#günün şarkıları'
Explore tagged Tumblr posts
halledecegizz · 8 months ago
Text
Meyhaneler sen,içtikçe biten ben
Senden vazgeçersem haram olsun
9 notes · View notes
alyaaww · 8 days ago
Text
0 notes
panzehri · 7 months ago
Text
artık seni uzun uzun anlatmayacağım insanlara. okumayacağını bile bile, satırlarca mısra yazmayacağım. okuduğumuz kitapları, yeniden, defalarca okumayacağım. o şarkıları dinlemeyeceğim, açarlarsa yine gözlerim dolacak ama. o kafeye gidip, akşama kadar oturmayacağım. kahveni içerken seni izleyemeyeceğim çünkü. kahve şekersiz içilir miymiş, diye her defasında aynı tartışmayı yapmayacaksın benimle. üşüyen ellerimi cebine koyamayacaksın artık. ceketinin kokusunu tenimde hissedemeyeceğim. hastalandığında en sevdiğin çorbayı yapıp getiremeyeceğim. ellerini tutup sana hevesle günümün nasıl geçtiğini anlatamayacağım. beni güldürmek için çabalayışının sevincini asla tekrar yaşayamayacağım. günün sonunda ayrılırken, gözlerine bakıp iç çekmeyeceğim. her defasında aynı üzüntüyü yaşayamayacağım. biz son kez veda ettik o gün. birbirimizin gözlerine son kez veda ettik. son kez iç çektik. yarım kalmış bir vedayı bir daha yaşayamayacağız. ben bana nasıl baktığını gördüm. seni bırakmak istemediğimi. sana son kez bakarken soğuktan nasıl titrediğimi. içimin gittiğini. sen görmedin. ben hepsine şahidim.
28 notes · View notes
unutgitsinbenolur · 3 months ago
Text
Tumblr media
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzğarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Söylemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
16 notes · View notes
odnoliub0906 · 5 months ago
Text
İnsanların bu hayatta savaşmaması gereken tek kişi kendileridir. Benimse savaştığım tek kişi o. Kendimle, geçmişimle ve orada kalan benliğimle savaşıyorum uzun zamandır. Kendimi kaybettim bu savaşın ortasında. Betül olmayı en önemlisi Bet olmayı unuttum. Günlük yaşantımda üzerime yapıştırılan kimliklerden koptum. Kendim olmak ne demek unuttum. Birini kaybettim, canımı, hayatımın anlamını kaybettim. Ne o kaldı geride ne ben. Yavaş yavaş kendim dahil her şeyle vedalaşmak isterken bir anda kayıp gittiler ellerimden. Kahkahalarımı kıstım, kelimelerimi hapsettim, duygularımı esir aldım. Beni ben yapabilecek her şeyle vedalaştım. Bir Uzay'ı bıraktım kendime, o olmazsa devam edemem sandım. Meğer onunla devam edemiyormuşum, geçmişe prangalamışım kendimi. Geçmişimi bir harabeye çevirirken etrafımı onunla birlikte gerçek anlamda yakıp yıkmışım. Şimdi olduğum yerde bulunmamın sebebi bunlar. O haldeyken yaptığım tercihler ve onların sonuçları. Dibinde dibindeyim ve zeminde uzanıyorum. Gidebileceğim tek yol yukarısı, başka bir tercih sunulmuyor. Ben burada kendimi çok özledim, öyle bir özledim ki bu his gözlerimi dolduruyor. O gittiğinde yalnızca nefes alan bir canlıya dönmüştüm ama hayat böyle gitmiyormuş. Yıllar geçti üzerinden ve kabullendirmek hiç kolay olmadı bunu zihnimdekilere. Yaşamak istiyorum, ben bu hayatı dibine kadar yaşamak istiyorum. Kendim olarak. Yaşlarımı alan bu yası bitirip ayağa kalkacağım. Yine bir ölümün, ölünün yasını tutacağım elbette