#doğru üniversite seçimi
Explore tagged Tumblr posts
Text
UNİALMANYA
Almanya, dünya genelinde en kaliteli eğitim sunan ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. Almanya üniversiteleri, uluslararası öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için geniş bir program yelpazesi sunmakta ve yüksek lisans için cazip fırsatlar barındırmaktadır. Unialmanya.com, Almanya'da eğitim almak isteyen öğrenciler için kapsamlı bir eğitim danışmanlığı hizmeti sunarak, doğru üniversite ve program seçimi konusunda rehberlik etmektedir. Eğitim yolculuğunuzda size destek olmayı hedefleyen Unialmanya, her adımda yanınızda olarak hayallerinizi gerçeğe dönüştürmenize yardımcı oluyor.
Almanya Üniversiteleri
Almanya, dünya genelinde kaliteli eğitim veren üniversiteleri ile tanınmaktadır. Almanya üniversiteleri, akademik mükemmeliyet ve araştırma odaklı eğitim anlayışıyla öğrencilere geniş bir akademik yelpaze sunmaktadır. Almanya üniversiteleri bir kısmı devlet destekli iken, bir kısmı ise özel üniversitelerden oluşmaktadır. Bu üniversiteler, mühendislikten sosyal bilimlere, sanattan doğa bilimlerine kadar pek çok alanda yüksek lisans programları sunmaktadır.
Almanya'da eğitim almak isteyen öğrencilerin dikkat etmesi gereken önemli bir nokta, üniversitelerin uluslararası akreditasyonlarıdır. Bu akreditasyonlar, uluslararası düzeyde geçerliliği olan kaliteli bir eğitim alındığını gösterir. Ayrıca, birçok Almanya üniversitesi İngilizce eğitim imkanı sunarak, farklı dil becerilerine sahip öğrencilere de kapılarını açmaktadır.
Öğrenciler, Almanya üniversiteleri aracılığıyla yalnızca akademik bilgi edinmekle kalmaz, aynı zamanda farklı kültürleri tanıma fırsatı bulurlar. Bu çok kültürlü ortam, sosyal becerilerin gelişmesine katkıda bulunur ve mezuniyet sonrası kariyer fırsatlarını artırır.
Almanya'nın üniversite sisteminin bir diğer avantajı, yüksek standartlarda araştırma imkanlarının bulunmasıdır. Öğrenciler, hem akademik kariyerlerine yön vermek hem de uluslararası arenada dikkat çekmek için çeşitli araştırma projelerinde yer alabilirler. Bu durum, Almanya'nın özellikle yüksek lisans eğitimi alanında öne çıkmasını sağlamaktadır.
Sonuç olarak, Almanya üniversiteleri, yüksek kaliteli eğitim, siyasi ve ekonomik istikrar, gelişmiş altyapı ve uluslararası öğrenci topluluğu gibi birçok avantaj sunar. Almanya'da yüksek lisans yapmak isteyen öğrenciler için bu üniversitelerdeki programların iyi araştırılması ve uygun olanlarının tercih edilmesi, kariyer hedeflerine ulaşmalarında yardımcı olacaktır.
Almanya'da Yüksek Lisans
Almanya, yüksek öğrenim için dünya genelinde popüler bir destinasyon haline gelmiştir. Almanya'da yüksek lisans yapmak isteyen öğrenciler, sunduğu kaliteli eğitim, çeşitli programlar ve uluslararası ortam gibi avantajlardan yararlanabilirler. Almanya üniversiteleri, araştırma odaklı ve akademik başarıyı teşvik eden bir yapıya sahiptir. Bununla birlikte, Almanya yüksek lisans programları, öğrencilerin hem kariyer hem de kişisel gelişim açısından fayda sağlayacak nitelikte tasarlanmıştır.
Almanya'da farklı disiplinlerde pek çok yüksek lisans programı bulunmaktadır. Bu programlar genellikle Almanca veya İngilizce olarak sunulmakta olup, öğrencilerin dil yeterliliklerine bağlı olarak seçim yapmalarını sağlar. Başlıca disiplinler arasında mühendislik, sosyal bilimler, işletme ve sanat yer almaktadır. Bu çeşitli alanlar, öğrencilere ilgi duydukları sektörde derinlemesine bilgi edinme fırsatı sunar.
Almanyada yüksek lisans yapmanın diğer bir avantajı da düşük eğitim ücretleridir. Birçok devlet üniversitesi, uluslararası öğrencilere yıllık olarak oldukça makul ücretler talep etmektedir. Ayrıca, bazı üniversitelerin sunduğu burs imkanları da öğrencilerin eğitim masraflarını karşılamada yardımcı olabilir.
Öğrenciler, Almanya eğitim danışmanlığı hizmetlerinden faydalanarak, kendilerine en uygun yüksek lisans programlarını ve üniversiteleri seçebilirler. Bu danışmanlık, başvuru süreçlerinde rehberlik sağlamakta ve gerekli evrakların hazırlanmasında yardımcı olmaktadır.
Almanya'da yüksek lisans programlarına kabul almak için genellikle belirli bir lisans derecesine sahip olmak, dil yeterliliği göstermek ve motivasyon mektubu gibi belgeler sunmak gerekmektedir. Bu sürecin doğru yönetilmesi, başarılı bir başvuru için kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, Almanya'da yüksek lisans yapmak, öğrencilerin akademik ve profesyonel hayatlarında önemli bir adım atmalarını sağlar. Almanya üniversiteleri, sundukları çeşitli programlar ve uluslararası bir ortam sayesinde, öğrencilere kapsamlı bir eğitim deneyimi sunmaktadır.
Almanya Eğitim Danışmanlığı
Almanya'da eğitim almak isteyen öğrenciler için eğitim danışmanlığı, süreçlerin daha yönetilebilir ve anlaşılır hale gelmesini sağlar. Almanya eğitim danışmanlığı, öğrencilerin doğru üniversite ve program seçimine rehberlik ederken, aynı zamanda belgelerin hazırlanması, başvuru süreçleri ve vize işlemleri gibi konularda da destek sunmaktadır. Almanya üniversiteleri ve Almanya'da yüksek lisans programları hakkında uzman görüşleri alarak, öğrenciler hedeflerine daha hızlı ulaşabilirler.
Danışmanlık hizmetleri, genelde şu aşamaları içermektedir:
Öğrenci profil analizinin yapılması.
Uygun üniversite ve program önerilerinin sunulması.
Başvuru belgelerinin hazırlanması ve kontrol edilmesi.
Mülakat süreçlerine hazırlık yapılması.
Vize başvurusu ve oturum izinleri hakkında bilgi verilmesi.
Ayrıca, Almanya'da eğitim sürecinde karşılaşılabilecek kültürel farklılıklar hakkında öğrencileri bilgilendirmek de önemli bir görevdir. Bu bağlamda, öğrencilere sosyal entegrasyon, dil öğrenimi ve yaşam maliyetleri gibi konularda da rehberlik edilmektedir. Eğitim danışmanlığı, yalnızca belge ve başvuru süreçleri ile sınırlı kalmayıp, öğrencilerin bütünsel bir deneyim yaşayabilmesi için gerekli yönlendirmeleri sağlar.
Sonuç olarak, Almanya eğitim danışmanlığı almak, öğrencilere hem akademik hem de sosyal açıdan destek sunarak, eğitim yolculuklarını daha başarılı kılmaktadır. Almanya'da yüksek lisans yapmak isteyenlerin bu hizmetlerden faydalanmaları, kariyer hedeflerine ulaşmaları açısından büyük önem taşımaktadır.
163 notes
·
View notes
Text
İtalya'da Okumak: Türk Öğrenciler İçin Eğitim Fırsatları ve Burs İmkanları İtalya'da Eğitim Almanın Avantajları: Kültürel Zenginlik ve Akademik Fırsatlarİtalya, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle olduğu kadar yükseköğretim alanındaki ...
0 notes
Text
Üniversite tercihinde 18 önemli kriter!
https://pazaryerigundem.com/haber/184511/universite-tercihinde-18-onemli-kriter/
Üniversite tercihinde 18 önemli kriter!
Üniversite adayları için tercih dönemi başladı ve doğru tercih yapmak büyük önem taşıyor. Öğretim Üyesi Dr. Fulya Kıvılcım, adayların doğru tercih yapabilmeleri için dikkat etmeleri gereken kriterleri sıraladı.
İSTANBUL (İGFA) – Üniversite hayatı, kişisel gelişim ve kariyer için kritik bir süreç olduğundan, doğru üniversite seçimi yapmak oldukça önemlidir.
İstanbul Rumeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Fulya Kıvılcım, adayların doğru tercih yapabilmeleri için dikkat etmeleri gereken kriterleri sıraladı.
1. Kurumsallaşmış bir üniversite olması
2. Öğrenci başına düşen tam zamanlı akademik kadro farkındalığı
3. Zengin ve güçlü akademik kadro
4. Uzaktan ve Hibrit Eğitimdeki farkındalık
5. Çift Diploma İmkânı
6. Yandal Programları Olanakları
7. Akademik Danışmanlık Hizmeti
8. Zengin Kütüphane Kaynakları ve Veri Tabanı Alt Yapıları
9. Geniş Kapsamlı Burs İmkanları
10. Yurt dışı imkanlar ve Erasmus Değişim Programları
11. Sosyal imkanlar
12. Yabancı Dil Eğitiminin niteliği
13. Sertifika Programları
14. Öğrenci kulüpleri ve sosyal aktiviteler
15. Teorik eğitimin yanında uygulama olanakları
16. Sektörle iş birliği imkanları
17. Sosyal sorumluluk projelerine verilen önem ve farkındalık çalışmalarının desteklenmesi
18. Mesleki donanım sağlama ilkesi
Dr. Kıvılcım ayrıca, tercihlerin öncelikle adayların ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yapılması gerektiğini vurgulayarak, popüler bölümlerin veya aile baskısının değil, kendi yetenekleriniz ve ilgi alanlarınıza göre tercih yapılması gerektiğini belirtti.
Tercih döneminde adayların puanlarını değil, ilgi alanlarına ve yeteneklerine uygun programları dikkate almalarını öneren Öğretim Üyesi Dr. Fulya Kıvılcım, bu sayede, doğru tercihler yaparak gelecekteki başarılarını ve mutluluklarını şekillendirebileceklerini söyledi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Link
0 notes
Text
Ankara Yurtları, İzmir Yurtları ve Özel Yurtlar
Üniversite eğitimi almak için farklı şehirlere taşınan öğrenciler için konaklama seçimi oldukça önemlidir. Ancak, bu süreçte doğru tercihi yapmak zor olabilir. Neyse ki, Türkiye'nin başkenti Ankara ve Ege'nin incisi İzmir gibi büyük şehirlerde, öğrencilere pek çok seçenek sunan Ankara yurtları ve İzmir yurtları bulunmaktadır.
Ankara'da birçok üniversiteye ev sahipliği yapan başkentimiz, aynı zamanda geniş bir yurt ağına da sahiptir. Ankara yurtları, öğrencilere konforlu ve güvenli bir yaşam ortamı sunmayı hedefler. Genellikle kampüslere yakın veya ulaşım olanakları açısından avantajlı bölgelerde bulunan bu yurtlar, öğrencilerin derslere kolayca ulaşmasını sağlar. Ayrıca, sosyal imkanların da bol olduğu Ankara yurtları, öğrenciler arasında kaynaşmayı ve yeni arkadaşlıklar kurmayı teşvik eder.
İzmir, Türkiye'nin batı kıyısında yer alan güzel bir şehirdir ve üniversite öğrencilerine sunduğu olanaklarla da dikkat çeker. İzmir yurtları da Ankara gibi öğrencilere konforlu bir yaşam alanı sağlamak için çalışır. Sahip oldukları modern ve donanımlı tesislerle, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılar. Ayrıca, İzmir'in kendine has atmosferiyle öne çıkan bu yurtlar, öğrencilere kenti keşfetme fırsatı da sunar.
Ancak, bazı öğrenciler daha özel ve kişiselleştirilmiş bir konaklama deneyimi arayışındadır. Bu durumda özel yurt seçeneği devreye girer. Özel yurt, genellikle daha sınırlı sayıda öğrenciyi barındırır ve daha bireysel bir hizmet sunar. Öğrencilerin gereksinimleri ve tercihleri göz önünde bulundurularak tasarlanmış odalar, özel yurtlarda standarttır. Ayrıca, bu yurtlarda öğrencilerin akademik başarılarını desteklemek amacıyla ders çalışma alanları ve etüt odaları gibi ek imkanlar da bulunur.
Ankara yurtları, İzmir yurtları ve özel yurtlar, Türkiye'deki üniversite öğrencilerine çeşitli konaklama seçenekleri sunmaktadır. Öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarını, tercihlerini ve bütçelerini göz önünde bulundurarak doğru seçimi yapmaları önemlidir. Hangi şehirde olursa olsun, kaliteli bir yaşam ortamı ve güvenli bir konaklama, öğrencilerin üniversite hayatını başarıyla tamamlamalarına yardımcı olacaktır.
0 notes
Text
Türkiye'deki Ankara ve İzmir Yurtları ile Özel Yurt Seçenekleri
Türkiye'nin başkenti Ankara ve incisi İzmir, üniversite öğrencileri için popüler birer eğitim merkezi olarak ön plana çıkmaktadır. Öğrenciler, bu şehirlerdeki üniversitelere yerleştiklerinde, konaklama ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli seçenekler arasından tercih yapmak durumundadır.
Ankara'da öğrenim gören veya görmeyi planlayan öğrenciler, Ankara yurtları arasında bir seçim yaparken pek çok faktörü göz önünde bulundurmalıdır. Şehrin farklı bölgelerinde bulunan yurtlar, öğrencilere konforlu ve güvenli bir yaşam sunmayı hedeflemektedir. Genellikle sosyal olanakların zengin olduğu Ankara yurtları, ders çalışma alanlarından spor salonlarına ve etkinlik alanlarına kadar birçok imkanı bünyesinde barındırmaktadır. Buna ek olarak, bazı yurtlar üniversitelere yakın konumda bulunarak ulaşım kolaylığı sağlamaktadır.
İzmir'deki öğrenciler de benzer şekilde İzmir yurtları arasında tercih yapmaktadır. İzmir, sahil şeridi ve tarihi yerleriyle üniversite öğrencileri için cazip bir şehir olmanın yanı sıra, yurt seçenekleriyle de dikkat çekmektedir. İzmir yurtları, modern ve konforlu yapılarıyla öğrencilere huzurlu bir yaşam alanı sunmayı amaçlamaktadır. Yurtlar genellikle güvenlik önlemleri alarak öğrencilerin rahatça vakit geçirebileceği ortamlar oluştururken, sosyal aktivitelere katılma imkanı da sunmaktadır.
