#atalet
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bazen bir hiç uğruna ve bazen de neyi beklediğini bilmesen bile çaresizce oturmak, atalet içinde neticeyi beklemek, ihanete benzer. Kendine, Rabbine ve yazgına karşı ihanettir bu! Henüz çareler tükenmedi çünkü. Tükenseydi beklemezdin.
|Her şey başladığı yere döner.
44 notes
·
View notes
Text
"Rabbim, biliyorum ve iman ediyorum ki 'La Yukellifullah..' sırrınca kuluna o biricik ve yekta kuluna takatinden aciz kalacağı bir yük ile imtihan etmezsin ve kulunu o derdiyle başbaşa bırakmazsın. Sen zaten kulundan hiç vazgeçmedin ki. Ben binlerce kez seni bıraktım da Sen bir kere beni 'sensiz' bırakmadın. Kötüye gitmemen adına Şeriatını Muhammed ﷺ aracılığıyla gönderdin de ben bilmem kaç kez asi oldum. Bana rehber olsun diye nev i beşerin en mümtaz şahsiyetini gönderdin de bana, Ona ﷺ ittiba etme hususunda gayretkeş olmam gerekirken hep nefsime uydum, tembellik gösterdim. Bu atalet bu yeknesaklık içinde Senin nurunla zulmetleri dağıtmam gerekirken; ben, Cehennemi hâletleri yaşatan cirmlere düçar oldum. Hayâsı sukut etmiş, aklı cehalet derekelerine inmiş, varlığı ıssız ve hâli bir sahrada kaybolmuş biriyim. Her yer seninle, senin nurunla dolu iken, muhitinde olunmadığın tek bir yer bile yok iken ben, seni aradım her yerde. Sana gelemediğin her anımda ben hiç kendim olamadım, kendimi bulamadım. Varlığım dert ve yük oldu bana. Sana gitmeyen, Senin için akmayan göz yaşlarımdan, boğazıma düğümlenen o lanetten nefret eder oldum. Seni özlemenin hasretini özledim. Sana yakın olmadığım yerde uzaklık. Senden uzak olduğum yerde nerede yakınlık. Neredesin ey ilk fıtrat, günahsız beden, Meryem, Asiye, kaybolmuş iffet, Yusuftan kalma güzellik, Eyyubten kalma sabır, İsmailden kalma tevekkül,...Nerdesin ey şefiim, alemlere rahmet olan, anam babamın feda edildiği en güzel ve yegane sebep, Muhammedim ﷺ. Bak sana geldim. Sadece sana. Sünnetini tatbik edemedim ama yine sana geldim. Ellerimden tut Refiki A'laya beni de çıkar. Beni de şahitçi kılsana Miracına. Namazımı Mirac kıl Ey Sevgili. Sensiz zulmetin ve firakın en cehennemi haletini yaşar oldum..."
66 notes
·
View notes
Text
cuma akşamı dersi güç bela bitirdim. sıcak bişeyler içsem de fayda etmedi. erkenden uyudum. ama neden bilinmez, saat başı uyandım o gece. huzursuz bi uykuydu. dün Arapça grubundan 2 arkadaş geldi, gün hazırlıkla geçti.yine biraz abartmışım sanırım. kalanları kaç gün yerim bakalım. yalnızım diye getirdiklerini de geri yolladım onlarla. Ne biçim de ev sahibi dimi.
neyse M. ile yakın zamanda görüşmüştük. B. abla depremden sonra bi süreliğine buraya yerleşen eczacı bi abla. maşallah o kadar bilgili ki ikimiz de ağzımız açık dinledik. çok keyifli bi akşamdı. schüssler in tuzlarından bahsetti. şifa Allah tan ama vesile ne olur bilinmez. ilgimi çekti. bugün alayım diye çıktım evden arabaya bindim. tavsiye ettiği eczaneyi maps e yazınca kapalı olabilir dedi. jeton geç düştü tabi. Pazar eczaneler kapalı. hava çok güzeldi. neyse indim arabadan yürüdüm biraz. markete uğradım. bim e kocaman bardaklar gelmiş yine. geçen yıl aldıklarım kırıldı bi şekilde. yine aldım, kuşlu olandan. çünkü canım kuşlar. özgür kuşlar. öylece eve döndüm. şimdi ders çalışmam lazım ama uzandım, kaldım. bazen bi atalet çöküyor.
gerçi sabah cuma anlatacağım dersi dinledim. sonra öğrencilerden kırık meal aldım. Bu haftaki ayet çalışması videolarını yükledim. Aslında bişeyler yaptım. belki de ondan hemen pes ettim. ama kalkmam lazım. Yarın dernektekilerle iftardayım. Salı da terapim var. Çarşamba dersine kadar Belagat notlarını temize çekmem lazım. Hadi kızım sen bu işi yaparsın. Sen aslansın sen kaplansın.🥲😅
bakalım bu gaz beni yerimden kaldırabilecek mi 👀🥸
3 notes
·
View notes
Text
BU KOKULARDAN SANA EN CAZİP GELENİ SEÇ! 1- KAHVE KOKUSU 2- LAVANTA KOKUSU 3- TAZE EKMEK KOKUSU 4- YAĞMUR VE TOPRAK KOKUSU 5- KİTAP KOKUSU 6- BEBEK KOKUSU
Koku en derindeki titreşimleri gizler. En sevdiğin koku senin titreşimini anlatır.
