#gezi edebiyatı
Explore tagged Tumblr posts
Text
ihtiLÂL, ben ve şiir ✨
#ahmedarif#didem madak#divan edebiyatı#edebiyat#ismet özel#kitap#gezi#ismetozel#vanlife#kamp#ihtilal dergisi#ot dergisi#izdiham dergi#edebiyat dergisi#kafa dergisi#cemal süreya#nazım hikmet#necip fazıl kısakürek#Spotify
32 notes
·
View notes
Text
🍀🗼🌻🌊
#geziyorum#gezilecekyerler#kadın#türkiye#women#aesthetic#gezinti#love#türk kızı#türk tarihi#karadeniz#black sea#türk postları#tekken#türk edebiyatı#türkçe#gezi rehberi#gezgin#green#türkisch#running#woman
2 notes
·
View notes
Text
ANMA:
B UGÜN 17 OCAK (1954)
GAZETECİ, YAZAR:
İSMAİL HABİP SEVÜK’ÜN
ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM.
İsmail Habip Sevük ya da İsmail Hakkı Sevük (d. 1892, Edremit - ö. 17 Ocak 1954, İstanbul), Türk yazar, edebiyat tarihçisi, gazeteci, siyasetçi.
Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu'da çıkarılan çeşitli gazetelerde Milli Mücadeleyi destekleyen yazılar kaleme aldı. Cumhuriyet döneminin ilk edebiyat tarihi kitabı olan “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” adlı eserin yazarıdır.[2] VII. TBMM’de Sinop milletvekili olarak yer almıştır (1943-1946).[1]
Yaşamı
1892'de Edremit'te dünyaya geldi. Babası Jandarma binbaşısı Mustafa Habib Bey’dir.[3] İlk öğrenimin Edremit'te, lise öğrenimini Bursa'da tamamladı. Edebiyat zevkini Bursa İdadisi'ndeki edebiyat öğretmeni Hüseyin Siret Bey'den aldı. Yükseköğrenimini İstanbul'da Darülfünun Hukuk Mektebi'nde tamamladı (1913).
Hukuk Mektebi'nden mezuniyetinin ardından öğretmenlik mesleğini seçti. 1914'te Maarif Nezareti'nin imtihanını kazanarak[3] Kastamonu'ya edebiyat ve felsefe öğretmeni olarak atandı. Kastamonu'da İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kulüp müdürlüğünü ve cemiyetin yayın organı “Köroğlu” gazetesinin başyazarlığını üstlendi.[4]
1919'da İzmir’e geçerek İzmir Sultanisi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. İzmir'in işgali üzerine Balıkesir'e geçti. 1919-1920 arasında Balıkesir'de Mustafa Necati ve Vasıf Bey tarafından çıkarılan “İzmir'e Doğru” dergisini yönetti. Balıkesir'in de Yunan işgaline uğraması üzerine Kastamonu’ya tekrar gitti. Hamdi (Çelen) ve Hüsnü (Açıksöz) beylerin çıkardığı “Açıksöz” gazetesinde 13 Ekim 1922 gününe kadar başyazı yazdı. Türk Kurtuluş Savaşı bittikten sonra Ankara’ya gitti.
Ankara Erkek Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapan İsmail Habip Bey, Aralık 1922'de Yunus Nadi'nin "Yeni Gün" gazetesinde yazarlığa başladı.[4] Yeni Gün'ün ve Anadolu Ajansı'nın muhabiri olarak 1923 yılı Mart ayında Mustafa Kemal Paşa'nın Adana, Mersin, Konya illerine yaptığı seyahate katıldı. Dönüşte izlenimlerini bir dizi halinde Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yayımladı
Vasıf Bey'in Maarif Vekaleti sırasında Edirne Milli Eğitim Müdürü oldu. Edirne Türk Ocağı başkanlığını üstlendi. 1925 yılında liseler için ders kitabı olarak hazırladığı “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” adlı eseri yayınlandı.
1926-27 Antalya Maarif Eminliği, 1927-1931 Adana Maarif Eminliği görevlerinde bulundu. Adana'da iken “Adana Mıntıkası Maarif Mecmuası” dergisini çıkardı. Dergi, 1928-1931 arasında 40 sayı yayımlandı. Maarif eminliklerinin kaldırılması üzerine 1931'de Galatasaray Lisesi edebiyat öğretmenliğine atandı.
1939 yılının sonuna doğru Mustafa Nihat Özön'ün “Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı Tarihi” adlı eseri hakkında kaleme aldığı yazılar basında birçok yazarın katıldığı tartışmalara yol açtı[4]
Galatasaray Lisesi edebiyat öğretmeni iken milletvekilli seçildi. TBMM VII. dönemde Sinop milletvekili olarak yer aldı. Hiç evlenmeyen İsmail Habib Sevük, 1946'da emekliye ayrılarak kendisini tamamen yazmaya verdi. 17 Ocak 1954'te gırtlak kanseri nedeniyle İstanbul'da yaşamını yitirdi. Cenazesi Merkezefendi Mezarlığı’na defnedildi.
Edebiyat çalışmaları hakkında
İsmail Habip Bey, 1925'te basılan “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” ile dikkatleri üstüne çekmiş bir yazardır. Yazar bu eserde Tanzimat’a kadar olan Türk edebiyatının sadece genel bir görünümünü vermiş, yenileşme içindeki edebiyatı ele almış ve Türk edebiyatını Fransız edebiyatı ile eş zamanlı olarak vermiştir.[5]
Yazar "Tuna'dan Batı'ya" (1935) ve "Yurttan Yazılar" (1943) kitapları ile gezi türünde güzel örnekler verdi.
Atatürk'le ilgili anılarını "O Zamanlar" (1936), Atatürk'ün kişiliğini ve devrimlerini değerlendiren yazılarını da "Atatürk için" (1939) adlı eserlerinde topladı.
Batı kültür ve sanatını oluşturan şair ve yazarların yaşamlarını ve sanatlarını, “Avrupa Edebiyatı ve Biz" adlı iki ciltlik eserinde Türk edebiyatı ile kıyaslayarak anlattı (1940-41).
Eserleri
Gezi Yazıları
Tuna'dan Batı'ya, 1935-44.
Yurttan Yazılar, 1943.
Anı
O Zamanlar, 1936.(Kurtuluş savaşı anıları)
İncelemeleri
Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi, 1925.
Atatürk İçin, 1939.
Edebiyat Bilgileri, 1942.
Edebi Yeniliğimiz, 1931-32. (Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi'nin geliştirilmiş baskısıdır)
Avrupa Edebiyatı ve Biz, 1940-41.
Tanzimattan Beri, 1940.
Türk Güreşi, 1946
Mevlana, 1954.
Yunus Emre, 1954.
