#geçip gitti bok gibi yıllar
Explore tagged Tumblr posts
biraitolusturgidiyor · 11 months ago
Text
2023
Biraz önce eve yürürken, tam da o sokaktan geçerken fotoğraf çekip sana yollamak istedim. Hani ilk öpüştüğümüz sonra yine her geçişimizde orada öpüştüğümüz basamağın karşısından. Tam basacakken tuşa kapandı telefon. Çekemedim... Ama güldüm çünkü bu Allah'ın bana sevgili kulum deme şekliydi, emindim.
Yıllar yıllaaar önce yazmışım en son bloğuma. Kimsenin bilmediği benim bile unuttuğum bu bloğu bir başka sen hatırlattın olağanüstü zarif ve heyecanlı bir akşamda. Bu sen'le çok güzel olmuştuk aslında. Ne oldu nasıl oldu da kaybolup gittin bilmiyorum. Kendiliğinden olmayan hiç bir şeyi ki buna vapura yetişmek de dahil, salmanın en doğrusu olduğunu öğrenecek yaşa geldim. O kalbi elinde atan genç kadın görse bu halimi eminim gurur duyardı. Ya da çok üzülürdü bilemiyorum. O gün bu gündür bir akşam oturayım de iki kelam edeyim kendimle diye düşünüyordum. Kısmet bugüneymiş.
İki de bira aldım büfeden. Bu aralar her şey çok yalnız. O yüzden yalnız bırakmak istemedim olacaksa iki olsun dedim. Şu hayatta hiç kimse tek kalmasındı çünkü.
36 yaşındayım hayatımın.
Şu cümleyi yazdıktan sonra iki yudum almadan devam etmek ayıp olurdu. O kadar çok şey oldu ki buraya yazmayalı. O kadar çok sen oldu ki. Ki hiç biri sen olamadı. Ne zaman şu akışına bırakmış olgun ve ne istediğini bildiği sanılan kadının kostümünü çıkarıp koyuversem sandalyenin üzerine, sen çıkıyorsun yanaklarımdan. Geçenlerde bir başka sen'e sen'i anlattım. Kapanışı muhteşem gidişinle yaptım. Yakın zamanda ise terapistime seni anlattım. Hayatımda senden sonra hiç o kadar sevilmediğimden dert yandım. Ve bir daha gerçekten sevilmeden yaşayıp gitmekten ne kadar korktuğumdan. Sonra da sana yaptıklarım için 13 yıl sonra bir kere daha kahrolup senin mutlu olmanı yürekten istediğimle kapattım seansı.
Seni en çok bulduğum bir sen oldu, yalan yok. Tam da istediğin gibi ölümlerden ölüm beğendim. Gerçekten o kadar mı çok sevdin beni. O kadar mı çok kırdım seni. Ela gözlerinde yeşil harelerde, burnunun kemiğindeki iki güneş lekesine bir kere daha gömdüm hayallerimi. Çok üzüldüm. Çok özledim. Sonra geçti. Dedim ya kimse senin kadar gitmemekte inat etmedi şu hayatta. Karların üzerinde uyuduğun gün kadar geride kaldı her şey.
Beni bu bloğa döndüren adam da geride kaldı. 36 yaşında harika bir evim var. Tam da şu an sevgili evimde sevgili koltuğumda oturmuş yılbaşı ışıklarına karşı yazıyorum bütün bu harfleri,kelimeleri ve bir sürü daha fazla şeyi.
Biraz korkuyorum. Yalnızlık tamam kabul zor ama daha fazlasını hak ediyor bu korku. Yakalım istiyorum bu yangını. Seninle. Sen neredesin bilmiyorum. Henüz tanışmadık. Tanıdığım hiç bir sen seni geçip yeniden doğurmadı beni. Doğmak istiyorum yandığım yerden. Anlaşılmaya çalışmaktan çok sıkıldım. Ben de çaresiz yakıyorum anlamları. Ne kolay vazgeçiyorlar insanlar görsen inanamazsın.
Oysa senle ben o gökkuşağının altından beraber geçecek kadar inatçıydık. Geçenlerde ablanı gördüm. Kızının elini tutuyordu. Sana o kadar çok benziyordu ki sarılsam dedim. Hızla sırtımı dönüp uzaklaşmaya çalıştım. Olmadı. Elimde az önce aldığım çikolatalı tatlı üzerimde dizi çıkmış pijamalar, evet ben olduramadım kardeşin beni terk ettiğinden beri yani 13 yıldır her şey bok gibi, diye haykırıyordu.
Seninle Çanakkale'ye yerleşme planları yaptık, seninle Berlin'e yerleşme planları da yaptık. Seninle ateş yakmayı öğrendik. Seninle tutuşmayı öğrendik. Buğday kokan ensen ve ben seni andık. Senden öte senden güzeldi bazen. Sonra olmadı. Yine olmadı.
Senin kıvırcık saçlarında ki çocuk neşesine ömrümü vermeye hazırdım, kaybettim kendimi. Buldum sonra o da gitti. Kimseyi bu kadar sevmedim dedi ve gitti. Kaç sen terketti beni bilemezsin. Kaç seni özledim. Kaç sensiz gün geçti. Kaç. Kaçtı.
Ben hiç kaçmadım. Biriyle adalarda gün batarken andım seni, biriyle planktonlara dokunurken andım. İyi ki vardın. Yoksa şu ahir ömrümde sevilmek sevmek ne demek hiç bilemeyecektim.
Seninle evlendik. Biliyor musun, hayatımın en güzel akşamıydı. Hala. Seninle o kadar çok fotoğraf çektik ki. Bütün evimizin duvarlarını kapladık. Seninle bütün arkadaşlarımızla dans ettik. Seninle unutulmaz bir akşamda evlendik.