1- KAHVE KOKUSU: Titreşimini düşüren şeyler gereksiz konuşmalar, sürekli kendi hayatını anlatan enerji çeken insanlar ve zorunlulukla yapılan işler. Keyfin kaçtığı zaman titreşimin düşüyor; bu yüzden kim ne derse desin hayatın her anından küçük keyifler alarak titreşimini hep yüksek tut. Yaptığın her işe keyif katabilirsen çok başarılı olursun. Dış dünyadan zaman zaman içine dönerek enerjini toplamalı ve sakinleştirici hobiler edinmelisin. Zihnindeki karanlık senaryoları dağıtacak ruhunu yükselten kitaplar okursan enerji alanın genişler ve rahatlarsın.
2- LAVANTA KOKUSU: Titreşimini düşüren şeyler sert ve düşüncesizce söylenmiş sözler, hiç dinlemeye zaman ayırmadan koşuşturmak ve zihninde hiç susmayan endişelerin sesi. Kendine vakit ayırmadığın zamanlar titreşimin düşüyor; bu yüzden kişisel gelişimin ve bakımın için vakit ayırmalısın. Yaşadığın mekanı düzenli tutar ve negatif enerjilerden arındırırsan çok başarılı olursun. Maddi endişeler ruh dünyanı karartıyor ama aslında bereketli bir insansın. Endişelerden kurtulup gerekl girişimleri yaparsan bereket kapın hep açık olacaktır. Başkalarının olumsuz sözlerinden etki almaman senin için önemli.
3- TAZE EKMEK KOKUSU: Titreşimini düşüren şeyler verdiği sözleri tutmayan kaypak insanlar, huzurunu bozan haberler ve bir şeyleri yapmak isteyip ertelemek. Yüksek beklentilere girip kaşılığını bulamayınca titreşimin düşüyor ama burada beklentilere girerek bir hata yapıyorsun. Her şeyi akışına bırakmayı ve olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmen lazım. Uzun planlar yapmadan anın içinde kalarak sakinliğe odaklanırsan ve yüreğinden geçirdiğin isteklerini hayata geçirebilirsen çok başarılı olursun. Kendini atalete kaptırmadan hedefin neyse onun için her gün küçük bir adım at.
4- YAĞMUR VE TOPRAK KOKUSU: Titreşimini düşüren şeyler bazı şeyleri kafana çok takıp sürekli düşünmek, aşırı verici davranarak enerjini tüketmek ve sevdiklerinle ilgili karamsar düşüncelere kapılmak. Hassas ruhun hiçbir şey olmasa bile dünyanın katı gerçekleri karşısında incinebiliyor. Enerji alanını koruma altına alman bu yüzden senin için çok önemli. Bunun için her gece arınma meditasyonu dinlemeli ve uykunu çok iyi almalısın. Görüşeceğin insanları özenle seçer ve enerjini çok dağıtmamaya özen gösterirsen çok başarılı olursun. Odak noktanı niyetlerinden uzaklaştırmadan pozitif hislerle kalmaya çalış.
5- KİTAP KOKUSU: Titreşimini düşüren şeyler geçmişte yaşadığın bazı hayal kırıklıklarını bugüne taşımak, olumsuz şikayet eder şekilde konuşmak ve bazen tüm sorumluluğu tek başına yüklenmek. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşününce ve çevrende hiç düşünmeden rahat davranan insanlar olunca ister istemez titreşimin düşüyor. Hayata ve insanlara güven duyamadığın için her şeyi kendi başına halletmeye çalışıyorsun. Bu durum yorgun düşmene neden oluyor. Mükemmeliyetçi yapını biraz frenlersen ve daha olumlu düşünmeye zihnini programlarsan çok başarılı olacaksın.
6- BEBEK KOKUSU: Titreşimini düşüren şeyler yaptıklarının takdir edilmemesi ve değer verilmemesi, sezgilerine göre davranmamak ve zihninde hiç susmayan endişeli düşünceler. Çevrendeki herkesin ihtiyaçlarını düşünüyor, onları memnun etmeye çalışıyor ve enerjilerini yükseltiyorsun. Sevgiyi sınırsızca verebilen kocaman kalbinle kendini fiziksel olarak hasta edecek kadar enerjini tüketebiliyorsun. Alma verme dengesini iyi kurarsan ve isteklerini çekinmeden açık bir dille ifade edersen tüm işlerin yolunda gidecek. Şans veren koruyucu meleklerin sevgi dolu kalbini koruyorlar. O yüzden endişelerini bir kenara bırak.
#mistikyolyoutube #mistikyol #ruhsalmesaj #mistikyolruhsalmesaj #kokular #kokularınmesajları #ruhsalgelişim #kişiselgelişim #didemçiloğlu #cemçiloğlu
#mistikyol#kişisel gelişim#mistikyolyoutube#çekim yasası#meditasyon#olumlama#youtube#farkındalık#ruhsal#düşünce gücü#didem çiloğlu#cem çiloğlu
3 notes
·
View notes
Note
Abi atalet nedir nasıl geçer
kendi gündemimiz olmalı bunun için samimi niyet ve gayretle birlikte. bir amacımız yok, bir çabamız yok, vicdan rahatlatmak için birkaç şey yapıp günü kurtarıyoruz atalet bile bize gülüyordur. yani diyeceğim o ki kendine bir amaç belirlemeli suni gündemlerden uzak kalıp çabalamalı. tevfik allah'tan
3 notes
·
View notes
Text
Soru: Bir insan ne yaparsa yapsın üzerinden âtâleti atıp hayatı için çabalamaya başlayamıyorsa ne önerirsiniz?
