#Sefer Tası
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kardeşim Tokyo'ya gidiyor ben de amazon.jp'de kayboluyorum. İmdat!
9 notes
·
View notes
Text
Kendime yeni nesil sefer tası aldım ramazan sonrası işe yemek götürmeler başlasınnn.
8 notes
·
View notes
Photo
Sefer tası dönemi başlıyor https://www.instagram.com/p/Cj0SyIjITPu/?igshid=NGJjMDIxMWI=
9 notes
·
View notes
Text
Hepsiburada Marka Günleri; Okula Dönüş Fırsatları Başladı!
Yaz tatili sona erdi, çocuklar ile ebeveynlerin okul dönüş serüveni başladı. Çocukların okul ihtiyaçları için listeler hazır. Hepsiburada marka günleri sayesinde listenizi düşük maliyete tamamlarsınız. Tüm ihtiyaçlarınızı en kaliteli markaların ürünleriyle karşılarsınız. Üstelik anasınıfından liseye binlerce üründe sepette indirim uygulanmaktadır.
Hepsiburada Marka Günleri
Bento Lunch Box Ofis-Okul İçin Yeni Nesil Sefer Tası
Bento Lunch Box okul için yeni nesil sefer tası oldukça kullanışlıdır. Okul çağındaki çocuklarınızın beslemesinde kullanırsınız. Ürün, çelik materyalden üretilir ve iki katlıdır. Ayrıca taşıma kolaylığı sunan tasarıma sahiptir. Anaokulu, ilkokul öğrencilerinin kullanımına uygundur. Ürünü incele... Farklı renklerle sunulan ürünün termos özelliği yoktur. Bununla beraber paslanmaz çelik iç materyal ile kapak silikonları yemeğinizi 4 saate kadar sıcak tutar. Dayanıklı tasarımla çocuğunuzun öğle yemekleri rahatça muhafaza edersiniz. Fırında kullanım yahut makinada yıkama için uygun değildir. Çocukların sağlığına zararlı maddeler içermez. Gıda sınıfı güvenlik kriterlerine uygun PP plastikten üretilmiştir. BPA içermeyen ürünü pikniklerde de kullanabilirsiniz. Bu harika ürünü sepette indirimle uygun maliyet alırsın. Okula dönüş kampanyaların ihtiyacın olan her ürünü bulabilirsin.
Hepsiburada Marka Günleri Astronot Desenli İlkokul Sırt Çantası ve Beslenme Çantası Okul ihtiyaçlarının en önemli maddelerinden biri sırt çantasıdır. Her yaş grubundaki öğrencinin eşyalarının taşımasında gereklidir. Astronot desenli ilkokul sırt çantası ve beslenme çantası 310 TL indirimle satılmaktadır. Ayrıca tasarımıyla minikleri mutlu olmasını sağlamaktadır. Ürünü incele... Siyah, mavi, sarı ile beyaz renklerinden oluşan çanta suya dirençlidir. Böylelikle yağmurlu günlerde miniklerin eşyaları ıslanmaz. Rahat kullanım adına kolluklarda süngerler mevcuttur. Günlük kullanıma uygun üründe iki ana bölme, 1 yan cep ve bir ön cep bulunur. Çantanın cepleri astarla desteklenir. Sınırlı süreli okula dönüş fırsatlarından kesinlikle yararlanmalısınız. Çocuklarınızla beraber ürünlerin özelliklerini inceleyip, okul tarzını yaratırsınız. Farklı renk ve modeldeki ürünler farklı zevklere hitap etmektedir. Ufaklıkların ilgi alanına yönelik tercihlerle okulu daha eğlenceli hale getirirsiniz.
