#arazi satış
Explore tagged Tumblr posts
Text
Çok Hızlı! (17) (Orhan 36 Y., Bursa)
Ertesi sabah işyerine gittim. Nur dün ona aldığım kıyafetlerle, "Günaydın!" dedi. Kahvemi Güzin yapıp getirdi. İkisini de karşıma oturtup, iş bölümünü nasıl yapacaklarını sordum. Biraz anlattılar. Müdahale edeceğim yerlerde ettim. Sonra da, "Kızlar maalesef çıkmam lazım, Behiye hanımla arazi bakacağız!" dedim. İkisinde de surat düştü...
Behiye abla ve Fatma ile beraber araziye baktık. Çok beğendiler, hemen kafalarındaki şekilleri anlattılar arazi üzerinde, mühendis arkadaş yanımızdaydı zaten, hepsini not etti. Özellikle arazinin etrafının duvarla örülmesi işi fena maliyet tutacaktı. Ama Behiye abla yüksek duvar olmasını özellikle istedi. 5 metre dedi, ama 3 metreye zor ikna ettim. İlave olarak araziye giriş kapısının iki yan tarafına 2+1 olarak 3 adet müştemilat yapılmasını istedi. Köy kuracaktı sanki. "Biri Muhittin abine!" dedi göz kırpıp gülerek. Saat 16:00'da zor zar evlerine bırakmak istedim, "Bugünlük beni mazur görün!" diyerek. Behiye abla gülerek, "O zaman bizi Muhittin abine bırak!" dedi. Umurumda değildi.
Onları bırakıp büroya gittim. Güzin beni görünce, o gün gelen kiraları ne yapacağımızı sordu. "Bankaya yatır!" dedim. Gözlerimin içine baktı ama bezgin bir yüz ifadesiyle. Ona, "Ben de şimdi emlakçıya gideceğim, sen parayı yatır gel, ilk günden Nur yalnız kalmasın büroda!" dedim. Güzin paraları toplayıp gönülsüzce çıktı.
Güzin daha köşeyi dönmeden Nur kapımdaydı. Ben masadan kalktım, Nur koşarak geldi, sarıldık, "Aşkım çok özledim!" dedi. "Git kapıyı kilitle hayatım!" dedim. Kapıyı kilitledikten sonra elinden tutup gizli kapıdan arka daireye geçtik. Yanıma koltuğa oturttum. Elele gözgöze bir saate yakın küçük dokunuşlarla tıpkı liseli aşıklar gibi oynaştık koltukta. Bugün onunla sevişmek değil, sadece seyretmek, konuşmak istiyordum. Hayaller kurup konuştuk. İkimizin de boşanması ve gerekirse herşeyden, herkesten uzaklaşıp başka bir şehirde yeni bir hayat kurmak ta vardı hayallerimizde.
Kimsenin bilmediği bir şey daha vardı. İnşaat esnasında elektronikçi arkadaşıma tüm odalara gizli kameralar yerleştirtmiştim. 24 saat ses ve görüntü kaydı yapıyor, bunu şifresini sadece benim bildiğim bulutta topluyordu. Sıva altından enerji kabloları geçirilmişti, kimse mercekleri göremeyecek şekilde yerleştirilmişti kameralar. Hem de değişik açılardan odaları alan birden fazla kamera. Bunu yarın öbürgün ters giden bişeyler olursa diye garanti olarak yapmıştım. Bunları gösterip Behiye abladan yüklü bir ayrılma hediyesi bile koparabilirdim. Aksi halde de, arabamla birlikte, bankadaki para büyümüş 250.000 Dolar gibi bir rakama ulaşmıştı.
Bu arada Güzin bankadan gelmiş, Nur'a mesaj atıyordu, "Nerdesin?" diye. Nur usulca çıkıp lavabodan çıkar gibi yapıp Güzin'e kapıyı açtı. "Lavaboya gitmem lazımdı, büro boş, giren çıkan olmasın diye kilitledim!" dedi. Güzin, "Orhan nerde?" dedi. "Gitti, sen çıktıktan hemen sonra!" dedi Nur. Güzin, "Eee, arabası burda?" dedi. Nur da, "Emlakçı arabasıyla gelip aldı!" dedi. Bunun üzerine emlakçıyı aradım, arka kapıdan aldı beni. Arazi sahibini de çağırdık, konuştuk anlaştık, tapudan randevu alındı. İşlemler başladı. Akşam arabamı alıp direk eve gittim, Merve, Sevgi ve Güzin'in mesajlarına rağmen.
Evde karım, kayıpederlerin evdeki mobilyaları değiştirmek istediğini, bizim İnegöl'deki satış mağazasına gidip bakmak istediklerini söyledi. "Tamam, sabah ararım patronunu, gider bakarsınız!" dedim. Karıma dokunmak istemiyordum, ama karım sürtününce görev icabı sikip yattım.
Ertesi gün tapuda, bankada işler vardı. Genel vekaletle arazi ile ilgili işlemleri hallettik. Öğleden sonra bir mimarla görüştük. Sonra bir havuz firması ile, mimar, mühendis ve havuz firması gereken detay planları çizecek haber vereceklerdi. Hepsi birlikte, "Detayları akşam yemeğinde konuşalım." dediler. Tüm gün büroya uğramamıştım, ama, "Tamam!" dedim.
Karımı aradım, ulaşılamıyor. Kayınpederi aradım, ulaşılamıyor. Kayınvalideyi aradım. Bir adam açtı telefonu. "Kimsiniz?" dedim. "Ben Polis memuru..." dedi. O an başımdan kaynar sular döküldü. Daha iki dakika önce telefonuna bakan mimar, "İnegöl'de tır kırmızı ışıkta bekleyen arabaların arasına dalmış!" dedikten sonra aklıma düşüp karımı aramıştım...
15 gündür işe güce gitmiyor, evde boş boş oturup, duvarlara bakıyordum. Tır arkadan gelip arabayı ikiye bölmüş. Sa�� arka koltukta pusetinde uyuyan kızım ile ön sağ koltukta oturan kaynanam küçük çiziklerle kurtulurken, sol tarafı altına katıp katlaya katlaya başka arabaların üstüne yığmış, karım ve kayınpeder tanınmayacak halde vefat etmişti.
Kayınvalide cenazeler vesaireden sonra kızımla kendi evindeyken, ben de kendi evimde perdeler kapalı, içki ve mezeyle, duş bile almadan, seyrettiğim amerikan filmlerinde kendini kaybetmiş alkolikler gibi perişandım. Karımı çok sevdiğimden değildi. Nur ile hayaller kurduğumuz günün ertesinde karımın ölmesi suçluluk duymama, kendimi kötü hissetmeme neden oluyordu...
Cenazeden sonraki gün tüm ısrarlı çalışlarına rağmen ben kapıyı açmayınca, Behiye abla çilingir çağırıp açtırmış, kapının kilidini değiştirtmiş, hemen hemen hergün uğruyorlar, ama beni genelde sarhoş ya da sızmış buluyorlardı. Behiye abla, Fatma, Sevgi ile Hikmet, Nur, Güzin, Dr. Ahmet ve Merve, hatta bir keresinde Muhittin abi bile geldi diye hatırlıyorum. Ya sarhoş oluyordum, ya da yarı sızmış.
Kazadan sonra 3 hafta falan geçmişti herhalde. Behiye abla geldi. Birkaç saat sızdıktan sonra kalkmıştim ve tekrar içmeye başlamıştım. Neden böyle davrandığımı, hayatın devam ettiğini, kızım için toparlanmam gerektiğini... hepsinin söylediği klasik şeyleri anlatıyordu. Sanırım dolup taşmıştım. Ona, (Nur kısmını anlatmadan) kazadan bir gün önce, boşanmayı düşündüğümü, suçluluk duyduğumu anlattım ağlayarak. Bir yere telefon etti, sanırım Dr. Ahmet'e, tanıdığı önereceği bir psikolog sordu. Sonra da, "Eve gönder gelsin, ama bugün gelsin!" deyip telefonu kapattı. Sonra ortalığı toplayıp, beni zorla banyoya sokup güzelce yıkadı.