Cevap: Bugün, kendimin de yer yer mustarip bulunduğu bu elem halini anlatmaya bir hayli istekliyim. Ben ataletin; asli kaynaklarının ve beslendiği pınar başlarının olduğunu düşünen biriyim. O kaynaklar ve pınar başları varken gücünü sürdürdüğünü, tesirini üzerimizde gördürttüğünü iyi bilirim. Senin başlangıç çizgisine geçemeyişin de muhtemelen bunları sönümlendiremeyişindendir. O kaynakların ve pınar başlarının suyunu kurutuverememendir. O yüzden benim tavsiyem ataletin gücünün ölçeğini tahayyül etmen ile bu güce güç geçiriş için birtakım düzenlemeler yapıvermen oluverecektir. Demiştim ya istekliyim; yapıtaşlarını nasıl inşa edeceğini de gösterebilirim. Savaşılacak biri varsa, o kişi bizi batağına çeken güç düşürümü oluşumuysa ve onunla mutlaka savaşılacaksa yetkinlerden biri olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Senin için ne kadar kolay olabilir bilmiyorum ama ben bir yol olduğunda o yolu yürümeyi oldukça kolay bulan biriyimdir. Yol isterse sarp olsun, isterse engebeye gebe, isterse de dikenler birliğiyle talan edilmiş halde; bunları hiç mühim görmemişimdir. Türlü araçlarla, edineceğim türlü donatılarla çıkan her engel basamağını aşacağımı düşünmekteyim. Neticede gidilecek bir yer var. Bir de ona doğru uzanan kollar. Bence ataleti bu kadar güçlü kılan şey önümüzde bir yol oluvermemesindendir. O yüzden deyimim şu ki, yol mühim. Önünde bir yol yoksa bunu kendin sermelisin. Benim yol deyimimden kastımın bir hedef, erişilecek bir menzil olduğunu elbette bilmektesin. Yolunu uzatıp, kendin kendi önüne serdiğin vakit tabii ki yol da kendini gül bahçesiyle beraber önünde sermeyecektir. Ama bu mühim değil. Arşınladığın ve ardında bıraktığın yeri gül bahçesine döndürmek senin elindedir. Yol serimine girdiğin vakit seni bekleyen budanmış bir sürü ağaç sürüsü, nereye çıktığı belli olmayan bir yaban oluverecektir. Büyük bir orman, geniş bir arazi. Buradan sonra sıra keşiftedir. Varılacak olan yere giden en iyi patikayı bulma işindedir. Bilinir ki keşif planlama gerektirir. Yoksa dediğim gibi büyük bir orman, geniş bir arazi var; kaybolmak işten bile değil. Muzaffer olarak çıkmak istiyorsak eğer kaybolmamız gerekir. Bu yüzden akla ve onun araçlarına güvenme sırası gelir. Ben az ya da çok varılacak olan menzile giden yolları bilen biri olduğumuzu düşünmekteyim. Zira öyle olmasaydı eğer her gördüğümüz bataklığı yol diye belleyip üstünden geçerdik. Sonrası malum. Dibe giderdik. Öyle bir aklı kaçkın olmadığımıza göre keşfin önderliğinde, aklın selametinde; belli rotalar ve planlar eşliğinde yürüyelim. O zaman göreceğiz ki atalet aslında güçsüz, biz gücün kendi efendisiyiz.
9 notes
·
View notes
Text
MİSYON MÜMKÜNSÜZ -1
Selam, Selam...
Son 6 aydır bazen aralar vererek evimde gerekli tüm envanteri sağlayarak vücut geliştirmeye başladım. Bu süreçte çevremden yeterli desteği görmedim ama beklememiştim de zaten. Gölge edilmese de olurdu hani ama öyle olmadı, garip tepkilerle karşılaştım. Bunun sebebi sporla birlikte hemen hemen tüm rutinimi değiştiriyor oluşum. Daha dakik, sağlıklı, hareketli, düzenli ve temiz alışkanlıklar. Bu 5 maddeyi hayatımda kaçırdığım herhangi bir anda tüm hayat kontrolümü kaybediyordum çünkü. Tembellik ve atalet havuzu öylesine tatlı ki şu an bile tüm 6 aylık düzenimi bırakıp oluşturduğım düzinelerce film, dizi ve kitap listelerine dalıp kendimi hayattan koparabilir, oluşturduğum o hayal evreninde ömrümün geri kalan kısmını sağlıksız, hareketsiz ve dağınık geçirebilirim.
Yukarıda bahsettiğim gibi hayatımdaki bu her anlamda iyi değişiklikler insanlar tarafından türlü tacizlere uğradı. Mesela kız arkadaşım kola içmeyi bırakışıma sinir oldu. 2 saat süren antremanlarım sırasında telefona hiç bakmıyor oluşum sanki onu aldattığım kaçamak anlarına dönüştü. Ve tabii ki tüm toksik şeyler gibi onu da uzaklaştırdım hayatımdan.