Benim olayım kelimeler. Öyle demiştin. Bunları bana hissediyor olamazsın kalemin iyi demiştin. Aklımda çıkmıyor kelimelerin. Bir de çok güzel bir kadın olacaksın demiştin. 17 yaşındaydık. Çok güzel bir kadın oldum. Keşke görsen. Biliyorum yoksun burada. Gittin. Görmeni çok isterdim. Görmeyi çok isterdim. İyi ki sen oldun. Senden sonra herkes sen oldu. Kimse sen olamadı.
Hayır yazar olamadım. Ressam da olamadım. Oyuncu da olamadım. Ne çok alkışladın oysa beni. Ne çok izledin, sabahları, geceleri. Senin gözlerin üzerimden gittiğinden beri uyku tutmuyor. Öyle bir uykusuzluk ki şu yaşımda rüyalarda yaşatıyor.
Seninle nerelere gitmedik ki. Seninle İspanya sokaklarında ne danslar ettik bilsen. Seninle sahilde nasıl seviştik! Bir bilsem ne zaman çıkacaksın karşıma. Ama çıkacaksın. Ben biliyorum. Bir gün gelecek karşımda durup güleceksin bana güzel gözlerinin içiyle. Affet diyeceğim sana. İkimizden çaldığım bir hayat için affet. İnan elimde değildi. Kaç yıldır telafi etmeye çalışıyorum ama hep yanlış sen'lerle.
Senden kalan her şeyi annem yaktı biliyor musun. Sus söyleme Otostopçunun Galaksi Rehberi'nde sakladığımı kimse bilmiyor. Öpüyorum bazen uzun ince sarı parmanlarının, baş parmağının kıvrımındaki iki benin değdiği o seni seviyorum aşkım harflerini. O kadar şansıyım ki. Bilemezsin ne çok insanda yok bu izler. Çok güzel bir kadın oldum gelsene artık. Hatırlıyor musun .. Bunu her düşündüğümde yüzüm gülüyor. Öyle eminim ki hatırladığına. Ne yaşamış olursan ol.. Sen en az benim kadar hatırlayacaksın her anımızı. Taksim metrosunda polis karakoluna çekilişimizi. Büyükada'da Splendid Otel'de geçirdiğimiz o geceyi o sabahı. Sana kavuşmadan kaybettiğim için çok ama çok üzgünüm sevgilim.
O ilk günü hatırlıyor musun.. Beni kollarınla kavrayıp o koşusuna ömrümün tüm sen'lerini verebileceğimi inan bilmiyordum. Bilseydim.
Boşandık sevgilim. Soğuk bir adliye odasında 1 dk falan sürdü. Seninle ayrıldık. Güzel evimizi, güzel arkadaşlarımızı dağıttık. ben kamplara vurdum kendimi. Sağlarımı kestim. Soğuk sulardan geçtim. Soğuk sularda üşüdüm. Sen de çok üzüldün biliyorum. Sen kahroldun. Sen hala yollardaymışsın, duyuyorum. Bir fotoğrafımız var seninle 30 yaşımızdan. Öyle yazmışım altına we are the 30 .. İkimiz de uçmuşuz havaya, İrlanda'da. Senden sonra çok kez zıpladım. Hep ama hep yere çakıldım.
Velhasıl. Sevgili 36. Ne yaparız önümüzdeki yıllarda bilmiyorum. Bu sevilmemelerden sağ çıkar mıyız göreceğiz. Bazen sen'inle uyusaydım o karlarda diye düşünüyorum. Bir yerlerde o gün gelip Almanya'nın bir köyünde evlenelim diye tutturduğun o güne döndüğümü ve tamam dediğimi düşünüyorum. Gidip bembeyaz bir geleceğe adım attığımızı düşünüyorum. Ah nasıl istiyorum. O kavuşmayı hayal ediyorum. Saçlarımı o günden beri kendim kesiyorum. Senin kıyamadığın saçlarıma başkasının elini sürmesine tahammül edemiyorum. 36 yaşındayım. Yaptığım her şeyi seviyorum. Ah bir görsem de sana anlatsam uzun uzun. Oturup konuşsak uzun uzun. Sana yemin ederim hiç üzmeyeceğim seni bir daha desem. Bak seni özlerken ne kadar harika şeyler yaptım ne kadar güzel bir insan oldum desem.
Biliyor musun seninle yeni şarkılarımız oldu. Eylül Akşamı'nda düğün dansımızı yaptık. Kutlama'da dünyanın en eski yerine gittik. Hiç biri beni emanet ettiğin Zor' gibi olmadı. Sen beni zor kadere emanet etmiştin. O gün akıttığın gözyaşları hala içimi deşiyor. Bilemezsin.
Ah ne çok özlemişim sana yazmayı. Şu kısacık ömrümün en anlamlı zamanları sana yazdığım akşamlar. Bana yazdığın son şiiri son yazıyı kazıdım zihnime. Biliyor musun senden sonra ne çok sen benim mutlu olmamı dileyerek ve hatta mutlu olacağımdan emin olarak gitti. Ne çok bilemezsin. Ama bu konuda da bayrağı kaptırmadın. Sen şu dünyada benim mutlu olmamı bu kadar yürekten isteyenler arasında hep bir sırada oldun. Ah ne çok seviştim seninle bilsen. Hiç biri ama hiç biri o sarı sokak ışığının altındaki yanışlarımızın yerini tutmadı. Tutsun da istemedin. Bütün sen'ler bambaşkaydı. Bütün sen'ler bir tek sen'di. Kalmış mıydı benim gibiler. Bilmiyorum. Ben radyoların ruhunu hala seviyorum. Bir ömürdür seni unutmuyorum, bir ömürdür seninle tanışmayı bekliyorum. Bir ömür oldu sevgilim o karların arasında öylece yürürken sen, senin girişini izlerken, o köprüden geçerken o basamakları çıkarken dönüp bana güldüğün o anda kaldı ömrüm. Ömrüm gökkuşağının altından geçtiğimizi kimseye anlatmayacak kadar uzun süredir kimsesiz. Evsiz. Evimi çok özledim sevgilim. Bahar gözlüm.
