#en iyi kulüpler
Explore tagged Tumblr posts
Text
Karşıyaka Genel Menajeri Nihat Mala:Oyuncuların suçlanmaması gerek
Karşıyaka Genel Menajeri Nihat Mala:”Şirketlerden gelen bu protestolar, oyuncuların kulüplere bağlılığını zedelemez, sadece işin gereğidir. Protesto çeken, çekmeyen Karşıyaka formasını layıkıyla terleten oyuncularımız, bizim için dünyanın en iyi oyuncularıdır. Sporcularımızı da menajerlik şirketlerinin başlattığı rutin prosedürlerden dolayı suçlamamalıyız.” Dedi. Kerim Küçük.
0 notes
Text
Geçtiğimiz sene iyi okurlardan oluşan bir kitap kulübüne dahil oldum. Normalde böyle kulüplere çok katılma taraftarı değilim fakat tüm ekip iyi okurlardan oluşunca son derece keyifli oluyormuş. Bu ekiple beraber ilk kitabımız Franzen'in Özgürlük kitabı oldu. Bence başlangıç için müthiş bir kitaptı çünkü üzerine konuşacak çok fazla şey barındırıyordu ve hacmine göre çok hızlı okunan buna rağmen kalitesinden de ödün vermeyen bir kitaptı. Sonrasında bazı arkadaşların yoğunluğundan dolayı daha kolay bir kitap arıyorduk ki benden yeni çıkanlardan sonrasında önerdiğime pişman olduğum Kazkafanın Kitabı önerisi geldi. Bunu telafi edercesine ardından Lowry'nin Yanardağın Altında kitabını okuduk ki beni epey zorladı hatta toplantıya kitabı bitiremeden katıldım. Buna rağmen epey keyif aldım kitaptan. Lowry ile bir yaz arası verdik ve dönüşte Fyodor Sologub'tan Küçük Şeytan kitabı ile tekrar başladık. Çok yükseldiğimiz bir kitap olmamakla beraber kıymetli bir kitaptı. Sanırım çok yükselememizden dolayı olacak ki ardından iddialı bir kitaba geçtik: Nabakov'dan Ada Ya Da Arzu. Müthiş bir kitaptı fakat Nabokov bildiği tüm dilleri göstermeye, sevdiği tüm yazarları anmaya çalışınca biraz uğraştırdı. Nabakov'u da aşınca şu ana ulaşmış olduk.
Şu an benim için en özel yazarlardan birisinde seyahat ediyoruz: Yukio Mişima. Aslında ekibin çoğu Mişima külliyatına hakim fakat son bir yıl içerisinde üç adet yeni Mişima kitabı yayımlandı ve bu üç kitap üzerinden Mişima hakkında konuşmak üzere sözleştik. Ben ise üç yıl önce Bir Maskenin İtirafları ile Mişima macerama başlamış fakat o dönem kitaba pek giremediğim için Mişima'nın o büyük eebiyatına şahit olamamıştım. Aslında benim Mişima ile olan hikayem daha da öncesine dayanıyor. Tam olarak kaç yıl önce hatırlamıyorum fakat Tüyap'ta Can Yayınları standında çalışırken Mişima kitapları tam benim önümde yer alıyordu. Kapaklarına bayılmıştım ve özellikle Denizi Yitiren Denizci kitabı epey ilgimi çekmişti fakat nedense bir şekilde kitabı alıp okumaya yeltenmemiştim. O dönemki rezalet ekonomik durumumla bir alakası olabilir belki. O zaman ve sonra Mephisto'da çalışmaya başlayana kadar okumadım Mişima'yı fakat kitaplarını ilk gördüğüm ve incelediğim o dönemin hatırası beni asla bırakmadı yıllar boyunca. Bu hatıranın üzerine Mephisto'ya geldiğimde mevcut olan Uzak Doğu Edebiyatı masasındaki Mişimalar'ı görünce Bir Maskenin İtirafları kitabıyla başlamaya karar verdim. Onu seçtim çünkü Mişima kitapları çokça otobiyografik öğeler taşıyor ve Bir Maskenin İtirafları doğumunu hatırladığını söyleyen bir çocuğun hikayesi ile başlıyor. Yani aslında Bir Maskenin İtirafları ile Mişima'yı doğduğu andan itibaren okumaya başlıyoruz. Muhtemelen parça parça ve hızlı hızlı okumaya çalıştım kitabı ve o dönem kitapla ilgili pek bir şey kalmadı aklımda.
Bu tatsız başlangıca rağmen Mişima'ya olan sempatim asla bitmedi ve sonunda okuma kulübünde Mişima'yı seçtiğimiz anda bir aşka dönüşmeye başladı. Aslında bu ay çıkan Yaban Oynaşması ve Şölenden Sonra kitaplarını almayı ve okumayı düşünüyordum fakat önceki uzun macerama bakınca gene erteleme ihtimalimin de hiç düşük olmadığını söyleyebilirim. Bu sebeple kulüpte Mişima'nın seçilmesi çok isabet oldu. Bu seçim sonrası eve geldiğimde elimde olan Mişima kitaplarını incelemeye başladım ve bu inceleme sırasında Denizi Yitiren Denizci kitabına kaptırdım ben kendimi. Öylesine baktığım kitabı okumaya başladım ve sonrasında da bırakamadım. Kitabı bayılarak okudum, yetmedi gittim Storytel'de dinlemeye başladım. Elbette o da yetmedi ve art arda tüm Mişima kitaplarını okuma arzusuyla dolup taşmaya başladım. Nabakov'un o yorucu metninden sonra Mişima'nın sularında yüzmek beni zevkten dört köşe yapıyordu adeta. Bu zevki yarım bırakıp başka bir şeye geçmek istemedim ve hemen ardından tekrardan Bir Maskenin İtirafları'nı okumaya başladım. Şu an kitabın dörtte üçlük bölümünü geride bıraktım ve önceki okumamdan çok farklı bir deneyim yaşadım. Henüz bitirmemiş olsam da Denizi Yitiren Denizci mi daha iyi yoksa Bir Maskenin İtirafaları mı daha iyi diye düşünmeye başladım. Şimdilik planım Bereket Denizi dörtlemesi hariç tüm kitaplarını toplantıya kadar okumak. Bu sene çıkan Yaban Oynaşması, Şölenden Sonra ve Satılık Hayat kitapları ve okumuş olduğum Denizi Yitiren Denizci ile Bir Maskenin İtirafları dışında Altın Köşk Tapınağı, Dalgaların Sesi, Aşka Susamış, Yaz Ortasında Ölüm ve Yıldız kitapları var. Yani şu an için dörtleme dışında okuyacağım yedi Mişima kitabı var. Kitaplarının hiçbirisi çok kalın olmadığı ve kolay okunan kitaplar olduğu için hepsini okurum diye tahmin ediyorum. Evdeki hesap çarşıya uymacak gibi olursa da artık bir tanesini toplantı sonrasına atarım ve Bereket Denizi dörtlemesi ile birlikte yeni yıl kitaplarımdan olur o kalan kitap da. Şimdilik bu kadarla yetineceğim tüm bu kitapları okurken muhtemelen Mişima'dan bol bol bahsetmek isteyeceğim.
0 notes
Text
İstanbul Sanayi Odası Wellbees’e katıldı
https://pazaryerigundem.com/haber/191747/istanbul-sanayi-odasi-wellbeese-katildi/
İstanbul Sanayi Odası Wellbees’e katıldı
İstanbul Sanayi Odası (İSO), çalışanlarının mesleki ve kişisel hayatlarında bütünsel anlamda iyi olmalarına katkıda bulunmak için kurumsal esenlik çözümü Wellbees’ten hizmet almaya başladı.
İSTANBUL (İGFA) – Dünya genelinde 100’ü aşkın ülkede 250 binden fazla çalışana hizmet veren kurumsal esenlik çözümü Wellbees’in kullanıcıları arasına Türkiye’nin en büyük sanayi odası olan İstanbul Sanayi Odası (İSO) katıldı. Bu iş birliği ile birlikte İSO çalışanları; spor, sağlıklı beslenme ve psikoloji alanındaki uzmanlarla bire bir çevrim içi görüşmeler, etkinlikler, şirket içi veya global yarışmalar, içerikler, programlar, kulüpler, webinar’lardan yararlanabilecek.
Melis Abacıoğlu: “Esenlik hizmeti alan çalışanlar kendilerini daha değerli hissediyor”
Esenlik programlarının hem kurumlara hem de çalışanlara olumlu katkı sağladığını söyleyen Wellbees CEO’su Melis Abacıoğlu, “Günümüz dünyasının çoklu kriz ortamı sosyal hayatta olduğu gibi iş hayatında da stresi artırıyor. Gallup’un araştırmasına göre çalışanlar 15 sene öncesine kıyasla yüzde 40 daha stresli hissediyor. Esenlik deneyimi ise çalışanların kendilerini daha iyi hissetmelerine ve kuruma olan bağlılıklarının artmasına katkı sağlıyor. Wellbees olarak Türkiye genelinde yaptığımız araştırma da çalışanların yüzde 56’sının sadece esenlik programlarının varlığı sebebi ile daha iyi hissettiğini, yüzde 70’inin ise kendisine daha fazla değer verildiğini düşündüğünü gösteriyor. Öte yandan 250 bini aşkın kullanıcı datamızdan elde ettiğimiz verilere göre de esenlik deneyimi yaşayan çalışanların bağlılığı yüzde 10 artarken işten ayrılma oranları yüzde 50 düşüyor. Wellbees olarak, çalışanlarının her anlamda iyi hissetmesine katkı sunmak için aramıza katılan İSO’ya teşekkür ediyor, hoş geldiniz diyoruz. Kuvvetli yapay zeka algoritmamız ile günlük olarak yaptığımız ölçümler ile İSO çalışanlarının mutluluğunu, esenliğini, bağlılığını artıracak uygulamalar geliştireceğiz. Bu iş birliğinin başta İSO üyesi olmak üzere tüm şirketlere ve kurumlara da örnek olmasını diliyoruz” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
KÖTÜ HISSETTIGINDE OKU
1. Sınıf edition sjjsjs
18! Azra bir anın farkına var önce 18 sin. First step yetiskinlik için ilk adım ya da senin deyiminle yetiskinlerden izin almadan her merak ettigini deneyebilecek her yapmak istedigini yapabilecek bir çocuk olabilmek için. Yaşamak için çok güzel bir dönem. Yıl değil ömür!
İstanbul... bunu aciklamasak bile olur. Hani derler ya bazıları... kötü özelliklerini bilir ama batmaz insana aşkta. Bizim ilişkimiz de oyledir belki. 1+0 dairende jssjjs evet daire. Kira masrafimiz yok daha. İnan Zorunlu görev ya da uzmanlık yapan Azra nin gözü yaşlı suan sjsjsj. Her şey çok çok daha yeni başlıyor. Bütün o yeni günler hiçbirini daha yaşamadın. Tanismadin, aşık olmadın, sevmedin daha yaptığın işi, tutkunla işinin dengesini oturtmadin, daha dans etmedin, kısa film çekmedin. Daha milyonlarca insanı içeren bir ailen yok. Daha mütevaziyiz. Bin kişiyiz ama iyiyiz :)
Dersler daha bas edilebilir, insanlar evet acitabilir ama her acitmaya çalıştıklarında sen daha iyi koyacaksin araya elini. Daha kolay ve daha güçlü gelecek sana bütün o önlemlerin. Diyeceksin ki evet bunlar hep good damage larmis ve belki de biraz daha büyüdükçe sadece damage olduklarını hatırlayacaksın. Ailen daha genç şimdi bu yazıyı bir sonraki okuyusuna gore her zaman biraz daha genç olacaklar. Fırsatını kullan. Bol bol yüzlerine bak, paylaş ve kazı aklına. Seslerini, gülüşlerini, mimiklerini, sözlerini sadece onları da değil onlara eşlik eden çevreyi, kokuları, sesleri, kendini... her şeyin bir gün geçmişte kalacağını o yüzden o anın ne kadar değerli olduğunu unutma. Kötü şeyler bile özlenir, alisildiktan sonra.