Hepsiburada Marka Günleri Fatih Okul Kırtasiye Seti Fatih okul kırtasiye seti kaliteli malzemeden üretilmiştir. Dayanıklı ürün, çocukların okul hayatlarını güzelleştirir. Set, okula dönüş kampanyası kapsamında kuponlu satılmaktadır. Ayrıca 2.000 TL ve üzeri alışverişlerde % 10 indirim uygulanır. Ürünü incele... Fiyat- performans ürünü sette silgi, kalem tıraş, kurşun kalemler yer almaktadır. Kutu içeriğinde 12' li boya çeşitleri vardır. Sulu, kuru, pastel ve keçeli boya kalemleriyle çocuğunuz harika resimler çizer. Set içeriğindeki ürünlerin hepsi kaliteli malzemeden üretilmektedir. Kampanya günlerinde kupon fırsatıyla daha düşük maliyet alabilirsiniz. Erkek ya da kız çocukların kullanımına uygundur. İlkokul çağındaki miniklere güzel bir hediye de olabilir. Ürüne dair daha detaylı şekilde web sitesinden inceleyebilirsin. Hepsiburada her ihtiyacınızda hep yanınızdadır. Okula dönüş hazırlıklarınızı veya diğer kırtasiye ihtiyaçlarınız hemen alabilirsiniz. En kaliteli markaların setlerine https://www.hepsiburada.com/ üzerinden anında ulaşırsın. Read the full article
0 notes
Text
Hastanelerde Sefer Tası Dönemi!
Türkiye'deki devlet hastanelerinde yemek hizmetlerinin taşeron firmalar tarafından hijyenik ve lezzetli olmayan şekilde hazırlanması, sağlık personelinin evlerinden yemek getirmesine yol açtı. SES Sendikası tarafından 51 ilde 1000 sağlık çalışanıyla yapılan yemek anketinin sonuçlarına göre, sağlık personeli ve hastalar yemeklerin hijyeninden ve lezzetinden memnun değil. SES İzmir 2 Nolu Şube Eşbaşkanı Başak Edge Gürkan, anketin 57 ilde 150 sağlık kuruluşunda yapıldığını ve 1000 sağlık personelinin katıldığını belirtti. Gürkan, 20 yıl önce devlet hastanelerinde aşçıların olduğunu ve yemeklerin kamu eliyle hazırlandığını, ancak günümüzde yemekhane hizmetlerinin özelleştirildiğini vurguladı. Bu özelleştirme sonucunda, yemeklerin hijyen ve lezzet açısından büyük sıkıntılar yaşandığını ifade etti. Gürkan, "Türkiye genelinde her hafta bir kamu hastanesinden yemeklerin içerisinden kıl, böcek, taş, yabancı madde çıktığına dair haberler alıyoruz. Hastanelerde yemekler yenilebilecek nitelikte olmuyor. Sağlık personeli 24 saat nöbetlerinde hastaneden yemek yemek zorunda kalıyor ve doyurucu olmayan yemekler nedeniyle dışarıdan yemek söylüyor ya da evinden yemek getiriyor," dedi. Ankette, yemeklerin tadı ve lezzeti hakkında katılımcıların 'ü nadiren, 'u bazen iyi bulduğunu belirtti. 'i menüdeki yemeklerin renk, kıvam ve tat yönünden bazen uygun olduğunu, 'sı ise hiçbir zaman yeterli bulmadığını söyledi. Yemeklerin sıcaklığı konusunda ise katılımcıların 'i bazen, 'i nadiren yanıt verdi. Yemeklerin görüntüsünün güzel ve iştah açıcı olduğunu düşünenlerin sayısı sadece %1 oldu. Yemeklerin porsiyon büyüklüğünün ise istenilen ölçüde olmadığını belirten katılımcılar, menünün besleyici değerinin çok düşük olduğunu ifade etti. Ankete katılan sağlık personeli, yemeklerin içinden zaman zaman böcek ve başka cisimlerin çıktığından şikayetçi oldu. Ayrıca, yemekhanelerde her zaman kağıt havlu ve sabun bulunmadığını belirten katılımcıların oranı oldu. Bu durum, devlet hastanelerinde hem sağlık personelinin hem de hastaların yeterli ve hijyenik yemek bulamamasına yol açıyor. Read the full article
0 notes
Text
Ne zaman heves ettiğim bir şeyi yapmak ya da yemek istemesem o şeyi ailenin diğer üyeleri de yapamıyor. Ya da çok istediğim şeyi bensiz yaparlarsa da oluyor. Mesela denize giderken mayo giymeyince deniz kapalı oluyor (5 kere yaşandı.).