En zoru aile bireylerimdi. İnsanlar küçümser gülüşlerle izlediler sporumu. Yemek alışkanlığımı değiştirdiğim ilk ayımda evde o güne kadar hiç yapılmadığı kadar hamur işi yapıldı. "Ben yemiyorum dikkat etmeye çalışıyorum" çıkışlarıma alaycı tepkiler aldım.
Tüm bu bilgiler ne anlama geliyor... Sporla ve yeni düzenimle ilgili bu tecritim beni buraya itti. Çünkü uğraştığım şeylerle ilgili konuşmak istiyorum. Bunun düzenime de iyi geleceğini düşünüyorum. Kazara bunları okuyan bir kimsenin de desteğini istemiyorum açıkçası. Amacım sadece biriktirdiklerimi dökmek. Tam bir günlük mentalitasiyle, konuşasım olduğu her an yazmayı planlıyorum.
3 notes
·
View notes
Text
33 ve 34. Günler/ 18-19 Eylül
3 adım ileri gidip 2 adım geri gittiğimiz günler. Her iki gün de tam bir fiyasko. Uykuya doymuyor gibiyim. Havalar çok soğudu ve üşüdükçe uyanmak istemiyorum.. Kasvet hakim iki gündür. Sarsaklaşmış gibiyim. Depresif bir ruh halim var. Nedenini bilmiyorum. Hava durumu bir insanı bu kadar çok etkilememeli bence. Daha bunun yağmurları var kendine gel Seyyahe... Bu hafta tahlil var ve ben kitabın 5 SF sını ancak okudum bu atalet olmuyor yakışmıyor. Bir de dolaptan perde aldım güzel çıktılar iş görür mantık geldi ve sanki tam uydu
6 notes
·
View notes
Text
Fiziksel bir evrendeki metafizik yurttaşlar, metafizik evrendeki haymatloslarsınız siz. Vis Viva’nın atalete yenildiği bir kozmosta hatta Elan Vital’in aşağı doğru patladığı bir kısımda.
Kehkeşanın içindeki solucan deliklerinden geçmiş, olan biteni kavrayamamışsınız bile. Var oluşun amacını bulunca var olmayı unutanlar, Amor Fati’yi yok sayanlarsınız.
Lethe nehrinde yıkanmışlar. Atlantis gibi kaybolmuşlar. Babil’in kulelerine hapsolmuş, tanrılarını kaybetmişler.
Gök ile yerin birleştiği o yerden de profundis clamavi.
2 notes
·
View notes
Text
🗣️ Üzerimize Bir Kabus Gibi Çöken Atalet Perdesini Yırtıp Atacağız
29 Ekim 2023 Cumhuriyetin yüzüncü yılı yaklaşıyor.
O gün ve sonrası bir bilinç değişim patlaması yaşanacak.
Herkes kendisinden ve yaptıklarından utanacak.
O gün canını bizim için feda eden Atatürk ve size ölmeyi emrediyorum kararına itiraz etmeden feda eden kahramanlar bize kendilerini bir kez daha hatırlatacaklar.
Vatanı biz size kupon arazi olarak satın diye mi kurtardık diyecekler tarihten bize seslenerek.
Bu sesi kulakları sağır olmayanlar duyacak.
Duyuncu körelmemiş olanlar hissedecek.
Usunu düşmana hizmet etmek için kurnazlığın çukuruna saplamamış olanlar yeniden düşünerek bulacak.
Mondros ateşkes antlaşmasının intikamının alındığı gündü o gün.
Devrimin başlangıç noktasına yeniden dönmüş olacağız.
Tarihin bize yüklediği yükü ve sorumluluğu atalarımız gibi üstleneceğiz.
Atatürk'ün Kuvayı Milliye kimlere dediği bir kez daha ortaya çıkacak.
Ulusun her ferdi o gün kendisini tanımakta zorlanacak.
Kendisinin kim ve ne olduğunu bir kez daha idrak ederek sonsuzluğa yol alan o kapıyı hep birlikte yeniden açacağız.
Üzerimize kabus gibi çöken o atalet perdesini yırtıp atacağız.
Ve bütün düşmanlarımız bize bir kere daha tarihin ve insanlığın önünde, önümüzde eğilerek saygı duymak zorunda kalacaklar.
] Önder KARAÇAY [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#29 ekim 1923#29 ekim 2023#devrim ahlakı#Cumhuriyetin ilanı#Mondros ateşkes antlaşmasının intikamının alınması
2 notes
·
View notes
Text
insanlar her dönem yeni bir şey öğrenerek dönüşür
kişilik yapılanmasıysa ilk öğrendiklerimiz üstüne inşa edilir. yani çocukluk yıllarınızda yetiştiriliş tarzınız kişiliğinizin ağırlıklı kısmını oluşturur çünkü ilk öğrenilen otomatik doğru kabul edilir. buna bilişsel psikolojide otomatik düşünceler, şema terapide şemalar, ego psikanalizinde ise savunma mekanizmaları denir. bunların yanı sıra genetiğinde yaklaşık %40 düzeyinde etkin olduğu bilinmektedir.