Unutma biz seni çok seviyoruz. Sen kötü bir insan değilsin. Bunu en başından beri biliyoruz. Kafese kapatma kendini, birileri için değişme. Yalnız kalacaksın bile kendin olmayı bırakma. Bu sensin ve ben seni seviyorum. Azmini koru, hayat çok çok daha güzel, hiçbir şey için geç değil. Zamanını harcadığını düşünme! Şansımızı biz yaratırız. Gerekirse 60 imizda bile gezeriz dunyayi. 70 te evleniriz huzurevinde. 40 inda buluruz tutkumuzu. Sorun değil. Her şey olabilir olur da o zamanları göremem diyorsan bile sorun değil. Hemen hızlandırılmış plan jsjsjs. Topla valizleri şimdi gidiyoruz. Bir seyircisi olmayı reddediyorum salonun. Evet belki kulüpler, gruplar, ekipler paralı ancak hayat değil ve ben bu hayatın seyircisi değil baş kahramanı olmayı seçiyorum. İyisiyle kötüsüyle YASADIM DIYEBILMEK ICIN. Her şeyimle, her nefesimle YASADIM DIYEBILMEK ICIN.
Bu nedenle topla kendini. Seni seviyorum.
18lik Azra.
0 notes
Text
Girne Gece Kulüpleri
GİRNE GECE KULÜPLERİ Girne Gece Kulüpleri, Kuzey Kıbrıs'ın en popüler turistik bölgelerinden biri ve gece hayatıyla da ünlüdür. Girne'de birbirinden farklı ve eğlenceli gece kulüpleri bulunmaktadır. Bu gece kulüpleri, yerli halka ve içlerine kalıcı bir gece deneyimi sunmak, çeşitli için müzik türleri, atmosfer ve eğlence seçenekleri sunmaktadır.
Girne gece kulüpleri Eğlence
Çeşitli müzik tarzlarına hitap etmektedir. Pop, rock, elektronik müzik, Latin ritimleri ve yerel müzikler gibi farklı tarzlarda performanslar sergilenmektedir. İyi bir DJ takımı tarafından çalınan müziklerle gece kulüpleri, dans etmek ve eğlenmek isteyenler cezbeder. Müziğin yanı sıra, canlı performanslar da gece kulüplerinde sahneler görülür. Ünlü yerli ve yabancı içerik, konserler ve özel etkinliklerle Girne gece hayatını renklendirmektedir. Girne gece kulüpleri, geniş ve etkileyici bir atmosfere sahiptir. Modern dekorasyonlar, renkli ışıklar, şık barlar ve geniş dans pistleri gece kulüplerinin ortak özellikleridir. Kulüpler, elde ettiklerine enerjik ve canlı bir ortam sunar. Bazı kulüplerin terasları veya açık hava alanlarında da bulunur, bu da geceyi yıldızların altında dans ederek gezinmek isteyenler için ideal bir seçenektir.
Girne Gece Hayatı
Eğlence seçenekleri sınırsızdır. Dans etmek, sosyalleşmek, içki içmek ve keyifli bir gece geçirmek için birçok farklı alan bulunmaktadır. Bazı kulüplerde VIP alanlarında da mevcuttur, özel bir deneyim yaşamak isteyenler için ayrıcalıklı bir hizmet burada. Ayrıca gece kulüplerinde düzenlenen tematik geceler, kostüm partileri ve özel etkinlikler de popülerdir. Bu etkinlikleri, elde ettiklerine göre farklı bir deneyim yaşarlar ve hatıralar biriktirmelerini sağlar. Girne gece kulüpleri, genellikle hafta sonları en yoğun olduğu zamanlar en hareketli ve canlıdır. Yerli ve yabancı yurttaşların yanı sıra, ünlü DJ'lerin ve sanatçıların performanslarını izlemek için gelen insanlar da gece kulüplerini doldurur. Gençlerin ve genç ruhlu insanların tercih ettiği bu kulüpler, enerjik ve dinamik bir atmosfer Girne, Kuzey Kıbrıs'ın eğlence ve gece hayatı açısından önemli bir merkezidir. Ancak, bilgilerim 2021'in sonuna kadar sınırları olduğu için güncel kabare kulüpleri hakkında ayrıntılı bilgi veremem. Kabare kulüpleri genellikle canlı performanslar, dans, müzik ve komedi gibi sanatsal unsurların bir araya geldiği eğlenceli mekanlardır. Kabare gösterileri, son bir şekilde seyircilerle etkileşim sağlayan ve genellikle sahne sanatçılarının yer aldığı dinamik performanslardır. Girne'deki kabare kulüpleri, şık ve atmosferik bir ortama sahiptir. Bu kulüplerde, profesyonel şarkıcılar, dansçılar, komedyenler ve gösteri sanatçıları sahne alır. Kabare gösterileri, genellikle canlı müzik, dans numaralarından oluşur. Şaşırtıcı kostümler ve benzersiz sahne performanslarıyla zenginleştirilir. Seyirciler, enerjik atmosferin ve eğlenceli gösterilerin keyfini ortaya çıkarır. Girne Geceleri - Muhteşem Gösteri Ve Gece Kulüpleri Kabare kulüpleri genellikle haftasonu daha yoğun olur Ve önceden rezervasyon yapılması gerekebilir. Bu kulüplerdeki gösteriler, genellikle belirli bir tema etrafında düzenlenebilir. Çeşitli sanat disiplinlerini bir araya getiren karma bir program sunabilir. Ayrıca, bazı kabare kulüpleri, yerel yeteneklere de sahne yerel sanatçılarını kullanır. Kuzey Kıbrıs'ta hizmet veren kabare kulüpleri ,zaman içinde bulundukları veya yeni mekanlar açılabilir. Bu nedenle, Girne'deki güncel kabare kulüpleri hakkında bilgi almak için yerel rehberler, turistik kaynaklar veya yerel sakinlerden yardım tavsiye edilmektedir. Read the full article
0 notes
Text
Girne Gece Hayatını Keşfetmek : Profesyonel Bir Rehber
Girne, Kıbrıs’ın en popüler turistik bölgelerinden biridir ve gece hayatıyla da ünlüdür. Eğer Girne gece hayatını keşfetmek istiyorsanız, profesyonel bir rehber size yardımcı olabilir. Girne gece hayatının merkezinde bulunan gece kulüpleri, eğlence dolu bir deneyim sunar. Dans etmek, müzik dinlemek ve unutulmaz anlar yaşamak için bu kulüpler idealdir. Profesyonel bir rehber, sizin için en iyi mekanları seçecek ve sizi kalabalıkla uğraşmadan içeri girmenizi sağlayacaktır.
Gezilecek yerler konusunda da rehberiniz size yardımcı olabilir.
Girne’nin tarihi ve kültürel mirasını keşfetmek isterseniz, rehberiniz sizi en önemli noktalara götürerek bilgi verirken keyifli bir tur deneyimi yaşamanızı sağlayacaktır. Girne’ye havaalanından ulaşım konusunda da profesyonel hizmetler sunulmaktadır. Rehberiniz size uygun bir havaalanı transferi düzenleyebilir ve seyahatinizin başından itibaren rahatlıkla hareket etmenizi sağlar. Tatilinizi lüks hizmetlerle daha da özel kılabilirsiniz. Araç kiralama, villa kiralama veya yat kiralama gibi seçeneklerle konforlu bir tatil deneyimi yaşayabilirsiniz. Profesyonel bir rehber size bu konularda yardımcı olacak ve ihtiyaçlarınıza en uygun seçenekleri sunacaktır. Girne gece hayatını keşfetmek için profesyonel bir rehberle çalışmanız, unutulmaz bir deneyim yaşamanızı sağlayacaktır. Rehberinizin bilgisi ve tecrübesi sayesinde, Girne’nin sunduğu eğlence dolu dünyanın tadını çıkarabilirsiniz. — Girne gece hayatını keşfetmek için profesyonel bir rehber, size unutulmaz bir deneyim sunabilir. Girne, Kıbrıs’ın en popüler turistik bölgelerinden biridir ve gece hayatı da oldukça canlıdır. Bu nedenle, doğru bilgi ve rehberlikle bu deneyimi en iyi şekilde yaşayabilirsiniz. Girne’deki gece kulüpleri, eğlence severler için çeşitli seçenekler sunar. Canlı müzikten DJ performanslarına kadar farklı tarzlarda müziklerin tadını çıkarabilirsiniz. Aynı zamanda Girne’nin tarihi dokusunu yansıtan mekanlar da bulunur.
Gezilecek yerler
Girne’nin tarihi ve kültürel zenginlikleri sizi büyüleyecektir. Özellikle Girne Kalesi ve St. Hilarion Şatosu gibi tarihi yapıları ziyaret etmek çok keyifli olacaktır. Havaalanı transfer hizmetleri de önemli bir konudur. Profesyonel bir rehber size havaalanından otele veya istediğiniz diğer noktalara rahatlıkla ulaşmanızda yardımcı olabilir. Ayrıca lüks hizmetler de Girne’de önemli bir yer tutar. Araç kiralama ile şehri kolayca keşfedebilir veya villa ve yat kiralama seçenekleriyle tatilinizi daha da keyifli hale getirebilirsiniz. Profesyonel bir rehber, Girne gece hayatını keşfetmek için ihtiyaç duyduğunuz tüm bilgileri sağlayabilir ve size unutulmaz bir deneyim sunmak için her konuda yardımcı olabilir. — Girne, Kuzey Kıbrıs’ın turistik ve eğlence dolu bir şehri olarak bilinir. Girne’de gece hayatını keşfetmek isteyenler için birçok seçenek bulunmaktadır. Şehirdeki gece kulüpleri ve barlar, zengin müzik çeşitliliği ve enerjik atmosferleriyle dikkat çekmektedir. Girne’de gezebileceğiniz yerler arasında tarihi Kaleiçi bölgesi, liman bölgesindeki restoranlar ve kafeler, casino ve oteller gibi eğlence mekanları da yer almaktadır. Gezginlere unutulmaz bir deneyim sunmak için çeşitli aktivite seçenekleri sunulmaktadır. Girne gezisine havaalanından konforlu bir şekilde ulaşım sağlamak isteyenler için havaalanı transfer hizmetleri sunulmaktadır. Bu hizmetler sayesinde misafirler, stresli bir yolculuk yaşamadan şehre kolaylıkla ulaşabilirler.
Ayrıca Girne’de lüks hizmetlere de erişim imkanı bulunmaktadır.
Araç kiralama seçeneği ile şehri özgürce keşfedebilir veya tatiliniz boyunca konaklama ihtiyacınızı karşılamak için villa veya yat kiralayabilirsiniz. Bu seçenekler sizin konforunuz ve keyfiniz için tasarlanmıştır. Girne gece hayatını keşfetmek isteyenler için profesyonel bir rehberin yanı sıra bu hizmetlerden yararlanmak oldukça önemlidir. Profesyonel bir rehber, size en iyi mekanları, etkinlikleri ve deneyimleri sunarak unutulmaz bir gece yaşamanızı sağlar. Girne’nin gece hayatını keşfetmek isteyenler için sunduğu bu çeşitli seçenekler, her zevke hitap eder ve unutulmaz anılarla dolu bir deneyim sunar. Read the full article
0 notes
Text
KAYZER ve IMPARATOR
Kayzer Franz – imparator Terim
“Franz Beckenbauer koyu sağcı Franz-Josef Strauss’la yakın ahbaptı. Fatih Terim, 1996’daki Susurluk 'kazasından' sonra 'derin devlet' imgesinin timsaline dönüşen Mehmet Ağar’la dosttur. 2000 yılında Galatasaray’ın şampiyonluk kadrosunun resmî hatıra fotoğrafına Ağar'ı sokacak kadar yakın bir dostluk...”