Birkaç kez telefonu çaldı, konuştu. Ben içki ararken, hepsini lavaboya döktüğünü söyledi. Dökse ne olur ki, tek telefonla yığıyordu kapıya, tekel bayisi benim gibi müşterisi mi vardı sanki. Bir saat sonra kapı çaldı. Tanımadığım bir erkek sesi. Psikolog eve geldi, para nelere kadirdi. Behiye abla diğer odalarla uğraşırken, adam 2 saate yakın hiç bakmadığım açıları anlatıp, beni biraz olsun toparladı.
Ertesi gün işe başladım, ama 4-5 seans sonra ancak eski Orhan olma yoluna girdim. O arada ilginç bir telefon aldım. Birisi benimle görüşmek istiyordu, İstanbul'da bilinen bir inşaat firmasının sahibi. Ertesi gün için randevulaştık. Ulus'ta binanın önüne gittiğimde kapıdaki görevli bayan direk bir yere telefon etti. Bir güvenlik görevlisi beni en üst kata çıkardı. Bir sekreter karşılayıp, kocaman bir ofise aldı beni. Karşımda 40-45 yaşlarında biri. Tokalaşıp tanıştık.
"Orhan bey, bundan 15 yıl önce ben bir firmada şantiye şefiyken bir fabrika inşa ediyorduk İnegöl'de, orada tanıştım rahmetliyle, bana çok güvendi, çalışmamdan etkilendi, bana bu inşaat şirketini kurdurdu, ilk birkaç yıl işleri toparlayana kadar da destek oldu. Resmen ortak da olmadı. O yat kazası olduğunda ben yurtdışı şantiyelerinden birindeydim. Dönünce kadın acılı diye annesini arayamadım. Sonraki aramalarımda da kendimi ne kadar anlatsam da anlamadı. İki kez evine gittim. Tanımadığı için içeri de almadı, anlatamadım kendimi, en son avukatlarıma dedim, bulun kim ilgileniyor rahmetlinin işleriyle diye, ancak 6 ay önce buldular Behiye hanımın izini. Ama ben hesabı kitabı çıkarsın bizimkiler diye beklerken iki büyük proje daha aldık. Sonrasında senin kaybını öğrendim, ancak bu güne dek sallanıp kaldı mevzu!" dedi.
Ben anlattıklarını düşünürken, telefon edip birilerini çağırdı. "Şimdi! Bizim rahmetliyle yazılı olmayan bir anlaşmamız vardı, her yıl çağırır, kazancın yüzde 50'sini verirdim. Ona her zaman müteşekkirim, firma sürdüğü sürece benden sonra bile bu para size ödenecek. Behiye hanım ile telefonda konuştum herşeyi, size aktarmamızı rica etti!" dedi. (Behiye abla bana bir şey söylememişti).
Birileri geldi, sunumlar yaptılar. Dünyanın çeşitli yerlerindeki şantiyeler vs. son 3 yılın bilançoları, en sonda da bir rakam belirdi sunum ekranında. 32 milyon Dolar! "Bu sizin hakedişiniz, banka hesap numarası vereceksiniz, bunun vergisi algısı hepsi halledildi, bu net rakam, resmi kılıf işini finansman yöneticileri halledecek. Siz hesap numarası vereceksiniz sadece!" dedi...
Yolda dönerken halen inanamıyordum. Bir yıl önce bir fabrikada muhasebeciydim. Evet maaşım iyiydi de, 3 asgari ücret kadardı. Şimdi milyon Dolarlar gelip geçiyordu elimden. Akşam Behiyeye gidip durumu anlattım. Behiye abla, "Bak işte, sen Tanrının sevdiği kulusun ki, yağdırıyor!" dedi.
Aklıma gelen bir fıkra içimi biraz burksa da güldüm. (Adam milli piyangodan büyük ikramiye kazanmış, Ankara'ya almaya giderken kayınçosu telefon etmiş, "Enişte nerdesin, ablam vefat etti!" diye. Adam da, "Yüce Tanrım, verdikçe veriyor!" demiş.)
[Orhan]
42 notes
·
View notes
Text
KADIN HAKLARI KRONOLOJİSİ
1843 - Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı.
1847 - Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade - i Seniye yayımlandı.
1856 - Köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı.
1858 - Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. Böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı.
1858 - Kız Rüştiyeleri açıldı.
1869 - Kadınlar için ilk sürekli yayın olan ( haftalık) Terakk – i Muhadderat Dergisi yayımlandı.
1869 - Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif – i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı.
1870 - Kız öğretmen okulu Dar - ül Muallimat açıldı.
1871 - Mecelle'nin ( Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile; evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi.
1876 - Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi.
***
1897 - Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı.
1913 - Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladı. 1914 - Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı.
1914 - İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı.
1921 - Darülfünunda karma öğretime geçildi.
1922 - Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı.
Haziran 1923 - Nezihe MUHİTTİN' in başkanlığında ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi.
***
29 Ekim 1923 - Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı.
3 Mart 1924 - Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
17 Şubat 1926 - Türk Medeni Kanunu' nu kabul edildi. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi. Medeni Kanun ile ;
· Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı,
· Kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı.
1930 - Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1930 - Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı.
1930 - Doğum izni düzenlendi.
10 Haziran 1933 - Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
26 Ekim 1933 - Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
5 Aralık 1934 - Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
8 Şubat 1935 - TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ 5. DÖNEM SEÇİMLERİ SONUCUNDA 17 KADIN MİLLETVEKİLİ İLK KEZ MECLİSE GİRDİ, ARA SEÇİMLERDE BU SAYI 18' E ULAŞTI.
8 Haziran 1936 - İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1937 - Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı.
1945 - Analık sigortası ( doğum yardımı ) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi.
1949 - Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı.
1950 - İlk kadın belediye başkanı ( Müfide İlhan ) Mersin'den seçildi.
***
1952 - Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı.
1965 - Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarıldı.
22 Aralık 1966 - Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı.
1975 - Birleşmiş Milletler tarafından Mexico City'de Birinci Dünya Kadın Konferansı düzenlendi ve bunu takiben 1975 - 85 yılları arasındaki dönem " Kadın On Yılı " olarak ilan edildi.
27 Mayıs 1983 - 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi Nüfus Planlaması Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.
1985 - Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girdi.
1985 - 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
1987 - Devlet Planlama Teşkilatı'nda Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu.
1989 - İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı yurt çapında 13'e ulaştı.
24 Ocak 1989 - İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı.
***
29 Kasım 1990 - Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı.
1990 - Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı.
14 Nisan 1990 - İlk Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi açıldı .. 1990 - Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk kadın konukevleri açılmaya başlandı. 2000 yılı itibariyle bu sayı yediye yükselirken kapasiteleri 170'e ulaştı.
1990 - 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu.
25.10.1990 - Kadın sorunları konusunda ulusal mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ( KSSGM ) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve 24.06.1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı.
Eylül 1990 - Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye'deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy Belediyesi tarafından açıldı.
1991 - 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali ( Lale Aytaman ) Muğla iline atandı.
1993 – T.C. Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı işbirliği ile "Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal programı Projesi" uygulamaya başlandı. Cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü'nde Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu.
1993 - İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı veren üniversite sayısı dörde ulaştı.
1993 - Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve sığınma evini açtı.
1993 - Halk Bankası'nca kadınları girişimciliğe özendirmek amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi uygulaması başlatıldı.
1994 - Türkiye Kahire'de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferans ' da kadının statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan " üreme sağlığı " kavramı üzerinde duruldu ve kadın sağlığında " bütüncül " bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden sağlanan katılımla " Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Ulusal Eylem Planı " hazırlandı. 1998 yılında kamuoyuna sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi.
1995 - Kurulduğundan bu yana, açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, kadın sığınağını açtı.
Kasım 1995 - Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin ( ÇATOM ) ilki Urfa'da açıldı. 2000 yılı itibariyle bölgedeki sayısı 21'e ulaştı.
1996 - Kadın Çalışmaları alanında ilk yüksek lisans diploması İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı tarafından verildi.
***
29 Haziran 1996 - Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu' nun erkeğin zinasını suç olarak düzenleyen 441. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. 22 Mayıs 1997 - Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı.
19.11.1997 - Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında "evli/ bekar/ dul/ boşanmış" gibi ifadelerin yerine sadece "evli" veya "bekar" ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlandı.