bununla ilgili ilginç ve uç denebilecek travma çalışmaları bile mevcut. örneğin bir aile büyüğü tarafından devamlı tacize uğrayan bir birey bunu bir süreden sonra normalleştirebilmekte hatta suçu kendilerinde bulabilmektedir. girl, interrupted diye gerçek bir olaydan uyarlanan güzel bir film vardır, orada da işlenir. yine anne veya babası narsisistik veya sınır durum bozukluğuna sahip bireylerin çocuklarında da benzer sorunlar çıkabilir.
günün sonunda inançlar; bu süreçler sonunda inatla kendini korumak yani atalet yaratmak üstüne yapılanır. yanlış da olsa süreç devam eder. değişmek değil, tepki vermek üstüne gelişirler. en güzel örneği de okb hastalarıdır. obsesyonun yanlışlığını bilmelerine rağmen kompulsiyon yani nötrlemek için hareket yaratırlar.
insan ne zaman değişir?
hayatında bir şeyin yolunda gitmediğinin ayırdına vardığınızda ve sorunun "siz" olduğunu fark ettiğinizde değişim başlar. bakın değişir demiyoruz. değişim zor bir süreçtir. ağırlıklı olarak nesnel değildir, oldukça sübjektif bir konudur bu nedenle benlik devamlı olarak kendini savunmaya çalışacaktır. yani inançlar kendilerine karşı çalışan her şeyi reddeder.
ne zamanki kişisel deneyimlerden yükselen doğrulama (self-bias), yani algım dışında durumlar da olabilir diye düşünürsünüz işte o zaman değişim için bir adım atmış olursunuz. çoğunlukla insanlar bu aşamada başarısız olur çünkü inançlar benlikle bütünleşiktir ve nedensellik yerine kendilerini iyi hissedecek konulara inanmaya devam etmeyi tercih ederler. buna karşı çıkanlara ise benlik saldırır. benliğiniz devamlı sizi sabote eden en önemli şeydir. okb, depresyon, bipolar bozukluk, şizofreni bir yana bence psikanaliz kişilik bozukluklarında bu konuyu en derin ele alan ve iyi sonuç veren psikolojik akımdır. (Otto Kernberg ve Heinz Kohut olunabilir) hatta inançlarınıza karşı olan bireyle karşılaştığınızda o bireyin düşüncelerine değil, o kişiye de saldırılır. nefret duyulur, yani bir yerde inançlar karşı düşünceyi savunan bireyde nesneleşerek ve o kişiyi suçlayarak rahatlamaya çalışır.
5 notes
·
View notes
Text
aşamadığım, atamadığım bi atalet var üstümde. yine kendime nefes alacak vakit bırakmadığım zamanlardayım. yine zihnim bin parça. yorgun hissediyorum, hem fiziksel hem ruhsal. tüm çıkmazları aydınlığa çıkarabilecek olan sensin Allah'ım. Cuma hürmetine benim de çıkmazlarımı feraha çıkar, zihnimi kalbimi toparla, yolundan ayırma 🤲🏻 (âmin)
2 notes
·
View notes
Text
Duygular Şelale
✍🏻 Macide Gür
https://www.gundemarsivi.com/duygular-selale/
“Nesini söyleyeyim canım efendim,
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim,
Arzuhal eylesem deftere sığmaz,
Omuzdan kesilmiş başımız bizim…”
Şarkışlalı Serdari
200 yıl önce yazılmış bu sözler günümüze de cuk oturmuyor mu? Düzeni bozanlar öyle bozdular ki, artık düzen tutar mı ne telimiz ne ahvalimiz?
Sözün bittiği yerdeyiz a dostlar. Sekiz yaşındaki bir çocuğun hikayesi değil, gerçeği hepimizin yüreğini yaktı. Yerle yeksan olduk da en yakınındakilerin zalimliğine şaşakaldık. Başlar eğik, vicdanımız azap içinde. Koruyamadığımız her çocuğun vebali bizim boynumuzda; ellerimiz bağlı, gözler yaşlı, diller beddualı, utancımız baki…
Hangi birini yazayım canım efendim? Hangi tele dokunsak akordu bozdular. “Önce Ekmekler Bozuldu” sonra her şey. Sanki üstümüzden çekirge sürüsü geçti de farkına varamadık. Eğitimle başladılar, hak-hukuk-adaletle devam ettiler, bütün güven duyduğumuz kurumları dönüştürdüler, liyakati yok ettiler, çocuklarımızın geleceğini çaldılar. Düşüncelerini ��zgürce söyleyenlerin üstünde Demokles’in kılıcını eksik etmediler. En iyi yetişmiş, kendini geliştirmiş olanları işinden, evinden, yurdundan ettiler. En değerli varlıklarımız yok pahasına elden çıkarıldı; öylece seyrettik, bir şey yapmadan izledik. Sonuç ortada…
Biz ki emperyalistlere karşı dünyada görülmemiş bir savaşı yöneten, küllerinden yarattığı bir vatanı Cumhuriyet ile taçlandıran, ilke ve inkılaplarıyla yön gösteren bir liderin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetçisiydik. Ne zaman yoldan çıktık? Nasıl suyu yavaş yavaş ısıttılar da farkına varmadan karanlıklarda boğulduk? Demokrasi tramvayını hedefledikleri durağa doğru sürenlerin tahakkümüne mahkum kaldık. Hepimiz laik eğitim birliği içinde yol aldığımızı sanırken, bu varlığına hayret ettiklerimiz nerelerde boy attı, serpildi de başımıza bela oldu? İrfanına güvendiğimiz Anadolu nasıl cüruf yığınına yataklık eder hale geldi? Yaşananları benim aklım almıyor dostlar. Daha fazla ne olabilir ki deyip, beterin beterini görüp, şaşırma duygumuzu da kaybediyoruz, farkında mısınız?
