#doğan bey
Explore tagged Tumblr posts
Text
Gerçek Osmanlı Torunları...
Babası Kato Davut bey, Annesi Ayşe Hanım'dır. 24 Nisan 1911 tarihinde Sultan Vahdettin ile evlendi. 1912 yılında Şehzade Mehmed Ertuğrul Efendi'yi doğurmuştur. San Remo'da Vahdettin'e eşlik etti. 1929 yılında Vahdettin'in vefatından sonra İskenderiye'ye yerleşerek burada bir evlilik daha yaptı. 1948 yılında Türkiye'ye döndü. 1950 yılında Çengelköy'de vefat etti. Zarif ve şık bir hanımefendi olarak biliniyordu
Fotoğraf 1931 yılında Fransa'da çekildi. Son Halife'nin kızının elbisesini din-i İslam'a aykırı bulmadığı gözüküyor. Ayrıca kendisinin şıklığı da çağdaş daireye gösterdiği adaptasyonun ipuçlarını veriyor. Yazdığı 35 sayfalık bir makalede Osmanlı Padişahlarını tahlil etmiş, İkinci Bayezid'in içkiye düşkünlüğü yüzünden sefil, İkinci Selim'in 'sefih bir sarhoş' olduğunu ifade etmiştir. Abdülmecid Üçüncü Murad ve Üçüncü Mehmed'den 'Osmanlı Devleti'nin amansız cellâdı' olarak bahsederken, Dördüncü Murad için ise 'geleceğin en büyük hükümdarı olmaya namzet iken içtiği rakının kurbanı olmuş; devletin talihini ve geleceğini İbrahim gibi akıl noksanı ve anlayıştan mahrum bir şahsa terk ederek dünyadan çekilmişti' demektedir. Üçüncü Ahmed'in sefahat tarafından ele geçirildiğini söyleyen Halife, Sultan Abdülmecid'in 'içki müptelalığı yüzünden hayatını kaybettiğini' belirtecektir.
Sürgün yıllarında çekilen bu fotoğrafta Ömer Faruk Efendi, Sabiha Sultan ile birlikte görülüyor.
1923 yılında doğan Hanzade Sultan, son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin ve son halife Abdülmecit Efendi’nin torunudur. Mısır Hanedanı mensuplarından Mehmet Ali İbrahim ile evlenen Sultan, dünya sosyetesinin en güzel kadınlarından birisi olarak ün yapmıştır. Fotoğrafta kızı Prenses Fazile ile birlikte.
Arkada yer alan portredeki Padişah, 'Tanzimatçı' ve 'Gazi' olarak bilinen Abdülmecid'dir. 1839'dan 1861'e kadar hükmetti. 3 Kasım 1839'da Osmanlı demokratikleşmesinin ilk adımı olan (Gülhane Hatt-ı Şerif-î) Tanzimât Fermânı’nı yayımladı, 18 Şubat 1856'da (Islâhat Hatt-ı Hümâyûn-u) Islâhat Fermânı’nı ilân etti.
Osman Selahaddin Osmanoğlu, Osmanlı şehzadesidir. Ali Vâsıb Osmanoğlu'nun oğludur. İngiltere���de yaşayan Osmanoğlu, İstanbul’da bir ev aldı. TRT için hazırlanan ’Osmanlı Hanedan Ailesi’ belgeseline danışmanlık yaptılar.
Fotoğrafta yer alanlar, Osman Selahattin Osmanoğlu'nun kızı Ayşe Gülnev Osmanoğlu'nın çocukları, son jenerasyon Osmanlılar. Soldan sağa, Prens Lysander Cengiz, Prenses Tatyana Aliye, Prens Maximillian Ali, Prens Ferdinand Ziya ve Prens Cosmo Tarık. Hepsini sevgiyle selamlıyoruz
Ve .. çakma Osmanlı torunları 😂😂😂
youtube
34 notes
·
View notes
Text
Kurulus Osman Season 6 Release Date
The much-anticipated Season 6 of Kuruluş Osman is on its way, and fans are eagerly awaiting its return. With a rich historical backdrop and gripping drama, this season promises to be one of the most intense yet. Here's everything you need to know about the upcoming season, from shooting schedules to new cast members and the release date.
Shooting Schedule Update
Initially, it was rumored that filming for Season 6 would begin in late August, but recent updates have pushed the start to early September. This delay is largely due to the ongoing commitments of key actors, especially Burak Özçivit (Osman Bey), who is wrapping up a major film project in Saudi Arabia. With the shoot expected to begin in September, the new season is set to come to life soon.
New Cast Joined Kurulus Osman Season 6
One of the exciting aspects of the new season is the introduction of several new characters. These additions promise to bring more intrigue and fresh dynamics to the storyline. Among the most notable new cast members is Ekin Mert Daymaz, who is expected to play a significant role in the unfolding story, especially with new alliances and rivalries emerging throughout the season.
Departures of Beloved Characters
While new characters will enter the scene, Season 6 will also see the departure of some beloved figures. Mirza Bahattin Doğan (Yakup Bey from the Germiyanoğlu tribe), Yusuf Gökhan Atalay (Yunus Emre), and Mürşid Ağa Bağ (Karesi Bey) will be saying their goodbyes. Though their exits will leave a void, the new dynamics promise to deliver even more drama.
When Will Season 6 Premiere?
