#gözaltında
Explore tagged Tumblr posts
Text
Gözaltında kayıplar için
GALATASARAY VE KONAK'TAYIZ!
Hep yanlarında, omuz omuza olduk, olmaya devam edeceğiz!
Bugün İstanbul ve İzmir'de 1000 hafta için yine alanlarda olacağız!
(Hazırlayan dostlara teşekkür)
#CumartesiAnneleri1000Hafta
94 notes
·
View notes
Text
OKUMAYAN ÇOK ŞEY KAYBEDER.!
MUTLAKA OKUYUN. !!
Gardiyanların ayak sesleri koğuşun kapısında son buldu, getirdikleri genç bir mahkumu bıraktılar ve gittiler.
Yeni gelen genç içeridekilere selâm verdi ve kendisine gösterilen boş yere oturdu.
Koğuştakiler ona hoş geldin, geçmiş olsun dediler.
İçlerinden en yaşlı ve olgun olanı gencin yanına yaklaştı ve ona ilgi gösterdi, bir anlamda sahiplendi.
Çünkü selam verişinden ve simasından bu gencin nasıl biri olduğunu hemen anlamıştı.
Genç oldukça yorgun ve bitkin görünüyordu, epeyce bir müddet konuşmadı. Daha sonra yaşlı adamdan bir seccade istedi ve kıblenin ne taraf olduğunu sordu.
Sonra kalktı ve yavaş yavaş ikindi namazını kıldı. Yaşlı adam gencin namazını bitirmesini bekliyordu, onunla enine boyuna tanışmak istiyordu. Fakat genç ikindi namazını bitirdiği halde daha namaz kılmaya devam ediyordu, sonunda bitirdi ve yerine geçip oturdu.
Yaşlı adam biraz daha yanına yaklaştı.
-Nedir o fazladan kıldığın namaz? Biliyorsun ikindi namazından sonra kılınan nafile bir namaz yoktur? Delikanlı bir müddet cevap vermedi, daha sonra sakin bir sesle:
-Kaza namazı dedi.
-Ne zaman kazaya bırakmıştın? dedi yaşlı adam.
-Gözaltındayken, dedi. Çok yavaş bir şekilde söyledi bunu, daha sonra da gözleri uzaklara dalıp gitti. Yaşlı adam onu konuşturarak ve bir şeyleri hatırlatarak üzmek istemiyordu.
Fakat yine de kendine hakim olamadı.
-Ne kadar tuttular göz altında?
-Yirmi dokuz gün.
-Allah Allah, yirmi dokuz gün öyle mi?
-Evet, yirmi dokuz gün.
O yirmi dokuz günlük namazımı kaza edeceğim.
-Kılamamışsındır, kıldırmamışlardır herhalde? Delikanlı bir müddet sustu ve sonra yaşlı adama döndü:
-Aslında namazlarımı kıldım, bir tek vaktimi bile kaçırmadım fakat…
-Fakat ne?
-Fakat namazın şartlarını yerine getiremedim, hep eksikti.
Çoğu zaman abdest alamadım, teyemmüm ettim.
-Olsun, teyemmümle olsun, kabul değil mi!?
-Fakat toprak bulamadım teyemmüm edecek, bazen beton duvara, bazen de demir kapıya ellerimi sürerek teyemmüm ettim, kabul olur mu?
-Ne demek kabul olmaz, elbette olur.
-Kıbleyi de bilmiyordum, rica ettim söylemediler. Hem bu arada namazın diğer rükünlerini de yerine getiremiyordum, askıdaydım, hem ellerim hem ayaklarım bağlıydı, çoğu zaman zorla rükuya gidebiliyordum, hele hiç secde yapamıyordum.
-Olsun, olsun yine de kabuldür senin kıldığın bu namaz, dedi yaşlı adam. Fakat ses tonu gittikçe değişiyor, ağlamaklı bir hal alıyordu.
-Sen öyle hep kabul kabul diyorsun ama,dedi ve bir müddet sustu genç adam. Daha sonra değişik bir ses tonuyla devam etti.