Atatürk ve devrimlerine bağlılık yemini eden gençlerimize öfkeyle bağırıp, yok edeceklerini söylüyorlar. Sonra yok etme sırası kimlere gelecek? Başlarını kuma gömenleri es mi geçecek bu sert esen hain karayel? Dik durmanın, en az kötüler kadar cesur olmanın, bir şey yapmanın zamanı gelmedi mi?
“Heeeyyy!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma.
Görmüyor musun, her yanda hürriyet.
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol,
Git gidebildiğin yere.”
Orhan Veli nasıl da cesaretlendirip ivme veriyor atalet içinde duranlara. Ya hep birlikte mücadele edip, umutla aydınlığa yol alacak, kötülerin gölgesinden çıkacağız ya da sıranın bize gelmesini bekleyeceğiz ki korkarım, bizim için mücadele edecek kimse olmayacak.
“Daha gün o gün değil,
Derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
Bu kavga faşizme karşı,
Bu kavga hürriyet kavgasıdır.”
Geleceğimiz için, çocuklarımız için, memleket için buna mecburuz.
Nazım Hikmet’in bu dizeleri olmasa eksik kalırdı söyleyeceklerim, bir sürü sustuklarıma rağmen.
Umutla, hep birlikte, el ele…
Macide Gür
#narin #orhanveli #nazım #mustafakemalatatürk #toplum #neyapsak #sorgulama #deneme #çaresizlik
0 notes
Text
Ay Döngüleri ve Sabbat'lar
Eski zamanlardan beri Ay, Gecenin Kraliçesi olarak tapınılmıştır. En az 35.000 yıl öncesine dayanan, kemik, taş ve fildişine oyulmuş çentik dizilerinden oluşan üst Paleolitik döneme ait eserlerin en eski ay fazı takvimleri olduğu düşünülmektedir. Ay’a bakarak ve onun fazlarını takip ederek, ilk insanlar yaşamlarını ay ritimlerine göre düzenlemişlerdir. Ay’ın yer, renk, şekil değiştirdiğini, her ay kaybolup yeniden ortaya çıktığını gözlemlediler. Ay, ince bir hilal olarak doğar, ışığı artar ve dolunayda tamamen aydınlanır, ardından ışığı azalır ve Ay’ın karanlığında tamamen görünmez hale gelir.
Ay’ın fazları yalnızca Ay’ın kendisinin bir tezahürü değildir, aynı zamanda Ay’ın her ay Dünya’yı dolaşırken Güneş ile Ay arasındaki değişen ilişkinin bir göstergesidir. Bu, Güneş’ten ayrılırken ve sonra ona geri dönerken Ay’ın ışığının artış ve azalış düzenini yansıtır ve bu süreçte yaşamın nasıl yaratıldığı, sürdürüldüğü ve yenilendiğinin ritmini belirler.
Çeşitli kültürel gelenekler Ay’ın döngüsünü üç (yeni, dolunay, karanlık), dört (yeni, ilk çeyrek, dolunay, son dördün), sekiz (yeni, hilal, ilk çeyrek, kambur (büyüyen), dolunay, kambur (küçülen), son dördün, balzamik), yirmi yedi (Hindu nakshatraları) ve yirmi sekiz (ay günleri) olarak bölmüştür. Ay’ın aylık döngüsündeki ışığın artış ve azalışında görülen sekiz katmanlı dönüşüm döngüsü, yılın güneşsel mevsim döngülerinde, gün dönümleri, ekinokslar ve mevsim arası günlerle işaretlenen ışığın artış ve azalışında da belirgindir. Bir bütün olarak Ay döngüsü, gelecek ve geçmekte olan organik yaşam sürecinin art arda olan aşamalarını içeren enerji kalitelerini tarif eder. Dane Rudhyar’ın 1936’daki seminal eserinde Ay fazları üzerine, Ay döngüsü fazlarıyla sembolize edilen ardışık büyüme aşamalarını aydınlatmak için bitkinin büyümesi metaforunu kullanmıştır.
Her birimiz, doğduğumuz anda Güneş ile Ay arasındaki ayrılık açısıyla belirlenen belirli bir Ay fazında doğarız. Kişilik işlevleri ve türleri açısından, her birey doğduğu döngüsel sürecin fazının özelliklerini yansıtır. Bu faz, güneşsel bilincimiz ile ay içgüdüsel farkındalığımız arasında akan enerjinin türünü gösterir ve yaşam amacımızı ifade etmek (Güneş) ve gerçekleştirmek (Ay) için en iyi kullanabileceğimiz etkileşim enerjisinin kalitesini belirtir. Ay fazımız ayrıca ruhumuzun daha büyük bir döngüsel süreç içindeki mevcut gelişim aşamasını gösterir.