ama geçmişten biri olarak. Onu artık bir sevgili gibi düşünemem, bu haksızlık, bana ve hayatımda bulunacak herkese büyük bir haksızlık. Yas bitecek ve ben ayağa kalkacağım, omzumdaki yüklerden, sırtımdaki geçmişten kurtulacağım. Yavaş yavaş ben olmayı hatırlayacağım. İçimdeki küçük kız çocuğuna olan borcumu ödeyecek, göğüs kafesime hapsetmemi sağlayan hücresinden özgür bırakacağım onu. Kahkahalarımla yine sokakları inleteceğim, yüzümden gülüşlerimi eksiltmeyeceğim, neşeme bürüneceğim, rüzgarı hissedip dinleyeceğim, yağmurda ıslanıp dans edeceğim, baharları yaşayacağım, şarkıları doyasıya dinleyeceğim, saçlarımı uzatacağım, serbest bırakacağım onları, ellerimi yeniden oje veya aseton kokutacağım, fırçalarımı boyalara bulayacak, kalemlerimin kelimelerimin silahı olmasına izin vereceğim, insanlarla aramdaki duvarları yıkacağım. Tilkilerimi kendi ellerimle salacağım zihnimin bahçelerine. İçimdeki her sesi susturan, zihnimi donduran alkolle yolları yeniden ayıracağım. Yeni insanlarla gerçekten tanışacak, hayatımdakilere yeniden Bet'i vereceğim. Ondan önce, onunla nasıl bir Bet varsa aynada yeniden onu göreceğim. Belki geceleri yeniden yasıma dönüp hayatı donduracağım ama bu sefer kendimden uzaklaşmama izin vermeyeceğim. Karanlık çöktüğünde odama belki yeniden ölmek isteyecek ve melankolik yazılara çevireceğim kelimelerimi ama günün doğuşunda ardımda bırakacağım hepsini. Ben artık Bet'i gerçekten yaşama döndüreceğim. Yaşamayı özlediğimi biliyorum ve yeni yaşıma bunu hediye edeceğim. Gücümü buldukça o merdivenleri tek tek arşınlayacağım. Her şeyi kabullenip, geçmişimle ve kişilerle barışıp yolumda ilerlemeye kaldığım yerden devam edeceğim. Sana başarılar diliyorum Bet. İyi şanslar benim küçük kızım.
7 notes · View notes
bbellium · 7 months ago
Text
günün en sevdiğim üç anı var birincisi işe gelirken arabada son ses leş gibi manasız yeni nesil türkçe rap şarkıları dinlemek ikincisi eve dönerken arabada son ses leş gibi manasız yeni nesil türkçe rap şarkıları dinlemek üçüncüsü yatakta ayaklarımı uzatıp cin tonik yudumlayıp dondurma yemek
8 notes · View notes
yakazakalb · 1 year ago
Text
Gece gece balkon yıkama terapisi diye bişey var: Cırcır böceklerinin yaz sıcağının verdiği rehavetle iyice gevşeyerek, söylemekten bıkıp usanmadıkları şarkıları eşliğinde yıkadığınız balkonun duvarında patlayan o su demeti adeta zihninizin duvarlarında patlar. Sonra günün getirdiği tozları, zehirli düşünceleri de yıkarsınız. Gönlünüzdeki pıhtıları...
Şehrin ışıkları sönmüş, yıldızlar iyiden iyiye size göz kırpmaktadır. Sonra o yıldız ilişir gözünüze. Hani çok sevdiğiniz. Anlat bakalım der size. Dersiniz ki; "yine aldandım. Renklere, renklerin arkasındaki gölgelere. Ne kadar cahil ve aceleciyim. Bütün renkleri yüzüme gözüme bulaştırdım."
O da size bilmem kaç bin senelik ömrünün verdiği tecrübe ile mukabelede bulunur.
Sonra düşünürsünüz. Belki de o yıldız çoktan söndü de ışığı hala bana gelmede diye.
Ve yıldız size anlatır ki; yok oluş yoktur âlemde. Boyut değiştirme vardır belki. Boyut değiştirseniz bile siz hala ışık saçabilirsiniz. Çok güçlü bir ışığa sahip olursanız.