0 notes
Text
Bora Ercan’ın “Bumerang Metinler” adlı kitabı raflardaki yerini aldı
Bora Ercan’ın “Bumerang Metinler” adlı kitabı raflardaki yerini aldı
Bora Ercan “Bumerang Metinler” adlı kitabını kitapseverlerle buluşturdu… ‘Bumerang Metinler’ Paloma Yayınevi etiketiyle Mayıs 2021’de yayımlandı. Gezi edebiyatı ve doğu felsefesi üzerine kitaplarıyla tanınan Bora Ercan’dan türler arası deneysel bir çalışma olan bu kitapta yer alan altmış üç metin insanla, tarihle, devletle, inançla kıyasıya bir hesaplaşma. Metinler kimi zaman alaycı kimi zamansa…
View On WordPress
2 notes
·
View notes
Photo
#duvar#duvar yazıları#duvar yazısı#anlamlı#devrim#anarşi#kaos#gezi#isyan#direniş#şiirsokakta#şiirheryerde#şiirduvarda#yeraltı edebiyatı#komik
11 notes
·
View notes
Text
suni suni işler
herhangi bir obje yahut insan yahut kitap, üstüne konuşmaya yer arayan yazar için birden ganimete dönüşüyor. misal, bir kaleydoskop mu gördü, hemen alıyor sazını eline, kaleydoskopun camları üçgendir üçgen, hayal mi hakikatten doğar hakikat mi hayalden diye bir türkü yazmaya başlıyor...
bu suniliği bize gezi/köşe yazısı, deneme vs diye sunan yazarlar elleri bereketli, üretken oluyor, oturup kaleydoskoptan dünyayı izleyen ve alternatif suretlerle ilgili hayaller kuranlar, sırf o deneyimden bahsetmedikleri için tembel teneke oluyor. yazma mecburiyeti insanı yazdırır, bunu yaşadım gördüm fakat bir konunun yazılmayadeğerliğini bilmek, daha evvel konuya hiç bu şekilde bakılmamış gibi bir hisle yazıya oturmak... bunlar inşa etmez mi edebiyatı.
kabul ediyorum bazen bilmeyiz yazmaya başlarken önümüze tilki mi çıkar kelebek sürüsü mü, fakat yolu ve yolluk olarak yanımıza aldıklarımızı biliriz, bizi o yola sevk eden niyeti biliriz, benzin depomuzun doluluğunu ve tabii arabamızın performansını... sadece yola çıkmak yetmiyor.
1 note
·
View note
Text
25. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları Başlıyor
İl Müdürü Demirdağ, açıklamasında: "Yukarı Fırat Havzasında yer alan Harput ve onun devamı olan Elazığ, tarihin her döneminde fikir, düşünce ve duygu dünyamıza ışık olmuş; yetiştirdiği değerler ve sahip olduğu doğal özellikleri ile de nice bin yılların medeniyetine ev sahipliği yapmıştır. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü, Türk Edebiyatı Vakfı’nın katkıları ile Valiliğimizin öncülüğünde Elazığ Belediye Başkanlığı, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı ve ilimizin bütün kamu ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çabası sonucu gerçekleştirilmiştir. Sevgiyi, güzeli sanatla bütünleştiren, insan fıtratındaki aşk meşalesini yüreklerde tutuşturan, sözün özü şiirle gönül gözlü insanları buluşturan Uluslararası Hazar Şiir Akşamları bu yıl 25 incisi 14-15-16 Ekim 2022 tarihleri arasında ünlü Kazak şair “Abay KUNANBAY” anısına ve “Birlik” konulu olarak ilimizde gerçekleştirilecektir. Programa yurtiçinden 7 şair, yurtdışından 9 şair (Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan, Doğu Türkistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kosova ve Irak-Kerkük) İlimize komşu illerden 3 şair ve Elazığ’dan 3 şair ve 6 Panelistin katıldığı 25 inci Uluslararası Hazar Şiir Akşamları 14 Ekim 2022 Cuma günü Şairlerin Öğrencilerle Buluşmaları programıyla başlayacak, Şairler Yürüyüşü ve Türk Kültürü ve Harput Kültürü adlı Panel programıyla devam edecek yine aynı akşam Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun Harput Türküleri Konseri ve şiir dinletisi programıyla tamamlanacak; 15 Ekim 2022 Cumartesi günü Elazığ Belediyesinin Kitap Fuarı Gezisi ve akşam 19:00’ da tüm şairlerin katılımı ile Şiir Finali Gecesi ile tamamlanacaktır. 16 Ekim 2022 Pazar Günü katılımcılara Tarihi Harput Şehri Gezisi ve Hazar Gölü gezisi ile program noktalanacaktır" ifadelerine yer verdi. Etkinliğin program takvimi ise şu şekilde: 14 Ekim 2022 – Cuma Şairlerin Öğrencilerle Buluşmaları Yer: Hıdır Sever Anadolu lisesi / Balakgazi Anadolu Lisesi Saat: 10:30 Şairler Yürüyüşü Yer: Gazi Cad.(Saat Kulesi Önünden Yeni Valiliğe) Saat: 15:00 -Mehter Konseri -Halk Oyunları gösterisi Panel Türk Kültürü ve Harput Kültürü -Seyit Ahmet ASLAN - Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yard. -M.Nuri PARMAKSIZ- İLESAM Başkanı -Ahmet DEMİRDAĞ-İl Kültür ve Turizm Müdürü -Prof.Dr.İsmail AYTAÇ-Harput İç Kale Kazı Başkanı -Doç.Dr.Yavuz HAYKIR-Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi -Sinan YAĞMUR Yer: Elazığ Belediyesi A.Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezi Saat: 17:00 Harput Türküleri Konseri ve Şiir Dinletisi Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu) Saat : 19:00 Yer : Elazığ Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezi 15 Ekim 2022 – Cumartesi -Kitap Fuarı Gezisi Yer: Elazığ Belediyesi A.Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezi Saat: 13:00 -Saygı Duruşu -İstiklal Marşı -Hazar Şiir Akşamları Sinevizyon Gösterisi -Abay Kunanbay Tanıtım Filmi -Protokol Konuşmaları -Prof.Dr.Ercan ALKAYA-Fırat Üniversitesi -Düken MASİMHANOĞLU-Kazakistan HAZAR ŞİİR AKŞAMLARI FİNALİ (Tüm şairlerin katılımıyla şiir gecesi) Yer: Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezi Saat: 19:00 16 Ekim 2022 – Pazar GEZİ PROGRAMI -Tarihi Harput Gezisi Saat : 09:00 -Uğurlama Read the full article
0 notes
Text
Alcobaça Manastırı Sanal Turu (Etkinlik)
Portekiz – Alcobaça Manastırı – Sanal Müze Gezisi
“Alcoa ve Baça isimli iki nehrin buluştuğu yer olan Alcobaça’da 1153 yılında Kral D.Afonso Henriques Endülüs Emevi’leri (Moor) yendikten ve Santarem’i ele geçirince, Aziz Bernard de Clairvaux’a ithafen bu manastırı inşaa ettirir. Yer seçimi Sistersiyen Tarikatı’nın inziva, dua, ibadet, tefekkür ve tarımla meşgul yaşam biçimine uygun bir yer; yeşillik, bağ ve bahçelerin ve su kaynağının bol olduğu bir yer. Keşişlerin yaşam felsefesi hayatlarını el işçiliği ve üretme, kendine yetme , her türlü dünyevi eşya ve maldan soyutlanmış sade ve basit bir temel üstüne inşaa edilmiş olarak ifade ediliyor bu tarikatta. Kilise ve manastır binaları Gotik tarzda yapılmış olup, zaman içinde eklemeler yapılır. Manastırın içinde keşişlerin eğitim, çalışma, ibadet ve inziva için gerekli bölümlerin yanısıra kraliyet ailesinin mezarları da mevcut. Kral I Pedro ve sevgilisi İnes Castro’nun mezarları karşılıklı olarak birbirlerini selamlar ve tarihte görülmemiş bir olaya da şahitlik eder; sevgilisini öldürten babası IV Afonso öldükten sonra başa geçen Pedro, ölmüş sevgilisine taç giydirip, saray halkına önünde diz çöktürüp mefta sevgilisinin elini öptürtür. Sisteryen Tarikatı Manastır hayatını ve bu tarikatın Avrupa Endüstri Devrimi’ne olan katkıları, inanç sistemini, Kral Pedro ve sevgilisi İnes’in sonu hüsranla biten aşk hikayesini, Portekiz tarihinde yer alan bazı şaşırtıcı olayları, kilise mimarisi Gotik ve Manueline tarzı hakkında yorumları Profesyonel Rehber Tülay Zeybek Özcan’dan dinliyoruz. “
Konuşmacı: Profesyonel Rehber Tülay Zeybek Özcan
Bu sanal müze gezisine neden katılmalısın? ●Alcobaça Manastır Müzesini Sistersiyen Tarikatı’nın inanç sistemine göre şekillenmiş yaşam biçimi, ölü gömme şekli ve mimarisini, içinde ve çevresinde yaşanmış tarihi olaylarla birlikte Portekiz kültürünün renklerini Rehber eşliğinde geziyorsun.
