#dindarlık
Explore tagged Tumblr posts
Text
kadınlarımızın hali (okuma süresi yaklaşık 4 dakika)
akşamları bir takım notlar alıyorum. yattığım yerde. o gün aklıma kalan şeyler. kendi dertlerim. falancanın dertleri. başörtülü kızlarımızın dertleri. ateist kızlarımızın dertleri. seküler kızlarımızın dertleri.
sabah da bunların aslında beni niye ilgilendirdiğini düşünüyorum. tarihin en büyük sosyal yarılmalarını yaşarken modern dünyayı başka bir dünya için yazılmış kitaplardan öğrenmeye çalışan kızlarımızın neden kalplerine ve kafalarına uygun birini bulamadıklarına dair teorilerimin anlamı yok. bana ne zaten. yakın vadede tesettüre girmeyi de mini etek giymeyi de düşünmüyorum.
beni ilgilendiren kısmı, kendi dindarlığımın nasıl değiştiğini gözlemek. erkekler için durum kolay. hayatı kozmopolit yaşayıp, ortamına göre söylem ayarlayabiliyorsun. hepimiz yapıyoruz bunu. başımızı örtmediğimiz, mini etek giymediğimiz için kimseye karşı sorumlu değiliz. bir tutarlılık aramak gerekmiyor. erkek doğmanın iyi taraflarından biri. ne kadar inançlı olduğunu çaktırmaya lüzum yok.
bu yükün neden kadıncağızların omzunda kaldığı ilginç bir sosyal bilmece. din, sosyal gelenekçi tabiatıyla belki hep kadınlar elinde aktarıldı, şimdi de öyle oluyordur. belki erkeklerimiz, genelde yaptıkları gibi, i̇slam'ı kadınların kucağına bırakıp ortamdan kaçmaya başlamıştır. dünya düzeniyle baş etmek mümkün olmayınca, kadınları öne sürüp kendimizi rahatlatıyoruzdur. kadınların ne kadar şöyle böyle olduğundan şikayet ederek suçluluğumuzu yansıtıyoruzdur sonra. bacım bileğin görünüyor, sen bana bakma dikkat et böyle şeylere. çünkü biliyorsun, kendimden çok senden sorumluyum.
psikolojik derin tahlillere girecek değilim. gece yarısına doğru kala hiç değil.
söylemek istediğim sadece, insanların, erkek veya kadın, birey halinde zayıf ve merhamete muhtaç olduğu. davranış biçimlerini anlamaya çalışırken bu zavallıcıkların hepsinin ferah yaşamak gibi bir gayesi olduğunu kabul ediyorum. onları ferahlatan neyse, beni ferahlatmayabilir ama ortada hepimizin istediği rahatlık gibi bir hedef var. iyi yaşamak.
müslümanlar için bu iyi yaşam teknoloji sayesinde, inanmayanlar için iyi yaşam iktidar sayesinde giderek zorlaşıyor. hakkını veren kadınlar için de, erkekler için de zor. müslüman kadının aradığı bu zorluğu bir nebze kolaylaştıracak biri. müslüman erkekten beklenen bu, ancak erkeğin de bunu yapmaya mecali yok. benim gibi bir yaştan sonra bu işlerden sıtkı sıyrılıp kendi kendine konuşmaya başlayan da var, dünya gailesinin peşinde kendini kaybeden de. çünkü erkeğin sığınacağı bir yer yok, kendisinden bekleneni gerçekleştirmesi, hem dünyevi hem uhrevi süpermenlik gibi bir vazife ve bunu yapamıyor. elinden gelmiyor adamın (ben değilim 😈 siz anladınız).
bu beceriksizliğin çeşitli sebepleri var. kişisel sorumluluklar olabilir ama geneli kişisel sebepler değil. şartların getirdiği, imkansızlıkların getirdiği bir beceriksizlik ve umutsuzluk. türkiye'deki i̇slam anlayışı, bu umutsuz ve beceriksiz insanlara, hayata tutunamamış, ne şekilde tutunacağını bilmeyen erkek parçalarına bir derman olmaya çalışmak yerine, devletin, iktidarın, toplumun elinde oyuncak hale gelmiş. dünya düzeninin nasıl yürüdüğünü, ufacık menfaatler için insanların nasıl kılıktan kılığa girdiğini, hayatta ne çeşit ahlaksızlığın döndüğünü gören erkekler için hakkı ve adaleti sağlam tutacak bir dini anlayış yok. ben dünyayı tanıyacağım, yer edineceğim, anlayacağım dersen elinden tutacak kimse yok.
sonra bu şaşkın erkekler, hasbelkader o kadar şaşkın olmayan dindar kızlarımızla denkleşip konuştuklarında, ilk soru mesela beş vakit namaz olursa, "sen bana fazla iyisin" türküsü giriyor arkaya. ben burada hayretlik bir şey görmüyorum. sekülerleşme önce erkekleri vurdu, çünkü kadınların yanında kitap okuduğu sobalara tezek taşıyan onlardı. bu boklu dünyayı çekip çevirmek zorunda kalan ve bu yolda boka bulanan erkekler. sonra o haliyle kendini allah'ın ve allah'ın temiz kullarının merhametine layık görmüyor. temiz kullar da o adamları merhamete layık görmüyor çünkü zaten boklu adam ve temizlerin de güvenebilecekleri bir şey yok. kimse kimseye güvenmeyince kimse kimseye güvenmeden kendi başına yaşıyor. herkes kendini kurtaracak biri peşinde ama kimsenin kimseyi kurtarmaya dermanı yok.
ben de içinde bulunduğum şartları anlamak yerine, herhangi bir kavgada bin dört yüz yıllık i̇slam müktesebatını, zaten uyuşmak istemediğim toplum, devlet ve sair anasır-ı mübarekle beraber karşımda görme ihtimalim varsa uzak durmayı tercih ederim. hayat boyu kavga ettiğim yel değirmenlerini evime taşımak istemem. bir zamanlar bu konularda dindarlığı en önemli kriterlerden sayan biriyken bu hale nasıl geldim, o uzun hikaye ama özetle bir adamın dindarlıktan korkuları varsa makul buluyorum artık.
burada herkesi memnun edecek bir çıkış bulunabilir mi? sanmam. sosyal cereyanlar böyle kalpleri yıkarak, nesilleri burarak ilerliyor. kadınlar haklı ama erkekler de haksız değil. neden hep kadınların derdi erkeklerin derdi yok mu diyen de haklı. mini etek giyen müslüman kadınlar da haklı, ben mi, ben de nasreddin hoca'nın torunuyum.