Ama sakın öyle mutsuz zannetme sakın beni. İnan bana ve benim için yaptığın o sürprizler, o unutulmaz günler bir ömür mutlu olmama yeterdi. Bir çok Sen'le birçok güzel ve unutulmaz şeyler yaşadım. Bu bloğu başka kimseye söylemeye bir daha cesaret eder miyim bilmiyorum. Sanmıyorum. cesaretime sağlık. O sen bu cesareti hiç anlamadı. Olsundu. Sayesinde yeniden hatırladım. Elbet bir gün gelecek gözlerim huzurla kapanacak ve senin kirpiklerine değecek. Şimdilik merhaba 2023 ve hoşçakal.2023 hoşçakal.
0 notes
ceren-felsefesi · 3 years ago
Quote
Günler koşuşturmakla geçip giderken Neden var olduğunu unuttun Neden olduğun sorunlarınsa farkında değilsin Gülmek eğlenmek istiyorsun Hayat zaten çok zor O yüzden müzik seni eğlendirsin Gerçeklikten uzaklaştırsın istiyorsun Ama biz müziğin bir şeyler değiştirebileceğine inanıyoruz Bizimle gel Başlayalım mı? Cengiz Han zamanı akan nehirde Elini yıkamanın bedeli ölümdü Göç edip çürüdük Çöp kusarak üç denize sıçan bi hale büründük Egzoz gazı soluyan Sağı solu belli olmayan Mangala gitti maganda Orman yanar Tabiatın gözleri kan ağlar Kibir yaptı tavan Fabrika bacası basar Atom reaktörü, çöpü hasar Electro smoke ile her an atakta İnsan en büyük parazit Gezegene bak lan! Hayvan kadar olamadı beşer Ortama uyamadı revize eden Faturasını gelecek nesil öder Kıyamet şurada mal gibi izle Abi yapma Atma şu izmaritini denize Geri alamazsın Gün gelir o pisliğini attığın denize hasret kalırsın, bakamazsın Kurak Afrika görüntüleri uzak değil Çocuğun büyüdüğü yer sulak değil Çünkü yok ettik gölleri, nehirleri, ırmakları, hepsini Nasıl acımadık? İnanamıyorum Elimizde varken hiç değerini bilmedik Plastikle dolmuş mideleri hayvanların buna hiç mi üzülmedin? Nette paylaşmaksa yetmez Bi şeyler yapmalı Suyu kirletmeyin Su gibi aziz olsun ülkem Onun can damarlarına Bu zehri vermeyin Gel, gün olur hapsolur bu suçlu cümleler! Yenilir hiç olurum fark etmezler! Susmam, susamam! Korkma yanıma gel! Gün olur hapsolur bu suçlu cümleler! Yenilir hiç olurum fark etmezler! Susmam SUSAMAM! Ben bi' beyaz Türk'üm Yasalarım Anglosakson ama kafam Ortadoğulu Apolitik büyüdüm, hiç oy vermedim Kafamı tatile, gezmeye, borca yordum Adalet öldü, ucu bana dokunana dek sustum ve ortak oldum Şimdi tweet atmaya bile çekiniyorum Kendi ülkemin polisinden korkar oldum Üzgünüm ama senin eserin ülkedeki umutsuz nesil Senin eserin bu mutsuz kesim ve bu kurşun sesi! Sebebi nedir bilmeden hapiste çürüyen o suçsuz sefil Senin, senin eserin, senin eserin bu korkunç resim Bu yorgun sesim Fakirin vergisiyle yatına, katına katana salak Haşere geri yolsuz vekil seni, senin eserin! Sen hiç yıkanmadın Ölümle bi' kez bile tıkanmadın Elinde 3. dalga karton bardak kahve Tek derdin o özenti "Start-Up"ın Şimdi kapını kollaması gereken adalet gelir acımaz Vurur kırar kapını Çünkü çocuk öldü vuran memurdu diye "Haklıdır" dedin Sesini çıkarmadın, yani suçlusun! Çünkü iki gün üzülüp sonra gözündeki nehri kuruttun Tuğçe ve Büşra'nın katilini serbest bırakan hakimin adı neydi unuttun! Şimdi başına bi' şey gelse şeh'rin hukuk mu? Bi' gece haksızca alsalar içeri seni Bunu haber yapıcak gazeteci bile bulamazsın HEPSİ TUTUKLU! Salınan katillerin aldığı canlar (Geri gelmeyecekler!) Haksız yere hapiste geçen yıllar (Geri gelmeyecekler!) Sen sustun, ses etmediğinden bindiler tepene Haklarını elinden aldılar ve güzellikle geri vermicekler "Adalet" sözde mülkün temeli Tıkamış kulağını duymaz ne dediğini Âdeti, töresi, geleneği söyle Giden kötüydü de gelen iyi mi? Bu medeni mi? Biz yiyemiyo'ken senin kürkünün bile yemediğini Sizin polisiniz silahını çekip güpegündüz ortalıkta vuramaz dilediğini Medya, basın, hukuk, asker hepsi sizin için çalışırken Aslen güneş bile üzerine doğuyo bu çocukların İşe gidip geliyolar canlarına kasten Silahınız kin! Bu çektiğimiz bizim günahımız değil Planınız iyi! Ben bilmem bunun inananı kim? Ama bilirim, gel Silahımız dil! Ben sesiyim kayıp neslin Sansürü olamam ayıp resmin Ekibimi bu mezardan çıkarabilmek için Hep gözlerim açık, uyanık ayık gezdim Sopa, bıçak ne yazar ki? Zayıf hepsi! Öncelikle olmalı akıl keskin Sabır bey'nimi yiyip bitirirken yağmur gibi yağanları yakıp geçtim! Müzik yapmak dışında bi' bok yemedim! Polis tutukladı