Bu sanal müze gezisinde neler öğreneceksin? ●Portekiz kültüründe önemli yeri olan Sistersiyen Tarikatı inanç biçimini öğreniyorsun ●Ortaçağ’da manastır hayatını öğreniyorsun ●Kilise mimarisi Gotik tarz hakkında genel bilgi sahibi oluyorsun. ●Denizci millet Portekiz’lilere has Manueline tarzı hakkında genel bilgi sahibi oluyorsun. ●Kral I Pedro ve sevgilisi İnes Castro aşkı ve Pedro’nun babasından intikam almak ve İnes’e olan sevgisini çok garip bir şekilde göstermesi hakkında bilgileniyorsun. ●Portekiz tarihi ve kültürü ile ilgili bilgileniyorsun.
Eğitim Seviyesi Herkes için
Sanal Gezilerimiz Hakkında Genel Bilgilendirme ●Bu SANAL MÜZE GEZİSİ bilgisayar ya da telefonunuzdan görüntülü olarak gerçekleşmektedir. ●Sanal Müze Gezileri profesyonel rehber eşliğinde yapılmaktadır. ●Görüntüler verilirken rehber müzede eserler, olaylar ve görüntüde olan yapı/müze hakkında yorum ve anlatım yapmaktadır. ●Sanal gezi sırasında anlatım sürerken rehbere yazılı olarak soru sormak ya da notlar iletmek mümkündür ●Sanal Müze gezisi 2 saat sürmektedir. Her gezi sonrasında 30 dakikalık soru / sohbet bölümü vardır ●Canlı yayın Zoom üzerinden gerçekleşecektir. Yayının gerçekleşeceği Zoom bağlantısı, kayıt yaptıranlara 24 ile 48 saat öncesinden e-posta yöntemi ile paylaşılacaktır. ●Canlı yayına katılabilmek için bu deneyime kayıt yaptırmanız gerekmektedir. ●Sanal Müze gezimizde katılımcı sayısı 75 kişi ile sınırlıdır ●Sanal Müze Gezisine katılmak için online olarak ya da misafir danışmanından kayıt yaptırmanız gerekmektedir. ●Program öngörülemeyen durumlar nedeniyle değişiklik gösterebilir. ●Antonina Online Mektep etkinliğin akışında değişiklik yapma hakkını saklı tutar. ●Geziyi kaçıranlar için telafi gezi yapılmayacaktır.
SANAL GEZİ PROGRAMI ●Portekiz hakkında kısa öz bilgi ●Alcobaça hakkında genel bilgi ●Alcobaça Manastırı ne zaman yapıldı ve tarihteki önemi ●Manastır yapılış tarihi ve önemi ●Sistersiyen Tarikatı’nın kurucusu kimdir ●Bernardinler kimdir ●Tarikatın diğer Hristiyan tarikatlarından farkı ●Mimaride Gotik tarz nedir ●Kilisenin ön fasad özelliği ●Kilisenin içi ●İnes Castro ve Kral I Pedro’nun lahitleri ●Aziz Bernard Şapeli ●Mezar Odası/Pantheon ●Manueline Kutsal Bölümü/Odası ●Krallar Salonu ●Sessizlik Manastırı ●Papazlar Meclisi ●Yatakhane ●Keşişler Salonu ●Mutfak ●Yemekhane ●Şapel
REHBER Profesyonel Rehber TÜLAY ZEYBEK ÖZCAN
İstanbul’da dünyaya geldi. İlköğretimini, doğduğu ve tarihi sevmeye başladığı yer olan Sultanahmet 44 İlköğretim Okulu’nda tamamladı. Özel Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nda orta ve lise öğrenimini bitirerek, 1979 yılında yüzyıllık okulun “ilk kızları” ünvanıyla mezun oldu. Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü filoloji ve öğretmenlik için ise psikoloji ve pedagoji yan dalları okuyarak 1984 yılında diploma aldı.
1989 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın açtığı sınav ve eğitimi yüksek dereceyle bitirerek, “profesyonel turist rehberi” olmaya hak kazandı. “Gezmek yaşamaktır. Yaşam ise bir yolculuktur bizi kendimize getiren …” Sözlerindeki mana ile ülkemize gelen yabancı konuklara ve yerli gezginlere; Türk kültürünü ve ülkemizin maddi manevi varlıklarını tanıtmak için, 31 yıldır turist rehberlik mesleğini aşkla icra etmektedir. Yerli ve yabancı kuruluşların düzenlediği bir çok sertifika programlarına katılarak, uzmanlık alanlarını “arkeoloji”, “pre-historia”, “Anadolu’da Yunan ve Roma Uygarlıkları”, “Büyük İskender’in izinde”, “Anadolu’da inanç sistemi”, “Anadolu’dan Dünya’ya etki eden ilk’ler”, “Anadolu’da Yedi Kiliseler”, “St Paul’ün ayak izinde”, “Anadolu’da Musevi Mirası”, “Mezopotamya Uygarlıkları ve Doğu Kültürü”, “Bizans ve Yemek” gibi konularda çeşitlendirmiştir. “Işık doğudan yükselir” felsefesine ilgisi dolayısıyla doğu ülkeleri, Kafkas Coğrafyası, İpek Yolu, Baharat Yolu, Eski Ticaret Yolları ve kültürü özel çalıştığı konulardır. Anadolu tarihte birçok medeniyetin başladığı yer olması münasebetiyle, yurtdışında katıldığı sertifika programlarında kadim medeniyetlerin kült sanatı ve medeniyetlerin devamlılığında kültürün, sanatın ve inanç sisteminin önemi hakkında sunumları dünyayı kucaklamakta “Biz” kavramına dikkat çekmiştir.