18 Ağustos 1997 - Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran 4306 sayılı kanun yürürlüğe girdi.
23 Haziran 1998 - Anayasa Mahkemesi kadının zinasını suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 440. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. 21 Ekim 1998 - Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müd. ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re' sen takip edilen suçlarda ancak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini düzenleyen bir genelge yayınladı.
1998 - İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki "Emekliye Yakınlığı" bölümünde yer alan "dul kadın vb." ifadelerin yerine sadece "eşi, kızı, oğlu, annesi, babası" gibi ifadelerin kullanılması sağlandı.
17 Ocak 1998 - Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi.
1998 - Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı.
1998 - Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyonu tarafından Ankara Adliyesi içinde şiddete uğrayan kadınlara hukuki danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri vermek üzere Kadın Danışma Merkezi kuruldu.
1999 - İstanbul Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ni kurdu.
Eylül 1999 - Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi'ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16. maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı.
1999 - Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler içeren Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak TBMM' ye sunuldu.
22 Kasım 2001 - Yeni Türk Medeni Kanununun TBMM tarafından kabulü
6 notes
·
View notes
Text
Tarımı Amerika’ya Kimler Teslim Etti? (Son Bölüm)
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
https://www.gundemarsivi.com/tarimi-amerikaya-kimler-teslim-etti-son-bolum/
Değerli Dostlar,
Türk tarımını Amerika’ya teslim edenler zincirinin 13. halkasına, yani son halkasına geldik.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vatan varlıklarını satışa çıkaran ilk kişi değildi, ancak “en çok satış yapan” unvanını o aldı.
13. ÖNCE BAŞBAKAN SONRA CUMHURBAŞKANI OLAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Recep Tayyip Erdoğan, PETKİM’i Sattı
PETKİM, bir devlet kuruluşuydu. Kuruluş sermayesi Türk milletinin cebinden çıkmıştı. PETKİM, Türk milletinin malıydı.
Yıllık 2 milyon 600 bin ton petrol ürünleri üretim kapasitesine sahipti. Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında ilk 10’da yer almış ve 2002 yılında Türk ekonomisine 260 katrilyon lira katkıda bulunmuş, yaklaşık 5 bin kişiye iş sağlamıştır.
PETKİM, 6 Haziran 2003 günü satıldı. Yüzde 51’ini Azer SOCAR aldı, geri kalan hisseler borsada yabancı yatırımcılara gitti.
Recep Tayyip Erdoğan, TÜPRAŞ’ı Sattı
TÜPRAŞ’ın dört rafinerisi bulunmaktaydı: İzmit İPRAŞ, İzmir ALİAĞA, Kırıkkale Rafinerisi ve Batman Rafinerisi.
TÜPRAŞ, Türk devletinin, yani Türk milletinin malıydı.
TÜPRAŞ, Türkiye’de en çok ciro yapan, en çok para kazanan ve devlete en çok vergi veren dev bir kuruluştu. Her yıl, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde birinci sırayı almaktaydı.
TÜPRAŞ’ta yaklaşık 5 bin kişi çalışmaktaydı. TÜPRAŞ’ın 2002 yılı net kazancı 108 milyon dolardı.
TÜPRAŞ, Haziran 2004’te satıldı. Hisselerin yüzde 51’ini İngiliz Shell ve Koç ortaklığı aldı. Geri kalan hisseler borsada yabancı yatırımcılara gitti.
Recep Tayyip Erdoğan, SEKA’yı Sattı
Türkiye’nin kâğıt üreten fabrikalarının şirketi SEKA’nın sermayesi 50 milyon liraydı. SEKA’nın tamamı, Türk devletinin malıydı.
Yani SEKA, Türk milletinin malıydı. SEKA, Türk vatanının bir parçasıydı.
Albayraklar Davası’nda ihaleye fesat karıştırmaktan Başbakan Tayyip Erdoğan ile birlikte yargılanan, 2 ay 27 gün hapis, para cezası ve bir yıl ihaleden men cezası alan Muzaffer Albayrak, SEKA’nın Balıkesir fabrikasını, Haziran 2003’de, 1 milyon 100 bin dolara satın aldı. Bu satış, fabrikayla beraber şunları da kapsıyordu: 1980 dönüm arazi, 185 lojman, 47 iş makinesi, sosyal tesisler ve Ovabayırı’nda Su Pompa Tesisi.
Şimdi gelelim, Recep Tayyip Erdoğan’ın sattığı diğer varlıklara:
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2003 Yılında Sattıkları:
Kayseri’deki Taksan, Bolu Gerede’deki Gerkonsan, Afyon, Kastamonu, Aksu ve Çaycuma işletmeleriyle Taşucu tersane alanı.
Çeşme Limanı, Kuşadası Limanı, Trabzon Limanı ve Dikili Limanı.
Sümer Holding’in Merinos Halı Markası ve Adıyaman İşletmesi.
Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun Sakarya İşletmesi.
Arçelik, Tofaş, Ünye Çimento ve Türkiye Kalkınma Bankası’na ait kamunun elindeki hisselerle 277 adet taşınmaz, 103 arsa ve 90 adet lojman.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2004 Yılında Sattıkları:
Eskişehir Doğalgaz Şirketi (Esgaz).
Artvin Murgul ile Kastamonu Küre’de bakır madeni çıkarıp işleyen Eti Bakır, Sivas ve Malatya’daki Divriği Hekimhan Maden İşletmeleri.
Bursagaz, Bursa Doğalgaz Şirketi.
Amasya Şeker Fabrikası, Kütahya Şeker Fabrikası.
Kütahya Tavşanlı’daki Eti Gümüş.
Elazığ’daki Eti Krom.
Antalya’daki Eti Elektrometalürji İşletmeleri.
Çayeli Bakır İşletmeleri.
Türkiye Gübre Sanayi şirketine ait Gemlik ve İstanbul’daki fabrikaları ile Kütahya Gübre Varlıkları ve Şanlıurfa depoları arazisi.
Sümer Holding’in Malatya, Bakırköy ve Diyarbakır işletmeleri.
SEKA’nın Karacasu, Ardanuç ve Akkuş işletmeleriyle Ankara Alım Satım Müdürlüğü binası.
Elazığ Belediyesi Ulaşım Turizm Tekstil Madencilik ve Taahhüt Üretim Pazarlama A.Ş.’nin (EBÜAŞ) Samsun Soğuk Hava Deposu, Manisa Kombinası ve arsası.
Sümer Holding’e ait Ortadoğu Teknopark şirketi.
Çanakkale Deri İşletmesi.
Malatya ve Tümosan işletmeleri.
Türkiye Demir Çelik İşletmeleri’ne ait Kalkınma Bankası hisseleri.
Bursa İnegöl’deki Kibrit Fabrikası.
Karadeniz Bakır İşletmeleri’nin Samsun İşletmesi.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne ait Ankara ve Samsun feribotları.
THY’nin 126 milyon dolarlık hissesi ile 375 adet taşınmaz ve lojman.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005 Yılında Sattıkları:
İstanbul Ataköy Turizm, Ataköy Otelcilik, Ataköy Marina ve Yat İşletmeleri.
Konya Seydişehir’deki Eti Alüminyum Fabrikası.
Kıbrıs Türk Hava Yolları şirketi.
Adapazarı Şeker Fabrikası.
Türkiye Deniz İşletmeleri’nin Karadeniz ve Turan Emeksiz gemileri ile şehir hatları hizmetleri ve gemileri.
Sümer Holding’in İstanbul İmar Şirketi, Beykoz İşletmesi, makine ve teçhizatları.
Türkiye Gübre Sanayi’nin Samsun Gübre Fabrikası ve Ordu Fatsa ile Tekirdağ depoları.
DSİ, Bayındırlık Bakanlığı ve Karayollarının Kayseri Erciyes’teki sosyal tesisleri.
Sümer Holding’in Aselsan’daki hissesi, Sarıkamış ve Tercan işletmeleri, Yeşilova Halı ve Battaniye Fabrikası.
Emekli Sandığı’nın Kuşadası Tatil Köyü ile İstanbul Hilton Oteli.