-Biliyor musun, gözaltında bulunduğum o yirmi dokuz günün on beş günü anadan üryandım, çırılçıplaktım, soymuşlardı beni. Yalvarıyordum onlara, ne olur Allah için bir tek külotumu bana verin, hiç olmazsa namaz kılacağım vakit verin diyordum, fakat vermiyorlardı. İşte o şekilde kıldım namazlarımı.
Mümkün olduğu kadar toparlanıp avret yerlerimi örtmeye çalışıyordum.
Fakat bazen onu da yapamıyordum, bu şekilde namaz kılıyordum…
Ortalığı epeyce bir müddet sessizlik kaplamıştı, delikanlı yaşlı adamdan cevap bekliyordu, bu namazları kaza etmesi gerekmiyor muydu? Yaşlı adam kafasını kaldırdığında gözyaşlarının baştan sona yüzünü ıslattığını gördü, ağlıyordu, ağlıyordu.
Sonra birden doğruldu ve delikanlının omuzlarından kuvvetlice tuttu ve kendine çekti:
-Bana bak delikanlı! Anlıyormusun, o namazları asla kaza etmeyeceksin.
O namazları alıp Allah’ın huzuruna varacaksın. “ Allah’ım, sana bunları getirdim.” diyeceksin. Biliyormusun, belki hayatında kıldığın en önemli namazlar, senin bu namazların olacak.
Yaşlı adam sordu adın ne nerelisin ne iş yaparsın,Suçun ne Delikanlı ?
Adım Muhsin yazıcıoğlu
Suçum Ülkücü olmak....Ruhun Şâd, Mekânın cennet olsun 🤲😢
Sapasağlam özgür olup da namaz kılmayanlar utansın!
Namaz kılmamak Allah'a karşı gelmektir bu ne cesaret!
70 notes
·
View notes
Text
-Nedir o fazladan kıldığın namaz? Biliyorsun ikindi namazından sonra kılınan nafile bir namaz yoktur? Delikanlı bir müddet cevap vermedi, daha sonra sakin bir sesle:
-Kaza namazı, dedi.
-Ne zaman kazaya bırakmıştın? dedi yaşlı adam. -Gözaltındayken, dedi. Çok yavaş bir şekilde söyledi bunu, daha sonra da gözleri uzaklara dalıp gitti. Yaşlı adam onu konuşturarak ve bir şeyleri hatırlatarak üzmek istemiyordu. Fakat yine de kendine h��kim olamadı.
-Ne kadar tuttular göz altında?
-Yirmi dokuz gün.
-Allah Allah, yirmi dokuz gün öyle mi? -Evet, yirmi dokuz gün. O yirmi dokuz günlük namazımı kaza edeceğim.
-Kılamamışsındır, kıldırmamışlardır herhalde? Delikanlı bir müddet sustu ve sonra yaşlı adama döndü:
-Aslında namazlarımı kıldım, bir tek vaktimi bile kaçırmadım fakat…
-Fakat ne?
-Fakat namazın şartlarını yerine getiremedim, hep eksikti. Çoğu zaman abdest alamadım, teyemmüm ettim.
-Olsun, teyemmümle olsun, kabul değil mi?
-Fakat toprak bulamadım teyemmüm edecek, bazen beton duvara, bazen de demir kapıya ellerimi sürerek teyemmüm ettim, kabul olur mu?
-Ne demek kabul olmaz, elbette olur.
-Kıbleyi de bilmiyordum, rica ettim söylemediler. Hem bu arada namazın diğer rükünlerini de yerine getiremiyordum, askıdaydım, hem ellerim hem ayaklarım bağlıydı, çoğu zaman zorla rükua gidebiliyordum, hele hiç secde yapamıyordum.
-Olsun, olsun yine de kabuldür senin kıldığın bu namaz, dedi yaşlı adam. Fakat ses tonu gittikçe değişiyor, ağlamaklı bir hal alıyordu.
-Sen öyle hep kabul kabul diyorsun ama… dedi ve bir müddet sustu genç adam. Daha sonra değişik bir ses tonuyla devam etti.
