#canlı su
Explore tagged Tumblr posts
hadone · 2 months ago
Text
SKYPODİUM
Tumblr media
İhtiyacınıza uygun, konforlu ve şık ürünler arıyorsanız, doğru yerdesiniz! Skypodium, günlük yaşamınızı kolaylaştıracak ve tarzınıza zarafet katacak çeşitli ürünler sunmaktadır. Şimşek McQueen temalı crocs ayakkabılarından sıcak su torbası kemerlerine, regl kemerlerinden tekerlekli ayakkabılara kadar geniş bir yelpazeye sahip olan Skypodium, her yaş grubuna hitap eden seçeneklerle doludur. Paten ayakkabıları ve diğer eşsiz ürünlerle, hem eğlenceli hem de kullanışlı çözümler sunarak konforu ön planda tutmayı hedefliyoruz. Skypodium’un sunduğu bu işlevsel ürünler, ihtiyacınıza göre tasarlandı. Hadi gelin, bu eşsiz deneyimi birlikte keşfedelim!Şimşek McQueen'den ilham alan crocs, sıcak su torbası kemeri, regl kemeri ve daha fazlasıyla spor ve rahatlığı keşfedin.
Şimşek Mcqueen Crocs
Şimşek McQueen Crocs, çocukların ve hatta bazı yetişkinlerin favorisi haline gelen eğlenceli ve rahat ayakkabılardır. Disney'in ünlü Cars serisinden ilham alınarak tasarlanan bu Crocs modeli, hem pratikliği hem de şıklığı bir araya getiriyor. Göz alıcı dizaynı ile dikkat çeken Şimşek McQueen Crocs, sıcak su torbası kemeri ve regl kemeri gibi çeşitli aksesuarlara benzeyen özelliklerle, çocukların oyun oynarken bile konforlu olmasını sağlıyor.
Kolayca giyilip çıkarılabilen bu ayakkabılar, tekerlekli ayakkabı ve paten ayakkabı gibi hareketli aktiviteler için de ideal bir seçimdir. Su geçirmez yapısı sayesinde, dış mekanda çeşitli hava koşullarında kullanılabilirler. Ayrıca, hafif malzemesi çocukların ayaklarını yormadan uzun süreli kullanıma olanak tanır.
Şimşek McQueen Crocs, farklı renk ve desen seçenekleri ile her yaştan çocuğun beğenisini kazanıyor. Özellikle Şimşek McQueen'in canlı karakteri sayesinde, çocuklar hem şık hem de eğlenceli bir deneyim yaşayarak yürüyüşe çıkıyorlar ve bu da onların keyifli zaman geçirmelerini sağlıyor.
Sonuç olarak, Şimşek McQueen Crocs, rahatlık ve eğlenceyi bir arada sunan mükemmel bir ayakkabı seçeneğidir. Sıcak su torbası kemeri ve regl kemeri gibi ek ürünlerle kombinlendiğinde, günlük aktivitelerde hem işlevsel hem de şık bir görünüm elde etmek mümkün. Bu ayakkabılar, çocuk modasında da öne çıkan ve dikkat çeken bir ürün olarak yerini alıyor.
Sıcak Su Torbası Kemeri
Sıcak su torbası kemeri, özellikle soğuk havalarda vücut ısısını korumak ve rahatlık sağlamak amacıyla kullanılan pratik bir üründür. Bu kemer, sıcak su torbasının doğru bir şekilde yerleştirilmesini kolaylaştırır ve kullanıcısına ek bir konfor sunar. Cotyon ve polyester gibi yumuşak kumaşlardan üretilen bu kemerler, günlük kullanıma oldukça uygundur.
Ayrıca, sıcak su torbası kemeri kullanımı son derece basittir. Torbayı kemerin içine yerleştirip, belinize sabitleyerek istediğiniz sıcaklığı daha uzun süre hissedebilirsiniz. Gerekli alanlarda ısıtmayı sağlayarak, sırt ağrıları ve kas gerginliklerine karşı etkili bir çözüm sunar. Özellikle, kış aylarında ve regl döneminde rahatlamak isteyenler için ideal bir seçenektir.
Şimşek McQueen Crocs gibi şık ve rahat ayakkabılarla kombinlenerek günlük kıyafetlerinizi tamamlarken, sıcak su torbası kemeri ile de sağlığınızı ön planda tutabilirsiniz. Bu iki ürün, hem konforu hem de estetiği bir arada sunarak aktif bir yaşam tarzını destekler.
Regl Kemeri
Regl kemeri, kadınlar için tasarlanmış özel bir üründür ve regl döneminde rahatlık sağlamak amacıyla kullanılır. Bu kemerler, özellikle krampları azaltmaya ve alt karın bölgesinde destek oluşturmaya yönelik özellikleriyle dikkat çeker. Kullanım kolaylığı sayesinde, günlük hayatta konfor arayan kadınlar için ideal bir çözümdür.
Sıcak su torbası kemeri ile benzer bir işlevi olan regl kemeri, nesnelerin ısıtılarak uygulanmasından kaynaklanan rahatlatıcı etkiyi, bel çevresine yerleştirilen özel dolgu materyalleriyle sunar. Böylece krampların neden olduğu rahatsızlığın etkilerini azaltır ve kullanıcıya daha az acı çektirir.
Bu kemerler genellikle ayarlanabilir yapıya sahiptir, böylece herkesin vücut ölçüsüne uygun olur. Özellikle spor yaparken ya da hareketli bir gün geçirirken bu tür bir kemerin sağladığı destek, çok büyük bir fark yaratabilir. Şimşek McQueen Crocs gibi rahat ayakkabılar ile kombinlendiğinde, kullanıcıya sadece fizyolojik değil, aynı zamanda psikolojik bir rahatlık da sunar.
Sonuç olarak, regl kemeri, kadınların regl dönemlerinde yaşadığı sıkıntıları azaltmaya yönelik bir üründür. Hem işlevsel hem de konforlu tasarımı ile bu kemer, regl sancılarıyla başa çıkmak için etkili bir yardımcı olabilir.
Tekerlekli Ayakkabı
Tekerlekli ayakkabı hem eğlenceli hem de pratik bir ulaşım aracı olarak son yıllarda oldukça popüler hale gelmiştir. Özellikle gençler arasında büyük ilgi gören bu ayakkabılar, hareket kabiliyetini artırarak kayma deneyimini daha zevkli hale getirir. Tekerlekli ayakkabılar, çeşitli tasarımları ve renk seçenekleriyle kişisel stilinize uyum sağlayacak şekilde üretilmektedir.
Bu ayakkabılar, güçlü tekerlekleri sayesinde kayma ve dönüş yapma konusunda oldukça avantajlıdır. Ayrıca, Şimşek McQueen Crocs gibi çocukların sevebileceği karakterleri barındıran modelleriyle de dikkat çekmektedir. Paten ayakkabılarına benzer bir yapı sunan tekerlekli ayakkabılar, aynı zamanda konforlu bir yürüyüş deneyimi de sağlar.
Güvenlik açısından, kaliteli malzemelerden üretilmiş tekerlekli ayakkabılar tercih edilmelidir. Ayakkabıların kayma performansı, zemin ile temas eden tekerleklerinin kalitesine bağlıdır. Ayrıca, şık ve dikkat çekici tasarımlarıyla hem spor hem de günlük giyimde rahatlıkla kullanabilirsiniz.
