#günün şarkıları'
Explore tagged Tumblr posts
Text
Meyhaneler sen,içtikçe biten ben
Senden vazgeçersem haram olsun
#söz#günün yazısı#sözler#benim postlarım#anlamlı yazılar#sevgi#gecenin sözü#tumblr yazılı post#aşk#şarkı#müzik#gece ve müzik#gecenin şarkısı#music#gece yolcuları#meyhane şarkıları#meyhanelersen
8 notes
·
View notes
Text
#spotify#şarkı#günün şarkısı#aşk şarkısı#şarkı önerisi#yaşar#birtanem#ya bu gece gel ya da bu gece gel#geceye bir şarkı bırak#gece ve müzik#gecenin şarkısı#müzik önerisi#müzik önerileri#müzikler#aşk şarkıları
0 notes
Text
artık seni uzun uzun anlatmayacağım insanlara. okumayacağını bile bile, satırlarca mısra yazmayacağım. okuduğumuz kitapları, yeniden, defalarca okumayacağım. o şarkıları dinlemeyeceğim, açarlarsa yine gözlerim dolacak ama. o kafeye gidip, akşama kadar oturmayacağım. kahveni içerken seni izleyemeyeceğim çünkü. kahve şekersiz içilir miymiş, diye her defasında aynı tartışmayı yapmayacaksın benimle. üşüyen ellerimi cebine koyamayacaksın artık. ceketinin kokusunu tenimde hissedemeyeceğim. hastalandığında en sevdiğin çorbayı yapıp getiremeyeceğim. ellerini tutup sana hevesle günümün nasıl geçtiğini anlatamayacağım. beni güldürmek için çabalayışının sevincini asla tekrar yaşayamayacağım. günün sonunda ayrılırken, gözlerine bakıp iç çekmeyeceğim. her defasında aynı üzüntüyü yaşayamayacağım. biz son kez veda ettik o gün. birbirimizin gözlerine son kez veda ettik. son kez iç çektik. yarım kalmış bir vedayı bir daha yaşayamayacağız. ben bana nasıl baktığını gördüm. seni bırakmak istemediğimi. sana son kez bakarken soğuktan nasıl titrediğimi. içimin gittiğini. sen görmedin. ben hepsine şahidim.
28 notes
·
View notes
Text
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzğarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Söylemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
#tavsiye#teşekkürler#muazzam#ask#manzara#deniz#hayata dair#şiirheryerde#gecem#iyi geceler#kendi kadrajim
17 notes
·
View notes
Text
İnsanların bu hayatta savaşmaması gereken tek kişi kendileridir. Benimse savaştığım tek kişi o. Kendimle, geçmişimle ve orada kalan benliğimle savaşıyorum uzun zamandır. Kendimi kaybettim bu savaşın ortasında. Betül olmayı en önemlisi Bet olmayı unuttum. Günlük yaşantımda üzerime yapıştırılan kimliklerden koptum. Kendim olmak ne demek unuttum. Birini kaybettim, canımı, hayatımın anlamını kaybettim. Ne o kaldı geride ne ben. Yavaş yavaş kendim dahil her şeyle vedalaşmak isterken bir anda kayıp gittiler ellerimden. Kahkahalarımı kıstım, kelimelerimi hapsettim, duygularımı esir aldım. Beni ben yapabilecek her şeyle vedalaştım. Bir Uzay'ı bıraktım kendime, o olmazsa devam edemem sandım. Meğer onunla devam edemiyormuşum, geçmişe prangalamışım kendimi. Geçmişimi bir harabeye çevirirken etrafımı onunla birlikte gerçek anlamda yakıp yıkmışım. Şimdi olduğum yerde bulunmamın sebebi bunlar. O haldeyken yaptığım tercihler ve onların sonuçları. Dibinde dibindeyim ve zeminde uzanıyorum. Gidebileceğim tek yol yukarısı, başka bir tercih sunulmuyor. Ben burada kendimi çok özledim, öyle bir özledim ki bu his gözlerimi dolduruyor. O gittiğinde yalnızca nefes alan bir canlıya dönmüştüm ama hayat böyle gitmiyormuş. Yıllar geçti üzerinden ve kabullendirmek hiç kolay olmadı bunu zihnimdekilere. Yaşamak istiyorum, ben bu hayatı dibine kadar yaşamak istiyorum. Kendim olarak. Yaşlarımı alan bu yası bitirip ayağa kalkacağım. Yine bir ölümün, ölünün yasını tutacağım elbette ama geçmişten biri olarak. Onu artık bir sevgili gibi düşünemem, bu haksızlık, bana ve hayatımda bulunacak herkese büyük bir haksızlık. Yas bitecek ve ben ayağa kalkacağım, omzumdaki yüklerden, sırtımdaki geçmişten kurtulacağım. Yavaş yavaş ben olmayı hatırlayacağım. İçimdeki küçük kız çocuğuna olan borcumu ödeyecek, göğüs kafesime hapsetmemi sağlayan hücresinden özgür bırakacağım onu. Kahkahalarımla yine sokakları inleteceğim, yüzümden gülüşlerimi eksiltmeyeceğim, neşeme bürüneceğim, rüzgarı hissedip dinleyeceğim, yağmurda ıslanıp dans edeceğim, baharları yaşayacağım, şarkıları doyasıya dinleyeceğim, saçlarımı uzatacağım, serbest bırakacağım onları, ellerimi yeniden oje veya aseton kokutacağım, fırçalarımı boyalara bulayacak, kalemlerimin kelimelerimin silahı olmasına izin vereceğim, insanlarla aramdaki duvarları yıkacağım. Tilkilerimi kendi ellerimle salacağım zihnimin bahçelerine. İçimdeki her sesi susturan, zihnimi donduran alkolle yolları yeniden ayıracağım. Yeni insanlarla gerçekten tanışacak, hayatımdakilere yeniden Bet'i vereceğim. Ondan önce, onunla nasıl bir Bet varsa aynada yeniden onu göreceğim. Belki geceleri yeniden yasıma dönüp hayatı donduracağım ama bu sefer kendimden uzaklaşmama izin vermeyeceğim. Karanlık çöktüğünde odama belki yeniden ölmek isteyecek ve melankolik yazılara çevireceğim kelimelerimi ama günün doğuşunda ardımda bırakacağım hepsini. Ben artık Bet'i gerçekten yaşama döndüreceğim. Yaşamayı özlediğimi biliyorum ve yeni yaşıma bunu hediye edeceğim. Gücümü buldukça o merdivenleri tek tek arşınlayacağım. Her şeyi kabullenip, geçmişimle ve kişilerle barışıp yolumda ilerlemeye kaldığım yerden devam edeceğim. Sana başarılar diliyorum Bet. İyi şanslar benim küçük kızım.