THY’nin USAŞ’taki hissesi, TOPRAŞ’taki kamu hisselerinin bir bölümüyle 120 taşınmaz ile 41 adet arsa.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2006 Yılında Sattıkları:
Erdemir, Başak Sigorta ve Başak Emeklilik.
Emekli Sandığı’nın başkentteki Büyük Ankara Oteli ve Kızılay Emek İşhanı, İzmir’deki Büyük Efes Oteli, İstanbul’daki Büyük Tarabya Oteli.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin Yakıt-2 gemisi, Çanakkale Şehir Hatları Hizmetleriyle 9 gemisi.
THY’ye ait kamu hisselerinin bir bölümüyle 350 adet daire, arsa ve taşınmaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2007 Yılında Sattıkları:
TCDD-Deveci Maden Sahası İşletme Hakkı.
TCDD Mersin Limanı.
Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) İstanbul Levent Arsası.
Sümer Holding-BUMAS, Araç Muayene İstasyonunun 1. ve 2. bölgesi.
Emekli Sandığı Mülkiyeti Bursa Çelik Palas Otel, Türkiye Halk Bankası, 245 adet daire, arsa ve taşınmaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2008 Yılında Sattıkları:
Sümer Holding NİTRO-MAK Makine Kimya Nitro Nobel Kimya Sanayi A.Ş.’nin yüzde 33,5 hissesi.
Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’nin 9 santralı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 Yılında Sattıkları:
TEDAŞ Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş., TEDAŞ Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş.
TEDAŞ Konya Meram Elektrik Dağıtım A.Ş. ve 140 adet daire, arsa ve taşınmaz malları.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2010 Yılında Sattıkları:
TCDD’nin Samsun ve Bandırma limanları.
Eskişehir Osmangazi, Çamlıbel, Uludağ, Çoruh, Yeşilırmak ve Fırat Elektrik Dağıtım şirketleri.
Sümer Holding’in Antalya Barit ve Mersin Taşucu işletmeleriyle 205 adet daire, arsa ve taşınmaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 Yılında Sattıkları:
Bayburt, Çemişgezek, Girlevik, Bünyan, Çamardı, Pınarbaşı, Sızır, İznik, Dereköy, İnegöl, Cerrah, Mustafakemalpaşa, Otluca, Uludere, Adilcevaz, Ahlat, Malazgirt, Varto, Değirmendere, Karaçay, Kuzuculu, Turunçova, Finike, Kayadibi, Besni, Derne, Erkenek, Kernek ve Kovada 1-2 akarsu santralleri.
İskenderun Limanı.
Trakya Elektrik Dağıtım şirketiyle 195 adet daire, arsa ve taşınmaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2012 Yılında Sattıkları:
Acıpayam Selüloz Sanayi’nin (ACISELSAN) yüzde 77 hissesi.
Kayseri Elektrik’in yüzde 20 hissesi.
Beykoz’daki iskele ve rıhtım.
Halk Bankası’nın yüzde 24 hissesiyle 192 adet daire, arsa ve taşınmaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013 Yılında Sattıkları:
Galataport.
Hamitabat Elektrik Üretim ve Tic. A.Ş., İstanbul Anadolu Elektrik, Boğaziçi Elektrik, Toroslar Elektrik, Araslar Elektrik, Dicle Elektrik, Vangölü Elektrik, Seyitömer ve Kangal Elektrik Santralleri.
Yeditepe Beynelmilel Otelcilik ve Turizm Tic. A.Ş.’nin yüzde 15 D grubu, yüzde 11 E grubu hissesi.
TEDAŞ’ın Tekirdağ, Muğla, Bilecik, Düzce, İstanbul, Denizli, Kocaeli’deki çok sayıda taşınmazı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014 Yılında Sattıkları:
İzmir Limanı, Derince Limanı, Yarımca Limanı.
Elektrik Dağıtım Şirketleri: Çoruh, Fırat, Yeşilırmak ve Kayseri Elektrik.
Türkiye Şeker Fabrikası, THY’nin kalan hissesi, Ziraat Bankası, Botaş ve çok sayıda taşınmaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2015 Yılında Sattıkları:
EÜAŞ, Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin bazı akarsu santralleri.
Kemerköy, Yeniköy ve Çatalağzı Termik Santralleri.
Kemerköy Liman Sahası.
TCDD’nin Derince Limanı.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’nin (TDİ) Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı.
Oyak İnşaat’ın yüzde 25 hissesi.
Milli Piyango İdaresi’ne ait şans oyunları lisans hakkının devrine ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu onayı alındı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2016 Yılında Sattıkları:
ADÜAŞ, Ankara Doğal Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin İnebolu Limanı.
Elbistan Şeker Fabrikası ve Burdur Şeker Fabrikası.
Türk Petrol Dağıtım Şirketi (TP).
Hopa Termik Santralı.
EÜAŞ, Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin Doğukent, Kürtün, Torul, Karacaören 1 ve 2, Kadıncık 1 ve 2, Şanlıurfa, Adıgüzel, Kemer Hidroelektrik Santralleri.
TEDAŞ’a ait yüzlerce arazi, arsa ve taşınmaz.
Maliye Hazinesi’ne ait çok sayıda arsa, arazi ve taşınmaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2017 Yılında Sattıkları:
15 elektrik santrali.
324 ihale kapsamında, 3 kuruluşta bulunan kamu hisseleri.
347 taşınmazın çeşitli kişi ve firmalara satışı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2018 Yılında Sattıkları:
Beş kömür ve linyit madeni.
Alpullu Şeker Fabrikası ve Muş Şeker Fabrikası.
Turhal Şeker Fabrikası, Yozgat Şeker Fabrikası, Çorum Şeker Fabrikası, Kırşehir Şeker Fabrikası ve Niğde Bor Şeker Fabrikası’nın satışı onaylandı.
Türkiye Varlık Fonu (TVF):
26 Ağustos 2016’da Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Varlık Fonu (TVF) adlı bir fon kurdu. Bu fonun amacı şu şekilde açıklandı: Yurt içinde devlete ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak ve dış kaynak temin etmek.
10 Temmuz 2018 tarihinde bir kararnameyle TVF, Cumhurbaşkanı’na bağlandı. Peki Cumhurbaşkanı kimdi? Recep Tayyip Erdoğan. TVF’yi ne TBMM, ne hükümet, ne de Sayıştay denetleyebilecekti! Yani TVF, tüm denetlemelerin dışındaydı. Açıkçası, TVF artık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın malı olmuştu! Erdoğan, vatanın varlıklarını istediği zaman, istediği kişilere, istediği fiyatla satabilecek ve hiç kimseye hesap vermeyecekti!
2018-2024 sürecinde şu şirketler, işletmeler, kurum ve kuruluşlar TVF’nin yönetimine girdi:
Borsa İstanbul
BOTAŞ
ÇAYKUR
Eti Maden
Halk Bankası
İzmir Alsancak Limanı
Kardemir
Kayseri Şeker
Koza İpek Holding
PTT
Turkcell
Türk Hava Yolları
Türk Şeker
Türk Telekom
Türkiye Hayat Emeklilik
Türkiye Katılım Hayat
Türkiye Sigorta
Türkiye Teknoloji Fonu
Türksat
Türk Tarım
Vakıfbank
Ziraat Bankası
Limanlar ve Türkiye genelinde 46 adet taşınmaz.
Değerli Dostlar,
Halkımız ve özellikle de yaşları 40’ın altında olan gençlerimiz bu bilgileri öğrenecek, gerçeklerle yüzleşecek ve ondan sonra hesap sormaya başlayacaklardır.
Hesap sorma bir başlasın, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
Değerli Dostlar,
Recep Tayyip Erdoğan, devletin mallarını, yani Türk milletinin varlıklarını, kısacası vatanın mallarını tek başına mı sattı? Elbette hayır!