Bununla birlikte, Ankara ve İzmir'deki üniversite öğrencileri özel yurt seçeneğini de değerlendirebilirler. Özel yurtlar, genellikle dışarıdan işletilen ve daha sınırlı sayıda öğrenciyi ağırlayan tesislerdir. Bu yurtlarda kalan öğrenciler, daha kişisel bir ortamda yaşama imkanı bulabilirler. Özel yurtlar genellikle öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik olarak tasarlanmıştır ve bazıları özel çalışma odaları veya mutfak gibi ekstra imkanlar sunabilmektedir. Ancak, özel yurt seçenekleri genellikle daha yüksek fiyatlara sahip olabilir ve dolayısıyla öğrencilerin bütçelerini göz önünde bulundurmaları önemlidir.
Ankara ve İzmir gibi üniversite şehirlerinde konaklama seçenekleri arasında Ankara yurtları, İzmir yurtları ve özel yurt gibi çeşitli terimlerle karşılaşmak mümkündür. Öğrenciler, tercih yaparken kendi ihtiyaçlarını ve bütçelerini göz önünde bulundurmalıdır. Ankara ve İzmir yurtları genellikle öğrencilere sağladıkları imkanlar ve sosyal olanakları ile avantajlı bir seçenek sunarken, özel yurtlar ise daha kişisel bir yaşam alanı arayan öğrenciler için alternatif bir seçenektir. Her durumda, doğru yurt seçimi öğrencilerin eğitim hay
0 notes
Text
Meslek Seçiminde Doğru Kararı Verme Rehberi 2024 YKS
Meslek Seçiminde Doğru Kararı Verme Rehberi
Üniversite ve meslek seçimi yaparken adayların dikkate alması gereken pek çok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler, doğru tercihler yapabilmeleri ve gelecekte memnuniyetle mesleklerini icra edebilmeleri için oldukça önemlidir.
İlgi ve Yetenekler
İnsanların yaşamları boyunca karşılaştıkları en önemli kararlardan biri, meslek seçiminde doğru kararı vermedir. Bu karar, genellikle birçok faktörün bir araya gelmesiyle oluşur. İlgi ve yetenekler, bu faktörlerin en önemlilerinden biridir çünkü bireyin iş hayatındaki memnuniyeti ve başarısı, sahip olduğu ilgi ve yeteneklerle yakından ilişkilidir.
İlgi, kişinin zevk aldığı, merak duyduğu konular ve aktivitelerle ilgilidir. İlgiler, bir kişinin hangi alanda çalışmaktan keyif aldığını, nelerle meşgul olmaktan hoşlandığını ve hangi konulara ilgi duyduğunu gösterir. Bu noktada, bir kişinin meslek seçiminde kendi ilgi alanlarını göz önünde bulundurması büyük önem taşır. Örneğin, sanatsal faaliyetlerden hoşlanan bir bireyin bir sanat dalında meslek seçmesi, işini yaparken daha mutlu ve tatmin olmuş olmasını sağlayabilir.
Yetenek ise, kişinin belirli bir alanda gösterdiği doğal yatkınlığı ifade eder. Her bireyin farklı yetenekleri bulunur ve bazı konularda diğerlerine göre daha başarılı olabilirler. Örneğin, matematikte üstün bir yeteneği olan bir birey, mühendislik gibi sayısal düşünme gerektiren bir alanda başarılı olabilir. Bu nedenle, kişinin sahip olduğu yetenekleri de meslek seçiminde göz önünde bulundurması gerekir.
Meslek seçiminde doğru kararı verme de ilgi ve yeteneklerin birleştirilmesi oldukça önemlidir. İlgi duyulan bir alanda başarılı olabilmek için o alanda yetenekli olmak, kişinin hem işini severek yapmasını hem de daha başarılı olmasını sağlar. Bu noktada, bireylerin kendi ilgi ve yeteneklerini tanımaları, kendilerini keşfetmeleri ve bu doğrultuda meslek seçimi yapmaları oldukça önemlidir.
Devamına kaynak alınan siteden ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Meslek Seçiminde Doğru Kararı Verme Rehberi 2024 YKS - Öğrenci Kozu (ogrencikozu.com)
1 note
·
View note
Text
Ankara’da Yazılım Eğitimi: Kariyerinizi Şekillendirin
Ankara’da Yazılım Eğitimi: Kariyerinizi Şekillendirin
Ankara, Türkiye’nin başkenti ve teknoloji dünyasının giderek büyüdüğü bir şehir. Bu büyüme, yazılım ve bilişim sektöründe de etkili oluyor. Ankara’da yazılım eğitimi almak, kariyerinizi şekillendirmenin ve rekabetçi bir yazılım profesyoneli olmanın kapılarını aralayabilir. Bu makalede, Ankara’da yazılım eğitimi almanın önemini, avantajlarını ve nasıl başlayabileceğinizi ele alacağız.
Ankara’da Yazılım Eğitimi: Neden Önemli?
Yazılım dünyası, sürekli olarak büyüyen ve değişen bir alandır. Teknolojik gelişmeler ve dijital dönüşüm, yazılım geliştiricilerinden her zamankinden daha fazla talep yaratmaktadır. Ankara’da yazılım eğitimi almak, bir dizi önemli avantaj sunar. İşte neden Ankara’da yazılım eğitimi almanın önemli olduğuna dair bazı nedenler:
Ankara’da Yazılım Eğitimi Avantajları
Ankara, yazılım eğitimi almak için mükemmel bir yerdir ve bir dizi avantaj sunar. İşte Ankara’da yazılım eğitimi almanın avantajlarından bazıları:
Çeşitli Eğitim Kurumları: Ankara’da bir dizi tanınmış üniversite, eğitim kurumu ve özel kurs sağlayıcısı, yazılım geliştirme eğitimi sunmaktadır. Bu çeşitlilik, öğrencilere farklı programlar arasından seçim yapma fırsatı sunar.
Teknoloji Ekosistemi: Ankara, Türkiye’nin teknoloji alanındaki büyüme merkezlerinden biridir. Yerel teknoloji ekosistemi, öğrencilere iş fırsatları ve işbirliği imkanları sunar.
Uygulamalı Eğitim: Ankara’daki eğitim kurumları, öğrencilere gerçek dünya projeleri üzerinde çalışma şansı sunar. Bu, teorik bilgiyi pratik becerilere dönüştürmek için önemli bir fırsattır.
Ağ Olanakları: Ankara’da yazılım eğitimi alan öğrenciler, sektör profesyonelleriyle tanışma ve iş dünyasıyla bağlantı kurma fırsatına sahiptir. Bu, kariyerlerini şekillendirmelerine yardımcı olabilir.
Yerel İş İlanları: Ankara, yazılım geliştiricilere yönelik çeşitli iş fırsatları sunar. Yerel iş ilanları, mezun olduktan sonra istihdam edilme olasılığını artırır.
Ankara’da yazılım eğitimi alarak, teknoloji dünyasında başarılı bir kariyere adım atmanın kapılarını aralayabilirsiniz.
Nasıl Başlanır: Ankara’da Yazılım Eğitimi İçin Adımlar
Ankara’da yazılım eğitimi almak istiyorsanız, aşağıdaki adımlar size yol gösterebilir:
Hedeflerinizi Belirleyin: İlk olarak, neden yazılım eğitimi almak istediğinizi ve ne tür bir kariyer hedeflediğinizi netleştirin. Yazılım geliştirme, farklı disiplinlere ayrılabilir, bu yüzden hangi alanda uzmanlaşmak istediğinizi belirlemek önemlidir.
Eğitim Kurumlarını Araştırın: Ankara’daki eğitim kurumları arasında karşılaştırma yapın. Üniversiteler, özel eğitim kurumları ve online eğitim platformları gibi seçenekleri değerlendirin.
Program Seçimi: Seçtiğiniz eğitim kurumu ve program hakkında detaylı bilgi edinin. Programın içeriğini, süresini ve öğretim kadrosunu inceleyin.
Başvuru Yapın: İlgilendiğiniz program için başvurunuzu tamamlayın. Üniversiteler için üniversite giriş sınavlarına katılmanız gerekebilir.
Ekipman ve Yazılımlar: Geliştirme işiniz için gerekli olan donanım ve yazılımları edinin. Bu, bir dizüstü bilgisayar, programlama dilinin entegre geliştirme ortamı (IDE) ve diğer gereçleri içerebilir.
İşbirliği ve Ağ Oluşturma: Ankara’da yazılım geliştirenlerle tanışmaya çalışın. Kariyerinizde size yardımcı olabilecek kişilerle bağlantı kurun ve yerel topluluklara katılın.
Sürekli Öğrenme: Yazılım dünyası sürekli değişir, bu nedenle sürekli öğrenmeye ve güncel kalmaya odaklanın. Online kaynakları takip edin, yeni teknolojileri öğrenmeye çalışın ve projelerde pratik yapın.
Ankara’da yazılım eğitimi almak, doğru adımları atmaya bağlıdır ve sizin kariyerinizin başarısı için önemlidir. İlerleyen adımlarınızı planlamak ve hedeflerinizi takip etmek, Ankara’da yazılım eğitiminden en iyi şekilde yararlanmanıza yardımcı olacaktır.
Ankara’da Yazılım Eğitimi ve İş Fırsatları
Ankara’da yazılım eğitimi alan mezunlar, genellikle çeşitli iş fırsatlarına erişim sağlarlar. Ankara, devlet kurumları, özel sektör firmaları ve teknoloji start-up’ları gibi farklı sektörlerde yazılım geliştiricilere ihtiyaç duyar. İşte Ankara’da yazılım eğitimi almanın iş fırsatlarına etkisi hakkında bazı düşünce ve öneriler:
Kamu Sektörü İşleri: Ankara, Türkiye’nin kamu sektörünün merkezi olarak kabul edilir. Devlet kurumları, yazılım geliştiricilere ihtiyaç duyar ve bu kurumlar genellikle teknoloji odaklı projeler yürütür.
Özel Sektör Firmaları: Ankara’da birçok özel sektör firma da yazılım geliştiricilere iş fırsatları sunar. Büyük şirketlerden küçük ve orta ölçekli işletmelere kadar çeşitli firmalarda pozisyonlar bulunabilir.
Teknoloji Start-up’ları: Ankara, teknoloji start-up’larının büyümekte olduğu bir merkezdir. Yenilikçi projeler ve girişimler, yazılım geliştiricilere fırsatlar sunabilir.
Freelance Çalışma: Ankara’da yazılım eğitimi alanlar, serbest çalışma fırsatları da değerlendirebilirler. Uzaktan çalışma veya bağımsız projeler üzerinde çalışma, kişisel kariyerinizi şekillendirmenin bir yolunu oluşturabilir.
Ağ Oluşturma: Ankara’da yazılım alanında bir ağ oluşturmak, iş fırsatlarına erişimi artırabilir. Konferanslar, seminerler ve teknoloji topluluklarına katılarak yeni bağlantılar kurun.
Ankara’da yazılım eğitimi almak, sadece bilgi ve becerilerinizi geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda iş dünyasında kendinize yer açmanızı kolaylaştırır. Bu fırsatları değerlendirmek için iş arama sürecinizi dikkatle planlayın ve kendi yeteneklerinizi vurgulayan bir özgeçmiş oluşturun.
Ankara’da Yazılım Eğitimi ve Sürekli Gelişim
Ankara’da yazılım eğitimi almış olsanız bile, teknoloji alanındaki hızlı değişim nedeniyle sürekli öğrenmeye ve kendinizi güncellemeye devam etmek önemlidir. Yazılım geliştirme dünyası sürekli yeni diller, çerçeveler ve teknolojilerle evrilmektedir. Bu nedenle, kariyerinizi şekillendirmek ve rekabetçi kalmak için şunları yapmalısınız:
Online Kaynakları Kullanın: İnternet, yazılım geliştirme konularında bol miktarda ücretsiz kaynak sunar. Online kurslar, eğitim videoları, yazılım geliştirme forumları ve bloglar, sürekli öğrenme için harika kaynaklardır.
Kişisel Projeler Geliştirin: Kendinizi geliştirmek ve yeni beceriler öğrenmek için kişisel projeler oluşturun. Bu projeler, hem portfolyonuzu zenginleştirir hem de yeni teknolojilere pratiğinizde yardımcı olur.
Sertifikalar ve Eğitim Programlarına Katılın: Ankara’da veya online platformlarda sunulan yazılım eğitim programlarına katılarak sertifikalar kazanabilirsiniz. Bu sertifikalar, işverenlerin dikkatini çekebilir.
Teknoloji Trendlerini Takip Edin: Teknoloji dünyasındaki yeni gelişmeleri ve trendleri takip edin. Yapay zeka, bulut bilişim, blok zinciri gibi alanlardaki gelişmeleri izlemek, gelecekteki iş fırsatlarına yol açabilir.
Topluluklara Katılın: Ankara’da veya çevrimiçi topluluklara katılarak diğer yazılım geliştiricileri ve uzmanlarla etkileşime geçin. Bu, öğrenme ve işbirliği fırsatlarına yol açabilir.
Ankara’da yazılım eğitimi almak, başarılı bir kariyere adım atmanız için önemli bir adım olabilir. Ancak sürekli öğrenmeye ve geli��ime odaklanarak, kariyerinizdeki büyümeyi sürdürmek için gereken becerileri kazanabilirsiniz.
0 notes
Text
Üniversite Bölümleri Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Üniversite eğitimi, geleceğinizi şekillendirebilecek önemli bir dönemdir. Hangi alanda uzmanlaşmak istediğinizi belirlemek için üniversite bölümleri hakkında doğru bilgilere sahip olmanız önemlidir. Bu yazıda, farklı üniversite bölümleri hakkında genel bir bakış sunacağız ve size doğru seçimi yapmanızda yardımcı olacak bazı ipuçları vereceğiz.
İşletme Bölümleri: İş dünyasına ilgi duyuyorsanız, işletme bölümleri size birçok kariyer fırsatı sunabilir. Pazarlama, finans, muhasebe ve insan kaynakları gibi alt alanlara odaklanabilirsiniz. Bu bölümler, iş dünyasında liderlik becerilerinizi geliştirmeniz ve yönetim konusunda bilgi sahibi olmanız için mükemmel bir fırsattır.