Franz Beckenbauer (solda), Fatih Terim (sağda).
TANIL BORA 20 Ocak 2024
Franz Beckenbauer, modern futbol tarihinin kuşkusuz en büyüklerinden biri, önceki hafta öldü. Alt yaş gruplarından başlayarak 32 yıl, profesyonel düzeyde 20 yıla yakın futbol oynamıştı. Bunun 21 yılı, Bayern Münih’te... 4 Almanya lig şampiyonluğu, 3 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası, bir Kupa Galipleri Kupası şampiyonluğu; Almanya ulusal takımıyla bir dünya (1974), bir Avrupa (1972) şampiyonluğu kazandı. Teknik direktörlük yaparken Almanya ulusal takımıyla 1990 Dünya Kupası’nı kaldırarak hem futbolcu hem hoca olarak dünya kupası kazanan üç kişiden biri oldu. Hocalık kariyerinde Bayern Münih’le bir lig, bir UEFA Kupası şampiyonluğu da var.
Libero
Futbola forvet olarak başlamıştı aslında; 19 yaşında savunmaya devşirildi, 5 numara oldu. Savunma oyununda bir devrim yaptığını söyleyebiliriz. Ona gelene kadar, savunmanın ortasında serbest oynayan liberodan beklenen görev, adam adama savunma yapan mevkidaşlarından seken rakipleri ve topları karşılamaktı. Nitekim bu eski usul libero kavramının eşanlamlısı “süpürücü” idi. Franz Beckenbauer liberoluk mesleğine geriden oyun kurma vasfını ve ruhsatını kazandırdı. The Guardian bu pozisyonu bizzat onun icat ettiği kanısında. Topu sürerek ileri çıkıyor, hücum başlatıyordu. Dijital bir dakiklikle kullandığı ayak dışıyla isabetli uzun paslar atıyordu.
Evet, gerçekten zarif bir oyuncuydu. Topu yordamlaması balet gibiydi. Baston yutmuş gibi dimdik, ufukta bir yerlere bakarak top sürüşü fenomenaldir. Robotik “Alman futbolcu” imgesini değiştirdi. Avusturya’nın Kurier gazetesi, “Almanlara rahatlığı öğretti” diye yazıyor ardından. 1974’te Stern dergisinde oyun stilini şöyle tasvir etmişler: “Serin, gevşek, disiplinsiz, ironik – hatta kendine karşı ironik... Biraz alayişli, kendi keyfine göre, bir taktiğe falan fazla tabi olmadan, spontaneliğe geniş yer ayırarak oynuyor.”
Futbol tarihinin baş baletlerinden Johann Cruyff 2016’da Beckenbauer’i, “futbolun kafayla oynanan ve bu arada ayakların da kullanıldığı bir oyun olduğunu” kanıtlayan bir adam olmakla taltif etmişti. (1974 Dünya Kupası finalinde kaptanı olduğu Hollanda’nın finalde yenildiği Almanya’nın kaptanı hakkında söylüyordu bunları.) Aynı zamanda ‘pragmatik’ti Cruyff’a göre Beckenbauer: Topla çıkmayı bildiği gibi, o topu tribüne vuracağı ânı da iyi bilirdi.
Kayzer
Bir futbol oligarkı
Almanya’nın kıdemli spor araştırmacı-yazarlarından Dietrich Schulze-Marmeling, 1997’de yayımlanan Bayern Münih monografisinde, Beckenbauer’in Almanya’nın “yüksek sosyeteye” dahil olan ilk futbolcusu olduğunu yazar.
Henüz 1970’lerde “rical”le, iş insanlarıyla, siyasetçilerle oturup kalkmaya başlamıştı. Özellikle Bavyera’nın koyu milliyetçi-muhafazakâr (“hatta” faşizan) siyasetçisi Franz-Josef Strauss’la iyi ahbaptı.
Emeklilik öncesi son istasyonunda, 1977’de “operet lig” denen ABD liginde New Yok Cosmos şöhretler karmasında forma giyerek gösteri endüstrisine uyumlanma kabiliyetini göstermişti. Cosmos’taki takım arkadaşı Pelé gibi, reklam figürü olarak çok “iş” yaptığı gibi; lobicilik-yöneticilik işlerinde ondan da ileri gitti. 1990’lardan itibaren kariyeri, literatürde “spor siyasetçisi” olarak tanımlanıyor.
1994-2009 Bayern Münih başkanı olarak kulübün Almanya futbol ekotopunun her şeyi yiyen canavarına dönüşmesine ve dünya büyükleri arasına terfi etmesine kilit katkıda bulundu. 1998-2010 arasında Almanya Futbol Federasyonu Başkan Yardımcısı, 2007-2011 arasında FIFA İcra Komitesi üyesiydi. Pelé’den de destek alarak FIFA başkanlığına oynadı.
O aralar çok iyi bir FIFA başkanı veya çok iyi bir spor bakanı olabileceği konuşulurken, Süddeutsche Zeitung şöyle alay etmişti: “Evet, harika bir FIFA başkanı olabileceği gibi, harika bir Papa da olabilir, Greenpeace başkanı da olabilir, Dalay Lama’nın halefi de olabilir, BM genel sekreteri de olabilir, Çin kayzeri de olabilir.” Ne demişti Cruyff? Kayzer müthiş pragmatikti.
2016 Eylülü’nde, federasyonun 2006 Dünya Kupası Organizasyon Komitesi’nde fahri olarak görev yaptığını açıklamasına karşılık, 5,5 milyon Euro para aldığı ortaya çıktı. Bildirimde bulunulmadığı için vergilendirmede de gecikilmişti, ahiren vergi ödemesi icap etti. 2010 Dünya Kupası organizasyonuyla ilgili de FIFA’dan yine usulsüz, “açıktan”, iki ortağıyla beraber 1,7 milyon Euro aldığı, paranın Cebelitarık’ta bir hesaba yatırıldığı ortaya çıktı. 2008-2011 arasında FIFA’dan ayrıca kayıt dışı 5,4 milyon İsviçre Frangı almış, ortaklarından Fedor Radmann parayı aktarırken yarısını kendisine ayırmıştı. Bu da İsviçre’de bir para aklama davasına konu oldu.
İlk olarak bu vaka, ‘biraz’ itibar kaybına uğramasına yol açtı. Yoksa her kusuru ‘yakışıyor haspaya’ faslından hoş görülmüştü. Koyu Katolik Bavyera’da üç defa evlenip üstelik birisinden evlilik dışı çocuk yapması, vergi usulsüzlükleri falan hep idare edilmişti. 2006 skandalı, üzerindeki yıldız tozlarını yele verdi hafiften.
Franz Beckenbauer dünya futbol oligarşisinin bir mensubu olarak namını son olarak 2022 Dünya Kupası[1] öncesinde, köle emeği diye tanımlanabilecek sömürü koşullarıyla ilgili tepkiler üzerine söylediği şu sözlerle taçlandırmıştı:
“Katar’da bunca zaman tek bir köle bile görmedim. Herkes serbestçe dolaşıyor. Ne zincire vurulmuş birisini gördüm, ne de köle başlığı takan birini... Bu haberleri nereden çıkarıyorlar, bilmiyorum.”
Bertolt Brecht’in ünlü sözü var ya: Bir banka kurmak yanında, banka soymak nedir ki! Avusturya’nın futbol dergisi Ballesterer’in Aralık sayısında bu sözü şöyle uyarladılar: Bir futbol kulübü yönetmek yanında, banka sahibi olmak nedir ki...! Kulüpçülerden öte, global futbol endüstrisinin yöneticileri için, futbol oligarşisi için söyleyebiliriz bunu...
“Türk Beckenbauer” kim ola?
‘70’lerde, ‘80’lerde popüler futbol kamuoyu, dünya şöhreti futbolcuların yerli muadillerini bulup buluşturmaya meraklıydı. Maradona Sadık, Scifo Mehmet... “Türk Beckenbauer’i” payesini Beşiktaşlı Gökhan Keskin’e, Galatasaraylı Erhan Önal’a, Karagümrüklü/Fenerbahçeli Abdülkerim Durmaz’a yakıştıranlar olmuştu. Sonraki kuşakta, Oğuz Çetin’e de Beckenbauer’lik atfedildi. Geçenlerde bir TRT spikeri, Galatasaraylı Abdülkerim Bardakçı’ya bu unvanı bahşetti.
2018 Ekimi’nde, bir Galatasaray-Schalke maçı öncesinde, iki takımda da forma giymiş olan Rüdiger Abramczik; 1984/85’te Galatasaray’da birlikte oynadığı Fatih Terim hakkında “Bizim Beckenbauer’imizdi” demişti. Bundan bir buçuk yıl kadar sonra, 2020 Temmuz başında eski Galatasaray yöneticisi Semih Haznedaroğlu’nun benzetmesi daha derindi. O, Fatih Terim’in “Galatasaray’ın Beckenbauer’i olabileceğini” söylerken, Beckenbauer’inki gibi bir futbolculuk-teknik direktörlük-başkanlık üçlemesini kastediyordu: “Beckenbauer çok iyi bir futbolcuydu. Futbolu çok iyi bilen bir futbol adamı. Bayern Münih’e de başkanlık etti. Fatih Terim de aynı şekilde olabilir.”[2]
Sadece oyunculuğuyla değil, asıl futbol oligarklığı bakımından Beckenbauer’le benzerliği aranacak portre, elbette Fatih Terim’dir. Son zamanlarda “adından çok söz ettiren” Terim’e, özellikle 2022 Eylül ortasında yayına giren Netflix belgeseline dönerek bu gözle bir bakalım.
‘Sementha’ Fatih
1970’lerin ikinci yarısında spektaküler bir spesiyalitesi vardı: İki üç maçta bir, uçarak kafayla veya rövaşatayla çizgiden top çıkarırdı. Bu mucizelerinden ötürü, dönemin popüler TV dizisi Tatlı Cadı’ya atıfla ona “Sementha Fatih” lakabı takılmıştı. Beckenbauer’in futbolculuğunda kuşandığı Kayzerliğe denk gelen İmparator lakabını, 2000 yılında teknik direktör olarak UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra edinecek.
Futbolculuğunda Fatih Terim, Beckenbauer’in yerlisi denebilecek başarılar elde edemedi. Kariyeri Galatasaray’ın 14 yıl süren şampiyonluksuzluk dönemine denk gelir. Sadece üç Türkiye Kupası vardır bu dönemde. Hatta taraftarlar arasında onu “uğursuz” sayanlar vardı. Parlak futbolculuğunu büyük ödüllerle taçlandıramamış olması, teknik direktörlüğe geçerken hırsını bilemiş olmalı.
Asabiyet zekâsı
Hırs bahsi önemli. Hırstan öte, asabiyet. Dolmabahçe’de defalarca canlı izlediğim Fatih’in “enerjisi” Beckenbauer’e hiç benzemezdi. Sadece sarı değil, kırmızı kartları bile iki haneli rakamları tutabilir. Kırmızı kartı beklemeden sahadan çekip gittiği “müdahaleleri” olmuştur. “Oyun harici” şiddet dahil.
