederek tâbi olmalarıdır."
El-Fetâvâ el-Fıkhiyye, İbn-i Hâcer
18 notes
·
View notes
Text
"Anne-babanın, çocukları arasında adil olması şarttır. Bu adalet; alakada, bağışta, hediyede, sevgide ve günlük bağlantılarda görülmelidir. Erkek çocuğu kız çocuğa tercih etmek veya aksi zulümdür. Biri diğerinden daha parlak olduğu için deri rengine veya saç şekline göre çocuklar arasında ayrımcılık yapmak zulümdür. Çocuğun sessizliğine, çabuk kavramasına veya benzeri yaratılış farklılıklarına göre ayrımcılık yapmak da zulümdür. Özel durumu olan özürlü bir çocukla aşırı şekilde ilgilenip diğerlerini yok yerine koymak da zulümdür. Adil olmanın dışındaki hangi çeşidi olursa olsun zulme karşı Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ümmetini ikaz etmiştir:
"Allah'tan korkun ve çocuklarınız arasında adil olun."
13 notes
·
View notes
Text
Artık hayatımda ki bazı durumları kabule geçtim çok şükür maşallah.
He olan şeyde kendimi sorumlu tutmuyorum..bazı insanlar yılan dillidir illa ki bişey yapack o ortamı bozacak.
Bazı insanlar kendi kendine alınır, küser, bişeyler saklar.
Hikayenin öncesi var ve senle ilgili değil.
İsteyen arar sorar istemeyen aramaz buna da takılmıyorum. Kimseye de beni neden aramadın diye sitem etmiyorum..onu da sen bilirsin..ama bırakıp gittiğin dondugunde aynı yerde aynı şekilde seni beklemiyor ola bilir.
Kimseden güzel söz hediyede beklemiyorum..kendi hediyemi kendim alıyorum..kendi suprizimi kendim yapıyorum..yanlızlıga da alıştım kendi kendime vakit geçiyorum. Yeri geliyor sosyalleşiyorum. Kafam eserse sosyalleşmiyorum..artık başka insanları düşünme yukunden kurtulmak istiyorum..yıldım bıktım artık çunku..herkesin kendi hayatı kendi seçimleri banane..kim ne yapars yapsın
2 notes
·
View notes
Text
Beni sevdiğini söyledin ama gülerken elimle ağzımı kapattığımı biliyor musun? Yalnız kalmak isteyip yalnız kalmaktan korktuğumu, doğum günümün benim için önemli olduğunu, bana verilen en ufak bir hediyede gözlerimin dolduğunu, gündüzü neden sevmediğimi, insanlarla uzun süre göz teması kuramadığımı, biri bana sesini yükselttiğinde gözlerimin dolduğunu, kolayca sinirlenme sebebimi, stres olduğumda tırnaklarımı avcuma batırdığımı biliyor musun?..
4 notes
·
View notes
Note
Yaashdjdjs erkek olduğunu biliyorum evet zaten o yüzden merak ettim. Yani acaba ne tarz şeyler bekler maddi ya da manevi senin bir fikrini almak istedim cevaplarsan memnun olurum.
Ben genellemelere pek katılmam o yüzden bu cevabım tamamen kişisel. Erkek arkadaşın veya bir başkası, herkesin ilgi ve zevkleri kendine özel. Yine de sorduğun için kısaca cevaplamaya çalışayım.
Hediyelerde işlevsellik hem alırken hem beklerken benim için önemlidir. Hediye ne kadar sık kullanılabilirse o kadar vereni hatırlatır ve kıymetlenir diye düşünüyorum. Duygusal olarak yakın olduğun birine alınacak hediyede de farklı durumlar olabilir. İşlevsel olmasa bile aranızdaki bir bağa, anıya, anlama istinaden bir şeyler taşıyan bir hediye de benim nezdimde kıymetlidir. Maddi detaylar da yerine göre değerlendirilir. Şahsen; "ben pahalı hediye kabul etmem" ya da "bu ne basit bir hediye" gibi keskin söylemlerden hoşlanmam. Yeri ve zamanına göre her hediye büyük etkiler bırakabilir. Önceliğim işlevsel ve hediyeleştiğim kişi ilen olan bağıma vurgular olur.