19.11.2002 tarihinden 23.09.2024 tarihine kadar, yani 22 yıllık süreçte kurulmuş tüm AKP hükümetlerinde başbakan, başbakan yardımcısı ve bakan olarak görev almış olanlar da vatanın satılmasına ortak oldular. Vatanın mallarının satışıyla ilgili tüm yasaların ve kararnamelerin altına imzalarını attılar…
Yılmaz Dikbaş
23 Eylül 2024, Pazartesi
0532 233 31 52
0 notes
Text
Araç satışında yeni düzenleme Resmi Gazete'de: Yetki belgesi olmayanlar satış yapamayacak
Yönetmeliğe göre, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal edenler, motosiklet, otomobil ve arazi taşıtları satışında, 6 ay ve 6,000 kilometre sınırı ile bu araçların üretici veya distribütör tarafından tavsiye edilen güncel satış fiyatının üzerinde bir fiyattan ilan yoluyla pazarlaması 1 Ocak 2025 tarihine kadar yapılamayacak. İkinci el motorlu kara taşıtı satışına yönelik ilan…
View On WordPress
0 notes
Text
Yavru kedilerin başlarının kürekle ezilmesini tavsiye eden insaniyetsiz sözde gazeteci/Ahmet Şıka yumruk atan alpayın geçmişi/orman yangınları-araplara arazi satış çetesi-otel mafyası yazdım işte!!!
0 notes
Text
İzmir Büyükşehir Belediyesi Menemen’deki arazi satışını yargıya taşıdı
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Menemen Belediyesi’nin satışa çıkardığı 86 parsel taşınmaz için yargıya başvurdu. Bu parsellerin konut alanı olarak belirlenmemiş bölgelerde yer aldığını ve potansiyel kentleşme ve çevresel sorunlar yaratabileceğini belirten İzmir Büyükşehir Belediyesi, yürütmeyi durdurma ve iptal talebiyle dava açtı. Başvurunun gerekçeleri arasında, satışa konu taşınmazların konut alanı olarak belirlenmemiş bölgelerde bulunması ve bu bölgelerde gerekli sosyal ve teknik altyapının nasıl projelendirileceğinin belirsiz olması yer alıyor. Ayrıca, kentin hızlı büyümesiyle artan kamusal arazi ihtiyacı ve bu arazilerin sosyal ve teknik altyapı alanlarına dönüştürülmesi gerekliliği de vurgulanıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, satış işleminin gerçekleştirilmesi halinde yapılaşmanın hemen başlayacağı ve bunun bir dizi hukuki sorun ve kamu zararına yol açabileceğini belirtiyor. Bu nedenle, taşınmazların satışının durdurulması ve iptal edilmesi talep ediliyor. Read the full article
0 notes
Text
“Avrupa'nın kara sistemleri ihtiyaçlarını karşılamaya hazırız”
https://pazaryerigundem.com/haber/177856/avrupanin-kara-sistemleri-ihtiyaclarini-karsilamaya-haziriz/
“Avrupa'nın kara sistemleri ihtiyaçlarını karşılamaya hazırız”
Türkiye’nin global kara sistemleri üreticisi Otokar, bugün Fransa’nın başkenti Paris’te başlayan ve 21 Haziran’a kadar sürecek olan Avrupa’nın en büyük savunma sanayii fuarı Eurosatory 2024’e 7 aracı ve kule sistemleriyle katılıyor. Türkiye’nin ilk ağır sınıf paletli insansız zırhlı aracı ALPAR ile Otokar’ın dünyaca tanınan ARMA araç ailesinin yeni üyesi ARMA II ilk kez dünya sahnesinde sergileniyor.
FRANSA (İGFA) – Yıl başından bu yana Brezilya’dan Endonezya’ya, Romanya’dan Suudi Arabistan’a kadar farklı ülke fuarlarına katılarak kara sistemleri alanındaki ürün ve kabiliyetlerini tanıtan Otokar, bu kez Fransa’ya çıkarma yaptı. Şirket, Avrupa’nın en büyük savunma sanayii fuarı olan ve Paris’te bugün kapılarını aralayan Eurosatory 2024’te, 7 aracı ve kule sistemleriyle yer aldı.
62 ülkeden 2 bini aşkın katılımcının yer alması beklenen fuarda, Otokar Türkiye’nin ilk ağır sınıf paletli insansız zırhlı aracı ALPAR ile hareket ve beka kabiliyetiyle farklı coğrafyalarda kendini kanıtlayan ARMA araç ailesinin yeni üyesi ARMA II’nin ilk dünya tanıtımını yapıyor. Otokar’ın Eurosatory 2024’te sergilediği diğer araçlar arasında ise COBRA II, ARMA 6×6, ARMA 8×8, TULPAR ve AKREP II yer alıyor.
Fuarda ayrıca, Otokar’ın EDGE Group ile ortak girişim şirketi olan Al Jasoor’un standında RABDAN 8×8 Zırhlı Tıbbi Tahliye Aracı’nı sergilenecek. Aselsan standında ise ARMA 8×8 Korkut Kuleli Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi Aracı sergilenecek.
“AVRUPA’NIN ARTAN SAVUNMA SANAYİİ İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAYA HAZIRIZ”
Otokar’ın 1990’lı yıllarda zırhlı araçlarını ilk kez Eurosatory’de dünyaya tanıttıklarını, bugün ise dünyanın sayılı kara sistemleri üreticileri arasında yer aldığını belirten Otokar Genel Müdürü Aykut Özüner fuar katılımına ve şirket hedeflerine ilişkin şunları söyledi: “Dünya genelinde yaşanan gelişmeler ve tehditler nedeniyle yükselen savunma sanayii harcamaları, kullanıcıların askeri fuarlara olan ilgisini arttırıyor. Avrupa’nın en büyük savunma sanayii fuarları olan Eurosatory’de dünyanın dört bir yanından gelen mevcut ve potansiyel kullanıcılarımız ile bir araya gelme imkanı bulacağız. NATO standartlarındaki ürünlerimiz, ihtiyaçlara cevap verme ve teslimat hızımız, satış sonrası hizmetlerimizle global rakiplerimiz arasından sıyrılıyoruz. Otokar olarak Avrupa’nın kara sistemleri konusunda artan savunma sanayii ihtiyaçlarına en hızlı ve etkin şekilde cevap vermeye hazırız.”
Şirketin yakın geçmişteki iş birliklerine de dikkat çeken Özüner, “Ürün, teslimat ve satış sonrası alanlarında fark yaratan yetkinliklerimiz sayesinde, özellikle Doğu Avrupa ülkeleri için önde gelen aday üreticilerden biri haline geldik. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Estonya Silahlı Kuvvetleri’ne 6×6 zırhlı araç tedariki için görevlendirildik. Teklif değerlendirme süreci devam eden Romanya’nın 4×4 zırhlı araç ihtiyacını karşılamaya hazır ve istekliyiz” dedi.
“SAYISIZ GÖREVDE YER ALAN ARAÇLARIMIZ KENDİNİ KANITLADI”
NATO ve Birleşmiş Milletler’in kara sistemleri tedarikçilerinden Otokar’ın ürettiği araçların dünya genelinde birçok farklı görevde, iklim ve arazi koşulunda hizmet verdiğine dikkat çeken Otokar Savunma Sanayii Genel Müdür Yardımcısı Sedef Vehbi, “Beş kıtada, 40’tan fazla ülkede 33.000’den fazla askeri aracımız görev alıyor. Bu araçlar, muharebe koşullarından barış güçleri hizmetlerine kadar en zorlu arazilerde yüksek performans ve güvenlik sunarak, en kritik görevlerde ihtiyaç duyulan desteği sağlıyor. Bugüne kadar dünyanın dört bir yanında sayısız görevde yer alan araçlarımız kendini kanıtladı, başarıyla adından söz ettirdi. Eurosatory’de yeni nesil araçlarla güçlü bir katılım yaptık. İki zırhlı aracımızı ilk kez Eurosatory’de dünyaya tanıtıyoruz. Silahlı kuvvetlerin robotik ve insansız kara aracı ihtiyacını karşılamak üzere geliştirdiğimiz ALPAR ve klasik muharebe koşullarının yanı sıra günümüzde sıkça rastlanan asimetrik tehditleri de göz önünde bulundurarak geliştirdiğimiz 8×8 zırhlı aracı ARMA II’nin sektörde yeni referans noktası olacağına inanıyoruz” dedi.