Netflix’teki belgeselde kendi hırsının poetikasını yapar Fatih Terim: “Bir ayağı sakat bir adamın oğluyum. Kabullenemeyen bir adamın oğluyum.” Hayatta kalma, meydan okuma, kendini ispat stratejisi olarak hırs... “Hırçın” denmesine de itiraz etmeyeceğini söylüyor; “Yetiştiğim yerden aldığım terbiye…” diyor. Bağış Erten, Zidane hakkında söylenen meşhur kıssayı hatırlıyordu ya Fatih Terim söz konusu olunca: “Zidane’ın çıktığı köyden Zidane çıkar, ama onun içinden o köyü çıkaramazsınız.”[4] Severek çoğaltılan Adanalı imgesi…
Futbolculuğundan itibaren asabiyet estetiği Fatih Terim’in karizmasının bir parçası oldu. Akli zekânın (IQ) yanı sıra nasıl “duygusal zekâdan” (EQ) bahsediliyorsa, belki Fatih Terim için “asap/sinir zekâsı” kavramını icat etmeli. Gerilim idaresi, racon töresinden de beslenerek, Terim için her zaman temel önemde bir taktik araç oldu. Bünye içi rekabetler, özellikle de kendi patronluğunu/liderliğini kısan otoritelere karşı cephe açmak onun için hırs ve enerji kaynağıydı. Tehditkâr tebessümlerle, zehirli imalarla sinir harbi yürütmek, ona ve “takımına” adrenalin yükledi.
Beckenbauer’in Almanlara rahatlığı öğrettiğini söylüyorlar ya… Fatih Terim Türklere gerginliği öğretmiş değildir elbette; fakat onları gerginliğin zevkine vardırdı. Gerginliğe itibar kazandırdı.
Mehmet Demirkol ta 2008’de, Terim’in o asabi jest ve mimiklerinin muhatabının oyuncular değil, bütün toplumda “delice bir hırsa tapanlar” olduğunu yazmıştı.[5] Hem dövüp hem sevecek “Baba” otoritesinin âşıkları, kaderlerini bir karizmaya emanet etmeyi özleyenler, kurtarıcı kahraman bekleyenler, masaya yumruk vurmanın tutkunları, Terim’in şahsında aradıkları ışığı gördüler. Necati Kola’nın 2001’de Zaman Kitap’tan çıkan kitabına koyduğu başlıkla Terimizm diye bir şey varsa, bu olsa gerek.
“Yeni nesil belgesel”
Ara ara zikrettik, şu belgesele odaklanalım biraz. Yakınlarda gazeteduvar’da Anıl Ergin, “yeni nesil belgeselcilik” örnekleri arasında saydı Netflix’in Fatih Terim belgeselini.[6] Kastedilen, belgesel-olmayan-belgesellerdir; tanıtım ve güzelleme yapımları... Belgesel ilk yayımlandığında birçokları bunu tespit etmişlerdi. Mehmet Demirkol, Sokrates YouTube kanalında bu yapımın bir belgesel değil, Terim’in sevenlerine bir “mektup” olduğunu söylemişti. Eski Galatasaray yöneticisi sıfatı da taşıyan Fatih Altaylı belgeselin “şişirme” olduğu kanısındaydı. Gazeteduvar’da Şenay Aydemir ve Suat Başar Çağlan haksız denemeyecek sert eleştiriler kaleme almışlardı.[7] Yakın zamanların mahir futbol yazarlarından Çağlan, belgeseli Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid gibi “alaturka dramalarla” aynı kategoriye koyuyor, izleyiciye verilen mesajı “Fatih Terim’in başarılarının biricik sebebinin onun Fatih Terim olması ve başka kimsenin Fatih Terim olmaması” diye özetliyordu.
Suat Başar Çağlan, belgesele “öven yabancı sosu” döküldüğüne değinmişti bir de yazısında. Özellikle Fiorentina ve Milan’ı çalıştırdığı dönemden, İtalyan ahbaplarının methiyeleri gırla gider. AndreaPirlo’nun Türkçeye Düşünüyorum, Öyleyse Oynarım diye çevrilen kitabında, Terim’in “taktik” namına tahtayı karman çorman karalayışının epey alaycı aktarımı mesela, yoktur. “Yabancı” gözü deyince...Fatih Terim belgeseli 11 Freunde dergisinin Nisan 2023 sayısına da konu oldu. Jens Kirschnek “Yarı doğru bile değil” yorumunu yaparken, özellikle Hakan Şükür ve Arif Erdem’in “görünmemesi” için maç sahnelerine bol bol penaltı golü doluşturulduğuna dikkat çekti. Netflix’in böyle bir “sözde belgesele” adını vermesi “utanç verici” idi ona bakılırsa.
Tabii en mühim eksik, birçoklarının dikkat çekmiş olduğu üzere, 2006 Dünya Kupası elemelerindeki meş’um İsviçre maçıdır.
16 Kasım 2005’te oynanan maç başından itibaren bir şiddet ve celal atmosferinde oynanmış, Türkiye’nin elendiğini ilan eden düdüğün ardından ulusal takım oyuncuları bir linç güruhuna dönüşerek rakiplerine saldırmışlardı. Türkiye’nin 6 maç seyircisiz oynama cezası aldığı bu maçta teknik direktör Terim’in “futbol dışı” “hücum!” işareti verdiği izlenimini uyandıran görüntüler izlemiştik. Belgeselde bu maçtan bahsedilmemesindeki kusur, 2008 Avrupa Şampiyonası elemelerindeki İsviçre maçının “rövanş” olduğu söylenirken neyin rövanşı olduğunun hiç belirtilmemesiyle daha da ağırlaşır. 2005’deki vak’a, adeta meşrulaşır böylece.
Bu “biz-yabancılar” söylemini düşününce, 2000’deki Galatasaray-Leeds United maçı öncesinde İstanbul’da bıçaklanarak öldürülen Leeds’in iki taraftarı hakkında Terim’in belgeselde “Keşke o iki taraftar ölmeyeydi de, biz o maçı kazanmayaydık” demesi elbette insana iyi geliyor. Beri yandan bu maçın rövanşında kendisine –kuşkusuz bu iki ölümün hıncıyla– küfürlü tezahürat yapan taraftarlara “karşılığını verdiğini”, “görüşeceğiz” işareti yaptığını aktarmaktan da geri durmuyor. Sahici bir yas bilinciyle pek bağdaşmıyor, değil mi? Bir teessür beyanıyla her şeyi temize çekip mutlak haklı ve üstün mevkiine geçme kolaylığını da elbette Fatih Terim öğretmedi “bu millete” – fakat bu ebed-müddet haklılık ideolojisinin güçlü bir temsilcisidir.
“Güç istenci”
Franz Beckenbauer koyu sağcı Franz-Josef Strauss’la yakın ahbaptı. Fatih Terim, 1996’daki Susurluk “kazasından” sonra “derin devlet” imgesinin timsaline dönüşen Mehmet Ağar’la dosttur. 2000 yılında Galatasaray’ın şampiyonluk kadrosunun resmî hatıra fotoğrafına Ağar'ı sokacak kadar yakın bir dostluk... Yine birçoklarının dikkat çektiği üzere, Netflix belgeselinde hiç bahsi geçmeyen konulardan biri de bu. Biliyorsunuz, bu yakınlığın “skora dönük” katkıları olduğu iddiaları da –başta Hıncal Uluç tarafından– dile getirilmişti zamanında. Zengin malzeme içeren kitabında Ahmet Çakır, Terim’in fanilere sevimsiz görünen başka yönleri gibi bu ilişkiyi de, kısmen “samimiyet”le, kısmen “bu işlerin” icaplarıyla açıklamıştı.[9]
“İmparator”un –her türlüsünden– güce hep “aç” olduğunu herhalde kimse inkâr edemez. “İmparator” lakabını memnuniyetle bağrına basmasından da belli. Netflix belgeselinin yansıttığı, yeterince dikkat çekmediğini düşündüğüm “güç istenci” sinyali, Galatasaray başkanlığı iddiası idi. Belgesel “sıranın” oraya geldiği havadisiyle bitiyordu. Banu Yelkovan “Onu başkan olarak görmek isteyen büyük bir kitle var” diyor; “Baba, dede, imparator… derken sıranın nereye geldiği açık…” işareti veriliyordu. Eski kulüp yöneticisi, “Fatih Terim, Galatasaray’ın Beckenbauer’i olabilir” derken bunu kastetmemiş miydi? Beckenbauer’lik Galatasaray başkanlığıyla kemale erecekti.
Zamanımızın “süper yıldız”-teknik direktör tipolojisine uygun bir perspektifti bu. Bu tipoloji, taktisyen, idareci, lider, girişimci, halkla ilişkilerci, imaj yaratıcısı, stil ikonu, hepsi birdendir. Futbolun endüstrileşmesinin veçhelerinden biri. Beckenbauer gibi “Başkan” olmak ise bir adım ötesidir. Futbol oligarşisine intisap adımı... Terim anlaşılan bu adıma yeltenmişti. Okan Buruk’un başarısı buna engel oldu; en azından erteletti, kim bilir...
Derken şu “Fatih Terim Fonu” denen şey çıktı. Eh, akçalı problemler de Beckenbauer’liğin rüknündendir. Mesele hâlâ yarı-karanlıkta veya tercihinize göre yarı-aydınlıkta. Gazeteduvar'daki derli toplu bir panoramik özete pas verip çekilelim: "10 Soruda Fatih Terim Fonu".
“Yumuşak güç”
Bu işte bir “yumuşak güç” siyasetinin de payı yok mu? Fatih Terim’in Milan’a transferinde de, Abdullah Öcalan’ın İtalya’ya sığındığı dönemde gerilen İtalya-Türkiye ilişkilerini normalleştirme misyonu rol oynamıştı.[11] Şimdi de Ergin Ataman’ın ardından Fatih Terim’in Panathinaikos’a gidişinde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yumuşama için bir cep açma taktiğinin izini arayabiliriz.
Kayzer Franz’a da 2022 Nisanı’nda Almanya’nın resmî “futbol elçisi” unvanı bahşedilmemiş miydi? Ha, 2012’de Rusya Gaz Üreticileri Birliği’nin “uluslararası büyükelçisi” olarak atanmıştı bir de...
Banka kurma, fon açtırmak nedir ki...
NOTLAR:
[1] Bkz. Tanıl Bora, “Yan Gözle Katar 2022”, K24
[2] Emrah Karalinç’in haberi: “Fatih terim Galatasaray’ın Beckenbauer’i Olabilir”, Ajansspor
[3] Vecdi Çıracıoğlu, Gladyatör, İletişim Yayınları, s. 251, 292-293.
[4] Bağış Erten, “Fatih Terim’i Sevmiyorsanız Bile İzleniyor”, Gazete Oksijen
[5] Mehmet Demirkol, “Ayırt Ediyorum”, Milliyet Spor, 23 Haziran 2008
[6] “Robbie Williams’tan Fatih Terim’e Yeni Nesil Belgeselcilik”, Gazeteduvar
[7] Şenay Aydemir, “Oyunu Yine Fatih Terim Kuruyor!”, Gazeteduvar
Suat Başar Çağlan, “’Terim’ ya da Tarihi Yeniden Yazmak”, Gazeteduvar
[8] Tanıl Bora, “Alman Altyapısının Asalağı Olmak”, Aljazeera
[9] Ahmet Çakar, O Bir İmparator, Altın Kitaplar, 2000, 253 s.
[10] “Yunan basınından, ‘Fatih Terim'in imzasında Acun Ilıcalı büyük rol aldı’ iddiası”, T24
[11] “Apo Yıktı, Terim Onardı”, Hürriyet
Bugün bir Yılmaz Özdil de –korkunç-müstehcen “Two size” manşetinin müellifidir– söylüyor bunu. Yunanistan bağlantısı için de söylüyor.