Mark your calendars! The first episode of Kuruluş Osman Season 6 is scheduled to air on October 9th, 2024. The season premiere is expected to pick up right where Season 5 left off, diving straight into intense action and plot twists.
Season 6 is shaping up to be one of the most intense seasons yet. With internal conflicts within the Turkish tribes taking center stage, Osman Bey will not only face external threats but also internal challenges. The season is expected to revolve around a fierce rivalry between two major Turkish tribes, escalating the drama throughout the series. Fans can also look forward to historical events, including the siege of Bursa and the conquest of several Byzantine castles. These key battles will be central to the storyline, further highlighting Osman Bey’s quest to expand his empire.
As Kuruluş Osman enters its final season, expectations are high. With a mix of internal rivalries, external threats, and significant historical events, Season 6 is shaping up to be an unforgettable conclusion to the series.
Stay tuned for more updates as we get closer to the premiere!
2 notes
·
View notes
Text
*📌 ŞEFİK CAN BEY VE LADİKLİ AHMET AĞA*
Merhum Albay Şefik Can bey hâtıralarında şöyle anlatıyor:
Lâdikli Ahmet Ağa’yı da bir vesile ile ziyaret etme imkânı buldum. Kendisini bana yine devrin manevî büyüklerinden Mahmud Sâmi Ramazanoğlu tanıştırmıştı.
*Bu büyük veli, Konya’nın Ladik ilçesinde ikâmet ediyordu.*
İlçede herkes onu tanıyor, garip kabul edilen halleri dilden dile dolaşıyordu.
*Ricâlü’l-gayb’dan olduğu, Hızır (a.s) ile arkadaşlığı bulunduğu söyleniyordu.*
Evi ilçenin kenar mahallelerinde, mütevazı bir evdi. Ziyaretine gittiğimizde hoş geldiniz safhasından sonra güzel sohbetler oldu.
Bu ilk tanışmamız normal geçen bir görüşme idi. Bendeniz daha sonraları kendisini sık sık ziyaret etmeye başladım.
*Görünüşte sıradan bir köylü gibiydi*. *Fakat Yunus Emre gibi öyle şiirler söylüyordu ki, insan gerçekten hayret duyuyor ve hayran oluyordu.* Bunlar o an içine doğan ilahî nağmelerdi.
Bazen de Hacı Sâmi Ramazanoğlu bendenizle kendisine zeytin gönderirdi. O vesileyle de gider görüşürdüm.
*Ziyaretimin birinde yanında kimseler yoktu,* bunu fırsat bilerek: *“Ahmet Ağa, Allah aşkına, sizdeki bu haller nedir?*
*Bu makama nasıl eriştiniz?* *Bunlardan bize biraz bahsedin”*
diye rica ettim. *“Bende ne var ki, garip, köylü bir adamım…”* falan dedi, geçiştirdi.
Ben: *“Bakınız, şimdi kimse yok, başbaşayız, lütfen…”*
diye ısrarlı olunca o da beni kıramayıp anlatmaya başladı:
*“Ben köyde çobanlık yapıyordum. Askerlik çağım geldi. Beni askere aldılar. Askerdeyken Cihan Harbi çıktı ve bizi Filistin Cephesi’ne gönderdiler.*
*Savaşın en ateşli anlarında biz orada bir bölük düşman askerinin ablukası altında kaldık. Birliğimizle irtibatımız kesildi. Bir haftadan fazladır abluka (kuşatma) altındaydık.*
*Tayınlarımız yani yiyeceklerimiz bitti. Açlıktan otları, çöpleri yiyoruz. Çok zor bir durumdayız.*
*Bir ara cephe yarıldı, havadan bize birer tane tayın attılar.*
*Tayın, şöyle küçük bir sandviç ekmeği.*
*Hepimiz günlerce aç kalmanın verdiği hal ile tayınları hemen yemeye başladık.* *Ben bir parça kopardım, ağzıma götürecektim ki paçalarımı çekiştiren bir köpekle göz göze geldik.*
*İki gözünü bana dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Çok zayıftı ve memeleri sarkmıştı, belli ki yavruları da vardı. Lisân-ı hâl ile âdetâ benden ekmek istiyordu.*
*Ağzıma koyacağım lokmayı ona verdim.*
Bu yaptığımı gören arkadaşlarım:
*"Oğlum Ahmet, ne yapıyorsun?*
*Bir haftadır açız, bir parça ekmek. Bununla doymak bile mümkün değil. Sen köpeğe veriyordun”*
gibi sözlerle beni uyardılar. Hiçbirini dinlemedim ve o köpekle ekmeğimi bölüştüm.
İşte o gece rüyama Hz. Peygamber girdi ve:
*“Oğlum Ahmet! Biz seni çok sevdik, sen ne cömertsin”* diyerek sırtımı sıvazladı.
*Uyandığımda içimde müthiş bir ferahlık ve bende önceden tatmadığım değişik bir hal vardı. Ne olduysa o günden sonra oldu.”*
Kaynak:
Şefik Can, Hatıralar, İstanbul 2022, s. 437-438.
34 notes
·
View notes
Text
✍️
Evlenmiş boşanmış, elli yaşlarında aklı başında biri olarak tanıdığım Hanımefendi'ye üzerinde çalıştığım EVLENMEDEN ÖNCE adlı kitaptan söz ettim.
