Babacığımın diktiği dut ağacı eski bahçemiz😞😞❤️ dün Havva ablacım çekmiş bu foto’yu..ben 4,5 yıl oldu hâla bahçe tarafına hiç geçmedim geçemedim 😞😞💔💔💔
Yağmur yağdığında aklıma hep ortaokul ve ilkokul zamanım geliyor. Anneannemlerin üst katında oturuyorduk ve dedemler Makedonya'dan geldiğinde kendileri yapmıştı bu evi bu sebeple bahçemiz şu dolardı ve çok fazla sıkıntılı kısımlar vardı. Bahçemize her yağmurda şu dolduğu için okula giderken dışarı çıkarken falan yüksek taşlardan yol yapardı dedemler onun üstüne basa basa parkur gibi giderdik. Taşlar yoksa da dedemin çiftçi botları vardı her seferinde ayağımdan çıkan ve şu olmama sebep olan onları giyerdim. O zamanlar çok severdim ve hala özlüyorum O bahçeyi ve evi.
Başlangıçta böyleydi, evimizi oraya tepenin altına yapalım, kayaların arasından sular akarken mağaranın biraz ses çıkardığı, daire şeklinde dikilmiş yazın gölge sağlayacak ağaçlar ve halının olduğu bir yer. sonbaharda yapraklar, kışın kuru dallar ateş ve baharda çiçekler olacak, mükemmel, bahçemiz oğlumuzun koşabileceği kadar geniş olacak ya da çocuklarımızın bileceği gibi, yorgunluk anlarında dinlenecek bir hamak geleceğimizin tasavvuru olabilir, hep hayalini kurduğumuz dağdaki ev olacak, burada kalıp şehrin kaotik dünyasına kuş sesleri eşliğinde bakmak ama orada durdu, bugün o şehri gözlemliyorum dağdan, ağaçlara bağlı hamakta oturup, evsiz, çocuksuz, onsuz, tek başıma izliyorum.
Bir bahçemiz olsa, bir de orkidemiz. Sırayla sulasak ruhumda açtığın çiçekler gibi. Kimse bilmesin bizi, kimse konuşmasın, kimse duymasın, kimse görmesin.
gün batımına karşı. termosumuzda çay var. bahçeden incir toplamışsın. komşu erik getirdi. iki sandalye bir masa. masanın üstünde çiçekli bir örtü. fincanlarımızı bosna'dan almışız. bahçemiz biraz yüksekte, gün sanki orada batıyor. çiçeklerimiz açmış renk renk. neler olsun masada başka. kiraz olsun mesela, karpuz olsun. incirli kurabiye olsun, bayılırım. çay gitmez ki bunlarla da. belki başka bir şey koyarız termosa. arkada iki bisiklet var, biner gideriz. güneşe yetişmeye çalışırız. hayat derim sonra, işte bu kadar.
Biraz iç dökmece yada içime sığmayan şeylerin satırlara dökülmüş hali mi desem… En iyisi bazı şeyleri satırlara sığdırmaca diyeyim ben… Bazı zamanlar geçmişe çok geçmişe dönüyorum. Üstelik bu bir koku ile yada bir yansıma ile oluyor. Mesela geçenlerde durakta beklerken yağmura yakalandım yan tarafında kafe olduğu için kafeye girdim ıslanmamak için. Kafenin bahçesine lavanta dikmişlerdi. Mesela o koku beni alıp taaa yedi yaşında ki Esra’ya götürdü. Babaannem bahçemize dikmişti. Bende küçükken hep bahçeden kopartır koklardım. Bazen koparır anneme götürürdüm sana çiçek topladım diye halbuki annem o kokuyu bilirdi. Devamı yok mesela annem kopardığım için kızar mıydı, mutlu mu olurdu bilmiyorum. Ondan sonra çocukluk anılarıma dönüyorum. Bahçemiz büyük olduğu için köpeğimiz vardı. Balkona çıkar köpeğimizin dikkatini çekerek, bana bakmasını sağlardım daha sonra ona göz kırpardım oda bana kırpardı. Her et veya tavuk yemeğinden sonra kemikleri ona ayırırdım. O kadar çok severdim ki ama bu sevgi hiç temas haline geçemedi. Tek bir keresinde babam ile birlikte sevmiştim karnını. Sebepsiz bir korku vardı belkide küçüklük korkusu. Sonra bir gün erkek kardeşim bir kasabın ordan geçerken, tarihi geçmiş sucuk vs attığını görmüş. Almış getirmiş köpeğimize vermiş. Zaten o günün sabahını göremedi köpeğimiz… O kadar çok ağladım ki köpeğimiz için… O sıralar da dedem yeni vefat etmişti. Kimi çok seviyorsam gidiyor demiştim… Günlüğümde hala durur o yazı. Ben aslında kaybetmeyi çook küçükken öğrendim… Bazen duygularım hissiyatlarım o kadar karmaşık bir hal alıyor ki, ben onları değilde onlar beni yönetiyor gibi… Hayatıma yeni insanlar dahil ettiğim evredeyim. Ama tam açamıyorum kendimi. Yargılarlar,hassasiyetlerime karşı hassas olmazlar diye… Olması gereken Esra gibi davranmıyorum. Törpülüyorum kendimi çünkü bende güzel iz bırakmazlarsa ruhumda hep yara olarak kalacaklar. Ama şunada çok inanıyorum ruhunda gül biriktiren insanlar o kokuyu karşı tarafa verir. Mesela burdan tanıştığım bir kaç kişi oldu kimisi ile bağlarım koptu. Kopmak zorunda oldu desem daha iyi olur gibi. Kimisi ile hala konuşurum. Ama bende hep güzel hatıraları ve dualarımda yerleri var. Özellikle Mütena umarım çok iyi yerlere çok iyi insanlar ile gelmiştir… Bazende kendimi sorguluyorum. Yapmış olduğum fedakarlıkları göze alıyorum. Yapmasan daha mı iyiydi diyorum. Sonuça varamadığım içinde hep erteliyorum bazı soruların cevabını. Buna kaçmak deniliyor galiba bende bazı soruların cevabından korktuğum için kaçmayı çok iyi öğrendim. Neyse dua etmekten başka bir tesellim yok. Elimi yaratana, elimi açmak ve ondan yardım istemek tüm bu karmaşalardan beni kurtaran en güzel sığınağım…