Daha Fazla Bilgi: www.student.com , https://www.gazetea.com.tr/universite-bolumleri-hakkinda-bilmeniz-gerekenler/
0 notes
Text
Gettoyu Savunmak: Kara Panter Partisi’nde Mekân ve Kentsel Politika
James A. Tyner , Çeviri: Ayşe Boren
Coğrafya, planlama ve ilgili disiplinlerde dönen tartışmalarda kentsel kamusal alanlar kavramının –sokaklar, otoparklar, alışveriş merkezleri ve parklar– bolca geçtiğine tanık oluyoruz. Çoğunlukla Henri Lefebvre’in yazılarından esinlenen bu çalışmalar, kamusal alan ve kent “hakkı” mücadelelerini anlamaya çalışıyor. Lefebvre’in de ileri sürdüğü gibi devrimci olaylar genellikle sokaklarda vuku bulur.[1] Buluşma yeri vazifesi gören sokak, kargaşanın damgasını vurduğu spontane bir tiyatrodur: “Kentsel yaşamın [...] bütün unsurları, sokakları doldurmakta, sonra da sabit ikametgâhlarından kopup gelmiş diğer unsurlarla buluşup kaynaşacakları kent merkezlerine doğru akmakta serbesttir.”[2] Sokaklar aynı anda hem ihtilafların, hem düzenlemelerin hem de direnişin konusudur. Hareket ve etkileşim “hem mecbur koşulur hem de kısıtlanır”.
Bu makalenin amacı kamusal alanda ifade bulduğu haliyle Kara Panter Partisi’nin farklı aşamalarda yürürlüğe soktuğu teritoryal politikaları incelemek. Kevin Cox’un ortaya attığı “bağımlılık alanı” ve “angajman alanı” ikiliğinden hareketle, Kara Panter Partisi’nin söylemsel ve maddi pratiklerinde yerselliğin [territoriality] ne şekilde gündeme geldiğini ele alıyorum. Cox’un yaklaşımına göre yerel politikalar, kendilerinden daha yüksek ve daha düşük soyutlama ve gerçeklik düzeylerinde meydana gelen süreçlerin bağlamına oturur.[3] Bu yaklaşımı esas alarak Kara Panter Partisi üzerine yapılacak bir vaka çalışması, toplumsal adalet ve kamusal alan gibi temel meseleleri kavramamıza yardımcı olacaktır. Don Mitchell’ın izinden giderek şu soruları ortaya atıyorum: “Kent ve kentin kamusal alanları üzerinde kim hak sahibidir? Bu hak, yasada ve sokakta nasıl belirlenir? Her daim ihtilaflı ve kısıtlı olan bu hak, kentteki toplumsal adaleti nasıl biçimlendirir?”[4]
Kara Panter Partisi’ni Bağlama Oturtmak
Medeni haklar hareketi, yerel özellikleri ağır basan bir hareketti. Örneğin, kuzeydeki mücadelelerin çoğu kent merkezliydi; dolayısıyla, güney eyaletlerinde çok fazla konu olmayan konut ve kamu hizmeti gibi meseleler, buralarda son derece önemli mücadele alanlarıydı. Kuzeydeki eylemciler, en başta, ayrımcı konut ve eğitim politikalarında kendini gösteren fiilî ayrıştırmayla mücadele ediyorlardı. Farklı hedefler farklı teknikler gerektirir. Güneyde üretilen stratejiler, seçim hilesi ve okul bölgesi seçimi gibi, siyahların aleyhine işleyen fiilî politikalara karşı koymakta çoğu zaman yetersiz ve isabetsiz kalıyordu. C. E. Jones ve J. L. Jeffries’in de ileri sürdüğü gibi, 1966’ya gelindiğinde, “geleneksel medeni haklar örgütlerinin, Afrikalı Amerikalıların, özellikle de kuzeyin kentsel ortamlarında yaşayanların hayatlarını olumsuz etkileyen sistemsel kuvvetleri değiştiremedikleri kesinkes anlaşılmıştı”.[5]
Kuzey eyaletlerindeki siyah toplulukları, örgütlenmeden yana sıkıntı çekmeksizin adalet ve eşitlik için uzun soluklu bir mücadele vermekle birlikte, bulundukları kötü durumdan onları mesul tutan teori ve politikalarla savaşmak zorunda kaldılar.[6] Theoharis’e göre, güneydeki kırsal alanlarda yaşayan Afrikalı Amerikalılar uzun ve ıstıraplı mücadelelerin simgesi olarak görülürken, kentlerde yaşayanlar medyada ve akademik çevrelerde marazi bir topluluk olarak resmediliyordu. Theoharis, sözgelimi “kahraman Amerikalı kategorisine uymadıkları ve ulusal ilerlemenin sembolü olamayacakları için, sosyal yardımdan yararlanan bekâr annelerin eylemciliğinin görmezden gelindiğini” savunuyor. Dahası, kent merkezli hareketlerin çoğu, kuzey ve batıdaki gettolarda büyümüş üniversite mezunu Afrikalı Amerikalılar tarafından yönetiliyordu. Woodard, “yeni yeni palazlanmakta olan bir siyah entelijansiyasından” bahsediyordu mesela. Elbaum ise “üniversite kampüslerinde bir sürü siyah öğrenci örgütünün türediğini ve siyah üniversite öğrencileri arasında milliyetçilik ile sosyalizm karışımı ideolojilerin çok etkili olduğunu” kayda düşüyordu. Öğrencilerin önderliği altındaki, erkeklerin yanı sıra kadınların da katıldığı bu hareketler, medeni haklar hareketinin kentsel politikalarını kayda değer bir şekilde dönüştürmüştür.
Bu hareketlerden biri olan Kara Panter Partisi’nin kurucuları Bobby Seale ve Huey Newton’ı, yerel faaliyetleri sayesinde ulusal ve uluslararası çapta ün kazanan taban eylemcileri olarak düşünmek gerekiyor. Başta Kara Panter Özsavunma Partisi adını taşıyan parti, 1966 yılında kuruldu. Newton ve Seale’in gözünde, partilerinin programı, kendilerinden önce zulüm ve sömürüyle mücadele etmiş Afrikalı Amerikalı hareketlerin devamı niteliğindeydi. 1966’nın Ekim ayında, partinin savunma bakanı ve önde gelen teorisyenlerinden biri olan Newton ve parti başkanı Seale, on maddelik Kara Panter Partisi Platform ve Programı’nı açıkladılar. Partinin talepleri şu şekilde sıralanıyordu: özgürlük; siyahlar için tam istihdam; siyah topluluğunun kapitalist sömürüsüne son verilmesi; insan onuruna yaraşır konutlar; Afrikalı Amerikalıların bilgi birikimini dışlamayan bir eğitim; askerlik görevinden muafiyet; polis vahşetine son; siyah mahkûmlara özgürlük; adil yargılanma ve son olarak “toprak, ekmek, konut, eğitim, kıyafet, adalet ve barış”.[7] Newton’ın daha sonraları söyleyeceği gibi, “Marksist anlamda ne üretim araçlarının sahibi ne de işçi olan siyahlar ‘azat’ edilir edilmez gettolara itil[miş]”, “ne yüzlerce yıl boyunca maruz bırakıldıkları kurumsal kölelik için tazminat alabil[miş]”, “ne de yeni endüstriyel devlette onlara iş verilmiş”ti. Seale, Parti’nin tavrını şu sözlerle özetleyecekti: “Parti programımızda siyah Amerikalılar olarak 400 yıl boyunca dillendirdiğimiz yakıcı taleplerden başka bir şey yoktur.”[8]
Bobby Seale ve Huey Newton
Kara Panter Partisi kendisini halkın “öncü”sü olarak tahayyül etse de, yürüttükleri eğitim kampanyaları yerel koşullardan türetilmişti ve somut deneyimlere dayalıydı. Malcolm X’in izinden giden Newton ve Seale, halkı, kendi deneyimlerinden hareketle plan yapmaya teşvik ediyordu. Seale, yerel deneyiminin önemini şu sözlerle ifade ediyordu: “Bence insanlar, özellikle de beyazlar, gettonun kendine has bir dili olduğunu ve halka hitap etmek isteyen partinin –ki bu partinin üyelerinin çoğu da gettodan gelmedir– halkın dilini konuşmak zorunda olduğunu anlamalı”. Newton da benzer bir düşünce hattını izliyordu; fakat, ona göre, kültürel söylemlerle yapısal değişiklikler gerçekleştirmek mümkün değildi. Newton, politika ile kültürün kesişim noktaları hakkında şöyle diyordu:
Devrimci bir grup siyah insandan oluşan Kara Panter Partisi, bir kimliği olması gerektiğinin farkındadır. Harekete geçmemizi ve ilerlememizi sağlayacak gücü, bize siyah mirasımız verecektir. Fakat geleneksel Afrika kültürüne dönmenin gereksiz ve pek çok açıdan aleyhimize olduğunu düşünüyoruz. Tek başına kültürün bizi özgürleştiremeyeceğine inanıyoruz.[9]
Dolayısıyla, Kara Panter Partisi’nin kültürel milliyetçi bir grup ya da Pan-Afrikanizm’in bir çeşitlemesi olarak doğduğunu söyleyemeyiz. Kara Panter Partisi, daha ziyade, yerel meseleleri ele almak amacıyla kurulmuş bir taban örgütüdür. Bu da onu, siyah olmayan gruplarla ve örgütlerle ittifak yapmaya daha açık hale getirmiştir. Kara Panter Partisi, Barış ve Özgürlük Partisi ve Beyaz Panter Partisi’yle (Michigan merkezli, üniversite öğrencileri tarafından kurulmuş radikal örgüt) koalisyonlar kurmuş; Kahverengi Bereler (güney California’daki Meksika kökenli Amerikalıların kurduğu sol örgüt), Genç Efendiler (Chicago ve New York’taki Porto Riko grubu) ve Kızıl Muhafız Partisi’yle (Oakland’da, Çin kökenli Amerikalıların devrimci örgütü) işbirliği yapmıştır. Bunların yanı sıra, kadın ve eşcinsel özgürlük hareketleriyle de bağlantılar kurmuştur.
Michigan’da radikal grupların basın toplantısı
Kara Panter Partisi çeşitli ideolojik kaynaklardan besleniyordu. Newton ve Seale, “akraba olarak gördükleri” Frantz Fanon, Mao Zedong ve Ernesto Che Guevara’nın fikirlerinden esinleniyor; “özgürlüklerini kazanabilmek için, bu adamların özgürlüklerini nasıl elde ettiklerini öğrenmeleri gerektiğine” inanıyorlardı. Fakat, bu politik ideolojilerin, kent merkezli siyah toplulukların kendine has özelliklerine uyarlanması gerekiyordu. “Dışarıdan fikirler ve stratejiler ithal etmekle yetinemezdik; öğrendiklerimizi mahalledeki kardeşlerimizin benimseyebileceği ilkelere ve yöntemlere dönüştürmemiz gerekiyordu,” diye yazacaktı Newton. Sonuçta, Kara Panter Partisi, Mao Zedong, Mihail Bakunin, Lenin, Kwame Nkrumah ve Kim Il Sung’un da fikirlerinden ilham alan kapsamlı bir sosyalist program geliştirdi.
Buna rağmen, Kara Panter Partisi’nin erken dönem politik düşüncesinde en çok Malcolm X’in yazı ve konuşmalarının etkisinin görüldüğü söylenebilir. Kara Panter Partisi için Malcolm X’in önemi, kentli kökenlerine ve buna uygun olarak geliştirdiği kent merkezli teritoryal politikalara dayanıyordu. Malcolm X, ölümünden önce, yerelden küresele uzanan yelpazeyi baştan sona kat eden bir siyah özgürlük programının savunuculuğunu yapıyordu. Afrikalı Amerikalıların, ancak tüm dünya halkları eşitsiz iktidar yapılarından kurtulup özgürleştikleri zaman, zulüm ve sömürüden kurtulabileceğini savunuyordu.
Buna mukabil, yerel stratejiler geliştirmek gerekiyordu; yani, toplulukların, küresel insanlık fikriyatından uzaklaşmadan, yeniden kendi içlerinde bir birlik oluşturmaları ve yaşadıkları yere aidiyet hissiyle bağlanmaları gerekiyordu. Malcolm X, 1964 tarihli bir konuşmasında şöyle diyordu: “Kongo’yu dert edinmeden önce Mississippi’yi yola sokmamız gerektiğini düşündüğümüz sürece Mississippi asla yola girmeyecek. Kendi mücadelemizi, dünya genelinde süregiden mücadelenin bağlamına yerleştirebilmeliyiz”.[10] Malcolm X’in politik düşüncesinin merkezinde, siyahların mücadelesi ile dünyanın diğer ezilen halklarının mücadelesi arasındaki bağ yatıyordu. Bu, “medeni haklar”dan “insan hakları” perspektifine geçmesini mümkün kılan mekânsal bir bağdı.
Kara Panter Partisi’nin Mekânları
Eylem ve müdahaleye, sabit ve sınırları belirli bir ölçek anlayışından ziyade, bağlama oturtulmuş süreçler açısından yaklaşmak gerekiyor. Swyngedouw, süreç temelli bir yaklaşıma ontolojik olarak öncelik tanıdığımız takdirde, başlangıç noktası olarak küreseli ya da yereli alan bir analize mecbur kalmayacağımızı ileri sürüyor. Mekânsal ölçeği, son derece heterojen, çatışkılı ve ihtilaflı bir süreçte üretilen bir şey olarak kuramlaştırmak gerekiyor. Bu nokta, genel olarak medeni haklar hareketini, özel olarak da siyah gücünü anlamak açısından son derece önemlidir. Yazının bu bölümünde, Kevin Cox’un geliştirdiği “bağımlılık alanları” ve “angajman alanları” kavramlarını kullanıyorum. Cox, bu ayrımı, yerel koşulların farkında olan bir yerel politika anlayışı sunmak için yapıyor. Newton ve Seale’ın, Kara Panter Partisi’ni kendi yerel sömürü ve zulüm deneyimlerinden hareketle kurduklarını düşünecek olursak, bu türden bir ölçek politikası anlayışını benimsemek, bu yazıdaki amacım açısından çok önemli.