Bir ara annem özenerek çorba yaptı ve ben içmek istemedim. Annem o zaman çorbayı koy dedi. Tası alıp tam koyduğum gibi tas kırıldı ve çorbanın içine düştü. Tekrar yapmak zorunda kaldı annem ve bu sefer bana da yedirdi.
Anneannem ne zaman menemen yapsa ve bana haber vermeseler ya da istemesem bir şey olur. Bir ara ananemin ayağı kaydı ve menemen çöpe gitti, biber yanlışıkla acı çıktı, tuzla ilgili sıkıntı çıktı.
Geçen annem patatesli yumurta yapmış, canım çekdiği halde ben yokken yapmış ve patatesli yumurta yere düşmüş. Kimse yiyememiş kısaca. Bugün de kardeşim pasta yapacağım diye tutturdu. Ben yemeyeceğim dedim. Meğer kekin tarihi geçmiş ve ilk kez kontrol etmeyi unutmuş. Yine kimse yiyemedi. Ben de ne var acaba? Çok saçma bir olay.
Bu yüzden annem denize giderken denize girmek istemesem bile mayo giydirir ya da bir şeyi yemek istemesem azcık da olsa zorla yedirir.
0 notes
Text
Masabaşı Çalışanlar İçin Sefertası Diyeti
YELDA BAŞARAN'DAN MASABAŞI ÇALIŞANLARI İÇİN SEFERTASI DİYET
Uzman psikolog ve yeme bozuklukları danışmanı Yelda Başaran oturduğunuz yerde zayıflamak ister misiniz? Adlı kitabıyla dikkatleri üzerine çektikten sonra şimdi de Hürriyet Kelebek Magazin ekinde Yelda Başaran’la iyi yaşam sanatı adlı köşesinde ki yazılarıyla dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Yelda Başaran ;İş yerinde yüksek performans göstermek sağlıklı ve dengeli beslenmeye bağlıdır. Masa başı çalışanları gün içinde saatlerce sandalyeye bağlı kalıyor. Buna bağlı ortaya çıkan psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklar da çalışanları bir hayli olumsuz etkiliyor. Masa başı çalışanları gün içinde öğle yemeğini iş yoğunluğundan dolayı dışarı çıkıp yiyemiyor ya da ofiste çıkan yemeklerden diyet programınıza uygun olmadığı için oturdukları yerde vücutlarına fazla kalori yüklemesi yaptıkları için kilo alıyorlar. İşte masa başı çalışanlarının hem kilo almamaları hem de gün içinde için de kendilerini iyi hissetmeleri için masa başı çalışanlarına gün içinde Sefer tası diyeti uygulamalarını öneriyorum diyerek sefertasın diyetinin içinde olması gerekenlerden ve yararlarından bahsetti.
Sefertasınızda olması gerekenler : Tencere yemeklerinden (sebze, et, çorba vb) .yanına salata, yoğurt, bir iki dilim ekmek, tok tutacak kuruyemiş leblebi ceviz badem kahve ve çay molaları için hurma ,yaban mersini, kuru erik , kuru kayısı ya da mevsim meyveleri. Sefer tası diyetinin yararları Sağlıklıdır, Zaman kazandırır, Ekonomiktir, Ruhsal ve fiziksel açıdan daha enerjik olursunuz. Başta akşam yemeği olmak üzere diğer öğünleriniz de düzene girer. Kilonuzu ve sindirim sisteminizi kontrol altına alırsınız. Geceleri daha rahat uyursunuz Başaran Sefer tasınızı hazırlayın, fazla kaloriden tasarruf edin! Doğru beslenin ve iş hayatınızdaki performansınız artsın dedi . Read the full article
0 notes
Text
Yemek listesine aldanıp da okuldaki menüden yeme gafletine düşersem bu ay da gluten komasına girerim. Sefer tası harekatı engellenemez!