-Biliyor musun, gözaltında bulunduğum o yirmi dokuz günün on beş günü anadan üryandım, çırılçıplaktım, soymuşlardı beni. Yalvarıyordum onlara, ne olur Allah için bir tek iç çamaşırımı bana verin, hiç olmazsa namaz kılacağım vakit verin diyordum fakat vermiyorlardı. İşte o şekilde kıldım namazlarımı. Mümkün olduğu kadar toparlanıp avret yerlerimi örtmeye çalışıyordum. Fakat bazen onu da yapamıyordum, bu şekilde namaz kılıyordum…
Ortalığı epeyce bir müddet sessizlik kaplamıştı, delikanlı yaşlı adamdan cevap bekliyordu, bu namazları kaza etmesi gerekmiyor muydu? Yaşlı adam kafasını kaldırdığında göz yaşlarının baştan sona yüzünü ıslattığını gördü, ağlıyordu, ağlıyordu. Sonra birden doğruldu, delikanlının omuzlarından kuvvetlice tuttu ve kendine çekti:
-Bana bak delikanlı! Anlıyor musun, o namazları asla kaza etmeyeceksin. O namazları alıp Allah’ın huzuruna varacaksın. “Allah’ım, sana bunları getirdim” diyeceksin. Biliyor musun, belki hayatında kıldığın en önemli namazlar, senin bu namazların olacak.
Yaşlı adam sordu adın ne? Nerelisin? Ne iş yaparsın? Suçun ne delikanlı ?
Adım Muhsin Yazıcıoğlu. Suçum…”
33 notes
·
View notes
Text
Sekiz gündür gözaltında olan Instagram adli kontrolle serbest bırakıldı.
9 notes
·
View notes
Note
İnatla yağmurlara direniyorsun
Kızın okula gitsin istiyorsun, bir evi olsun
Gülüşleriyle tamir ediyorsun ruhundaki boşluğu
Çünkü kendi çocukluğunu silemiyorsun, Şiir!
"çok yordum bedenimi, zahmet etmesin kimse. ellerimle gömdüğüm yanın kaldı içimde. geçip gidiyor zaman, tutamıyorum el pençe. sorup duruyor yaram, yanımda değil hiç kimse. benliğimin kanını emen yarasadır tasalar. en sevmediğim tablolardır kalabalık masalar. içten olan değil, dâim yalakadır kazanan. ellerim öfkeden titriyoken sana sabır yazamam. işçiyim ben işçi kalmam, sen zorbasın zorba kal. nerde ölüm çok satarsa gidip yaranı orada sar. şaraba sevdalılar için sabah selâ ve çorba var. gözaltında bir torbacının gözaltında torbalar, dağıt beynini, bütün odaya şuurunu saç, artık karnımız tok dayı, yanlızca ruhumuz aç. tanrı meşgulken duymak için her duanı, çekilir bir ceset torbasının fermuarı, şiir."
12 notes
·
View notes
Text
Devlet destekli terör!!
İsrail işgal güçleri, herhangi bir suçlama veya yargılama olmaksızın İsrail gözaltında veya hapishanesinde tutulan, 5 yaşından küçük Filistinli çocukları tutukladı
Gazze düşer Kudüs düşer Mekke düşer diyenler hepsi düştü Allah'ın nazarında bir çocuk feryat ediyor. Ama ümmet yalanı atanlar yok ortada bir çocuk ağlarsa rabbim meleklerine sorar kim bu çocuk diye şanı Yücel sin diye sorar rabbim bilmezmi o yalancıların ümmet endar muhacir hokkabazlarini yerini yaz cehendeme der benim inandığım rabbim kimsenin ahını kimsede bırakmaz dünya ayakta İstanbul'da ses yok Ankara'da ses yok ama limanlarda bir ses var ki İsrail'e sevkiyat devam yazıklar olsun
kime mi hepimize
11 notes
·
View notes
Text
Yolculuk | 11 - Sora'nın Sürprizi
<Ertesi gün>
Natsume: Senpai.
Tsumugi: Ah, Natsume!
Natsume: Kedicik'ten ses kaynağını sunucuya yüklemesini isteDİM.
Tsumugi: Aa, teşekkürler. Ben de ondan istemeye gidecektim.