4 notes
·
View notes
Text
Bir şeye açıklık getirmek istiyorum. Ben insanları dinine, diline, cinsel tercihine veya yaşam tarzına göre değerlendirmiyorum. Kimseye hüküm vermeye hakkım yok hüküm Allah'ındır. Bana göre sadece iki tür insan vardır, iyi insan ve kötü insan. Özellikle dindarlık arkasına saklanarak insanlara hakaret eden kendini ahlak bekçisi gibi sanan ( dine göre gıybet yapıyolar ve günah ama dinden bi haber oldukları için haberleri yok ) insanlardan hoşlanmıyorum. Ayrıca siyasi görüşü ne olursa olsun bu ülkeyi kuran, hayatını milleti için harcamış, krallığını ilan edebilecekken milletine seçme seçilme hakkı vermiş, Avrupa'dan bile önce kadınlara en büyük değeri vermiş, dünyada çocuklar için ilk kez bayram ilan etmiş, şuan ortadoğu gibi kan revan içinde bir ülke değilsek onun sayesinde olan yine de yediği kaba pisler gibi düşmanlık güttükleri ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'e saygısızlık yapan, iftira atan insanları sevmiyorum. Düşüncelerine de saygı duymuyorum. Kulaktan dolma kendi gibi tiplerden duydukları şeyleri sanki kendi oradaymış gibi iftira atarak paylaşan üstüne bi de dindar olduğunu sanan tiplerden nefret ediyorum. Dine sizler kadar zarar veren başka bir insan topluluğu daha yok. Keşke deli gibi savunup millete iftira atacağınız yerde açıp kitabı okusanızda yaptığınızın dine göre günah olduğunu görseniz. Ama ben biliyorum bu gibi insanlar düzelmez malesef ki varsınız. Size dini bir cevap vererek bitiriyim. Allah sizi ıslah etsin..
@kitapkontu
#kitap tavsiyesi#kitaplik#kitaplar#kitaplık#kitap#kitaplardan kesitler#kitaplardan alıntılar#kitaplığımdan#kitaplayasamak#atatürk#kitap alıntıları#kitap alintilari#kitap alıntısı#alıntı#ataturk#mustafa kemal atatürk#mustafa kemalin askerleriyiz#mustafa kemal paşa#postlarım#my post
67 notes
·
View notes
Text
"Bunun aksi çocuğu beyaz önlük peşinde koşturup anca beyaz önlüğün tedavi ettiği meczup haline getirmektir. "Çocuğum hafız olacak" diyen de oturup haddini bilmelidir. Efendimiz aleyhisselamın yüz yirmi bin sahabisinden kaçı hafızdı ki bir anne-baba, dört çocuğunun dördünü de hafız olmaya mecbur edebilsin? Pedagoji bilen bir hocaya götürülür, kendisi de hafız olan bir hocaya sorulur ve onun tespitine göre hareket edilir. Dindarlık, hafız olduktan sonra sokaklarda sigara içmek değildir. Bizim hafızlık diye bir şartımız yoktur, Kur'an'ın son yaşayanı ve savunucusu olsa bile direnmek diye bir arayışımız vardır."
19 notes
·
View notes
Text
Selamün aleyküm Hanımlarrrrr çok güzel bir şeyy buldunmmmmm. İmkanı olan buyursun katılımcı hocaları araştırmadım henüz bilmediğim hocalar var iyice araştırma yapabilirsiniz. Konu ilgimi çekti hemencecik paylaşım yapayım dedim
Geçen yazan anonim inşaallah katılma imkanı vardır arkadaşınızın yoksa özelden ulaşabilir misiniz?
"Hanım katılımcılarımıza mahsus düzenlenen Müstakil Akademi 12. Silsile, "Evliliğe Hazırlık" başlığıyla "evliliğin önemi, nişanlılık sürecinin püf noktaları, düğün ve kına merasimlerinin doğru şekilde yapılması, doğru eş adayı belirleme" ve daha nice konuları ele alıyor!
•Program hanım katılımcılarımıza mahsustur.
•Başkasına hediye etmek için alınıyorsa, formda hediye edilecek kişinin iletişim bilgileri yer almalıdır.
ÜCRET BİLGİSİ:
Başvuru Süresince Katkı Payı: 450 (Başka bir ücret alınmayacaktır.)
17 PROGRAM TAKVİMİ
•Kayıt Dönemi: 28 Şubat'ta başlayıp Nisan sonuna kadar •Eğitim Tarihi: 9 Mart-16 Nisan arası (dersler ağırlıklı olarak hafta sonları icra edilecektir.)
Canlı izleyemediğiniz dersler kayıttan takip edilebilecek ve kayıtlar Nisan ayı sonuna kadar aktif tutulacaktır.
Program sonunda katılım belgesi takdim edilecektir.
İşlenecek Konular:
•Niçin Evlilik?
•Nişanlılık Fıkhi
•Kıstasımız Kişisel Gelişim mi, Dindarlık Mı?
•Evlilik Görüşmesinde Konuşulması Gerekenler
•Ashâb ve Ehl-i Beyt Kadınları Nasıl Evlendiler?
•Evlilik Hazırlığı: Çeyiz ve Mehir
•Evliliğe Fiziksel Hazırlık
•Düğün ve Kına Merasimleri Fıkhi
•Evlenecek Gençlere Maddi Destek Sağlayan Kurumlar
Kaydolmak için profilimizde bulunan formu
doldurabilirsiniz."
35 notes
·
View notes
Text
`damlalar` - nurettin topçu
âlem, üç şeyin mecmuundan ibarettir:
varlık, düşünce ve hareket.
bunların hepsini kendinde toplayan insan, üç şeyin peşinde olmak için yaratılmıştır: hakikatın, hayrın ve güzelliğin.
insan ruhunda bu üç şeye götüren üç yeti vardır: zekâ, duygu ve irade.
zekâ üç yerde kullanılır:
kazanmada, hilede, ilimde.
duygunun üç dünyası vardır:
sanatın, rüyanın ve sevdanın.
irade, üç âleme sığınma kuvvetidir: hemcinsine, kendi samimiyetine ve allah'a.
bu üç yetinin birlikte ve ahenkli olarak barındığı kalp, üç şeyin mahfazasıdır:
aşkın, ümidin ve imanın.
üç şeyi sevmeyen ruh, ölü odaları gibi karanlıktır:
çocuğu, tabiatı ve zalimle kavîden başkasına itaati.
üç kişiye acıyınız:
zenginlikten sonra fakir düşene, şerefli iken zelîl olana, cahiller arasında kalan âlime.
üç nesneden her yerde kaçmalıyız:
yersiz şiddetten, açlık bırakmayan tatminden, kendimize çevrilmeyen tehditten.
üç kişiden korkunuz:
merhametsizden, müraîden, mürtekipten.
üç musibetten uzaklaşınız:
zulümden, zelzeleden, 'bilirim' iddiasında olan cahilden.
üç kişiye el uzatınız:
hastaya, garibe, muhitinde anlaşılmayan bedbahta (bu yüzden kalabalığın arasında yalnız yaşayana.)
üç türlü davranış kaba ve sahtedir:
kendini belli eden sanat, nümayişçi ahlak, kendine güvenen dindarlık.
üç şey saadetin sırrıdır:
tevazu, kanaat ve ölümün eşiğinde sık sık dinlenme zevki.
dünya üç şeyle cennet olur:
elden, dilden ve gönülden vermekle; allah'ın kullarını ta'n etmeyip affetmekle; zalime zulmetmeyip hidayet yolunu göstermekle.
üç kişi karanlıkta kalmıştır:
aşkından çok talâkatını kullanan, imanını iddia yapan, aklın meyvasından lezzet almayan.
üç hâkimin hükmünde hata aranmaz:
kalbin, kaderin, ölümün.
üç yerde insan kendini tanır:
tövbede, zalimin kahrı altında, son nefesinde.
hayatın manası üç yerde hakkıyla anlaşılır: aşk ile birleşen ümidde, vecd ile yapılan ibadette, yeri yurdu unutturan seyahatte.
gözyaşının üç yerde lezzetine doyulmaz: vuslatta, mağfirette, merhamette.
üç yerde insan allah ile sohbettedir: kalabalıktan incinmeyen yalnızlıkta, bir ümidsizin yüzünü ümidle güldürdüğü yerde, zalimin zulmü kendinden şükür taşırdığı anda.
insanlar içinde kendini bilenler şu üç kişidir: rüzgârı bile incitmeyenler, kendi adlarını söylemekten utananlar, allah'ın emaneti olan insanlara katı katı gözlerle bakmayanlar.
üç türlü insan allah'tan uzaktır:
rahatlarını hesaplayarak hizmetten kaçanlar (hizmet ehli olmayanlar), duygulu olduklarını ileri sürüp de sefalet sahnelerinden uzak duranlar, sefil ruhlarda feyz arayanlar.
üç türlü insan allah'ı göreceğinden müjdelenmiştir:
saf kalpler, gecenin karanlığında güneşi bulanlar, ölümü hayatta iken bütün hareketleriyle birleştirmiş olanlar.
üç şeyin hududunda durmasını bilmelidir: isteklerin, aklın, hayatın.
üç şeyden ayrılınca diğer üç şeye geçmede acele etmelidir:
insanlardan ayrılınca ibadete, hareketten çıkınca huzura, dünyaya vedâlaşınca uhrâya.
14 notes
·
View notes
Text
Hazreti Ömer Radıyallahu Anh kendi işi olduğu zaman; devletin mumunu söndürür kendi mumunu yakardı.
O kadar dikkat ederdi. Çünkü haramdan korkuyordu. Çünkü Allah'tan korkuyordu.
Allah korkusu kalmayınca dindarlık kalmıyor.
8 notes
·
View notes
Text
" Takva önce kendi nefsine konuşur. Nefsine konuşmayan başkasına ancak dindarlık taslar. Nefsini kınayanın üslubu zaten artistlik yapar şekilde olmaz. Kendinde de benzer hataları görenin üslubu üstencil olmaz.
Aksi halde müşahede edildiği üzere nasihat görünümlü dindarlık taslamaca tesir etmez ve nefret ettirici durur. "
- Altay Cem Meriç
8 notes
·
View notes
Text
AYNI KUR'ANI OKUYORLAR!!!!!!