Teşekkür edersiniz usulca yıldızcığınıza. Ama anlatmaya da devam edersiniz.
22 t e m m u z 00.25
23 notes · View notes
guzyazi · 10 months ago
Text
Kendimi bildim bileli şarkı söylemeyi çok severim. Sorun şu ki sesim rezalet. Repertuarım, sesi güzel olanlarınkini ona katladığından da durum buna maruz kalanlar için sonsuz bir ızdıraba dönüşmüş olmalı.
Aşırı da kolay şarkı ezberliyorum. Yerli ya da yabancı, her türden çok fazla şarkı biliyorum ya. Bu olay annelikte çok işime yarıyor. Yani çocuğuma bu kadar şarkı söyleyeceğimi, bunlarla lappadaluppa dans edeceğimizi hiç tahmin etmemiştim. Günün çoğu da her şeye beste yapmamla geçiyor. En sevdiğim oyun bu. Bebem de seviyor gibi bakıcaz.
annemin omzundayım
her zaman koynundayım
ben mutlu bir toprağım
susam'dır eski adım 🎶
Bazen bestelerimi çok beğeniyorum tamam mı. Unutmamak için sesimi kaydediyorum. Bir yerden sonra eve her gelen, bebeme benim şarkıları söylerken buluyor kendini. Sonuşta herrrkes bebeme şarkılar söylemiş oluyor. Bir de eve sinen olumlu bir enerji senden kaynaklanıyor. Ne güzel hadi şarkılar söyleyelim bugün çok.
bunlar benim işlerim
erken çıkıyor dişlerim
ben mutlu bir bebeğim
her zaman memedeyim 🎶
7 notes · View notes
alyaaww · 10 days ago
Text
Yaz akşamlarında sahilde arkadaşlarınızla dans ederek bağıra bağıra söyleyebilceğiniz bir şarkı.
0 notes
yasamsallik · 2 years ago
Text
Tumblr media
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var
Cemal SÜREYA
40 notes · View notes
istanbulda1sonbahar · 5 months ago
Text
Gelip geçici bu hayatta en çok canımı yakan zamanlardır ayrılıklar ve vedalar. "Dikkat et kendine", "yolun düşerse", "bir daha kim bilir ne zaman görüşürüz", "oralarda sakın unutma bizi", "hakkını helal et" gibi kalıplarla başlayıp türlü laflarla devam eden cümleler söylenirken yaşanan dil tutulması, göz dolması, yutkunamama hissi... Anılar biriktirilirken ne kadar mutlu ediyor huzur veriyorsa günün birinde yalnız iken hatırlanması bir o kadar can yakıp üzüyor. Kolaydır anı bırakması ama hatırlaması güçtür. Kahkahaların yükseldiği masalardan, bazen sessizliğin sardığı anlardan, beraber yenilen içilen zamanlardan, beraber ağlanılan beraber gülünen zamanlardan arta kalan birtakım hisler. Şehri terk edince kaybolmaz o anılar. Kıymete biner aksine o şehir. Özlersin karışı karışına bildiğin o sokakları, o sokaklarda beraber yürüdüğün insanları, o sokaklardan geçerken dinlediğin şarkıları. Şarkılar da vermez aynı tadı. O sokağa, o şehre, o ana, belki de o an yanında olan o kişiye veya kişilere aittir o şarkı. Yakışmaz başka yere başka insanlara. Tıpkı aynı anıların başka insanlarla yaşanmayacağı gibi. Geçmiştedir anılar, geçmiştir işte. Ne aynısı yaşanır ne aynı zevki verir. Ne de aynı anı başka insanlarla yaşanır. Umarım onlarla yaşanılacak anıları kimseye yakıştıramadığımız insanlarla bitmek bilmeyen anılar bıraktığımız bir hayat yaşarız.
5 notes · View notes
aynodndr · 9 months ago
Text
Tumblr media
Ne kibar şarkılarımız vardı, sizli bizli.