bi' şeyleri problem edip Yine duruşmadayım sen konsere git Ben aynı takım elbisemle 10 senedir Biri dönüp desin bana "Çaban boş yere değil" O gün kalbimi, ruhumu komple veriyim ama Yargı gelip arıyor bedeli Yaşıyorum cehennemi, yanıyor bedenim Merhaba Türkiye Bende var hüviyet Yaşamaya çalışıyoruz hasbelkader gitmeden katakulliye Ekrana süs diye çıkan şarlatan, hep fanatik biri! Fesatlık, kötü niyet salgın gibi Eder daha manipüle! Bu bir temsil ya da piyes! Bu uçaksa bu türbülans! Komşumuzdu Suriye Şimdi bu gemideki vatandaş mı? (Yurttaş mı?) Huzurda değil ölü bile topraktakilerin ahı var Sadece gazeteydi "Hürriyet" Sen olabildiğince özgür ol! Hepimizi bi' lokmada yutuveriyo' Pis boğazlı İstanbul! En iyi zamanları törpülüyo' Çözülemeyen gizemli esrar bu! Taşı toprağı altın (altın) Eli verdim, kolu kaptı (saldır) Ulaşım, eğitim, yargı (yardım) Şeytan zehrini saldı (saldı) Paranız olmalı, ya da birileriyle aranız olmalı Kodamanlarda numaranız olmalı Aksaray'da bir adamınız olmalı Bizim yatımız katımız bi' de yalımız olmadı Kumbaramız dolmadı da bununla doğmadım Ki metropolde biraz amacın olmalı Yapıcı olmadın, yakıcam ormanı Beton ormanda hayvan olman normal Tutsak göz altların yine morlar Yönetenler çağ dışı dinozorlar Bu ormanda herkese göre rol var Sustukça sıra sana gelecek Aydın beyinleri bekliyor karanlık gelecek Mezun olucam Cash para, diploma ver bana Para yoksa ter dökmeliyim Eğitimde fırsat eşitliğini fırsata çeviren bi' üniversiteliyim Ben mezun oldum Yarattığınız sistem yüzünden bi' serseriyim Ben mezun oldum Ya kasiyer olayım, ya da sinemada sana yer göstereyim! Sokak başı üniversite ama köy okulları çok terste Başa gelenin ideolojisi neyse o anlatılır her derste Zengin, fakir ayrı Torpile ya da parasına göre kayırır Eğitim endüstridir İnşaattan rant sağlamaka aynı! Kiminin kitap alıcak bi' parası yok Öğretmen atanıcak ama "arası" yok! Milletvekili bi' tanıdık mı, wow Beni anlaman da bu mantıkla zor Bari bi' köy okulunun yardımına koş Her tarafı kaos Sen de biraz boğuş Bu gece uyudu zorla çocuk Okula gidecek YOL YAP! Neden bu gök, bu yıldızlar, bu galaksiler, gezegenler Neden, neyden bu evren? Neyden bu dünya? Neden ben, neden sen, neden biz? Sorgula, hele bi' sor lan bi' "Neden ben varım? Nereden geldim ve neden bi' insanım? Nasıl oldum? Nasıl olduk? Nası' oluyo'? Nası' anlam kattık? Nası' doluyo' bu kafa? Neye tapınıyo' hayat kimi kayırıyo'?" Hasat ne doyuruyo' hesap Anlasak, anlatıp her şeyi kavrasak da len Anlamak mı yasak olabilir Ama sadece bi' yanıtı yok bi' sürü cevap var koş git yanıt ara Peşine düş mutlaka kanıt ara Ruhunu demle hep yakıt ara lan Kalbini tut ve de buna tanık ara Hadi nefesini gör ve git sanat ara Sorgula sorgula atomları Işık hızını düşün ve de git kanat ara sonra Uç uçabildiğin kadar Uçabildiğin kadar uç Uçabildiğin kadar uç Bırak kendini Ben bilmem hiç kendimi korumak zorunda kalmadım Bilmem ben bi' çocuğu düşünmek zorunda olmadım Hiç evlendirilmedim Evde dayak görmedim Kendi evimde kendi odama zorla hapsedilmedim Sözlerinizi kusmadım Yurdumdan edilmedim Nefretinizle yanmadım Yakılarak can vermedim Hiç kardeşim olmadı Hiç abimden korkmadım Okuldan alınmadım BEN HİÇ ÖLDÜRÜLMEDİM Kadına el kalkmaz ulan beyinsiz Erkeksin ama insan değilsin Aslında o en iyiye layık Kadına şiddete hayır! Ülkede erkek neden en üstte minibüste, evde ya da metrobüste Taciz şiddeti hiç bitmiyo' Kınamakla falan iş bitmiyo' Uh, Ah, ADAM olamadınız bu kalıbının ADAMı mı para babalarınız? Beşiktaş'ta beş tokat, leş hareketler Cebi dolu ciğerin beş para etmez Yaşadığın kafa ne? İnsan mısın? Biz utandık ulan! İnsan mısın? İnsan mısın? Bu hale nasıl gelir insan? Nasıl? Dünya Dönsün başım gibi Aklımı kaybederek Rüya Nefesim, iç sesim Düşerim derinlere Dünya Dönsün başım gibi Aklımı kaybederek Rüya Nefesim, iç sesim Düşerim derinlere Kaptı kafamı çarptı duvara Beni koruması gereken tenime bastı cigara Kaldırdı geri bütün derileri kattı dumana Yattım falaka motherfucker bu mu yargı burada Hangi kurala denk? (denk) Cenk için hazırım, karışır her yer Öğretilen bu işte Şiddeti sevmek ve ipleri germek Bak Almanya buz gibi morg Bana sor sana diyim Gençlerin çoğunda amfetamin, Tilidin ya da weed, kokain ya da speed, crack