▪︎ Taliban okuyor kafa kesiyor
▪︎ Maraşlı okuyor karın deşiyor
▪︎ Işid okuyor kadın satıyor
▪︎ Sivaslı okuyor Adam yakıyor
▪︎ El nusra okuyor kendini patlatıyor
▪︎ Cübbeli okuyor deve sidiği içiyor
▪︎ Fetö okuyor ortalığa sümük şaçıyor
▪︎ Boko-haram okuyor kadın taşlıyor
▪︎ Hasan Mezarcı okuyor mehdi oluyor
▪︎ İran okuyor adam asıyor
▪︎ Suudi okuyor Yemen'i bombalıyor
▪︎ Adnan hoca okuyor kızlarla gulu gulu dansı yapıyor
▪︎ Tarikaatlar ve cemaatlar, emperyalistlerin Türkiye'yi parçalamak için Anadoluda kurguladıkları ileri karakollardır.
▪︎ Bizim verdiğimiz vergilerden nemalanarak Efendilerine hizmet ederler.
▪︎ İslamiyet, İsrailiyata kurban edilmiş bir dindir.
▪︎ Arı duru İslam, Yahudi mitolojisi ile bir efsaneye dönüştürüldü.
▪︎ Bu nedenle İslamcılık ve muhafazakar dindarlık mitolojik bir yaşam biçimidir.
Sünnet bile Yahudi geleneğidir Bütün yahudiler sünnetlidir. Aynı şekilde baş örtüsüne...
▪︎ O nedenle bilimle, akılla, hoşgörü ile sorunludur.
▪︎ İslam yeniden ihya edilmeli...
▪︎ Bir karış sakal bırakıp kafaya takke ve türban takınca daha inançlı olduğununu sananlara,
Kılda tüyde keramet olsa keçiler evliya olurdu.
▪︎ Arap. Aptalı yolmanın yolunu bulmuş.
Üç taş beş dolar.
▪︎ Adam yıllarca aynı taşı, on milyon kişiye satmışlar.
▪︎ Haydi gel gel arkadaş.
Üç taş beş dolar.
▪︎ 1400 yıldır Para verip Şeytan taşlıyoruz ne Şeytan öldü ne de biz akıllandık ...
▪︎ Bütün dünya “yapay zeka” yüzünden gelecek endişesi içindeyken, Biz ise “geri zeka” yüzünden gelecekten endişe ediyoruz.
▪︎ Hiç kusura bakmayın.
▪︎ TC İlelebet yaşayacaktır.
▪︎ Ayağı çarıklıların kazandığı bu ülkeyi kafası sarıklılara bırakmayacağız
Basri Yalta
27 notes
·
View notes
Note
Hayırlı geceler haftaya düğünüm var ama aklım çok karışık. Karşıma sürekli insan kendi kaderini kendi belirler tarzı yazılar çıkıyor. Ailem evleneceğim kişinin ailesini pek sevmiyor. Maddi manevi bize hiçbir destekleri olmadı. Hiçbir şeye olumlu ya da olumsuz karışmadılar ama ailemi bir kez bile arayıp hal hatır sormadılar. Nişanlım ve ben süreci hep ikimiz yürüttük aslında isteğimiz buydu aileler işin içinde olunca çünkü mutlaka tatsızlık çıkıyordu. Fakat hiç aramamış olmaları ailem açısından oldukça kırıcı bi durum onlar benim için her şeyi göz ardı edip fedakarlık ederken haksızlık yaptığımı düşünüyorum. Nişanlımla aramızda çok şükür sorun olmadı ama evleneceğin insanın ailesi de çok önemli. Yarın gelecekler mesela kınamız var bugün bile aramadılar bir şeye ihtiyacınız var mı diye ne yapmam lazım
insan kendi kaderini kendi belirlemiyor zaten. kader ve takdir kelimeleri Allah'ın kudreti, iradesi ve yaratmasıyla direkt bağlantılı kelimeler. Rabbimiz bir de bunların yanında yarattığı biz kullarına akıllar, iradeler, gayretler, hürriyetler, fiilde bulunmalar vermiş. bu ikisini de çelişmez kılmış. yani Allah'ın takdiri kulun çabasını yok kılmıyor. öyle zart diye anlaşılacak, anlatılacak kelimeler değil bunlar. daha çok yaşayarak, görerek, anlamaya çalışarak, idrak kanallarını, teslimiyet bayrağını açık tutarak durum stabile hale getirilebiliyor. sakince ilerlenince kişi ne kendiyle kavga ediyor ne Rabbiyle. sakince ilerlemeyi sağlayan şartlar da çok çeşitli oralara giremeyeceğim şimdi. meseleye bakalım.
ben evli değilim, evlenme aşamalarından herhangi birine hiç girişmedim. benim vesilemle bir aile, ailemle tanışmadı. benden üç yaş büyük olan ağabeyim 2021'de üç yaş küçük olan kız kardeşim 2020'de evlendi. en yakından müşahede ettiğim bu iki evliliğe giden süreçlerde ailemize benzer ailelerle karşılaştık elhamdülillah. bu bizim başarımız değil nispet yapılacak bir şey değil öyle olsun diye söylemiyorum. sadece örnekleme benimki.
ailelerin derdi kolaylıkla şu çocukların yuvalarını kuralım şeklinde oldu. abimin sürecinde bir kız ailesiyle muhataptık, kız kardeşimin sürecinde bir erkek ailesiyle muhataptık. kız evi naz evi, ağırdan alınsın, hevesli görünmeyelim, karşı tarafın çabasını ispatını görelim, iletişimi daha çok onlar talep etsin (siz öyle yapıyorsunuz demiyorum) onlar arasın biz aramayız, onlar aradı biz aramadık biz arayalım şeklinde planlı iletişimler olmadı. spontane gelişti. abiminkinde gelinin ailesi de iletişime açıktı. kız kardeşim için biz de iletişime son derece açıktık. hatta enişte beyin babası o küçükken vefat etmişti. annesi meseleye giremeyecek gibi oldu. babam dedi ki hadi artık meseleye gelelim ablacım e istesene dedi dkflgkg. kadındaki rahatlamayı görmeniz lazım. tatlış ya. Allah güzel ömür versin.