Doğan Bey, dedi, şimdiki aklımla yeniden evlenecek olsam, kişiyi daha iyi tanımak için şu dört durumda nasıl davrandığını görmek isterdim.
Anlatmamı istermisiniz? Anlatmasını rica ettim, kısaca şöyle açıkladı:
1- Aç olduğu zaman nasıl hissediyor ve nasıl davranıyor, ona bakardım.
Duygusal bakımdan olgun değilse, aç insan sab��rsız ve bencil davranmaya başlıyor.
2- Öfkeli olduğu zaman, bir şeye kızdığı zaman nasıl konuşuyor,
nasıl davranıyor, dikkatle gözlerdim.
Bencil insanın kızgınlığı ile olgun insanın kızgınlığı farklıdır.
Diyebilirim ki bir insanın olgunluğunun en iyi göstergeci öfkesini nasıl yönettiğidir.
3- Kendini yalnız hissettiği zaman ne yapıyor? İçine kapanıp dünyaya küsen ve onu suçluyan bir tavır içine mi giriyor, yoksa yalnızlığıyla dost olup, hayatın bu hallerini de sakin bir olgunlukla kabul edebiliyor mu?
4- Yorgun olduğu zaman nasıl davranıyor?
İnsanın bencil olup olmadığını en iyi yorgunken nasıl hissettiği ve davrandığı gösterir. İlişkinin önemini kavramış olgun insan ne kadar yorgun olursa olsun
diğerlerini de düşünerek davranır.
Kendisine teşekkür ettim ve söylediklerini sizinle paylaşmaya karar verdim.
Yaşam deneyiminiz içinde yukarıda ifade edilenler size anlamlı geliyor mu?
• D. CÜCELOĞLU
13 notes
·
View notes
Text
Şunu da bırakmadan edemeyeceğim, yaptığım işlerde aslında gözün çok da göremediği en ufak bir pürüz dahi çok canımı sıkıyordu, ta ki bir paylaşım görene kadar, bir hanımefendi robot olmadığını söylemiş, fabrikasyon değil yaptıklarım ve küçük kusurlar olması çok normal yazmıştı, dedim ki evet, evet, evet, el yapımı bir şeyin güzelliği burda belki de bilemiyorum.
Mükemmel olmayı hedeflemek gerçekçi değil, diyor doğan bey, çok doğru.
16 notes
·
View notes
Text
LADİKLİ AHMET AĞA'NIN KÖPEĞE MERHAMETİ
Merhum Albay Şefik Can bey Hâtıralarında şöyle Anlatıyor:
Lâdikli Ahmet Ağa’yı da Bir vesile ile ziyaret Etme imkânı buldum. Kendisini Bana yine Devrin manevî Büyüklerinden Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Tanıştırmıştı. Bu Büyük veli, Konya’nın Ladik ilçesinde ikâmet Ediyordu. İlçede Herkes onu Tanıyor, Garip kabul edilen halleri dilden dile dolaşıyordu. Ricâlü’l-Gayb’dan olduğu, Hızır (a.s) ile Arkadaşlığı bulunduğu söyleniyordu.
Evi ilçenin kenar mahallelerinde, mütevazı bir evdi. Ziyaretine gittiğimizde Hoş Geldiniz safhasından sonra Güzel sohbetler oldu. Bu ilk tanışmamız Normal geçen bir Görüşme idi. Bendeniz daha sonraları kendisini sık sık ziyaret etmeye başladım.
Görünüşte sıradan bir köylü gibiydi. Fakat Yunus Emre Gibi öyle şiirler söylüyordu ki, insan Gerçekten Hayret duyuyor ve Hayran oluyordu. Bunlar o An içine Doğan ilahî Nağmelerdi. Bazen de Hacı Sâmi Ramazanoğlu Bendenizle kendisine zeytin Gönderirdi. O vesileyle de Gider Görüşürdüm.
Ziyaretimin Birinde yanında kimseler yoktu, bunu fırsat bilerek:
“Ahmet Ağa, Allah Aşkına, sizdeki bu Haller Nedir? Bu Makama Nasıl Eriştiniz? Bunlardan Bize biraz Bahsedin” diye Rica ettim. “Bende Ne var ki, Garip, köylü bir Adamım…” falan dedi, Geçiştirdi. Ben: “Bakınız, şimdi kimse yok, Başbaşayız, lütfen…” diye ısrarlı olunca o da Beni kıramayıp Anlatmaya başladı:
“Ben köyde çobanlık yapıyordum. Askerlik çağım geldi. Beni askere aldılar. Askerdeyken Cihan Harbi çıktı ve bizi Filistin Cephesi’ne gönderdiler. Savaşın en ateşli anlarında biz orada bir bölük düşman askerinin ablukası altında kaldık. Birliğimizle irtibatımız kesildi. Bir haftadan fazladır abluka (kuşatma) altındaydık. Tayınlarımız yani yiyeceklerimiz bitti. Açlıktan otları, çöpleri yiyoruz. Çok zor bir durumdayız. Bir ara cephe yarıldı, havadan bize birer tane tayın attılar. Tayın, şöyle küçük bir sandviç ekmeği. Hepimiz günlerce aç kalmanın verdiği hal ile tayınları hemen yemeye başladık. Ben bir parça kopardım, ağzıma götürecektim ki paçalarımı çekiştiren bir köpekle göz göze geldik. İki gözünü bana dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Çok zayıftı ve memeleri sarkmıştı, belli ki yavruları da vardı. Lisân-ı hâl ile âdetâ benden ekmek istiyordu. Ağzıma koyacağım lokmayı ona verdim. Bu yaptığımı Gören Arkadaşlarım: “Oğlum Ahmet, Ne yapıyorsun? Bir Haftadır Açız, Bir parça Ekmek. Bununla Doymak bile mümkün değil. Sen köpeğe veriyordun” Gibi sözlerle Beni uyardılar. Hiçbirini Dinlemedim ve o köpekle Ekmeğimi Bölüştüm.
