#biranda
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hayat sana bazen bazı şeyleri acıta acıta öğretir.....
Kahkahalarını bazen biranda kursağında bırakır ...
Ve hayat hicbirzaman herkese eşit davranmaz ..
Üstesinden gelmeye çalış ....
Unutma imtihan oluyorsun.....🌱
☁️
99 notes
·
View notes
Text
İmkânsızlıkları yaşamak mıdır sevmek,
Yoksa severken imkânsız mıdır yaşayabilmek?
Zor mudur gözlerine bakarken sevgiyi görmek,
Yoksa sevgi midir gözlerindeki tek gerçek?
Kolay mıdır biranda vazgeçip gitmek,
Yoksa gitmekten vazgeçip, sevmek mi gerek?
❤
22 notes
·
View notes
Text
OKUYANA HELAL OLSUN OKUMAYANDA ÇOK ŞEYİ KAÇIRIR DEMESİ BENDEN .
5 DAKİNANI ALIR
~CEHENNEM~
Artık sokağa çıkacak takati kalmamıştı İhsan beyin... Her sabah mutlaka gittiği çorbacıya gidecek gücü dahi yoktu ayaklarının sancısından... Uzun uzun aradı masanın çekmecelerini... Nihayet bulmuştu lokantanın kartını...Yakın gözlüklerini takıp numarayı çevirdi...
-"On kere çaldı telefon. Ağaç olduk burda.Hadi uzatmada bir kase çorba gönder benim eve... Hadi hadi söylenme... Senin o ekşi kokan çorbalarını bir ben alıyorum zaten. Soğuk gönderirsen geri gönderirim.Para filanda vermem-"
Lokantacı Hüseyin sinirle kapattı o an telefonu.Ve,
-"Şu yaşlı bunak deli eder adamı. Hem cimri. Hem huysuz... Hemde lanet herifin teki.Birtek zavallı eşi katlanabilirdi buna. ALLAH rahmet eylesin... Çocukları bile terketti bunu... Hadi Safderun al şu çorbayı da Yeşil sokak, Hanzade apartmanı 7 nunaraya götür. Yoksa bu huysuz ihtiyar mahalleyi başımıza yıkar... - "demişti yeni çırağına... On dakika sonra kapı çalınmış İhsan bey söylene söylene açmıştı kapıyı... Sonrada,
-" Aptal çocuk. Açlıktan öldük burda. Bir saat oldu neredeyse.Şeytan diyor dök şu çorbayı kafasından aşağıya-"demişti. Tam çocuğun koluna asılı poşeti alırken kolunun yarıdan aşağıya çolak olduğunu görmüş, fakat yine yüzünü ekşiterek parayı uzatmıştı... Tam kapıyı kapatırken ise ayaklarındaki acıyla yere yuvarlanmıştı biranda... Çocuk hemen yardımına koşmuş ve içeriye kadar yürümesine yardımcı olmuştu yaşlı adamın... İhsan bey dikkatlice bakınca çocuğun sağ ayağının da protez olduğunu görmüştü...
-"Ne oldu koluna ve ayağına? -" diye sorunca çocuk içtenlikle gülümseyerek,
-"Köyde küçükken döver biçere kaptırdım. Kolumda, bacağımda çolak kaldı. Ama şükürki diğerleri var işimi görebiliyorum-" demişti... Yaşlı adam tekrar,
-"Adın ne? -" diye sordu yüzünü herzamanki gibi olabildiğince ekşiterek.
-"Safderun dur adım...-"
-"Ne aptal bir isim. İlk defa duydum. Hadi hadi çık evimden. Patronun olacak adamada söyle hergün aynı saatte çorbayı kapımda isterim.İnsanın elinde azıcık lezzet olur.Yakınlarda başka biri şu çorbayı yapmış olsa. Yemin billah almam şu bulaşık suyu gibi çorbayı.Bak hala duruyor aptal çocuk. Hadi kış kış-"dediğinde çocuk adamın söylediklerine aldırmamış bir halde sızladığı için elleriyle ovuşturduğu ayaklarına, dizlerine bakıyordu...
Ertesi sabah Safderun beş dakika önce kapıdaydı. Ve kapıyı çalınca bağıra çağıra kapıya yaklaşan İhsan beyin sesini duymuştu...