Sekiz Ay Fazı
1. The New Moon - Yeni Ay Fazı
Ay, Güneş’in 0 ile 45 derece önündedir. Döngüsel sürecin ilk fazı, hem Yeni Ay’da hem de Kış Gündönümü’nde (Yule) ışığın doğuşunu tasvir eder. Süreç, yeni bir niyetle dolu bir vizyon içeren tohumun kapsülünden kurtulup karanlıkta filizlenmesiyle başlar. Bu ilk aşamada gelişen ruh, yeni bir deneyim döngüsünü başlatarak bir bedene bürünür, yeni olasılıkların öznel bir duygusunun yüzeye çıkmasına izin verir ve dünyaya bir kimlik yansıtır. Enerji, boşluktan çıkar ve ileriye doğru projeksiyon yapar.
2. The Waxing Crescent Moon - Hilal Ay Fazı
Ay, Güneş’in 45 ile 90 derece önündedir. Döngüsel sürecin ikinci fazı olan Hilal Ay, 2 Şubat’ta ışık hızlanır (Imbolc) analojisidir. Şimdi bu vizyonun ilk hassas filizleri, yerçekimi kuvvetine karşı mücadele ederek toprağın üzerine çıkmıştır. Bu ikinci aşamada, gelişen ruh maddeyle çevrelenir ve aynı şekilde ileriye doğru hareket etmek için geçmişin geri çekici etkisine karşı savaşır. Bedenin kontrolünü ele geçirmeli, vizyonunu odaklamalı ve yeni yetenekler ve beceriler geliştirmelidir. Döngüsel sürecin bu aşamasındaki enerji akışı, dirence ve atalete karşı bir yüzleşmedir, bunun içinden geçmeye çalışarak ve yeni kimliğini kurmaya çalışarak.
3. The First Quarter Moon - İlk Dördün Fazı
Ay, Güneş’in 90 ile 135 derece önündedir. Döngüsel sürecin üçüncü fazı, İlk Çeyrek Ay tarafından tasvir edilir; ışık ve karanlığın eşit miktarda olduğu, gündüz ve gece saatlerinin dengede olduğu İlkbahar Ekinoksuna (Oestarra) karşılık gelir. Şimdi ışık kuvveti istikrarlı bir şekilde artar. Bu aşamada bitki köklerini aşağıya ve gövde ve yapraklarını yukarı gönderir, gelecek çiçek ve meyveyi desteklemek için güçlü bir yapısal temel oluşturur. Gelişen ruhun yaşam gücü, vizyonu sabitlemek ve daha büyük amaca hizmet edecek benzer bir yapısal temel oluşturmak için doğrudan harekete geçerek kişiliği harekete geçirir. Enerji akışı güçlü ve doğrudandır, engelleri temizleyerek güçlü formlar inşa eder.
4. The Waxing Gibbous Moon - Kambur (Büyüyen) Ay Fazı
Ay, Güneş’in 135 ile 180 derece önündedir. Döngüsel sürecin dördüncü fazı olan Kambur (büyüyen) Ay, Beltane (Mayıs Günü) mevsimsel gününe karşılık gelir; ışık kuvveti hızla artmaktadır. Gündüz saatlerimiz uzuyor ve Ay’ın doluluğuna doğru şiştiğini görüyoruz. Bu aşamada bitki, çiçeğin açacağına dair vaat ve beklentiyle tomurcuklanır. Gelişen ruh, yarattığı yapıları değerlendirir ve bunları iyileştirme yolları bulur. Enerji akışı, ifadesini analiz etmeye, yapıları mükemmelleştirme yolları bulmaya yöneliktir, böylece bunlar gelecek anlamın değerli kapları olabilir ve diğerleri için pratik olarak kullanılabilir hale getirilebilir.
5. The Full Moon - Dolunay Fazı
Ay, Güneş’in 180 ile 135 derece arkasındadır. Döngüsel sürecin beşinci fazında ışık, dolunay fazındaki maksimum yansıtılmış ışık ve Yaz Gün dönümündeki en uzun gündüz saatleriyle zirveye ulaşır. Şimdi, ay döngüsünün yarısında, çiçek açar. Vizyon tamamen aydınlanır ve gelişen ruh “bilinçli” hale gelir, amacını açıkça görmeye başlar ve yaşamının anlamını ilk dört enkarnasyon sırasında başlatılan, inşa edilen ve mükemmelleştirilen yapılara enjekte etmeye başlar. Çiçeğin meyve vermesi için polenlenmesi gerektiği gibi, dolunay fazındaki ruhun da döngüyü döllendirmek ve meyve vermek için kendisine dışarıdan birini veya bir şeyi kabul etmesi gerekir.
6. The Waning Gibbous Moon - Kambur (Küçülen) Ay Fazı
Ay, Güneş’in 135 ile 90 derece arkasındadır. Döngüsel sürecin altıncı fazı, Ay’ın hala dolu olduğu ancak karanlığın ilk kıpırtılarının başladığı Kambur (küçülen) Ayında açılır. Bu, 1 Ağustos’ta Lammas (Lughnasadh) mevsimsel gününe karşılık gelir, gündüz saatleri kısalmaya başlar. Çiçek, meyveyi oluştururken kendi üzerine katlanmaya başlar. Bu aşama, döngünün zirvesini veya olgunluğunu işaret eder, vizyon insanlığın yaşamları aracılığıyla gerçekleştirilir ve böylece amacını yerine getirir. Gelişen ruh, bu anlamı bedenleştirir ve amacını yaşar, değerli bulduğunu yayar ve mesajını ve vizyonunu iletir.