3 notes
·
View notes
Text
merhaba ben ömer
çok acelem var çantamı hazırladım sıra nenemle deme aldıgım hediyede. annem ve babam bugün beni nenemle deme bırakıp bir yere gidecekler. o yere çocuklar gitmiyırmuş. büyüklerin sorumluluklarından. biriymiş buda.
off anne büyük olmak ne kadar zor yaa dedim. annemde ama biz orda olmayı kendimiz seçtik ve orda olmayı seviyoruz dedi. biarabaya bindik. arabada babam nenem ve dedemin beni çok özlediğini kuzenim Özge ve betülünde bugün orada olacagını söyleyğnce sevinçten havalara uçtum. sanki kalbimden bir and abir sürü güzel kuş kanatlandı uçtu.
annem ve babam bugün bir seminere gidecekler. onların eğitimi için önemli bir seminermiş. annem büyük insanların eğitime önem vermesi gerektiğini, bunun erişkin olmanın bir gereği oldugunu söyledi. meslekleri ile ilgili öenmli bir eğitimmiş. gelirsem sıkılırım zaten betülde üzülür dedim.
aslında beni götürmeye hiç niyetleri olmasa da ben sanki kendim istemiyormuşum gibi bir hava yarattım.
o kadar da olsun ama dimi.
nenem ve dedem beni kapıda karşıladı.. yemekelr yedik, sohbet ettik. bütün gün küzenlerimle oynadık. annem ve babam eğitim alırken bende dedem ve nenemi zşyaret edip onları mutlu etmiştim. galiba bende büyüyordum. akrabalarımı ziyaret etme sorumlulugumu yerine getirmiştim. bu sorumluluklar hiç de zor değilmiş. birde üstüne üstelik çok keyifli ve bazende cok lezzetli olabiliyor.
babam ve annem evi geldiler. eğitimde anlatılanlardan söz ederken çok mutlulardı.
annem öğrenmenin çok önemli ve zevkli bir şey oldugundan bahsetti. ayrı ayrı geçirdiğimiz vakitte birbirimizi çok özlemiştik. arabaya binip eve doğru giderken ben annemın dzine yattım. annem bebimle beraber arka koltuğa oturmuştu.
annem erişkin insanların eğitime önem vermesi gerektiğinden bahsetti. peygamber efendimiz (sav) iki günü bir olan zarar etniştir.diyır dedi.
Allah Allah o ne demek anne?
yani her yeni günde birşeyler öğrenmeli ve kendimizi geliştirmeliyiz demek. sen bugün neler öğrendim bakalım.
ben de bugün erişkin olmanın hiçde kötü olmadıgını öğrendim nene ve dedmei ziyaret ederrek bir sorumlulugumu yerine getirdim. ayrıca Özge bana saç örmeyi öğretti ilkimiz meraber betülğn saçını ördük. saçları çok yumuşak dedim. annem tatlı tatlı bana gülümserken ben uykuya dalmıştm bile.
0 notes
Text
evet bana cok guzelsin dedin ama yalniz olmaktan nefret ettigi mi biliyor musun? dogum gunumun benim için ne kadar onemli oldugunu, bana verilen her hediyede gozlerimin doldugunu fark ettin mi? neden surekli muzik dinledigimi fark ettin mi? cok uzuldugumde sessizlestigimi biliyor muydun? hava gunesliyken enerjimin arttigini fark ettin mi? neden gazli icecekler icmedigimi biliyor musun? yemek yerken konusmaktan nefret ettigimi biliyor muydun? ben de olan bir seyi baskasinda gordugumde giymedigimi? sıkılınca surekli neden bir sey kemirdigimi dusundu mu hic? bunlari ogrendikten sonra da guzel gelicek miyim??