“Kültürler Ebrusu” Anadolu aşığı olan Özcan, turist rehberliği ile beraber, öğretmen olarak İstanbul Üniversitesi ve İTÜ’de; ayrıca çeşitli yabancı okullarda yönetici pozis-younda görev aldı. Öğretmenliği öğrencisinden hep bir şeyler öğrenmek gayretiyle yaptı. En iyi öğretmeni ise evladı oldu. “Seyahat etmek nedir?” sorusuna Aziz Augustine’nin sözleriyle yanıt veriyor: “Dünya bir kitaptır ve seyahat etmeyenler onun sadece bir sayfasını okurlar.”
Kaynak
devamı burada => https://sizekitap.com/etkinlikler/alcobaca-manastiri-sanal-turu-etkinlik/
0 notes
Text
Orkun IŞITMAK Ne Kadar Kazanıyor
Youtube İçerik Üreticisi Orkun IŞITMAK Ne Kadar Kazanıyor
Youtube içerikleri sayesinde sıkça gündemde yer alan Orkun IŞITMAK Ne Kadar Kazanıyor? Kazancı Nedir, Youtube dan kaç para kazanıyor merak konusu olmuştur. Bu merak doğrultusunda Orkun Işıtmak Youtube Gelirini, Youtube Kazancını sizler için araştırdık.
Orkun IŞITMAK Ne Kadar Kazanıyor
Son verilere göre Youtuber Orkun Işıtmak'ın Aylık Gelirinin 250 - 300 Bin TL aralığında olduğu tahmin edilmektedir.
Orkun Işıtmak Kaç Para Kazanıyor
Orkun IŞITMAK Kimdir
Hayatı ve kariyeri Orkun Işıtmak, 1996 yılında İzmir, Türkiye'de doğdu. Vali Vecdi Gönül Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi’ni kazanıp İstanbul’a taşındı fakat daha sonra YouTube’a daha fazla vakit ayırabilmek için eğitimine bir süre ara verdi. 3 Temmuz 2020 tarihinde Netflix'te 1 sezon 15 bölüm yayımlanan, yapımcılığını Acun Medya'nın üstlendiği Exatlon Challenge Türkiye adlı yarışma programında sunuculuk yaptı. Daha önce YouTube’da olan "Kirli Çamaşırlar" konseptini Acun Ilıcalı’nın kurduğu Exxen adlı platforma taşımıştır.
Orkun IŞITMAK Kazanç YouTube kanalı 18 Nisan 2010'da "Orkun Işıtmak" adlı YouTube kanalını kurdu. Haziran 2020 itibarıyla Orkun Işıtmak adlı YouTube kanalında 8,320,000 abone, 2,260,379,534 görüntüleme ve 1.300+ video istatistiği bulunmaktadır. Orkun IŞITMAK Ne Kadar Kazanıyor
Orkun IŞITMAK Ne Kadar Kazanıyor Gezi Olayları Gezi Olaylarına dair ortaya çıkan videosunda olayları bastırmak için görevini yapan güvenlik güçleri hakkında "Orada sıkıştı polisler, lan öldürelim lan. El bombası atın. Molotof atın, gelin lan!" dediği görülmektedir. Daha sonra konu ile ilgili özür dilemiştir. https://www.youtube.com/watch?v=TS96zwqIqDE Orkuncan Işıtmak (d. 8 Ocak 1996; İzmir), Türk YouTuber. İstanbul Üniversitesi’nde İtalyan Dili ve Edebiyatı bölümünde okumaktadır. 2012 yılından itibaren eğlence ve oyun içerikli videolar çekmektedir. 2018 yılında "İyi Oyun" filminde oynadı. 45. Altın Kelebek ��dülleri'nde En iyi YouTuber/Instagrammer Ödülü'nün sahibi oldu. https://www.youtube.com/watch?v=hCfZDkVYa_I Orkun Işıtmak, 8 Nisan 2010'da "Orkun Işıtmak" adlı YouTube kanalını kurmuştur. Mart 2018 itibarıyla Orkun Işıtmak adlı YouTube kanalında 5.320.018 abone, 1.147.933.616 görüntüleme ve 1.182 video istatistiklerine sahiptir. Peki, Orkun Işıtmak kimdir? Orkun Işıtmak kaç yaşında, nereli? Orkun IŞITMAK Ne Kadar Kazanıyor ORKUN IŞITMAK 8 Ocak 1996'da İzmir'de doğdu. Türk komedyen ve YouTube'da faaliyet gösteren vlogger'dır. İstanbul Üniversitesi'nde okumaktadır. 2012 yılından beri eğlence ve oyun içerikli videolar çekmektedir. 2018 yılında "Iyi Oyun" diye bir filminde oynadı. Ünlüler Ne Kadar Kazanıyor Orkun IŞITMAK Youtube Kanalı Orkun IŞITMAK Ne Kadar Kazanıyor Murat YILDIRIM Ne Kadar Kazanıyor Merve Dizdar Ne Kadar Kazanıyor? Sevda ERGİNCİ Ne Kadar Kazanıyor? Read the full article
#OrkunIŞITMAKBölümBaşıKaçParaAlıyor#OrkunIŞITMAKdizidenkaçparakazanıyor#OrkunIŞITMAKkaçparaalıyor#OrkunIŞITMAKkaçparakazanıyor#OrkunIŞITMAKkazanç#OrkunIŞITMAKkazancı#OrkunIŞITMAKnekadarkazanıyor#OrkunIşıtmakYoutube#OrkunIşıtmakYoutubeGeliri#OrkunışıtmakYoutubedenkaçparakazanıyor
0 notes
Text
boynunda ölüm moru taşıyanlara..
ihtiLÂL 21. Sayı
#ahmedarif#didem madak#divan edebiyatı#edebiyat#ismet özel#gezi#ismetozel#kamp#ismetözel#tumblr şiir#şiirsokakta#şiir
38 notes
·
View notes
Text
…🌳…🌊…☁️
#geziyorum#gezilecekyerler#kadın#türkiye#women#aesthetic#gezinti#love#türk kızı#türk tarihi#gezgin#gezi rehberi#turkey#turkish#türk postları#türk edebiyatı#türkçe#türkei#woman#nature#black sea#karadeniz#lovers#eğlence#deniz kıyısı#deniz#manzara#art#resim#green day
3 notes
·
View notes
Photo
Bülent Uluer: “Ulusalcı sol ile gerçek solun ayrışması hayırlıdır”
Dev-Genç’in eski liderlerinden Bülent Uluer, Türkiye'de sosyalist hareketin büyüyememesinin en önemli nedeninin kemalizmle bağlantısını koparamaması olduğunu söyledi.
Al Jazeera Türk'ten İrfan Bozan'ın Uluer ile yaptığı röportaj şöyleydi:
Bülent Uluer, 1980 öncesinin sosyalist önderlerinden. Dev- Genç yöneticiliği yapan Uluer, uzun yıllar yurtdışında yaşamasının ardından Türkiye’ye döndü. Devrimci Sol'u kuran kadrolardan olan Uluer Türkiye'ye dönmesinin ardından yasal sosyalist partiler içinde yer aldı. Uluer, "Bir solcu; Marks’ı, Engels’i, Lenin’i tabii ki bilecek ama, Gazali’yi, İbn-i Rüşd’ü de bilecek. Eğer bunları bilmiyorsanız, bu toplumda büyük bir kesimle bağlantı kuramazsınız" diyor.
Türkiye’de sol neden bir iktidar alternatifi olamıyor?