Tsumugi: Az çok kendine gelmiş gibisin? Çok sevindim~
Natsume: Dün de bir sorunum yokTU, ama Sora benim için o kadar endişelendi ki yanından ayrılamaDIM. Sanki gitmemem için yalvarıYORDU.
Tsumugi: Ahaha, geçen gün az daha bayılacağın için korkmuş olmalı.
Natsume: HmM~... AcaBA...
Tsumugi: Hm? Aklına takılan bir şey mi var?
Natsume: Endişelendiğini biliyorum amA... Sanki gözaltında gibiyDİM. Odadan çıkmama izin vermiyor gibi davranıYORDU...
Natsume: NeySE, fazla düşünüyor olmalıYIM...
Tsumugi: Aa~...
Natsume: HmM? "Aa" derKEN? Yoksa olan bitenden haberin var MI, Senpai?
Tsumugi: (Natsume geminin etrafında hazırladıklarımızı görseydi sorun olurdu... Sora bu yüzden dikkatli davrandı sanırım.)
Tsumugi: Yok~ Ben de bilmiyorum!
Natsume: ......
Tsumugi: Hadi ama. Bakma bana öyle~ Kötü bir şey yapmıyoruz.
Tsumugi: Zamanı gelince anlarsın. Sadece bize güven ve sabırlı ol, Natsume.
Natsume: AhH... İkinizin bir işler çevirdiğini biliyorDUM.
Tsumugi: O kadar tepki vermeni gerektiren bir şey değil. Sadece Sora'nın düşünceliği ile hazırladığımız bir mutluluk büyüsü. Endişelenme.
Tsumugi: Sana ayrımcılık yapıyoruz gibi düşünme... Sora seni herkesten daha çok umursuyor, Natsume.
Natsume: Kendini açıklamanın sinsi bir yolu bU. Öyle dediğin için cevabı senden zorla çıkaraMAM, değil Mİ, saçaklı dört göz?
Tsumugi: Yaa~ Keşke Sora olmasa bile benden zorla bilgi çıkarmayı bıraksaydın... Sana da hayır diyemediğimi biliyorsun, Natsume.
Natsume: ...Neyse NE.
────────────────────────────
<Konserin olduğu gün>
Natsume: HmM? Önceden sahneye göz atmışTIM, ama ışıkları açılınca çok daha farklı görünüYOR, değil Mİ?
Sora: HaHa~ Sizce de burada yetişkin atmosferi yok mu~? Sora sersemlemiş hissediyor...
Tsumugi: Hehe. Burası yolcuların alkollü içecek alabileceği bir yer nasıl olsa~
Tsumugi: Senin için ciddi olabilir, Sora, yani bu alkollü atmosferinin seni etkilenmesine izin verme, olur mu?
Sora: Tamam! Sora dikkatli olacak!
Tsumugi: Hehe, doğru! Ben de sana destek olurum!
Sora & Tsumugi: ......(Birbirine bakıp işaret verirler)
Natsume: (OffF. Bunu Sora için yaptığımı biliYORUM, ama hiç hoşuma gitmiYOR. Şu süprizi ne zaman öğreneceĞİM?)
Natsume: TamamDIR, başlayalım MI?
Natsume: 𝐵𝑢 𝑔𝑒𝑐𝑒 𝑆𝑤𝑖𝑡𝑐ℎ, 𝑏𝑢̈𝑦𝑢̈ 𝑘𝑢𝑙𝑙𝑎𝑛𝑎𝑟𝑎𝑘 𝑢̈𝑠𝑡𝑢̈𝑛𝑢̈𝑧𝑒 𝑎𝑦 ı𝑠̧ı𝑔̆ı 𝑦𝑎𝑔̆𝑚𝑢𝑟𝑢 𝑦𝑎𝑔̆𝑑ı𝑟𝑎𝑐𝑎𝑘—
Natsume: "♪~♪~♪~"
Tsumugi: "♪~♪~"
Tsumugi: (Böyle bir yerde şarkı söyleyebilmek çok tuhaf hissettiriyor.)
Tsumugi: (Eğer bu işi almasaydık... Eğer Sora bu adaya gelmek istemeseydi... Eğer Natsume'nin neden buraya gelmek istemediğini bilmeseydim...)