Cox’un tanımıyla bağımlılık alanları, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bağımlı oldukları az çok yerelleşmiş toplumsal ilişkilerden oluşur. Bir başka deyişle, bu alanlar, “maddi refahımız için ve bir anlamımız olduğunu hissedebilmemiz için gerekli yere-özgü koşulları tanımlar”. Bağımlılık alanlarında en çok öne çıkan şey, “yerel” koşullara ilişkin “yerel” bilgidir. Bu durum, ABD’nin her köşesinde uygulanan bölgesel medeni haklar stratejileri için geçerlidir; Newton, Seale ve diğer Panterler de, içinden çıktıkları kentsel siyah toplulukların kendine has “bilgi birikimini” temel alarak bu stratejileri benimsemişlerdir. Gerçekten de, mevcut araştırmaların gösterdiği gibi, Oakland, Los Angeles, New York ve Seattle gibi kentlerde açılan Kara Panter Partisi şubelerinin tümü, yerel koşullara uyarlanmış yerel stratejileri yansıtır.
Buna mukabil, angajman alanları, bağımlılık alanlarını korumaya yönelik politikaların serimlendiği yerlerdir.[11] İnsanların veya kurumların bağımlılık alanlarını ayakta tutmak için gerekli koşulları idame ettirmeye yönelik çabalarının sonuç verip vermeyeceği, diğer toplumsal-mekânsal koşullara bağlıdır. “Genellikle failler, belirli bir yerin sınırları dahilinde gerçekleşenden çok daha kapsamlı (veya belki kısıtlayıcı) bir mübadele ilişkileri kümesine katılırlar” diyen Cox, “yerel çıkarlara ulaşabilme becerisinin büyük oranda teritoryal güç kullanma becerisine bağlı olduğu” sonucuna varır.
Kara Panter Partisi, en başta da Huey Newton, durağan bir politik ideoloji benimsememişti. Kara Panter Partisi’nin politik görüşü, zaman içinde dört uğraktan geçerek evrilmiştir: siyah milliyetçiliği, devrimci milliyetçilik, devrimci enternasyonalizm ve interkomünalizm. Kara Panter Partisi’nin politik düşüncesinin geçirdiği dönüşümün bariz bir mekânsal boyutu vardır. Bu değişimler, Parti’nin “bağımlılık alanları” ile “angajman alanları”na odaklanarak kavranabilir. Bahsettiğim “uğrakları” anlamanın en iyi yolu, bunlara farklı angajman alanları olarak bakmak.
Kara Panter Partisi, kuruluşundan itibaren kendine, siyah gettosuyla sınırlanmış, yerelleşmiş bir bağımlılık alanı seçti. Newton ve Seale’ın temel meseleleri, gettolarda yaşayan halkın dertleriydi. Seale, partinin kuruluş aşamasında Newton’la beraber diğer Afrikalı Amerikalılarla topluluğun durumu hakkında sohbetler ettiklerini yazıyordu. Kuzey Oakland Mahallesi Yoksullukla Mücadele Merkezi’nde Siyah Amerika tarihi dersleri verirken edindiği tecrübelerden feyz alıyordu.
Bu tür yerel koşullardan türetilmiş, mahalle bazlı programların sokaktaki gündelik hayata odaklanması şaşırtıcı değil. Daha sonraları “hayatta kalma programları” olarak adlandırılacak mahalle programları, yerel koşullara göre tasarlanıyordu; dolayısıyla ilk hedefleri, mahalle sakinlerinin acil ihtiyaçlarını karşılamak ve dertlerine çare bulmaktı. Polise yönelik mahalle denetimi kurulması, Siyah tarihi dersleri verilmesi, kiracı haklarının ve sosyal güvenlik haklarının teşvik edilmesi, “sağlık klinikleri”nin kurulması ve polis şiddeti olaylarının soruşturulmasına yönelik programlar yürütülüyordu. Bunlardan biri, Bobby Seale’ın belediye başkanlığı kampanyası sırasında yürürlüğe konan Korkutucu Bir Ortama Karşı Yaşlılar (S.A.F.E.) programıydı. Silahlı soygun ve kapkaç olaylarının mağdurlarının yarısından fazlasının elli yaş üstünde olduğunu öğrenen Kara Panter Partisi, yaşlılar için ücretsiz ulaşım ve koruma hizmetleri sağlamaya başladı. “Çocuklara Ücretsiz Kahvaltı”, “Çocuklara Ücretsiz Kıyafet”, “Ücretsiz Yemek ve Ayakkabı” programları ise, çocukların fiziksel ve sosyal güvenliğine yönelik programlardı.
Fakat, ilk uygulamaya konan ve belki de en çok tartışma yaratan program, polis-uyarı devriyesiydi. Silahlı Kara Panter üyeleri, sokakları devriye geziyor ve polis faaliyetlerini denetliyorlardı. Bu devriye yürüyüşleri stratejik olarak birden fazla amaca hizmet ediyordu. Parti’nin kendine biçtiği “öncü” rolüne ve buna eşlik eden politik eğitim vurgusuna uygun olarak, bu devriye programı, üye kazanmaya ve bilgi yaymaya yönelik bir strateji olarak görülüyordu. Newton bu stratejiyi şu sözlerle açıklıyordu: “Öncelikli hedefimiz topluluğu eğitmek ve devrimin saflarına katmak olduğu için, onların ilgisini çekebilmemiz ve onlara özdeşleşebilecekleri bir şey vermemiz gerekiyordu”. Polisi gözetleyen başka örgütlü yurttaş devriyelerinden haberdar olan Newton, bu uygulamanın bulunmaz fırsatlar sunduğunun farkındaydı: “[Polisle] karşılaşmaları bir üst seviyeye taşıyıp, onları silahlarla gözleyerek, bize karşı davranışlarında bir değişiklik yaratabilirdik”.[12]
Newton ve Seale, zulüm ve sömürünün başlıca mağdurlarını, yani, lümpen proletaryayı, Parti saflarına kazanmanın peşindeydi. Fanon ve Malcolm X’ten öğrendikleri doğrultusunda, en başta “sokaktakileri” hedef aldılar. Newton daha sonraları “üniversitelerde ve liselerde şartlı tahliyeyle salıverilmiş, göz hapsinde tutulan, yeni hapisten çıkmış ya da yakında hapsi boylayacakmış gibi duran kardeşlerimizle konuşuyorduk,” diyecekti. Newton’a göre diğer siyah politik örgütlerin başarısızlığının sebebi, “temsil etme iddiasında oldukları insanları, yani, üniversite yüzü görmemiş, muhtemelen liseden bile mezun olmamış fakir insanları davaya kazanıp faaliyetlere dahil edememiş olmaları”ydı.[13]
Silahlı devriyelerin bir başka amacı da, mahalleliler arasında bir dayanışma ve bağlılık duygusu geliştirmekti. Newton, “polisin karşısına dengi olarak çıkarak, hatta onları mahalleden uzak tutarak, üstelik tüm bunları yasal sınırlar dahilinde yaparak, siyah onurunun nasıl bir şey olduğunu mahallilere gösterdik”lerini düşünüyordu. Ona göre silahlı devriyeler “dayanışma duygusu yaratıyordu”.[14]
Fakat, devriyelerin en önemli sebebi, Oakland’daki siyah toplulukların maruz kaldığı polis vahşetine karşı koymaktı. Kuramsal açıdan bakıldığında, bu devriyeler, kent mücadelelerinin bünyesindeki maddi ve mekânsal pratikleri dikkate almalarından ötürü önemlidir. Foucault’ya göre disiplin, bireylerin mekâna dağıtılma biçimleriyle başlar, ve gözetim de dahil olmak üzere çeşitli denetim mekanizmaları üzerinden uygulanır. Polis teşkilatları kentsel alanlarda çoğunlukla bu tür mekanizmalar üzerinden iktidar uygular. Mesela, Steve Herbert’in Los Angeles polisinin davranışlarıyla ilgili çalışması, “alan kontrolünün”, “polisin toplumsal denetimi sağlama çabalarının vazgeçilmez bir parçası” olduğunu ortaya koyuyor.[15] Herbert, mekânda sınırlar oluşturmanın ve erişimi kısıtlamanın, kamu düzeni sağlamaya yönelik emniyet stratejilerinin çok önemli bir parçası olduğunu savunuyor. Polisin gücü, belirli bir politik coğrafyaya dayanır. Panterlerin silahlı devriyelerinin bu denli tehditkâr olmasının sebebi de budur: Gettoyu geri almak için silahlanan siyahların görünür varlığı, statükoya meydan okumaya yeter. Newton şöyle diyordu:
Oakland polisinin ve California karayolu devriyesinin, mahalle sakinlerine korku salmak için silahlarını tamamen açıkta taşımaya başladıklarına şahit olduk. Tüm bunları gördük ve siyah insanların bilincinin neredeyse patlama noktasına geldiğini fark ettik.[16]
Seale ise meseleyi şu sözlerle açıyordu:
Kendimizi polise karşı savunmamız gerekiyor çünkü evlerimizin kapısını kırıyor; sokak ortasında siyah kardeşlerimizi vuruyor ve kadın yoldaşlarımızın başını hedef alıyorlar. Polisin silah taşımaktaki birincil amacı, gözdağı vererek, temel politik arzularımızı gerçekleştirmek ve ihtiyaçlarımızı karşılamak için örgütlenmemizi engellemek. İktidar yapısı, özgürlük ve bağımsızlık için harekete geçen insanlara karşı faşist polisi kullanıyor. Halkımızı bölüyor, ama biz bu program etrafında birleştireceğimiz halka özsavunmayı öğreteceğiz.[17]
Beklenebileceği gibi, silahlı devriyeler polis ile Kara Panter Partisi arasındaki gerilimi iyice tırmandırdı. Bu devriyelerden dolayı bazı Parti üyeleri ile polis arasında bir dizi restleşme ve çatışma yaşandı. Bu olaylardan biri de 1 Nisan 1967’de gerçekleşti. 22 yaşındaki Denzil Dowell, California’nın Richmond kentinde beyaz bir şerif yardımcısı tarafından vurularak öldürülmüştü. Dowell’ın ailesinin talebi üzerine cinayetle ilgili soruşturma başlatan Kara Panter Partisi, Richmond şerif departmanının şüpheli adam öldürme olaylarına karıştığını ortaya çıkardı; Aralık 1966’da Kuzey Richmond’da öldürülen iki siyah da kurbanlar arasındaydı.
Bunun üzerine Huey Newton, sembolik ve fiziksel anlamda sokakları geri alma çağrısının dillendirileceği bir miting düzenlemeye karar verdi. Bobby Seale’a göre, Newton’ın mitingi düzenlemekteki amacı “insanlara kendimizi savunmak için silahlanmamız gerektiğini söylemek”ti. Bobby Seale’ın açıklamalarına göre, gösteri günü “miting alanının her bir köşesinde, militer nizam içerisinde birbirlerinden doksan ila yüz yirmi metre aralıklarla sıralanmış yirmişer Kara Panter” vardı. Parti üyeleri, insanlara Dowell’ın nasıl öldürüldüğünü anlattıktan sonra, siyahların birleşip silahlı bir örgütlenmeye gitmelerinin vaktinin geldiğini söylediler. Yaklaşık 300 kişilik kalabalığı dağıtmaya teşebbüs eden polis ile Parti üyeleri arasında ciddi bir çatışma yaşandı. Bu olayın ardından, 300 ila 400 kişinin katılımıyla ikinci bir Richmond mitingi düzenlendi. Newton bu kez sokakları bloke etme yolunu izledi ve kalabalığa, Kara Panter Partisi’nin siyah toplulukları polis vahşetinden korumayı amaçladığı anlatıldı.
Bu mitingler üzerine, Oakland milletvekili Donald Mulford “sokakta ve diğer kamusal alanlarda, şahısların kendi üzerlerinde veya araçlarında silah taşımasının yasaklanmasını” öngören bir yasa tasarısı sundu. Bunun ardından peş peşe gelecek yasal manevralar, mekânsal mücadele ile yasalar arasındaki diyalektiği ortaya koyacaktı. Newton şöyle diyordu: “Sistemin nasıl çalıştığını biliyorduk. Kanunları kendi lehimize, ve onların aleyhine kullandığımızda, onlar da basitçe kanunu değiştiriyordu”. Newton, “Panter Yasa Tasarısı”na cevaben bir bildiri hazırladı; Bir Numaralı İdari Direktif başlıklı bildiri, Seale’ın da aralarında olduğu otuz parti üyesi tarafından eyalet başkentinde okunacaktı. Hazırlık aşamasındaki yasa tasarısını hedef alan bildiride, “ırkçı California eyalet parlamentosu” ve “Vietnam’daki soykırım amaçlı ırkçı savaş” topa tutuluyordu. Bildiride Amerika’ya yönelik bir dizi suçlama sıralanıyordu:
Bu ülkenin kökeninde yatan siyahlara yönelik köleleştirme; Kızılderililere yönelik soykırım ve soykırımdan kurtulanların rezervasyonlara kapatılması; binlerce siyah erkek ve kadının vahşice linç edilmesi; Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları; ve şimdi Vietnam’daki alçakça katliam... bunların hepsi, Amerika’nın ırkçı iktidar yapısının beyaz olmayan halklara dair tek bir politikası olduğunu ortaya koyuyor: baskı, soykırım, terör ve tehdit.[18]
2 Mayıs 1967’de eyalet başkentinde gerçekleşen yüzleşme ve Bir Numaralı İdari Direktif, kamusal alan üzerine dönen mekânsal mücadeleleri ana hatlarıyla ortaya koyuyordu. Bir yanda, mesele, alan kontrolü (bu örnekte, bilfiil sokakların kontrolü) üzerinden toplumun disipline edilmesiydi. Silah taşımak anayasal bir haktı; dolayısıyla Kara Panter Partisi üyeleri hukuku ihlal etmiyorlardı. Fakat, bu eylemleriyle fiilen yürürlükte olan ırk ilişkilerini ihlal ediyorlardı. Kentsel mücadeleler hakkında yazan Eugene McCann’in söylediği gibi, devlet, insanlar arası ayrımı idame ettirebilmek için normatif mekân tanımları üretir ve dayatır. “Panter Yasa Tasarısı” bu türden bir karşı-direniş örneğidir; burada, hegemonik bir kurumun direniş karşısında yasayı değiştirme yoluna gittiğine şahit oluyoruz. McCann, “Afrikalı Amerikalılar gibi, yaşamları, tarihleri ve mekânları genellikle marjinalize edilen grupların, gündelik pratiklerinin yanı sıra daha sıradışı ve dramatik olaylar yoluyla bu mekânların özündeki egemen temsillere meydan okuyabildiğini” ileri sürüyor.[19] Gündelik bir pratik haline gelen silahlı devriyeler de, eyalet başkentinde gerçekleşen yüzleşme de bunun örnekleri olarak okunabilir. Öte yandan, Kara Panter Partisi, özellikle de Newton’ın şahsında somutlaştığı haliyle, Afrikalı Amerikalıların maruz kaldığı baskıyı çok daha uzun ve geniş bir baskı, sömürü ve soykırım tarihi ve coğrafyasıyla irtibatlandırıyordu.
