#Saruhan
Explore tagged Tumblr posts
bentectravels · 17 days ago
Text
youtube
Turquie - Cérémonie des derviches tourneurs au caravansérail de Saruhan (Cappadoce).
0 notes
rayhaber · 5 days ago
Text
Adana'da Kasapları Hedef Alan Dolandırıcılık Skandalı
Kebabın Başkenti Adana’da Dolandırıcılık Skandalı Adana, Türkiye’nin kebabın başkenti olarak bilinirken, son günlerde kasapları hedef alan bir dolandırıcılık olayı gündeme bomba gibi düştü. Her gün tonlarca etin satıldığı kasaplar, dolandırıcıların yeni tuzaklarına maruz kalıyor. Kasaplar Çarşısı’nda faaliyet gösteren dolandırıcılar, kasapların cep telefonlarına “Senden et aldım, zehirlendim.…
0 notes
altinovaguncel · 10 months ago
Text
Altınova'da yılın ilk meclisi tamamlandı
Altınova Belediye Meclisi, yılın meclis toplantısını gerçekleştirdi. 2024 Ocak Ayı İlk Meclis oturumu saygı duruşu ile başladı. Altınova Belediyesi’nin Ocak 2024 yılı meclis toplantıları başladı. Belediye Başkanı Dr. Metin Oral’ın başkanlığında yapılan meclis toplantısında gündem maddeleri ele alındı. Eksiksiz katılım Belediye Başkanı Dr. Metin Oral’ın başkanlığında yapılan Ocak 2024 meclis…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
nanmo-wakaran · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Merve Saruhan on yt
35 notes · View notes
nesrin-c · 2 years ago
Text
ON'LARA SAYGIYLA...
30 Mart 1972… Kızıldere’de silah elde ölümsüzleşen; Mahir Çayan, Ertan Saruhan, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ahmet Atasoy, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ömer Ayna, Saffet Alp bilincimiz ve yüreğimizsiniz!
‘ ‘Oy dere Kızıldere
Böyle akışın nere
Onlar biter mi sandın
Sana can vere vere
Dere bizim evimiz
Suyun alın terimiz
Söyle nedendir dere
Vurulur gençlerimiz
Dere böyle durulmaz
Gence kurşun sıkılmaz
Sanma faşist olandan
Bir gün hesap sorulmaz’’
105 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 years ago
Text
KIZILDERE’DE BİR KÜRT : Sebahattin Kurt
1970’lerin başında Gevaş’ta öğretmenlik yapan şair Gülten Akın’ın mısralarında geçer Sebahattin Kurt sadece: "Van denizinde, Gevaş’ta / Adı Sebo, biraz dalgın / Halkını sevmekten önyazgılı / Alıp başını gittiğini duyuyorum Tokad’a"
1970’lerin başı… 12 Mart muhtırası olmuş Türkiye Cumhuriyeti Devleti her yerde devrimci avına çıkmıştı. Deniz Gezmişler’i idam etmeye hazırlanan devlet, dağ-taş demeden Mahir Çayan’ları arıyordu.
Türkiye böyle bir siyasal ve toplumsal krizden geçerken Gevaşlı Sebahattin Kurt ise Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde okumaya gider ve devrimci mücadelenin geldiği aşama onu da etkiler. Ama Sebahattin Kurt’u asıl etkileyen dönüm noktası Lise öğretmeni Gülten Akın’dır. O esnada Van Gevaş’ta öğretmenlik yapan şair Gülten Akın Sebahattin Kurt’u çok sever. Van Gölü’nü izlerken uzun uzun sohbet ederler.
Ancak daha ikinci sınıfta ailesi Sebahattin’den uzun süre haber alamaz. Telaşa kapılan Salih ve Saim Kurt çifti ulaşabildikleri her yere ulaşırlar ama sonuç hep olumsuzdur.
Sonra bir gün, TRT radyosundan şöyle bir haber geçer: “Tokat’ın Niksar ilçesinin Kızıldere köyünde bir evde saklandıkları tespit edilen şakiler; Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Hüdai Arıkan, Ömer Ayna, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Saffet Alp ve Sebahattin Kurt ölü olarak ele geçirilmiştir.”