İşte o Gece Rüyama Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem Girdi ve: “Oğlum Ahmet! Biz seni çok sevdik, sen Ne Cömertsin” Diyerek sırtımı sıvazladı. Uyandığımda içimde Müthiş Bir Ferahlık ve Bende önceden Tatmadığım değişik bir Hâl vardı. Ne olduysa o Günden sonra oldu.”
Kaynak:
Şefik Can, Hatıralar.
14 notes
·
View notes
Photo
Evlenmiş ve boşanmış, elli yaşlarında aklı başında biri olarak tanıdığım Hanimefendi'ye üzerinde çalıştığım EVLENMEDEN ÖNCE adlı kitaptan söz ettim. “Doğan Bey” dedi. Şimdiki aklımla yeniden evlenecek olsam, kişiyi daha iyi tanimak için şu dört durumda nasıl davrandığını görmek isterdim. Anlatmamı istermisiniz? Anlatmasını rica ettim. Kısaca soyle açıkladı 💭☀️ #kendinigeliştir #doğancüceloğlu #evlenmedenönce #evlilik #psikoloji #gününsözü #dogancuceloglu https://www.instagram.com/p/ClQOm1eIvWW/?igshid=NGJjMDIxMWI=
4 notes
·
View notes
Text
EŞKİNAT AİLESİNİN ACI GÜNÜ
Doyran Eşrafından merhum Ali Bey- merhume Emine Hanım ve merhum Muhittin Bey- merhume Emine Hanım’ın torunları, Osmanlı Bankası Müdürlerinden merhum Ekrem Eşkinat ve merhume Refia Eşkinat’ın oğulları, Ecz. Doğan-Ülkü Eşkinat ve merhum Y. Mimar Davran-merhume Vojina Eşkinat’ın kardeşleri, Ekrem-Belgin, Vedat-Feride, Ali, Yunus-Güney Eşkinat’ın amcaları, merhume Filiz Eşkinat’ın eşi, Prof. Dr.…
0 notes
Text
TARİHTE BUGÜN: Köprülü Hamdi Bey ve 18 Şubat - Yazan: Fazlı Köksal
Günün Portresi: Köprülü Hamdi Bey 1888 yılında Makedonya’da Köprülü kasabasında doğan Hamdi Bey ilköğrenimini Köprülü’de, orta öğrenimini Üsküp İdadisi’nde yaptı.Daha sonra yüksek öğrenim yapmak üzere İstanbul’a gitti ve Mülkiye Mektebi’ne (Siyasal Bilgiler Fakültesi) girdi. Hamdi Bey yirmi dört yaşlarında Mülkiye öğrenimini bitirdi. Mezuniyetinden sonra İhtiyat Zabit Mektebi (Yedek Subay Okulu)…
View On WordPress
0 notes
Text
bir de babacım dergahı şerifimizin ebcedi 13 bab beş oluyor bu konuya bir eğilelim doğan abi gökhan bey 470 okul numaramdı
470 AŞKIN EBCEDİYMİŞ hazreti gavs'ın doğum tarihiymiş kemal 91 kemali aşk 561
aşk ile doğdu kemal ile yaşadı kemal-i aşk ile öldü
ALLAH ALLAH
3K notes
·
View notes
Text
Sendikalarda Yetki İçin Üye Transferi Yapmak Etik mi Yasal Mı ?