Sana göre güzel ama bana göre değil Bana göre değil, kafana göre yürü bas mayına geber Ederi kaç? Kaç? Kaç? Kaç paraya bedel? Yeter artık dönme teker gibi Dost ol yeter bana Geliyorsan dosdoğru gel Bi' kap su ver çok mu zor Vicdanlı ol be lanet Anlamak istemiyo'sun ama bütün bu canlar sana bana emanet Lan bi' düşün: "Soğukta kışta dışarda tek başına yaşıyo'sun Dilini anlayan kimse yok hep tehlike, hep felaket, hep afet" Kazanamazlar, ya yaraya rastlarlar Ademe bir türlü yaranamazlar Vicdana bakar paraya bakmaz Toplayıp ormana atmak çözüm değil Bunlar kurt değil, ormanda kendi başlarına yaşayamazlar Onları sen savun, onlar kendi haklarını arayamazlar Barınaklar dolu Memleket acı Seması kara Sokak hayvanlarına tecavüz etmenin, işkence etmenin cezası para "Büyük ahlaksızlıklar için büyük aptallar lazımdır" Bütün insanlar suçlu değildir ama Bütün hayvanlar masumdur Gel, gül olur hapsolur bu suçlu cümleler! Yenilir hiç olurum fark etmezler! Susmam, susamam! Korkma yanıma gel! Gül olur hapsolur bu suçlu cümleler! Yenilir hiç olurum fark etmezler! Susmam SUSAMAM! Gitme, Gitme, Gitme, Gitme Daha çok şeyi değiştirebiliriz bu hayatta İnat etme Hepimiz pes ettik vaktiyle Şimdi sık yumruğunu Sustur şu suskunluğunu Unutma kafan atınca nasıl da dimdik durduğunu İçin dışın nefret Gel Hiçbir şeyi yaşamak kadar sevme Sana bi dünya yaratamam da elini tutarım elbette Varsın herkes terk etsin seni Sen dünyayı terk etme Seni yargılamıyorum Acını tam olarak anlamam mümkün değil biliyorum Kaldıramadığım yükleri bırakıp kendi yolumdan gidiyorum ben Sen de aynaya bak lütfen "Seni seviyorum" de Ey! Faşizm ney mi? En amiyane deyimiyle faka basacağız Beynelmilel el birliğiyle Tek bildiğiniz siz Ve de pek çok kazanın asıl sebebi aşırı hırs Bu hırs bi' ebedi his Evde eşine kız Sokakta kriz Fıss, tokatla köpeği Cins ise değil de miks ise tabii Akılsız, ey Kendinden çalan hırsız Polisten tırs, ey Ol ister sistem Hiç çiğ sığ birey Bir neyin ne olduğunu Bi' de bizi bil Biz façası pis de eli temiz bir nesiliz Bu işin selesi siz de Tekeri gidonu biz Ey, e bi tabi biz de biz gibi bir nesilin peşindeyiz Ey, bu tek emelimiz saygı, tohum Torun, ayna ol Kaygı bol da yol Ey, tam da bu Ya boğul ya doğ Tonla yanlışa, gırla doğru Olsun torun, saygı tohum Yüzüne bakamam yüzüm düşer o yerlere Ayakları çıplakken gözleri dalar düşlere Başı önünde ama beden çıkıyor sefere Yok mecal dizinde Bak, her bi' günü sürgüne Kaçamıyo' kovalıyo' zalimler Ele güne, ele bakıyor o gözler Kodamanın parasını ateşe ver Ve de koyduğumun egosunu bi' yere ser Sokağa bakanın adını değil Yoksulumun, yetimimin adını ver Zabıtaları seyyara değil Gökdelenlere gönder Fırtınadan kopup giden dalların bi' tanesiyim Fazla yol almış ve yıpranmış İçimde neler dönüp durur anlatsam tarifi yok Bazen evsiz bi' çocuğun hikayesiyim Fırtınadan kopup giden dalların bi' tanesiyim Fazla yol almış ve yıpranmış İçimde neler dönüp durur anlatsam tarifi yok Bazen evsiz bi' çocuğun hikayesiyim Can pazarı, otobanlar can pazarı 365 günün riskli Bitmiyo' gamsız magandası Öde kan parası Bi' kaza bayrama matem düşürür Yürek dağlar acılar cabası Bir sela çınlar kulaklarında Hiç dinmez yarası Trafik terörüne eşlik eder alkol, şiddet, hız tutkusu 25 yaşında yüz binlik arabaya binen gençlerin yok korkusu Önce emniyet sonra hoşgörü Sabır, selamet gerekiyor insan Ufacık bir hata her şeyi karartır inan yok dönüşü
Susamam Şanışer, Fuat, Ados, Hayki, Server Uraz, Beta, Tahribad-ı İsyan, Sokrat St, Ozbi, Deniz Tekin, Sehabe, Yeis Sensura, Aspova, Defkhan, Aga B, Mirac, Mert Şenel, Kamufle
7 notes · View notes
siirselutopya · 8 years ago
Text