12 notes
·
View notes
Text
Sen al sefer tasını tencere diye, eve getir. Ertesi günü ocağa koy helva yapmak için sefer tası yanınca, ”bu ne biçim tencere" diyip aldığın yere iade etmek için götür. Ve orada onun bir tencere değil, yemek saklama ve taşıma kabı olduğunu anla.
Hadi ben Leyla'yım da biraz bizim beye ne oldu anlamadım. O da Mecnun çıktı...
3 notes
·
View notes
Text
bir gün yine oteli temizliyorum.
kaldır indir, kaldır indir, doldur boşalt, yıka katla, sil süpür, ovala durula, topla yerleştir… sonsuz patates. soy soy soy. makine dönüyor ben dönüyorum, makine sıkıyor ben sıkıyorum, makine duruyor ben asıyorum, makine bekliyor ben dolduruyorum. hava güneşli çamaşırlar serilmeli. hava bulutlu yerler silinmeli, hava yağmurlu kapıya havlu konmalı, hava rüzgarlı camlar örtülmeli, hava karardı artık durulmalı. fırın da yemek sakın yanmasın, dolapta maydanoz aman sararmasın, kapılarda yağlı parmak izleri görünmesin, lavaboda kalmış tabak bekleyip kurumasın. elde fırça tuvalet ovulsun, kağıt bitmiş yenisi takılsın.
televizyon açık. sokak röportajı yapılıyor, ortasında yakalıyorum. kadın işsizim diyor. yandan bir erkek bağırıyor, kocan çalışmıyor mu? çalışıyor. bak gördün mü? işsiz değilsin. ama benim para kazandığım bir işim yok. bu sefer sunucu bir hışımla kadına soruyor. ev işinden para kazanmak mı istiyorsunuz? evet parasını istiyorum... rum rum rum rum trum trım trum trum trım tram trum... kadının sözü uzayın boşluğund asüzülüyor. kamera kalabalığın içinde kaybolup doğru adamı buluyor ve devam ediyor: cak cak cak cık cik cok cak cik....
kırıntılar yerde. dökmeden yemeyi beceremezler. kanepede battaniye kıvrılıp top olmuş, kalkınca katlamayı akıl edemezler. kullanılan havlu öylece bırakılmış. yerine asamazlar. daha kıçını koymadan yerde kahve damlaları. bari bulaşık makinasını boşalt, lavaboda kahve fincanları yine birikmiş. ha öyle mi? sen söyle ben yaparım. unutmuşum. ha öyle mi? birazdan yaparım. bırak sen, ben sonra halledicem. ha öyle mi? takılma ya sen, ben halledicem cem cem cem cim cam cum cem cim cam cum...
televizyon açık. değişik bir kadın sesi. biraz mekanik. darbe bildirisi okur gibi kelimeleri basa basa söylüyor; yerler kuruduktan, çamaşırlar bittikten, yemek dolaba konduktan, ev temizlenip soluklandıktan sonra kadınlar evi tek başına kirletinceye dek, erkeklere el koyuyoruz, ayak da. isteğe göre kafa da koyarız. az dinlenin sonra salarız. temizlik sonrası bildirisini dinlediniz. imza: hayatımız bizim olsa ya yüksek şurası.aaaarası ası sası ası ayay ası ası ası oh oh kaldır tası indir tası
7 notes
·
View notes
Text
Bu gemi nereye gidiyor arkadaş?