Tsumugi: (Bunların bir tanesi bile yaşanmasaydı bu sahnede duruyor olamazdık. Dürüst olmak gerekirse... Hayat birçok ilginç tesadüften ibaret.)
Tsumugi: (Beklenmedik şeylerin kötü olduğunu düşünmesem de, Natsume kızsa bile...)
Tsumugi: (Bu beklenmedik olaylar başımıza gelmeseydi, iyi ya da kötü, Sora ve Natsume'nin farklı yanlarını göremezdim.)
Tsumugi: (Bu, hayatta çok önemli bir şey.)
Tsumugi: (Şimdi... Natsume'nin sevmediği bir şeyi bile hoş bir deneyime dönüştürmenin yolu olduğunu biliyoruz.)
Tsumugi: (Bu yüzden, Natsume. Umarım Sora ile senin için yaptığımız bu "büyüyü" beğenirsin.)
Tsumugi: (Ne derler bilirsin—asıl önemli olan sonuçtur♪)
Sora: "♪~♪~♪~"
Sora: (Sora'nın her günü çok mutlu geçiyor. Tüm yıl boyunca, sonsuza dek, Shisho~ ve Senpai olduğu sürece Sora hep mutlu olacak.)
Sora: (Sora, Shisho~ ve Senpai'nin de böyle hissetmesini istiyor.)
Sora: (Bütün yıl boyunca... Sora, Shisho~'nun bizimle mutlu olmasını istiyor.)
Sora: (Bu yüzden umarım Shisho~ mutlu bir hayat sürer!)
Sora: (Bu dileği gerçekleştirmek için, Sora ve Senpai bir büyü yapacak!)
Natsume: !
Natsume: (Ne...!? Gemi denizin derinliklerine mi battı yokSA!?)
Natsume: (Neler oluYOR? Teknik bir arıza mı yaşanDI...!?)
Natsume: (HmM? Sora ve Senpai hiç panik yapmıyor...)
Natsume: (AhH... AnlaşılDI. Demek hazırladıkları büyü buyDU.)
Sora: (Aynen öyle.)
Sora: (Sora, sıcak olduğunu ve yüzemediğini biliyor, Shisho~, ama lütfen yazdan nefret etme~ Sevmesen bile ikimiz, sihir kullanarak senin eğlenebileceğin bir şey ortaya çıkaracağız!)
Natsume: (HehE. Beni gerçekten hazırlıksız yakaladıLAR, değil Mİ...)
Natsume: (Aslında önceden Kanata abiye neden yüzemese de suyu bu kadar sevdiğini sormuşTUM...)
Natsume: (Bana "Okyanus bir göz alıcı bir mücevher kutusuna benzer, içindeki hazinelere bakmamak yazık olur." demişTİ.)
Natsume: (HakLI. Belki bu görüntüleri göremeyen insanlar öok şey kaçırıyorDUR...)
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
#ensemble stars#ensemble stars music#enstars#enstars music#natsume sakasaki#tsumugi aoba#sora harukawa
2 notes
·
View notes
Text
Camide Kur'an’a bastı: Başkan adayı gözaltında #shorts
Buğzediyorum 🫵🏻😡🔥
3 notes
·
View notes
Text
HATIRLAYIŞIN DİPSİZ KUYUSU
Tarih: 1 Mart 2023.
Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ını bitirdim bugün. Karşılıklı helal ettik haklarımızı birbirimize. Bitirdiğimde vedalaştığım diğer kitaplar gibi hüzünlü bir şekilde vedalaştık. Usulca ve incitmeden raftaki yerine koydum onu. Kitabın içi hatıralarla doluydu… Hatıraların içi arayışlarla… Arayışların içi kayboluşlarla… Kayboluşların içi hiçliklerle… Yaralarla, yalnızlıklarla… Proustvari uzun cümleler, postmodern anlatımlar, daldan dala, konudan konuya zıplayıp duran paragraflar, tarihi ve düşsel bir ziyafet sunuyor… Zor ve yorucu bir kitap… Ama bir o kadar da büyüleyiciydi. İnsanın başı dönüyor. Galip, Rüya ve Celal; kitabın sonunda üçü bir olup sözcüklerin ve anlamların uçurumuna atlıyorlar aynı anda. Sadece biri kurtuluyor, Galip. Aslında kurtulmuyor. Boynuna yılan gibi dolanıyor ıssızlığın kolyesi. Yüzlerinden dökülen anı parçacıklarını topluyorum yerden ve onları kanayan belleklere sargı bezi yapıyorum. Sonra kendime dönüyorum, kendime dönüyorum, kendim olamayan kendime. Tıpkı kitap boyunca yanıp yanıp sönen ve hiçbir yere varamayan “bir insanın kendi olabilmesinin mümkün olup olamayacağı” sorgusunun okunaksız kalması gibi. Bütün o okunaksızlığı bir tek şey ışıklandırıyor: Hatırlayış. İnsanın hayatındaki en görünür gerçekliktir hatırlayış. İnsanın kendi olup olamayacağı bilinmez ama hatırlayışın kaçınılmazlığındaki hüzün kesindir.
Oradayım Zeyno, hatırlayışın dipsiz kuyusunda. Hafızam hüzünlü yüzler ülkesi. Uçsuz bucaksız papatyalar vadisindeki kokuların ve polenlerin dansı. Şiir olmaya çalışan sarı bulutların gölgesi. Kuşlar, böcekler, ağaçların uğultusu, yaprakların hışırtısı. Çizgiler, atlar, yılanlar… Hareket halindeki her şeyin sesini duyuyorum. İstasyonların, terminallerin, otobüslerin ve trenlerin yaralarını duyuyorum. Otlara uzandım, toprağın kımıldanışını hissettim. Betonların çatlayışını. Camların kırılışını. Suların çığlığını. İç içe sokulup da birbiriyle konuşamayan dev binaların öfkesini.
Bütün o rafa kaldırdığım kitapların seslerini duyuyorum içimde. Etrafımda dolaşan düşünceler hem çılgın kanatlarla hem de ağır yüklerle dolu. Sana koşuyorum, üstümden fotoğraflar dökülüyor, ömrüm dökülüyor üstümden. Koşmak imgeleşiyor. Çünkü varmanın sanatı da benimle birlikte geliyor. Tam sana vardığımda işgal edilmiş bir kent oluyorsun. Islanmış bir kent… Çamur içinde kalıyorum. Çamur içinde kalıyorum. Sen bütün zamanların en güzel işgal edilmiş kentisin Zeyno. Turuncu ve mor caddelere sıkıştırılmış evler, nefes alamayan duvarlar, sevmeyi ve gülümsemeyi unutmuş insanlar doldurmuş bu kenti.
Seni almaya gelmiştim buradan Zeyno. Seni almaya hakkım vardı diplerde dolaştığımdan dolayı. Zulme karşı işçi direnişlerinde sınadım kendimi sana yakışabilmek için. Pankartlar taşıdım, “Kahrolsun faşizm” diye bağırdım. Güçlü imgeler biriktirdim kötülüğün fabrikasını havaya uçurmak için. Susmayanların tarafında yürüdüm, bazen tekmelerle, bazen resmi kurşunlarla, bazen de gözaltında onurlu bir gazeteci olarak öldürüldüm. Ben herkesin ölüsüyüm Zeyno. Herkesin kırılışıyım.
Seni yine bulamadım umutla çıktığım bir yolculuğun daha sonunda. İşgaller arasında geçtim, kaya gibi sertleşmiş mutsuzlukların içine girdim, kadınların ezildiği zamanlarda ağladım ve yalnızlıktan yapılan ücra adamların yüzlerinde konakladım. Gözbebeğimi riske atma pahasına milyonlarca kitabın içinde dolaştım, yine de bulamadım seni. Kim bilir hangi yüzyılda hasar almış bir gülümsemeyi onarıyorsundur şimdi. Yırtıklarını dikiyorsundur “insan” kavramının. Yıkıntılar arasında kalmış ülkelerin üzerine yıldız tozlarını serpiyorsundur. Sen bütün zamanların en güzel kaybedenisin Zeyno.