7 notes
·
View notes
Text
günün en sevdiğim üç anı var birincisi işe gelirken arabada son ses leş gibi manasız yeni nesil türkçe rap şarkıları dinlemek ikincisi eve dönerken arabada son ses leş gibi manasız yeni nesil türkçe rap şarkıları dinlemek üçüncüsü yatakta ayaklarımı uzatıp cin tonik yudumlayıp dondurma yemek
8 notes
·
View notes
Text
Gece gece balkon yıkama terapisi diye bişey var: Cırcır böceklerinin yaz sıcağının verdiği rehavetle iyice gevşeyerek, söylemekten bıkıp usanmadıkları şarkıları eşliğinde yıkadığınız balkonun duvarında patlayan o su demeti adeta zihninizin duvarlarında patlar. Sonra günün getirdiği tozları, zehirli düşünceleri de yıkarsınız. Gönlünüzdeki pıhtıları...
Şehrin ışıkları sönmüş, yıldızlar iyiden iyiye size göz kırpmaktadır. Sonra o yıldız ilişir gözünüze. Hani çok sevdiğiniz. Anlat bakalım der size. Dersiniz ki; "yine aldandım. Renklere, renklerin arkasındaki gölgelere. Ne kadar cahil ve aceleciyim. Bütün renkleri yüzüme gözüme bulaştırdım."
O da size bilmem kaç bin senelik ömrünün verdiği tecrübe ile mukabelede bulunur.
Sonra düşünürsünüz. Belki de o yıldız çoktan söndü de ışığı hala bana gelmede diye.
Ve yıldız size anlatır ki; yok oluş yoktur âlemde. Boyut değiştirme vardır belki. Boyut değiştirseniz bile siz hala ışık saçabilirsiniz. Çok güçlü bir ışığa sahip olursanız.
Teşekkür edersiniz usulca yıldızcığınıza. Ama anlatmaya da devam edersiniz.
22 t e m m u z 00.25
#gecenin dingin saatlerini bize verene hamd olsun#yıldızcık#terapi gibi terapi#geceye dipnot#yıldızlara dokunmak
23 notes
·
View notes
Text
Kendimi bildim bileli şarkı söylemeyi çok severim. Sorun şu ki sesim rezalet. Repertuarım, sesi güzel olanlarınkini ona katladığından da durum buna maruz kalanlar için sonsuz bir ızdıraba dönüşmüş olmalı.
Aşırı da kolay şarkı ezberliyorum. Yerli ya da yabancı, her türden çok fazla şarkı biliyorum ya. Bu olay annelikte çok işime yarıyor. Yani çocuğuma bu kadar şarkı söyleyeceğimi, bunlarla lappadaluppa dans edeceğimizi hiç tahmin etmemiştim. Günün çoğu da her şeye beste yapmamla geçiyor. En sevdiğim oyun bu. Bebem de seviyor gibi bakıcaz.
annemin omzundayım
her zaman koynundayım
ben mutlu bir toprağım
susam'dır eski adım 🎶
Bazen bestelerimi çok beğeniyorum tamam mı. Unutmamak için sesimi kaydediyorum. Bir yerden sonra eve her gelen, bebeme benim şarkıları söylerken buluyor kendini. Sonuşta herrrkes bebeme şarkılar söylemiş oluyor. Bir de eve sinen olumlu bir enerji senden kaynaklanıyor. Ne güzel hadi şarkılar söyleyelim bugün çok.