Birkaç yıl önce memlekette şahit olduğum bir diyaloğu başlarken ansam belki bir parça meselenin açılmasına yardımcı olacak. Deneyelim: Efendim, bir dost ziyaretindeyiz, iki akraba konuşuyorlar. Ben dinleyiciyim. Konuşanlar neredeyse emsaller. Çocukluğundan beri İstanbul'da yaşayanı diyor ki: "Hayvanları falan satmışsınız?" Diğeri cevap veriyor: "He, başedemedik, sattık." Devam ediyor diğeri: "Nasıl başedemediniz?" Öteki kızgınlıklıkla söyleniyor: "Hanım uğraşmak istemiyor. Ben de yetişemiyorum. Sattık mecburen." İstanbullu gerilimi sezdi. Sever böyle şeyleri. Üzerine gidiyor: "Ne demek uğraşmayı sevmiyor yahu? Öyle rahatlık var mı? Sözünü geçiremiyor musun?" Bu sefer köyde yaşayan dökülüyor: "Şehirli kızlar böyle. Sıkıya gelemiyorlar. Köyde yaşadığına şükrediyoruz." İstanbullu: "Bulamadın mı köyden bir kız?" En nihayet bizimki isyanı patlatıyor: "Köyde kız mı kaldı ki gardaş? Hepsini siz alıyorsunuz. Onlar da şehirde yaşaması kolay diye hemen varıyorlar." Efendim, bu diyaloğun arkaplanına dair bir-iki şey de ben deyivereyim ki, mesele iyice vuzuha kavuşsun. Sivas'tan İstanbul'a göçenler, eğer delikanlının aklı İstanbul'da çelinmemişse, gelinlerinin memleketten almaya özen gösterirler. Neden? Hem kültürel anlamda aileye daha iyi uyum sağlayacağını düşünürler hem de kırsalda büyüyen kızlar çalışkandırlar, hamarattırlar, evhanımı olmaya yatkındırlar. Bu yüzden anneler oğlanın aklı bulanmadan memleketle irtibatı kurup sağda-solda ideal eş adaylarını yoklarlar. Bu durum kız tarafı için de sevindirici olabilir. Zira bazı ebeveynler de kızlarının şehirde yaşamasının rahat edeceği anlamına geldiğini düşünürler. En azından köydeki/kırsaldaki zahmetli işler oralarda yoktur. Diğer yandan bu durum bir tür 'sınıf atlama'dır da. Prestijlidir. Velhasıl İstanbul'a gelin gitmek muteberdir. Allah mutlu-mesud etsin, hepsi iyidir-hoştur da, memlekette doğup büyüyen erkeklere ne olacağını kimse düşünmez. Köydeki kızların şehirlere birer-ikişer gelin gitmesi köyde yaşayan delikanlıyı şehirden kız almaya mecbur eder. Alabilirse tabii. Köy hayatı zor olduğundan şehirli kızların çoğu zaten başta vetoyu basar. Ya şehre taşınılacaktır yahut da bu iş olmayacaktır. Ha, hep böyledir demeyelim, hasbelkader ikna olanlar da vardır. Fakat onlarda da yukarıdaki durum geçerli olur. Kız böylesi işlere alışık olmadığından ve o yaştan sonra adabte olmak da hiç kolay olmadığından veyahut da bu durum çevresi tarafından bir 'düşüş' olarak değerlendirildiğinden, elini işlere katiyyen değdirmez. Bu durumda erkek de yavaş yavaş tavsamaya başlar. Genelde de bu aile ilerleyen yıllarda tası-tarağı bırakıp şehre taşınır. Böyle yazdığımda gülünecek belki ama Türkiye'de tarım-hayvancılık konusunda başlayan gerilemenin sebeplerinden birisi de budur. Köylü sınıfı giderek erimektedir. Bu sadece toplumsal bir sınıfın değil bir (ç)alışkanlık sınıfının da yokoluşudur. Ben lise