Başkentte gerçekleşen yüzleşme, Kara Panter Partisi’nin angajman alanlarını ciddi şekilde dönüştürdü. Yohuru Williams, ellerinde silahlarla meclis oturumuna giren siyah erkek ve kadınların, Kara Panter Partisi’nin imajı üzerinde dolaysız bir etki yarattığını ifade ediyor.[20] Parti üyeleri aldıkları riskin, doğabilecek olumlu ve olumsuz sonuçların farkındaydı. Ulusal medyada geniş yer alan bu olay, Panterlere ciddi görünürlük sağlamıştı. Öte yandan, bu eylem, önerilenden de daha sert bir silah denetim yasasının geçmesine ve kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan denetim ve tacizin artmasına sebep oldu.
Bu durumda, daha geniş bir angajman alanı kazanmak adına devreye sokulan bu mekânsal stratejinin sonuç verip vermediği sorusu gündeme geliyor. Russel Shoats’a göre, “medeni haklar hareketinin liderleri, mesajlarını iletebilmek ve kendilerini akla gelebilecek en alçakça tacizlerden koruyabilmek için bu türden bir kamusal görünürlüğe ihtiyaç duyuyordu”, fakat kent bağlamına gelindiğinde “bu strateji, siyah özgürlük mücadelesinde istenen sonuçları vermiyordu, çünkü bu mücadele ister istemez daha gizli çalışma yöntemleri gerektiriyordu”.[21]
Fakat, Newton’ın mücadele anlayışı (ki, Parti üyelerinin hepsinin bu anlayışı paylaştığı söylenemez) çerçevesinde, bu genişletilmiş angajman alanının bir faydası vardı. Newton, sosyalizm vurgusu güçlü olan bir devrimci milliyetçiliği savunmaya başlamıştı. Hayatının son yılında ideolojik yönünü değiştiren Malcolm X gibi, Parti’nin “siyaset felsefecisi” olan Newton da, ırk temelli anlayıştan uzaklaşarak sınıf ayrımına dayalı bir anlayış benimsedi. Newton, parti politikasındaki ilk değişimleri şu sözlerle açıklıyordu: “Sıradan ya da ayrılıkçı milliyetçiler olmaktan çıkıp, devrimci milliyetçiler haline geldik. Bağımsızlık ve uluslaşma mücadelesi veren diğer bütün dünya halklarıyla bir olduğumuzu beyan ettik, ve diğer sözde sömürgelerin sahip olduğu coğrafi yoğunluğa sahip olmadığımızdan kendimizi ‘dağınık bir sömürge’ olarak tarif ettik”. Newton, siyah getto üzerinde dönen mücadeleyi daha geniş bir sahneye taşımak istiyordu. Dolayısıyla, kültürel milliyetçilikten devrimci milliyetçiliğe geçiş, siyah gettonun mecazi olarak değil, kelimenin gerçek anlamıyla sömürgeleştirilmiş bir teritorya olarak düşünülmesine dayanıyordu. Ezilen tüm halklar, ancak sömürgelikten kurtuluş süreciyle toplumsal adalete ve özgürlüğe kavuşacak, kendi kaderlerini tayin etme hakkı kazanacaklardı.
Siyah topluluklara ilişkin perspektifin bu şekilde yeniden tarif edilmesi, angajman alanlarının değişmesini sağladı ve farklı mekânsal pratiklerde ifadesini buldu. Devrimci milliyetçiliğe geçiş sürecindeki Newton, Kara Panter Partisi’nin, kurtuluş ve özgürlük mücadelesi veren bütün ezilen halklarla birleşmesinden yanaydı. Newton ve genel olarak Kara Panter Partisi, bu aşamada, “halkların uluslaşma yoluyla birtakım sorunlarını çözebileceklerini” düşünüyorlardı.[22] Seale da, daha önce Mississippi ile Kongo arasındaki jeopolitik bağlantıları vurgulayan Malcolm X’le benzer bir görüşü savunuyordu:
Amerika’da, kendi yurdumuzda da emperyalizmle savaşmamız gerektiğini anlamalıyız. Amerika’daki siyah, kahverengi ve kızıl derili halklara, hatta protestocu öğrencilere, radikallere ve ilericilere uygulanan topluluk emperyalizmini görmezden gelerek, ... genel olarak emperyalizmle, emperyalizmin yurtdışındaki uygulamalarıyla mücadele edemezsiniz.
Newton ve Seale’ı beyaz solcularla işbirliği yapmaya sevk eden etken de, diğer sömürge halklarıyla aralarındaki dayanışma duygusu ve kültürel milliyetçi tutumlarla bağlarını koparmış olmalarıydı. Angajman alanının genişletilmesiyle beraber gerçekleşen bu ideolojik değişimin sonuçları, değişen mekânsal pratiklerde de kendini gösterdi; örneğin, 1967’de Barış ve Özgürlük Partisi’yle ırklararası bir ittifak kuruldu. Bu değişim, Parti yönetimi ile Parti’nin “tabanı” ve diğer üyeleri arasında sorun çıkmasına sebep oldu. Hem toplumsal hem de mekânsal anlamda daha katı ve ayrılıkçı bir yaklaşım benimseyenler, farklı ırklarla ittifak kurulmasına karşı çıktılar. Bu ittifaklar maddi ve finansal kazanımlar sağlasa da, siyah topluluğu arasında sosyal sermaye kaybına yol açtı.
Bundan sonraki önemli ideolojik değişim 1970 senesinde gerçekleşti. Adam öldürme suçundan hüküm giyen Newton, kararın bozulması üzerine o yaz hapisten çıkmıştı. Küresel bilincinin gittikçe arttığının bir işaret olarak, Newton Parti politikasında bir değişikliğe daha giderek devrimci enternasyonalizmi benimsedi. Siyah toplulukları sömürgeler olarak görmüyordu artık. Üstüne üstlük, angajman alanını Amerika topraklarının her bir karışını içerecek şekilde genişletmişti. 1971’de şöyle diyordu:
Kara Panter Partisi’nin üyeleri olarak Amerika’nın artık bir ulus olmadığını gördük. Amerika, başka bir şey, bir ulustan fazlası. Yalnızca teritoryasını değil, denetim alanını da genişletti. Bu yüzden onu “imparatorluk” olarak adlandırdık.[23]
Newton’ın “imparatorluk” tanımı oldukça işlevsel ve öğreticidir. Bu tanıma göre “imparatorluk”, “kendini, dünyanın bütün topraklarını ve halklarını denetleyen bir güce dönüştürmüş bir ulus-devlettir”. Bu anlayışın stratejik sonuçları da olacaktı. 1971’de, Newton, Amerikan emperyalizmine karşı savaşan Güney Vietnam Cumhuriyeti Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Geçici Devrimci Hükümeti’ne destek amacıyla askerî birlikler göndermeyi teklif etti. Parti, 13 Eylül 1970’te Cezayir’de şube açtı. Parti üyeleri, ayrıca, Kuzey Kore ve Çin’deki diğer kurtuluş hareketleriyle irtibat kurdu. Amerika’nın bu şekilde yeniden tanımlanması, Afrikalı Amerikalı toplulukların içinde bulunduğu durumun farklı kavramlar üzerinden tarif edilmesini gerektiriyordu. Aralık 1972’ye gelindiğinde Newton şu sonuca varmıştı:
Siyah Amerikalıların tam olarak bir sömürge tebaası olduğu söylenemez. Bunun için, hükümranlık alanınızın yabancı bir kuvvet tarafından işgal edilmesi gerekir... Oysa Amerika’daki siyahlar başka diyarlardan koparılıp köle gücü olarak zorla Amerika’ya nakledilmiştir.
Newton bu argümanı ilave (ve daha maddi) bir unsurla destekliyordu:
Dünyada artık sömürgelerin ya da yeni-sömürgelerin olmadığını düşünüyoruz. Sömürgeleştirilen bir halkın sömürgelikten kurtulup tekrar eski haline dönmesi mümkündür. Peki, tüm dünyaya yayılan bir hükümranlık alanında hammaddelere el konuyor, emek sömürülüyorsa, ne olur?
Böylesi bir totaliter sistemde “insanlar ve ekonomi, emperyalist imparatorluğun ayrılmaz parçaları haline gelirler ve ‘sömürgelikten kurtulup’ eski yaşam koşullarına dönmeleri imkânsız olur”.[24]
Ulus-devletin tarihe karıştığına dair bu anlayış, Newton’ı interkomünalizm pozisyonunu savunmaya sevk edecekti: “Biz diyoruz ki bugün dünya dağınık toplulukların toplamından oluşuyor. Topluluk, ulustan farklıdır. Topluluk, küçük bir grup insanın ihtiyaçlarını karşılamaya hizmet eden kapsamlı bir kurumlar bütününe sahip küçük bir birimdir”. Dolayısıyla, Newton için interkomünalizm, devletlerin egemenlik sınırlarının tanınmadığı bir duruma işaret ediyordu. Ezilen “uluslar”dan bahsetmek mümkün değildi artık; onun yerine ezilen “topluluklar” vardı. Dolayısıyla Newton soruna, tek bir süper gücün, ABD’nin, hükmettiği bir totaliter küreselleşme süreci olarak bakıyordu. Öyle ki, Newton’ın jeopolitik dünya görüşüne göre, Sovyetler Birliği’nin hiçbir gücü yoktu. ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki silah ve ticaret anlaşmaları ilkinin üstünlüğünü açıkça ortaya koyuyordu. “Sovyetler Birliği’nin tek yapabildiği, dayak yemiş köpekler gibi sızlanmak ve yıkımdan kurtulmak için barış içinde birarada yaşamaktan dem vurmak”tı. “Bu durum dünyayı inkâr edilemez bir olguyla karşı karşıya bırakıyor”du: “ABD dünyadaki tek hâkim güç”tü; “Sovyetler Birliği ise, dünyadaki bütün diğer uluslar gibi ABD’nin uydusu haline gel”mişti.[25]
Newton’ın komünal bir perspektif benimsemesi, bence mekânsal açıdan, Oakland’ın siyah kent gettolarında büyümüş olmasından kaynaklanıyor. Newton, interkomünalizm anlayışını savunurken, toplumun üretim birimlerinin ve kurumsal organlarının denetimini ele geçiren bir halkın “içinde yaşadığı maddi dünyayla –insanlar, bitkiler, kitaplar, makineler, medya, ve geri kalan her şey– daha bilinçli bir ilişki kuracağını” ileri sürüyordu. İnsanlar “iktidar sahibi olacak; yani, etraflarındaki olayları denetleyebilecek ve arzulanan şekilde işlemelerini sağlayabilecekler”di. Dahası “kendi hakiki arzularının farkına varacaklar”dı. Bu komünalizm anlayışı, Newton’ın Afrikalı Amerikalı topluluklar hakkındaki daha önceki ifadeleriyle uyum içindeydi. Mesela 1969’da, “Siyah halk, politik iktidar sahibi olmadığı için özgür de değildir” dedikten sonra Kara Panter Partisi’nin kuruluş sebebini şu sözlerle açıklamıştı: “Sokaktaki kardeşlerimizin fikrini alarak işe başladık. Onlara, ordu ve silahlı polis gücü de dahil olmak üzere iktidar yapısının saldırganlığına karşı topluluğu korumayı hedefleyen Kara Panter Özsavunma Partisi’ni kurmakla ilgilenip ilgilenmeyeceklerini sorduk.”[26]
Newton, interkomünalizmin politik bir program olarak uygulamaya konduğu takdirde zulmün ve sömürünün olmadığı bir sistemi geliştirebileceğine inanıyordu. Bu yeni sistemde insanlar yeni bir “kimlik” yaratcabileceklerdi.
Halk üretim araçlarını, kitle iletişim araçlarını vesaire ele geçirince, ırkçılıktan kurtulmuş olmayacağız. Fakat toplumun bütün üretim birimlerinin ve kurumsal organlarının –yalnızca fabrikaların değil, aynı zamanda medyanın da– halkın denetiminde olması, bu çelişkileri çözme imkânı sağlayacak. Halk, yeni değerler, yeni kimlikler üretecek. İnsanlar kültürel ve ekonomik koşullardan kaynaklanan eski çatışmaları çözdükçe, ortaya yeni ve özünde insani bir kültür çıkacak.[27]
Kara Panter Partisi’nin bütün üyeleri kendisiyle hemfikir olmasa da, 1972’ye gelindiğinde Newton Afrikalı Amerikalıların belirsiz bir coğrafi alan işgal ettiklerine kani olmuştu. Ne Amerika’ya ne de Afrika’ya aitlerdi. Newton’a göre “Afrika’yla yalnızca tarihsel bağları olan Afrikalı Amerikalılar, ne Afrika’nın ne de Amerika’nın toprakları üzerinde hak iddia edebiliyorlar[dı]. ABD siyahları, boyunduruk altında bir sömürge değil, daha geniş sınırlar içinde yer alan ezilen bir topluluk[tu]”.[28] Newton, Pan-Afrikanizm’in ve siyah kültürel milliyetçiliğinin Afrikalı Amerikalıları özgürleştiremeyeceği sonucuna varmıştı. Pan-Afrikanizm’in “siyah Amerikalıların tekil durumuna çare olamayacağını” düşünüyordu, çünkü “siyah Amerikalıların, yüzlerce yıllık zulüm ortamında gelişmiş kültürel ve toplumsal âdetlerinden başka hiçbir şeyleri yok”tu.