bunlar benim işlerim
erken çıkıyor dişlerim
ben mutlu bir bebeğim
her zaman memedeyim 🎶
7 notes
·
View notes
Text
Gelip geçici bu hayatta en çok canımı yakan zamanlardır ayrılıklar ve vedalar. "Dikkat et kendine", "yolun düşerse", "bir daha kim bilir ne zaman görüşürüz", "oralarda sakın unutma bizi", "hakkını helal et" gibi kalıplarla başlayıp türlü laflarla devam eden cümleler söylenirken yaşanan dil tutulması, göz dolması, yutkunamama hissi... Anılar biriktirilirken ne kadar mutlu ediyor huzur veriyorsa günün birinde yalnız iken hatırlanması bir o kadar can yakıp üzüyor. Kolaydır anı bırakması ama hatırlaması güçtür. Kahkahaların yükseldiği masalardan, bazen sessizliğin sardığı anlardan, beraber yenilen içilen zamanlardan, beraber ağlanılan beraber gülünen zamanlardan arta kalan birtakım hisler. Şehri terk edince kaybolmaz o anılar. Kıymete biner aksine o şehir. Özlersin karışı karışına bildiğin o sokakları, o sokaklarda beraber yürüdüğün insanları, o sokaklardan geçerken dinlediğin şarkıları. Şarkılar da vermez aynı tadı. O sokağa, o şehre, o ana, belki de o an yanında olan o kişiye veya kişilere aittir o şarkı. Yakışmaz başka yere başka insanlara. Tıpkı aynı anıların başka insanlarla yaşanmayacağı gibi. Geçmiştedir anılar, geçmiştir işte. Ne aynısı yaşanır ne aynı zevki verir. Ne de aynı anı başka insanlarla yaşanır. Umarım onlarla yaşanılacak anıları kimseye yakıştıramadığımız insanlarla bitmek bilmeyen anılar bıraktığımız bir hayat yaşarız.
#şiirsokağı#istanbul#şiir alıntıları#şiirler#anılar#anı yaşa#hasret#özlemek#geçmişin izleri#geçmiş zaman#geçmişe özlem#geçmişe yolculuk#sessiz gemi#sessiz ve yalnız#sessiz çığlık#yahya kemal beyatlı#tumblraesthetic#edebiyat#geceye bir söz bırak
5 notes
·
View notes
Text
Ne kibar şarkılarımız vardı, sizli bizli.
"Bir bahar akşamı rastladım size."
Sonra "Allah belanı versin" konulu şarkıları dayattılar bizlere. Şimdi biliyoruz ki. "Olmaz ilaç sine-i sad pareme."
Elinden tutardık dostluğun, İstanbul''un bütün meyhanelerinde dolaştırırdık.
"Kadehinde zehir olsa" vız gelir. Agora Meyhane''miz vardı. Dertlerin en şahanesi.
Şimdi bakıyorum da, ne "Eski dostlar" var artık, ne eski fasıllar.
Zaman; dilimizden sadece şarkıları koparmadı, bizi de birbirimize düşürdü.
İki kaşın arasına bile silah çatar oldu insanlar.
"Niçin baktın bana öyle" şarkısında, aşka bakardık.
Yeşil gözlerinden muhabbet kaparken başka bakardık.
Doğuştan karanfilliydi yakalarımız.
"Enginde yavaş yavaş günün minesi solarken", galiba biz de solduk.
Çocuklarımızı aldı zalim düzen.
20 yaşındaki aslan gibi delikanlıları.
"Ham meyveyı kopardılar dalından"
Kim başlattı bu savaşı, kim sürdürüyor? Ve niye bitmiyor?
Sahibi ölünce, kapının önüne konan terliklere döndük.
Göze mi geldik, biz mi unuttuk?
Aynaların eski olması, yeni gerçekleri gizlemeye yetmiyor.
Yanarak geçtik yılları, harcanarak.
Amele eller yağmacı oldu.
Hayatın girdabı içine çekti bizleri.
Bizim de suçumuz var elbet. "Kimseye etmem şikayet..."
Şimdi, "Ben küskünüm feleğe", siz, biz, hepimiz küskünüz.
"Derdimi ummana döksem", kimse dinlemez.
Peki durdurabilir miyiz bu gidişi?
Eski bütünlüğümüze kavuşabilir miyiz?
Hiç sanmıyorum. Çünkü, "Dönülmez akşamın ufkundayız artık, vakit çok geç!".
2 notes
·
View notes
Text
Yaz akşamlarında sahilde arkadaşlarınızla dans ederek bağıra bağıra söyleyebilceğiniz bir şarkı.
#bon jovi#its my life#şarkı#dans etmelik şarkılar#yabancı şarkılar#günün şarkısı#şarkı önerileri#yabancı şarkı önerisi#şarkılar#yaz akşamları#yaz şarkıları#kış şarkıları#so hot 🔥🔥🔥#eğlence#şarkı söylemek#spotify
0 notes
Text
insanların hep bir nedene ihtiyacı vardır. bir şeyin nedeni yoksa ona da gerek yoktur, kolaya kaçmayı severler. üşengeçtirler mesela, gece geç yatar sabah kalkamazlar. günün yarısını yatarak ya da telefona bakarak geçirirler. bazılarının bi amacı yoktur, neden burdayım neden yaşıyorum diye düşünürler. hayatın boş olduğuna karar vererek bomboş yaşarlar. bazıları vardır, bi amacı vardır, hayatı dolu dolu yaşamayı severler. bazıları da hayatı severlerken nefesleri çalınır, kalkamazlar. hatta bazıları da vardır ki bomboş hisseder, hayatı dolu dolu yaşamaya çalışırlar ama bazen önlerine çıkan engelleri geçerler bazen yorulurlar ve geçemez orada duraklarlar. işte ben onlardan biriyim, yoruldum ve yoldaki taşları kaldırıp ilerleyemiyorum. peki siz hangisisiniz bayım? hep yanımdasınız, bir amacınız yok gibi, sadece yanımda olmak istiyor gibisiniz. kalbinizi duyamıyorum mesela. oysa kalbinizi duymayı çok isterdim, en güzel bütün şarkıları es geçen bir melodi. kelimelerim sizi anlatamıyor biliyorum bayım ama sanırım ben biliyorum bayım. biliyorum ve gitmeniz için içtiğim onca ilaçlara rağmen yanımdasınız ve sanırım gitmenizi istemiyorum. zira giderseniz ne olur bilmiyorum ama kurtulursunuz gibi. geçmişe bana sıkışıp kalmış gibisiniz. özgürleşin bayım, düşünmeyin beni, kurtuluşunuzu bulun.