Önce sol neden iyi bir muhalefet olamıyor, oradan başlayalım. Sol olarak tarihimizin bütünü itibariyle muhalefet olmayı da beceremedik. Bunun bir toplumsal arka planı var, bir de sol örgütlerin kendi gerçekliği var. Bunların ikisi birleştiği zaman böyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Neden Yunanistan’da, İspanya’da, Fransa’da, Almanya’da sol başarı elde edebiliyor, ya da iyi muhalefet olabiliyor da burada olmuyor. Bu ülkelerin hepsinde cuntalara, faşizme karşı direnme gelenekleri var. Syriza faşizme, cuntaya direnme geleneği olan bir hareket, tesadüfi bir hareket değil. Türkiye’de de 15-16 Haziran işçi direnişi örneği var yakın zamanda. Gezi büyük bir canlanmaydı, Zonguldak kömür işçilerinin büyük Ankara yürüyüşü var. Lokal de olsa, bizde de önemli direnişler var. Peki, burada niye bir sonuç yok? Türkiye sosyalist hareketi genç bir hareket. 1920’lere indirgenebilir ama o dönemler çok az sayıdaki aydının hareketiydi, kitlesel bir hareket olma özelliğini gösteremedi. Sosyalist hareketin büyüyememesinin en önemli nedeni de Kemalizm ile bağlantısını koparamamış olmasıdır. Kemalizm ile bağlantı kurduğunuz zaman devlet ile bağlantı kurmuş oluyorsunuz. Sosyalistlerin devletle bağının olmaması gerekir. Sosyalistler devletten âri olabildiği müddetçe kendi ideolojilerini hâkim hale getirebilirler, topluma ulaştırırlar. Bizim toplumumuz her ne kadar devlete biat etmiş gibi görünse de, gerçeklik, devletten çok hoşlanmadığıdır. Türkiye’deki siyasetin geleneği ittihatçılıkla başlamıştır. Bunun öncesi de Jön Türkler hareketi ile başlamıştır Meşhur bir laf vardır, 'Rus edebiyatı Gogol'un paltosundan çıktı' diye. Türkiye’deki siyaset de ittihatçıların kaputundan çıkmıştır. Bu sadece sol için de geçerli değil, bu sağ için de geçerlidir. İtilafçılar da, İttihatçılar kadar ittihatçıdırlar. Mehmet Akif de ittihatçıdır, Mustafa Suphi de ittihatçıdır.
İttihat ve Terakki’nin en büyük muhalifi Hürriyet ve İtilafçılar da mı ittihatçıdır?
Onların geleneğinde de İttihatçı özelliği vardır. Devlet geleneği vardır. Devlet âli olarak değerlendirilir ve devlete karşı tavır almada tereddüt ederler. Sosyalizm ideolojisi, sınıfın ideolojisidir ve egemenlere karşı en alttakilerin savunulması gerekir. En alttakileri savunduğunuz zaman en tepede organize olmuş devletle bağınızın olmaması gerekir.
Sol’un hala devletle bağı var mı?
Zamanla azalarak devam ediyor. Bugünlere doğru gelirken, gene de bunu devam ettiren, kendine sol diyen örgütler var. Benim prensibim, biri kendisine sol diyorsa, sol'dur. Benim diyeceğim bir şey yok, kendisini öyle görüyor demek ki. Burada, tabii bizim ayırmamız gereken çok önemli şey var. Sol, devrimcilik ve sosyalizm kavramları beraber kullanılıyor, bu doğru değil. Bir insan solcu olabilir, devrimci olabilir ama sosyalist olmayabilir. Ama siz sosyalistseniz solcu ve devrimciliği de içeren bir açıdan bakarsınız bütün sorunlarınıza. Bizim hep CHP ile beraber toplanmamız bir haksızlık. CHP sosyal demokrat bile olmamış bir harekettir. Yani, bizim bir Willy Brandt’ımız, bir Mitterrand’ımız olmadı. Ecevit de buna dahil. Ecevit’in sosyal demokrasi terimini kullanmak istememesinin nedeni, sosyal demokrasinin enternasyonale bağlı olduğunu ve Marksizm kökenli olduğunu bilmesindendir.
Ecevit’in kitleleri peşine taktığı dönemdeki “Toprak işleyenin, su kullananın” sloganı sol değil miydi?
Toprak ne işleyenin, ne de su kullananın oldu. Böyle bir şey olamadı. Sloganda kaldı. Bir müddet sonra Ecevit, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) döndü, “benim size diyet borcum yok” dedi. Bunları unutmamak gerekiyor. Ecevit sosyal demokrat olduğunu da reddetti. Sosyal demokrasinin dahi olmadığı bir yerde solun gelişebilmesi çok zor. Sosyal demokrasi eğer Türkiye’de güçlü bir hareket olabilse, sol da güçlü bir hareket olabilir. Onlarla birlikte toplanacağımıza onlarla birlikte çıkartılmamız lazım. Ayrı bir kimlik göstermemiz lazım. Bugün sadece AKP karşıtlığı üzerinden CHP ile beraber olmayı ben doğru bulmuyorum. Biz kendi rüştümüzü ispat etmeliyiz.
Türkiye’de solcular CHP ile bağını koparmalı mı diyorsunuz?
Evet. Aynen öyle. Bu düşman olunacağı anlamına gelmez. CHP ile çatışırız anlamına gelmez. Bu CHP ile beraber olmayacağımız anlamına gelir.
CHP’nin dönüşme, sizin tanımladığınız sol değerlerle buluşma imkânı yok mu?
Her partinin dönüşmesi mümkün ama bunun için çok şeyi bırakması gerekiyor. CHP’nin kendi tarihi ile gerçekten yüzleşmesi gerekiyor. Gemiyi sağa yatırarak bunu sağlamanız mümkün değil. Sağ adaylar gösterecekseniz ve oy almayı deneyecekseniz sağa oy verecekler az önce de söylediğim gibi gerçeği varken suretine niye oy versin.
CHP’nin durumu sağa kayma mı? Yoksa, muhafazakâr politikacılara alan açarak kendisine mesafeli duran mütedeyyin kitlelerle barışma adımı mı?
O barışmanın böyle olacağını zannetmiyorum. Sağdaki bir takım insanları bünyenize alarak barışmayı sağlayamazsınız. Barışacaksanız, mütedeyyin insanlar üzerinde kullandığınız kelimelere, toplumla kurduğunuz irtibatta ki dilinize, davranış biçiminize dikkat etmeniz lazım.
Ne yapabilir CHP?
Söylemini değiştirmesi gerekiyor. Kendi içindeki ulusalcı ekibi tasfiye etmesi gerekiyor. Daha toplumsal bir dil kullanması gerekiyor, ilişkiler ağını geliştirmesi gerekiyor. CHP memur, kasaba eşrafı gibi insanlara dayanarak örgütlenmiş bir örgüt. Bu örgütlenme biçimini değiştirmesi gerekiyor, sendikalarla daha yakın olması lazım. Tabii, sendika denilince 80 öncesi gibi sendikalar da kalmadı maalesef.
DİSK’in eski başkanı ve genel sekreteri şu anda CHP’de milletvekili. Bu buluşma değil mi?