0 notes
Text
KAYZER ve IMPARATOR
Kayzer Franz – imparator Terim
“Franz Beckenbauer koyu sağcı Franz-Josef Strauss’la yakın ahbaptı. Fatih Terim, 1996’daki Susurluk 'kazasından' sonra 'derin devlet' imgesinin timsaline dönüşen Mehmet Ağar’la dosttur. 2000 yılında Galatasaray’ın şampiyonluk kadrosunun resmî hatıra fotoğrafına Ağar'ı sokacak kadar yakın bir dostluk...”
Franz Beckenbauer (solda), Fatih Terim (sağda).
TANIL BORA 20 Ocak 2024
Franz Beckenbauer, modern futbol tarihinin kuşkusuz en büyüklerinden biri, önceki hafta öldü. Alt yaş gruplarından başlayarak 32 yıl, profesyonel düzeyde 20 yıla yakın futbol oynamıştı. Bunun 21 yılı, Bayern Münih’te... 4 Almanya lig şampiyonluğu, 3 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası, bir Kupa Galipleri Kupası şampiyonluğu; Almanya ulusal takımıyla bir dünya (1974), bir Avrupa (1972) şampiyonluğu kazandı. Teknik direktörlük yaparken Almanya ulusal takımıyla 1990 Dünya Kupası’nı kaldırarak hem futbolcu hem hoca olarak dünya kupası kazanan üç kişiden biri oldu. Hocalık kariyerinde Bayern Münih’le bir lig, bir UEFA Kupası şampiyonluğu da var.
Libero
Futbola forvet olarak başlamıştı aslında; 19 yaşında savunmaya devşirildi, 5 numara oldu. Savunma oyununda bir devrim yaptığını söyleyebiliriz. Ona gelene kadar, savunmanın ortasında serbest oynayan liberodan beklenen görev, adam adama savunma yapan mevkidaşlarından seken rakipleri ve topları karşılamaktı. Nitekim bu eski usul libero kavramının eşanlamlısı “süpürücü” idi. Franz Beckenbauer liberoluk mesleğine geriden oyun kurma vasfını ve ruhsatını kazandırdı. The Guardian bu pozisyonu bizzat onun icat ettiği kanısında. Topu sürerek ileri çıkıyor, hücum başlatıyordu. Dijital bir dakiklikle kullandığı ayak dışıyla isabetli uzun paslar atıyordu.
Evet, gerçekten zarif bir oyuncuydu. Topu yordamlaması balet gibiydi. Baston yutmuş gibi dimdik, ufukta bir yerlere bakarak top sürüşü fenomenaldir. Robotik “Alman futbolcu” imgesini değiştirdi. Avusturya’nın Kurier gazetesi, “Almanlara rahatlığı öğretti” diye yazıyor ardından. 1974’te Stern dergisinde oyun stilini şöyle tasvir etmişler: “Serin, gevşek, disiplinsiz, ironik – hatta kendine karşı ironik... Biraz alayişli, kendi keyfine göre, bir taktiğe falan fazla tabi olmadan, spontaneliğe geniş yer ayırarak oynuyor.”
Futbol tarihinin baş baletlerinden Johann Cruyff 2016’da Beckenbauer’i, “futbolun kafayla oynanan ve bu arada ayakların da kullanıldığı bir oyun olduğunu” kanıtlayan bir adam olmakla taltif etmişti. (1974 Dünya Kupası finalinde kaptanı olduğu Hollanda’nın finalde yenildiği Almanya’nın kaptanı hakkında söylüyordu bunları.) Aynı zamanda ‘pragmatik’ti Cruyff’a göre Beckenbauer: Topla çıkmayı bildiği gibi, o topu tribüne vuracağı ânı da iyi bilirdi.
Kayzer
Bir futbol oligarkı
Almanya’nın kıdemli spor araştırmacı-yazarlarından Dietrich Schulze-Marmeling, 1997’de yayımlanan Bayern Münih monografisinde, Beckenbauer’in Almanya’nın “yüksek sosyeteye” dahil olan ilk futbolcusu olduğunu yazar.
Henüz 1970’lerde “rical”le, iş insanlarıyla, siyasetçilerle oturup kalkmaya başlamıştı. Özellikle Bavyera’nın koyu milliyetçi-muhafazakâr (“hatta” faşizan) siyasetçisi Franz-Josef Strauss’la iyi ahbaptı.
Emeklilik öncesi son istasyonunda, 1977’de “operet lig” denen ABD liginde New Yok Cosmos şöhretler karmasında forma giyerek gösteri endüstrisine uyumlanma kabiliyetini göstermişti. Cosmos’taki takım arkadaşı Pelé gibi, reklam figürü olarak çok “iş” yaptığı gibi; lobicilik-yöneticilik işlerinde ondan da ileri gitti. 1990’lardan itibaren kariyeri, literatürde “spor siyasetçisi” olarak tanımlanıyor.
1994-2009 Bayern Münih başkanı olarak kulübün Almanya futbol ekotopunun her şeyi yiyen canavarına dönüşmesine ve dünya büyükleri arasına terfi etmesine kilit katkıda bulundu. 1998-2010 arasında Almanya Futbol Federasyonu Başkan Yardımcısı, 2007-2011 arasında FIFA İcra Komitesi üyesiydi. Pelé’den de destek alarak FIFA başkanlığına oynadı.
O aralar çok iyi bir FIFA başkanı veya çok iyi bir spor bakanı olabileceği konuşulurken, Süddeutsche Zeitung şöyle alay etmişti: “Evet, harika bir FIFA başkanı olabileceği gibi, harika bir Papa da olabilir, Greenpeace başkanı da olabilir, Dalay Lama’nın halefi de olabilir, BM genel sekreteri de olabilir, Çin kayzeri de olabilir.” Ne demişti Cruyff? Kayzer müthiş pragmatikti.
2016 Eylülü’nde, federasyonun 2006 Dünya Kupası Organizasyon Komitesi’nde fahri olarak görev yaptığını açıklamasına karşılık, 5,5 milyon Euro para aldığı ortaya çıktı. Bildirimde bulunulmadığı için vergilendirmede de gecikilmişti, ahiren vergi ödemesi icap etti. 2010 Dünya Kupası organizasyonuyla ilgili de FIFA’dan yine usulsüz, “açıktan”, iki ortağıyla beraber 1,7 milyon Euro aldığı, paranın Cebelitarık’ta bir hesaba yatırıldığı ortaya çıktı. 2008-2011 arasında FIFA’dan ayrıca kayıt dışı 5,4 milyon İsviçre Frangı almış, ortaklarından Fedor Radmann parayı aktarırken yarısını kendisine ayırmıştı. Bu da İsviçre’de bir para aklama davasına konu oldu.
İlk olarak bu vaka, ‘biraz’ itibar kaybına uğramasına yol açtı. Yoksa her kusuru ‘yakışıyor haspaya’ faslından hoş görülmüştü. Koyu Katolik Bavyera’da üç defa evlenip üstelik birisinden evlilik dışı çocuk yapması, vergi usulsüzlükleri falan hep idare edilmişti. 2006 skandalı, üzerindeki yıldız tozlarını yele verdi hafiften.
Franz Beckenbauer dünya futbol oligarşisinin bir mensubu olarak namını son olarak 2022 Dünya Kupası[1] öncesinde, köle emeği diye tanımlanabilecek sömürü koşullarıyla ilgili tepkiler üzerine söylediği şu sözlerle taçlandırmıştı:
“Katar’da bunca zaman tek bir köle bile görmedim. Herkes serbestçe dolaşıyor. Ne zincire vurulmuş birisini gördüm, ne de köle başlığı takan birini... Bu haberleri nereden çıkarıyorlar, bilmiyorum.”
Bertolt Brecht’in ünlü sözü var ya: Bir banka kurmak yanında, banka soymak nedir ki! Avusturya’nın futbol dergisi Ballesterer’in Aralık sayısında bu sözü şöyle uyarladılar: Bir futbol kulübü yönetmek yanında, banka sahibi olmak nedir ki...! Kulüpçülerden öte, global futbol endüstrisinin yöneticileri için, futbol oligarşisi için söyleyebiliriz bunu...
“Türk Beckenbauer” kim ola?
‘70’lerde, ‘80’lerde popüler futbol kamuoyu, dünya şöhreti futbolcuların yerli muadillerini bulup buluşturmaya meraklıydı. Maradona Sadık, Scifo Mehmet... “Türk Beckenbauer’i” payesini Beşiktaşlı Gökhan Keskin’e, Galatasaraylı Erhan Önal’a, Karagümrüklü/Fenerbahçeli Abdülkerim Durmaz’a yakıştıranlar olmuştu. Sonraki kuşakta, Oğuz Çetin’e de Beckenbauer’lik atfedildi. Geçenlerde bir TRT spikeri, Galatasaraylı Abdülkerim Bardakçı’ya bu unvanı bahşetti.
2018 Ekimi’nde, bir Galatasaray-Schalke maçı öncesinde, iki takımda da forma giymiş olan Rüdiger Abramczik; 1984/85’te Galatasaray’da birlikte oynadığı Fatih Terim hakkında “Bizim Beckenbauer’imizdi” demişti. Bundan bir buçuk yıl kadar sonra, 2020 Temmuz başında eski Galatasaray yöneticisi Semih Haznedaroğlu’nun benzetmesi daha derindi. O, Fatih Terim’in “Galatasaray’ın Beckenbauer’i olabileceğini” söylerken, Beckenbauer’inki gibi bir futbolculuk-teknik direktörlük-başkanlık üçlemesini kastediyordu: “Beckenbauer çok iyi bir futbolcuydu. Futbolu çok iyi bilen bir futbol adamı. Bayern Münih’e de başkanlık etti. Fatih Terim de aynı şekilde olabilir.”[2]
Sadece oyunculuğuyla değil, asıl futbol oligarklığı bakımından Beckenbauer’le benzerliği aranacak portre, elbette Fatih Terim’dir. Son zamanlarda “adından çok söz ettiren” Terim’e, özellikle 2022 Eylül ortasında yayına giren Netflix belgeseline dönerek bu gözle bir bakalım.
‘Sementha’ Fatih
1970’lerin ikinci yarısında spektaküler bir spesiyalitesi vardı: İki üç maçta bir, uçarak kafayla veya rövaşatayla çizgiden top çıkarırdı. Bu mucizelerinden ötürü, dönemin popüler TV dizisi Tatlı Cadı’ya atıfla ona “Sementha Fatih” lakabı takılmıştı. Beckenbauer’in futbolculuğunda kuşandığı Kayzerliğe denk gelen İmparator lakabını, 2000 yılında teknik direktör olarak UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra edinecek.
Futbolculuğunda Fatih Terim, Beckenbauer’in yerlisi denebilecek başarılar elde edemedi. Kariyeri Galatasaray’ın 14 yıl süren şampiyonluksuzluk dönemine denk gelir. Sadece üç Türkiye Kupası vardır bu dönemde. Hatta taraftarlar arasında onu “uğursuz” sayanlar vardı. Parlak futbolculuğunu büyük ödüllerle taçlandıramamış olması, teknik direktörlüğe geçerken hırsını bilemiş olmalı.
Asabiyet zekâsı
Hırs bahsi önemli. Hırstan öte, asabiyet. Dolmabahçe’de defalarca canlı izlediğim Fatih’in “enerjisi” Beckenbauer’e hiç benzemezdi. Sadece sarı değil, kırmızı kartları bile iki haneli rakamları tutabilir. Kırmızı kartı beklemeden sahadan çekip gittiği “müdahaleleri” olmuştur. “Oyun harici” şiddet dahil.