6 notes
·
View notes
Text
8.10 VAPURU
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İki de bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Söylemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
#teselliyi birak sigara ver#wattpad#romantik#efendimkanka#kitap#sensindelibe#mavi#umutbittigezegeniyakin#sezen aksu#comics#cemalsüreyya#cemalsüreya#şiir#şiirheryerde#şiir alıntıları#şiir alıntısı#şiirsever#günün şiiri#şair#demiş şair#şairin sesi#şair sözleri#türk şair
5 notes
·
View notes
Text
10.10.24 NE OBLIVISCARIS & HATEMOTION KONSERİ (BEŞİKTAŞ IF)
Merhaba dostlar, Romalılar! Bugün sizlere (biraz geç olsa da…) Taa çok uzaklardan hatta en uzaklardan, Avustralya’dan ülkemize gelen, Ekim ayında güzel Beşiktaş’ımızda ağırlamış olduğumuz enteresan oluşum “Ne Obliviscaris” grubundan ve en az onlar kadar enteresan, şaşırtıcı sahne performanslarıyla ülke topraklarından çıkma Melodic/Groove Metal Müzik grubu “Hatemotion”dan bahsetmeye çalışacağım. Takvim yoğun ilerliyor, ülkemizde “Metal Müzik” özellikle konserler açısından en verimli dönemlerinden birini geçiriyor diyebilirim. Bunda organizatörlerin ve mekan işletmecilerinin payı çok büyük olsa da yerli Metal Müzik gruplarımızda bu güzel sürece katkı vermek için azımsanmayacak şekilde fedakarlık ve çalışma içerisinde bulunuyorlar.
“Ne Obliviscaris” daha önceden çok fazla dinlediğim bir grup değil. Senfonik altyapılarla “Metal Müziği” ben kendi içimde ezelden beridir çok bağdaştıramam. Tabi ki sevdiğim tarzlar arasında bu senfonik altyapıyı hakkıyla sunan, harmanlayan, mistik bir duruma çeviren, epik pasajlarla süsleyen grupları dinlemiyor değildim. “Dimmu Borgir” “Septic Flesh” belki “Nightwish” ve “Lacuna Coil” hatta “Therion” ve “Haggard” benim adıma bunlardan sadece bazıları olarak sayılabilir. Peki “Ne Obliviscaris”te böyle bir oluşum muydu? Bu şekilde hissiyatları bizlere sunabilip, sahnede devleşebilecekler miydi? Bunların cevabını almadan önce sahnede ilginç bir grupla karşılaşıyoruz.
Artık ikinci adresimiz olan Beşiktaş IF’ten daha fazla bahsetmeyeceğim. Her zaman rahat ettiğimiz, çoğu zaman iyi ses aldığımız Metal Friendly bir yer burası. Nice konserlere! 10 Ekim gününe geri dönüp şöyle bir hatırlamaya çalışırsam eğer, bu konser özelinde çoğu zaman yaptığım gibi kapı açılış saatinde değil biraz daha geç geldiğimi anımsıyorum. Dolayısıyla dışarıda hiç oyalanmadan içeriye geçiyoruz ve “Ne Obliviscaris” grubundan önce sahne de olan “Hatemotion”la yüzleşiyoruz. İçeride güzel bir atmosfer var, epey bir seyirci günün özel konuklarını izlemeye, dinlemeye gelmiş, sahnede cayır cayır bir ses ve görsellik… “Hatemotion” kariyerleri boyunca farklı tarzlar denemiş, Metal müziğin açık görüşlü tarafında yer alan bir grubumuz. Daha önceden kendilerini dinleme fırsatı bulduğum için yaptıkları orijinal besteleri dışında “Cover” çalışmalarını da seviyorum diyebilirim. Canlı performans konusuna geçecek olursak eğer grubu sadece bir kez “Dorock Hmc” de izleyebilmiştim ve bugünden kalan anılarımı tazeleyecek olursam eğer “sahne performansı” ve “seyirci iletişimi” konusunda grubun epey bir level atladığını söyleyebilirim.