"Bir bahar akşamı rastladım size."
Sonra "Allah belanı versin" konulu şarkıları dayattılar bizlere. Şimdi biliyoruz ki. "Olmaz ilaç sine-i sad pareme."
Elinden tutardık dostluğun, İstanbul''un bütün meyhanelerinde dolaştırırdık.
"Kadehinde zehir olsa" vız gelir. Agora Meyhane''miz vardı. Dertlerin en şahanesi.
Şimdi bakıyorum da, ne "Eski dostlar" var artık, ne eski fasıllar.
Zaman; dilimizden sadece şarkıları koparmadı, bizi de birbirimize düşürdü.
İki kaşın arasına bile silah çatar oldu insanlar.
"Niçin baktın bana öyle" şarkısında, aşka bakardık.
Yeşil gözlerinden muhabbet kaparken başka bakardık.
Doğuştan karanfilliydi yakalarımız.
"Enginde yavaş yavaş günün minesi solarken", galiba biz de solduk.
Çocuklarımızı aldı zalim düzen.
20 yaşındaki aslan gibi delikanlıları.
"Ham meyveyı kopardılar dalından"
Kim başlattı bu savaşı, kim sürdürüyor? Ve niye bitmiyor?
Sahibi ölünce, kapının önüne konan terliklere döndük.
Göze mi geldik, biz mi unuttuk?
Aynaların eski olması, yeni gerçekleri gizlemeye yetmiyor.
Yanarak geçtik yılları, harcanarak.
Amele eller yağmacı oldu.
Hayatın girdabı içine çekti bizleri.
Bizim de suçumuz var elbet. "Kimseye etmem şikayet..."
Şimdi, "Ben küskünüm feleğe", siz, biz, hepimiz küskünüz.
"Derdimi ummana döksem", kimse dinlemez.
Peki durdurabilir miyiz bu gidişi?
Eski bütünlüğümüze kavuşabilir miyiz?
Hiç sanmıyorum. Çünkü, "Dönülmez akşamın ufkundayız artık, vakit çok geç!".
2 notes · View notes
ritassass · 2 years ago
Text
bunu kimin okuyacağını düşünerek yazıyorum, bilmiyorum. bugün 21. yaşımın ilk günü. bunu aslında dün yazmak isterdim ama bazı yaşamsal kaygilardan ancak şimdi fırsat bulabildim. 20 bana iyi mi gelmişti bilmiyorum. kendimi daha büyümüş hissettiğim, bir şeylerin sorumluluğunu aldığım, söylediğim lafların arkasında durdugum ve işime gelmeyen bir şey olduğunda her zaman kacip gidemeyecegimi, gitmemem gerektiğini öğrendim. ilk kez kendi parami kazandım, bu insana bir yandan güçlü ve özgürlügümsü bi his veriyormuş. bir şeyleri daha az kafama takmaya başladım, kendim için bir şeyleri harcamaktan korkmuyorum. kendimi o harcanan şeye değer olarak görmem gerektiğini öğrendim. değersizlik duygusu öyle işlemişti ki içime aşması zor ama güzel oldu. öyle ya da böyle insan 20'den sonra bi noktada ister istemez büyüdüğünü hissetmeye basliyor. artik 15 yasinda degilsin, ergen değilsin, ergenliğinin ortasında değilsin. yaptigin hareketlerin söylediğin sözlerin arkasına siginabilecegin bir şeye sahip değilsin. 20. yaşımda çok tuhaf tesadüfler beni buldu. geçmişte bırakmayı istediğim şeyler hiç ummadığım yerlerde karsima cikti. garip hissettim ama uzun sürmedi. insan gerçekten ölene kadar sorumluymuş gönül bağı kurduğu her şeyden, her temastan. bunları da kabul ederek yasamayi öğrenmek gerekiyor. bazı eski fotoğraflarıma bakarken bakmak istemediğimi, o beni görmek istemedigimi fark ediyorum. özellikle de kirpiklerimin olmadığı fotoğrafları. o halimden utanıyor muyum bilmiyorum ama o fotoğraflar bunun yaşanmış olduğunu her defasında gösteriyor. ben o hale geldim, o raddeyi gördüm, tahammülüm bitti, tükendim. hâlâ düşününce boğazımda bir düğüm olusmasina neden oluyor ya buna üzülüyorum. geçti demek bana hep erkenmis gibi gelir, ama geçti. geçti. bir şeyi istiyorsan, bir şeyi arıyorsan direkt aradığın şey olarak veya daha başka bir şekilde karşına çıkıyormuş bunu gördüm. insan ne istediğine, ne umduğuna gerçekten özen göstermeli. hicbir şey lutfedilerek çıkmıyor karsimiza. niyetler, istekler, inançlar, ihtiyaçlar. hiçbir şeyin yeri boş kalmıyor, evren boşluk kabul etmiyor. bir insanla ilişkin bittiyse bitmiştir, geri dönüşler, tekrar aramalar, mesajlar, düzeltmeye çalışmalar yersizdir. bir şey olacaksa zaten olacaktır sen ne dersen de ne yaparsan yap bu sonucu değiştirmeyecektir. sevgi, sevilmek elbette çok güzel şeyler ama her zaman seni bulmayacak. hayatta hep olmasını umduğun o müthiş arkadaş grubunu da bulamayabilirsin ama bunlar senin hep alışkın oldugun şeylerdi. sen aynı yolu her gün aynı saatte aynı şarkıları yürüyerek dinlemiş insansın. sen tek başına yillarini, günlerini geçirmis insansın. yıllarca doğum günün kimse tarafından hatırlanmadi tıpkı bu doğum gününde olduğu gibi. sen bunlara alışıksın. o yüzden yorma daha fazla kendini böyle şeylere. günün sonunda yine sen, yol ve sarkilar kalacak zaten. umarım 21 güzel gelir, umarım bu yıl hissettigin başarı hissinin kat ve katını bu yıl hissedersin. umarım bu kadar yalnız kalmazsın demek isterdim ama ne fark eder ki. bu yıl geride bırakmayı düşündüğün her şeyi geride birak ve yeni insanlar için alan aç kendine lütfen. lütfen bir daha yıllarca konustugun ama hayatına hicbir katkisi olmayan o insanlara yazma. onlar hayatında değil, olmayacak. olsalardı zaten olurlardı ama bak yoklar. anla. geride kaldı, bitti. kendine saygın olsun ve bırak. lütfen iyi gel 21. lütfen.
15 notes · View notes
1-ruhubozuk · 2 years ago
Text
insanların hep bir nedene ihtiyacı vardır. bir şeyin nedeni yoksa ona da gerek yoktur, kolaya kaçmayı severler. üşengeçtirler mesela, gece geç yatar sabah kalkamazlar. günün yarısını yatarak ya da telefona bakarak geçirirler. bazılarının bi amacı yoktur, neden burdayım neden yaşıyorum diye düşünürler. hayatın boş olduğuna karar vererek bomboş yaşarlar. bazıları vardır, bi amacı vardır, hayatı dolu dolu yaşamayı severler. bazıları da hayatı severlerken nefesleri çalınır, kalkamazlar. hatta bazıları da vardır ki bomboş hisseder, hayatı dolu dolu yaşamaya çalışırlar ama bazen önlerine çıkan engelleri geçerler bazen yorulurlar ve geçemez orada duraklarlar. işte ben onlardan biriyim, yoruldum ve yoldaki taşları kaldırıp ilerleyemiyorum. peki siz hangisisiniz bayım? hep yanımdasınız, bir amacınız yok gibi, sadece yanımda olmak istiyor gibisiniz. kalbinizi duyamıyorum mesela. oysa kalbinizi duymayı çok isterdim, en güzel bütün şarkıları es geçen bir melodi. kelimelerim sizi anlatamıyor biliyorum bayım ama sanırım ben biliyorum bayım. biliyorum ve gitmeniz için içtiğim onca ilaçlara rağmen yanımdasınız ve sanırım gitmenizi istemiyorum. zira giderseniz ne olur bilmiyorum ama kurtulursunuz gibi. geçmişe bana sıkışıp kalmış gibisiniz. özgürleşin bayım, düşünmeyin beni, kurtuluşunuzu bulun.