1 note
·
View note
Text
Tabakat
Erkeklere alabileceğiniz hediyeler arasında küçük ama anlamları büyük pek çok hediye bulunmaktadır. Daha çok hediye ile değil de hediyenin kimden geldiği daha önemli olabilmektedir. Erkek arkadaşınız, babanız veya hediye almak istediğiniz bir erkek sigara kullanıyorsa eğer onun özel bir tabaka alabilirsiniz. En çok kullandığı sigarayı devamlı sizin verdiğiniz hediyede saklaması karşınızdaki kişiyi mutlu edecektir. Metalden üretilen ve kapaklı bir yapıya sahip olan bu ürünler, farklı boyutları ve farklı materyalden üretilen modelleri de mevcuttur. Siz de bu modeller arasından sevdiğiniz bir modeli seçerek sevdiğiniz kişiyi mutlu etmeniz mümkündür. Sigara kutuları ve diğer hediyelik eşyalar için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
0 notes
Note
Ailesini aşamıyor insan. Neden?
aile bir insana hediyede olabilir maalesef cehennemde.. cok fazla kısıtlayan, her turlu seye karsi olan, gulmeyen, sürekli agresif ve mutsuz olan aile kalmamasi dilegiyle..
9 notes
·
View notes
Text
ZENGİNLİK ÖLÇÜSÜ…
Zenginin biri, İbrahim Ethem hazretlerine elinde bir paketle gelip der ki:
- Efendim, çok güzel, çok kıymetli bir cübbem var, bunu size hediye etmek istiyorum. Lütfen hediyemi kabul buyurur musunuz?
- Zenginsen alırım, fakirsen almam. Söyle, zengin misin fakir misin?
- Çok zenginim efendim.
- Mesela ne kadar malın var?
- İki bin altınım var.
- Peki, iki bin altının daha olmasını ister misin?
- Elbette isterim. Havada kaparım.
- O zaman senin daha iki bin altına ihtiyacın var, sen fakirsin, gözün açtır. Vereceğin hediyede gözün kalır. Haydi, sen hediyeni al, buradan uzaklaş!
5 notes
·
View notes
Text
Bugün ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar, kitaplığımdan okumak için bir kitap alırken yanlışlıkla çok eski bir defterimi düşürdüm. Defter yere düşünce defterin arasından bir de zarf düştü. Başta öylesine boş bir zarftır deyip takmadım. Yerden defteri aldım önce, sonra eğilip zarfı aldım. Zarfı yerden alırken içinde bir kağıt olduğunu fark ettim. Kaşlarımı çatıp kağıdı çıkardım. Açtığımda biraz çirkin bir el yazısıyla karşılaştım. Çattığım kaşlarım gevşedi önce. Bu bir ilkokul çocuğunun yazısıydı. Benim, bilmem kaç yıl önce yazdığım bir mektuptu bu. Hemen mektubun en üstüne baktım kime yazmışım diye. Üstteki yazıyı okuyunca gözlerim doldu. "Canım Annem," yazıyordu mektubun üstünde. Mektuba bir göz gezdirince onu yazdığım güne gittim bir an. Annemin doğum günüydü. Odanın bir köşesinde oturmuş, yere eğilip kitabın üzerindeki kağıda yazmıştım. Benim annemle ilişkim hiç diğer çocuklar gibi olmadı. Ben annemi hep çok sevdim, ama o beni hiç anlamadı, belki de sevmedi sevmiyor. O gün anneme hediyede almıştım. Anneme hediyeyi verdiğimde yengem seslendi anneme onlar kapıda konuşurken ben de annemin arkasında onları dinliyordum. Annem dalga geçti benim ona aldığım hediyeyle. Ama ben bir şey demedim. Mektubu da vermek istedim. Yanına gidip annemi çağırdım iki üç kez. Gelmedi, bana bağırdı "Ne var ya, bir rahat bıraksana. Söyle ne oldu yine" diye. Bir şey demedim. Kafamı iki yana sallayıp mektubu arkama sakladım. "Yok bir şey" deyip hemen içeri girdim. Annem biraz arkamdan söylendi. Ben mektubu o defterin arasına koyup, defteri de kitaplığa koydum...