-" Patlama be... Geldik işte... Saf bilmemnemiydi adın? Sağır değilim bir kere çal kapıyı yeter. Anladınmı? Aptal aptal bakma? -" demiş ve çolak koluna asılı olan çorba kasesinin olduğu poşeti almıştı yine.
-"Diğeri de senin İhsan emmi. Zor oldu ama. Bir aktardan hatmi çiçeği buldum. Sana çayını yaptım.Babam köyde biryerimiz ağrıdığı zaman hep bunu içirirdi bize. Bak bunu iç ayaklarında ağrı kalmayacak-" demişti ışıl ışıl gözleriyle gülümseyerek.
-"Doktor musun sen? Hem sana ne benim ayağımın ağrısından. Hem kolun hem bacağın yok.Kendi derdine yanacağına milletin işine burnunu sokuyorsun... -" Yaşlı adam böyle karşılık verince gözlerini yere çevirmişti çocuk.
-"Ustam doğru demiş. Çocukları bile gitmez ziyaretine. Huysuz aksi ihtiyarın tekidir. Bu adam yalnız ölecek diye. Şimdi anladım sebebini. -"
-"Hadi be ordan aptal çocuk. Sen ne biliyorsun da konuşuyorsun. Ben cehennem hayatı yaşıyorum. Herkes kendi derdini bilir.Ustan halt etmiş. Fazla uzatma da yarın sabah aynı saatte getir çorbamı-"
-"Rahmetli dedem hep derdi cehennemin neresi olduğunu...-"
-"Başlatma dedenden. Hadi yoluna...Kış kış-"
Çocuk kapıyı kapattıktan sonra çorbasını içmişti İhsan bey. Ayaklarının ağrısı dayanılmaz olduğunda ise çocuğun getirdiği bitki çayını içti biraz sonra söylene söylene... Bir saat sonra ayaklarında ağrı kalmayınca şaşırmış, uzun zamandır ilk defa rahat bir öğlen uykusu çekmişti. Ertesi sabah kapısı çalınınca. Bu defa söylenmeden aldı çorbayı.Çocuğun bir önceki gün söylediklerine hiç aldırmamış gibi yine aynı bitki çayından getirdiğini görünce şaşırmıştı. Usulca içeri buyur etti ve bir çay getirdi ışıl ışıl gözleriyle kendisine gülümser gibi bakan çocuğa...
-"Kaç para bu çayın karşılığı-"
-"Ben onu para için getirmedim emmi.Sen iyi ol diye-"
-"Hadi hadi uzatmada söyle-"
-"İyiliğin karşılığı beklenmez-"
-"Yani para istemiyormusun? Harbiden aptal bir çocuksun-" demişti ilk defa gülümseyerek. O gün öyle sıcak bir sohbet etmişlerdiki Safderun la.Çocuk köyündeki kırlardan, okulundan,komşularından, arkadaşlarından, köydeki köpeği Boncuktan bahsettikçe gerçekten ne kadar saf kalpli olduğunu anlamıştı... Hergün Safderun aynı saatte çorbasını getiriyor, sanki onun ellerinden çorba dahada lezzetli bir hal alıyordu....Bir gün yine ona çay ikram ettiğinde,
-"Bilirmisin oğul şu kapıdan içeri belki on beş yıldır tek çocuk girmedi.Kendi evlatlarım bile bana düşman.Neymiş efendim cimriymişim.Katı yüreli, şirret bir adammışım... Cehennemi yaşıyorum Safderun.Hani ustan demişya yalnız ölecek bu adam diye. Korkuyorum... Ben yalnız ölmek istemiyorum. Cehennem neresi bilirmisin? Şu sessiz sedasız evimin ortasıdır cehennem. -"demişti gözyaşlarını çocuğa göstermek istemeyerek...
O an çocuk heyecanla yerinden kalkmıştı...