İzmir’den Türkiye’ye yayılan bir haber ajansının Genel Yayın Yönetmeni olarak yıllardır sağlık iş kolundaki sendikalara destek olduk ! Bazı hatalarını emek mücadelesi adına görmezden geldik. Ancak son günlerde İzmir’deki bazı üniversite ve kamu hastanelerinde gördüğüm üye transferi gerçeğini yazmadan geçemeyeceğim. Bu yazımda mücadelelerine saygı duyduğum için sendika isimlerini belirtmeden konuyu özetlemeye çalışacağım. Mağdur olduğunu düşündüğüm sendikalar konuşursa o gün yeniden bakarız. Hastanelerdeki yetki süreçleri, kıyasıya rekabet ile geçer. Sendikaların işyeri temsilcileri, şube yöneticileri üye sayılarını artırıp yetkiyi almak için vargüçleriyle çalışırlar. Hastane yönetimi tarafından üye aidatları üzerinden yapılan incelemede o yılın yetkili sendikası belli olur ve tutanak altına alınır. Sağlık İş Kolunda Yetki Savaşı Bu süreçte rakip sendikalar arası transferler, istifalar çok konuşulur. Ancak tüm bunlar demokratik kurallar çerçevesinde yürütülmelidir. İzmir’de bir üniversite, diğeri ise kamu hastanesinde gerçekleşen yetki süreci yarışı farklı bir boyut kazanmış! Yaptığım araştırmaya göre iki hastanede de yetki savaşı iki sendika arasında geçiyor. Ancak düşünsel olarak birbirine yakın birkaç sendika, yarıştaki sendikalardan birine borç para verir gibi, üye transfer ediyor. Yapılan üye sayımında son günlerde yoğun bir üye transferi alan sendika birinci gelerek yetkili sendika oluyor. Bu sendikaya transfer olan üyeler devam eden günlerde veya aylarda sözleşildiği gibi kendi sendikasına geri dönüyor. Programlı Üye Transferi Etik Değil Kaybeden sendikanın yöneticileri ile geçtiğimiz günlerde bu konuda bir sohbet gerçekleştirdik. Bana söylediklerini aynen aktarıyorum, “Bu ne yazık ki sendikacılık faaliyetlerinin kanayan bir yarası Erkan Bey. Düşünsel olarak birbirine yakın sendikalar, kazanma şansı yüksek sendikaya destek oluyor. Üyeler sözleşmiş gibi istifa edip, kazanma şansı yüksek sendikaya geçiyor. Daha sonra üyeler bu sendikadan istifa edip kendi sendikalarına dönüyor. Ancak bu sırada bir kaç sendikanın birleşerek desteklediği sendika yetkili sendika oluyor. Bu arada sendikalar işbirliği yapabilir. Ortak mücadele kararı alabilir. Ancak tam da yetki sürecinde yapılan ve geri dönüşleri kesin olan üyelerin başka bir sendikaya geçmeleri etik bir davranış değil” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Yazan : Gazeteci Yazar Erkan DOĞAN Read the full article
0 notes
Video
youtube
Yar Gelecek - Latif Doğan ✩ Ritim Karaoke (Uşşak Minör 3/4 Semai Beste ?) ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ❤ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/9YlOMe86uic ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Yar Gelecek - Latif Doğan ✩ Ritim Karaoke (Uşşak Minör 3/4 Semai Beste ?) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : YAR GELECEK SÖZ GÜFTE : ? BESTE - MÜZİK : ? USÜL : 3/4 SEMAİ MAKAM - DİZİ : UŞŞAK - MİNÖR ARANJÖR : ? ŞARKI SÖZ ve AKORU Bugün benim bayram günüm Haber salmış yar gelecek (yar gelecek) Öyle tahmin ediyorum Dünya bana dar gelecek (dar gelecek) Kınalı koç keseceğim Doya doya içeceğim Onu hiç üzmeyeceğim Haber salmış yar gelecek (yar gelecek) Odam boyansın sarıya Söyle bal yapsın arıya Bileti kesmiş salıya Çarşambaya yar gelecek (yar gelecek) Yar gelecek yar gelecek Dünya bana dar gelecek Ismarladım bey dagından Tane tane kar gelecek (kar gelecek) DüĞün alayı kurulsun Saz çalsın davul vurulsun (oy vurulsun) Gelinler kızlar yorulsun Biraz sonra yar gelecek (yar gelecek) Halı döşensin yollara Altın takılsın kollara Darısı bekar kullara Haber salmış yar gelecek (yar gelecek) Odam boyansın sarıya Söyle bal yapsın arıya Bileti kesmiş salıya Çarşambaya yar gelecek (yar gelecek) Bulatlara yatak serin Rüzgar essin serin serin Ne dert kaldı ne kederim Biraz sonra yar gelecek (yar gelecek) Yar gelecek yar gelecek Dünya bana dar gelecek (dar gelecek) Ismarladım bey dagından Tane tane kar gelecek (kar gelecek) Latif Doğan Doğum 29 Nisan 1967 (57 yaşında) Adıyaman, Türkiye Milliyet Türkiye Meslek Şarkıcı, söz yazarı Latif Doğan (d. 29 Nisan 1967; Besni, Adıyaman), Türk şarkıcı-şarkı yazarı.[1][2] Yaşamı Latif Doğan, Besni'de doğmuştur. Kürt kökenlidir.[3] Müziğe 11 yaşında bir düğünde darbuka çalarak başlamıştır. Kazandığı parayla memleketinde bir radyo istasyonu ve bir kaset dükkânı açmıştır. Adının duyulması ile bölgesel televizyonlara konuk sanatçı olarak çağrılmaya başladıktan sonra katıldığı programlar sayesinde zamanla meşhur olmuştur. Latif Doğan, 1995-1998 yılları arasında dört yıl boyunca bir şov programı yapmıştır. 