Sıradan bir gündü cuma sabahıydı ve tam üç yıl önceydi, neler yaşayacağımdan bihaber kalktım bir çay koydum. Kapıcı ekmeği ve gazeteyi getirmişti, kapının önünden aldım. Çay olana kadar kahvemi yapacaktım, fakat kahve bitmişti. Her sabah kendime gelmek için içmem gerekiyordu. Çay kaynadıktan sonra üç kaşık çay döktüm, çökmesini bekledim o sırada, bir dal sigara yaktım ve ekmeğimi kızartıyordum. Kahvaltıyı yaptıktan sonra, işe gitmek üzere kıyafetimi giydim. Giyimime fazla dikkat etmezdim, anca özel günlerde falan, ayda yılda bir yani. Aynı takımdan birkaç tane vardı zaten, işe giderken hangisi temizse onu giyiyordum. Çocukluktan gelen bir şey bu, aynı kıyafetten birkaç parça alırım ve sürekli onları giyerdim. Fakat planlı biriydim, plan/programımın dışına asla çıkmazdım. İstisnai durumlar hariçti, o yüzden planlarımda hep beş/on dakika gecikme süresi ayarlardım. Hazırlandım ve evin kapısını kilitleyip dışarı çıktım. Apartmanın girişinde kapıcı Rüstem’i gördüm, selamlaştık, havadan sudan muhabbet ettik. Arabama binmek üzere garaja gittiğim sırada apartmanın yanında bi köpek gördüm, bacağı kırılmıştı, şerefsizin biri çarpıp yol kenarına bırakmıştı muhtemelen. Hayatta en haz etmediğim durumlardan birisidir bu. Arabayı apar topar getirip, köpeği arka koltuğa koydum, veteriner arkadaşım vardı Necati, onu aradım -Neco, oğlum büroda mısın? +Aynen Murad, bürodayım. Hayırdır la ne oldu? -Tamamdır geliyorum, huur evladının biri köpeğe çarpıp yol kenarına atmış gitmiş, hayvanın ayağı kırık, canı yanıyor. +Tamamdır kardeşim, hazırlanayım ben, sen hemen gel. -Yoldayım, 5/10 dakikaya ordayım. Telefonu kapattıktan sonra, kafamı çevirip birkaç saniye köpeğe baktım, o kadar tatlıydı ki aynı zamanda eğitimliydi tahminimce. Birkaç kırmızı ışık geçip, hemen vardım Neco’nun büroya. Köpeği ona bıraktım, haberdar etmesini söyleyip işe gitmek üzere, tekrar arabaya bindim. Sunum yapılacaktı, dosyaların hepsi arabadaydı. Şirketin önüne geldim, dosyaları çantaya koyup apar topar bir şekilde ofisime çıktım, ardından müdür Ahmet beyin yanına gittim. Ofiste her gün olan muhabbetler, selam/nasılsın faslı yani. Ofistekilerin hiçbirinden haz etmiyordum, hepsi gereksiz samimi geliyorlardı. Sunumu yaptım, iş halledildi ve anlaşma imzalandı. Ahmet bey yanıma geldi. Biraz konuştuk. +Murat, yorgun gözüküyorsun, iyi misin? -İyiyim Ahmet bey, sabah kahve içemedim, ondandır sanırım. +İşler halloldu, burada pek yapacağın şey kalmadı. Haftaya seni burada görmeyeceğim, izinlisin! -Teşekkür ederim, efendim. Bütün plan listem bozuldu, ne yapacağıma karar veremedim. Liseden arkadaşları aradım sırayla, önce Muhammed’e öncelik verdim. Çünkü; hep planları o yapardı. -Mami, napıyon la? nerdesin? +Evdeyim, yatıyorum. -Başka bir bok yaptığın olmaz zaten, neyse akşama boş musun? Bizimkiler falan buluşalım? +Boşum, saat kaçta ve nerede buluşalım? -Sen diğerlerini ara, ayarlarız saati, yeri. +İlk beni aradın demi? Tamam ben ayarlarım, sen yeri falan ayarla saati mesajla. -Tamamdır, hadi görüşürüz. +Görüşürüz. Beni aramasına fırsat vermeden Necati’nin yanına gittim. Asistana, Necati’nin nerede olduğunu sordum. Getirdiğiniz köpeğin yanında efendim, isterseniz siz Necati beyin ofisine geçin, birazdan gelecektir.  Oturdum Neco’nun ofisine, 5/10 dakika sonra geldi, yanında köpek de vardı. Adı Floki’ymiş. Floki çok uysaldı, geldi sırnaşmaya başladı, o kadar tatlıydı ki, insan git diyemiyordu bu köpeğe. -Neco, la akşam müsait misin? Bizim arkadaşlarla buluşacağız sende gel. +Olur, planım yok, gelirim. -Tamamdır, şimdi bu köpeği n’apacağız? +Al evinde besle olum, yalnız ayyaş gibi dolaşıp durma ortalıkta. -Fena fikir değil aslında da ben ne anlarım oğlum köpek bakmaktan? +La bi şeyi yok, sabahları yürüyüşe çıkacaksın, zaten hayvan eğitimli. Mamasını vereceksin, oldu bitti. Kendine baktığın gibi bakma, hayvancağız ölür kalır. Öyle yapacaksan bende kalsın. -Yok, yok ben alırım. Kocaman evde tek başımayım zaten, iyi gelir. +İyi bakalım, benim biraz işim var. Akşam nereye gideceğiz? Söyle, ben gelirim. -Mesaj atarım, daha belli değil. +Tamamdır, bekliyorum. Muhabbet böyle sürdü, Floki’yi alıp çıktım. Bir alış-veriş merkezine gidip, arabayı dışarıya park ettim. Floki’yi arabada bıraktım, cam biraz aralık kaldı. Birkaç torba yem ve birkaç kutu kahve alıp, parasını ödeyip eve gittim. Saat 18:25’di eve gittiğimde. Floki’yle beraber eve girdik. Televizyonun karşısındaki, genelde kitap okurken veya televizyon izlerken uyuya kaldığım koltuğun soluna yattı. Akşam gideceğimiz yeri düşünecektim, tamamen aklımdan çıkmış. Tam o sırada Mami’den mesaj geldi, ‘’barın birinin adını yazmıştı 20:00’de orda ol.’’ Duşa girip hızlıca çıktım, saçlarımı kurutup Floki’nin mamasını bir kaba koydum. Ardından üstümü giyinip, saatime baktım. 