“Iron Maiden”dan “The Wicker Man” (Gözler yaşlı) ve “Judas Priest”ten “Breaking The Law” (Gözler canlı) “Cover”ları bulunan “Hatamotion” bu şarkıları sahnede çalmak dışında yaşadılar diyebilirim. “Cover”lar dışında tek tek yayınladıkları “Single” çalışmalarını da yine göz dolduran bir performansla icra ettiler. Enerjik “Frontman”leri saldırgan gitarları, müziklerini güzel dolduran “Bass”ları ve teknik olarak son derece üst düzey davulcularıyla birlikte “Hatemotion” yerinde duramayan, sahnede bir oraya bir buraya koşturan kıpır kıpır müzisyenlerden oluşuyor. Bu haleti ruhiyeleri içerisinde tarzlarına yakın olabilecek şekilde hissettiğim gruplar “Sound”larından hem bağımlı hem bağımsız şekilde “Iron Maiden” “Metallica” “Slipknot” “Lamb Of God” ve hatta inanmazsınız “Katatonia” olabilir. (Yanlış duymadınız)
Saydığım ilk gruba özel zaten bir “Cover” çalışmaları varken diğer bestelerinde bu saydığım gruplara dair tatlar bulup kendinizden geçebilirsiniz. O gün sahnede son derece iyi bir görsellikle süslenen “The Poison In Me” şarkıları ise dediğim gibi “Katatonia” “Vibe”larını üst seviyelerde hissedebileceğiniz, tarzın sevenlerini kendine çekebilecek potansiyele sahip bir şarkı. Görsellik ve şovlardan bahsetmişken, buradan gruba koca bir alkış geliyor. Belki de 2024 senesi içerisinde izlediğim en iyi görsel şovlardan birine imza attılar. Beste, “Cover” fark etmeksizin sahne arkasındaki ekranda verilen hareketli görseller, “Lyric Video” çalışmaları, kenarlara iyi şekilde yerleştirilen (Fakat maalesef “Ne Obliviscaris” grubu tarafından sahneye konan paravanlar yüzünden pek gözükmeyen…) “Hatemotion” logoları, ışık şovları ve daha önce bahsettiğim grubun enerji patlaması hakikaten görülmeye değer şeylerdi.
Nihayet bu muydu? Tabi ki hayır. Konu “Hatemotion” olunca artık sürprizlere hazır olmamız gerektiğini anlıyoruz. Hepimiz için çok çileli geçen pandemi sürecine ithafen hazırladıkları “Epidemical Destruction” şarkıları çalındığı sırada zaten halihazırda “Hatemotion”un hipnotik görsellerinde kaybolmuş durumdaydık. Şarkının en hareketli anlarından birinde sahneye veba maskeli, kostümlü bir tip fırlayıverdi! Daha önce “Hatemotion” konserlerinde kullanılmamış bu güzel sürprizi bende beklemiyordum. Alkış, kıyamet, şaşkınlık grubun vokali ile bu “Plague guy”ın belki “Iron Maiden” ya da “Amon Amarth” sahnelerinde görebileceğimiz mücadelesini izlemeye başladık! Güzel müzik, iyi görsel, çok iyi şov! Bunların üstüne bir de grubun bestelerinin nakarat kısımları sahneden seyirciye yansıyınca tadından yenmez bir etkileşim ve nihayetinde ortaya çıkan profesyonel iş! That’s The Way Aha Aha I Like It!
Bu kadar profesyonellik arasında grupla alakası olmayan, profesyonellik dışı nazarlıklarda yaşanmıyor değil… Bizlere çok iyi bir sahne performansı ve şov, kaliteli, eğlenceli Metal Müzik ve son derece iyi ses kalitesi sunan “Hatemotion” grubu sahneden inerken hepimizin hayatına dokunmuş bir mesajı tekrardan vermek istedi. Grubun gitar vokali, arkasında son şiddet olaylarında kaybettiğimiz insanların fotoğrafı ekrana yansırken toplamı otuz saniyeyi geçmeyecek bir konuşma yapmak istedi fakat konuşması “Ne Obliviscaris” ekibinden bir teknik elemanın sahneye dalmasıyla yarıda kesildi. Elemanın “Haydi inin sahneden” tavırları hepimizin tepkisini çekti. Saniyeler onun için ne kadar önemliydi bilmiyorum ama bu tatsız hadise saatler hatta günler boyunca bizim aklımızda kaldı… Neyse ki “Hatemotion” üyelerinin sakinliği neticesinde olay daha da büyümedi fakat Gitar Vokalin şu sözleri gece boyunca beynimizde yankılandı “Şiddetin her türlüsüne lanet olsun”
“Hatemotion” grubunun bu eğlenceli ve göz dolduran performansı sonrası artık “Ne Obliviscaris”i beklemeye başlıyoruz. “Hatemotion” her zaman anılarımda çok iyi bir yerde kalacak, severek dinlediğim ve izlediğim gruplar arasında duygu yoğunluğu üst seviyelerde bir proje olacak. Bu vesileyle izlemeyenlerin izlemesi gerektiğini, dinlemeyenlerin dinlemesi gerektiğini tekrardan hatırlatmış olalım, çok iyi biliyorum ki bu grup büyük işler, büyük albümler yapacak. Yaşasın yerli Metal! Bekleyiş sürüyor, e tabi hoşbeş bütün hızıyla devam ediyor, kritikler yapılıyor “Hatemotion” konuşuluyor, biralar bitiyor, yenileri seri bir şekilde geliyor. “Ne Obliviscaris” için hazırlıklar sahnede sürerken bizde artık yavaştan mekandaki yerlerimizi tekrardan tutmaya başlıyoruz. Gecenin ikinci enteresan oluşumu sahneye çıkıyor ve yalan yok neredeyse tıka basa dolmuş “Sold Out” havasında geçen “Beşiktaş IF” içerisinde ben dahil istisnasız bütün seyirciyi yakalamayı başarıyor!