Netflix’teki belgeselde kendi hırsının poetikasını yapar Fatih Terim: “Bir ayağı sakat bir adamın oğluyum. Kabullenemeyen bir adamın oğluyum.” Hayatta kalma, meydan okuma, kendini ispat stratejisi olarak hırs... “Hırçın” denmesine de itiraz etmeyeceğini söylüyor; “Yetiştiğim yerden aldığım terbiye…” diyor. Bağış Erten, Zidane hakkında söylenen meşhur kıssayı hatırlıyordu ya Fatih Terim söz konusu olunca: “Zidane’ın çıktığı köyden Zidane çıkar, ama onun içinden o köyü çıkaramazsınız.”[4] Severek çoğaltılan Adanalı imgesi…
Futbolculuğundan itibaren asabiyet estetiği Fatih Terim’in karizmasının bir parçası oldu. Akli zekânın (IQ) yanı sıra nasıl “duygusal zekâdan” (EQ) bahsediliyorsa, belki Fatih Terim için “asap/sinir zekâsı” kavramını icat etmeli. Gerilim idaresi, racon töresinden de beslenerek, Terim için her zaman temel önemde bir taktik araç oldu. Bünye içi rekabetler, özellikle de kendi patronluğunu/liderliğini kısan otoritelere karşı cephe açmak onun için hırs ve enerji kaynağıydı. Tehditkâr tebessümlerle, zehirli imalarla sinir harbi yürütmek, ona ve “takımına” adrenalin yükledi.
Beckenbauer’in Almanlara rahatlığı öğrettiğini söylüyorlar ya… Fatih Terim Türklere gerginliği öğretmiş değildir elbette; fakat onları gerginliğin zevkine vardırdı. Gerginliğe itibar kazandırdı.
Mehmet Demirkol ta 2008’de, Terim’in o asabi jest ve mimiklerinin muhatabının oyuncular değil, bütün toplumda “delice bir hırsa tapanlar” olduğunu yazmıştı.[5] Hem dövüp hem sevecek “Baba” otoritesinin âşıkları, kaderlerini bir karizmaya emanet etmeyi özleyenler, kurtarıcı kahraman bekleyenler, masaya yumruk vurmanın tutkunları, Terim’in şahsında aradıkları ışığı gördüler. Necati Kola’nın 2001’de Zaman Kitap’tan çıkan kitabına koyduğu başlıkla Terimizm diye bir şey varsa, bu olsa gerek.
“Yeni nesil belgesel”
Ara ara zikrettik, şu belgesele odaklanalım biraz. Yakınlarda gazeteduvar’da Anıl Ergin, “yeni nesil belgeselcilik” örnekleri arasında saydı Netflix’in Fatih Terim belgeselini.[6] Kastedilen, belgesel-olmayan-belgesellerdir; tanıtım ve güzelleme yapımları... Belgesel ilk yayımlandığında birçokları bunu tespit etmişlerdi. Mehmet Demirkol, Sokrates YouTube kanalında bu yapımın bir belgesel değil, Terim’in sevenlerine bir “mektup” olduğunu söylemişti. Eski Galatasaray yöneticisi sıfatı da taşıyan Fatih Altaylı belgeselin “şişirme” olduğu kanısındaydı. Gazeteduvar’da Şenay Aydemir ve Suat Başar Çağlan haksız denemeyecek sert eleştiriler kaleme almışlardı.[7] Yakın zamanların mahir futbol yazarlarından Çağlan, belgeseli Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid gibi “alaturka dramalarla” aynı kategoriye koyuyor, izleyiciye verilen mesajı “Fatih Terim’in başarılarının biricik sebebinin onun Fatih Terim olması ve başka kimsenin Fatih Terim olmaması” diye özetliyordu.
Suat Başar Çağlan, belgesele “öven yabancı sosu” döküldüğüne değinmişti bir de yazısında. Özellikle Fiorentina ve Milan’ı çalıştırdığı dönemden, İtalyan ahbaplarının methiyeleri gırla gider. AndreaPirlo’nun Türkçeye Düşünüyorum, Öyleyse Oynarım diye çevrilen kitabında, Terim’in “taktik” namına tahtayı karman çorman karalayışının epey alaycı aktarımı mesela, yoktur. “Yabancı” gözü deyince...Fatih Terim belgeseli 11 Freunde dergisinin Nisan 2023 sayısına da konu oldu. Jens Kirschnek “Yarı doğru bile değil” yorumunu yaparken, özellikle Hakan Şükür ve Arif Erdem’in “görünmemesi” için maç sahnelerine bol bol penaltı golü doluşturulduğuna dikkat çekti. Netflix’in böyle bir “sözde belgesele” adını vermesi “utanç verici” idi ona bakılırsa.
Tabii en mühim eksik, birçoklarının dikkat çekmiş olduğu üzere, 2006 Dünya Kupası elemelerindeki meş’um İsviçre maçıdır.
16 Kasım 2005’te oynanan maç başından itibaren bir şiddet ve celal atmosferinde oynanmış, Türkiye’nin elendiğini ilan eden düdüğün ardından ulusal takım oyuncuları bir linç güruhuna dönüşerek rakiplerine saldırmışlardı. Türkiye’nin 6 maç seyircisiz oynama cezası aldığı bu maçta teknik direktör Terim’in “futbol dışı” “hücum!” işareti verdiği izlenimini uyandıran görüntüler izlemiştik. Belgeselde bu maçtan bahsedilmemesindeki kusur, 2008 Avrupa Şampiyonası elemelerindeki İsviçre maçının “rövanş” olduğu söylenirken neyin rövanşı olduğunun hiç belirtilmemesiyle daha da ağırlaşır. 2005’deki vak’a, adeta meşrulaşır böylece.
Bu “biz-yabancılar” söylemini düşününce, 2000’deki Galatasaray-Leeds United maçı öncesinde İstanbul’da bıçaklanarak öldürülen Leeds’in iki taraftarı hakkında Terim’in belgeselde “Keşke o iki taraftar ölmeyeydi de, biz o maçı kazanmayaydık” demesi elbette insana iyi geliyor. Beri yandan bu maçın rövanşında kendisine –kuşkusuz bu iki ölümün hıncıyla– küfürlü tezahürat yapan taraftarlara “karşılığını verdiğini”, “görüşeceğiz” işareti yaptığını aktarmaktan da geri durmuyor. Sahici bir yas bilinciyle pek bağdaşmıyor, değil mi? Bir teessür beyanıyla her şeyi temize çekip mutlak haklı ve üstün mevkiine geçme kolaylığını da elbette Fatih Terim öğretmedi “bu millete” – fakat bu ebed-müddet haklılık ideolojisinin güçlü bir temsilcisidir.
“Güç istenci”
Franz Beckenbauer koyu sağcı Franz-Josef Strauss’la yakın ahbaptı. Fatih Terim, 1996’daki Susurluk “kazasından” sonra “derin devlet” imgesinin timsaline dönüşen Mehmet Ağar’la dosttur. 2000 yılında Galatasaray’ın şampiyonluk kadrosunun resmî hatıra fotoğrafına Ağar'ı sokacak kadar yakın bir dostluk... Yine birçoklarının dikkat çektiği üzere, Netflix belgeselinde hiç bahsi geçmeyen konulardan biri de bu. Biliyorsunuz, bu yakınlığın “skora dönük” katkıları olduğu iddiaları da –başta Hıncal Uluç tarafından– dile getirilmişti zamanında. Zengin malzeme içeren kitabında Ahmet Çakır, Terim’in fanilere sevimsiz görünen başka yönleri gibi bu ilişkiyi de, kısmen “samimiyet”le, kısmen “bu işlerin” icaplarıyla açıklamıştı.[9]
“İmparator”un –her türlüsünden– güce hep “aç” olduğunu herhalde kimse inkâr edemez. “İmparator” lakabını memnuniyetle bağrına basmasından da belli. Netflix belgeselinin yansıttığı, yeterince dikkat çekmediğini düşündüğüm “güç istenci” sinyali, Galatasaray başkanlığı iddiası idi. Belgesel “sıranın” oraya geldiği havadisiyle bitiyordu. Banu Yelkovan “Onu başkan olarak görmek isteyen büyük bir kitle var” diyor; “Baba, dede, imparator… derken sıranın nereye geldiği açık…” işareti veriliyordu. Eski kulüp yöneticisi, “Fatih Terim, Galatasaray’ın Beckenbauer’i olabilir” derken bunu kastetmemiş miydi? Beckenbauer’lik Galatasaray başkanlığıyla kemale erecekti.
Zamanımızın “süper yıldız”-teknik direktör tipolojisine uygun bir perspektifti bu. Bu tipoloji, taktisyen, idareci, lider, girişimci, halkla ilişkilerci, imaj yaratıcısı, stil ikonu, hepsi birdendir. Futbolun endüstrileşmesinin veçhelerinden biri. Beckenbauer gibi “Başkan” olmak ise bir adım ötesidir. Futbol oligarşisine intisap adımı... Terim anlaşılan bu adıma yeltenmişti. Okan Buruk’un başarısı buna engel oldu; en azından erteletti, kim bilir...
Derken şu “Fatih Terim Fonu” denen şey çıktı. Eh, akçalı problemler de Beckenbauer’liğin rüknündendir. Mesele hâlâ yarı-karanlıkta veya tercihinize göre yarı-aydınlıkta. Gazeteduvar'daki derli toplu bir panoramik özete pas verip çekilelim: "10 Soruda Fatih Terim Fonu".
“Yumuşak güç”
Bu işte bir “yumuşak güç” siyasetinin de payı yok mu? Fatih Terim’in Milan’a transferinde de, Abdullah Öcalan’ın İtalya’ya sığındığı dönemde gerilen İtalya-Türkiye ilişkilerini normalleştirme misyonu rol oynamıştı.[11] Şimdi de Ergin Ataman’ın ardından Fatih Terim’in Panathinaikos’a gidişinde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yumuşama için bir cep açma taktiğinin izini arayabiliriz.
Kayzer Franz’a da 2022 Nisanı’nda Almanya’nın resmî “futbol elçisi” unvanı bahşedilmemiş miydi? Ha, 2012’de Rusya Gaz Üreticileri Birliği’nin “uluslararası büyükelçisi” olarak atanmıştı bir de...
Banka kurma, fon açtırmak nedir ki...
NOTLAR:
[1] Bkz. Tanıl Bora, “Yan Gözle Katar 2022”, K24
[2] Emrah Karalinç’in haberi: “Fatih terim Galatasaray’ın Beckenbauer’i Olabilir”, Ajansspor
[3] Vecdi Çıracıoğlu, Gladyatör, İletişim Yayınları, s. 251, 292-293.
[4] Bağış Erten, “Fatih Terim’i Sevmiyorsanız Bile İzleniyor”, Gazete Oksijen
[5] Mehmet Demirkol, “Ayırt Ediyorum”, Milliyet Spor, 23 Haziran 2008
[6] “Robbie Williams’tan Fatih Terim’e Yeni Nesil Belgeselcilik”, Gazeteduvar
[7] Şenay Aydemir, “Oyunu Yine Fatih Terim Kuruyor!”, Gazeteduvar
Suat Başar Çağlan, “’Terim’ ya da Tarihi Yeniden Yazmak”, Gazeteduvar
[8] Tanıl Bora, “Alman Altyapısının Asalağı Olmak”, Aljazeera
[9] Ahmet Çakar, O Bir İmparator, Altın Kitaplar, 2000, 253 s.
[10] “Yunan basınından, ‘Fatih Terim'in imzasında Acun Ilıcalı büyük rol aldı’ iddiası”, T24
[11] “Apo Yıktı, Terim Onardı”, Hürriyet
Bugün bir Yılmaz Özdil de –korkunç-müstehcen “Two size” manşetinin müellifidir– söylüyor bunu. Yunanistan bağlantısı için de söylüyor.