Newton’ın, diaspora perspektifinin sonuçlarını tam kavrayamadığı söylenebilirse de, çözümlerin küresel süreçlere yerelleşmiş cevaplar vermede yattığını anlamıştı:
Zulmün esas itibariyle ekonomik bir tabiatı olduğunu kabul edecek olursak, ezilenlerin ilk hamlesi kendilerine zulmedenlerin elinden ekonominin denetimini almak olmalıdır. Siyahlara yönelik zulmü ırk ekseninde tanımlarsak, o zaman siyahlar tarafından beyazlara ya da diğer siyahlara uygulandığı sürece insanın insana uyguladığı ekonomik sömürüde bir mahzur olmadığı sonucuna varabiliriz. Ama, zulmü ve sömürüyü tümden ortadan kaldırmaya niyetliysek eğer, o zaman ezilenler dünya çapında birleşerek ezenlere karşı hücuma geçmelidir.[29]
Newton, komünal bağımlılık alanlarında etkin bir şekilde çalışabilmek için angajman alanlarını genişletmenin şart olduğuna inanıyordu. Ona göre, sosyalist devrimden başka çözüm yolu yoktu. Newton ve Seale’ın Kara Panter Partisi’ni kurmaktaki amacı “siyah hareketinin bazı ideolojik sorunlarını çözmek” ve “siyah politik örgütlerinin neden bir türlü başarılı olamadığını” ortaya koymaktı. Aradan beş yıl geçtikten sonra Newton artık siyah devrimini “dünya devriminin öncüsü” olarak görüyordu:
Siyah Amerikalıların ilk gerçek enternasyonalistler olduğuna inanıyoruz. Enternasyonalistiz çünkü köleler olarak dünyanın her yerine dağıldık ve bu yüzden diğer kültürlerden insanlarla kolayca özdeşleşebiliyoruz. Kölelikten dolayı hiçbir zaman yurdumuza, Rus bir köylünün toprağına bağlandığı gibi bağlanmadık. Her zaman evden çok uzaktayız.[30]
Kara Panter Partisi’nin sürekli değişen ideolojik görüşlerinin itiraz görmeden kabul edildiği söylenemez. Örneğin Umoja, New York’taki pek çok Kara Panter’in Newton’ın ideolojik olarak siyah milliyetçiliğinden uzaklaşmasına karşı olduğunu, aralarından ancak çok azının Newton’ın soyut emperyalizm teorisini kavrayabildiğini ileri sürüyor.[31] Hayes ve Kiene de, aynı şekilde, “Newton ve Panterlerin görüşlerinin çok hızlı bir şekilde aşama kaydetmesinin sorun teşkil ettiğini” savunuyor: “İdeolojik değişiklikler politik eğitimlerle desteklenmediğinden alt kademelerdeki parti üyeleri yeni fikirleri özümsemekte zorluk çekiyordu.”[32] Eldridge Cleaver angajman alanını daha sınırlı tutmaktan ve ABD’deki emniyet güçlerine karşı “saldırgan” bir üslup benimsemekten yanaydı. Newton ise en iyi stratejinin angajman alanını geniş tutmak olduğunda ısrarcıydı.
Tek tek mekânsal pratikler de parti içinde bölünmelere sebep oldu. Newton’ın Kuzey Vietnam hükümetine, ABD güçlerine karşı verdikleri savaşta destek olmaları için Parti üyelerini gönderebileceğini tebliğ etmesi, ABD içinde silahlı mücadele çağrısı yapmamasından rahatsız olan Parti üyelerini kızdırdı. Kısacası, Kara Panter Partisi’nin ABD’deki en örgütsüz topluluğu (lümpen proletaryayı) örgütlemeye girişip, bir de bu işi birbirinden çok farklı ideolojilerin yardımıyla (Mao, Guevara, Fanon gibi) yapmaya kalkmasının sorunlu olduğunu savunan Henderson’ın dediğinde bir doğruluk payı olduğunu kabul etmek gerekiyor: “İnsanlar, kendi deneyimleriyle daha uyumlu örneklere ihtiyaç duyuyordu”.[33] Newton bu epistemolojik engeli ortadan kaldırmaya çalışsa da, maddi bağımlılık alanları arasındaki bağlantılar, onun kafasındaki daha geniş angajman alanları tarafından çerçevelenince bulanıklaşıyordu.
Sonuç
Coğrafyacılar kentsel alanlarda serimlenen mekânsal mücadelelere ilişkin anlayışımıza ciddi katkılarda bulundular. Buna karşın, kent kökenli Afro-Amerikan hareketlerin, özellikle de “siyah gücü” başlığı altındakilerin mücadelesini konu edinen çok az araştırma yapılmıştır. Bu eksiklik, siyah gücü hareketini konu edinen çalışmalarda görülen daha önemli bir ihmalin belirtisidir. Peniel Joseph’in belirttiği gibi “siyah gücü hareketinin, emek mücadelesi, yoksulluk, kent ayaklanmaları ve mahalle denetimi hareketleri üzerindeki etkileri daha fazla araştırılmaya muhtaç”.[34] Fakat, “coğrafi konuma, politik örgüte ve tarihsel koşullara bağlı olarak siyah politik radikalizminin hangi noktalarda farklılaştığını ve kesiştiğini de bilmek gerekiyor”. Tracye Matthews’ün dediği gibi:
Kara Panter Partisi tarafından gündeme getirilen mevzular yirmi birinci yüzyılın başında siyah topluluklar için hâlâ önemini koruyor. 60’ların sonlarından bu yana çoğu siyahın ekonomik durumu daha da kötüye gitti. Bunun başlıca sebebi, küresel rekabet ortamında ayakta kalabilmek için ileri kapitalizm tarafından yürürlüğe sokulan yapısal uyum programları ve endüstriyel ekonomiden hizmet sektörüne dayalı ekonomilere geçilmesidir. Bu değişimlerin toplumsal sonuçlarıyla (daha sofistike ve sinsi ırkçılık ve cinsiyetçilik biçimleri de bu sonuçlardandır) mücadele edebilmek için yeni çözümler geliştirmek yetmez; aynı zamanda, geçmiş kolektif ve örgütlü direniş pratiklerini daha yakından incelemek ve bu deneyimlerden ders almak gerekir.[35]
Bu makalede farklı aşamalarda devreye soktuğu politikalar ve teritorya anlayışı üzerinden Kara Panter Partisi’nin kentteki mekânsal politikasını inceledim. 1966 ile 1982 yılları arasında faaliyet gösteren Kara Panter Partisi, yalnızca ABD’deki değil tüm dünyadaki özgürlük mücadelelerini dönüştürdü. “Batı Oakland’ın kenar mahallelerinden doğan ve elliden az üyesi olan küçük bir siyah milliyetçi örgüt, 1960’ların sonlarında tüm dünyayı saran isyanın en önemli aktörlerinden biri haline geldi”.[36] Kara Panter Partisi’nin siyaset felsefesinin çekirdeğini, aşamalı bir teritoryal politika anlayışı oluşturuyordu. Yerel meselelerden yola çıkıp küresel interkomünalizm fikrine varan Parti’nin doktrini “genç, mülksüz, isyankâr bir neslin köklü bir toplumsal dönüşüm teorisi ve pratiği geliştirmeye yönelik girişimini temsil ediyordu”. Dahası, Kara Panter Partisi siyaset felsefesini maddi programlarla pekiştirmeye çalışıyordu. Fakat, felsefi olarak, Newton’ın angajman alanlarını genişletme hamlesi beklenen etkiyi yaratamadı; kapsamı genişleten Newton, topluluk üyeleriyle yeniden bağ kuramadı. Kara Panter Partisi, gazetelerinde ve diğer propaganda amaçlı yayınlarında üyelerini “gettoyu savunmaya” çağırıyordu. Huey Newton, Bobby Seale ve diğerlerinin gözünde medeni haklar mücadelesi, toplumsal adalet adına yürütülen mekânsal bir mücadeleydi. Esasen Malcolm X’ten devraldıkları radikal modelin kapsamını genişleten Kara Panter Partisi, bizzat içinde yaşadığı kent ortamlarını yeniden dönüştürmeye çalıştı.
Kara Panter Partisi’nin kentsel politikasının coğrafi içerimleri nelerdir? Kara Panter Partisi, hayatta kalma programlarını, hitap ettikleri toplulukların acil ihtiyaçlarına ve sorunlarına göre hazırlıyordu. Bu strateji, Parti’nin politik görüşünü uzak ve soyut bir fikir olmaktan çıkardı ve doğrudan doğruya mahalle halkının hayatına dokunan maddi pratiklere döktü. Kara Panter Partisi, siyahlara yönelik zulmün payandalarını yeniden değerlendirmek konusunda diğer “Siyah coğrafyalar”la hemfikirdi. Bu mücadeleler, “Siyah coğrafyaları” maddi, ideolojik ve yaşantısal olarak konumlandırıyor ve bu sayede, belirli teritoryaların bağlamına mahkûm olmayan alternatif sosyal adalet çerçeveleri sağlıyordu. Dolayısıyla, Kara Panterlerin ve Malcolm X gibi başkalarının jeopolitik görüşü, kentsel alanın yeniden mekânsallaştırılmasına ve politikleştirilmesine dayanan bir beşeri coğrafyaya işaret eder. Fakat, öte yandan, Newton’ın zaman içinde değişen jeopolitik görüşü güncel ve etkili maddi pratiklerde karşılık bulamamıştır. Henderson “kültürel dönüşümün devrimci rolünü reddeden Kara Panter Partisi’nin böylece kendini yalnızca devrimci pratikten değil, bizatihi siyah özgürlük hareketinin özünden de uzaklaştırdığını” savunuyor. Dahası, Parti’nin, “yabancı mücadelelerden nakledilmiş ve dolayısıyla ABD politik ekonomisinin ihtiyaçlarına göre ayarlanmamış bir devrimci pusula” kullanarak ve “interkomünalizm uğruna siyah milliyetçiliğinden vazgeçerek”, “kendisini, destek aldığı tabandan, yani siyah topluluğundan kopardığını” ileri sürüyor. Bu yorum, bağımlılık alanları ile angajman alanlarını örtüştürme teşebbüsünün üstü kapalı bir gerilime yol açtığını varsayıyor. Maddi pratiklerle desteklenmeyen bir küresel söylem, gündelik sokak seviyesinde kulağa boş gelebilir.
James A. Tyner’ın “Defend the Ghetto”: Space and the Urban Politics of the Black Panther Party” başlıklı yazısından kısaltılarak çevrilmiştir. Annals of the Association of American Geographers, cilt 96, sayı 1 (2006), s. 105-118.
[1] H. Levebvre, The Urban Revolution (Minneapolis: University of Minnesota Press, 2003), s. 19.
[2] A.g.e., s. 18-19.
[3] K. R. Cox, “Spaces of dependence, spaces of engagement and the politics of scale, or: Looking for local politics”, Political Geography, cilt 17, sayı 1 (1998), s. 1-23.
[4] D. Mitchell, The Right to the City: Social Justice and the Fight for Public Space (New York: Guilford, 2003) s. 4.
[5] C. E. Jones ve J. L. Jeffries, ‘‘‘Don’t Believe the Hype’: Debunking the Panther Mythology”, The Black Panther Party Reconsidered içinde, ed. C. E. Jones (Baltimore: Black Classic Press, 1998) s. 25.
[6] J. Theoharis, Freedom North: Black Freedom Struggles Outside the South, 1940–1980 kitabına önsöz, ed. Jeanne Theoharis ve Komozi Woodard (New York: Palgrave Macmillan, 2003) s. 1-15.
[7] H.P Newton, The Huey P. Newton Reader, ed. David Hilliard ve Donald Weise (New York: Seven Stories Press, 2002) s. 55-56.
[8] Seale, Seize the Time: The Story of the Black Panther Party and Huey P. Newton, s. 78.
[9] Alıntılandığı yer: The Black Panthers Speak, ed. P.S. Foner (New York: De Capo Press, 1995) s. 50.
[10] Malcolm X. Malcolm X Speaks, ed. George Breitman (New York: Grove Weidenfeld, 1965) s. 90.
[11] K. R. Cox, “Spaces of dependence, spaces of engagement and the politics of scale, or: Looking for local politics”, s. 2.
[12] Newton, The Huey P. Newton Reader, s. 58.
[13] A.g.e., s. 46.
[14] A.g.e., s. 67.
[15] S. Herbert, Policing Space: Territoriality and the Los Angeles Police Department (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1994), s. 10.
[16] Newton, The Huey P. Newton Reader, s. 49.
[17] B. Seale, Seize the Time: The Story of the Black Panther Party and Huey P. Newton (Baltimore, MD: Black Classic Press, 1991), s. 65.
[18] H. P. Newton, To Die For the People: Selected Writings and Speeches, ed. Toni Morrison (New York: Writers and Readers Publishing, 1999) s. 7.
[19] E. J. McCann, “Race, protest, and public space: Contextualizing Lefebvre in the U.S. City”, Antipode 31 (2), 1999, s. 171.
[20] Y.R. Williams, “In the name of the law: The 1967 shooting of Huey Newton and law enforcement’s permissive environment”, Negro History Bulletin 61, 1998, s. 6-12
[21] R. Shoats, “Black fighting formations: Their strengths, weaknesses, and potentialities”, Liberation, imagination, and the Black Panther Party: A new look at the Panthers and their legacy içinde, ed. Kathleen Cleaver ve George Katsiaficas (New York: Routledge, 2001) s. 131.
[22] The Huey P. Newton Reader, s. 185.
[23] A.g.e., s. 186.
[24] A.g.e., s. 187.
[25] A.g.e., s. 260-261.
[26] A.g.e., s. 53.
[27] A.g.e, s. 197.
[28] A.g.e., s. 253.
[29] A.g.e, s. 254-55.
[30] A.g.e, s. 193.
[31] A. O. Umoja, “Repression Breeds Resistance: The Black Liberation Army and the Radical Legacy of the Black Panther Party”, Liberation, Imagination, and the Black Panther Party: A New Look at the Panthers and Their Legacy içinde, der. K. Cleaver ve G. Katsiaficas (New York: Routledge, 2001), s. 14.
[32] Hayes ve Kiene, “ ‘All Power to the People’: The Political Thought of Huey P. Newton and The Black Panther Party”, The Black Panther Party Reconsidered içinde, ed. C. E. Jones (Baltimore: Black Classic Press, 1998) s. 172.
[33] E.A. Henderson, “Shadow of a clue”, Liberation, imagination, and the Black Panther Party: A new look at the Panthers and their legacy içinde, ed. Kathleen Cleaver and George Katsiaficas (New York: Routledge, 2001) s. 204.
[34] P.E. Joseph, “Black Liberation Without Apology: Reconceptualizing the Black Power Movement”, The Black Scholar, cilt 31, sayı 3–4 (2001), s. 13.
[35] T. Matthews, “‘No One Ever Asks, What A Man’s Place in The Revolution is’: Gender and The Politics of the Black Panther Party, 1966–1971”, The Black Panther Party Reconsidered, der. C. E. Jones (Baltimore: Black Classic Press, 1998) s. 267-68.
[36] M. L. Clemons, ve C. E. Jones, “Global Solidarity: The Black Panther Party in the İnternational Arena”, Liberation, Imagination, and the Black Panther Party: A New Look at the Panthers and Their Legacy içinde, der. K. Cleaver and G. Katsiaficas (New York: Routledge, 2001), s. 38.