-" Sende biten şeyleri geri almamız gerek İhsan emmi-"
-" Ne bitmişki? Ne diyorsun sen çocuk? Ben anlamadım birşey? -"diye sorduğunda masanın üzerinde duran boş kağıt ve kalemlerden birini getirmişti. Ben senin çocukların olsam. Şunca boşa geçen zamandan sonra neler demek isterdin bana. Onca kavgadan sonra. Onca küskünlükten sonra. Hadi beni oğulların ve kızlarının yerine koy. Torunlarında varmış bak. Hayal et bunları. Hergün yaz olurmu? Ve yazdıklarını bana ver. Ha birde para lazım. Eğer bana güveniyorsan birazcıkta para ver-"
İhsan bey yine çelişkiye düşmüş," acaba bana para içinmi iyi davranıyor? - "hissine kapılmıştı. Fakat yinede bir miktar para verdi Safderun'a... Her gece oğullarına kızlarına hissettiği şeyleri yazıyor. Onca senenin pişmanlıklarını onlara söyleyemediği biçimde, gururunu yenerek kağıda döküyor ertesi sabah çorbasını getiren Safderun'a veriyordu. İçindekileri kağıda dökmek, onca senenin suskunluğunu bozmak öyle huzurlu hissettirmiştiki İhsan bey'e.Yaşlı adamın huysuzluğu günden güne geçiyordu. Safderunla her sabah yaptığı güzel sohbetler, aralarında oluşan güzel dostluk sanki yeniden hayata bağlamıştı onu... Bir sabah penceresinden bir ses işitti. Başını pencereden dışarıya uzattığında yirmi kadar çocuğun sevinçle kendisine el salladığını görmüş ve çok şaşırmıştı.
-"İhsan dede... İhsan dede... -" diyede bağırışıyorlardı üstelik...
Ertesi sabah Safderun babasının şehirdeki işinden ayrıldığını ve tekrar köylerine döneceklerini söylediğinde içine ılık ılık birşeyler akmıştı İhsan beyin. Küçük dostuna sarıldı sarıldı. Adresini alıp her ay mutlaka mektup göndereceğini söyledi... Çok zor vedalaştılar...
-"İhsan emmi ben seni unutmayacağım. Sende beni unutma emi? -" derken ikisininde gözlerinden yaşlar akıyordu...
İki gün sonra kapısı çalınmış oğullarını ve kızlarını torunlarıyla birlikte kapıda gördüğünde öyle tarif edilmez mutluluk duymuştuki...
-"Baba onca mektupta yazdıkların bizi öyle etkilediki.İnatlarından vazgeçip, huysuzluklarını bir kenarıya bırakmış olman bizi çok mutlu etti.İlk adımı attınya bizi daha hiçbirşey koparamaz. Seni böyle sevecen görmek ne güzel -" demişler ve yüzünü gözünü öpmüşlerdi huysuzluklarını bırakmış pamuk gibi olmuş ihtiyar babalarının... Ve kızları muazzam bir sofra kurdular hemen. Neşe içinde yemeklerini yediler. O anlarda kapı çalmış ve yirmi kadar çocuk içeriye ellerinde çiçeklerle girmişlerdi... Her hallerinden sokak çocukları olduğu belliydi..
İçlerinden biri çiçeği İhsan bey'e uzatarak,
-"Hayatımızda ilk defa senin sayende güzel elbiselerimiz ve oyuncaklarımız oldu. Çorbacı çırağı o elbiseleri ve oyuncakları senin aldığını ve bizi manevi torunların olarak gördüğünü söyleyince ne kadar mutlu olduk bilemezsin İhsan dede. Seni çok seviyoruz-" dediğinde İhsan bey gözyaşlarıyla düşüncelere dalmıştı çocuklara sevgiyle sarılırken... Safderun 'un yazdığı mektupları oğullarının ve kızlarının adresilerine gönderip, kendisinden aldığı paraylada bu kimsesiz çocukları kendi adına sevindirdiğini anlayınca öylesine mutlu olmuştuki... İçi sevgi doluydu... Hayatının en mutlu aynıydı o anlar....
Ertesi gün postacı bir mektup bırakmıştı posta kutusuna. Kucağında torunuyla mektubu açtığında bir demet hatmi çiçeği görmüştü. Gözyaşlarıyla kokladı küçük dostunun gönderdiği bir demet çiçeği... Hemen bir mektupta o yazdı...