Sonuç olarak, tekerlekli ayakkabılar, hem eğlenceli hem de pratik bir yürüyüş aracı arayanlar için mükemmel bir seçenektir. Tekerlekli ayakkabılarınızı seçerken, konforu ve güvenliği göz önünde bulundurmayı unutmayın. Bu sayede, hem eğlenceli hem de güvenli bir deneyim yaşayabilirsiniz.
Mcqueen Crocs
Şimşek McQueen crocs, özellikle çocukların ve gençlerin favorisi haline gelen, hem şık hem de konforlu bir ayakkabı seçeneğidir. Disney'in popüler karakteri Şimşek McQueen'den ilham alınarak tasarlanmış olan bu crocs modelleri, renkli ve eğlenceli görünümleriyle dikkat çekiyor. Çocuklar, bu özel tasarım sayesinde hem eğlenceli bir görünüm kazanıyor hem de rahat bir ayakkabı deneyimi yaşıyorlar.
Bu ayakkabılar, hafif yapıları ve su geçirmeyen özellikleri sayesinde yaz aylarında rahatlıkla kullanılabilir. Ayrıca, kolay giyilip çıkarılabilmesiyle çocuklar için pratik bir seçenek sunar. Şimşek McQueen crocs, dışarıda oynarken ya da evde giyerken rahatlıkla tercih edilebilir.
Özellikle sınav, doğum günü gibi özel günlerde veya yaz tatilinde hediye seçeneği olarak da değerlendirilebilecek olan bu crocs modelleri, hem işlevsel hem de eğlenceli bir hediye alternatifi sunar. Renk seçenekleriyle birlikte çocukların beğenisine hitap eden Şimşek McQueen crocs, aynı zamanda ebeveynler tarafından da ilgiyle karşılanmaktadır.
Bu tarz ayakkabılar, hem modayı takip eden hem de oyun oynamayı seven çocuklar için mükemmel bir uyum sağlar. Çocukların aktif yaşam tarzlarına uygun olarak tasarlanmış bu crocs, gün boyu konforlu bir deneyim sunar.
Paten Ayakkabı
Paten ayakkabılar, kaykay, buz pateni veya inline paten gibi farklı paten türlerine göre tasarlanmış özel ayakkabılardır. Bu ayakkabılar, genellikle hareket kabiliyetini artırmak ve spor yapan kişilere daha iyi bir performans sunmak amacıyla üretildiği için, tasarımında konfor ve dayanıklılık ön plandadır.
Bir paten ayakkabısı alırken dikkat edilmesi gereken en önemli özelliklerden biri, ayakkabının sağladığı destek ve rahatlıktır. Özellikle uzun süreli kullanımda, ayak sağlığı için bu unsurlar oldukça kritik hale gelir. Ayrıca, şimşek mcqueen crocs gibi renkli ve eğlenceli tasarımlar, özellikle çocuklar arasında oldukça popülerdir.
Paten ayakkabı, dış mekanlarda kullanıma uygun malzemelerle üretilmektedir. Bu sayede kullanıcılar, çeşitli zeminlerde güvenle kayabilirler. Tekerlekli ayakkabı gibi, paten ayakkabılar da hareket kabiliyetini ve eğlenceyi artırmak için harika bir yol sunar.
Sonuç olarak, paten ayakkabılar sadece bir spor aracı değil, aynı zamanda bireylerin sosyal yaşamlarına katılmalarını sağlayan keyifli bir aktivitedir. Şimşek mcqueen crocs, sıcak su torbası kemeri gibi çeşitli aksesuarlarla kombinlenerek çocuklar için daha eğlenceli hale getirilebilir.
2K notes · View notes
blogmakine · 1 year ago
Text
SERKAN ESMER - SİLVER
Tumblr media
Geçici dövmeler son yıllarda giderek daha popüler bir ifade ve sanat biçimi haline geldi. Kalıcı dövmelerin aksine, geçici dövmeler, uzun vadeli bir taahhüt olmaksızın farklı tasarım ve stilleri deneme esnekliği sunar. Kolayca uygulanıp çıkarılabilmeleri, onları her yaştan ve her kökenden insanlar için çok yönlü ve erişilebilir bir seçenek haline getiriyor. Geçici dövme sanatı, çok çeşitli tasarım ve desenlerle kişisel tarzınızı ve yaratıcılığınızı ifade etmenin benzersiz bir yolunu sunar. Ankara dövme sanatçılarının yükselişi dövme dünyasında dikkate değer bir gelişme olmuştur. Ankara'nın en ünlü dövme sanatçılarından Serkan Esmer bu akımın ön saflarında yer almıştır. O sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda becerilerini müşterileri için anlamlı ve kişiselleştirilmiş dövmeler yaratmak için kullanan bir hikaye anlatıcısıdır. Ankara'nın en iyi erkek dövme sanatçısı Serkan Esmer, insanların sanatın ve ifadenin gücünü vücutlarında taşımasına yardımcı oluyor. Geçici dövmeler, kalıcı dövmeler ve piercingler de dahil olmak üzere geniş bir hizmet yelpazesi sunmaktadır. Dövme modelleri sektörün şekillenmesinde ve trendlerin etkilenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Serkan Esmer'in portföyü, bu sanat formunun sanatsal çeşitliliğini ve görsel mükemmelliğini sergileyen çok çeşitli geçici dövme modellerini içeriyor. Desen ve sembollerden bitki ve hayvanlara kadar geçici dövmeler, insanlara farklı tarz ve tasarımları denemeleri için geniş bir seçenek yelpazesi sunuyor. Serkan Esmer'in Ankara'daki mağazasında geçici dövme, piercing ve kalıcı dövme çeşitleri sunularak insanların kendilerini benzersiz ve anlamlı bir şekilde ifade etmelerine olanak sağlanıyor.
Ankara'nın En İyi Dövmecisi
Geçici dövmeler son yıllarda popülerlik kazanıyor ve bireylerin aralarından seçim yapabileceği çok çeşitli tasarımlar ve sanatsal stiller sunuyor. Bu dövmeler geçicidir ve kolayca silinebilir; bu da onları, kalıcı dövme taahhüdü olmadan farklı tasarım ve stilleri denemenin harika bir yolu haline getirir. Türkiye'nin başkenti Ankara, müşterilerine benzersiz stil ve teknikler sunan birçok yetenekli sanatçının bulunduğu canlı bir dövme topluluğuna ev sahipliği yapmaktadır. Ankara dövme sanatçıları detaylara verdikleri önem ve sanatsal yetenekleriyle tanınırlar. Çarpıcı tasarımlar oluşturmak için su transferleri, kına ve macun dahil olmak üzere çeşitli teknikler kullanıyorlar. Serkan Esmer, Ankara'nın en tanınmış dövme sanatçılarından biridir ve şehrin ilk ve tek dövme sanatçısı sertifikasına sahiptir. Karmaşık çiçek desenlerinden cesur ve grafik tasarımlara kadar geniş bir tasarım ve stil yelpazesi sunuyor.
Ankara'daki diğer önemli dövme sanatçıları arasında müşterileri için benzersiz ve kişiselleştirilmiş tasarımlar yaratma konusunda uzmanlaşmış Serkan Esmer bulunmaktadır. Ankara dövmeci olan Serkan Esmer sunduğu çok çeşitli dövme stilleri ve teknikleri, şehrin zengin kültürel mirasının bir kanıtıdır. Geleneksel Türk tasarımlarından çağdaş grafik tarzlarına kadar Ankara dövme sanatçıları herkes için bir şeyler sunuyor. Geçici dövmeler, farklı tarz ve tasarımları denemenin harika bir yoludur ve Ankara dövme sanatçıları, çarpıcı ve benzersiz geçici dövmeler yaratma konusunda yeteneklidir. İster cesur ve grafik bir tasarım, ister daha incelikli ve narin bir tasarım arıyor olun, Ankara dövme sanatçıları kişisel tarzınızı ve kişiliğinizi ifade edecek mükemmel geçici dövmeyi bulmanıza yardımcı olabilir.