bitene kadar memlekette yaşamama rağmen iddia ederim: Beni köyde bir sene işe koşun bir dahaki seneyi görmem. Bohçamı alır kaçarım. Halbuki hepten de bu işlerden habersiz değilimdir. Bir de şehirde doğup büyüyenlerin halini düşünün. Evden okula yürürken dahi ceptelefonu elinden düşmeyen hanımkıza ineğin memeleri nasıl tutturulacaktır? Süt sağılırken aynı anda yazışılmaz ki. Peki ben bunu nereye bağlayacağım? Becerebilirsem son zamanlarda üzerine çokça konuştuğumuz İstanbul Sözleşmesi vs. bağlamına çekeceğim. Evet. Öncelikle iktidarda geçen 17 yılın ardından şunu artık kabul etmek gerektiğini düşünüyorum: AK Parti toplumu dönüştürmekte etkisiz kalmıştır. Çünkü zaten böyle bir misyon da gütmemektedir. İmam-Hatipleri çoğaltmak ve okullardaki müfredata bir-iki küçük dokunuş yapmak dışında mevcut hükümetin geniş çaplı bir bilinçlenme/şuurlanma hamlesi yaptığını düşünmüyorum. Ha, süreç boyunca başına gelen işlerden dolayı rahat rahat bunu oturup çalışabildiğini de düşünmüyorum, fakat sonuçlar da ortada. Sokaklardan durumu okuyabiliyoruz. Dönüştüremiyoruz, aksine, dönüşüyoruz. Birçok sebebe bağlanabilir bu durum ama bunlardan en önemlisi, kanaatimce, iktidarın 'ihya etmek' istediği belirgin bir 'itikad'ın olmayışıdır. "Ne sünniyim ne şiiyim!" tarzı libe-müslim söylemler bir ölçüde siyaseten anlaşılır olsa da sahada bu belirsizliğin inşa edeceği hiçbir gerçeklik yoktur. Gerçekler belirsizlikler üzerine inşa edilmezler. İdeolojik anlamda çerçevelerden yoksun kalış, amaçlanan suya-sabuna dokunmamaksa, muteber olabilir. Fakat suya-sabuna dokunup 'dindar bir nesil' yetiştirecekseniz, bunu, 'neye inanılıp neye inanılmayacağını' alabildiğine flû bırakarak çözemezsiniz. Dindar bir nesil yetiştirmenin öncesi elbette ve mecburen bir itikad hamlesidir ve itikad da belirsizlik kaldırmaz. Konuya dair okumaları olanlar bilirler: İmanından bahsederken bir mü'minin 'inşaallah' demesi bile caiz değildir. "İnşaallah müslümanım!" denilmez. "Elhamdülillah müslümanım!" denilir. Bunu demekle de "Topluma itikad dayatalım!" zoruna girmiyoruz. Fakat birşeyler de tebliğ edebiliyor olabilmemiz lazım. Eğer AK Parti İstanbul seçimlerinde yaşadığı düşüşü hayra yormuyorsa, ki yorulacak birşey olduğunu sanmıyorum, bunu sadece ekonomik nedenlere bağlamamalıdır. Nihayetinde her yeni nesille birlikte Türkiye'nin sosyolojisi değişiyor ve bu değişim pek müsbet tarafa doğru görünmüyor. İstanbul'da şöyle bir sokakları dolaşınca bunu tayin/tesbit edebilmek mümkün. Oy verme yaşını aşağıya çekmenin de, Bediüzzaman'ın tabiriyle, 'akıldan ziyade hislerini dinlemeye yatkın' gençleri sandığa daha çok taşıdığı ortada. Onların iradeleri sandığa geldiğinde de işlerin akışı değişebiliyor. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan veya bir başka komedyenin hakikat lansesi Tayyib Erdoğan'dan daha etkili olabiliyor. Üstelik 15 Temmuz'dan sonra iş daha da saçma bir hal aldı. Yargılamalarda yaşanan faciaları bir kenara ayırıyorum, dönüşü de yok onların, 15 Temmuz'dan sonra AK Parti'nin tam olarak hangi ideolojinin arkasında durduğunu tesbit edebilen var mı? İzmir'deki adayı neredeyse meyhaneye gidip "Maşaallah!" çekecek, başka bir yerdeki adayı başka bir halde, kimsenin söylediği diğerini tutmuyor, bin başlı bir dev gibi. Hatta, işin en "Yok artık. Bu kadar da olmaz. Buraya da varmaz!" dediğimiz kısmı, yani Mustafa Kemal hakkında hasbelkader bir eleştiri dile getiren olursa, onu da içeriye alıyorlar artık bu iktidarda. Tamam, hepimiz aynı gemideyiz de, gemi nereye gidiyor arkadaş? Oy kullanmaya başladığından beri AK Parti'den başka bir yere oy vermemiş birisi olarak söylüyorum: Geminin tam olarak nereye gittiğini söyleyebilen var mı? Şimdi dindarların, bin maşaallah, hep bir ağız İstanbul Sözleşmesi'ne verdiği tepkinin arkasında da bu var. Bakınız, 44'e-54 fark attı Ekrem İmamoğlu. Ankara düştü. Büyükşehirler düştü. Hakkınızda hüsnüzan eden insanların sormak hakkıdır: Bu gemi nereye gidiyor? Evet. Bir kitapta okumuştum da çok hoşuma gitmişti. Yazar şöyle birşey diyordu: Bu ülkede okullar CHP seçmeni yetiştirir. Sonra onlardan gözü açılan olursa başka partilere verir. Şu an okullar hâlâ bu vaziyette. Çünkü cesurca bir meydan okuma yok. Bir karşına alma yok. MEB'in Kemalist endoktrinasyonundan geçmiş gençlerin hasbelkader Erdoğan'ın kaşına-gözüne âşık olup fikir değiştirmesini umuyoruz. Olmuyor böyle birşey. Hatta, işte tepki verilen şeylerden birisi, hükümetin kanatları altında yürüyen çalışmaların da diğer sosyolojiyi besleyen tarafları var: "Batı'da yapıyorlar biz de yapalım!" Yapıyorsun da, sonuçları ne oluyor, buna dair hiç okuma yapıyor musun? Yapanlara kulak veriyor musun? Yusuf Kaplan'ın dikkat çektiği şey de bu biraz. Hâkim söylemin gölgesine sığınan böylesi çalışmaların bildiğimiz dalı kesmekten farkı yok. Ötekinin ocağına odun atmalar bunlar. İnşaallah geç olmadan uyanırız. Tevfik ise Allah'tandır. Köyler iyiden iyiye boşaldı. Bari sandıklar boşalmasın.
1 note
·
View note
Text
bu sefer de bir iş adamıyla dedikoduları çıkmış tası tarağı almış gitmiş şeyma , bir insan kendini bu kadar bitiremezdi..hep daha fazlasına sahip olma arzusu bu olsa gerek o kadar çabaya karşılık ne bileyim flnwlflsjfkwjlfje
3 notes
·
View notes
Photo
Red Crescent Brass Dinner Pail, 1900s Süleymaniye İşi Hilal-i Ahmer Sefer Tası, 1900'ler. . . Love history? Become one of our patrons by pledging $1/month and support the historical gems we uncover on a daily basis. http://bit.ly/2CK2tWB #ottomanempire #ottoman #tarih #Allah #syria #palestine #türk #history #İstanbul #islam #osmanlı #photo #photography #photographer #photooftheday #picoftheday #picture #turkey #türkiye #love #painting #paint #ayasofya #malaysia #singapore #indonesia #pakistan #egypt #bosnia — view on Instagram http://bit.ly/2GrGp8P
1 note
·
View note