19:30’du arabaya atlayıp mekâna gittim. Rezervasyon yaptırmış, girdim söylediği yere oturdum. O sırada biri geldi, Asuman’dı bu. Lise aşkım… Geldi oturdu, selam/nasılsın faslı geçti, bekledik diğerlerini. Saat 20:35 falan oldu, baktım gelen yok. Asuman’ın doğum günüydü bugün. Onu çağıracağını tahmin etmemiştim. Asuman’ın biraz morali bozuk gibiydi. -Asuman, iyi misin, dalgın gibisin? +Şey evet, biraz moralim bozuk, köpeğim kayboldu da. Başına bir şey gelmesinden korkuyorum. (O an aklıma Floki geldi.) -Adı neydi bu köpeğin? +Floki’ydi. Gülümsedim, bana o şaşkın ve tatlı bakışını attı. -Sabah, evimin yakınında bir köpek buldum, ayağı kırıktı. Birisi çarpıp, yolun kenarına atmıştı muhtemelen. Adı Floki’ydi. +Ciddi misin sen? -Evet, evimde şu an, dinleniyor. Yüzünde çok tatlı bir tebessüm oluştu ve saat iyice ilerledi. Acıkmıştım, yemek yedik. Birer bira söyledim, içerken muhabbet muhabbeti açtı. Aklıma lise günlerimiz gelmişti, hayatımın en güzel günleriydi onunla geçenler. Geçmişi yad ettik, içtikçe kafası çakır olmaya başladı. Birkaç saat sonra zilzurna sarhoş oldu, evini bilmiyordum ve köpeği de zaten bende deyip, evime götürmek üzere arabaya bindirdim. Arka koltukta, sayıklıyordu. ‘’Murad, Murad, Özür dilerim Murad, Seni seviyorum.’’ Falan filan dedi, başka şehre taşınması yüzünden ayrılmıştık. O zamanlar ulaşma imkânım yoktu, unutmak için aramadım zaten. Eve varmıştık, kucağıma alıp asansöre gittik, evim 6. kattaydı asansör geldi ve çıktık. Kapıyı açtım, Floki geldi sırnaşmaya başladı Asuman’a. Kendi yatağıma yatırdım Asuman’ı, o sırada telefonuna mesaj geldi Mami’den. ‘’Asuman, özür dilerim. Tüm sınıf olarak bir plan yaptık, sizin için, tekrar birleşmeniz için. O yüzden gelmedik.’’ Bana da benzer bir mesaj attı. Gülerek okudum. Asuman’ı yatırdım, üstünü örtüp, tekli kanepeme gidip oturdum. Kitaplığımdan bir kitap aldım ve televizyondan kısık sesle klasik müzik açıp okumaya başladım. Kitap okurken uyuya kalmışım, sabah burnuma gelen kahve kokusuyla uyandım. Asuman kahvaltıyı hazırlıyormuş, hemen toparlanıp elimi yüzümü yıkadım. Yanına gittim, günaydınlaştık, kahvemi dökmüştü. Tam 10 sene geçti, ama kahveyi nasıl içtiğimi hala biliyordu. Sade, şekersiz. İstem dışı bir şekilde gülümsedim, o da gülümsedi. +Akşam olanlardan haberin var mı? -Şey, evet var bizimkiler plan yapmış, işin içine müdürümü de katmışlar. +Benim huysuz patronum da izin vermişti, bu yüzdenmiş demek… Aynı anda, ‘’Ben, sana bir şey söyleyeceğim.’’ dedik. Gülümsedim. -Önce sen söyle. +Yok, hayır hayır, sen söyle. -Hayır, lütfen, sen söyle ardından ben söylerim. +Murad, o lise 2’nin ortasında senden ayrılmak zorunda kalmıştım, hatırlıyor musun? -Evet. +Ben 10 senedir senden başkasını düşünemiyorum, hayatıma giriyorlar ve hemen çıkartıyorum. Senin yerine kimseyi koyamadım. Seni de aramaya korkuyordum, evlenmişsindir diye düşündüm. Yanında çocukların olmasından korktum, bir de gittiğimde söylemişsin sanırım. Kızına adımı verecekmişsin, planın buymuş. Öyle söyledi arkadaşlar. -Şey, evet. Senin yerin bende başkaydı, kızıma adını vermek istedim. Onun gözlerine baktıkça seni hatırlayacaktım. Planım buydu yani… +Peki, evlenmedin mi? Hayatına kimse girmedi mi? -Hayır, evlenmedim. Hayatıma birçok kişi girdi, hatta onlarca kişi girdi diyebilirim. Ama bir şeyler eksikti, sanki her insanda bir şey eksikti. Anlıyor musun? Hiçbirisi sen değildi. Sen o gün gittin, benim toparlanmam yıllar sürdü. Unutmak zorundayım diye düşündüm, mesafeden korktum. Gelmeye korktum yanına, biliyorsun, ailemin durumu da iyi değildi. Üniversiteye hazırlanmam gerekiyordu, ailemi kurtarabilmek için. Sen gittikten sonra tek amacım ailemi kurtarmaktı. Yangın çıkmıştı, dededen kalma evdi. Ve yanıp kül olmuştu, bana Cemil amcam haber verdi, vize haftasındaydım. Apar/topar bir bilet alıp eve gittim. Gittiğimde, evin o görüntüsünü gördüm. Sordum, annem nerede, babam, abim? Neredeler, Cemil amca? Cevap verememesinden anladım, öldüklerini… O an yere yığılıp kalmıştım. Nefes bile alamadım. Sadece ağladım, hem de saatlerce. Bir başımaydım. Bizimkiler aradı, arkadaşlar falan. Teselli vermek için yanımdaydılar. Hiçbir halta yaramıyordu, ama yanımdaydılar. Ailem gitmişti, dostlarım vardı yanımda sadece. O an senin de yanımda olman için Tanrı’ya dua etmiştim. Ama yoktun… +Amerika’daydım Murad. Gitmem gerekiyordu, gitmek zorunda kalmıştım. Üzgünüm. -Önemi kalmadı artık. Geçti gitti, öldüler. Peki neden döndün Amerika’dan? +Seni bulmak için. Seni beş dakika bile olsa görmek için… -Neden, görmek için? +Hala seni seviyorum be adam! N’apayım ha? Unutamıyorum. O an gidip ona sarıldım. 