343 notes · View notes
asiya02 · 30 days ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Hardan başlayım heç özümdə bilmirəm. Bu ara həmişəkindən daha çox kitab oxuyub cümlələrin çoxunda özümü tapsam da paylaşmaq istəmirəm nədənsə. Amma Ülviyyə Tahirin "Şükriyyə Taleyim" kitabı haqqında heç nə yazmadan keçə bilməzdim. Kitab Əhməd Cavad və onun həyat yoldaşı Şükriyyə xanımın həyat hekayəsini, onların başına gələn dəhşətlərdən söz açır. Haqsız yerə sürgün olunmaları, ailələrinin dağılması, onların arasındakı sevgi münasibətinə sanki canlı-canlı şahid oldum. Müstəntiqə verdiyi istintaqda Əhməd Cavadın dediyi sözləri burda da qeyd edəcəm: " Axı mən hökumətə nə edə bilərəm? Silahım yox, qoşunum yox. Bir dənə qələmim var, onu da istədiyim kimi işlətməyə qoymurlar". Şükriyyə xanıma vərəq verirlər ki, imzala Əhməd Cavadın soyadından, ondan imtina elə səni buraxaq azad. O isə cavabında "İstəyirsiz məni öldürün amma mən bu kağızı imzalamayacam" deyərək hər şeyi gözə alır. 8 illik sürgün həyatından sonra vətənə qayıdan Şükriyyə xanımın sözləri isə axmasın deyə tutduğum göz yaşlarım üçün son nöqtə oldu: "Hamı gözaydınlığı verir, əlində gətirdikləri şeyləri mətbəxə daşıyırdılar. Biri su gətirir, biri samovar qaynadır, bəziləri isə ocaq qalayıb yemək asmaqla məşğul idilər. Mənim gözlərim isə onu axtarırdı". Ümid edirdi ki, Cavad ölməyib, hardadırsa geci tezi gələcək. Hökümətə qarşı işlərdə ittiham olunanan şəxslərin istintaqına getdikdə, danışılanlara ürəyi dözməyən Şükriyyə xanım bayırda oturan zaman yanındakıların söhbətindən bu cümlələri eşidir. "Güllələyərlər, buna inanıram. Kimlərin qanı yoxdur ki onun əlində? Cavidin ,Cavadın, Xuluflunun, Müşfiqin, Talıblının...Cavadın ölüm kağızının əlinə çatması ilə də hər şey tam aydınlığını tapır. "Gözlərimi yumdum, xəyallara dalıb Batumiyə getdim. Cavadın bulaq başında məni gözləməsi, əlləri titrəyə-titrəyə əllərimi ovcuna alıb kəpənəktək ehtiyatla tutması yenə ürəyimi titrətdi. Sanki aradan illər keçməmişdi. Sanki bunlar dünən olmuşdu". İnsan ömrü boyu, görəsən, neçə vidalaşma yaşayır? Uşaqlıqla, yeniyetməliklə, gəncliklə, sağlamlıqla və daha nələrlə vidalaşmalı olursan. Bunların içində, məncə, ən ağırı - sevdiyin insanla vidalaşamqdır.
48 notes · View notes
yagmurun-sesii · 4 months ago
Text
Tumblr media
Bu bir cankurtaran köpek.
Yaklaşık 100 insanın hayatını kurtardı.
Bir çok madalya aldı.
Bu insan dostu canlı bunu karşılıksız yaptı.
Karşılığında sadece yemek ve su verdiler.
İnsan oğlu karşılığı olmadan hiç bir şey yapmaz.
Meyve vermeyen bir ağaca su vermez,
Yemek için ektiği sebzelerin etrafında yiyemeyeceği otları söküp atar onları bahçesinde istemez,
Bir ineği sütü ve eti için besler ona onun için yem verir ama işine yaramayan bir hayvana o yemi vermez.
Kısacası doğa ve diğer canlılar ise insanlara karşılıksız hizmet ederler.
Ama insanlar işine yaramayan ve çıkarı olmayan her canlıyı yok etmeye çalışır..
64 notes · View notes
makussz · 4 months ago
Text
Yazılanlara göre nilüfer çiçeği su üzerinde yaşayan ender bir çiçek sanki diğer çiçeklere inat suda yetişmek istemiş gibi.. yaşadığı bataklık olsa dahi asla kir tutmaz her daim canlı görünmeyi başırır çünkü eğer üzerine bir toz değdiği zaman hemen yapaklarını sallayıp tozu itermiş..yağmur yağmaya başladığında üzerine gelen yağmur damlalarini ise kendine çekermiş.. güneş doğduğu zaman mutlulukla açarmış yapraklarını..
Keşke.. beyaz bir 𝑁𝑖𝑙𝑢̈𝑓𝑒𝑟 olsaydım
𝑁.
26 notes · View notes
dolunay66 · 5 months ago
Text
Backster Etkisi ...
1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster, güvenlik görevlilerine poligraf aygıtının kullanımı eğitimini verdiği okulunda uykusuz bir gece daha geçirdi.
Sonra sırf eğlence olsun diye, yalan makinesinin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi. Yalan makinesi çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur diye alaylı alaylı güldü.
Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster. Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi.
Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti. Bitki çılgınca galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster. “Nasıl yani?” dedi kendi kendine, “Bitki düşüncelerimi mi okudu?”.
İnsanlık tarihinin önünde yeni bir dünya açılıyordu artık. Deneyler deneyleri kovaladı. Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya. Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyulan acıyı da hissediyordu bitkiler.
Hatta kilometrelerce ötede olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri de hissediyordu. Hatta korkudan baygınlık bile geçiriyordu.
Bir gün şehir dışından gelen bir botanikçi bayan içeri girdiğinde bütün bitkiler sessizleşti. Hiç birinden tepki gelmiyordu. Sanki hepsi birden sessizliğe bürünmüştü. Taaa ki o bayan havaalanından uçağa binip gittikten 45 dakika sonra yeniden tepki vermeye başladılar.
Bayan botanikçinin bitkileri kurutup ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı Backster, bayanı görünce bitkilerin korkudan bayıldıklarını.
Bir deney tasarladı. 6 yardımcısına aynı gece aynı saatlerde yapmak üzere farklı görevler verdi. Görevlerden biri gece yarısı gelip laboratuvardaki bitkilerden birini söküp parçalamaktı.
Ertesi gün o gece bitkiyi parçalayan yardımcı içeri girdiğinde bütün bitkiler çılgınlar gibi haykırmaya başladı galvanometrelerin ibrelerinin tavan yapmasını böyle adlandırıyor Backster.
Bu deneyden anlaşıldı ki bitkiler sadece hissetmiyor, aynı zamanda hafızaları da var. Ve Amerika’da bazı adlî vakalarda bitkilerin şahitliğine başvurulmaya başlandı. Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyordu çünkü yalan nedir bilmiyorlardı.
Bu çalışmalar makale olarak yayınlanmaya başlayınca dünyanın dört bir yanından bilim adamları konu üzerinde çalışmalara başladılar. Sonuçlar akıl almaz.
Koparılmış bir yaprak, kendisine güzel sözler söylenmesi durumunda normal yapraktan aylarca daha uzun süre canlı kalabiliyor. 120 km mesafedeki bir acıyı, sevinci hissedebiliyor.
İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hafızasına kaydedebiliyor. Aynı zamanda bu bilgileri diğer bitkilerle de paylaşıyor.
Kendisine kötü davranılan bitki üzüntüsünden intihar bile ediyor.
Yanındaki bitkinin susuz kalması durumunda kendi suyunu onunla paylaşıyor.
Bitkiler, bütün canlılarla iletişim kurma konusunda bizim hayallerimizin ötesinde bir hassasiyete sahip. Her biri doğanın bir parçası. Belki bir gün onları daha iyi anlama imkânımız olursa bize tarihin bütün yaşanmışlıklarını bile anlatabilirler. Avatar filminin esin kaynağı da bu çalışmalar ve elde edilen sonuçları.
Bilelim ki dünyanın herhangi bir yerinde bir bitkiye kötü davranılırsa, bütün bitkiler bunu hissediyor.
Hani “Kirazlı Kaz Dağı değil” diyorlar ya, emin olun Kirazlı’da kesilen bir ağacın acısını sadece Kaz Dağlarında değil, Munzur’daki, Kuzey Ormanlarındaki, Salda’daki, Toroslardaki ağaçlar da hissediyor. Bir gün biz de hissedeceğiz...
Kaynak: Bitkilerin Gizli Yaşamı, Peter Tompkins/Christopher Bird, 1973, Sungur Yayınları, Çev: Sulhi Dölek. Derleyen: Osman Kutlu.
Çağdaş durmaz.
Tumblr media
48 notes · View notes
fani-hayat · 11 months ago
Text
Kur'an okunan yere erzak koyun !
Müslüman Dr. Aidin Salih hanım; -Kuran okunan yere erzak koyun ! derdi.
Su'ya şifa ayetleri okuyun, Kuran okuyun alın size doğal antibiyotik, canlı hücreli, Anne nefesi değmiş gibi
Çünkü kişi, iman gücünü yükselttikce Manevi mizacı tüm hücrelerine galip olmaya başlar .
Manevi haliniz güçlendikçe; ,geçmişiniz, sıkıntılarınız, bunalımlarınız , siliniyor demektir.. Kaygılarımıza, vesveselerimize takılıp kaldıkça yada o niye öyle dedi bu niye böyle yaptı diye düşündükçe biz farkında olmasakta önce Ruhumuz Sonrasında bedenimiz ve beynimiz hasta oluyor.
Bu sebebledir ki biz davamızda yol alamıyoruz, bırakalım davayı Ailemizde dahi huzuru bulamıyoruz.
Herkes şeker gibi~ Antidepresan tüketir hale gelmiş
neden?
Mevlamız ile aramızı açtığımızdan, Dua etmeyi unuttuğumuzdan,
Mevla'mıza dertlenmeyi bilmediğimizden, Tevbemizi azalttığımızdan..
Sadece ama sadece, bir Besmele'nin manevi gücünü yazsak sayfalar yeter mi?
Hangimiz avuçlarımızın içine dualar,
Felak-Nas okuyup bedenimizi Mesh ediyoruz ? çocuklarımıza bunu yapıyormuyuz?
Biz manevi huzurumuzu kaybettiğimiz AN beden sağlığımızıda kaybetmeye başladık kardeşler.
Bakın bunu misallendirmek istiyorum.
Yakub Aleyhisselam Yusuf'unu kayıb ettiğinde ne yaptı?
•Kaygılandı, vesveselendi , •buhranlara düçar oldu.. Streslendi düşüne düşüne ağlaya ağlaya sonunda bu haller onu hasta etti, Gözleri görmez oldu! Ama ne zaman:ki vazgeçti, manevi unsurunu kuvvetlendirdi, tamamen TESLİM oldu. işte o zaman ALLAH c.c. Yusuf'unu ona geri verdi..
Kaygısı çokken, evinin yakınındaki Kenan kuyusundaki Yusuf'unu görmüyor, hiss etmiyordu. Kaygılarını atınca 10 günlük mesafeden Yusuf'unun kokusunu almaya BAŞLAdı. SubhanALLAH..
Bizde bu misalden çok nasihat çıkarmalıyız kardeşlerim..
İçine düştüğümüz buhranlardan sağlıklı düşünemiyor ,neticesinde sağlıklı kararlar alamıyor ve son olarak beden sağlığımızı da kaybediyoruz.
Sonrasında, Antidepresan Ağına düşüyor kendi ellerimizle kendimizi delirtiyoruz.
Oysa ALLAH c.c bize bir susam tanesini bile şifa olsun diye göndermedi mi ?
N E D E N Yahudi' nin KORTiZON ilacına inandıkta
İSLAM'ın her derde deva çörekotunu şifadan saymadık?
Biz iyileşmek için şifayı temiz yollardan aramadık ki.
Keyfimize göre zarurettir zaruret dedik ve her türlü şeyi nefsimize helal saydık.
Oysa ALLAH c,c Haram kıldığı hiçbirşeyin içine şifa koymamıştır!
Gelin evvela manevi olarak ISLAM mizacımızı kuvvetlendirelim.
Size en tatlı reçeteyi yazıyorum;
Vaktinde kılınan namaz,
Allaha yalvarırcasına okunan bir cüz Kur'an,
içine dua okunup içilen bir bardak su,
gözyaşlarıyla ıslanmış bir elbise;
Emiin olun ki Ruh ve Beden sağlığınız için en şifalısıdır.
Hemde hiç yan etkisi ve komplikasyonu yok.
Allahümme salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed
Tumblr media
49 notes · View notes
ardardasiraliisiklar · 3 days ago
Text
Yine tekimdir
Veya çokumdur
Herkesten çokumdur
Tüm diller benimdir
Tüm anlayışlar
Tüm merhamet benimledir
Benimdir tüm canlı renkler
Benledir
Anlıyorumdur ne demek
Ne demek can
Ne demek yanmak
Her şeyi bütübüyle
Tam yanında hissetmek
Çok uzun olan yolda
Tek solukla
Yaşamak
Su olmak
Esip geçen
Rüzgar olmak biraz
Ramak kalması ölmeye
En ucundan kurtulmak
Sağsalim
Varabilmek kendine
Yakınında durmak
Ama dokunmamak
Uzaktan bakmak kimisine
En derinden yüzmek
Sırtını yaslamak
Göğe
Bitirmek kalemler
Yüzlerce şiirde
11 notes · View notes
yazmasamaglayacaktim · 1 year ago
Text
“niye?” bir kağıdın üzerinde duran yüzüne fotoğraf demem biraz saçma olurdu.  o hareketsiz bir şarkıydı, bir romandı, kırılmış bir hayaldi, boş bir ırmaktı o bakarak içine su akıttım üstünde yüzünün durduğu kağıda bile kağıt demek saçma olurdu fotoğraflarda objektiflere baktığını kimse inkar etmez kaç kere objektif olduğumu ben de inkar etmem ben bu kağıda nasıl baktığımı biliyorum kesilen ormanlardan yaptıkları bu kağıtlara yüzün koyuldu diye kaç ağaç kesildiğine memnun kaldı biliyorum
renk tonlaması özenle yapılmış bu gözlerini açısı özenle ayarlanmış kaşlarını senin siyah bir şelale gibi dalganırken saçların sana kar gibi beyaz bu kağıtlarda üşünmemiş bir kıştın dememi biliyorum
bu siyah beyazlığın içinde külümün nasıl gri kalabildiğini sen bu kadar güzelken seni sevdim demek bile saçma olurdu
gülüşündeki o dudaklarının kıyısındaki üçgen yanaklarında ne kadar derinlik vereceği milimetrik ayarlanmışken sana çok güzel gülüyorsun demek bile saygısızlık olurdu ellerimde bir kağıdın üstünde kalan yüzüne baktığım bir hayata hayat demek bile saçma olurdu bir yerlerde canlı ve hareketliyken bu elindeki cansızlığa fotoğraf demek gerçekten saçma olurdu senin canın acırken moralsizken başkasına geçer demek başkasına moral vermeye çalışmak gerçekten saçma oluyordu çok ince şeyler düşünüyor ve planlıyorken kırılmaması elbette saçma olurdu.