İki gün sonra Safderun köyde dere kenarında İhsan emmi sinin yazdığı mektubu okuyordu. Şöyle yazıyordu mektupta:
-"Kendi torunlarımın haricinde yirmi kadar manevi torunum var artık... Biliyormusun sokağa bile çıkmaya başladım.Dizlerimin ağrısı geçti. Ne zaman sokağa çıksam çocuklar etrafımda pervane oluyor ellerimden tutup şarkı söylüyorlar. Bir oyuncak bir elbiseyle bu kadar mutlu olabiliyormuş demek çocuklar. Oğullarım kızlarım eskisindende iyi bana karşı... Anladım çocuk anladım. Bitti dediğin şey benim içimdeki sevgiymiş... Cehennem evimin orta yeri değilmiş meğer.Cehennem insanın yürrğinde sevginin bittiği yermiş... Sayende cenneti yaşıyorum. Bitki çayın sayesinde ayaklarım, sıcacık sevgin sayesinde yüreğim iyileşti... En kısa zamanda seni köyünde ziyaret edeceğim adı gibi saf yürekli çocuk... İHSAN EMMİN"
Emin olun bir hikaye bazen binlerce gönüle dokunabilir. Hikayeyi beğendiyseniz paylaşıp yoruma sevdiklerinizi etiketlerseniz daha çok yüreğe dokunabiliriz....
"YAZAR SUAT ÖZGE"
167 notes
·
View notes
Text
Farkettiniz mi bilmem herkes biranda tatile gitti,tatile gitmeyen bir ben birde benimle uğraşan sivri sinek kaldı
#kesfet#keşfet#alıntı#sevgi#tatil#yaz#summer#kesfetteyiz#mecnun1cinar#mecnuncinarr#postlar1m#3000 posts#tb#rb#tumblr#kitap#kitap alintilari#spotify#kitap sözü#kitaplar#kitapkurdu
76 notes
·
View notes
Text
Kendimi bu kadar kötü hissettiğim bir dönem hatırlamıyorum. Ben yokum aslında beni ben idare ediyormuş gibi değilim. Eskiden ne güzeldi herşey, çocuk olmak istiyorum tekrar. Hiçbirşey umrumda olmasın dışarı çıkıp oyun oynadığım için mutlu olayım mesela, babam dondurma alınca mutlu olayım, çikolata yiyince zevk alayım tadından. Birşeyler boğazımdan rahat geçsin. Diken üstünde gibi geziyorum mutluluk bulamıyorum. Hiçbirşey hissetmiyorum ama aynı anda büyük bir özlem hissediyorum 2 insana karşı. Biri hayatta yok biri de yanımda değil. Üzülüyorum, bıkıyorum, derslere girmiyorum, sinirleniyorum, ders çalışamıyorum, güzel puan aldığım için sevinemiyorum, sevdiğim yemeği yiyince mutlu hissetmiyorum, uykumdan uyandıran yok beni, saçlarımı okşayıp güzel kızım diyip beni uyandıran yok. Biranda üzerime büyük taşlar yıkılmış gibi hissediyorum. Babamın yaptığı şeyleri ben yapıyorum. Sabah kendim kalkıyorum abimi uyandırıyorum. Gece kimseye iyi geceler diyip uyumuyorum. Bir boşluğun içinde yaşıyorum. Yaşıyorum mu orası da belli değil. Nefes almak yaşamaksa peki ölüm nedir? ölüncede nefes alıcak ruhum. Artık sadece yalnız kaldığımda değil her an kendimi yalnız hissedip üzüntünün içine giriyorum. Kimin ne düşündüğüde umrumda değil. Geceleri uyanıp tavan izliyorum. Abimde uyuyamayınca sessizce mutfakta oturup düşünüyoruz. Sadece bir yere dalıp düşünüyoruz. Nasıl oldu, algılayamıyoruz. Ne zaman geçecek ne zaman biticik bu acı diye sadece düşünüyoruz. Bugün bana bağırdı o bağırınca babam geldi aklıma bana bağırmaya, gülden ağır laf söylemeye bile kıyamazdı. Üzüldüm tekrar. Yarında üzülüceğim.
7 notes
·
View notes
Text
Her sey biranda anlamsız gelecek
İşte biz o gün tükeneceğiz...
12 notes
·
View notes
Text
Yeniden doğmak
Ey sevgili, seni düşünürken bir huşu indi tepeden, elim ayağım kesildi yaşamdan.
Güçlü bir el beni derinlere çekiyordu,
''dur'' diyemiyordum.
İçim geçmiş olduğum yerde; kapı çalıyordu, uykuyla uyanıklık arası duyuyordum.
Açınca, biranda kokun odaya doluyordu.