Haberde ismi son olarak okunan öğrenci Gevaşlı Sebahattin Kurt’tur.
Aile inanmak istemez önce, “Bu Sebahattin olamaz. Sebahattin’in ne işi olur orada” diye düşünür. Ya da bu acı gerçekle yüzleşmek istemezler ama birkaç gün sonra aileye haber verilip, ‘gelip çocuklarını morgdan almaları, aksi halde gömüleceği’ söylenir. Ailesi imkânsızlıklardan dolayı hemen gidemez tabi, ikinci bir telgraf gelir: ‘Sebahattin Kurt Tokat Niksar Şavşat Mezarlığı’nda 52 No’lu mezara gömüldü.’
Ama aile kandırılmıştır, söz konusu mezarlığa gittiklerinde öyle bir mezarın olmadığını görürler. Muhatap bile bulamazlar. Aile, tüm aramalarına rağmen Sebahattin’in nereye gömüldüğünü öğrenemez. Annesi Saime önce kör olur, Sebahattin’in acısına daha fazla dayanamaz ve kısa sürede ölür; çok geçmez baba da hayata veda eder.
Sebahattin’in ölümü resmi kayıtlara şöyle geçer: “Yapılan teşhiste alnından ve göğüs hizasından ateşli silahla vurularak öldürüldüğü tespit edilen şahsın Van-Gevaş doğumlu 20 yaşındaki Sebahattin Kurt olduğu anlaşılmıştır.”
Adı, 1970’lerin başında Gevaş’ta öğretmenlik yapan şair Gülten Akın’ın mısralarında geçer sadece: Van denizinde, Gevaş’ta/ Adı Sebo, biraz dalgın/Halkını sevmekten önyazgılı/ Alıp başını gittiğini duyuyorum Tokad’a/
DİRENGEN BİR KİŞİLİKTİ
O dönemleri hatırlayan Gevaşlı Cevdet Altındağ, Sebahattin Kurt’u şu sözlerle anlattı: “Ona sıhhiyeci Salih’in oğlu derlerdi. Nesil olarak bizden büyüktür. Ailesini yakından tanırım. Bütün Gevaş Sebahattin’i direngen bir kişilik olarak tanırdı, asla boyun eğmezdi. Çocukluğundan itibaren böyleydi. Van Gölüne girmesini engelleyenlerle kavga eder, dayak yer ama yine de Van Gölüne girmeyi başarırdı. Dayak yese dahi, kavgaya girecek kadar cesurdu. Katliamdan sonra ailesi Gevaş’tan ayrıldı. Cenazesinin getirilmediğini biliyorum. Gevaş’a getirilmedi.”
‘TÜM MAHALLENİN YARDIMINA KOŞARDI’
Yine Gevaş’ta yaşayan ve Kurt’un gençliğinde Hişet mahallesinde ona komşuluk eden Necmiye Deniz ise Kurt ile ilgili şunları söyledi: Sürekli kitap okurken görürdüm, hatırladığım kadarıyla kısa boyluydu. Cesaretliydi, mahallede ne sorun olursa duyarlı yaklaşır ve insanlara yardım etmeye çalışırdı. Herkes onu çok seviyordu, sonra Ankara’ya okumaya gitti ve bir daha göremedik.”
#anfturkce (alıntı)
Tumblr media
14 notes · View notes
cagdasyatirim · 2 years ago
Text
Salona eli bağlı üç kişi getirildi, sanık sırasına oturtuldular. Mahkeme başkanı Saruhan Mebusu Mustafa Necati, sanıklardan
en yaşlısı olan, ihtiyar köylüye sordu.
- Baba Adın ne?
Dinleyicilerde bir ferahlama görüldü.
Demek bu ihtiyarın suçu ötekilerden daha hafifti.
Bu yüzden ilk yargılanıyordu.
İhtiyar ayağa kalktı.
- Hüsnü
- Baba adı ?
- Ramazan
-Nerelisin ?
- İnebolu’nun Çatal bucağından.
- Baba, sen askerden kaçan oğlunu evinde saklamış, bir asker kaçağına yataklık etmişsin!
- Tövbe de Reis bey !