0 notes
Text
Meslek Seçimi Nasıl Yapılır?
Meslek seçimi nasıl yapılır? Konusu bir insanın hayatında son derece büyük bir yer tutar. Bu konu ile ilgili olarak ilk başta önemli olan şey, kişinin tercih ettiği ya da edeceği mesleğe uygun olup olmaması olmalıdır. Yani herhangi bir işi yapıp yapmayacağı bir kişinin kişiliği, aldığı eğitim ya da bir takım ilgi alanları ve hatta cinsiyeti ile bile son derece yakından alakası olan bir durumdur. Bu nedenle her insan her tür mesleği yapamaz. Yapsa bile o işe uygun olmayacağı için tercih etmek durumunda kaldığı işle ilgili olarak bir takım sorunlar yaşar ve işe hiçbir şekilde uyumlanamaz. https://www.youtube.com/watch?v=xJhgOqNUKZ4
Meslek Seçimi Nasıl Yapılır?
İnsanların pek çoğu sevdiği ve kendisi için uygun gördüğü mesleği icra etmek ister. Bu nedenle de doğru meslek seçimi testi yapılması son derece büyük bir önem taşır. Yalnız bu noktada ne yazık ki ekonomik faktörler de söz konusu olacaktır. Yani insanlar eğer ki çok zengin bir aileden gelmiyorsa pek fazla gelir getirmeyen ya da getirecek olsa bile çok zor iş bulacağı bir mesleği tercih etmek istemez.
Meslek seçimi yaparken dikkat etmeniz gereken bir takım unsurlar ve bu konuda göz ardı etmemeniz gereken bazı durumlar da son derece önemli olacaktır. Bu nedenle bu yazımızda sizler ya da meslek seçimi yapma aşamasında olan çocuklarınız için bu tür konularla ilgili tecrübe ve bilgilerimizi sunduk. Meslek Seçimi Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Unsurlar Nelerdir? Meslek seçimi yaparken dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir denildiği zaman akla ilk gelecek olan soru meslek seçimi yapacak olan kişinin sayısal mı yoksa sözel bir beyne mi sahip olduğudur. Türkiye için belirli bir meslek sahibi olmak açısından eğer ki üniversite okunarak bir meslek sahibi olunacaksa sınav sistemi vardır. Üniversitede bölüm tercihi yapacak olan kişiler; sözel, sayısal ya da eşit ağırlık gibi gruplara ayrılır. Bu ayrım sonucunda öğrenciler hayatlarını ne gibi bir meslek tercihi yaparak devam ettireceklerine karar verir.
Sayısal bir beyne sahip olan kişiler için meslek seçimi genel olarak mühendislik, kimyagerlik, doktorluk ya da bilgisayar veya yazılım ile ilgili mesleklerdir. Sözel bir zekâya sahip olan kişiler ise daha çok edebiyat, tarih, hukuk ya da sanat tarihi, arkeoloji veya bazı öğretmenlik alanlarında yer alan meslekler olarak belirlenir. Meslek tercihi yaparken bir insanın hayatını belirli bir gelir seviyesine göre şekillendirebileceği ve kazanç bakımından yüksek olan meslekler tercih edilmelidir. Para kazanmak kadar elbette ki o işi sevmek de son derece büyük bir önem taşır. Yaptığı mesleği sevmeyen bir insan kolay bir iş yapsa bile o işe adapte olmakta güçlük çeker ve asla başarılı olamaz. Bu nedenle meslek seçimi son derece önemli bir karardır. Yeteneğe Göre Meslek Seçimi Yeteneğe göre meslek seçimi ailelerin çocukları için yaptığı en önemli yönlendirmeler olacaktır. Eğer ki bir insanın çocukluğundan beri herhangi bir alana ya da bir sanat dalına yeteneği varsa bu durum daha çocuk yaştan tespit edilmeli ve bilinçli bir şekilde çocuk, o mesleğe yönlendirilmelidir. Bu tiyatro, resim, müzik ya da dans olabilir.
Çocuğun Meslek Seçimi Testi Çocuğun meslek seçimi testi genel olarak montisör okullarda yapılan bir testtir. Bir takım sorularla çocukların ilgi alanları ve yetenekleri keşfedilerek çocuklar o mesleğe yönlendirilir ve doğal olarak daha başarılı ve mutlu nesiller yetiştirilir. Read the full article
0 notes
Text
MESLEKİ REHBERLİK
Şimdilerde tercih döneminden dolayı işten, tanıdıklardan meslek seçimi için danışanlar oluyor. Hepsinin çok ilginç hikayelerine şahit oluyorum. Seçmek istediği bölümün, yapmak istediği işle bağı olmadığı halde olduğunu zanneden yüzlerce genç var. Bu da bana kendi tercih dönemimden şöyle bir hikaye hatırlattı:
Üniversite sınavına hazırlandığım ilk sene arzuladığım kadar iyi bir puan alamadım. Fakat kötü bir puan da olmadığı için benim aklımı karıştıran bazı tercihler vardı. O dönem Ankara’da okumak fikrine çok sıcak bakıyordum ve iyi üniversitelerdeki bazı İİBF bölümlerini araştırmaya başladım.
Bilen bilir, bilmeyenler için İİBF genellikle işsizlik kelimesinin vücut bulmuş halidir. Mezunlarının yarısından çoğunun ne yaptıklarını bile anlamadan yaşayıp bitirdiklerini gençlik yıllarının yuvası olmuş bir yerdir. Derken bir bölümde çok karar kıldım. Herkesin ağzında aynı laf vardı; kaymakam olabiliyosun. Tabi o zamanlar kaymakam olabilme ihtimali cumhurbaşkanı olabilmek gibi bir şeydi benim için.
Günden güne buna meyletmeye başladım. İdeallerim, arzularım başka yerlerdeydi aslında ama mevcut şartlar ve doğru bir rehberliğin olmayışıyla buna sürükleniyordum. Bu bölümü okuyan bir kişiye araştırmalarım sonucu ulaştım. Kendisine bölüm hakkında bazı sorular sordum. Kaymakam olmak için ne yapmak lazım diye sordum, “çok kolay, okul bitince bir sene KPSS hazırlan, 90 alsan atanırsın” dedi. Tabi hayatında KPSS’nin ka’sını(evet ka’sı) duymamış ben bunu çok olası bir şey zannettim. Lise 2’de coğrafya sınavına girip 90 almak gibi bir şey olduğunu sandım. Lise hayatım boyunca hiçbir sınavdan 90 alamamış biri olarak, böyle olsa bile neye güvendiğimi ben de bilmiyorum aslında ama birkaç gün boyunca evde kaymakam bey olarak gezdim.
Derken kendi kendimizin kariyer danışmanı olarak bu işin altında bi iş olmalı, neden herkes kaymakam olmuyor o zaman diyerek tercih yapmadım ve bir yıl daha hazırlandım. Hayatımın en doğru kararı olarak beni bugün bulunduğum noktaya getiren ilk adımı attım. Bu vesile ile tercih yapacak kardeşlerime iyi düşünmelerini şiddetle tavsiye ederim.
18 notes
·
View notes
Text
Belçika'nın En İyi 10 Üniversitesi Belçika'nın En İyi 10 Üniversitesi: Geleceğinizi İnşa EdinKU Leuven, Belçika'nın en eski ve en prestijli üniversitesidir. 1425 yılında kurulan bu üniversite, ar...
0 notes
Text
Tercihlerde doğru meslek seçimi için tavsiyeler!
https://pazaryerigundem.com/haber/182212/tercihlerde-dogru-meslek-secimi-icin-tavsiyeler/
Tercihlerde doğru meslek seçimi için tavsiyeler!
Meslek seçerken ya da tercih listesine dahil edilirken farklı kaynaklardan ya da uzmanlardan muhakkak bilgi edinilmesi ve mesleğin kişilik uyumu dikkate alınarak tercih yapılması gerektiğini kaydeden uzmanlar, bunun için de mesleki yönlendirme envanterleri, kariyer testleri, üniversitelerde okunacak bölümlerin hocalarının bu süreçte yardımcı olduğunu söylüyor.
İSTANBUL (İGFA) – 2024 Yükseköğretim Kurumları Sınavı sonuçları ilan edilen takvime göre 17 Temmuz Çarşamba günü açıklanacak.
Üsküdar Üniversitesi Eğitim Kurumları ve Rehberlik Hizmetleri Yöneticisi Ertuğrul Tut, sınava giren öğrencilere tercih dönemi öncesinde meslek seçimi konusunda tavsiyelerde bulundu.
Üniversite adaylarının şu an kafalarındaki en önemli sorunun ‘Hangi mesleği seçmeliyim?’ olduğuna dikkat çeken Tut, “Bu süreçte adayları bilgi bombardımanına tutacak çok fazla dış etken bulunuyor. Dış etkenlerin fazlalığı da meslek seçim motivasyonunu kimi zaman olumsuz etkiliyor. Yıllardır hayali kurulan bölüm yerine çelinen akıl ile farklı mesleklere yönelim söz konusu olabiliyor. Bu süreçte ileride meslek hayatında mutsuzluk ve beraberinde gelecek birçok problem söz konusu olabiliyor.” dedi.
Özellikle tercih döneminde hiç akılda olmayan ya da araştırılmadan listeye dahil edilen programların sonradan pişmanlık oluşturabildiğini ifade eden Rehberlik Hizmetleri Yöneticisi Ertuğrul Tut, “Meslek seçerken ya da listeye dahil edilirken farklı kaynaklardan ya da uzmanlardan muhakkak bilgi edinilmeli mesleğin kişilik uyumu dikkate alınarak bölüm tercihi yapılmalıdır. Bunun için de mesleki yönlendirme envanterleri, kariyer testleri, üniversitelerde okunacak bölümlerin hocaları bu süreçte yardımcı oluyor. Özellikle son yıllarda bazı mesleklerin sosyal medyada parlatılması sanki o bölümden mezun olan herkesin aynı başarıyı yakalayacağı simülasyonunu oluşturuyor ve mezun olunduğunda büyük hüsran yaşanabiliyor. Aslında meslek araştırılırken doğru kaynaktan bilgiler alınmalı ve kişilik süzgecinden geçirilmeli.” diye konuştu.
MESLEK TANITIM GÜNLERİ, FUARLAR VE KARİYER GÜNLERİ FAYDALI OLUYOR
“Tercih sürecinde üniversitelerin meslek tanıtım günleri, fuarlar ve kariyer günleri mesleklerle ilgili kafada var olan soru işaretlerini gidermek için oldukça önemli.” diyen Tut, farklı yerlerden bilgileri toparlama ve karşılaştırmanın sürecin daha sağlıklı sonuçlanmasını sağlayacağını söyledi.
Akademik başarı ve mesleki başarının birbirini tamamlayan süreçler olduğuna da işaret eden Ertuğrul Tut, “Akademik başarının olması mesleki alternatifleri de arttıracaktır. Meslek seçim sürecinde ilk adımı doğru atmak domino etkisi oluşturacaktır. Akademik başarı mutluluk ve mesleki başarının da gelmesini sağlayacaktır. Ama buradaki en can alıcı kısım kendimize uygun ve mutlu olacağımız mesleğin eğitimini almak olacaktır. Mesleki başarının bir diğer sırrı da icra edilecek meslek için alternatifler oluşturmaktır. Bunu sağlayacak unsur da düzgün bir akademik eğitimdir.” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Ocak’21
Bitmesinin üzerinden günler geçmişken, yazmak için ancak fırsat bulduğum ocak notlarım. 31′inde yüklediğim final ödevi sonrası yazmayı beklerken, o gün başlayan ve bugüne kadar devam eden migren ataklarıyla ve şansızlık zinciri ile beraber sakız oldu. Sonunda başındayım. Uzun zamandır bir şeyler yazmadığım için sonradan yazdığıma pişman olacağım onlarca şey yazacağım gibi duruyor. Başlayalım.
Doğduğum ay olan marttan sonra en sevdiğim iki ay aralık ve ocaktır. Yıllardır ocak ayında onlarca hedefe başlarım. Geçen yıllardan edindiğim derslerle birlikte bu defa uzun vadede süreklilik sağlayacağım ve birbiriyle alakalı olursa devam ettireceğimi düşündüğüm hedefler seçtim. Üniversite hazırlıktan itibaren hiç aşağı inmeden daima yükselen kilo grafiğimdeki artış ben aynaya bakınca mutlu değilim artık farkındalığı ile son buldu. Egzersiz, sağlıklı beslenme ve düzenli uyuma gibi küçük hedeflerden sonra uzun zamandır duyduğum ama hiç denemediğim aralıklı orucu (intermittent fasting) denemeye karar verdim. 31 gün boyuna her gün en az yarım saatlik yapılan hafif düzeyli egzersiz ve 16:8 beslenme düzeni ile giden 4.5 kilo için kendimizi bir tebrik edelim. Aldığım kiloların 6 yılda alındığını hesap edersek ilk ay için gayet memnun edici bir sonuç.
Üniversitedeki en yakın arkadaşlarımdan olan ve aynı bölümden mezun olduğumuz dostum bir üniversitede araştırma görevlisi kadrosu aldı. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam, bu yola girdiğimde her şeyin çalışmakla olacağına aşırı inanan ben zaman ilerledikçe tuhaf ama acı gerçeklerle karşılaşmaya başlamıştım. Şimdi 4 yıl boyunca aynı hayali kurduğumuz ve verdiği emekleri gördüğüm arkadaşımın emekleri ve hakettiği için kazanması umutlarımı yeniden canlandırdı. Demek ki hala doğru işleyen şeyler var. Şimdi ellerimizi semaya kaldırıp hayırlı bi kadro da mutlufil için istiyoruz. Başkası için dua etmek iyi dilekte bulunmak çok güzeldir diye diyorum. İşin şakası daha mezun olmamın üstünden altı ay bile geçmeden her gece umutlarımdan bir parçayı daha kaybetmek aşırı sinir bozucu. Ama yapacak bir şey yok.
Avokado ve limon ile başlayan çekirdekten filizlendirme hevesim meşe palamudu ve cevize de sıçradı. Onlarla tek tek ilgilenmek, topraktan başlarını çıkarmalarını görmek, aynı gün içinde büyüdüklerini fark etmek, güneşle olan ilişkilerini seyretmek anlatamayacağım kadar güzel bir duygu. Şu an filizlenip fidan olmuş 14 meşe ve 3 cevizim var. Zamanı gelince bahçeye geçmeyi bekliyorlar. Seneye nasip olursa bu işi daha sistematik bir şekilde yapmayı planlıyorum. Buyrunuz bebeklerim:
Anlatacağım daha çok şey vardı ama hepsi yine aklımdan gitti.