Rüyamda sen bana geliyordun, ne güzel gülüyordun.
Atlatmıştın celladı ve tahtında oturuyordun
Ben kahve yapıyordum! sen, ''şekeri yok, serçe parmağını bandır ''diyordun.
Radyoda eski bir şarkı çalıyordu, sen eşlik ediyordun! Sevda sözlerini usulundan bana yolluyordun, elinle ritim tutup beni coşturuyordun.
Canım siğara çekiyordu sen bakışlarınla yakıyordun.
Ben yazdığım son şiiri okuyordum, sen saz çalıyordu! ''Bugün ben bir güzel gördüm'' ezgileri dünyayı sarıyordu.
Söz istemiyorduk çünkü aşk makamındaydık ve bütün yalnızlıklar mahremini yitiriyordu.
Saate baktım saat durmuştu,
Zamana baktım devran dönmüştü.
Yanmıştı elemin kemikleri, külü uçmuştu.
Camdan dışarı baktık; hem bahar, hem sabahtı.
İki kuş dalda öpüşüyordu.
Hafif bir yağmur başlıyor ve birden bir toprak kokusu rüyamı sarıyordu.
Bütün çiçekler aynı anda toprağın göğüsünü catlatiyordu
Ilık bir rüzgar kapıyı aralıyor, savrulan saçlarım gülüşünde dalgalandırıyordu...
''Artık gitmeliyim,'' dedin.
Ben duymuyordum.''Kalayım mı,'' diye sordun?
Ben lal oluyordum.
Güzel başlayan bir rüya yerini kabusa bırakmamalıydı bunu sende biliyordun.
Herkes bizi unutuyordu biz rüyada kalıyorduk.
Eğilip kulağıma bir şeyler fısıldıyordun, ben anlamıyordum.
Acemiydim, prova yapmamıştım, ne diyeceğimi bilmiyordum.
Ama sen ustaca mutluluğun oyununu oynuyordun...
Çıkarıp yüreğimin duvarında asılı duran resmini sana gösteriyordum, "Benim mutluluğum bundan ibaret başka mutluluk tanımıyorum diyordum"
Sözler dökülüyordu dilimden, kalem aramıyordum,kağıt istemiyordum.
Tüm sevda sözlerini dört duvara haykırıyordum.
Gözlerim çakılmıştı gözlerine, şerbet içiyordum.
Ellerim terliyordu ellerinde, umursamıyordum.
Sahi ahtını mı bozmuştu hayat hanım, yoksa aldıklarını geri mi veriyordu bilmiyordum?
İlk defa dünyayı bu kadar güzel görüp şaşırıyordum.
Kitaplarım saçılmıştı ortalığa, toplamıyordum.
Yüreğim coşkun bir deniz gibi dev dalgalar yoluyordu, durdurmuyordum.
Gülüyordu yüzümün her karesi, bedenimin her zerresi, duygularımın silsilesi, gizlemiyordum.
Sen sessizce beni izliyordun.
Konuşmanı istiyordum çünkü sen konusunca dünya susuyordu ve hiçbir söz susuşun kadar yaralamıyordu beni.
Eğilip muhabbet çeşmesinden bir tas su veriyordun, Ben kana kana içiyordum...
Nisan sonu Mayıs başı yer erguvan gök maviyi ağırlıyordu.
Gözlerindeki sabahta çok kalmışım, farketmemişiz birden akşam oluyordu.
Dışarıda grup demi kızıl bir ufuk çizgisinde gün batıyordu, İnanmak akla zarar akşamdı ve sen gitmiyordun...
Anlatacak çok şey vardı, Akıl tutulmasına uğramıştım, konuşamıyordum.
Bu rüya ile hayalin el birliğiyle gerçeğe çelme takmasıydı.
Olmazı oldurmuştu ve ben yeniden doğmuştum.
Birden üç güvercin yükseldi rüyamın semalarına.
Biri hayale, biri mutluluğa, biri umuda.....
78 notes
·
View notes
Text
Başkasında bulurmuyum derken herşey biranda darmadan oluyor...
Denedim denedim herşeyi denedim ama olmuyor...
Söküp alsınlar kalbimi istedim...
Hiç iyi değilim...