Bulamadım seni ve yine kurtulamadım üzerime yapışan bu külrengi duygudan. Sokak aralarına, köşe başlarına, kaldırımlara ipuçları ve kokular bırakarak ayrılıyorum. Yolun düşüp de rastlarsın diye. Kendime dönüyorum, kendim olmayı başarıp başaramadığımı bilmediğim, asla bilemeyeceğim kendime. Az sonra zamanını şaşırmış acemi bir kış mevsimi gelip geçecek buradan, onun kanatlarına takılıp gideceğim yeni bir roman yazmaya doğru. Adı “Buz Çölü” olan bir roman.
8 notes
·
View notes
Text
Tarihte Bugün 04 Haziran 1876 -
30 Mayıs 1876 Darbesi ile tahttan indirilen Osmanlı Padişahı Abdülaziz, gözaltında bulundurulduğu Feriye Sarayı'nda bilekleri kesilmiş olarak ölü bulundu.
6 notes
·
View notes
Text
...
cesaretim bir süredir gözaltında
ihzar müzekkeremi kendim yazdım
tehlikeli sayılmam artık.
kalbimin kalın kitabının arasında kuruttum
onu orada
beş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum.
kalbim!
...
DidemMadak
5 notes
·
View notes
Text
28 yıl önce gözaltında işkenceyle öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri #MetinGöktepe’yi saygıyla anıyorum.
Unutmadık, unutmayacağız!
132 notes
·
View notes
Text
Dört bir yandan gözaltında olan bir avuç denilecek kadar küçük bir kentte, Tunceli'de kayboldu Diyarbakırlı Gülistan. Annesi:
"Küçüğümdü, fidanımdı, yüreğimin gülüydü, sabah uykusundan uyandırmaya kıyamadığımdı, ilkokuldan sonra okumak için köyden gittiğinden beri hasret kaldığımdı…" diyor.
"Biz kızımızı devlete teslim ettik ve onun ölüsünü ya da dirisini bulmak devletin görevi." diye ekleyen Bedriye ve Halit Doku, bu taleplerini sosyal medyadan da dile getiriyorlar.
21 yaşındaki Tunceli Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Gülistan, 5 Ocak 2020'de kaybolmadan bir gün önce Rus asıllı eski erkek arkadaşı Zaynal Abakarov ile onun çalıştığı kafenin önünde tartıştı ve Doku'ya zor kullanıldı.
Daha sonra üniversiteye giden bir minibüse bindiği anlar mobese kameralarına takılan Gülistan'dan bir daha haber alınamadı. Yol güzergahında bulunan Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kameralarında yapılan incelemelere rağmen araçtan nerede indiği tespit edilemedi.
Bindiği minibüsün şoförü belirlenerek ifadeye çağrıldı. Sürücü, pazar günü olması dolayısıyla aracın üniversiteye girmediğini, dönüşte minibüsün boş döndüğünü ve Doku'nun nerede indiğini hatırlamadığını söyledi.
Ayrıca Abakarov'un üvey babası Engin Yücer'e ait ve polis tutanağında olaydan bir gün önce Gülistan'ın zorla bindirilmeye çalışıldığı belirtilen otomobilin, soruşturmanın açıldığı 7 Ocak'ta il dışına çıkarıldığı ve yaklaşık bir hafta sonra tekrar kente getirildiği ortaya çıktı.
Bilirkişi raporu ve HTS kayıtları Gülistan Doku ile ilgili sürdürülen soruşturma dosyasına eklendi. Bu raporlarda şüphelinin eylemi daha da net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Gülistan, 4 Ocak'ta part-time olarak iş yerinde çalışmaya başlıyor. O çalışması saat 16.00 ile 23.00 arası olması gerek. Saat 20.00 sırasında şüphelinin babası adına kayıtlı bir telefondan aranması üzerine patronundan izin alarak şüphelinin evine gidiyor, saat 21.00 sıralarında.
Saat 22.30 sıralarında da evlerinden çıktığına ilişkin görüntüler var. Bu görüntülerde Gülistan'ın hızlıca evi terk ettiği görülüyor, şüphelinin de hızlıca ardından araca binip Gülistan'ın arkasından gittiği görülüyor.