- Ben tövbe dedim, sen ne dersin ?
İhtiyar köylü başkanın üstelemesinden sıkılmıştı.
Elini koynuna sokup yıpranmış, buruşuk iki tomar kağıt çıkardı, kürsüye doğru salladı.
- Reis Bey, Reis Bey!..
Şu kafa kağıtlarının içini okusan bana dediğinden utanırsın !.
- Neden ?
- Bu kağıtlar Balkan Harbin'de ve Çanakkale'de şehit düşen oğullarımın nüfus kağıtlarıdır. İki arslanını millet için şehit veren baba, üçüncü oğlunu bu ölüm dirim savaşında bir kahbe gibi gizlemez Reis Bey!
Salonda çıt yoktu.
Mahkeme üyeleri birbirlerinin yüzüne baktılar.
Şaşkındılar. İhtiyar birden yamalı mintanını yırttı. Çıplak, ak kıllı göğsü dışarı fırladı.
- Hele gel Reis Bey, yakın gel de, şu kalbura dönmüş göğsüme bak!
Bu gördüğün yaraları Makedonya'da Bulgar çeteleri ile döğüşürken aldım. Sekiz yıl askerliğim var benim. Kurşun yarasına yara demem. Şehit arslanlarımın yarasıdır bağrımı delen.
Benim oğlum askerden kaçsa bile ben saklamam.
Bunu böyle bil!
Mustafa Necati Bey sıkıntısını gizleyemeyerek sordu:
- Peki baba. Oğlunu en son ne zaman, nerede gördün ?
- En son ilk kar düştüğünde gördüm.
Aha şurada, Kastamonu askerlik şubesinin önünde.
Ankara'ya selametlerken...
- Sonra hiç haber almadın mı?"
İhtiyar duraladı.
Bu soruyu beklemediği belliydi. Kuşkulu gözlerle dinleyicilerden yana baktı.
Orada birilerinden, birilerinin bir şeyler söylemesinden korkuyordu sanki. Kararsızdı.
Bir süre sağına soluna baktı.
Sonra tükenmiş bir sesle başkana döndü:
- Diyecem diyecem, emme o itin ipini de ben çekecem!
Başkan gün görmüş geçirmiş bir tavırla sordu:
- Anlat bakalım baba!
- Askerin bazısı kandırılmış, başıbozuk olmuş dediler.
Askerden kaçanları ortalıkta görmüyorduk,
emme kulağımıza geliyordu.
Kaçaklar yakalanırım korkusuna evine ocağına gelmezmiş.
Kimi dağa çıkıp eşkiyalık edermiş. Kimi de bir kıyıya siner mektup yazıp evden para istermiş.
Bir ay önce bana da bir mektup geldi. Muhtar getirdi.
Hah dedim, oğlan askerden kaçtı para ister.
Benim okumam yazmam yok.
Utancımdan kimseye okutamadım.
Muhtar her önüne gelene demiş bana mektup geldiğini.
Ele güne bakamaz oldum. Dünyaya kahrettim
eve kapandım.
İhtiyar eğildi, bağlı elleriyle yün çorabının arasından katlanmış bir kağıt çıkardı.
- Aha mektup bu !. Alın okuyun.
Nerdeyim diyorsa gidin yakalayın.
Asarken de ipini bana çektirin!
Mahkeme başkanı Mustafa Necati kağıdı açtı, okudu.
Birden yerinden fırladı, ağlayarak kürsüden indi. İhtiyarın önüne geldi. Boğuk sesiyle hıçkırdı..
- Baba bizi bağışla.
Küçük oğlun da İnönü'de şehit düşmüş. Sana gelen mektup askerlik şubesinin şehitlik ilmuhaberiymiş.
İhtiyar elini öpmek isteyen Mustafa Necati Bey'i durdurdu.
- VATAN SAĞ OLSUN!..
SİZ ASLANLARIM SAĞ OLUN!...
İhtiyar sessizce
ağlamaya başladı.
Çıplak ak kıllı göğsü körük gibi inip kalkıyor, kırışık yanaklarından süzülen gözyaşları sakallarının içinde kayboluyordu.