aileler birbirine aşık filan değil ama söz konusu evlatlar olunca kalu belada tanışmışız gibi bir tavır takınıldı. en yüksek tavır nezaketti nazik ve düşünceli olundu süreçte. bir de şeffaf. bizim durumlarımız şunlar, şöyle bir durumdayız, güzel şekilde olmasını isteriz. sizin bizden beklentiniz nedir dendi. erkek ailesi bize öyle dedi. bir yıl sonra bir kız ailesiyle muhatap olduğumuzda kız ailesine biz öyle dedik. şeffaflık çok önemli. durumunu beyan edeceksin ve her şeyin de elinden geldiğince güzel olması yönünde çabada olacağını bildireceksin. karşı taraf da senin gibi bir yapıdaysa beklentilerini isteklerini merhametle, insafla açıklayacak çünkü seninle aynı yapıda. eğer karşılayamayacağın bir durum olursa ya bu bizim durumumuz için biraz mümkün değil diyebilmek gerekiyor. çünkü yoktan var etmek Allaha mahsus. olmayanı var gibi gösteremezsin neticede. uymayan durumları nezaketle tatlılıkla açıklayarak yine şeffaf bir şekilde ifade edeceksin. aileler açısından denklik işleri daha uyumlu hâle getiriyor anladığım kadarıyla. dindarlık tipi, ekonomik durum, yaşanan ev tipi, yenilen yemekler, aile fertleri arasındaki ilişkilerin biçimi hepsi iki aile arasındaki uyumu destekliyor veyahut köstekliyor gibi geliyor bana.
sizin aile tiplerinizi, işlerin gidişatını bilmiyorum. çok kısıtlı bi bilgilendirme üzerinden gidersek.
ailelerin karışmamasını bizzat çiftimiz istemiş. bu tatlış coğrafyamızda çok sevimli karşılanan bir durum değil öncelikle. saygısızlıkla eşdeğer kabul edilebiliyor. aileler evlatlarına yallah defol git kendin hallet diyemiyorsa da gönül koyabiliyor. şu an genelleme yapıyorum. ailelerinizin durumunu bilmiyorum.
bahsettiğiniz kadarıyla olumlu veya olumsuz bir karışma durumu olmamış. aslında bir nötr durum var. siz de aslında karışılmasını istemediğinizde olacak olan budur. ama sanıyorum sizin karışılmamasından beklentiniz çift olarak, "dahil olun ama bizim istediğimiz şekilde dahil olabilirsiniz meseleye" şeklinde. bu talebinizin karşılık bulmamasını çok şaşırtıcı bulmadım. aaa siz istemişsiniz işte canım ne var bunda şeklinde iğnelemiyorum yanlış anlaşılmasın. minik bir tekrar düşünme süreci sağlama filan yapıyorum.
maddi nasıl destekleri olmadı onu anlamadım. beyefendinin gelir durumu ve birikimi çok çok iyi o zaman maşallah. aile desteği olmaksızın hiçbir iş yürümez çünkü. manevi desteğin olmamasını da gönül koymalarına bağlıyorum ben. çünkü tatsızlıklar yaşanmış, yaşanmaya yaklaşılmış ya da bilmiyorum. tabii bir tık nefislerinden ve isteklerinden taviz verip işin oluruna baksalardı iletişimi koparmasalardı güzel olurdu ama yaşananlar birtakım uyumsuzluklara sebebiyet vermiş anlaşılan.
ailelerin çocuklarını kendilerinden özerkleşecek bir yapı gibi görmedikleri bi dönemdeyiz. genelde çocuklarından kopamıyor aileler. küçüklükte nasıl sözlerinden çıkılmamasını istiyorlarsa yetişkinlikte de sözden çıkılmasını istemiyorlar. kötü bi alışkanlık. aileler bu alışkanlıklarından kopamayabiliyor. bu alışkanlıklarından vazgeçmeye zorlandıklarında da el etek çekebiliyorlar. yani olay sadece sizin ailenizle, sizinle ilgili de değil. derinde kendi alışkanlıklarından kopamıyorlar, kendilerini çiğnenmiş, yok sayılmış görebiliyorlar. madem yok sayıldık, o zaman yokuz diyebiliyorlar. yok gibi olacakları tavırlar sergileyebiliyorlar. evlatlar da siz çok dahil olmayın şeklindeki isteklerinin bazen aileler için ne anlama gelebileceğini kestiremeyebiliyorlar. aslında evlatların da bir tık ılımlı olmaları bağların zedelenmesini bir tık daha engelleyebiliyor. ama şöyle bir şey de var bu işin matematiği yok. her türlü tavizi veren evlatlar da gün yüzü göremeyebiliyor, her türlü alttan alan, fedakarlık yapan aile de gün yüzü görmeyebiliyor, hayal kırıklıkları olabiliyor.
ne yapmalıyım diyorsunuz ya mesele bir hafta içinde yaptıklarınızla ve yapacaklarınızla hallolabilecek bir mesele değil. ailelerin alışkanlıkları var, anlayışları var, şokları var. daha derine inmemesi için sevgi ve saygıda kusur etmemeye çalışmak tek yapılacak şey. yok sayılmadıklarını hissettirecek sevimli hareketler. bu hafta en fazla kayınvalidenizle, görümcenizle kınada daha çok oynamak, ona en sevdiğiniz çerezlerinizi ayırıp anneciğim bunu sana ayırdım demek, düğünde fotoğraf çekimleri sırasında kafanızı kafasına daha çok yaklaştırmak dışında yapabileceğiniz pek bir şey yok gibi. ilerleyen süreçte de tatlı davetlerle, minik hediyelerle bağlar sağlamlaşır inşallah. sizin ailenizin de halletmesi gereken bazı meseleler olabilir. iletişim karşılıklı çünkü. belki ailenizin iletişimde eksik bıraktığı bir işaret de olabilir. hiçbir şey tek taraflı değil maalesef. kusursuz taraf yok.