Ayrıca Asayiş Şube'de görevli üvey baba Engin Yücer, sosyal medya hesabından Gülistan'ın intihar ettiği iddiasına dair bir fotoğraf paylaştı ve bunun dosyada bulunduğunu belirtti. Ancak savcı, dosyada böyle bir bilginin olmadığını söyledi. Engin Yücer, 8 Ağustos 2020'de de Gülistan'ın ablasına sosyal medyadan hakaret etti. 22 Ocak 2021'de "kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve yaymak, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetmek ve bu suçu kamu görevlisi sıfatıyla yapmak gerekçesiyle" polislikten ihraç edildi.
Gülistan Doku'nun annesi Bedriye Doku ve ablası Aygül Doku, Tunceli Seyit Rıza Meydanı'nda oturma eylemine başladı. Anne ve kızı çevik kuvvet polisleri tarafından gözaltına alındı, ardından serbest bırakıldı. Gülistan'ın ailesi, çocuklarının bulunması için 2 Ocak 2022'de Tunceli Adliyesi önünde oturma eylemi başlattı. Aile, polis ekipleri tarafından engellendi. Kızlarının akıbetini sormak için 23 Şubat 2022'de Tunceli'den Ankara'ya gelen Doku ailesi, gözaltına alındı. Aile, ertesi gün Adalet Bakanlığı'na gitmek isterken polis tarafından yine engellendi. Doku ailesi oturma eylemleri düzenledi, siyasi parti temsilcileri ve partili cumhurbaşkanıyla görüştü. Binlerce kadın Gülistan için sokağa çıktı, milletvekilleri mecliste soru önergeleri verdi.
Gülistan'ın telefon sinyalinin en son alındığı yer de, Sarı Saltuk Viyadüğü'ydü. Bu bölgeyi gören ve yola uzaklığı nedeniyle net olmayan üç buçuk saatlik güvenlik kamerası görüntüsü, iyileştirilmesi için 28 Haziran 2022'de Ulusal Kriminal Büro'ya gönderildi. Ailenin bu görüntünün soruşturmanın yönünü değiştireceğine dair umudu vardı. Ancak gelinen aşamada hiçbir değişiklik olmadı.
Baraj gölünde arama yapan ekiplerce 187 gün süreyle su altı ve üstünde sürdürülen çalışmalardan da sonuç alınamadı.
Tunceli gibi özel güvenlik bölgesi olan bir kentte, her köşesi 24 saat kameralarla gözetlenen bir kentte bir kadının kaybolamayacağı, ancak bilinçli ve organize bir şekilde ortadan kaldırılabileceğine dair ciddi bir kanı oluştu.
Gülistan'ın kaybolmasının üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen "Gülistan Doku nerede?" sorusu hâlâ cevaplanamadı.
Birçok kentte birçok yurttaş, kadın, aktivist ve devrimci "'Gülistan Doku nerede?' diye sormaya devam edeceğiz." diyor.
1 note
·
View note
Text
Çöp konteynerine bebeğin bırakan anne gözaltında
Konya’da yeni doğmuş kız bebeğini çöp konteynerine bırakan anne, polis ekiplerince gözaltına alındı. Olay, merkez Meram ilçesi Kalfalar Mahallesi Etem Sokak’ta meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, sokak üzerinde oturan mahalle sakinleri çöp atmak için evlerinden çıktığında çöp konteyneri içerisinden bebek sesi duydu. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne gelen terk edilmiş bebek olduğu ihbarı üzerine olay…
0 notes
Photo
Ambulans Şoförüne Yumruk: Oğul Gözaltında! Olay, 19.30 sıralarında Türkiye’nin [Şehir/İlçe Adı] bölgesinde bulunan Hamidiye Mahallesi Kavak Sokak’ta gerçekleşti. Sağlık ekibi, bir kadını hastaneden alarak evine götürmek üz https://bursahabermedya.com/ambulans-soforune-yumruk-ogul-gozaltinda/ #BursaHaberleri #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
Text
Ünlü İsimler Gözaltında! Yasa Dışı Bahis Operasyonu İçin Düğmeye Basıldı https://www.sondakikam.com.tr/gundemden-haberler/unlu-isimler-gozaltinda-yasa-disi-bahis-operasyonu-icin-dugmeye-basildi/2723
0 notes