Askeri araç tedarikinin yanı sıra kullanıcıların isterlerine uygun çözümler geliştirildiğini belirten Vehbi, sözlerine şöyle devam etti: “Kullanıcılarımızın ihtiyaçları ve güncel tehditleri yakından takip ediyor ve silahlı kuvvetler ve güvenlik güçleri için optimum çözümler sunmak için çalışıyoruz. Sahip olduğumuz yetkinlikler ve kabiliyetler sayesinde kullanıcımızın ihtiyaçları doğrultusunda yerel üretim, teknoloji transferi gibi tüm seçenekleri sağlıyoruz.”
MUHAREBE SAHISININ GÜÇLÜ, ÇEVİK VE AKILLI KANAT ELEMANI: ALPAR
Türkiye’nin ilk ağır sınıf paletli insansız kara aracı olma özelliğini taşıyan ALPAR, muharebe sahasında oyunu değiştirecek güç ve yetenekle donatıldı. Silahlı Kuvvetlerin robotik ve insansız kara aracı ihtiyacını karşılamak üzere, muharebe sahasında insanlı ve insansız unsurlarla beraber görev icra edebilecek şekilde insansız bir platform olarak geliştirilen ALPAR’ın, 15 ton azami yüklü ağırlığı bulunuyor. Otonom ve yapay zeka sistemlerle muharebe sahasında personel riskini azaltmak, sahadaki personel sayısını düşürmek, görev başarısını artırmak, insansız hava araçları ve muharebe sahasındaki diğer unsurlar ile haberleşerek etkinliği artırmak için çözüm olarak geliştirilen ALPAR, otonom ve uzaktan komuta ile görev yapabiliyor. Düşük termal izi, uçakta taşınabilme özelliği ve hızlı değiştirilebilen batarya altyapısı ile dikkat çeken ALPAR, bünyesinde taşıyabildiği bir mini insansız kara aracı sayesinde görev kabiliyetini de arttırıyor. İleri keşif, gözetleme gibi görevler ile ateş destek aracı, lojistik destek aracı, hava savunma aracı, tanksavar aracı gibi farklı görevlere uygun modüler bir tasarıma sahip olan ALPAR’ın çevre algılama ve karar verme algoritmaları yerli imkânlarla geliştirildi. Seri hibrit elektrikli tahrik yapısıyla tamamen sessiz görev yapabilen ALPAR, Otokar tarafından geliştirilen Adaptif Sürüş Destek Sistemleri’ni üzerinde barındırıyor.
ASİMETRİK TEHDİTLERE GÜÇLÜ ÇÖZÜM: ARMA II
Otokar’ın günümüzde sıkça rastlanan asimetrik tehditleri göz önünde bulundurarak geliştirdiği ARMA serisinin yeni üyesi ARMA II, John Cockerill 105 mm kule ile Eurosatory 2024’te yer alıyor. ARMA II, dünyada kendi sınıfındaki en yüksek balistik, mayın ve el yapımı patlayıcı (EYP) korumasını, yüksek arazi kabiliyetiyle birlikte optimum şekilde sunuyor. 40 ton azami yüklü ağırlığa sahip araç muharebe koşullarında daha fazla taşıma kapasitesi, daha fazla koruma özelliklerinin yanı sıra 120mm kalibreye kadar ağır silah sistemlerinin entegrasyonuna imkân veriyor. Yüksek teknolojiye sahip bir araç olan ARMA II’de 12.7 litre, 6 silindirli, turbo dizel, 720 BG gücünde motor yer alıyor. Üç yıllık çalışma sürecinin ardından tüm testleri başarıyla geçen ARMA II, zırhlı muharebe aracından zırhlı personel taşıyıcıya; komuta kontrol aracından hava savunma görevlerine kadar pek çok farklı göreve uygun bir platform sunuyor. Büyütülebilen gövde ana yapısının sağladığı ilave hacim ile hem bakım-onarım hem de ambulans gibi çeşitli görevleri de yerine getirebilen sınıfının en üstün aracı olma özelliğini taşıyor.
YENİ NESİL ZIRHLI MUHAREBE ARACI: TULPAR
Otokar’ın dünyaca tanınan zırhlı araçları arasında son yıllarda en çok dikkat çeken aracı arasında yer alan TULPAR, Eurosatory 2024’te Leonardo 120 mm kule ile sergileniyor. TULPAR Yeni Nesil Zırhlı Muharebe Aracı, hareket kabiliyeti, yüksek ateş gücü ve beka özellikleri ile dikkat çekiyor. 28.000 kg ile 45.000 kg arasında genişleme potansiyeline sahip modüler tasarımı, farklı konfigürasyonlar için ortak gövde yapısı ve alt sistemler kullanılmasını sağlıyor. En sert iklim koşullarında ve ağır arazi şartlarında test edilen TULPAR, üstün balistik ve mayın korumasına sahip. 120 mm’ye kadar yüksek ateş gücü gerektiren görevlerde etkin çözümler sunan TULPAR, üstün hareket kabiliyeti sayesinde Ana Muharebe Tanklarının ağırlıkları nedeniyle görev yapamadığı dar sokaklar, hafif köprüler ve ağaçlık arazilerde de görev yapabiliyor.
HER GÖREVE UYUM SAĞLAYAN MODÜLER GÜÇ: COBRA II
Dünyada 15’ten fazla ülkede aktif görev yapan COBRA II 4×4 taktik tekerlekli zırhlı aracı yüksek koruma ve taşıma seviyesi ve büyük iç hacmi ile öne çıkıyor. Üstün hareket kabiliyetinin yanı sıra komutan ve sürücü dahil 10 kişilik personel taşıma kapasitesine sahip COBRA II, balistik, mayın ve EYP tehditlerine karşı üstün koruma özelliği sayesinde üst düzey güvenlik sunuyor. En zorlu arazi ve iklim koşullarında yüksek performans sağlayan COBRA II ihtiyaç duyulan farklı görevlere kusursuz uyum sağlıyor. Geniş silah entegrasyon ve görev donanım ekipman opsiyonları sayesinde özellikle tercih edilen COBRA II, sahip olduğu modüler yapı sayesinde personel taşıyıcı, silah platformu, kara gözetleme radarı, KBRN keşif aracı, komuta kontrol aracı ve ambulans olarak görev alabiliyor. Otokar, Avrupa’nın en büyük savunma sanayi fuarında COBRA II’yi Keskin Kule ile sergiliyor.
MUHAREBE SAHASININ GÖRÜNMEZ GÖZÜ: AKREP II
Otokar’ın düşük silueti, çevikliği ve arazi kabiliyeti ile dikkat çeken aracı AKREP II, John Cockerill 90 mm kule sistemiyle Eurosatory’de yer aldı. İlki 1990larda geliştirilen ve küresel ölçekte kendini kanıtlayan AKREP zırhlı araç ailesi baz alınarak geliştirilen AKREP II, zırhlı keşif, gözetleme ve silah platformu olarak tasarlandı. Düşük silueti, yüksek hareket ve bekâ kabiliyeti ile modern orduların güncel ve gelecek ihtiyaçlarına cevap verebilmek için tasarlanmış AKREP II ailesi, 90 mm’ye kadar silah taşımaya uygun modüler yapısı ile dikkat çekiyor.
AKREP II’nin sürekli dört çeker sistemi ve opsiyonel olarak sunulan direksiyonlanabilir arka aksı araca eşsiz bir manevra yeteneği sunuyor. Çamur, kar ve su birikintisi gibi her türlü arazi koşulunda üstün hareket ve yol tutuş kabiliyetine sahip olan AKREP II aracın arka kısmına yerleştirilmiş U tipi güç paketi ile kullanıcılara kompakt bir tasarım ve yüksek koruma sunuyor. Birçok farklı görev profiline uyarlanabilir olarak geliştirilen AKREP II gözetleme, zırhlı keşif, hava savunma, tanksavar aracı, atış destek aracı ve ileri gözetleme gibi görevlerde yer alabiliyor.
AKREP II alternatif güç kaynaklarının kullanılmasına imkan veren bir altyapıya sahip. AKREP II düşük siluet, yüksek mayın koruması ve etkili atış gücünü aynı platformda sunuyor.