üzülmeyin. herkes yaşayabiliyor bunları. inşallah pürüzleri ilerletecek inatlaşmalar, itiş kakışlar olmaz. siz keyfinize bakın. nasıl başlarsa öyle gider diye de düşünmeyin. tamir, ıslah, çiçeklendirme gibi şeyler var. insanların kanına girilebiliyor olumlu anlamda da. Allah yardımcınız olsun.
haddimi aştığım yerler olabilir kısıtlı bilgilerin arasını ben doldurdum çünkü. itham olarak görmeyin söylediklerimi. fena halde yanıldı yantekerlek deyin. yanasın tekerlek demeyin. beddua en son istediğim şey bile değil. Allah'a emanetsiniz. tebrik ederim. yuvanız daim ve kaim olsun. hiçbir sebep sizi birbirinize düşürmesin. amin
5 notes
·
View notes
Text
Ülkeyi ne hale getirdiler, nutkum tutuluyor Rabbim cennet yüzü göstermesin bunlara inşallah böylelerin hiç büyük cezalar aldığını da görmedim nasıl bir dindarlık bu nasıl bir görmemezlikten gelme cesaret alıyorlar verilen cezalar yetersiz olunca, altı yaşında biri kızı evlendirirler yıllar sonra ortaya çıkar ne olduğunu da bildiğimiz yok çünkü yasak var habere Rabbim ekmek veriyor da yiyoruz ülke gerçekten timarhaneye döndü Allâh'ım sonumuzu hayr eylesin çok daha fazla yazacaktım ara geceler geceler sinirlerim tavan yaptı
Kusura bakmayın hepinize hayırlı sahurlar diliyorum selâm ve dualarımı gönderiyorum 🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻
13 notes
·
View notes
Text
TANRI, Kendi varlığını insana, insanla anlatmaya çalışmamıştır….
İnsanın doğduğu yer inancını belirler. Çinde doğsan budist, Hindistan’da doğsan Hindu Japonya’da doğsan şintoist olma ihtimalin %90 idi…Ve insan nerede doğacağını belirleyemez.Din toplumlar için değil, her zaman yöneticiler için lazım olmuştur…
Dinlerin analitik düşünceyi engellemesinin bir numaralı sebebi; analitik düşününce nontesit olacağınızdır. Mesela dünya üzerinde binlerce inanç, yüzlerce tanrı vardır, bunlardan hangisinin gerçek olduğunu bilmek imkansızdır. Dinlerin uzun yaşamasının en önemli sebebiyse politik olarak binlerce yıldır çok iyi şekilde kullanılmasıdır. Zira; Öldükten sonra yaşama inanmayan bir insanı durduk yere elinde kılıç olan binlerce insanın üzerine yollayamazsınız. Zira yeteneği ne olursa olsun farklı inançtan bir insan asla koyu teist çoğunluk olan bir ülkede yöneticilik yapamaz.
SESLİ DÜŞÜNCE
DOĞRU-GERÇEK VE İNANÇ
herkesin öldüğü ve çürüdüğü bu dünyada "gerçek" ne işimize yarar?
Gerçekliğin doğası ve zihinle ilişkisi buna cevap verebilir…
Philip K. Dick’in muhteşem tanımıyla başlamak isterim : -“Gerçeklik, ona inanmayı bıraktığın vakit, kaybolup gitmeyendir.”
Gerçeklik veya hakikat, günlük kullanımdaki anlamıyla, "var olan her şey" demektir. Bilimde, dinde ve felsefede farklı anlamları vardır. Düşünceden bağımsız olarak zamanda ve mekanda yer kaplayan her şey gerçektir. Herhangi bir şeyin gerçekliği insan zihnine bağlı olmaksızın var olmasıdır.
Gerçeklik, günlük kullanımıyla, haddi zatında var olan şeylerin durumudur. Gerçeklik terimi, en geniş anlamıyla, görülebilir yahut idrak edilebilir olsun ya da olmasın her şeyi içerir. Gerçeklik, bu bağlamda; varlık, varoluş ile sınırlı tutulmuş olsa da, varlık ve yokluğu kapsar. Diğer bir deyişle, gerçeklik, felsefi alanda hiçliğin ve onun fiziksel obje ya da süreçlere sahip diğer konseptlerle uyuşmasının biçimsel bir mefhumu, bir kavrayışıdır.
Eğer biri konuşup diğeri dinliyorsa, hakikat yalnızca hakikat olarak düşünülemez, çünkü bireysel eğilim ve hata yapabilirlilik, kesinlik ya da nesnelliğin kolay elde edilebilir olduğu fikrine meydan okur.
Doğru esaslı bir prensip olarak anlaşılan bir fenomendir. Nadiren kişisel bir yoruma konu olabilir.
modern dünyada gerçekliği belirlemek veya araştırmak için kaynak ve yöntem olarak akıl, ampirik kanıt ve bilim gerek ve yeter şarttır…
"Benim gerçekliğim senin gerçekliğin değil."