3 notes
·
View notes
Text
Esmaül Hüsna Tablo
Bazı zamanlar vardır ki manevi iklimi oldukça yüksektir. İşte Ramazan ayı bu manevi zamanların içerisinde en önemlisi ve kutsalıdır. İnsanlar bu mübarek ayda oruçlarını tutarken ibadetlerini yapmaya çalışır ve ibadet yalnızca oruç tutmak ya da namaz kılmak değildir. Sevdiğiniz insana güler yüzle yaklaşmak ve ona hediyeler vermekte en güzel ibadetlerdendir. Örneğin anne ve baba sevgisi ve saygısı ibadetlerin en büyükleri arasındadır. İnsan annesine ve babasına saygısını ve sevgisini ne kadar doğru ve çok ifade edebilirlerse hem onları mutlu etmiş olurlar hem de ibadetlerini yerine getirmiş olurlar. Bu bayram öncesinde anne ve babaya hediye alarak onları mutlu edebilirsiniz. Örneğin Esmaül Hüsna tablosu alarak hem bu zamanı ölümsüzleştirebilir hem de onları ne kadar çok sevdiğinizi dile getirebilirsiniz.
Zaman çok hızlı akıp geçiyor ve etrafımızdaki insanları ne kadar mutlu edebilirsek bunun bize geri dönüşü bir o kadar güzel ve hızlı olacaktır. Örneğin çocukları sevindirmek dünyanın en güzel işidir. Çünkü çocuklar kendilerine alınan bir hediyede maddiyata hiçbir zaman önem vermezler. Mesele çocuğun ailesinin ya da arkadaşının kendisini düşündüğünü hissetmesi ve görmesidir. Aynı şekilde anne ve babaya alınan hediyelerde bu şekilde değerlendirilebilir. Anneye alınacak dini tablolar onun kalbini çalmaya yeterli olacaktır. Anne ve baba çocuklarından gelen her şeyle mutlu olabilir. Ancak çocuklarının da imkanları doğrultusunda anne ve babasına bazen hediye alması mantıklıdır.
1 note
·
View note
Text
Toplanın millet bugün size bi tür insan çeşitinden bahsedeceğim.
Bu tür insanlara çevrenizde hiç rastlamamış olabilirsiniz ama 27 yıllık hayatıma güvenerek size şunu söyleyebilirim ki muhakkak hayatınızın bir köşesinde rastlayacaksınız inanın bana. Öncelikle bu tip insanların eğitim seviyesi ne olursa olsun düşük kültüre sahiptir. Burada bir parantez açıp eğitim seviyesi ile kültürün doğru orantılı olmadığını belirtmeme gerek yok sanırım.😏 Bu tür insanlar hayatlarını sosyal medya üzerinden hayal eder, sosyal medya için yaşar. Kendilerini daima en üstün, en doğru sanarlar. Bertrand Russel bu tipleri " Akıllılar hep kuşku içindeyken, aptallar küstahça kendilerinden eminlerdir." diyerek özetlemiştir aslında. Hayatları sosyal medya üstünden şekillenir demiştim ya şöyle ki mesela güzel bir üniversite kazanmayı hayal eder ama bunu kendisinin geleceğinin iyi olması için değil sosyal medyada paylaşacağı resimler, istagram biosuna yazacağı süslü bir bölüm olması için ister. Ya da evlenirken hayatına gireceği insanı yalnızca sosyal medyada yanında poz vermesi için ister, gibi. Hatta bu tip insanlar anne/baba olduğunda çocuklarını "Bakın benim evladım neler neler yaptı,başardı." demek için yetiştirir. Hayatları özentiden ibarettir, kendi fikirleri yoktur. Bir başkasının fikirlerini kendi fikri olarak anlatır, burda demek istediğim şey yalnı�� anlaşılabilir geçen sefer @savasciayicik ile olan muhabbetimizdeki gibi yalnış anlaşılmak istemem. Dediğim durum şöyle mesela bu tip kişimiz X olsun. Y kişisi ile sohbet ederken Y kişisi "Falanca diziyi