Vatan hainliği suçlamasından kurtulduğuna mı ağlıyordu, son oğlunu da yitirdiğine mi?
Kimse anlayamadı...
Ey Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları .. İşte bu vatan böyle kazanıldı, Cumhuriyet böyle kuruldu.
Sizin gücünüz yetmez
ATATÜRK'ÜN adını
Bu milletin kalbinden
silmeye
Ne de kurduğu
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'ni
yıkmaya.
SİZİN İŞİNİZ DE ZOR BE..
Kurduğu fabrikaları satıyorsunuz,
ÖLMÜYOR..
Adını statlardan kaldırıyorsunuz,..
ÖLMÜYOR..
Resmini ders kitaplardan çıkarıyorsunuz,..
ÖLMÜYOR..
Zaferlerini kutlamayı yasaklıyorsunuz..
ÖLMÜYOR ..
Onu ÖLDÜREMEDİKÇE,
siz ölüyosunuz kahrınızdan
yavaş yavaş..
Ah be Zübeyde Ana
Nasıl Bir Evlat Doğurdun ki...
Heykelinden Bile korkuyorlar ...
Canlısını dünya yenemedi, ölüsünü 84 yıldır hainler yenemedi.
Atatürk'ü kalbimizden
silmeye gücünüz,
unutturmaya ömrünüz yetmez.
Her gün birinize..
Bir gün hepinize
Atatürk'e
Saygı duymayı öğreteceğiz..........
Bu vesileyle bu cennet vatanımızı canlarını vererek bize bırakan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere bütün şehitlerimizi, gazilerimizi minnetle ve şükran'la anıyoruz.
mekanları cennet,
ruhları şad olsun ...
Nihat Gökbulut
2 notes · View notes
seslimeram · 2 years ago
Text
Başka Bir Hikâye!
Tumblr media
Hep aynı lafzı anlatıyormuş gibiyiz. Her gün sanki yeniden ve yeniden aynı odaklardan o habis döngüye dair ezberleri sıralıyormuş gibiyiz. Her an, sahiden her an yenilenmeye ve aralıksız bir biçimde sabit olunmaya çalışılan cerahat karşısında sözü mükerrer kılarmış gibiyiz. Oysa hakikat, oysa yalın kılınmış gerçekliğin ta kendisi hiçbir şeyin tekrara asla düşmediğini göstere geliyor. İnsanlık mefhumunu çoktan toprağa gömmüş, kendi ezberi olarak bellediği biyopolitik bir şiddet sarmalını aralıksız güncelleyen devri sabık iktidarın var ettiği her şey o lafzı, şuralarda aksettirmeye çalıştığımız sözü tekrardan alıkoyan bir hal / bir istemi bildirir. Cerahat ve ceberut olagelen akılla işlenmiş olagelen her bir eylem, var edilen her bir kanun, nizam ve bildirimle birlikte hayatın ehveni çoktan çalınmıştır. Ki bunu bildirecek bir kelam da kalmamıştır sayelerinde.
Demokrasi beşiği olunduğundan dem vurup, herkesin ama en başta Avrupa ve özellikle ol Almanya’nın bizi kıskandığından dem vurulurken, cerahatle kuşatılmış olagelen ülkeden bihaber kalınmış bir yerin hikayesinde hiçbir biçimde aynı lafzı açabilmek mümkün değil, söz konusu edilemeyecektir. Yaşama vurulan gölgelerin, eksiltme hallerinin, kesintisizliği sağlama alınmış cerahat imini tamamlayan nesnel ayrımcılık ve şiddete tapan erkanın var ettiği her dönemeç bir kere daha kıskanılan yeri değil, doğrudan çürüten ülkeyi bildirendir işte. Tüketimi, dönüşümü mutlak yenilgi adına, kendi iktidarının konforunu yüceltebilme gailesiyle kuran bir ekolün sunduğu her şey sürprizlidir. Ne ki tekrarlansa da, yeniden, hiç arasız bildirilse de olmakta olan bir cehennem tezahürünün ta kendisidir. Hangi ezberleri, hangi kelam ve cümleleri sıralarsanız sıralayın olan / biten hep buradadır. Hep bu halden ileriye taşınandır.