Avusturalyalı dostlarımız 2003 yılından beri aktif bir grup. 10 Ekim akşamı sahneye çıktıklarında bu aktifliğin konserin başından beri bizimle birlikte olduğunu söyleyebilirim. Grubun yapısı ve sahne performansları çok iyi kurulmuş durumda. Kariyerlerinden birçok şarkı çalan gruba şaşılmayacak şekilde Brutal vokallerde Xenoyr liderlik ediyor. Şaşılacak şey ise Clean vokallerde olan Tim Charles’ın kemanıyla birlikte bu liderlik yarışına dahil olması. Burada kafalar biraz karışıyor ve manik depresif şekilde algı bir oradan bir buraya gidiyor. Clean ve Brutal vokal arasındaki kontrastı muazzam şekilde ortaya koyup şekillendirmişler. Dolayısıyla “Ne Obliviscaris” konusunda benim için gecenin ilk sürprizlerinden biri bu oluyor. Xenoyr sanki bir “Uruk Hai” lideri gibi sahneden seyirciyi yönetip komutlar verirken bu fırtına geçtikten sonra Tim Charles sakin bir şekilde üzerimize keman döküyor…
Uruk liderin biraz kaçak güreştiğini söyleyebilirim. Sahnede çok hareketli, zaten vokaller ve kemanlar dışında iyi şekilde duyulan ses ve “Ne Obliviscaris” Aurası eşliğinde kendimizden geçmiş durumdayız fakat “Painters Of The Tempest” (ler… Part 1,2,3) konserin başında çalınmaya başladığı andan itibaren sürekli olarak sahneden indi, geri çıktı, oraya gitti, buraya gitti. Adamı takip etmekte zorlandım. Çok kritik anlarda kritik hamleler yapıp, seyirciyi olabilecek en iyi şekilde gaza getirip yine kaçtı. “Ne Obliviscaris”in tam bir gerilla taktiği ile hareket ettiğini söyleyebilirim.
“Pyrrhic” ve “Devour Me, Colossus” (lar… Part 1,2) çalınmaya başlanıyor. Kendi adıma beklentiyi düşük tuttuğum “Ne Obliviscaris” konseri unutulmaz şekilde geçmeye devam ediyor. Bu kadar mutlu bir seyirciyle her zaman karşılaşmazsınız. Gördüğüm kadarıyla grubun Türkiye’de çok fazla hayranı, bileni, eşlik edeni var. Ben şahsen bu derece olacağını tahmin etmiyordum. Seyirci konserin neredeyse başından sonuna kadar gruba iyi bir şekilde eşlik etti, reaksiyonu asla düşürmedi. E tabi sahnede bunun bir karşılığı vardı. Eleştiri olarak yapabileceğim şeyler arasında arada giren çok uzun keman konçertoları olabilir. Sahne performanslarını belki dinamik? Değişken, kademeli tutmak istedikleri bu bölümlerde Tim Charles’ın solo keman performansları tam ters etki yarattı diyebilirim. Tabi ki büyülenmiş gibi Hülyalar arasından bu performansı izleyen birçok seyirci vardı ama büyüsüz, Manası tükenmiş Metalciler bu bölümlerde yukarıda daha ziyade sigara içmeyi tercih etti.
“Equus” “Misericorde”ler ve “Suspyre” (Dario Argento'nun Suspiria’sı gibi. Müziklerde benzer enerjilerde.) şarkılarını geride bırakırken sahnede ve seyirci arasında son derece eğlenceli anlar yaşanıyor, enerji asla düşmüyor. Bu tarzın ülkemizde gerçekten çok fazla seveni, dinleyeni var. “Senfonik Metal” sevdiğimiz bir şey bu bir kez daha kanıtlanıyor. “Graal” ve “Anhedonia” öncesinde zannediyorum bir keman solosu daha dinliyoruz. Bu sololar kısa süren hadiseler değil bilakis artık şarkıların başlamasını beklemenize neden olabilecek uzunlukta pasajlar halinde geçiyor. Bu noktada tahmin ettiğiniz gibi konserin çok çok uzun sürdüğünü belirtmem gerekir. Daha önceden konusunu açtığım gibi bu tarz konserlerin oturma düzeninde gerçekleşme ihtimalini “Ne Obliviscaris” için hem düşündüm hem vazgeçtim. Uzun şarkılar, bölümler, konçertoları bünyesinde barındırsa da grubun son derece “Metal” son derece aktif tarafları da yok değil. Bu açıdan yarı yarıya bölündüm diyebilirim. Az önce değindiğim şarkılar sonrasında grup sahneye kısa süreliğine veda ediyor ve alkış kıyamet geri geliyor.