izledim antik yunanda geçiyor sanatsal bir dizi. Mükemmel tek kelimeyle" demiş olsun X kişisi bir başkasıyla sohbetinde bu diziyi izlemiş olduğunu söyler ve Y kişisinden duyduğu süslü cümleleri kurmak için can atar. Bolca kitap okuyup, sanatsal faliyette bulunduklarıyla övünürler. Külliyen yalandır. Tek sanatsal faliyetleri popüler filmleri sinemada izleyip sağda solda muhabettini yapmaktır. Sorsan kült hiç bir filmi izlememiştir. Bu kategoriye popüler kitapları olumayı da ekleyebiliriz. Hayatları yalanlar üstüne kuruludur. Ayaküstü 10 yalan söyleyebilirler. Giydikleri markalarla övünürler. Paraya sahip olmayı güç sandıklarından, her zaman kendi gelir seviyelerinin daha üstüne sahiplermiş gibi anlatırlar. Maddiyata verdikleri değer hediyede de geçerlidir. Çevresindekilere pahalı hediyeler alırlar çünkü ona verdikleri para ile içten içe gurur duyarlar. Şov yaparlar. Insanlarla iyilik yaparken de şov peşindedirler. Karşısındaki insan kendisine minnet/hayranlık duysun diye iyilikte bulunurlar. Oysa Kant'a göre bir eylemin gerekçesi, eylemin kendisinden ve onun sonuçlarından çok daha fazla önemlidir. Biliyorum biliyorum sevgili okurlarım zuzu aralara her zamanki gibi felsefe serpiştiriyorsun dediğinizi duyuyorum ama ne yapayım tutamıyorum kendimi😉 Bu tiplerin kendi fikirlerinin olmadığını söylemiştim ya işte bu tipler öylesine fikirsizdir ki X kisisi ile konuşurken başka, Y kişisi ile konuşurken başka bir fikir beyan edebilirler. Yani nabza göre şerbet verirler bi nevi... Iq seviyeleri düşük olduğundan kendileri her defasında ele verdiklerini fark etmezler. Halbuki sizin adınıza çok utanıyoruz bi bilseniz😬 Gelelim en vurucu kısma hiç bunların ofis hayatından bahsetmedim. Efenim şimdi bunlar ofiste daima bir üst kademeye yaranma cabasindadir. Yukarda dediğim nabza göre şerbet verme mevzusu tam bu noktada devreye giriyor. Çevrimdışı yapılan mesailerde iş arkadaşının arkasından kuyu kazmak için kırk takla atarlar. Ofis şefinin gözüne girmek için masaya boş boş bakmaktan zevk alırlar. Hele bir de hemcinsine mobbing uygulamaya sıra gelmişse değmeyin keyfine. Kozlar eline geçmiştir ve tüm yalan kabiliyetini kullanır.
Şimdi diyeceksiniz ki Zuzu ee yani bu tipler varsa var ne yapalım, sevgili blogumun sevgili okurları. Bugün sırf böyle bir tip yüzünden işimden olmanın kıyısından döndüm. Sevgili patronum ağzını eye eye "yazılım işindeki beceriye dua et sen" diyerek başlayan bir dizi azardan sonra beni alt departmana yolladi ve bundan sonraki süreçte orada çalışmam gerektiğini ısrarla belirtti. Ve elime kahve bardağını vererek beni odasindan kibarca kovdu. Simdi anlatabildim mi derdimi. Ee simdi de şey diyeceksiniz belki kuyruk acin var falan. Sevgili okurlar ben yazayım da hayatınıza böyle biri girerse tecrübeli tavsiyesi okudum diyin. Son olarak o tiplere diyeceğim bir şey var. Sevgili özenti cumhuriyeti vatandaşları lafta olduğu kadar bile kimsenin gozunde değeriniz yok,kendinizi bu hale sürükleyen sizsiniz ve etrafınıza dönüp baktığınızda yapayalnız olduğunuzu anlarsınız.
ZUZU FM GURURLA SUNDU BIR SONRAKI BLOGDA GÖRÜŞMEK UZERE
1 note
·
View note
Text
Yine doğum günüm yaklaşıyor.