#beyzaalkoc#3391kilometre#izmiregenindir#3391km#egeninizmiri#izmir#artık uyu#egeninincisi#paris france#spotify#dolu kadehi ters tut
12 notes
·
View notes
Text
İmkânsızlıkları yaşamak mıdır sevmek,
Yoksa severken imkânsız mıdır yaşayabilmek?
Zor mudur gözlerine bakarken sevgiyi görmek,
Yoksa sevgi midir gözlerindeki tek gerçek?
Kolay mıdır biranda vazgeçip gitmek,
Yoksa gitmekten vazgeçip, sevmek mi gerek?
Gönül Hanem...Seni Seviyorum...
Sağlıklı yaşam dileği ile.... 🖋️
98 notes
·
View notes
Text
Yaşlı adam buz gibi havada sattığı mendillerden uzattı genç çifte.
-"Almaz mısınız evladım? Siftahım bile yok. Hadi alın -"
-"İhtiyacımız yok beyamca? -" deyince genç adam, tekrar etmişti yaşlı adam tatlı ses tonuyla.
-"Mendile hep ihtiyaç vardır be evladım. Al bitane hadi al-" dediğinde ise genç adamın yanındaki nişanlısı hapşurmuştu o anda. Ceplerini arar gibi yaptı ama bulamamıştı aradığınıAslında ihtiyacı vardı mendile.
Genç adam ise ne kadar arasada bozuk para bulamadı ceplerinde. On lira bulabilmişti.
-"Neyse kalsın bey amca -" deyip göndermişti yaşlı adamı.
Sevdiği neden böyle yaptığını sorduğunda ise,
-"Bunlar böyledir sen bilmezsin.Siftahım yok derler para üstü vermemek için.
Bir mendile fazla fazla alırlar parayı. Gözüne baktım mı anlarım ben bunların Ciğerlerini bilirim. Fırsatçının teki işte-" deyince elindeki çantasının içine bırakılmış bir mendil paketinin olduğunu görmüştü.
Adamın iyi niyetli olduğunu anlamış pişman olmuştu ama adam çoktan gözden kaybolmuştu. Arasada nerden bulacaktı ki?
Ertesi gün tekrar buluştular nişanlısıyla. Balık ekmek yedikleri dükkandaki haber kanalında dönüp duran habere takıldı biranda ikisininde gözü.
-Uzun zamandır boğazından tek lokma geçmemiş olan, sokaklarda yaşayıp, ekmek parasını mendil satarak kazanan yaşlı adam dün gece bir bankta açlıktan öldü... - diyen spiker'in sesiyle yediklerini ellerinden bıraktılar.
Genç adamın nişanlısı cebinde hala duran kağıt mendili çıkardı. İkisinininde gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü o anda...Yaşlı adam bir gün önce mendile ihtiyacı olduğunu anlamıştı genç çiftin. Ama onlar ihtiyaç sahibi olduğunu, aç olduğunu anlayamamıştı yaşlı adamın...
Kimsenin gözüne bakıpta karakterini anlayacağınızı düşünmeyelim.Yanılabiliriz...
Kimsenin kalbi dışarıdan bakıdığında görünmez...
Ve kalp, gözden anlaşılmaz...
Alıntıdır
47 notes
·
View notes
Text
Anacığımın evine erken bayramlaşmaya gelmiştik ki biranda ocak basında buldum kendimi 🥲
Pijamalar müesseseden 🤭
24 notes
·
View notes
Text
Napıyım onu biranda sevmeyi bırakmam, kalbime dur demekle aynı şey..
10 notes
·
View notes
Text
sıcak güneşin altında, soğuk bir kaldırım taşında oturuyorum. güneş yakıyor, müzikler kulağımı çınlatıyor. kuşlar aç karnını doyurmaya çalışıyor karşımda. Ve insanlar gelip geçiyor. Sahi insanlar hep gelip geçerdi. Hayatımıza biranda girip bianda çıkan insanlar; gelip geçerdi. Bazen sadece bir insan gitmesin istersin. sadece onu istersin. hep yanında olsun istersin ama olmaz. belkide gelip geçici insanların gitmesinden cok bu yakar canını..