"Algı gerçekliktir" veya "Hayat, gerçeği nasıl algıladığınızdır" veya "gerçeklik, yanına kalabileceğiniz şeydir" (Robert Anton Wilson
İnanç, bir önermenin doğru olduğuna ya da bir durumun söz konusu olduğuna ilişkin öznel bir tutumdur. Öznel bir tutum, bir şey hakkında bir duruşa, tepkiye veya görüşe sahip olmanın zihinsel durumudur. çok az kişi yarın güneşin doğup doğmayacağını dikkatle düşünür, sadece doğacağı varsayımıyla hareket eder. Dahası, inançların "meydana geliyor veya gözlemlenebiliyor" olması gerekmez (örnek "kar beyazdır" gözlemlenebilir)
inanç ile inançsızlık arasında basit bir ikilem değil, inancın derecelerinin geniş bir yelpazesi vardır
-Düşünce süzgecinden sonra kişinin inançlarını gözden geçirmesinin akılcı yolu nedir?", -İnançlarımızın içeriği tamamen zihinsel durumlarımız tarafından mı belirleniyor yoksa ilgili gerçeklerin inançlarımız üzerinde herhangi bir etkisi var mı (örneğin, bir bardak su tuttuğuma inanıyorsam, bu, suyun H2O olduğu yönündeki zihinsel olmayan gerçek, bu inancın içeriğinin bir parçası mıdır)?
Aslında bu kdar kasmaya da gerek yok inananlar vardır İnanmayanlarda vardır
Nefes alıyorsa yaşıyordur Nefes almıyorsa yaşamıyordur
Doğru kadar yanlış da vardır
Gerçek kadar Gerçek dışı da…
Eğer daha yüksek düzeyde kaygı duyarsan, daha düşük yaşam beklentisi ve daha yüksek dindarlık yaşarsın…
bir ara JAİN FELSEFESİNİ okumanızı öneririm ilginç gelecektir
Gerçek nedir? İnancımı çürütün! Eğer bir gerçek ortada salınıyorsa o gerçek değildir. Eğer bir gerçek, az bir çaba ile bulunabiliyorsa o da gerçek değildir. Tüm gerçekler aslında görünmeyen bir yüzdedir. Ona ulaşmak zeka ve ‘Antitez’ gerektirir.
Gerçeğin Gücü Antitezindedir
Sen ve ben gerçeği bilmek isteyenleriz. Daha fazlasında gezinmek için, Antitez yaratmak zorundayız. Bu antitez, gerçek sanmadığımız olası gerçekler hakkında bilgi sahibi olmamıza, farklı görüş açılarına ve çok yönlü bir kapasite artışına sebebiyet verecektir.
son cümlem: Toplama kendini yerden. Yeni baştan şekillenecek. Ve hepsi seni darmadağın edecek…
12 notes
·
View notes
Text
arkadaşlar sakin görücü usulu evlilikte vesile olanların dediklerine inanmayın. üzerlerine vazife olmadığı halde yalan konuşuyorlar. evlilik çok zor karar verilen bir durum.
yalan söylüyorlar. uygun olmayan insanları birbiri ile tanıştırıyorlar. aklı melekesi, bilgisi, kültürü, dindarlık seviyesi düşük olan insanaların vesile olması ile evliliğe adım atılmaz.
malesef toplumumuzda yetişmiş insan çok çok az. o sebeple toplumdaki herkesin sözünü kaleye almaya gerek yok.
ehil, ehliyetli sahibi, dini bilen, kültürlğ, kafası çalışan insanın lafı kaleye alınır. kalanı ise çamurd altın aramaya benzer. 100 laf konuşur içinde bir doğru ya vardır, ya yoktur. onunla uğraşana kadar verdiğin emek elde edeceğine değmez
24 notes
·
View notes
Text
İki Yüzlü Ahlak Anlayışı: Dindar ve Aydın Olmak
Dindar olduğunu iddia edenlerin, ahlaka olan ihtiyaçlarını sıfıra indirdiklerini sanmaları, bu toplumun en büyük aldatmacalarından biri. Bir yandan inançlarını bahane ederek, ahlakı kafalarından silip atanlar, diğer yandan rakı sofrasında “aydın” kesilenlerin birbiriyle aynı zihinsel karanlıkta debelendiğini görmek oldukça ironik. Yani, bu iki grup arasında bir savaş var; ama maalesef herkes kaybediyor.
Dindar olanlar, sanki dinleri onları her türlü etik kaygıdan muaf tutuyormuş gibi davranıyor. "Ben dindarım" diyerek, kendi küçük dünyalarında yaptıkları her şeyin meşru olduğunu düşünüyorlar. Ahlak, yalnızca kendi inançlarına uyan bir kalıptan ibaret. Oysa din, insana doğru ve yanlışı öğretmekten çok daha fazlasıdır; bir insanı "Ben dindarım" demek, onu "Ben ahlaklıyım" demekten alıkoymamalıdır. Ama gelin görün ki, bu kesim, ahlakı ve vicdanı bir kenara atıp, dini bir kalkan olarak kullanmayı tercih ediyor.
Öte yandan, alkol tüketip “aydın” sıfatını kendilerine yakıştıranlar da, gerçek bir sorgulamanın dışındalar. İçkilerini yudumlarken, kendilerini aydın sanan bu sahte entelektüeller, aslında birer toplum yıkıcısı. Oysa ki, kendilerini aydınlatacak olan düşünceleri bir kenara itip, sadece şarap ve bira ile kendilerine bir özgürlük illüzyonu yaratıyorlar. İçki masalarında “derin” sohbetler yaparken, aslında derin bir cehaletin içinde yüzüyorlar. Hayatın anlamını bulmak için içki şişelerinin dibine kadar gitmek, akıl sağlığının iflasıdır.
Bu iki kutup arasında kaybolmuş bir toplumda yaşarken, gerçek sorgulama yetisini yitirenlerin sayısı giderek artıyor. Dindar olanların körü körüne inançlarıyla ve aydın olanların sığ düşünceleriyle kısır döngüye hapsolmuş durumdayız. Düşünmeden hareket eden bu iki grup, toplumu bir karanlık deliliğe sürüklüyor.