Geçtiğimiz İstiklal Caddesindeki muğlak sahipli bombalı eylemin hemen ardından taşına durulan uçurumun kıyısındaki ülke de o bahse dahildir. Ekonomik çöküşünü çoktandır bir biçimde var eden yerin hazin suretine bir kara daha çalınır. Politik aksiyonun sunduğu her bir hamlenin çok daha iç kıyıcı, psikolojik çöküşü de beraberinde taşıdığı, herkesin istisna barındırmadan herkesin bir biçimde barut kılındığı yerde, seçim sathı mahalline girişin tek yönlü sunumundan sonra çıkagelen savaş çığırtkanlığı ve Kobane başta olmak üzere o Rojava topraklarına dönük saldırılar madun siyasetin / benzerine az rastlanan soykırım hal ve tavrını nasıl yeniden sahiplendiğini de örnekler. Bitimsiz bir halde, doğrudan ve hiç kesintisiz olarak yıldırı / yok etme pratiklerine geri dönüş var edilendir. Cerahatle bir halkın onuruyla yaşam mücadelesini ortaklaştırdığı öteki Mezopotamya halklarıyla eylediği her açılım / tahayyül boğulmak istenir. Bir tek eylem, birkaç zaman önce ülkenin istihbaratçı temsilinin oradan sallarız iki roket, buradan dalarız yollu kurgusunu takip eden bir zihni garabetlik hayatı hiç olmadığı kadar alenen kuşatırken, hangi söz tekrardan ibarettir ki!
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, iktidarın çatışmacı ortamda seçime gitmek için adım attığını belirterek, “Toplumun değil, iktidarın beka sorunu vardır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, AKP-MHP iktidarının yarattığı savaş ortamı ve sonuçları üzerinde durdu. Savaş ortamının yıkım ve ölüm olduğunu söyleyen Oluç, “Savaş, yokluk, yoksulluk demektir. Savaş, insanlığa kaybettir. Savaş, acı, adaletsizlik, baskı ve zulüm demektir. İnsanlığa kaybettirirken, silah tüccarlarına, uyuşturucu tacirlerine, kara paracılara, çetelere ve mafyalara kazandırır. O yüzden hep savaşlara karşı çıkmak ve savaşların karşısında durmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Demokratik Suriye'ye Katkı Sunmalı’
Türkiye’nin Suriye iç savaşının sonuçlarını yaşadığını dile getiren Oluç, “Bunun nedeni sürdürülen yanlış dış politikadır. Göçmen, mülteci sorunlarından her türlü yolsuzluk ve uyuşturucu ticaretine, kara para aklamasına kadar her türlü melanet aslında Suriye iç savaşında alınmış olan yanlış tutumdan kaynaklanmaktadır. Olması gereken, Suriye'de barışın sağlanması ve demokratik bir Suriye rejiminin inşası için çaba gösterilmesidir. Türkiye'nin hem bir bölge gücü olması açısından hem de yüz yıllardır bu topraklarda birlikte yaşadığımız komşularımız açısından baktığımızda, yapması gereken demokratik bir Suriye rejiminin ortaya çıkmasına imkân sağlayacak katkılarda bulunmasıdır” şeklinde konuştu.
Savaşsız Bir Seçim Ortamı
Türkiye’nin seçim ortamına girdiğine değinen Oluç, “Bizler Türkiye'de savaşsız bir seçim süreci olması gerektiğini düşünüyoruz, cenazesiz bir seçim süreci olması gerektiğini düşünüyoruz. Seçim sürecinin demokratik bir şekilde kutuplaştırıcı ve çatışmacı bir ortamda değil, gerçekten demokratik bir ortamda yaşanması gerektiğini düşünüyoruz, çünkü bu ülkenin ve toplumun beka sorunu yok. Hep söyledik, söylemeye devam ediyoruz, esas itibarıyla bu iktidarın bir beka sorunu vardır ve iktidar bu beka sorunu nedeniyle de mümkün olduğu kadar çatışmacı, kutuplaştırmacı bir seçim sürecinin yaşanması için adım atmaktadır. Bizler bir savaş felaketini önlemek için her türlü çabayı veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz, çünkü biliyoruz ki yeniden bir savaşın patlak vermesi demek, Suriye'de ve bölgede sadece bölge halkları için değil, bu ülkede yaşayan bütün halklar için de aslında acı demektir, olumsuz gelişmeler demektir, ekonomik kriz demektir, sosyal kriz demektir. Bunların yaşanmaması için bütün sorunlarımızı savaşla ve çatışmayla değil, tam tersine diyalog ve barışçıl yollarla çözmemiz gerektiğini bir kez daha özenle vurguluyoruz” dedi.”
Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Basın İrtibat Merkezi, Türkiye'nin 23-24 Kasım’da Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük gerçekleştirdiği saldırıların bilançosunu açıkladı. Hawar Haber Ajansı'da (ANHA) yer alan açıklamada, saldırılarda alt yapı ve sivil bölgelerin hedef alındığı belirtildi.
23 Kasım bilançosunun ayrıntıları şöyle:
Qamışlo
* Mehşûq, Dêrna Qilinga, Gir Henak, Sawyer, Rotan, Til Zîwan, Elî Fero, Hermê Şêxo, Kodo ve Dodan köyleri, 20’den fazla obüs ve doçkayla bombalandı.
* Şehir merkezinde bir araç SİHA ile bombalandı. Newroz şirketi ve yakıt istasyonu obüs ve havanlarla hedef alındı. Bunun yanı sıra Tirbespiyê ve Dêrna Qilinga köyündeki mazot dağıtım yerleri bombalandı.
Gırê Spî
* Hoşan, Şorbenîsk, Seyda ve Qizelî köylerindeki bombalandı.
Mınbıc
* El Hemam tepesi, Til El Seyada ve Toxar köyü 10 obüs ve havan topuyla bombalandı.
24 Kasım bilançosunun ayrıntıları ise şöyle:
Efrin Bölgesi
* Soxanekê, Bênê, Maliliyê, Meyasê, Şewarqa, Merenaz, Tatmaraş, Kefer Naya, Îrşadiyê, Elqemiyê, Hirbil, Miniq, Bêlûniyê, Til Medîq, Mişêrfê, Zîwan, Kefer Nasih, Eyn Deqnê ve Şêx Îsa köyleri ile Şehba Barajı ve Til Rifat ilçesi 200’den fazla obüs ve havan topuyla hedef alındı.
Tıl Temir
* Qibûr Qerecna, Gozeliyê, Dirdara, Xelf El Rikbê köyleri 20’den fazla obüs topuyla bombalandı.
Amûdê
* Esediyê, Bobî, Mihemela, Rabîat, Cetel, Til Kêf, Şorik, Xeşafiya, Xirzê, Xanikê, Bîhîra, Cirnikê, Elgaziya, Xirbe Şîhîr, Til Werd, Til Emîr ve Zirgan kasabası 80’den fazla obüs ve doçkayla hedef alındı. Bu saldırılarda bir savaşçı yaşamını yitirdi, 2 savaşçı ise yaralandı.
Qamışlo
* Neyîf, Til Cîhan, Digirê, Miherikan, Mele Ebas, Mahşûq, Mizgeft, Hatimiyê, Herem Reş, Zorava köyleri 30’dan fazla obüs topuyla hedef alındı.
Kobanê
* Zormexar, Til Ehmed Mûnîr, Til Ehmed, Zorava, Ziyaret, Kirbenat, Til Cîşan, Til Ebrê û bajaroka Şiyox Foqanî köyleri 50’den fazla obüs, havan ve tanklarla bombalandı.
Gırê Spî
* Meilek, Dibis, Seyda, Îbrahîm Kirdo köyleri obüs ve havanlarla bombalandı.
Mınbıc
* Boxaz, Koryehûk ve Toxar köyleri 12’den fazla obüs topuyla bombalandı.”