ÇOK TEKERLEKLİ MODÜLER ZIRHLI: ARMA
Otokar’ın yüksek taktik ve teknik özelliklere sahip çok tekerlekli modüler zırhlı aracı ARMA, iki farklı modeliyle sergileniyor. Üstün hareket kabiliyeti, yüksek mayın, balistik koruma özelliğinin yanı sıra orta ve yüksek kalibre silah sistemi entegrasyonu opsiyonları bulunan ARMA, en zor arazi ve iklim koşullarında, barış koruma ve insani yardım operasyonlarında hizmet veriyor. Amfibik opsiyonu da bulunan ARMA, yüksek muharebe ağırlığı ve geniş iç hacmi ile dikkat çekiyor. İhtiyaçlar doğrultusunda farklı silah ve kule sistemleri ile donatılabilen ARMA ailesi zırhlı personel taşıyıcı, zırhlı muharebe aracı, komuta kontrol, KBRN keşif aracı gibi farklı görevlerde kullanılabiliyor. Otokar’ın Eurosatory 2024 standında ARMA 6×6 Mızrak 25 mm Kule, ARMA 8×8 ise Mızrak 30 mm Kule ile sergileniyor.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Web3 ekosistemi ile freelance iş süreçlerini bir ortaya getirmek için yola çıkan kripto projesi DeeLance, iş dünyasını kökünden değiştirmeye hazırlanıyor.Freelance yani özgür çalışma modeli, gitgide dijitalleşen dünyamızda çok daha fazla tercih edilen bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.COVID-19 pandemisinin de tesiriyle daha fazla şirket hür çalışma modeline geçerken hem çalışanlar hem de iş verenler çeşitli platformların arayışına giriyor.Bu platformlar ortasında Upwork, Fiverr yahut Freelancer üzere işe alım platformlarının yanı sıra DeeLance isimli bir kripto proje de yer alıyor.Web3 tabanlı bir meslek platformu olmayı amaçlayan DeeLance, iş, patron ve iş arayanları bir ortaya getirmenin ötesinde çok sayıda hizmet sunmayı hedefliyor.Ön satış aktifliği devam eden proje, DeeLance satın alarak bu değişime ortak olmak isteyen yatırımcıları bekliyor.DeeLance, İş Dünyasını Web3 İle Birleştirmek İstiyorDeeLance proje takımı Web3 teknolojisine dayanan meslek platformundaki iş süreçlerini blok zinciri teknolojisi ile desteklemeyi istiyor.Kullanıcıların sırf çalışan yahut iş bulmakla kalmamasına odaklanan takım, DeeLance Metaverse cihanında arazi satın alma yahut NFT pazar yerinde alım satım yapma üzere hizmetler de sunmayı planlıyor.DeeLance projesini rakiplerinden ayıran en değerli özellik ise mülkiyet hakkı olarak kabul ediliyor.DeeLance platformu üzerindeki dijital çalışmaların mülkiyetinin bir NFT ile somutlaştırılabileceği ve bu sayede işe alım yapan kişinin parasını ödediği projenin sahipliğini garanti altına alabileceği tabir ediliyor. Tıpkı vakitte işi yapan kişinin de ödeme alana kadar işin asıl sahibi olacağı belirtiliyor.Her iki tarafı da muhafazayı hedefleyen bu özelliğin, freelance iş dünyasında adeta bir ihtilal yaratabileceği konuşuluyor. DeeLance satın almak için tez eden yatırımcıların, projenin bu özelliğine ilgi gösterdiği düşünülüyor.Diğer taraftan DeeLance platformu üzerinde kullanıcıların ofis kiralama ve reklam için ödeme yapma üzere özelliklerden de faydalanabileceği tabir ediliyor.DeeLance Nasıl Satın Alınır?Ethereum blok zinciri üzerinde çalışan DeeLance token, her etapta fiyatı artacak biçimde planlanan bir ön satış aktifliği ile yatırımcılara sunuluyor.Toplamda 1 milyar adet bulunan DeeLance tokenin 300 milyon adeti ön satışta satın alınabiliyor.Projeye ilgi gösteren yatırımcılar Transak ödeme ağı üzerinden Ethereum, Tether yahut kart kullanarak DeeLance satın alma fırsatı bulabiliyor.Token arzının yüzde 30’unun satıldığı ön satışın bitmesinin akabinde DeeLance coin’in önde gelen borsalarda listelenmesi bekleniyor.
0 notes
Text
Discover the perfect blend of construction, lifestyle, and investment in Northern Cyprus.
🌐 www.amiralgayrimenkultr.com
☎ +90 216 370 01 23
#amiralgayrimenkul #kktc #emlak #satış #kiralama #arsa #arazi #ev #dükkan #konut #villa #construction #property #investment #cyprus #holiday #famagusta #rental #sale #home #project #luxury #elegance #best #propertyforsale
0 notes
Link
#sahibindenAlSatKiralaKeşfet#sahibindenapk#sahibindenapk2024#sahibindenapkgüncel#sahibindenapkindir#sahibindenapkücretsiz#sahibinden.com
0 notes
Text
👉 "Arazi / Arsa / Gayrimenkul Satışları"
🔥 Kıymetli meslektaşım Engin Dumurcaklı ile hazırladığımız ve daha önce paylaştığımız çalışmamızda, GVK ve KVK kapsamında "ARAZİ ve ARSA SATIŞLARI" ile satış işlemlerinin KDV boyutunu tüm yönleriyle ele almaya çalışmıştık.
🔥 Konunun, İvazsız iktisap edilen gayrimenkullerin parça parça elden çıkarılması durumunda Danıştay VDDK ile Danıştay 3. Dairesinin, diğer daireler ile görüş farklılıkları göz önünde bulundurarak yeniden değerlendirilmesinin daha öğretici olacağını düşünüyoruz.
.....Faydalı olması dileğiyle.....
0 notes
Text
Yatırımcıların, ekonomistlerin size öğretmeyeceği hafif kaotik tüyolar.
Bu zamanda üç beş bin lira para sayılmaz. O parayla altın döviz almanız da fazla bi işinize yaramaz. Ne olacak en fazla enflasyon karşısında paranız kaybolmamış olur.
Beş bin liraya bi tanecik olsun güzelinden ev alabilirsiniz desem?
Daha fazla da alabilirsiniz ama duruma bakar.
Şöyle yapıyorsunuz. Kentsel dönüşüm kapsamında konut yapılacak bir araziden bir metre beş metre gibi sembolik bir arsa alıyorsunuz elinizdeki beş binle.
Tamam artık iş bitti sizin için.
Artık bir metrekarelik arsanız olsa bile beş bin metrekarelik bir konut alanında pay sahibisiniz. Her şey yasal, her şey kitabına uygun. Herkes kadar sizin de söz hakkınız var. Hukuken hak sahibisiniz.
Buraya kadar her şey normal.
Sonuçta tüm bu işler konut yapımından çıktığına göre, o beş bin metrekare alana büyük bir site yapılacak. Değişik inşaat firmaları arazi sahiplerine kat kaşılığı arsalarını almayı teklif ediyorlar, arsa sahiplerinin büyük çoğunluğu da yaptıkları anlaşmalarla bir firma üzerinde uzlaşıyor. Ama henüz bir metrekare arsanıza değer verip sizle uzlaşma arayan çıkmadı.
Eninde sonunda elinize düşecekler. Diyorsunuz ki, "iyi madem herkes anlaşmış, benim bir metrekare arsama beş on daire ( keyfiniz ne isterse o kadar isteyebilrisiniz) daire verirseniz ben de razı olurum. Yoksa ben anlaşmıyorum. Ben anlaşmadıkça da bu firma burda inşaata başlayamaz çünkü hukuken ben de hak sahibiyim"
Yapacağınız iş beş bin liralık arsa almaktan ve bu kadarcık sözü söylemekten ibaret.
Gerisini onlar düşünsün artık.
4999 metrekarenin sahipleri sizin bir metrenize bağlı.
Siz akılıysanız razı olamayacakları şekilde bir metreye on daire değil bir daire istersiniz ve beş bin liraya bir daireniz olur.
Arsanın geri kalan sahipleri akıllılarsa sizi mahekemeye vermek yerine bir dairenizi zevkle veriler çünkü mahkeme sürecine geçildiğinde olayın yıllarca uzayacak olması bir yana bitiş şeklide o 4999 metrenin sahiplerinin istediği gibi olmayacak.