2000 yılında ilk kaseti Oyun Havası ve daha sonra da Kurtulayım Gitsin albümlerini piyasaya çıkardı ve bu albümlerden sonra nam kazandı. Latif Doğan, asıl çıkışını 2003 yılında çıkardığı Küstüm adlı albümü ile yakalamıştır. Sonra bu şarkının adıyla Küstüm Şov'u yapmaya başlamıştır. Ödülleri MÜYAP Yılın En Çok Satan Albüm Ödülü (2003) Küstüm Şov ile'Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği 2004 Yılı En İyi Şov Programı Ödülü (2005) Albümleri Sözüm Söz Yar Gelecek Küstüm Kurtulam Gitsin Bi Tane Kına Gecesi Kaynakça ^ "Biyografi". www.sinematurk.com. 4 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Haziran 2016. ^ "Ünlü Sanatçı Latif Doğan'dan Kadiri Tarikatı Şeyhi'nin Ailesine Taziye Ziyareti". Bugün. 8 Şubat 2016. 6 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Haziran 2016. ^ Haber7. "Küstüm Şov'da İpek krizi". Haber7. 17 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2021. Kategori: Yaşayan insanlar1967 doğumlularKral TV Video Müzik Ödülü sahipleri20. yüzyılda Türk şarkıcılar Latif Doğan Şarkıcı ve şarkı yazarı Genel Bakış Şarkılar Dinle Albümler Videolar Şarkılar Küstüm Küstüm · 2003 Ayselim Yar Gelecek · 2005 Yar Gelecek Yar Gelecek · 2005 Sensiz Olmuyor Sensiz Olmuyor · 2022 Eşarbını Yan Bağlama Kurtulam Gitsin · 2002 Bitane Bitane - Sen Çok Tatlisin · 2008 Zeynebim Yar Gelecek · 2005 Zalimey Bitane - Sen Çok Tatlisin · 2008 Kınalı kuzu Küstüm · 2003 Antepli Gelin Bitane - Sen Çok Tatlisin · 2008 Sözüm Söz Sözüm Söz · 2012 Kebab Yanar Yelleme Sözüm Söz · 2012 Doldur Kekom Kurtulam Gitsin · 2002 Oldumu Yar Sözüm Söz · 2012 Dağlar Ben Yorgunum Kurtulam Gitsin · 2002 Çal Çal Oyna Çal Çal Oyna (Altın Kemer) · 2024 Sevdası Başını Yesin Sevdası Başını Yesin · 2024 Güllü Güllü Küstüm · 2003 Kurtulam Gitsin Kurtulam Gitsin · 2002 Geleceğin Yok Senin Senin Adın Aşk · 2020 Mezarlıktan Hiç Farkım Yok Mezarlıktan Hiç Farkım Yok · 2023 Sen Çok Tatlısın Bitane - Sen Çok Tatlisin · 2008 Gardaş Yar Gelecek · 2005 Antepten Öte Sözüm Söz · 2012 Unutmuş Beni Unutmuş Beni · 2023 Git İşine Senin Adın Aşk · 2020 Sebebi Var Senin Adın Aşk · 2020 Ağla Gözüm Bitane - Sen Çok Tatlisin · 2008 Unutamadım Yar Gelecek · 2005 Bir Gelin Ağlıyor Küstüm · 2003 Çaldığım Bağlama Sözüm Söz · 2012 Acı Kaldı Yar Gelecek · 2005
0 notes
Text
Elternverband Ruhr würdigt Journalisten beim Journalistentag
Essen - Elternverband Ruhr e.V. hat den Journalistentag mit einer besonderen Veranstaltung gefeiert. Der Tag der arbeitenden Journalisten ist ein in der Türkei einzigartiger Feiertag, der seit 1962 am 10. Januar begangen wird, um diejenigen zu ehren, die den Beruf des Journalisten ausüben.
Der 10. Januar, der Tag, an dem 1961 das Gesetz Nr. 212 über geistige Arbeiter in Kraft trat, wurde zwischen 1962 und 1971 unter dem Namen "Tag der arbeitenden Journalisten" gefeiert; nach der Militärintervention 1971 wurde der Name des Feiertags in "Tag der arbeitenden Journalisten" geändert, als einige der Rechte der Journalisten im Land zurückgenommen wurden. (Quelle: Wikipedia)
In einer Rede von Fatime Okuyucu, der Co-Vorsitzenden des Vereins, wurde den verdienten Pressemitgliedern und Journalisten gedankt.
Das Programm, das in der Konditorei Nur in Essen stattfand, begann mit einer Schweigeminute für die gefallenen Soldaten, die bei der Krallenschloss (Millitär-Operation) ihr Leben verloren haben. Anschließend gab es ein Frühstück und ein Kennenlerngespräch. Neben İlhan Kılıç, Ramazan Kabataş und der Redakteurin Nilüfer Güven nahmen unter anderem Abdulkadir Bakirdöven, Murat Pehlivan, Tevfik Kara, Ünsal Gür, Resul Düvenci, Ahmet Salıncaklı, Ender Yenilmez, İbrahim Taş, Ahmet Birinci, Yunus Ülger, Ali İnan, Ali Osman Doğan und Ali Osman Yayla an dem Programm teil. Allen Journalisten wurde für ihre Teilnahme an dem Programm gedankt.
Von den Mitgliedern der Ruhr-Elternvereinigung waren Mehmet Kapyapar, Ahmet Değirmenci, Dilek Sak, Funda Tunçtürk, Yelda Yüncüoğlu, Atilla Yüncüoğlu, Bülent Okuyucu, Turhan Tunçtürk und Gülsüm Değirmenci ebenfalls anwesend. In seiner Rede erinnerte der Vorsitzende Dr. Ali Sak daran, dass der 10. Januar seit der Verabschiedung des Gesetzes Nr. 212 jedes Jahr als "Tag der arbeitenden Journalisten" begangen wird, und betonte, dass die Presse eines der grundlegenden Elemente der Demokratie ist. Dr. Ali Sak stellte fest, dass Journalisten ihre Aufgabe, die öffentliche Meinung unter schwierigen Bedingungen aufzuklären, erfolgreich erfüllen, und sagte, dass eine unparteiische und freie Presse für ein demokratisches Land unerlässlich sei.