7. The Third Quarter Moon - Son Dördün Fazı
Ay, Güneş’in 90 ile 45 derece arkasındadır. Döngüsel sürecin yedinci fazı, yarı ışık/yarı karanlık ile işaretlenir. Son dördün (üçüncü çeyrek veya azalan hilal olarak da adlandırılır) Ay, gündüz ve gece saatlerinin tekrar dengede olduğu Sonbahar Ekinoksuna (Mabon) ayna tutar. Doğanın doğal karanlık kuvveti güç kazanmaya başlar. Bitki döngüsünde, mahsul hasat edilir ve döngü boyunca gerçekleştirilen her ne olursa olsun sindirilir ve özümsenir. Asma üzerinde kalan meyve solmaya ve çürümeye başlar. Döngünün amacı yerine getirildikten sonra, yıkım süreci başlar. İnşa edilen şey şimdi yıkılmalıdır. Gelişen ruh, önceki fazlardan elde edilen yeni farkındalığa dayanarak düşüncesini yeniden gözden geçirir ve sınırlayıcı inanç sistemlerini reddetmeye başlar, ideolojisini yeniden değerlendirmeye ve yeniden düzenlemeye başlar. Enerji akışı eskiye sırt çevirir ve geleceğin belirtilerine yeniden yönelir.
8. The Waning Crescent Moon - Balzamik Ay Fazı
Ay, Güneş’in 45 ile 0 derece arkasındadır. Döngüsel sürecin sekizinci ve son aşaması, karanlığa çöken azalan Balzamik Ay tarafından sembolize edilir. 31 Ekim’de Cadılar Bayramı (Samhain) mevsimsel günü, güneş ışığının en kısa günlerini de getirir, karanlık kuvvet galip gelir. Bitki döngüsünde, tohum eski meyveden serbest bırakılır ve karanlığın derinliklerine gömülür. Gelişen ruh da geçmiş döngünün bilgelik özünü damıtır ve gelecek vizyonlarını sezgiler, bir sonraki Yeni Ay fazında filizlenecek tohum kapsülleri yaratır. Enerji akışı, derin içine çekilmek, bırakmak, arınmak, iyileşmek, yenilenmek ve yeniden doğmaya hazırlanmaktır.
Yaşam Boyu Ay Fazları
Belirli bir Ay fazında doğarız ve farkındalığımızın büyük bir kısmı bu tür enerjiyle çalışır. Ancak, yaşam statik bir süreç değildir. Doğum sonrası günlerde gezegenlerin hareketlerini ölçen astrolojideki ikincil ilerlemeler adlı bir zamanlama sistemi, doğum potansiyelimizin zaman içinde nasıl geliştiğini sembolize eder. Her otuz yılda bir, sembolik olarak tüm Ay döngüsünü geçerek her fazın niteliklerini yaklaşık dört yıllık aralıklarla deneyimleriz. İlerleyen her fazdaki olayların anlamları, döngüsel sürecin o aşamasındaki enerji akışının niteliklerini yansıtır. Bu perspektiften, yaşamımızın tamamını birkaç otuz yıllık döngü olarak görebiliriz, bu da her kişi için farklı yaşlarda gerçekleşecek, başlangıçlar, zirveler, bitişler ve yenilenen yaşam amaçlarıdır.
Kaynak: Bu makale, Demetra George’un “Mysteries of the Dark Moon” ve “Finding Our Way Through the Dark” eserlerinden uyarlanmıştır.
Çeviri: Yağmur Yakut
0 notes
Text
Çin, Eylül ayından itibaren askeri amaçlarla kullanılabilecek sivil insansız hava araçlarının ihracatını yasaklayacak
Pekin, askeri amaçlarla veya terör saldırıları gerçekleştirmek için kullanılabilecek tüm izinsiz insansız hava araçlarının ihracatını yasaklayacak. Kısıtlamalar aynı zamanda İHA'ların çift kullanımlı bileşenlerini de etkileyecek. Associated Press'in haberine göre, Çin Ticaret Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, drone'ların "kitle imha silahlarının yayılması" amacıyla kullanılmasının engellenmesine yönelik kararın alındığını bildirdi . İhracat kontrol listesi yalnızca insansız hava araçlarını değil aynı zamanda çift kullanımlı bileşenlerini de içerecek: kızılötesi görüntüleme ekipmanı, hedef belirleme için lazerler ve atalet ölçüm ekipmanı. Aynı zamanda, daha önce sivil İHA'lara uygulanan geçici kısıtlamalar artık geçerli olmayacak; bakanlık hangi cihazların kastedildiğini belirtmemişti ancak geçen yıl uzun menzilli insansız hava araçlarının ihracatı sınırlıydı. Yeni tedbirler 1 Eylül'den itibaren yürürlüğe girecek. Çin, ABD, Fransa ve Rusya'nın ardından dünyanın dördüncü büyük silah ihracatçısıdır. ABD güvenlik yetkilileri, Çin insansız hava araçlarının ABD hükümet kurumları tarafından kullanılmasına ilişkin endişelerini giderek daha fazla dile getiriyor. Dünya çapında yaygın olarak kullanılan drone'ların önde gelen üreticilerinden biri de Çinli DJI Technology şirketidir. Read the full article
0 notes