Ben de kendini zamanın çoğunda yalnız hisseden insanlar gibi, ancak sinsice geçip gitmiş ve hatırlamakta güçlük çektiğim anılar bırakmış zamanı düşünüyorum. Tembellik ve kötümserlikle elimden kaçırdığım zamanı düşünürken biraz dahasını harcıyorum.
İçten içe, onu seven bir ailesi belki bir-iki dostu olsa da hep yalnız olduğunu bilen birinin yapacağı gibi, o günü nasıl da sıradan geçireceğimi hayal ediyorum. Annemden duygusal bir kutlama cümlesi, benim için anlamı olmayan ama aldığı için onu mutlu edecek bir hediyede ısrarcı olması, hatırlayıp telefon etmesi gereken birkaç akraba, gözlerinin rengini belki hiç bilmediğim bir tutam arkadaş sağdan soldan, görürler sosyal medyadan. Yakın arkadaşlarımla sözde benim için çıkılan bir akşam yemeği. Tüm bunlar, kendime yaparken yaktığım tuzsuz bir yemeği evimde tek başıma, yarısı kırılmış bir mumun ışığında yemişim ve radyodan hüzünlü şarkıların cızırtısı duyulurken muma boş bakmaya devam etmişim hissine denk.
Eğer gerçekte öyle olsaydı eminim suisidal hissederdim. Ama inanın bu yıllık döngü de bana bir o kadar değersiz hissettiriyor. Bazı yıllar ailemin gönderdiği çiçeklerle veya arkadaşlarımla tanışmak isteyip ilişkimizi biraz daha ciddiye aldığını gösterenlerle süsleniyor. Bazen yemeğe 45 dakika geç kalıp beni tek başıma bekleten dostlarla, geçen gün pasta kestik diye o günü herhangi bir başka güne denk hissettiren arkadaşlarşa renkleniyor.
Geçmiş doğum günlerim aklıma geliyor, 2.ailem saydığımdan dostlarımdan uzakta yeni tanıştığım oda arkadaşımın en sevdiğim tatlı sürpriziyle kutladığım 18. yaş günüm. Sevdiklerime doğru otobüsle yol alırken o günün geride kalışını, gecenin çöküşünü ve yeni bir günün doğuşunu izlemiştim. Tek başımaydım; ama hiç yalnız hissetmemiştim.
Kutlamaya değer özel bir gün olarak kabul edip, bana hazırladıkları minik kartlarla tüm günü sürprize çevirdikleri sene, 16. yaş günümdü sanıyorum. Can dostum, ve lise aşkım...
Canım annem. Evet o alınan hediyenin anlamı olmuyor, ama onun bir hediye almak istemesinin elbette çok anlamı var. Yakın arkadaşlarım... Evet benim onlar için olduğum kadar heyecanlı olmuyorlar o gün, sevildiğimi ve mutluluğu hissetmem için muzip jestler düşünmüyorlar, o yüzden yaptıkları şeyler hep genelgeçer kuralların yerine getirilmesiymiş gibi geliyor. Otomatik. Basit. Ama en azından hatırlayıp o günü rezerve ediyorlar. Ne yapalım, beterin beteri var.
Yalnız varlığımı daha somut hissettiğim gün o gün. Benim doğum günüm. Takvimde bana özel olan tek gün. Sadece bana verdikleri değerden ötürü önemseyecekleri gün. Ve yıkanmış zihinlerimizin kabul ettiği üzere, ona gösterdikleri özenle, bana verdikleri kıymetin ölçüleceği o özel gün. Yine geldi çattı, 25. kere. hem de. Oysa ben hep aynı yerimde sayıyor gibi hissediyorum. Aynı anda da yıllar gözümde büyüyor, eni konu yaşlandım gibi geliyor. İşin aslı bunların ikisi de doğru değil.
Eeh, bu 'drama kraliçe'liği nereden esiyor? Biri camı kapatsa ya Allah aşkınıza...
7 notes
·
View notes