10 senenin özlemini dindirecek kadar sarıldım. O sırada Floki geldi, ayağımın etrafında dolaşıyordu, Asuman eğildi, başını okşadı. Sonra dudağıma öpücük kondurdu ve soru sordu. +Gitmemi veya kalmamı istiyorsan söyle. -10 sene önce gitme diyemedim Asuman sana, şimdi diyorum. Gitme be. Seni hala seviyorum… Tekrar sarıldı bana, oturduk geçmişi biraz daha yad ettik. Ve sürekli sarılıp/öpüp duruyorduk birbirimizi. Özlem geçen bir duygu değildi. Sarılırken anladım. Kalacak yeri olup olmadığını sordum, otelde olduğunu söyledi. Eşyalarını alıp, geldik. Arkadaşlara fotoğraf attık, altına teşekkür ettiğimizi yazdık. Hepsi sırayla, kutlamak için aradı falan. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. 10 sene önceki halimiz gibi davranmak saçma olurdu, otelden eşyalarını aldık, parayı girerken ödemiş. Öyle çıktık gittik, tüm arkadaşları toplayıp akşama aynı barda buluşma ayarladık. Konuştuk, ettik. Ama Asuman duraksadı. +Köpeğime çarpan kimdi? -Harbi lan Floki’ye kim çarptı? Herkes Neco’ya baktı o sırada. +(Neco) Valla onu bende bilmiyorum ama çarpan sayesinde oldu bütün bunlar. Numaranı o sayede buldum Asuman, tasmanın arkasında adın soyadın telefonun yazıyordu, bu sayede planı kurduk, ayarladık. -Ulan deli herif! (Herkes kahkaha attı) Birkaç saat konuştuk öyle, muhabbet muhabbeti açtı ve iyice koyulaştı. Gece 11 civarı, evli olanlar gitti. Birkaç kişi kaldık 2/3 saat sonra bizde dağıldık. Asuman benle geldi, eve girdik. Odama gitmişti, dayanamadım birer fincan kahve yapıp yanına gittim. Konuşmadık bu sefer, birbirimize baktık durduk birkaç saat oldu bu. Bakışlarımızla seviştik ve sonra sabaha kadar seviştik. Birkaç hafta her akşam, sabaha kadar deliler gibi sevişiyorduk, saatlerce… Sonra, evlenme teklifi etmeye karar verdim Asuman’a nasıl yapacağımı bilmiyordum. Ama sürpriz yaptım, hiç beklemediği bir andı ve beklemediği bir yerdi. Şaşırdı, gözlerinde mutluluk vardı. ‘’EVEEET!’’ diye bağırdı. Etraftaki herkes alkışlamaya başladı, ne olduğunu şaşırdım ama umursamadım. Gözlerim Asuman’daydı. Nikah tarihi aldık ertesi hafta, ondan sonraki hafta büyük bi kır düğünü yaptık. Evlenmiştik, hala inanmıyorum. 10 sene önceki hayalim gerçek olmuştu lan! Böyle devam ettik. Çocuk yapmayı falan planlamıyorduk, Floki vardı, onu çocuğumuz gibi seviyorduk. Balayına da bizimle gelmişti, Floki. Mutluyduk, iki sene sonra falan Floki ölmüştü ama yanında güzel bir haber vardı. Asuman hamileydi. Floki’ye cenaze düzenlemiştik. Apartmanın bahçesine gömdük. Çocuğumuz olacağı bizi toparlamıştı biraz. Zaman geçti, hamileliği nazlı oldu. Fakat doğum yaklaşmıştı. Ultrason sonucunda, ikizimiz olacağı söylendi. Bir kızımız ve bir oğlumuz olacaktı. Asuman’ın doğum günü için sürpriz hazırlıyorduk arkadaşlarla birlikte. Tam Asuman ile mekâna giderken, suyu geldi. Doğum başlamıştı, ani fren yapıp hastaneye gittim. Doğumhaneye girdi, bende yanındaydım, elini tuttu. Çocuklarımı gördüm, mutluluktan ağlıyordum. İnanın bana bu duygu bambaşkaydı, hayatımın en güzel hissiydi. Çocuklarım, anneleriyle aynı gün doğmuştu. Her insanın başına gelmez herhalde. Arkadaşları aramıştım, hepsi hastaneye geldi birkaç saat içinde. Hemşire, kuvöze koydu çocuklarımı. Şimdi Asuman’la aklımızda tek bir şey vardı. ‘’Çocukların adı ne olacaktı?’’ Yanımıza o zamanlar müdürümüz olan Ahmet bey bile geldi ama şu an müdürümüz değildi. Firmayı satın almıştı ve müdür bendim. Kızımızın adını Sema, koyduk. Oğlumuzunkini Ahmet. Böyle eve gittik ve devam ettik, şuan onlar içerde uyuyorlar, ben onları izliyordum. Şuan bakıyorum, Hayat çok güzel, zorluklar yaşasan da güzel, çünkü güneş illa doğuyor. Peki gecenin bu saatinde bunları neden yazdım? Bilmiyorum, anlatmam gerekiyordu sanırım. Sizlerden tek ricam var, sevginizden vazgeçmeyin. Bir insanı sevmek çok zor, ve her daim sevebilmek başka bir şey, çok güzel bir şey. Sevin, asla vazgeçmeyin!
4K notes · View notes