48 notes · View notes
sexcxsblog · 2 years ago
Text
ACIMADAN SİKTİ-3
Ben banyomu ederken parkelerden gıcır gıcır ses gelmeye başladı. Erman kapının orda beni dikizliyordu. Ben ona direkt olarak bakmıyor aynadaki yansımasına bakıyordum. Madem gelmişti onu azdırmam gerekiyordu. Sexy hareketlerle memelerimi amımı okşuyor duvara götümü ileri geri dayıyordum. Erman 31 çekiyordu muhtemelen. Onu öyle azdırtmak beni daha da azdırtmıştı. Sonra aklıma onu da duşa sokmak geldi ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Aklıma bileğimi yalandan burkma fikri geldi. Yalandan düşmüş gibi yapıp çığlık attım.
-Erman kanka ahhh
Hemen koşup yanıma geldi.
-noldu kanka
-kanka çok fena düştüm bileğim burkuldu galiba.
Her yerim ortadaydı. Erman her yerimi süzüyor. Hesapta ayak bileğimi eliyle inceliyor ama gözüyle amımı sikiyordu. Ayağımı sağa sola oynatarak amımın dudaklarını aralıyordu. Bu görüntünün çok hoşuna gittiği belliydi. Çadırı kurmuştu. Bu sırada duşun altına o da girince o da ıslanmıştı.
-bileğin acıyor mu hala kanka
-evet Erman ya sen de Islandın kusura bakma
-olur mu kız hiç öyle şey.
Ben iyice kaya kaya missionary pozisyonuna geldim amım götüm meydanda. Erman baya kızarmıştı. Normalde delik görünce deliren çocuk kendini tutmak için dişlerini sıkıyordu. Bana yan gözle bakmak istemese de yarrağı farklı düşünüyordu. Yavaş yavaş bileğimi ovalıyordu. Bende onu daha da azdırtmak için hafif hafif inliyordum. İçimden amımda götümde önünde çıkar şu canavarını da siksene Allahtan kanka dedim ya.
-Erman ben kenarda durayım biraz hareketsiz kalayım belki geçer sende istersen duş al her yerin ıslandı.
Erman bi düşünür gibi oldu.
-kanka yabancı mıyım ben hem bak sen benim her şeyimi gördün.
Erman üstündekileri çıkardı. O koca yarrağı canlı kanlı gördüm. Şahlanmıştı. Erman bana sırtını dönerek yıkanmaya başladı. Bende onu izliyordum. Sonra yüzünü bana doğru devam etti. Zor dayanıyordum. Spor yaptığı için kılsız ve kaslı bir bedeni vardı. Ona vermeyecektim de kime verecektim. Yarrağından akan sular bedenime damlıyordu. O ne kadar kendini zor tutuyorsa ben de kendimi o kadar zor tutuyordum. Ama ne olursa olsun ilk adımı ben atmayacaktım. Ben iyice bacaklarımı ayırmış yalandan bileğimi okşuyordum. Ermanda hem bana bakıyor hem de arada bir yarrağını sıvazlıyordu. Ben görmeyeyim diye arkasını dönüyordu.
-Erman yardım etsene kalkayım.
Hemen kolumun altına girdi. Bende
-of çok acıyor böyle gidemem ben
-kucağıma alayım istersen odana kadar taşıyayım seni olur mu
-olur çok iyi olur.
O büyük ihtimalle iki bacağımı bir eliyle belimi de diğer eliyle taşımayı düşünüyordu. Benim aklımdaki farklıydı. Hemen kollarımı ermanın boynuna attım.
-Erman kanka kaldır çabuk bacaklarımı sızlıyor bileğim.
Ermanda anında kaldırdı. Yarrağının üstündeydim. Ermanın yarrağı aşırı sert ve sıcaktı. Erman yürürken amımın dudakları yarrağını sıvazlıyordu. Yumuşacık memelerim ermanın kaslı tenindeydi. Erman hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Bacaklarımı azgınlıktan kızaracak kadar sıkıyordu. Odama geldik.
-Erman hemen indirme önce birlikte oturalım ondan sonra kalkarım.
-hala acıyor mu
-evet kanka
Koltuğa oturduk bende ay uf diyorum. Erman lafa girdi
-kanka geçtiyse kalk yoksa bir kaza çıkacak amını götünü dağıtcam kendimi zor tutuyorum valla
- saçmalama kankayız biz
-amk yarrağımın üstündesin şuan kankalık mı kaldı
Sinirlenmiş gibi yapıp
-çok meraklıydım sanki bende bu duruma
Kalkmaya çalışırken Erman kalçalarımdan tutup tekrar yarrağının üstüne koydu.
-yook çok geç kaldın bu yarrağı yemeden kalkamazsın.
-Erman saçmalama bırak beni
-amk orospusu beni tanımıyormuş gibi konuşma amcı olduğumu bilmiyor musun
-nolur yapma
-sus amk beni baştan çıkarmadan önce düşünecektin. 40 yılın bir başı ulan kız kankam olsun dedim o da orospu çıktı. Ama merak etme orospu nasıl sikiliyorsa seni de öyle sikicem
-Erman ben bakireyim nolur yapma
-ohh en sevdiğim. Hadi yine iyisin amın böyle bir yarrakla bozulacak.
Sonunda istediğim olmuştu. İsteksiz davranıyor kurtulmaya çalışıyordum. Tam da hayalimdeki gibi Erman bana zorla sahip olmaya çalışıyordu. Götüme tokatlar atıyor elini izini çıkarıyordu. Bende canım acıdığı için inliyordum.
-seni sabaha kadar inleticem kankaaa
Beni altına alıp memelerime yumuldu. Hayvan gibi emiyor, ısırıyor, tokatlıyordu.
-sonunda amk düşünerek 31 çektiğim memeler avucumda oh
Ağzıyla bir sağ mememi emiyor sonra bir sol. Aşırı zevk alıyordum. Erman yavaş yavaş amıma iniyordu. Bende bacaklarımı kapadım. Ama ermanı durdurmadı. Bacaklarımı yana yatırıp. O muhteşem am dudaklarıma yumuldu. Offf aşırı zevk alıyordum. İşini çok iyi biliyordu. Susuz kalmış köpek gibi yalıyordu. Sonra koltuğa uzandı
-hadi sıra sende. Bak bakalım amına sokacağım yarrağın tadına
Ürkek bir şekilde gelip yarrağını yalamaya başladım. Tadı çok güzeldi. Ama sadece başına kadar alıyordum. Ağzıma sığmıyordu. Erman bu durumdan şikayetçi değildi. Bende elimden geldiğince yalıyordum.
-of yeter bitirdin beni
Kalktı beni sırt üstü yatırdı.