----
Neden anlattım bu bilgileri, böyle uyanıklar yaygınlaşsın istiyorum. Sözlerimde hiç bir abartı yok. Tam durum bu.
-----
Böylebi işe giriştiğiniz de başınıza gelecek en kötü durum ne olur?
Şu olur: diğer daire sahipleri ve inşaat firması sizin istediğiniz abartılı daire sayısını size vermek istemez. Bunun yerine olayı yargıya taşır. Yargının vereceği en olumsuz karar da şu olur: Bir kaç yıl süren mahkemeler sonunda 5000 metre arsanın birim metrekare fiyatı belirlenip, hak sahiplerine para olarak ödenir. Size de yıllar önce ödediğiniz beş bin lira faiziyle geri dönmüş olur.
Ama o beş bin lirayla diğerlerini uğrattığınız zararın bedeli kesinlikle milyonlarca lira olacak.
Çünkü diyelim iki yüz konutluk bir projeyi üç yıl engellemiş oldunuz mahkemelerle. Satış fiyatı bir yana iki yüz konutun üç yıl boyunca oluşacak kira bedelini düşünün yeter. Kirası daire başına beş bin olsa, arsanın diğer sahiplerini her ay bir milyon lira zarara sokuyorsunuz. Üç yılda 36 milyon zarardalar.
Akılları olsa size o bir daireyi vermezler mi?
----
Bakın bunları kimse öğretmez. Ben farkımı yine koydum.
1 note
·
View note
Text
Karel Tel: Çelik Hasır, Çit Teli ve Galvaniz Tel Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Karel Tel olarak, müşterilerimize çelik hasır, çit teli ve galvaniz tel gibi kaliteli tel ürünleri sunmaktan gurur duyuyoruz. Bu ürünler, birçok farklı sektörde kullanılan dayanıklı ve sağlam yapı malzemeleridir.
Çelik hasır, çeşitli inşaat projelerinde kullanılan bir tür tel örgüdür. Betonarme yapılarda donatı olarak kullanılan çelik hasır, betonun dayanıklılığını arttırarak yapıların daha sağlam olmasını sağlar.
Çit teli ise bahçe, arazi, tarla gibi yerlerde kullanılan bir tür tel örgüdür. Güvenlik amaçlı kullanılabileceği gibi, bahçelerinizi süslemek veya hayvanlarınızı kontrol altında tutmak için de kullanabilirsiniz.
Galvaniz tel nedir ise, paslanmaz ve uzun ömürlü bir tür teldir. Galvanizleme işlemi sayesinde telin yüzeyi korunarak, çevresel faktörlere karşı dayanıklılığı artar. Bu nedenle, elektrik santralleri, tesisler ve inşaat projelerinde sıklıkla kullanılır.
Karel Tel olarak, müşterilerimize yüksek kaliteli tel ürünleri sunarken aynı zamanda satış sonrası hizmetlerde de bulunuyoruz. Satış elemanlarımız, müşterilerimize doğru ürün seçimi ve montaj konusunda yardımcı olacak bilgi ve deneyime sahiptir.
Siz de inşaat, bahçe veya herhangi bir sektörde tel ürünlerine ihtiyaç duyuyorsanız, Karel Tel'in uzman satış elemanları ile iletişime geçebilirsiniz. Kaliteli ürün ve hizmet anlayışımız ile size en iyi çözümleri sunmaktan mutluluk duyacağız.
0 notes
Text
'Erzurum AKP'li Başkanı Mehmet Sekmen, parsel parsel satıyor'
'Erzurum AKP'li Başkanı Mehmet Sekmen, parsel parsel satıyor' 'Erzurum AKP'li Başkanı Mehmet Sekmen, parsel parsel satıyor'.Bu haberimizde detaylı inceleyeceğiz.Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Palandöken ilçesi sınırlarındaki Recep Tayyip Erdoğan parkını imar değişikliğiyle akaryakıt istasyonu ve ticaret alanına dönüştürmek istiyor. Bu girişim, Erzurum Ajans'tan Gazeteci Onur Sağsöz tarafından provokasyon olarak nitelendiriliyor. Sağsöz, Büyükşehir Belediye Başkanı Sekmen'in "Ne buluyorsa satıyor" ifadeleriyle köşesinde skandal girişimi eleştiriyor. Sağsöz, Büyükşehir Belediye Başkanı Sekmen'in arazi, ev, ticaret alanı gibi her şeyi sattığını belirtiyor. Sekmen, son olarak Recep Tayyip Erdoğan parkını satışa çıkardı ve yeşil alanı akaryakıt istasyonu ve ticaret alanına dönüştürdü. Bu satış için 200 milyon liranın üzerinde bir fiyat belirlendi. Sağsöz, Sekmen'in bu satış girişiminin son derece tehlikeli olduğunu belirtiyor ve deprem gibi bir felaket durumunda toplanma alanı olarak kullanılacak yerlerin bile satıldığını dile getiriyor. Muhalefet partileri de Sekmen'in bu girişimine tepki gösterdi. Büyük Birlik Partisi'nin Erzurum İl Başkanı Ahmet Eşref Yılmaz, yeşil alanların parselasyonu kabul edilemez diyerek Büyükşehir Belediyesi'nden açıklama yapılmasını talep etti. Zafer Partisi'nin İl Başkanı Abdülhamit Uzun ise "Vurgun var. EBB ve Mehmet Sekmen gitmeden vurgun modunu açmış vaziyette. Yeşil alanı, olası bir depremde bölgedeki vatandaşlarımızın toplanla alanını parsel parsel kapalı teklif usulüyle satılığa çıkarmıştır. Burayı alanı da satanı da not ediyoruz!" diyerek tepkisini dile getirdi. Youtube'de izlemek için tıklayın Read the full article
0 notes
Text
5 milyon liralık tarlayı sahte kimlikle satmaya çalışırken yakalandı
Elmalık köyünde 7 dönüm tarlası bulunan E.H., tapu dairesinde gelen ‘satış randevusu’ mesajı sonrası polise gidip, şikayette bulundu. İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri, tarla sahibinin bilgisi dışında satış randevusu oluşturulduğunu tespit etti. KALAN PARAYI ELDEN ALIRKEN YAKALANDI H.K.’nin arazi sahibi adına sahte kimlikle banka hesabı…
View On WordPress
0 notes
Text
Yıllardır bir teknoloji efsanesi vardır; Google telefonlardan ortam dinlemesi yapıyor?Gerçekten de tuhaf şeyler oluyor:Dün bir arkadaş yatağını ve nevresimlerini değiştireceğini söyledi ben de benimkiler idare eder kimim var kim kullanacak dedim zaten annemin eşyalarını kullanıyorum bugün girdiğim her haber sitesinde yatak ve nevresim reklamı var😲Evvelki gün maya Paristen söz ederken ben de Yunanistan tatili güzel olurdu lâfını ortaya attım kuzinim(mayanın anneannesi)Balkan turuna heveslendi babam da "Türkiye dururken oralarda ne işiniz var gidin Ege/Akdeniz/Kapadokya'ya"dedi hani gidebilecek imkânımız yok otel fiyatlarını boşverdim pansiyonlar bile çok pahalı bunun uçak bileti yemesi-içmesi-gezmesi derken bir küçük servet gerekli öyle laf olsun vakit dolsun konuşmaları yapıyoruz aaaaa bu defa Balkan turu/Yunanistan/Türk tatil yerleri/benilüx Paris seyahat reklamları geldi bir tanıdığım emlak ve arazi satışı dolandırıcılığı arttı en güvenlisi icra veya mahkemenin miras satışından almak dedi gine icra mahkeme satış ilanlarıyla doldu ekran😨bir akrabam geldi çocukluğumda gitiğim köylerde fiyatlar uçmuş hayır eski köy evlerini severim ben ama maalesef kalmadı büyük şehir evleri gibiler,o köyden satış ilanları vardı telefonumda,eski komşumla karşılaştık hasret giderdik ev satış ilanları aktı,bizim semtte satılık bir ev var o benim sevdiğim tarihi lavanten evlerden az kaldı artık onlar🏡 ah keşke param olsa alsam dedim abooooooovvvvv o evin satış ilânı girdiğim yayında yani nasıl oluyor da oluyor?
0 notes