“And Plague Flowers the Kaleidoscope” şarkısı ile “Ne Obliviscaris” tekrardan sahnede. Epik bir eserle konsere veda ediyoruz diyebilirim. Grubun vokalde kurduğu dengeden bahsetmiştim fakat enstrümanları da açıkçası ne kadar övsek azdır. İyi şekilde duyulan “Bass” kullanımları dışında gitarlar baştan sona yaratılan büyülü algıyı en sert şekilde destekledi. Bu kadar çok değişkeni olan bir konserden aklımda kalacak birçok anıdan en neti belki de yine Xenoyr ile alakalı olacak. Sen gerçek bir “Frontman”sin adam! Dakikalar boyunca keman solo dinlemiş bir seyirci kitlesine hemen akabinde “Pogo” yaptırmak “Mosh Pit” çıkarmak… Bunlar iddialı şeyler. Bruce Dickinson abimize atıfla “En önden, salonun en arkasına kadar” bütün seyirciyi aldı götürdü…
Her şeyde olduğu gibi bu güzel konserinde bir sonu vardı ve o an maalesef gelmişti. Uzun oldu, yorucu oldu fakat her anına değdi dediğimiz konserlerden birini daha geride bırakıyoruz. Fazla aşina olmadığım, Metal müziğin daha az dinlemiş olduğum gruplarının konserlerine gitmeyi, yeni deneyimler yaşamayı seviyorum. E bu grupları bizlerle buluşturan organizatörlere de teşekkür ediyorum. “Ne Obliviscaris” benden geçer not alıyor ve yolu gözlenen gruplara bir yenisi daha ekleniyor. “Hatemotion” üzerine zaten ballı börek oluyor, ne mutlu bana! Alandan çıkış yapıyoruz ve kritik faslı bütün hızıyla devam ediyor.
Bir gün için çok eğlendiğimi hissediyorum bu kadar eğlence yeter! Şu kulaklığımı takıp “DSBM” hezeyanlar içerisinde bet bet evime gideyim de şöyle bir kendime geleyim. Konser yazılarına yoğunluktan dolayı biraz ara vermek zorunda kalmış olsam da elimde birçok hazır yazıda mevcut. Umarım ülkemizde mutluluk verici derecede yoğun olan bu konser takvimini yakalayacağız. 2024 biterken eğer başka yazı koyamazsam affola, herkese nice mutlu, sağlıklı, huzurlu seneler, Nice konserler! Çok yaşa inside.thecityof.glass! 1. Yılın kutlu olsun hehe!
0 notes
Text
Bursa Nilüfer’de ‘Yeni Yıl Festivali’ne yoğun ilgi
https://pazaryerigundem.com/haber/195326/bursa-niluferde-yeni-yil-festivaline-yogun-ilgi/
Bursa Nilüfer’de ‘Yeni Yıl Festivali’ne yoğun ilgi
Bursa’ya bağlı Nilüfer’de yeni yıl heyecanı başladı. 2025 yılına sayılı günler kala, Nilüfer Belediyesi’nin Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlediği “Nilüfer Yeni Yıl Festivali”; alışveriş stantları, konserler, DJ performans, atlı karınca, buz pisti gibi birçok etkinlik ile ziyaretçilerini ağırlıyor.
BURSA (İGFA) – 31 Aralık 2024 tarihine kadar Nilüfer Belediyesi Halk Evi önü Cumhuriyet Meydanı’nda devam edecek olan “Yeni Yıl Festivali” her yaş grubundan ziyaretçinin ilgisini çekiyor. Festival kapsamında yiyecek-içecek ve alışveriş stantları kurulurken, çocuklar için de atlı karınca, buz pisti gibi çeşitli etkinlik alanları oluşturuldu. Festival, yeni yıla kadar DJ performansları ve konserlerle de eğlencenin adresi olacak.
Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, hafta sonu yoğun ilgi gören festivalde alışveriş stantlarını gezerek, stant açan esnafla sohbet etti. Alana gelen ziyaretçilerle de günün anısına fotoğraf çektiren Başkan Şadi Özdemir, Bursalılar’ı Nilüfer’deki festival coşkusuna ortak olmaya davet etti.
Ekonomik koşulların herkes için zorlayıcı olduğunu ifade eden Başkan Şadi Özdemir, “Vatandaşlarımız bu tip etkinliklerle keyifli zaman geçirerek, yeni yılı karşılasın istiyoruz. Ziyaretçiler, yeni yıl için hediyeler alabilir, yeme-içme stantlarında yerel lezzetlerin tadına bakabilirler. Festivalimizde çocuklarımız için de etkinlik alanları mevcut” diye konuştu.
CENGİZ ATEŞ SAHNE ALDI
“Nilüfer Yeni Yıl Festivali” kapsamında Bursa’nın sevilen sanatçılarından Cengiz Ateş de 14 Aralık Cumartesi gecesi sahne aldı. Popüler şarkıları seslendiren Ateş ile dinleyiciler eğlenceli bir akşam geçirdi. Cengiz Ateş, konser sonunda Başkan Şadi Özdemir’i de sahneye davet etti. İzmir Marşı’nı birlikte söyleyen Başkan Şadi Özdemir ve Cengiz Ateş’e alanda bulunan vatandaşlar da eşlik etti.