Değil. Bu sendikalarla buluşma değil. Sendikalarla buluşma, Yunanistan’da Syriza’nın yaptığı gibi 22 maddelik bir programla olur. CHP’nin böyle bir programı yok. Hâlâ, Dersim’in bir katliam olduğunu kabul etmeyen bir CHP ile karşı karşıyayız. Ermeni sorununda ne diyor, çok tartışılır, Kürt sorununda ne diyor, çok tartışılır. Syriza’nın ilk yaptığı şey, Gümülcine’deki Türklere ana dilde eğitim hakkı tanıması oldu. Burada, anadilde eğitim hakkını CHP tanıyor mu? Tanımıyor. Kürt sorunu söz konusu olduğunda birden bire eski hisleri galeyana geliyor.
CHP için çıkış nerede, kimlik politikalarına mı yönelmeli?
Türkiye’de herkes kimlik politikaları üzerine yoğunlaşmak mecburiyetinde. Ben şunu diyorum; kimliğinin acısını çekmemiş insan, kimlik politikasının ne olduğunu, neden ihtiyaç duyduğunu anlayamaz. Bunu hissetmiyorlar. Hâlâ, “kimlik üzerinden politika yapmayacağız” diyorlar. Hayır, yapmak mecburiyetindesiniz. Bu bir gerçeklik artık. “Cumhuriyeti biz kurduk” söyleminden vazgeçmeleri lazım. Bu Cumhuriyet’i burada yaşayan halklar kurdu.
Türkiye’de kimlik politikaları ile yürümek bir partiyi iktidar alternatifi yapar mı? Daha da ötesi iktidar getirir mi?
Burada iktidar getirir sorusuna itirazım var. İktidar getirmeyebilir ama çok başarılı bir muhalefet olmanız sağlanabilir. Her şeyi iktidar olmak için yaptığınız taktirde yalan söylemek durumunda kalabilirsiniz. Şunu tercih edecek miyiz? 'İktidara gelmek için her düzenbazlığı yaparız' diyecek miyiz? Bunu kabul etmemek gerekiyor. Biz iktidara gelmeyebiliriz ama toplumla uzlaşırız. Toplumla kaynaşırız ama bu bizi bu muhalefette tutar. Tutarsa tutar, ama iyi bir muhalefet olursunuz, iyi bir muhalefet olmadan iktidar olunmaz. AKP’nin kökeni Milli Görüş yıllarca muhalefet oldu. Düşük yüzdelerde durdular. Bugünkü başarılarının arkasında yıllardır muhalefette söyledikleri var.
Türkiye’de ciddi kimlik sorunu yaşayan toplulukları CHP ıskaladı mı diyorsunuz?
CHP’nin kulakları bunlara tıkalı ve bunları yok kabul ediyor. Bunları kabul ederse kendi tabanlarının ürkeceğinden çekiniyor. Kendi tabanlarının bu güne kadar gördüğü ana eğilim, böyle bir şeyin olmadığı üzerine.
Eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu CHP’de milletvekili, Milli Görüş Hareketi’nin önemli isimlerinden Mehmet Bekaroğlu CHP’den davet aldı, partili oldu. Bu çabaları nasıl okumak lazım?
Çabalar var, haksızlık etmemek lazım ama bir yere kadar geliyorlar. Bir yere kadar geldikten sonra o söylediklerini tamamen reddeden başka bir yere gidiyorlar. Gelip gelip geri gidiyorlar. Tabanlarından ürküyorlar. Oysa bundan ürkmemek lazım. Kemal Kılıçdaroğlu, Dersim katliamını kabul etmiyor.
CHP’nin daha soluna bakarsak, sizin de kendinizi içinde tanımladığınız sosyalist sol, kimlik politikaları konusunda ne aşamada?
Bizim de sorunumuz, devletle olan bağımızı tamamen kesmekle problem yaşamamız. Meselâ; arkadaşlarımız hayatlarını verdiler, işkenceler gördüler, devletle hakikaten ciddi çatışmalar yaşadılar. Bunlar gerçek, bunları reddetmemek gerekiyor. Onların hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Buna rağmen bir yere geldiği andan itibaren, Kürt sorunu gibi sorunlara geldiği andan itibaren geriye doğru gidiş oluyor. Genel olarak bakıldığında solun devletle ilişkisi azalıyor. Aslında bir tarafta azalırken bir tarafta da kadim hale geliyor. Yani, bir kesimde devlet daha da katı savunuluyor. Burada ulusalcı solu kastediyorum. Ulusalcı solcular geçmişte söylediklerinden çok daha fanatik şeyler söylemeye başladılar. İlişkimiz de tamamen kopmuş durumda. Türkiye’de sol hareket ilk defa gerçek bölünmeyi yaşıyor. Bu zamana kadar olan bölünmelerde farklılıklar vardı, giderilebilirdi ama bugün yaşanan bölünme, bu ulusalcı sol ile diğer solun ayrımı gerçek bir bölünme ve bu bölünmenin olması lazım.
Hayırlı bir bölünmedir mi diyorsunuz?
Evet hayırlıdır. Bu gerçek bir ayırımdır. Bu gerçek ayırım üzerinden iki taraf da yoluna devam etsin. Birbirimize takoz olmayalım. İkisi de berabermiş gibi yapıp, beraber olmanın bir anlamı yok. Öbür taraf devletle ve onun egemen ideolojisi Kemalizm ile bağını artırdı, diğer tarafsa bu bağını asgariye indirdi, tamamen koptuğunu söylemek zor ama kopma yoluna girdi. Biz bu günlerde bunu yaşıyoruz. Bu hızla da derinleşecek.
Türkiye’de merkez ya da sosyalist solun muhafazakâr kesimleri ikna edemediğine dair yaygın bir kanaat var. Buna katılıyor musunuz?
Türkiye’de sosyalist hareketin Müslümanlık ve din konusunda bilgisi çok az. Bu büyük bir handikap yaratıyor. Bir solcu; Marks’ı, Engels’i, Lenin’i tabii ki bilecek ama, Gazali’yi, İbn-i Rüşd’ü de bilecek. Eğer bunları bilmiyorsanız, ben Kastamonuluyum, Kastamonu’da hiçbir şey anlatamazsınız. Eğer bunlar hakkında yorum yapacak kadar asgari bilgiye sahip değilseniz bizim köydeki kahvelerde konuşsanız kimse sizi dinlemez. Bunları bilmek mecburiyetindesiniz. Bunları bilmediğiniz, 'bunlardan bana ne' dediğiniz takdirde, bu toplumda büyük bir kesim ile bağlantı kuramazsınız
Sol’un çıkışı kimlik politikalarında mı yoksa sınıf politikalarında mı?
Kimlik ve sınıfı birbirinden ayırmayalım, kimlik ile de sınıf politikaları ile de beraber yürüme şansımız vardır. Şunu bilmek gerekir ki, toplumda her şey sınıfsal değildir. Siyahların sorunu sınıfsal değildir, kadınların sorunu sınıfsal değildir, cinsel tercihlerini muhtelif şekilde kullananların tercihi sınıfsal değildir. Her şeyi sınıfa indirdiğiniz zaman hakikaten çok daralırsınız. Diğer insanların haklarını da heba edersiniz. Bu toplumda sorunu olan, yaşamını sürdürmekte güçlük çeken herkesin sorununu kendi sorununuz yapmanız gerekiyor. Ancak böyle çoğalabiliriz. Solun, hemen kazanma, iktidar olma iddiasından da vazgeçmesi gerekiyor. Biz topluma bir proje sunalım, toplumun içinde yaşayarak, onlarla beraber proje üretelim. Biz bir proje üretip, 'bakın, size ne güzel reçete hazırladık, gelin yapalım' dememeliyiz...