6 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year ago
Text
Bu Saatte Death Metal Grup:SEPULTURA; Albüm Choas Ad Şarkı:territory (cover-The Blaze) 90'lı yıllara damgasını vuran death gruplarindan biriydi ve onların en beğendiğim marşı.Pentagram ın anatolia parçasının da esin kaynağıdır... aslında kusursuza yakın bir The Blaze parçasınin cover versiyonudur.The Blaze'in 2017 çıkışlı territory albümünden en beğendiğim şarkılardan biriydi. bu şarkının klibinde faslı bir gencin uzun süre bir avrupa ülkesinde yaşadıktan sonra kendi ülkesine döndüğünde yaşadığı heyecanla karışık kendi memleketine yabancı hissetme durumunu anlatıyor.(Sting abimizin:English Man in Newyork daki hisleri gibi). hiçbir yere ait olamama hissini gerçekten çok dramatik bir şekilde aktarmışlar klipte. kısa film niteliğinde olmuş bence.çocuk şarkısı basitliğindeki sözleri her dinlediğinizde diktatörlük düzenine meydan okumanız garanti. derdini en yalın en basit sözlerle anlatan şarkıları çok seviyorum. "toprak, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir."
anayasa mahkemesi kararı - 1985 baştan sona bitirme tezi kıvamında bi' iş. seçilen beatlerden tut, vokale kadar dört dörtlük. yalnız iddia edildiği gibi sadece dışavurumculuğun değil, izlenimciliğin kitabı baştan yazılmış gibi
medeniyetin bağrından kopup gelen esas oğlanın, doğduğu topraklarda ailesine olan özlemini oya gibi işlemişler. hayat kavgasından ve rekabetten çıkıp özüne yani ailesine döndüğünde, sıradanlığın tadını çıkartmak, üçüncü dünya ülkesinde nasıl mutlu olunur ki metropolün göbeğindeki aşırı yığınlar hayattan gram keyif almaz noktalara kadar geldi? bireyin ön plana alındığı, aile kavramının çeşitli gerekçelerle yerildiği batı medeniyeti, ne kadar süredir her fırsatta gelenekçilik çatısı altında çağdışı olarak kategorize ettiği bu portreyi sorgular ve kutsar oldu?
denecek bişi yok. bugünden olmasa da, günün birinde kavranacaktır nasılsa. eve dönememek, bu yüzden kalbine dönememek territory terrier cinsi kopeklerin kendilerine belirledikleri egemenlik alanina da denir yaban hayatında erkeğin hak iddia ettiği topraklar anlamına gelir.buranın sınırlarını erkek çizer (idrarıyla ya da başka bir vücut sıvısıyla) ve burayı erkek korur..dişiler seçilen territorynin güzelliği ve yaşanabilitesine bakarak erkeklerini seçerler.bir nevi gücüne ve karizmasına bakarlar erkeğin.yani territorysine bak erkeğini al..
bir territorye dışarıdan bir erkek elini kolunu sallaya sallaya giremez.öncelikle oradaki erkeği alt etmesi gerekir.yoksa ölür..etimolojik olarak incelendiginde, territory'nin latince'deki territorium kelimesinden geldigi ortaya cikar, ki bu kelimenin kökü terreor'la aynıdır, ki bu da korku salmak anlamina gelir. aynı fiilden türetilebilecek baska bir kelime de terrorist (terörist)dir. ve dolayısıyla diyor rudolph rummel, "devletlerin tarihin en büyük teröristleri olmasında şaşılacak bir şey yoktur". (rummel, rudolph j. (1997) death by government ny:transaction publishers)
youtube
2 notes · View notes
banayalansoylemeask · 2 years ago
Text
8.10 VAPURU
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İki de bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Söylemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
5 notes · View notes