0 notes
Video
youtube
Ağla Ağla - Tan Taşçı ✩ Ritim Karaoke (Kürdi - Minör 4/4 Vahde Balad Bes... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/Io-tg7rQY6w ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Ağla Ağla - Tan Taşçı ✩ Ritim Karaoke (Kürdi - Minör 4/4 Vahde Balad Beste Tan Taşçı) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : AĞLA AĞLA SÖZ GÜFTE : TAN TAŞÇI BESTE - MÜZİK : TAN TAŞÇI USÜL : 4/4 VAHDE BALAD MAKAM - DİZİ : KÜRDİ - MİNÖR ARANJÖR : Söz & Müzik: Tan Düzenleme: Ercüment Vural - Mustafa Ceceli ŞARKI SÖZÜ ve AKORU G Bm D Bilirim herşey zaman geçer unutulur C D Bm Her günün birbirinden güzel olur dilerim G Bm D Henüz sabah oldu uykusuz bir gecem daha C Bm Gücüm kalmadı tanrım bu son olur Bütün gece Em C Ağla ağla bi çıkar yol bulamadım Em C Senden ayrı senle mutlu olamadım G C Çok savaştım zor kazandım doyamadım ama D C Bm Ayrılıp gideceğim gör bak Tan Taşçı 2024'te Tan Taşçı Genel bilgiler Doğum 30 Ekim 1981 (42 yaşında) Hannover, Almanya Tarzlar Pop, Arabesk, Türk sanat müziği Meslekler Şarkıcı-şarkı yazarı Çalgılar Gitar, Piyano Etkin yıllar 2005-günümüz Müzik şirketi Dokuz Sekiz Müzik (2005-2007) Erol Köse Production (2007-2009) Avrupa Müzik (2009-2011) Kaya Müzik (2011-2014) DMC / T Cetveli Müzik (2014) Poll Production (2015-2016) TCTVL (2017-) Resmî site www.tantasci.com Önemli çalgılar Gitar Tan Taşçı (d. 30 Ekim 1981, Hannover, Hildesheim), Türk şarkıcı-şarkı yazarıdır. Biyografi Almanya'da, Selma ve Yusuf Taşçı'nın küçük oğlu olarak dünyaya gelen Tan, ilkokula Ankara'da, Arı Koleji'nde başladı. Lise eğitimini ise Rauf Denktaş Lisesi'nde tamamladıktan sonra polifonik korolarda uzun süre şarkı söyledi. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yarı Zamanlı Korosuna katıldı. Bunun yanında şan dersleri de aldı. Daha sonra, Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera ve Şan bölümüne girdi. Aynı zamanda halk müziği, sanat müziği gibi çeşitli korolarda ve devlet operasında görev aldı. Sahne dersleri de alan Tan, "Mürüvvetsiz Mürüvvet" adlı Türk filminde de rol aldı.[kaynak belirtilmeli] Öğrencilik yıllarında da birçok gece kulübünde ve organizasyonlarda sahne alan Tan, 13 Mayıs 2005'te tümü kendi bestelerinden oluşan "Rica Ederim" adlı ilk albümünü çıkardı ve bu albümdeki slow parçalarla adını duyurdu. İki yıl süren ilk albüm promosyonunun ardından, Tan 2. albümü "Sözümü Tutamadım"ı Erol Köse imzasıyla sevenlerinin beğenisine sundu. Kendi şarkılarının yanında bir de Sezen Aksu ve unutulmaz besteci söz yazarı Onno Tunç eseri "Geçer"e de albümünde yer verdi. 24 Mayıs 2008 tarihinde "Yıldızlar Da Kayar" isimli sözü ve müziği Ferdi Tayfur'a ait olan şarkıyı yeniden yorumladı. 1 Haziran 2009'da ise "İşaret" adlı 4. albümünü çıkardı ve bu albümde de yine Ferdi Tayfur'a ait olan "Sanma Ki" adlı şarkıyı yorumladı. Sanatçı 2010 yılında Taş Yürek adlı 5. albümünü, 2011 yılında Serdar Ortaç'la beraber seslendirdiği Benim Gibi Olmayacak adlı single yayınlandı. Tan 2012 yılında "İlk" adını taşıyan albümünü müzik severlerin beğenisine sundu. Tan Taşçı 2008'de "Yıldızlarda Kayar", 2009'da "Sanma ki", 2010'da "Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun" ve 2012'de de "İmkansız" adlı şarkıları başarılı şekilde cover yapar ve verdiği röportajlarda "Yapacağım her albümde yeni bir cover şarkı koymayı düşünüyorum." şekilde demeçler vermiştir. 2013 yılında aranjör Yasin Keleş ile birlikte sözleri Aysel Gürele ait "Ara Ara" adlı şarkıyı yeniden yorumlamıştır. Sanatçı "İlk" albümünden sonra 2014 yılında önce "Bırak Beni" ve sonrasında "Ağrılı Başımız" adında iki farklı single yayımlamıştır. Ayrıca 2016 yılında ''Sevmek Yetmiyor Bazen'' ve 2018 yılında ''Bana Aşktan Söz Etme'' albümlerini çıkarmıştır. Kendisi vegandır. Diskografi Albümleri Yıl Çıkış Tarihi Albüm adı Yapımcı 2005 13 Mayıs 2005 Rica Ederim DSM 2007 17 Eylül 2007 Sözümü Tutamadım Erol Köse Prodüksiyon 2008 1 Temmuz 2008 Yıldızlar Da Kayar Erol Köse Prodüksiyon 2009 11 Haziran 2009 İşaret Avrupa Müzik 2010 2 Temmuz 2010 Taş Yürek Avrupa Müzik 2012 18 Haziran 2012 İlk Kaya Müzik 2015 2 Eylül 2015 Doğum Günü Poll Production 2016 4 Kasım 2016 Sevmek Yetmiyor Bazen Poll Production 2018 7 Eylül 2018 Bana Aşktan Söz Etme TCTVL
0 notes