Bir şeyi hatırladım şimdi. Her ne kadar bir noktada gün içerisinde kendime serbest alan bırakmak istesem bile gün içerisinde uyguladığım bazı rutinler olmazsa gerçekten dağılıyorum. Gelecek aylarda devam eder miyim bilmiyorum ama bir ay boyunca sabah kalktığım andan itibaren uymaya çalıştığım birkaç rutin belirledim. Şimdilik yolunda gidiyor. Rutinleri bozduğum günler elbette oluyor sonuçta robot değil insanım fakat genel manada belirli bi çizgiyi takip etmek beni duygusal olarak çok rahatlatıyor.
İlk alırken günlük olmaması nedeniyle çok üzüldüğüm haftalık ajandamı son yılların en verimli haliyle kullanabiliyorum. Ajanda kullanma yetilerim mi artık gelişti, yoksa her şeyi kayıt altına alma isteğim mi çok arttı bilmiyorum. Açıp topluca baktığımda yanaklarımı sıkmadan edemiyorum.
Ajanda demişken bu yıl uyku saatlerim ve günlük duygu durumlarım için bir tablo kullanmaya başladım. Uyku saatleri neyse de duygularım için bir tablo tutmak devam ettiremeyeceğim bir durum gibiydi. Ama 31 Ocak’ta açıp baktığımda şöyle topluca görmek çok iyi geldi. Aslında kendimi tanımak yolunda da attığım önemli bir adım. Başka nasıl 31 günün 12′sinde işlerimi aksatacak kadar kaygılı olduğumu bilecektim. Sonradan yorumlamak için faydalı bir kayıt.
Bu aya dair anlatacaklarım bitti. Bu bölümüne kadar bir şeye katmayan yazımı faydalı bir iki şeyle bitirmek istiyorum:
Kitaplar:
Yürümenin Felsefesi / Frederic Gross: Henry David Thoreau ile başlayan yürüyüş üzerine okumalarımın devamı. Güzel bir kitap. Yürümenin de felsefesi mi varmış dememek lazım. Varmış.
Çocuk Eğitimi / Alfred Adler: Sadece bir kitap ismi yazdım ama Adler’in tüm kitaplarını kesinlikle tavsiye ederim. Çocuk teorileri dersimde yapmam gereken ödev için seçtiğim Adler hayatımın en doğru ödev seçimi oldu. Mutlaka okumalısınız.
İzlediklerim:
Less is Now: The Minimalist belgesellerinden sonra youtube, podcast ve blog olmak üzere erişebildiğim her yerden takip ettiğim bu insanların elbetteki son belgesellerini de kaçıramazdım. Minimalizm hayatıma ben çok tuhaf bir zaman aralığındayken girdi. Hala kendimi bir minimalist olarak adlandıramam ama şu an olduğum halimi şekillendirmeme inanılmaz faydaları olan bir felsefe.
Spirited Away:
La La Land: aldığı ödüllerle hiç ilgilenmemekle birlikte minik hassas kalbimi aşırı kırdığı için her yere büyük harflerle hayal kırıklığı yazdığım film. Hüngür hüngür ağlattı beni. Kırgınlığım büyük. Belki de bu yüzden iyi filmlerden anlamıyorum.
Prensen Mononoke: Ormanın ruhu ölmez diyelim bir kalp bırakalım.
10 Years with Hayao Miyazaki: İzlediklerimden anlaşılacağı üzere geç gelmiş bir Miyazaki keşif sürecine girmiş bulundum. Takınca tam olarak taktığım için elbette hakkında yapılmış her şeyi izlemem gerekiyordu. 4 bölümlük bir belgesel, ilk iki bölümü Türkçe son iki bölümü İngilizce altyazı ile izleyebilirsiniz. O kadar güzelki, o üretim sürecindeki disiplinden, sıkıntılardan kapanan yaratıcılı açmak için yapılanlardan etkilenmemek elde değil. Bir daha izlerim.
Podcast:
Bazı yeni keşiflerim oldu.
-Eee N’olmuş Yani?
-Akademik link
-Anadolu’nun şifacı kadınları
Buraya kadar okuduysanız önce kalpten teşekkür ederim, vaktinizi epey almış bulundum, umarım laf kalabalığından çok faydalı bir şeyler yazabilmişimdir.
03.02.2021
29 notes
·
View notes
Text
LİSEYİ YURTDIŞINDA OKUMAK HAYAL DEĞİL
Hollanda Utrecht Üniversitesi’nin eğitim alanında yaptığı son araştırmalar, farklı kültür ve eğitim sistemleri ile tanışarak eğitim gören öğrenciler için daha fazla uluslararası imkan tanınmasının önemini vurguluyor. Araştırmalar yurt dışında lise okuyan öğrencilerin %90’lık kısmının üniversite de yurtdışını tercih ettiğini ve hemen hepsinin kariyer anlamında sıkıntı yaşamadan iş olanaklarıyla tanıştıklarını gösteriyor.
Farklı bir kültürün içinde olmak, yurt dışında liseyi seçen öğrencilerin çok uluslu bir ortamda hayatlarına farklı bir açıdan bakma fırsatı bulmalarını sağlıyor. Ailelerinin yanından ayrılmak ve yeni bir ortama girmek ilk başta akıllarda soru işareti uyandırsa da, yurt dışında lise eğitimi alan öğrencilerin yaşıtlarına göre çok daha hızlı bir kişisel gelişim sergiledikleri biliniyor. Yeni bir ortama, farklı kültürlere adapte olmak için ideal yaşların ortaöğretim ve lise dönemleri olduğunu söylemek abartılı olmaz. ISEWorld 30 yıllık tecrübesiyle öğrenci ve ailelerin yurt dışına dair hedeflerini akla gelebilecek tüm engellerden arındırıp, kaliteli bir uyum süreciyle kolaylaştırıyor. Böylece aileler çocuklarının yurt dışındaki eğitim süreçlerinde gönül rahatlığıyla kusursuz bir gelecek planlaması yapabiliyorlar.
Yurtdışı lise eğitimi, öğrencilerin hedef, hayal ve yetenekleri doğrultusunda seçilen okullara dair kapsamlı bir araştırma ve bilgi gerektiriyor. ISEWorld bu anlamda, öğrenci ve aileleriyle yaptığı görüşmelerin ardından doğru okulu seçme aşamasına geçiyor. Öğrencinin hangi alanda yetenekli olduğu ve gelecek hayallerinde kendini nerede gördüğü, seçilecek okul açısından oldukça önemli. Ardından öğrencinin psikolojik olarak bu konuya yaklaşımı deneyimli danışmanlarla değerlendirildikten sonra gerekli görüşmeler yapılıyor. Bunu takiben orada yanında kalınacak gönüllü aile (host family) ve buradaki ailenin önceden tanışmaları sağlanıyor. Öğrenci tüm bu aşamalarda ISEWorld güvencesiyle hiçbir sıkıntı yaşamadan sadece gideceği ülke ve okula odaklanma şansı buluyor. Elbette orada kalacağı ve eğitim göreceği süre için gerekli bir İngilizce düzeyi arandığı için burada geçeceği sınav sonuçları da hedeflerini belirlemede etkili.
Yurtdışında eğitim dendiğinde herkesin aklına bir sürü prosedür ve aşılması güç engeller gelebiliyor. Bu daha önce bu aşamayı geçmiş, hayallerine ulaşmış öğrenci deneyimleriyle ve kendilerine son ana dek eşlik edecek danışmanlarla tamamen sorunsuz ve keyifli denebilecek bir serüvene dönüşüyor. Öğrencilerin oradan sonra yollarına devam edecekleri kısım ise yine alacakları kaliteli ve çok uluslu eğitimin itkisiyle bambaşka bir hale dönüşüyor. Bu anlamda yaşıtlarından biraz daha hızlı ve rahat bir düşünceyle gelecek planları yapmaları söz konusu denebilir. Gelecek kaygısının yerini kendini tam anlamıyla ifade eden, ne istediğini bilen ve hedeflerine pek çok bilgi ve birikimle hızla ilerleyen bir güven bırakıyor.
GÖNÜLLÜ AİLE (HOST FAMILY) SEÇİMİ
Yurt dışında bir eğitim planlayan her öğrenci ve ailesinin ilk düşüneceği şey gidilecek olan okul ve eğitim olduğu kadar, nerede-nasıl yaşayacağı sorusudur. Host family yani gönüllü aile programı ise ISEWorld bünyesinde öğrencilere yeni hayatını ve belki de geleceğini belirleyecek olan yaşamda kendi ailesi kadar yakın bir destek sağlamayı hedefleyen programdır. Bu program ile yurt dışında yaşamak, evinden ve ailesinden çok uzakta olmayı tamamen unutturacak keyifli bir serüvene dönüşür.
ISEWorld ile yurt dışında, uluslararası eğitim programına yönelen öğrencilerin gönüllü aileler ile ilgili ortak görüşleri, gerçek ailelerinden farklı olmadığı yönünde. Hatta birçoğu ülkelerine dönme sürecinde ayrılmanın ne kadar zor olduğunu dile getiriyorlar.
Gönüllü aile seçiminde büyük bir titizlikle çalışan ISEWorld ailelerin bu konuda herhangi bir endişe duymalarının önüne geçecek tüm uygulama ve yaptırımlara hakim. Amerika’dan gönüllü aile olmak için başvuru yapan aileyi önce Amerika Devlet Bakanlıkları incelemeye başlıyor. Adli sicil kayıtları, gelir kaynakları, aile yapıları ve yaşam biçimleri, çocuk sahibi olup olmadıkları gibi birçok konuda zaten yeterince ciddi bir araştırma ve tutanak elde ediliyor. Bundan sonra uygun görülen ailelerin mülakatları sonucunda gönüllü aile programına kabul edilip edilmeyecekleri belirleniyor. ISEWorld tüm bu bilgilerin yanı sıra kendi uzmanlığı ve birikimiyle aileyi Türkiye şartlarında da değerlendirip, çocuğunu yurt dışına göndermek isteyen aile ile paylaşıyor. Karşılıklı anlaşma durumunda da bir süre online başta olmak üzere çeşitli görüşmeler düzenleniyor. Aile ve öğrenci, gönüllü aile adayıyla uyum sağladığında da gidiş için gerekli diğer hazırlıklara geçiliyor.
ISEWorld ile uluslararası eğitim deneyimini unutulmaz gönüllü aile hikayeleriyle birleştiren öğrenciler, geri döndükten sonra ailelerle görüşmeye ve bağlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Ailelerin bazıları gelip Türkiye’deki “yeni” çocuklarını ziyaret edebiliyor; böylece kültürel alışveriş kopmadan gelişiyor.
ISEWorld, gönüllü aile seçiminde, geçici bir konaklama gibi değil; ailelerin birbiriyle ortak bir dil bulmasını ve geleceğe dönük kültür paylaşımlarının sürmesini hedefleyen seçimlerden yana. Bu nedenle aileleri yönlendirirken öğrencilerin mutlu ve huzurlu olmasıyla birlikte, seçilen ailelerin öğrenciye bir şeyler katıp katmayacağı konusunu da titizlikle ele alıyor.
KÜLTÜRLERARASI DEĞİŞİM PROGRAMI
Kültürlerarası değişim programlarının öğrenciler ve onlarla birlikte hedeflenen iyi bir geleceğin yolunu açmadaki önemi tartışılmaz. Ülkeler arası ilişkilerden, geleceğin standartlarını yakalamaya, kültürleri mobil bir şekilde uzak-yakın fark etmeksizin bir araya getirmeye kadar pek çok avantajdan söz edebiliriz. Bu konuda ISEWorld, sınavlar ve öncesindeki hazırlık dışında öğrencilerin bu programlara uyum sağlama süreçlerini Türkiye’de gerçekleştirirken 90 yıllık deneyimini sunan tek yetkili. Bu alanda yüzünü dünyaya çevirmek isteyen öğrenciler kadar okulları da tam donanımlı şekilde sürece dahil ediyor.
Dünyada kültürlerarası değişim programlarını tercih ederek Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere gibi ülkelerde eğitime devam eden ülkelerin başında Asya ülkeleri geliyor. Genel bir değerlendirmeyle Asya ülkelerinin son yıllarda uluslararası sınavlarda gösterdikleri başarı da ortada. Gerek kendi eğitim sistemleri, gerekse kültürlerarası değişimin avantajlarıyla hedeflerini yakalamaya ve farklı kültürlerden yararlanmaya hızla devam ediyorlar.
Türkiye’de de ISEWorld’ün birikimiyle pek çok eğitim kurumu kültürlerarası değişim programını benimseyerek uluslararası platformda yer almaya; öğrencilerinin gelecek planlarını yeniden şekillendirmeye başladılar. Türkiye’den kültürlerarası değişim programlarına yönelen öğrenci sayısı büyük bir artış gösterirken tercih edilen ülkelerin eğitim olanaklarıyla da üniversite ve kariyer konusunda da farklı arayışlar ve beklentiler oluştu.
Yurtdışındaki birçok önemli ve köklü üniversitenin öğrenci tercihlerini belirleyen unsur yalnızca sınavlar veya başarı notları değil. 89 nobel ödüllü ünlü ismin okuduğu Chicago Üniversitesi, köklü ve klasik bir okul olmasına rağmen kapısını açacağı öğrencilerden her anlamda tam bir donanım ve çağın gereklerine yanıt vermesini beklemektedir. Chicago Üniversitesi’nde okuyan ya da mezun olanların buluştuğu ortak nokta, “sadece sınav başarısı ya da sunacağınız notlarla kapısından içeri bile giremezsiniz!” Ne kadar projeye katıldığı, proje geliştirme yeteneği, seçtiği herhangi bir aktivitede gösterdiği performanslar zaten öğrencilerin hazırlıklı olması gereken beklentilerdir. Ancak bu kadar klasik bir okul bile “Bu öğrenci benim okuluma ne katacak ve okulumu ileride nasıl temsil edecek” düşüncesiyle öğrenci seçmektedir. Öyle ki hazırladığı mülakat soruları öğrencilerin o ana kadarki kişilik yapısı ve kendini nasıl geliştirdiği ile sonuca ulaşabilir. Bunun için de kültürlerarası değişim programlarına katılmak, uluslararası okullarda ve özellikle de köklü üniversitelerde yer alabilmenin oldukça önemli bir basamağıdır.
1 note
·
View note