Dr. Sak wies darauf hin, dass die Ziele des Elternverband Ruhr e.V. darin bestehen, die Teilnahme am Türkischunterricht zu erhöhen, die türkische Sprache und Kultur zu fördern und Lösungen für die Probleme der türkischen Gemeinschaft zu finden, und sagte, dass die Mitglieder der Presse eine wichtige Brücke zur Erreichung dieser Ziele darstellen.
Am Ende des Programms wurde den Pressevertretern gedankt und den Journalisten, deren Journalistentag gefeiert wurde, sowie den verstorbenen Pressevertretern das Mitgefühl ausgesprochen. Das Programm fand in Einigkeit und Solidarität statt. Bilder: Ruhr-Elternverein Read the full article
0 notes
Text
Özgür Özel’e Uyarılarım
✍🏻 Orhan Ayber
https://www.gundemarsivi.com/ozgur-ozele-uyarilarim/
CHP’nin yeni genel başkanı Sayın Özgür Özel’e bazı uyarılarım olacak. Her ikimizin de siyasi hayatımız Manisa’da geçti. Benim siyasi hayatıma tanık olan binlerce arkadaşım var orada. Bu neden ile bu uyarılarım kendisine ulaştırılacaktır.
Manisa’da Özgür beyin babası Talat Bey’i tanıyordum, çok efendi bir insandı. Özgür Özel henüz eczacılık fakültesinde okuyordu…
Öncelikle oturduğunuz koltuk başta ATATÜRK olmak üzere İsmet İnönü’lerin Bülent Ecevit’lerin koltuğu. Bu nedenle klasik bir söz ile başlıyorum yazıma. Ülkemizin en zor koşullarında göreve geldiniz. Özellikle büyük önderimiz ATATÜRK’ün devrimlerini yıkmak için karanlık güçlerin saldırılarının sınır tanımadığı koşullarda görev almanız nedeni ile başarılar dileyerek önerilerime başlıyorum.
a) Son günlerde o kadar çok konuşuyorsun ancak “Türkiye NATO’dan çıkmalı mı” konusunda ne düşünüyorsun? Bu konuda bilgi sahibi olamadık. Senden önceki genel başkan Türkiye’nin çıkarlarını Atlantik bölgesinde temiz parayı İngiltere’de ve Bilimi Almanya’da aramaya kalkmıştı. Sen de aynı görüşleri mi paylaşıyorsun?
b) Geçtiğimiz günlerde ülkemizdeki iklim krizine bağlı olarak aşırı hava olayları nedeni ile 27 yurttaşımızı kaybettik ve ekonomik kaybımız on milyonlarca dolar…
Bu günlerde Birleşik Arap Emirlikleri Dubai’de önemli bir toplantı yapılıyor. İlk günü bu toplantıya Sayın Erdoğan da katıldı ve iklim krizine karşı Türkiye’nin hedeflerini anlattı.
Şimdi bakıyorum, gölge kabinede iklim krizi için bir gölge bakanlık yok.
Size 3 isim öneriyorum;
Kendin gitmesen bile bu üç arkadaşı gönderebilirsin ve bu güzel insanların hepsi CHPli…
1) Dursun Yıldız uluslararası su uzmanı,
2) Necdet Pamir enerji uzmanı,
3) Doğan Yaşar iklim bilim uzmanı,
Size önerim sadece ülkemizin değil dünyamızın en önemli sorunu olacak bu olay için gölge kabine kurmanız!
c) Sayın Özer, Manisa’da Eczacılar Odası başkanlığı yaptınız. Siz bu göreve gelmeden önce biri il başkanımız Mete bey diğeri kadın kolu başkanımız ülkücüler tarafından katledildiler ve sadece 2 yıl içinde 49 arkadaşımız ülkücüler tarafından öldürüldü!!!
Bu arada Adalet Partisinin bir üyesi eczacının başka ilçelerden gelenler tarafından öldürülmesi sonucu tam şehrin girişinde heykelleri dikildi.
Hayatını kaybeden ve çoğu benim can arkadaşlarım için en azından bir meydana bir taş dikerek onların anısını yaşatmayı düşünür müsünüz?
d) Son birkaç yılda CHP’ye her defasında hakarette bulunan Meral Akşener’den seçimlerde destek beklemenizi hiç onaylamıyorum. Bu makama oturanların onurları her şeyden önemlidir…
Önümüzdeki yerel seçimlerde sadece elimizdeki belediyeleri değil elimizde olmayan belediyeleri bile kazanabiliriz. Bunun için de CHP’nin hiçbir partiyle iş birliğine ihtiyacı yoktur!!!
Orhan Ayber
0 notes
Text
Bence bu intikam hikayesinin sonuna gelindi.....bundan sonra DOĞAN için random cinayetler işleme dönemi başlayacak zaten Süheyl Bey de dedi. Önce Nükhet'i öldürecek Kenan'ı takip ettirdigini anladığında...tabi istediğim şeylerin olması için,hikayede LeyKen midir YelKen midir ne,o shipin agirliginin,azaltilmasi lazımmSHEVSKEVSEDYABGYUGKSHGD
Aşk olmasın demiyorum ama çok fazla yer kaplıyo dizide mesela Tahir'le Yasemin ne alaka??? Cidden izlemek zorundamıyızz onları????? 🤔
0 notes
Text
SUSURLUKSPOR, 100 YILLIK BİR MİRAS…
İlk kulüp yeri Tunalıların karşısındaki eski Mavi Köşe (şimdi Keltepeliler Kahvesi) çay evinin tahta merdivenlerle çıkılan ikinci katıydı.