Marksist.org
9 notes
·
View notes
Photo
Orta yere düşen cümle, bütün yüzleri önce eşitti, sonra moratti. #alıntı Recep Seyhan . Destansı ve çoklu anlatımı ile hikâyede kendisine farklı bir yer edinen Recep Seyhan, bu kitaptaki öykülerde bireyin evrensel tarihinden kesitler sunuyor; okuyucu, öykülerin anlatıcıları ile insan ruhunun dehlizlerinde gizemli yolculuklara çıkıyor… Kitapta ayrı bir bölüm olan Dağ Öyküleri’nde tabiatı keşfe çıkan okuyucu, beklenmedik şekilde, çizilen atmosferin 15 Temmuz’uyla karşılaşıyor… “Burada baharın gelip gelmediğini anlayamıyorum, kuşlar da yok ki onlardan öğrensem. Beni köye bırakıp gelsen olmaz mı oğul?” dedi tekrar kadın. Derken bahar geliyordu. Dizleri baharın gelişini haber verince perdeler bulutsuz bir gökyüzü olurdu, perdelerin yaprağa benzeyen desenleri yeşerirdi; hatta oradaki oylumlardan bahçenin kapısını da görebilirdi, hep kaybolan makas birden bulunurdu sonra, elindeki yumaklar tomurcuklanırdı, bugün dünle eşleşirdi. Böyle zamanlarda kadını kimse tutamazdı artık şehirde. . @bilgekultursanat . @rcpsyhn Yazar hakkinda Amasya/Taşova-Yeşilyurt köyü doğumlu. Marmara Üniversitesi lisans (Türk Dili Edebiyatı) mezunu. MEB’e bağlı okullarda eğitimci ve idareci olarak çalıştı. Bir süre Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde Ana Dili Tamamlama Dersleri öğretmeni olarak görev yaptı. Bir süre de günlük gazetelerden birinde çalıştı. Yurt dışı görevi sırasında Almanya, Fransa ve İsviçre’de gezi gözlem ve incelemelerde bulundu. Bu gözlemlerini daha sonra Augsburg Notları üst başlığı altında yazdı. 1979’ten başlayarak Türk Edebiyatı, Mavera, Ayane, Dergâh, Hece, Aylık Dergi, Türk Dili, Kayıtlar, Yedi İklim, Dil ve Edebiyat, Hece gibi çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde hikâye ve edebî yazılar yazdı. Osmanlıca ile özel olarak (çeviri yazı düzeyinde) meşgul olan Seyhan, İstanbul’da mukim. . #kitapokufotografcek yorumladı . #15temmuz #15temmuzgecesi #15temmuzşehitleri #15temmuzşehitlerköprüsü #15temmuzdestanı #fotografcekkitapoku #kitap#kitapkurdu#yazar#edebiyat#kitaplar#kitapkokusu#okumahalleri#kitapaşkı#kitaptavsiyesi#kitapsevgisi#kitaplik#kitaplariyivar#kitapsever#kitapyurdu#okuyorum#kitapoku#instakitap#okudumbitti#kitapokuyorum#kitapyorumu (Gebze AREV Okulları) https://www.instagram.com/p/Bz-Brerpj2e/?igshid=w6f312e0zcre
#alıntı#kitapokufotografcek#15temmuz#15temmuzgecesi#15temmuzşehitleri#15temmuzşehitlerköprüsü#15temmuzdestanı#fotografcekkitapoku#kitap#kitapkurdu#yazar#edebiyat#kitaplar#kitapkokusu#okumahalleri#kitapaşkı#kitaptavsiyesi#kitapsevgisi#kitaplik#kitaplariyivar#kitapsever#kitapyurdu#okuyorum#kitapoku#instakitap#okudumbitti#kitapokuyorum#kitapyorumu
0 notes
Text
Gezi rehberleri
Ülkemizin 7 bölgesi de ayrı bir dünya gibi adeta. Sizi bilmem ama bence her bir şehrimiz kendine has güzellikleri ve kültürel yapısıyla büyülüdür. Açıkçası ben her bir vatandaşımızın ölmeden önce ülkemizi gezebilmesini en içten duygularımla diliyorum. Bu makalemde size Kars’ın kültürel yapısından ve bana göre Kars’a gittiğiniz takdirde kesinlikle gezmeniz gereken yerlerden bahsedeceğim. Ayrıca Fethiye camisi olan makalemizi de okumanızı tavsiye ederim.
Kars için ilk olarak söylemek istediğim şey ülkemizdeki güneşin ilk olarak doğduğu yer olmasıdır. Bütün ülkemizde güneş ilk olarak burada doğar. İşin en ilginç yanı Kars aynı zamanda ülkemizin ilk kar yağışı alan bölgesidir. İlklerin memleketi de desek olabilir ha?
Kars aynı zamanda ülkemizde bulunan son doğal kayak merkezlerinden birisi olan Sarıkamış Kayak Merkezi’ni de barındırmasıyla kayakçıların da ilgisini çekmektedir. Kars tarihi açıdan baktığımızda tarih öncesi zamanlara kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Elimizdeki verilere göre Kars tarih boyunca uzun bir zaman sınır kasabası olmuştur. Bu yüzden olası bir savaş durumunda en çok etkilenen yerlerden birisidir.
Özellikle 93 Harbi yani 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın bir sonucu olarak Rus 40 yıl kadar bir süre için egemenliğine giren Kars’ta Rus kültür ve mimarisinin etkisini çok yoğun bir şekilde hissedeceksiniz. Özellikle önemli devlet daireleri hala Rus mimarisiyle inşa edilmiş olan binalarda faaliyetlerini yürütmektedirler. Örneğin Kars Valiliği gibi.
Kars’ta tarih boyunca her etnik kökenden ve dinden topluluk hükümranlık sürmüştür. Bunun bir sonucu olarak da Kars günümüzde kültürel açıdan oldukça zengin bir yerdir.
Kars sanata ve edebiyatı oldukça önem veren bir ilimizdir ki, şehirdeki Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuarı da bunun kanıtı niteliğindedir. Kars öğrenci sayısıyla oldukça dikkat çekiyor. Elimizdeki resmi rakamlara göre şu anda 50,644 öğrenciyle Kars bir eğitim kentidir adeta.
Yani sonuç olarak her nereden bakarsak bakalım Kars tüm ihtişamıyla Doğu Anadolu’nun kültür merkezidir adeta. Eğer siz de Kars’a gitmeyi düşünüyorsanız, şahsi tavsiyem bir rehber öncülüğünde gitmeniz ki, bunun sebebi Kars’ın oldukça karışık bir yer olmasından sebeptir. Rehber olaraksa Sayın Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisine bu telefon numarasından ulaşabilirsiniz. 0533 517 98 59 Ayrıca Sayın Bilal Çağatay Erentürk’e Kars rehberi başlığı altında da rastlayabilirsiniz.