-hazır mısın karım yapıcam seni
-Erman lütfen
Yarrağıyla amıma fırça çekiyordu. O da farkındaydı fındık kadar ama onun o koca yarrağı girecekti. Yavaş yavaş sokmaya başladı. Canım aşırı yanıyordu. Birden bir yüklendi çığlığı bastım. Erman gidip geliyordu. Ancak yarısı giriyordu. Canım acayip açımıştı ama ermanın altında olmak unutturmuştu. Erman sokabildiği kadar sokuyor amımın duvarlarını zorluyordu. Seri seri pompalarken bi anda durdu ve üstüme yığıldı. Ermanın dölleri amımda aşağı akıyordu. Her şey hayal ettiğim gibi olmuştu. Aşırı zevk almıştım ve beni bozanın Erman olmasında dolayı mutluydum.
148 notes · View notes
aavonyesh · 10 months ago
Text
Sizləri bilmirəm ama, mənim üçün həyat əvvəllər daha rəngli idi. Ən azından 2019a qədər. İçdiyimiz su belə dadlı idi, TV də gedən hər hansı random cizgi filmi indi youtube'da izləyə bildiklərimizdən daha maraqlı idi, heyvanlar, bitkilər, çiçəklər daha canlı, insanlar daha xoşbəxt ,uşaqlar daha məsum idi. Nənə-baba evi deyilən yerlər var idi, kəndlər kənd kimi idi. 4 fəsil var idi, qış əsl qış kimi keçərdi. Göy üzü daha mavi, günəş daha sarı,ağaclar daha yaşıl idi. Sevgilər həqiqi,münasibətlər doğma idi. İdi, idi, idi... İndi isə... İndi isə hər şey və hər kəs daha sönük,daha donuq və daha bitmiş haldadır.
30 notes · View notes
cninzihni · 5 months ago
Text
şuranın canlı olduğuna inansam su/kitap hatırlatmalarına tekrar başlamayı düşünüyorum ama çok ölü maalesef
19 notes · View notes
sefkattuyu · 12 days ago
Text
31 Ekim 2024
Sıkıntılı ve gergin geçen sabah saatlerinin ardından nihayet kavuşuyoruz. Kapıyı açıyorum heyecanla. Üzerimdeki yol yorgunluğunu atamadım. Perişan duruyorum. Yüzüm soluk, saçlarım yeni duştan çıktığımdan ıpıslak. Yine de gördüğü en güzel şeymişim gibi bakıyor bana. Onca dövmesine, piercing'ine tezat çok şirin bir yüzü var. İçeri giriyor. Sımsıkı sarılıyoruz.
Biraz oturup sarıldıktan sonra ben yarım kalan ev işleriyle biraz daha ilgileniyorum. Dışarı çıkmak üzere hazırlanıp yanına dönüyorum.
Son bir sigara içip çıkalım, diye konuştuktan sonra sarılmayı bırakamıyoruz.
"O zaman hadi kahve koy da içelim."
"Tammam." deyip kahveyi koyuyorum.
Sohbet ediyoruz. Arada öpüşüyoruz. Arada evle ilgileniyorum. Yanına her döndüğümde tekrar öpüşüyoruz.
En son yatağımdaki çamaşırları katlamayı bitirdiğimde yanıma çekiyorum onu.
"Ama.. Ama dışarı çıkacağız... DIŞARI ÇIKACAKTIK!"
Gülüyorum. Yatağa yatıp yine sarılıyorum ona.
"Oh be..." diyorum. Çok yorgundum.
"Bir şey yapmamdan mı korktun yakışıklı?"
"Bir an korktum." diyor. Gülüyoruz.
Ben uslu uslu sarılırken bu defa o duramıyor. Bir süre önce salonda beni çıldırtıp bıraktıktan sonra kendi de çıldırmış olmalı diye düşünüp gülüyorum. Dudaklarımı öperken üzerime çıkıyor.
"Çok istiyorum seni." diyorum. Biliyorum, sevişirsek giderim diye korkuyor.
"Ben de seni istiyorum."
Dayanamıyoruz birbirimize. Sonra sarılıyoruz çırılçıplak.
"Hâlâ gitmemden korkuyor musun?" diye soruyorum.
"Tam onu soracaktım."
"Hiçbir yere gitmiyorum sevgilim. Bana bir tek sen dokun. Sadece seninim."
"Sadece benim..."
Hazırlanıp birlikte çıkıyoruz evden. Yolda bol bol gülüyoruz. Şarkıları o açıyor arabada. Onu arkadaşlarının yanına bırakıp annemleri görmeye gidiyorum.
Annemlerden çıktıktan sonra yanına dönüyorum. Bara geçmişler. Arkadaşları gülümseyerek bakıyorlar bana.
Uzunca bir süre oturduktan sonra müziğe dayanamıyorum. Başım çatlıyor.
"Sevgilim akşam film izleyecektik ya, ben bilgisayarı unutmuşum. Onu alıp geleyim."
"Tamam dönüşte de biz çıkarız birlikte eve geçeriz."
Ben bilgisayarı almaya giderken mesaj geliyor.
"Canlı müzik başlamış oldu. Gel biraz dinleyelim bari."
"Hayır sevgilim ben daha gelmem. Sen oturacaksan otur ben eve geçeyim."
Üzülüp özür diliyor. Gittikçe daha çok sinirleniyorum. Neredeyse yarım saatte bir "Özür dilerim." mesajı geliyor ancak eve yalnız döndüğüm için mutsuzum.
Sinirden sabaha bıraktığım temizlik faslını tamamlıyorum. Ardından temiz nevresimlerimi geçirip cilt bakımı yaptıktan sonra yatağa geçip art arda sigara yakmaya başlıyorum. Dişlerimi sıkıyorum ancak ağlamıyorum.
Tekrar "Özür dilerim." mesajı geliyor. Ağlayamadığımdan üzüntüm öfkeye dönüşüyor. Saatler oldu. Sert konuşuyorum.
"Bunu hak etmiyorum. Hata yaptığımın farkındayım ancak çok kırıcı konuşuyorsun." diyor.
Çok üzülüyorum o an. Beni umursamasa mesajlarına cevap vermediğim her an tekrar yazmaz, sözlerime kırılmaz. Sırf benim hayal kırıklığına uğramaktan ödüm kopuyor diye onu harcamak istemiyorum. Hevidar'ın sözü geliyor aklıma:
"İnsanları hayatından çok kolay çıkarabiliyorsun."
Ancak sevgilime bunu yapmak istemiyorum.
"Hadi gel sarılalım. Böyle uyumak istemiyorum."
"On dakikaya oradayım."
Gülümsüyorum.
Bir anda içimde tuttuğum bütün duygular dışarı çıkıyor. "Çay yapayım." diye düşünüyorum sonra. Ayağa kalkınca penceremden yıldızları görüyorum. Çok güzeller. Bora'ya göstermek istiyorum.
O gelene kadar bize kupa yıkayıp çaydanlıkta su ısıtıyorum. Güzel bir meyve çayım vardı. Onunla içmek istiyorum.
"Kızma bana." diyor.
"Kızmayacağım gel."
"Bekle geliyorum."
"Bekliyorum."
Bir süre sonra mahçup yüzüyle kapıda beliriyor. İçeri girdiğinde boynu bükük duruyor. Sarılıyorum sımsıkı. Yüzüne bakıyorum. Gözleri kıpkırmızı. Üzülüyorum. Benim canım sevgilim...
Defalarca özür diliyor. Ağlıyorum en sonunda. Gözyaşlarımı siliyor.
"Nolur ağlama. Nolur yapma."
Ağlamam bitince boğazımdaki düğüm çözülüyor.
"Hadi çay içelim."
"İçelim."
Çayımızı içtikten sonra odaya geçiyoruz. Bana söz vermişti. Sarılıp uyuyacaktık. İkimiz de çok yorgunduk.