İlk kulüp başkanı Müdür Bey lakabıyla bilinen Cemal Tez'di.
İlk yöneticiler ise Naci Giray, Fazlı Tuncer (öğretmen) ve İsmet Yörük'tü.
1925 yılından 1935 yılına kadar “İdmanocağı” adı altında kurulu bulunan kulübümüz, o tarihlerde özel ve resmi maçlar düzenledi, civar ilçe ve köyleri ile tümende alay maçları yaptı.
1935 yılında Balıkesir’de lig maçları yapan kulübümüzün adı bu yıllarda “Susurluk Gençlik İdman Yurdu” oldu.
O dönemde imkânlar kısıtlıydı. Mevcut yöneticiler kulübe gelir getirmek amacıyla deve güreşleri, yağlı güreşler düzenliyor, kurdukları müsamere ekibi ile civar ilçelerde çalışmalarını sürdürerek gelir topluyorlardı.
1941 yılında alay ile yapılan futbol maçında kavga çıktı, bu nedenle bir süre müsabakalar oynanamadı. 1942 yılından 1945 yılına kadar da savaş nedeni ile maçlara ara verildi.
1946 yılında kulübümüzün adı Susurluk Gençlik Kulübü oldu, liglere bu isimle katıldı. Kulüp binası da aynı tarihte, Hacı Celal Cem'in (Susurluk Eczanesinin olduğu bina) üst katına taşındı.
Susurluk Gençlik Kulübü'nün sahası o tarihlerde şimdiki Şehir Stadı'nın olduğu yerdi.
Tuğla ocağı olarak çalıştırılmakta olan stat yeri halk tarafından kazma-küreklerle temizlendi, taşlar el arabaları ile atıldı.
1946 yılında kulüp başkanlığına Hayri Cem getirildi.
1956 yılına kadar bir yıllık ara ile 9 yıl bu görevi sürdürdü.
Kimlerle yoktu ki yönetimlerde; İsmet Yörük, Yılmaz Susurluk, Halil Alataş, Sabri Dündar, Salih Zeki Altunbaş, Nuri Eroğlu, Rıfkı Ünder, Hasan Işıkhan, Nihat Algan, Mehmet Doğan, Recep Bölükoğlu, Basri Yolasığmaz, İbrahim Bozoğu, M. Ali Gül, Yusuf Akın, İhsan Çevikkalp…
O dönemdeki sporculara da bakalım…
Kaleciler:
Adnan Özbey, Sadettin Duran (Beara Sadettin), Hadi Kural, Şerafettin Serezli.
Oyuncular:
İhsan Ümit, Hakkı Buzcuoğlu, Selahattin İçli (Doktor), Bedii Bey, Muammer Güzel, Salih Zeki Altunbaş, Mehmet Demirbaş, M. Ali Gül, Ahmet Bozoğlu (Borazan köylü), Hasan Serezli (Çengel Hasan), Kemal Sadıç, Fahri Serezli, Hüsnü Altunbaş, Rıfkı Parlakoğlu (Köfteci Rıfkı), Arif Boran (Terzi Arif), Kudret Bölükoğlu, Necati Dal, Nejdet Atay (Şekerci Nejdet), Mustafa Boran, Güngör Çayırcı, İhsan Çevikkalp, Muhsin Zengin (Bacak Muhsin), Rahmi ve Sami Kardeşler, Seyfi Dikbaş (Seyfi Dayı), Nidai ve Hüdai Dağtekin, Mehmet Kula, Yılmaz Akgün, M. Emin Yenioğlu (Miki), Hasan Kale (Gâvur Hasan), Süleyman Altunbaş (Berbat Süleyman), Arap Nuri, Kaptan Nejat, Dursun Cihangir, Kürt Selahattin, Şinasi Çıkrıkçı, Hasan Kök, Hikmet Üstündağ, Mutaf Nejdet, Koti Hakkı...
Susurluk Gençlik Kulübü, 1949 yılında Marmara gurubunda liglere katıldı ve şampiyon oldu.
1954 yılında belediye başkanı Nuri Eroğlu, şimdiki Gençlik Spor Müdürlüğü binasını kulüp binası olarak inşa ettirdi. 500 TL karşılığında alınan yerin inşaatında Şeker Fabrikasından işçi ve malzeme yardımı yapıldı.
1956 yılında Susurluk Gençlik Kulübü binası hizmete girdi, daha sonra Beşeylül Gençlik Kulübü ile ortak lokal olarak kullanıldı, ikinci kat, Nurettin ve Kudret Bölükoğlu kardeşler tarafından sinema salonu olarak düzenlendi.
Ve nihayetinde… 1975 yılında Susurluk Gençlik ile Beşeylül Gençlik Kulüpleri birleşerek Susurlukspor kuruldu.
Görüldüğü gibi...
Susurlukspor sadece bir futbol takımı değil, tarihiyle, sporcularıyla, yöneticileriyle, hepimizin sahip çıkması gereken bu şehrin bir “kültür mirası…”
Ramazan S.TOPRAKTEPE
1 note
·
View note