0 notes
Text
Girne Gece Kulüpleri
Girne Gece Kulüpleri
Kıbrıs’ı tercih etmeniz için pek çok neden vardır. Ancak bu nedenlerin arasında başı çeken faktör her zaman için gece kulüplerinin devasa boyutları ve en uygun eğlenceleri sizlere sunmasıdır. Özellikle yaz aylarında ciddi kalabalıkları barındıran bu mekanlar en uygun tercihleriniz arasında olacaktır. Her bir Girne gece kulüpleri arasındaki tercihiniz bu gecenizin dolu dolu geçeceğinin garantisini verecektir. Gerek hizmetleri gerekse de fiyat aralığı sayesinde en eşsiz eğlenceyi yaşamanız adına faaliyet göstermektedir. Bu gece kulüpleri hem zevkinize hitap edecek hem de aradığınız türde bir eğlence anlayışına sahip olduğunu her zaman için gösterecektir. Kıbrıs genelinde olduğu gibi Girne gece kulüpleri için de en mükemmel şartları barındırdığı söylenmektedir. Bu kulüplere ilk adım attığınız andan itibaren son ses techno müziği iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Ayrıca çoğu mekanda giriş ücreti olduğunun da farkına varmanız gerekiyor. Sonrasında da kaliteli içkiler ve kendinizden geçirecek kadar güzel olan müziklerle gecenin tadını çıkaracaksınız. Rengarenk ışıkların altında dansçı kızların dans ederken size eşlik ettiği bu gecelerin tadını fazlasıyla çıkaracaksınız. Genel itibarıyla Girne gece kulüpleri içerisinde her zaman işçin bu ambiyansı yakalamanız mümkündür. Bundan dolayı Kıbrıs’ın sizin için en doğru seçim olduğunu genel olarak görme şansınız ortaya çıkacaktır. Bu sayede de gece boyu eğleneceğiniz mekanlarda gerçekten doyumsuz bir deneyimin içerisinde yer alacaksınız.
Girne Gece Kulüpleri Fiyatları
Kıbrıs’ı tercih etmeniz için pek çok neden vardır. Ancak bu nedenlerin arasında başı çeken faktör her zaman için gece kulüplerinin devasa boyutları ve en uygun eğlenceleri sizlere sunmasıdır. Özellikle yaz aylarında ciddi kalabalıkları barındıran bu mekanlar en uygun tercihleriniz arasında olacaktır. Her bir Girne gece kulüpleri arasındaki tercihiniz bu gecenizin dolu dolu geçeceğinin garantisini verecektir. Gerek hizmetleri gerekse de fiyat aralığı sayesinde en eşsiz eğlenceyi yaşamanız adına faaliyet göstermektedir. Bu gece kulüpleri hem zevkinize hitap edecek hem de aradığınız türde bir eğlence anlayışına sahip olduğunu her zaman için gösterecektir. Kıbrıs genelinde olduğu gibi Girne gece kulübü için de en mükemmel şartları barındırdığı söylenmektedir. Bu kulüplere ilk adım attığınız andan itibaren son ses techno müziği iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Ayrıca çoğu mekanda giriş ücreti olduğunun da farkına varmanız gerekiyor. Sonrasında da kaliteli içkiler ve kendinizden geçirecek kadar güzel olan müziklerle gecenin tadını çıkaracaksınız. Rengarenk ışıkların altında dansçı kızların dans ederken size eşlik ettiği bu gecelerin tadını fazlasıyla çıkaracaksınız. Genel itibarıyla Girne gece kulüpleri içerisinde her zaman işçin bu ambiyansı yakalamanız mümkündür. Bundan dolayı Kıbrıs’ın sizin için en doğru seçim olduğunu genel olarak görme şansınız ortaya çıkacaktır. Bu sayede de gece boyu eğleneceğiniz mekanlarda gerçekten doyumsuz bir deneyimin içerisinde yer alacaksınız.
Girne Gece Kulüpleri Fiyatları
Kıbrıs tatilinizin olmazsa olmazları arasında muhakkak gece hayatına dahil olma planınız olacaktır. Aynı şekilde Girne’ye gittiğinizde de eşsiz gece kulüplerinden birini seçerek, gecenizin daha da özel olması adına bu girişimlerde bulunacaksınız. Fazlasıyla keyif alacağınız ve gecenin tadını çıkaracağınız Girne gece Hayatı noktasında size hitap eden mekanları her zaman için göreceksiniz. Bu kulüplerin verdiği hizmetlerin kusursuzluğu kadar uygun fiyat aralığında olması iyi bir tercih yaptığınız manasına gelecektir. Ayrıca fiyat aralığı dahilinde en uygun eğlence anlayışınızı Kıbrıs Girne içerisinde bulacaksınız. Girne’deki kulüplerin eğlence anlayışı tamamen zevkinize uygun olacaktır. Girne gece kulüpleri çok sayıda olduğundan dolayı muhakkak zevkinize uygun olan tercihlerde bulunabileceksiniz. Gerek müzik tarzınız gerekse de içecek tercihlerinize bağlı olarak uygun mekanlar her zaman için sizleri memnun etmeyi bekliyor. Mekanlar içerisinde her zaman istediğiniz şekilde hareket edecek ve gündelik hayatın rutininden uzaklaşacaksınız. Farklı bir tatil anlayışına sahip olmanız konusunda Girne gece kulüpleri en doğru seçimleriniz arasında yer alacaktır. Bu sayede de oldukça uygun bir deneyimi Girne gece kulübüyle yaşayacaksınız.
Girne Gece Kulüpleri Organizasyonları
Gece kulüplerini seçmeniz esasında ne gibi organizasyonlara yer verdiklerini de inceleyeceksiniz. Aynı şekilde Girne gece kulüpleri noktasında da türlü türlü organizasyonların bir parçası olacaksınız. Özellikle Cuma ve cumartesi günlerinde farklı konseptlerdeki partileri bu gece kulüpleri içerisinde göreceksiniz. Ancak bu özel partiler son derecede kalabalık olacağından dolayı rezervasyon yaparak katılım sağlamanız bu gecelerin daha da fazla tadını çıkarmanız noktasında önemli bir kriter olacaktır. Gece kulüplerinin standart olan organizasyonları dışında taleplerinizi değerlendirerek hareket etmesi de önemli bir husustur. Girne gece kulüpleri içerisinde eğlence anlayışınızı yansıtmak için bu kulüplerle iletişim kurarak, taleplerinizi iletebilirsiniz. Böylelikle son derecede etkin ve zevkinize hitap eden bir gecenin içerisinde yer alabilirsiniz. Kusursuz ve sınırsız hizmet anlayışına sahip olan bu gece kulüplerinin organizasyonları da ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Böylelikle ne kadar etkili bir deneyimi yaşayacağınızı da her zaman için gösteren türde varlık gösterecektir. Kıbrıs Girne Gece Kulüpleri - Girne Night Club Katalog - Girne Night Club - Kıbrıs Katalog Read the full article
0 notes
Text
TOFAŞ 2024-2025 sezonunda FIBA Europe Cup'ta
https://pazaryerigundem.com/haber/182326/tofas-2024-2025-sezonunda-fiba-europe-cupta/
TOFAŞ 2024-2025 sezonunda FIBA Europe Cup'ta
TOFAŞ Basketbol Takımı, 2024-2025 sezonunda Avrupa kupalarında ülkemizi ve Bursa’yı FIBA Europe Cup’ta temsil edecek. Turnuvanın yeni sezon kuraları 19 Temmuz’da çekilecek.
BURSA (İGFA) – FIBA Europe Cup 2024-2025 sezonunda yer alacak takımlar açıklandı. Orhun Ene yönetimindeki TOFAŞ Basketbol Takımı, yeni sezonda Avrupa kupalarında ülkemizi ve Bursa’yı FIBA Europe Cup’ta temsil edecek. FIBA tarafından yapılan açıklamada FIBA Europe Cup’ta aralarında TOFAŞ’ın da bulunduğu 15 takım direkt olarak normal sezon gruplarında yer alacak. Kalan 25 takım ise hem Basketbol Şampiyonlar Ligi (BCL) hem de Europe Cup ön eleme turu müsabakalarının ardından belli olacak.
FIBA Europe Cup 2024-2025 normal sezonunda toplam 40 takım mücadele edecek ve normal sezon 4’er takımlı 10 gruptan oluşacak. Normal sezonunda grup birincisi olan 10 takım ile tüm gruplarda ikinci olan en iyi 6 takım ikinci tura yükselecek. 4 Ayrı gruptan oluşacak ikinci turda ilk 2 sırada yer alan ekipler ise çeyrek finale kalacak. Turnuvanın yeni sezon kuraları 19 Temmuz 2024 Cuma günü Almanya’nın Münih kentinde çekilecek.
TOFAŞ Basketbol Takımı’nın da arasında yer aldığı doğrudan FIBA Europe Cup 2024-2025 normal sezonuna katılmaya hak kazanan kulüpler şu şekilde;
Hubo Limburg United (BEL)
BC Balkan (BUL)
Petrolina AEK BC (CYP)
Casademont Zaragoza (ESP)
BC Pärnu Sadam (EST)
ESSM Le Portel (FRA)
MHP RIESEN Ludwigsburg (GER)
Basketball Löwen Braunschweig (GER)
NHSZ – Szolnoki Olajbanyasz (HUN)
PGE Spojnia Stargard (POL)
Anwil Wloclawek (POL)
FC Porto (POR)
FC Arges Pitesti (ROU)
Bursaspor (TUR)
Tofas Bursa (TUR)
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
10 Ocak 2024 Vasas Obuda Eczacıbaşı Dynavit Maçı
*ERD Arena'da saat 21:00'de başlayacak olan CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi 4. Tur B Grubu beşinci maçı. 1 aylık aranın ardından gruptaki son 2 mücadeleye başlıyoruz. Tabi bu arada ne oldu? Temsilcimiz Çin'deki Türk finalinde VakıfBank'ı yenerek Kulüpler Dünya Şampiyonası zaferini elde etti. Macaristan'dan galibiyetle dönüp son maçımız olan Scanddici karşısına iddialı çıkalım. Tur zaten garanti ama liderlik mücadelesindeyiz tabi. Yürekten başarılar temsilcimize.
*Red Bull TV'den naklen yayınlanacak olan maç.
*İlk set 25-15 bizim oldu ve 1-0 öne geçtik. Temsilcimiz erkenden hakimiyetini kurdu ve rahat bir oyunla ilk bölümü halletti. Yüksek tondan devam edelim.
*İkinci sete 25-16 ile nokta koyduk ve durumu 2-0'a taşıdık. Yine erkenden gücümüzü yansıttık ve çift haneleri yakaladık. Sonrasında Vasas'ın refleksi ile fark 6'ya kadar indi ama fazlasına izin vermedik. Yolun büyük kısmını geçtik.
*Üçüncü seti Vasas 25-20 kazandı ve skoru 2-1'e getirdi. Macar ekibi iyi başlamasının avantajını kullandı. Orta bölümde yakaladık rakibimizi ama sonra yeniden seri yaptılar ve dönmek zorlaştı. Nazarlık niyeti ile kabul edelim.
*Dördüncü sette 25-22 yaptık ve maçı 3-1 galip bitirdik. 4. galibiyetimiz geldi. Bu kez maçın en heyecanlı seti oldu. Vasas da fırsatlar yakaladı ama üstünlüğü çok fazla kaptırmadan finişi görmesini bildik. Artık son hafta Scandicci önünde liderlik savaşını vereceğiz. Başarılar şimdiden.
#spor arşivi#maç arşivi#cev kadınlar şampiyonlar ligi#vasas obuda#eczacıbaşı dynavit#eczacıbaşı#voleybol#volleyball#spor#sport
0 notes
Text
Mikel Arteta ve Arsenal
Mikel Arteta Unai Emery’nin Arsenal’inin kötü gidişi, yerine getirilen Ljungberg’in başarılı olamamasının ardından City’e 2 milyon sterlin tazminat ödenerek Arsenal’in başına getirildi. Bir yardımcı hoca için ödenen bu tazminat Arsenal’in ona ne kadar inandığını belki de gösteriyordu.