3 notes
·
View notes
Text
Biri bir şey anlatırken biranda dalıp kendi içimde şarkı söylüyorum yada bir şey dusunuyorum geçen gün arkadasım baya uzun sure konustu sonunda sen ne dusunuyosun dediginde uyandim ha ney hakkında diyordum BSBDDJSMZBDHDND o sırada kafamın içinde tarkan-Yolla çalıyodu
#kesfet#keşfet#alıntı#kafamın içi#yolla#tarkan#sevgi#kitap#kitap alintilari#spotify#kitap sözü#kitaplar#kitapkurdu#postlarim#postlar1m#mecnun1cinar#mecnuncinarr
54 notes
·
View notes
Text
insan mutfak masasında otururken çok şey düşünüyor..
bir yandan börek sarıyorum bir yandan poğaça yapacağım hamur mayaladım onun kabarmasını bekliyorum. evde yalnızım, mutfakta dalıp dalıp giderek iş yapmayı seviyorum kafamı dinliyorum, boşaltıyorum, bazen daha da çok dolduruyorum ama mutluyum da. bilerek tv'den de hiçbir şey açmıyorum alttan hafif gürültüsüz müzik belki. o kadar şey geçiyor ki o anlarda aklımdan bir sürü düşünce sarıyor beynimi. ölümü düşündüm, ya şimdi ölsem dedim (Allah'tan hayırlı bereketli uzun ömürler dilerim kendime ve herkese) kim üzülür, ne kadar üzülür, cevapsız bırakılmış birkaç mesajıma geri dönmeyenler "keşke yazsaydım, keşke geri dönseydim, kendini anlatmıştı o kadar keşke onu anlasaydım" der mi? uzun süredir irtibatta olmadığım kimseler belki en son ne konuştuk diye uygulama mesajlarını açarlardı.. offf daha birçok şey düşündüm. kendimi ölünce onun yanına ona kavuşmuş hayal ettim sonra biranda çocuklarımı yalnız bırakışım ve onlarla aynı anda hep beraber olamayışımıza üzüldüm. bunlar korku değil, ben bu korkuları yenmiş sayıyorum kendimi (belki de yenemedim sadece kendimi kandırıyorum kimbilir) çünkü çok korktuğu ile imtihan olan biriyim ve artık korkmamayı öğrenmek istiyorum..
insan yalnızken çok şey düşünüyor, hayal ediyor. bazen mutlu bazen mutsuz, umutlu ve umutsuz. birinin ölümüne şahit olmak, o kişiyle bağlarının dünya gözüyle kopması dünyada insanın yaşayacağı en acı olay. ve o kadar anlık oluyor ki bazen idrak edemeden çoktan ölümle tanışmış oluyorsunuz. o yüzden kırılmış kalpler varsa onarın, verilmemiş cevaplarınız varsa verin, sizden istenmiş yapabilecekken reddettiğiniz bir şey varsa onu da yapın. pişmanlık duymayın. birini uğurladığınızda kalbiniz mutmain olsun. ben onu hiç kırmadım, üzmedim, yanında oldum, elimden geleni yaptım diyebilin. inanın yapmış olduğunuza emin olduğunuz halde kalbinizde bir yer var orası kaygıyla hep sorguluyor kendini. acaba diyo acaba?
9 notes
·
View notes
Text
Hayat çok garip değil mi? Sapasağlam, çok sağlıklı bir insan, ölüm döşeğinde olan bir insandan önce ölebilir. Bir mutluluk bir yara olabilir. Bir anda herşeyini kaybedebilirsin, biranda herşeyini bulabilirsin. Kahkahalar gözyaşlarına karışabilir. Düşmanın dostun olabilir ve dostun düşmanın olabilir. Her an herşey olabilir. Yedisinde neyse yetmişinde odur lafına inanır mısınız? İnanmayın. Aniden gerçekleşen bir olay-herşey aniden gerçekleşir-bir insanı değiştirebilir, farkındalık kazanır veya acımasızlık. Birkaç saniye bazen insana bir ömür gibi gelebilir, birkaç saniye bir insanın ömrünü değiştirebilir. Kimse kolay kolay değişmez diyebilirsiniz tanıdığınız sandığınız insanı artık taniyamadiginizi hissettiğinizde, ama zaten hiçde kolay değildir. Bilemezsiniz, bilemezler. Değişimlere şaşırmayın, gidişlere üzülmeyin. Umudunuzu da yitirmeyin. Her an herşey olabilir, ama unutmayın bazen herşey sizin elinizdedir.
Ve bazen değişmek gerekir.
16 notes
·
View notes