Odaya girerken yıldızlar geliyor aklıma.
"Aa aşkım sana bir şey göstereceğim." deyip gözlerini kapatıyorum. Bora gülüyor:
"Zaten hiçbir şey görmüyorum ki!"
"Olsun ben yine de kapatacağım gözlerini."
Onu pencerenin önüne kadar götürüp gözlerini açtıktan sonra Bora neyi görmesi gerektiğini arıyor bir süre.
"Yukarı bak..."
Başını kaldırdığında susuyor. Bir süre sadece yıldızları izliyor.
"Çok güzel değil mi?"
"Evet çok güzel gerçekten."
Çekip öpüyorum onu. Yıldızların altında. O da beni öpüyor uzun uzun.
Ardından uyumaya geçiyoruz. Bir süre sarıldıktan sonra öpmeye başlıyor. Pek de masumca olmayan bir öpüş... Eli hassas yerlerime gidiyor.
"Benim sana bir şey yapmamı ister misin?" diye soruyorum.
"Neden öyle söyledin ki? Hiçbir şey yapmana gerek yok."
Gülümsüyorum. O beni yükselttikten sonra dayanamayıp tekrar sevişiyoruz.
Bir ara duruyor beni öperken. Gözlerime bakıyor:
"Seni seviyorum."
Gülümsüyorum.
"Ben de seni seviyorum sevgilim."
7 notes · View notes
bsnanswer · 1 year ago
Note
yunus su an napiyosun ve nasil hissediyosun
Uzun süredir bir şeyleri çok içeride hissetmiyorum. Sadece nefes alıyorum, içime bir şey batıyor, yutkunuyorum, içime bir şey batıyor, konuşuyorum batıyor, susuyorum batıyor. Yiyorum, içiyorum, bu beni canlı biri yapmaya yetiyor. Sadece buna yetiyor.
-Yunus Emre
75 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 4 months ago
Text
Tumblr media
Saçlarına papatyalar takan kadınım ben,
yüreğimde bahar çoşkusu.
Gösterişli şeylerde gözüm yok.
Küçük mutluluklar yetiyor bana,
tatlı bir söz,
içten sıcak bir gülümseme,
kanatlandırır ruhumu.
Karınca yuvasını görsem yolumu değiştiririm, kuşlar su içiyor olsa ürkütmekten çekinirim,
canlı olan herşeye değer verir, önemserim.
Doğanın güzellikleri ise gözümü kamaştırır. Ruhumu şiirle besleyen ince naif kadınım ben incitmeyin beni...
Tumblr media
9 notes · View notes
nesrin-c · 1 year ago
Text
BİZ BÜTÜN BUNLARI, MAFYA ARTIKLARININ AÇIKLAMALARIYLA, SEKS KASETLERİYLE, ŞANTAJ VE MONTAJLA, MİLLETİN YATAK ODASINA GİRMEYLE VE FETULLAH GÜLEN CEMAATİ İLE DİRSEK TEMASI KURMAYLA SEÇİM KAZANILACAĞINA İNANAN SALAKLAR VE BU SALAKLARI ALKIŞLAYANLAR YÜZÜNDEN YAŞIYORUZ.
Hatırlar mısınız bilmem,
Bir zaman önce, sosyal medyada fenomen olan sıkıntılı bir çocukcağız vardı.
Bu kardeşimiz önceleri ekranın karşısına geçip travmalarını anlatıp ağlıyordu. Sonra beğeniler gelmeye başladıkça, canlı yayınlarda, bu anlatımların yanına, sağını solunu kesmeyi de ekledi. Öyle ki, kan döküldükçe ve çocuk gözyaşları döktükçe, takipçiler daha çoğalmaya başladı. Hatta yüzbinlere dayandı. Takipçilerin tek istekleri vardı. “Bu kadar saçmalama yetmez. Bize daha fazlasını göster.”
En sonunda “reyting” belasına, çıtayı yükseltmek adına ve büyük ihtimalle, sonuçlarını da düşünüp etmeden, parklarda erkek çocuklara “Birbirinizi dudaklarınızdan öperseniz, size para vereceğim.” gibi videolar çekmeye başladı.
Ve en sonunda da sanırım bu videolar başına bela oldu ve hapis cezası aldı.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Bu çocukcağızı destekleyen, ona “Yürü koçum, kim tutar seni.” diye gaz verenler, bu kez de dönüp, “Yahu bu kadar da olmaz ki. Ne kadar rezilsin sen.” falan deyip, hakaret etmeye başladılar.
Sonuç olarak,
“Dün kendi elleriyle yarattıklarını, bugün yerin dibine soktular.”
***
Sabah sabah size bunu neden mi anlattım?
Anlatayım.
Seçim tarihi belli olduktan hemen sonra, halen namusunu, onurunu, kavgasını ve vicdanını kaybetmemiş olan muhalefet kanadını insanları, kolları sıvayıp, nihayet, yıllar sonra, bir seçimden iyi sonuçlar alıp, iktidarı alt etmek için çalışmalara başladı.
Sandıkların nasıl korunacağından tutun da, mahalle mahalle gezip, insanlara nasıl ulaşılması gerektiğine kadar, her şey en ince ayrıntısına kadar düşünüldü ve harekete geçildi.
Ülkenin hor görülenleri, eziyet çekenleri, itilip kakılanları ve ötekileştirilenleri…
Kim varsa, ayağa kalktı.
Bahar…
Umut…
Direniş…
Birlik…
Özgürlük…
Barış…
Eşit bir yaşam…
Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek, köylü kentli, Kürt Türk, Alevi Sünni…
Artık aklınıza kim gelirse…
“Bu kez olacak!”
***
Ama olmadı.
Olamadı.
Çünkü, nasıl olduysa, bir anda, içimize çöreklenen ve kendilerini bizdenmiş gösteren yaratıklar birer ikişer ortaya çıkmaya başladı.
Kanal belliydi.
Suyun akacağı yol belliydi.
Döküleceği deniz belliydi.
İçimizdeki yaratıklar kanalın önünü kapattı, suyun akışını değiştirdi.
Berrak olan suyu bulandırmaya başladı.
İşte “Kaybetmeye mahkumuz” kısmı da tam burada başlıyor.
Çünkü “Devrim ahlaksızlık ve vicdansızlık” kabul etmez.”
Ahlaksızlığın ve vicdansızlığın olduğu yerde devrim olmaz.
Kazara olsa da, kimseye bir hayrı dokunmaz.
***
Biz işimizde gücümüzdeyken,
Biz tam seçime asılmışken,
Biz tam her şeyi yoluna sokmuşken,
İçimizdeki yaratıklar her zaman yaptıkları şeyi yapmaya başladılar.
“Goygoy”!
Önce ne idüğü belirsiz herifleri parlatıp parlatıp önümüze koydular.
“İşte” dediler “İşte biz bu seçimi bu aslan parçalarının açıklamalarıyla kazanacağız.”
Bir avuç insan hariç, kim çıkıp da sormadı.
Kim bunlar?
Nereden çıktılar?
Neden çıktılar?
Ne anlatıyorlar?
Neden susmuşlar susmuşlar da, şimdi anlatıyorlar?
“Direniş ve mücadeleyle elde edilen zafer.” zor iştir ya,
çoğu insan “Amann, şimdi kim uğraşacak mücadele, sokak, direniş falan. En iyisi biz buradan yürüyelim.” dedi ve yüzlerini bu karanlık heriflere döndü.
Herifler “Hükümetle beraber ihalelerden milyonlar yürüttük.” dedi.