Ayrıca son olarak bahsetmeyi gerekli gördüğüm bir şey de Rus Ortodokslarından kopan bir topluluk olan Ruhani Hristiyanlardır. Eğer Kars’a giderseniz mutlaka bu topluluğu insanlara sorun. Ben işin büyüsünü bozmamak için burada daha fazla bahsetmeyeceğim. Bu da sürpriz olsun.
0 notes
Text
Ani gezi rehberi
Ülkemizin 7 bölgesi de ayrı bir dünya gibi adeta. Sizi bilmem ama bence her bir şehrimiz kendine has güzellikleri ve kültürel yapısıyla büyülüdür. Açıkçası ben her bir vatandaşımızın ölmeden önce ülkemizi gezebilmesini en içten duygularımla diliyorum. Bu makalemde size Kars’ın kültürel yapısından ve bana göre Kars’a gittiğiniz takdirde kesinlikle gezmeniz gereken yerlerden bahsedeceğim. Ayrıca ani katedrali olan makalemizi de okumanızı tavsiye ederim.
Kars için ilk olarak söylemek istediğim şey ülkemizdeki güneşin ilk olarak doğduğu yer olmasıdır. Bütün ülkemizde güneş ilk olarak burada doğar. İşin en ilginç yanı Kars aynı zamanda ülkemizin ilk kar yağışı alan bölgesidir. İlklerin memleketi de desek olabilir ha?
Kars aynı zamanda ülkemizde bulunan son doğal kayak merkezlerinden birisi olan Sarıkamış Kayak Merkezi’ni de barındırmasıyla kayakçıların da ilgisini çekmektedir. Kars tarihi açıdan baktığımızda tarih öncesi zamanlara kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Elimizdeki verilere göre Kars tarih boyunca uzun bir zaman sınır kasabası olmuştur. Bu yüzden olası bir savaş durumunda en çok etkilenen yerlerden birisidir.
Özellikle 93 Harbi yani 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın bir sonucu olarak Rus 40 yıl kadar bir süre için egemenliğine giren Kars’ta Rus kültür ve mimarisinin etkisini çok yoğun bir şekilde hissedeceksiniz. Özellikle önemli devlet daireleri hala Rus mimarisiyle inşa edilmiş olan binalarda faaliyetlerini yürütmektedirler. Örneğin Kars Valiliği gibi.
Kars’ta tarih boyunca her etnik kökenden ve dinden topluluk hükümranlık sürmüştür. Bunun bir sonucu olarak da Kars günümüzde kültürel açıdan oldukça zengin bir yerdir.
Kars sanata ve edebiyatı oldukça önem veren bir ilimizdir ki, şehirdeki Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuarı da bunun kanıtı niteliğindedir. Kars öğrenci sayısıyla oldukça dikkat çekiyor. Elimizdeki resmi rakamlara göre şu anda 50,644 öğrenciyle Kars bir eğitim kentidir adeta.
Yani sonuç olarak her nereden bakarsak bakalım Kars tüm ihtişamıyla Doğu Anadolu’nun kültür merkezidir adeta. Eğer siz de Kars’a gitmeyi düşünüyorsanız, şahsi tavsiyem bir rehber öncülüğünde gitmeniz ki, bunun sebebi Kars’ın oldukça karışık bir yer olmasından sebeptir. Rehber olaraksa Sayın Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisine bu telefon numarasından ulaşabilirsiniz. 0533 517 98 59 Ayrıca Sayın Bilal Çağatay Erentürk’e ani turist rehberi başlığı altında da rastlayabilirsiniz.
Ayrıca son olarak bahsetmeyi gerekli gördüğüm bir şey de Rus Ortodokslarından kopan bir topluluk olan Ruhani Hristiyanlardır. Eğer Kars’a giderseniz mutlaka bu topluluğu insanlara sorun. Ben işin büyüsünü bozmamak için burada daha fazla bahsetmeyeceğim. Bu da sürpriz olsun.
0 notes
Text
Tatiller için en iyi gezi rehberleri
Ülkemizin 7 bölgesi de ayrı bir dünya gibi adeta. Sizi bilmem ama bence her bir şehrimiz kendine has güzellikleri ve kültürel yapısıyla büyülüdür. Açıkçası ben her bir vatandaşımızın ölmeden önce ülkemizi gezebilmesini en içten duygularımla diliyorum. Bu makalemde size Kars’ın kültürel yapısından ve bana göre Kars’a gittiğiniz takdirde kesinlikle gezmeniz gereken yerlerden bahsedeceğim. Ayrıca Doğu ekspresi hakkında olan makalemizi de okumanızı tavsiye ederim.
Kars için ilk olarak söylemek istediğim şey ülkemizdeki güneşin ilk olarak doğduğu yer olmasıdır. Bütün ülkemizde güneş ilk olarak burada doğar. İşin en ilginç yanı Kars aynı zamanda ülkemizin ilk kar yağışı alan bölgesidir. İlklerin memleketi de desek olabilir ha?
Kars aynı zamanda ülkemizde bulunan son doğal kayak merkezlerinden birisi olan Sarıkamış Kayak Merkezi’ni de barındırmasıyla kayakçıların da ilgisini çekmektedir. Kars tarihi açıdan baktığımızda tarih öncesi zamanlara kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Elimizdeki verilere göre Kars tarih boyunca uzun bir zaman sınır kasabası olmuştur. Bu yüzden olası bir savaş durumunda en çok etkilenen yerlerden birisidir.
Özellikle 93 Harbi yani 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın bir sonucu olarak Rus 40 yıl kadar bir süre için egemenliğine giren Kars’ta Rus kültür ve mimarisinin etkisini çok yoğun bir şekilde hissedeceksiniz. Özellikle önemli devlet daireleri hala Rus mimarisiyle inşa edilmiş olan binalarda faaliyetlerini yürütmektedirler. Örneğin Kars Valiliği gibi.
Kars’ta tarih boyunca her etnik kökenden ve dinden topluluk hükümranlık sürmüştür. Bunun bir sonucu olarak da Kars günümüzde kültürel açıdan oldukça zengin bir yerdir.
Kars sanata ve edebiyatı oldukça önem veren bir ilimizdir ki, şehirdeki Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuarı da bunun kanıtı niteliğindedir. Kars öğrenci sayısıyla oldukça dikkat çekiyor. Elimizdeki resmi rakamlara göre şu anda 50,644 öğrenciyle Kars bir eğitim kentidir adeta.
Yani sonuç olarak her nereden bakarsak bakalım Kars tüm ihtişamıyla Doğu Anadolu’nun kültür merkezidir adeta. Eğer siz de Kars’a gitmeyi düşünüyorsanız, şahsi tavsiyem bir rehber öncülüğünde gitmeniz ki, bunun sebebi Kars’ın oldukça karışık bir yer olmasından sebeptir. Rehber olaraksa Sayın Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisine bu telefon numarasından ulaşabilirsiniz. 0533 517 98 59 Ayrıca Sayın Bilal Çağatay Erentürk’e Erzurum rehberi başlığı altında da rastlayabilirsiniz.
Ayrıca son olarak bahsetmeyi gerekli gördüğüm bir şey de Rus Ortodokslarından kopan bir topluluk olan Ruhani Hristiyanlardır. Eğer Kars’a giderseniz mutlaka bu topluluğu insanlara sorun. Ben işin büyüsünü bozmamak için burada daha fazla bahsetmeyeceğim. Bu da sürpriz olsun.
0 notes