Bütün bu olan bitenler, insan olmanın derin anlamını yitirdiğini gösteriyor. İki yüzlü bir ahlak anlayışının pençesinde, ne dindar ne de aydın kalmak mümkün değil. Bu toplumu asıl delirten, bu iki kutbun birbiriyle yarattığı kaos ve bıkkınlık. Toplumun gerçek değerlerini kaybettiği bu ortamda, ne dindarlık ne de aydınlık, buhran içinde kaybolmuş birer kavram olmaktan öteye gidemiyor. İşte bu yüzden, her iki kesim de yalnızca kendini değil, toplumu da büyük bir çıkmaza sürüklüyor.
Sonuç olarak, insanlık hali, iki uç arasında sıkışıp kalanların eleştirisini yapmadığı sürece, bu ahlaki çöküşün önüne geçmek mümkün değil. Kendi konfor alanlarından çıkıp düşünmeyi beceremeyenler, bu toplumun geleceğini karartmaya devam edecek. Ya dindarlığın asıl anlamını tekrar bulacaklar ya da içki masalarında kaybolmaya devam edecekler. Ama bu durumda bizler, iki yüzlülükten bir adım öteye gidemeyeceğiz..
2 notes
·
View notes
Text
Bazı tatlısu Müslümanı insanımsılar hakkımda linç başlatmışlar ama hedef göstererek suç işlediklerinin farkında değiller.. Burası dağ başı değil kanun diye bişey var hakkıyla uygulanmasada. Böyle yapmak yerine gelip insan gibi kardeş yanlış biliyorsun doğrusu bu deseniz daha faydalı olurdunuz ama diyemezsiniz, çünkü dininizi bilmiyorsunuz sadece kimlik müslümanısınız! Kafir Amerika dediğiniz adamların sitesinde müslümancılık oynuyorsunuz. Sevgili ya da sevgili adayınızdan gelecek bi msj için uykunuzdan olursunuz ama söz de! İnandığınız Allah 6236 msj göndermiş açıp okumazsınız ama dindarlık taslarsınız, ben sizin ne kadar dindar olduğunuzu bilmiyorum sanıyorsunuz dimi? komiksiniz, zavallısınız ben sizin çiğerinizi bilirim.. Duruşma salonunda ben yazmadım kuzen yazmış, bizim kedi yazmış diye ağladığınızı da bilirim! Neyse şimdilik bu kadar yeter vaktim olduğunda bi alt katta👇 yorum da devam ederim söyleyeceklerim bitmedi daha..
30 notes
·
View notes
Text
Geniş zamanda, nimetler içinde yüzerken, dua etmeyi unutmamak lazım. Allah'ı unutmamak lazım.
Dindarlık sadece sıkışık zamanlara mahsus değildir.
Her zaman Allah'a dua edeceğiz, unutmayacağız.
Mahmud Es'ad Coşan Rahmetullahi Aleyh
29 notes
·
View notes
Text
✍️
AYNI KURANI OKUYORLAR
▪︎ Taliban okuyor kafa kesiyor
▪︎ Maraşlı okuyor karın deşiyor
▪︎ Işid okuyor kadın satıyor
▪︎ Sivaslı okuyor Adam yakıyor
▪︎ El nusra okuyor kendini patlatıyor
▪︎ Cübbeli okuyor deve sidiği içiyor
▪︎ Fetö okuyor ortalığa sümük şaçıyor
▪︎ Boko-haram okuyor kadın taşlıyor
▪︎ Hasan Mezarcı okuyor mehdi oluyor
▪︎ İran okuyor adam asıyor
▪︎ Suudi okuyor Yemen'i bombalıyor
▪︎ Adnan hoca okuyor kızlarla gulu gulu dansı yapıyor
▪︎ Tarikaatlar ve cemaatlar, emperyalistlerin Türkiye'yi parçalamak için Anadoluda kurguladıkları ileri karakollardır.
▪︎ Bizim verdiğimiz vergilerden nemalanarak Efendilerine hizmet ederler.
▪︎ İslamiyet, İsrailiyata kurban edilmiş bir dindir.
▪︎ Arı duru İslam, Yahudi mitolojisi ile bir efsaneye dönüştürüldü.
▪︎ Bu nedenle İslamcılık ve muhafazakar dindarlık mitolojik bir yaşam biçimidir.
Sünnet bile Yahudi geleneğidir Bütün yahudiler sünnetlidir. Aynı şekilde baş örtüsüne...
▪︎ O nedenle bilimle, akılla, hoşgörü ile sorunludur.
▪︎ İslam yeniden ihya edilmeli...
▪︎ Bir karış sakal bırakıp kafaya takke ve türban takınca daha inançlı olduğununu sananlara,
Kılda tüyde keramet olsa keçiler evliya olurdu.
▪︎ Arap. Aptalı yolmanın yolunu bulmuş.
Üç taş beş dolar.
▪︎ Adam yıllarca aynı taşı, on milyon kişiye satmışlar.
▪︎ Haydi gel gel arkadaş.
Üç taş beş dolar.
▪︎ 1400 yıldır Para verip Şeytan taşlıyoruz ne Şeytan öldü ne de biz akıllandık ...
▪︎ Bütün dünya “yapay zeka” yüzünden gelecek endişesi içindeyken, Biz ise “geri zeka” yüzünden gelecekten endişe ediyoruz.
▪︎ Hiç kusura bakmayın.
▪︎ TC İlelebet yaşayacaktır.
▪︎ Ayağı çarıklıların kazandığı bu ülkeyi kafası sarıklılara bırak mayacağız
• Alıntı
13 notes
·
View notes