Herifler “Bakanların, politikacıların arasında bir sürü ibne var. dedi.
Herifler “hep birlikte arsalara, evlere çöktük.” dedi.
Herifler “Bilmem hangi politikacı, hangi kadınla sevişmiş.” dedi.
Dediler de dediler…
Normal şartlarda, yolda denk gelsek, yüzlerine bile bakmayacağımız bu herifler, işte bu kendilerini Alevi, Yurtsever ve Sosyalist gösteren yaratıklar tarafından “kurtarıcı” diye sunuldu.
Su bulandı bir kere.
Uyanık davranıp da “Ulan biz halkız halk! Bizim böyle abudik gubidik işlere ihtiyacımız yok. Cukkanızı dolduramadınız diye, burada, gelip bizim sırtımızdan höt höt yapmayın. Kaybedersek de onurumuzla kaybederiz. Gidin ötede oynayın.” denilmediği için, çoğu insan ekranların karşısına geçip, günlerce, bu ağızlardan köpükler saça saça konuşan değişiklerden medet ummaya başladı.
***
Biz burada bir avuçtuk.
Kanallar bizi göstermez.
Gazeteler yüzümüze bakmaz.
Sosyal medya tınlamaz.
Biz burada bir avuçtuk.
“Yapmayın, etmeyin kardeşler, yoldaşlar, dostlar, canlar.” dedik. “Biz bu değiliz ve olmamalıyız. Ne işimiz var lan bizim milletin yatak odasında? Bize ne lan insanların cinsel tercihlerinden? Bizler ne zamandan beri insanların uçkurlarını bekler olduk? Bizler ne zamandan beri, kasetlerden, şantajlardan, montajlardan, linç kampanyalarından medet umar olduk? Bu herifler projeden başka bir şey değiller. Birileri sizi yiyor. Yapmayın, etmeyin. Mücadele bu değil. Devrim böyle gelmez. Biz bu değiliz ve olmamalıyız.” dedik.
Birkaç dost hariç, sesimizi duyan olmadı.
Hatta bunları yazıp çizdiğimiz için “Vayy ne iş olumm, yoksa siz de mi geysiniz, yumuşaklar…” diye ta.ak geçildik.
Sonuç olarak,
Bu karanlık tipler ve bu tipleri “mücadele ve devrim” diye sayfalarına taşıyan ne kadar gereksiz varsa, hepsi bizden çok kabul gördü.
***
Şimdi, yazının başında sizlere anlattığım o çocuğa dönebiliriz.
Yüzyılın en büyük hastalığı olan “Alçalarak Yükselmek” her zaman prim yapar.
Sağ sol, okumuş cahil, din, dil, ırk falan önemli değil.
Ezbere yaşayan ve yaşatan herkes bu hastalığın pençesine düşer ve kendini bir daha sittin sene kurtaramaz.
Üzgünüm dostlar ama çok fena kandırıldınız.
Bu herifler toplumu sizden daha iyi okudular ve göz göre göre sözüm ona “haksızlığa uğrayan” “mazlumlar” ve mağdurlar” yarattılar.
Olay öyle bir hal aldı ki,
sanki, çetesi, metesi, kumpasçısı, şantajcısı, teröristi, kim varsa, birlik olmuş da bunlara saldırıyormuş gibi bir algı yarattılar.
Bunu nasıl becerdiler?
İşte bu içimizdeki yaratıkların ve bu yaratıkların goygoylarına alkış tutanların/sesini çıkarmayanların sayesinde.
Dönün bir paylaşımlara bir bakın.
Bizim uyarılarımıza dönüp bakılmadı ama bu yaratıkların paylaşımları beğenilerden “patladı”.
Kim alkışladı bu rezilliği?
Sizler! (İstisnalar hariç)
Sizler bu herifleri alkışladıkça, bunlar daha da coştu.
Ve olay "Hilal'in kocaları varmış"tan “Muharrem sevişmiş” e kadar geldi.
Eee?
Bunlar kaç oy kazandırdı?
Hiç!
Neden?
Çünkü bu içimizdelki yaratıklar durup dururken başımıza "mağdurlar" yarattı.
Düşünün lütfen.
Bu kaset, şantaj, montaj işlerini kimler hayatımıza soktu?
Fetullah Gülen Cemaati.
Yıllarca milletin anasını ağlatan, çocuklarımızın hakkını yiyen, devletin en uç noktalarına yerleşip hepimizi fişleyen, paranın gücüyle devletin içinde devlet oluşturan Fethullah Gülen Cemaati!
Özellikle de “Kürt” ve “Sosyalist” olduğunu iddia eden ama zerre alakası bulunmayanların Fethullah Gülen Cemaati ile dirsek temasına ne demeli?!
“Kim ne desin? Ben bunlara FETÖ demem. Onlar bizim canımızdır.” diyerek kol kanat gerenleri hiç mi görmüyorsunuz?
Neden “Bizim ne işimiz olur kasetle masetle arkadaş? Devrimciyiz biz ulan.” Demiyorsunuz?
Deniz yaşasaydı,
Yaşasaydı İbo, Mahir, Ulaş.
Yaşasaydı Ape Musa,
Yılmaz, Mazlum, Hüseyin, Ahmet,
Hangisi bu yoldan giderdi?
Delirdiniz mi siz?
***
Sabah şöyle bir seçim yorumlarına bakayım dedim.
Bakmaz olaydım.
“Bu halk aptal.”
“Sürünsünler.”
“Ne halleri varsa görsünler.”
"Türk solu Allah belanı versin."
"HDP yönetimi istifa"
"CHP yanlış yaptı."
Daha neler neler…
Halk aptalmış.
Peh!
Halk aptal değil dostlar.
Halk hiç aptal değil.
Bu halk bizim halkımız.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Kendi hatalarımızı, kendi suçlarımızı halka yükleyip aradan sıyrılmaya kalkmak ayıptır, günahtır, zulümdür.
Birleşemeyen biz.
Ortaklaşa mücadele edemeyen biz.
"Türk solu" "Kürt milliyetçiliği" diye birbirimizi dövmeye başlamışız ama asıl ağzımıza sıçanlar içimizdeki yaratıklar oldu.
Bütün mesele bu.
***
Geçenlerde bir genç beni aradı ve “Tamer abi, ben de senin mesleğini yapmak istiyorum.” dedi.
Ben de gence, bunu duyduğuma sevindiğimi ve gerçekten bu alanda çok ihtiyaç olduğunu söyledim.
“Peki nasıl çalışabilirim?” diye sordu.
“Önce bir yıl eğitim. Ardından da üç yıl okul. Ondan sonra kendine çok rahat bir yer bulabilirsin.” dedim.
Telefonun diğer ucundaki genç bir süre sustu ve sonra şaşkın
“Haa, yani okula gitmeden olmuyor, öyle mi?” deyiverdi.
Şaşkındı.
Çünkü emek vermeden, okula gitmeden ve eziyet çekmeden benim işin yapılabileceğini düşünmüştü.
O işler öyle olmuyor!
Emek, mücadele, inanç ve direniş.
Sanırım bu “işin kolayını seçme” bizde huy olmuş!
***
Neyse,
siz yine de bizi yok sayın.
Nasıl olsa bu devran bizim değil, "Ayol, tabi ki, bize ahlak dersi verenlerin yatak odalarına girme hakkımız var. Onların özeli mözeli yok. Neleri varsa genel.." diye dudaklarını büze büze ayar veren "ağır" abi ve ablaların devranıdır!
t a m e r d u r s u n
#tamerdursun
67 notes · View notes