Arteta’nın bugün oynattığı oyunu izleyince teknik direktörlük geçmişini hiç bilmeyen birine “Arteta daha önce kimin yardımcı antrenörüydü?” diye sorsak herhalde çok büyük bir çoğunluk Guardiola derdi. Tıpkı ülkemizin de yakından tanıdığı Francesco Farioli’nin şu anda dünyanın en çok konuşulan teknik direktörlerden biri olan De Zerbi’nin yanında Sassuolo ve Benevento’da kaleci antrenörü olması gibi.
Bugünün Arsenal’ine baktığında “Arteta nasıl kovulmadı da bugüne kadar sabredildi?” cümlesini duyanlar belki de şaşırabilirler ama başlangıç en azından skor anlamında hiç de iç açıcı değildi.
İlk 8 maçında sadece bir galibiyet alabilmişti Arteta. UEFA Avrupa Ligi’nde de son 32 turunda Olympiakosa’a elendi Arsenal. Bu şekilde başarısızlıklarla geçen ilk sezonun tek avuntusu FA Cup kupasıydı.
Belki de sistemsel olarak dünyanın en pahalı ve en çok alışkanlık, tekrar gerektiren oyununu kendi kurmadığı, onun oyununa pek uygun olmayan oyuncularla birlikte ilk sezonunda bu kupayı alması geleceğe ışık tutan bir argüman olabilir. Bu argümanı da görebilen ve ona sabreden Arsenal yönetiminin de Türkiye’deki kulüplere ilham olmasını ümit ediyorum. Aslında dünyada da Arsenal çok nadir örneklerden biri.
Arteta Arsenal’deki ilk yaz transfer döneminde 84 milyon Euro harcadı ve bugünkü takımda da hala var olan Thomas Partey, Gabriel gibi oyuncuları takıma kattı. Kendi oyunu için biraz daha uygun bir takım olmaya başlasa da aslında o yılda bile bu para Premier Lig için çok da büyük bir para değildi. Bunu daha net anlayabilmemiz için birkaç örnekle açıklayabilirim. Aynı transfer döneminde City sadece bir oyuncuya 71.6 milyon Euro verdi ve toplam 173.4 milyon Euro, Chelsea sadece bir oyuncuya 80 milyon Euro verdi ve toplamda 247.2 milyon Euro harcadı. Lig sonunda tabloya baktığımızda da bu harcamaların karşılığını daha fazla aldıklarını söylebiliriz çünkü 2020/2021 sezonunu Arsenal 8. Sırada tamamladı ve Avrupa kupalarının dışında kaldı. Bu kez FA Cup’ta da ilk oynadığı tur olan 3. turda turnuvaya veda etmişti Arsenal.
Bu dönemde bazı haberler ve taraftar yorumları yukarıdaki şekildeydi.
İşte ilk başlarda bahsettiğimiz sabır tam da bu dönemde başladı. Bu kötü gidişe, bütün bu tepkilere rağmen Arsenal yönetimi Arteta’nın görevine son vermedi. Bütün bunların üzerine bir sonraki yaz transfer döneminde 167.4 milyon Euro harcanmış ve sezona 3 mağlubiyetle başlanmıştı. Bu sabır bu sezonun sonunda lig tablosunda 5. sıra ve yine Fa Cup’a ilk turda veda ile sonuçlanmıştı. Bütün bunlar olurken aslında istenen oyun gelmeye başlamıştı. Sonuçlar tam olarak gelmese de Arteta’nın kendi sistemine uygun kadroyu oluşturmaya başlamış olması ve oyun olarak yükselmemin gözleniyor olması Arteta ile devam kararının en önemli etkeni olsa gerek. Zaten öncesindeki çok daha kötü dönemlerde sabır gösteren Arsenal yönetiminin bu dönemde Arteta ile yollarını ayırmayacağı çok açıktı.
Bu seferki yaz transfer dönemi 191.9 milyon Euro ile Arteta döneminin en çok para harcanan transfer penceresi oldu. Bu dönemde en önemli iş Arteta’nın bu oyununu çok iyi bilen, Guardiola’nın yardımcısıyken City’de birlikte çalıştığı Jesus ve Zinchenko olsa gerek.
Arteta’nın takıma oyun anlayışını oturtmaya başlaması ve bu oyunu yıllardır bilen, daha önce birlikte çalıştığı oyuncuların da takıma katılımı bugünkü Arsenal yükselişinin başlangıcı oldu. Hepimizin City hegemonyasına son vereceğine son haftalara kadar inandığı geçtiğimiz sezon Arsenal takımı da böyle kurulmuş oldu. Arsenal geçtiğimiz sezon taraflı tarafsız herkesi oyununa hayran bırakan bir takım oldu.
En büyük hayranı da eski den birlikte çalıştığı, en büyük rakibi Manchester City’nin hocası Pep Guardiola’ydı.
Bugün ise sezona ligde ilk altı maçta namağlup, Şampiyonlar Ligi’nde rahat bir galibiyet ile başlayan bir Arsenal var. Arteta’nın Arsenal’i bu başarılı günlere 3,5 yıl ve 8 transfer döneminde toplamda 688.24 milyon Euro harcayarak geldi. Bu para kulağa çok yüksel gelse de şuanda kendisinden daha başarısız konumda olan bir çok rakibinin kendisinin en az iki katı para harcadığını unutmamak gerekiyor. Arteta para ve sabır gerektiren bir oyun oynatıyor ve bu konuda belki de dünyadaki en doğru kulüple buluşmasının meyvelerini topluyor. Bakalım Arteta’nın bu Arsenal’i önümüzdeki dönemli bir Premier Lig şampiyonluğu ya da Şampiyonlar Lig’i şampiyonluğu görebilecek mi?
0 notes
Link
Ancak ikinci turda sahneye çıkan çok çeşitli kulüpler olduğu için en iyi takımların olmaması sunulan eğlenceyi azaltmayacak.Taraftarlar kampanyaya yüksek bir moralle ve büyük hedeflerle başlayacaklar. "İlk yarı ve kupa koşusu", ülkedeki pek çok taraftarın sıcak rüyasıdır ve Carabao Kupası, taraftarları bir maceraya çıkarmak için büyük bir fırsatı temsil ediyor.RadioTimes.com size 2023/24 Carabao Kupası'nın önemli anlarıyla ilgili tüm ayrıntıları getiriyor.Daha fazla futbol özelliğini okuyun: Dünyanın en iyi oyuncuları | Tüm zamanların en iyi oyuncuları | Bugün TV'de canlı futbol | Premier Lig TV programıCarabao Kupası'nda 2023/24 sezonunun öne çıkanları TV'deCarabao Kupası'nın önemli anları, EFL ile 2022/23'te başlayan yeni TV hakları anlaşmasının ardından ITV platformlarında gösterilecek.2023/24'te yarışmanın her turuna özel tam bir öne çıkanlar gösterisi olacak.Anlaşma 2023/24'ün sonuna kadar geçerli olacak ve taraftarlar, Carabao Kupası turları boyunca aksiyonu mümkün olduğu kadar çok deneyimlemek için çaresiz kalacaklar.Carabao Kupası'nın önemli anları ne zaman?Carabao Kupası'nın önemli anları şu adreste gösterilecek: 12:15 Açık 31 Ağustos Perşembe Açık ITV4.Gösteri ayrıca ITVX aracılığıyla canlı ve isteğe bağlı olarak izlenebilecek.Carabao Kupası TV hakları 2023/24Carabao Kupası maçları, 2023/24 sezonunda her turdan iki maç ve finalle birlikte yalnızca Sky Sports'ta canlı olarak yayınlanacak.Sky Sports Premier League ve Futbol kanallarının toplam ücreti ayda yalnızca 18 £'dur veya spor paketinin tamamını ayda yalnızca 25 £'dan alabilirsiniz.ŞİMDİ aslında sözleşmesiz Sky Sports'tur. Uzun bir sözleşmeye kaydolmadan tüm Sky Sports kanallarını izlemek için günlük üyelik (11,98 £) veya aylık üyelik (33,99 £) satın alabilirsiniz.Bilgilerinizi girerek şunları kabul etmiş olursunuz: Şartlar ve koşullar Ve Gizlilik Politikası. Aboneliğinizi istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz.İzleyecek başka bir şey arıyorsanız TV Rehberimize göz atın veya Yayın Kılavuzuveya en son haberler için Spor merkezimizi ziyaret edin.Radio Times dergisini bugün deneyin ve evinize teslimatla yalnızca 1 £ karşılığında 12 sayı edinin – şimdi abone ol. TV'nin en büyük yıldızlarından daha fazlası için dinleyin Radyo Times Podcast'i.
0 notes
Link
Ancak ikinci turda sahneye çıkan çok çeşitli kulüpler olduğu için en iyi takımların olmaması sunulan eğlenceyi azaltmayacak.Taraftarlar kampanyaya yüksek bir moralle ve büyük hedeflerle başlayacaklar. "İlk yarı ve kupa koşusu", ülkedeki pek çok taraftarın sıcak rüyasıdır ve Carabao Kupası, taraftarları bir maceraya çıkarmak için büyük bir fırsatı temsil ediyor.RadioTimes.com size 2023/24 Carabao Kupası'nın önemli anlarıyla ilgili tüm ayrıntıları getiriyor.Daha fazla futbol özelliğini okuyun: Dünyanın en iyi oyuncuları | Tüm zamanların en iyi oyuncuları | Bugün TV'de canlı futbol | Premier Lig TV programıCarabao Kupası'nda 2023/24 sezonunun öne çıkanları TV'deCarabao Kupası'nın önemli anları, EFL ile 2022/23'te başlayan yeni TV hakları anlaşmasının ardından ITV platformlarında gösterilecek.2023/24'te yarışmanın her turuna özel tam bir öne çıkanlar gösterisi olacak.Anlaşma 2023/24'ün sonuna kadar geçerli olacak ve taraftarlar, Carabao Kupası turları boyunca aksiyonu mümkün olduğu kadar çok deneyimlemek için çaresiz kalacaklar.Carabao Kupası'nın önemli anları ne zaman?Carabao Kupası'nın önemli anları şu adreste gösterilecek: 12:15 Açık 31 Ağustos Perşembe Açık ITV4.Gösteri ayrıca ITVX aracılığıyla canlı ve isteğe bağlı olarak izlenebilecek.Carabao Kupası TV hakları 2023/24Carabao Kupası maçları, 2023/24 sezonunda her turdan iki maç ve finalle birlikte yalnızca Sky Sports'ta canlı olarak yayınlanacak.Sky Sports Premier League ve Futbol kanallarının toplam ücreti ayda yalnızca 18 £'dur veya spor paketinin tamamını ayda yalnızca 25 £'dan alabilirsiniz.ŞİMDİ aslında sözleşmesiz Sky Sports'tur. Uzun bir sözleşmeye kaydolmadan tüm Sky Sports kanallarını izlemek için günlük üyelik (11,98 £) veya aylık üyelik (33,99 £) satın alabilirsiniz.Bilgilerinizi girerek şunları kabul etmiş olursunuz: Şartlar ve koşullar Ve Gizlilik Politikası. Aboneliğinizi istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz.İzleyecek başka bir şey arıyorsanız TV Rehberimize göz atın veya Yayın Kılavuzuveya en son haberler için Spor merkezimizi ziyaret edin.Radio Times dergisini bugün deneyin ve evinize teslimatla yalnızca 1 £ karşılığında 12 sayı edinin – şimdi abone ol. TV'nin en büyük yıldızlarından daha fazlası için dinleyin Radyo Times Podcast'i.
0 notes