Birbirinin tıpkı basımı cümleler kuruyormuş, her dem sadece aynı noktalardan bahisler açıyormuş gibiyiz. Oysa yekpare bir düzlem, tek bir devletli aklı, tahayyülü olmadığı gibi, birbirini tamamlayan bir cerahat halinin her gün farklı tezahürleri karşımıza çıkartılıyor. Bir biçimde odak kılınmış öteki addedilmiş Kürd nefreti kartını yeniden kullana gelen ol devlet aklının var ettiği yegane şey bir farazi meseli değil olduğu gibi yıkım halini doğrudan bildiriyor. Meclis çatısı altında bulunan Halkların Demokratik Partisi vekillerinin suna geldiği, paylaştığı her kelamın “terör” faaliyeti addedildiği bir zeminde, harekat, eylem / saldırı adına her derseniz deyin onun var ettiği yıkıcılık sadece birkaç gün içinde nasıl bir cerahate rehin edildiğimizi de göstere geliyor. Bir kere daha insanlar, sıradan pek çok insanın hayatına göz diken, tahakküm ve tehditle çıkagelen bir kuşatmayla baş başa konulurlar. Yolun, yordamın, anlam ve mananın yıkıcılığa evrilmesi neticesinde ortaya çıkan primitif imgenin toptan / kalıcı bir çözümsüzlüğü, yok ediciliği, ardışık / ardıl sıra bir kötülüğü var ettiği gözlerden kaçırılmak istenir. Bugün ulaştığımız yer, şu sahnede ortaya konan kötülüğün, sınırın içinden dışına çıkanın vahameti bütünüyle / kati bir biçimde o cerahatli saldırganlıkla görünür kılınır. İyi de bu hallerle tek bir iyi gün var edilebilir mi?
Bir haftalık süreç içerisinde kaçıncı yıkımın şeceresi artık sınırları belirsiz kılınıyor. Daim bir biçimde öteki addedilenin sınamak bir kere daha tekrardan var ediliyor. İyi de hayatın bu berhava edici hallerde, sürekli yalın ayak, baldır çıplak bir despotizm elinde çalınması sonrası karanlık bunca yalınken hayat ne hale gelir. Hayattan geriye iz kalır mı? Rojava’dan gayri, Rojhilat Kürdistan’ında eylenen aralıksız şiddet de mi bir şeyleri anlatmaya yeterli değildir? Hala mı mesel anlaşılmamaktadır? Kötülük hallerinin birbirinin peşine eklemlendiği bir zeminde, bir başka tahakküm örneği olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle mücadele günü kapsamında, kolluk denilenlerin var ettiği, içişleri nazırlığının eyledikleri de mi bir şeyleri aksettirmez, misal, bunlar da mı hep aynı cümlelerdir, sözüm ona? Yüzlerce kadının gözaltına alındığı, “jin, jiyan, azadi” sloganı gibi ortaklaşmış bir imdat çığlığının dahi duyulmasına tahammül göstermeyen bir erkin olduğu yerde hangi cümle tekrardır ki? Taksim ve İstiklal Caddesinin ve Gezi Parkının ve Karaköy’den Haliç’e kadar bir sahanın, baştaki üçünün insansız bölge, sondaki ikisinin de toplama / gözaltı merkezi kılındığı bir zeminde, kurşunsuz, bombasız bir imha deneyinin ta kendisinin yinelenmesi değil, cümlelerin tekrardan bildirimi mi sorun teşkil eder nedir ki yani?
Hep aynı lafzı anlatıyormuş gibiyiz. Oysa her gün, yaşatılan her vaka, olay örgüsü, hadise eninde sonunda bambaşka sonuçları beraberinde getiriyor. Bütünüyle bir çürütme halinin en kestirmeden yıkım güncesinin ortasında / kıyısında olduğumuz gerçekliği, cümlesiz alt yazısız, paldır küldür bir mizansenler silsilesiyle karşımıza çıkıyor. Hayatın bu coğrafya iş bu ülke ve etrafında ucuz bir mesel olmasının kanıtları her gün bir kırımla, bir cinayetle, binbir farklı tür / şekilde zulüm ile bütünleşik var ediliyor. Sokaklarında işkence etmenin normal addedildiği bir düzlem güncelleniyor. Hayatın ekonomik pahalılığını örtbas etmek, yaşanmaz kılınması sorgulanmasın diye meşum şahsiyetin var ettiği bir sallarız oradan bir ufak savaş çıkartırız yollu göndermesi mot-a-mot var ediliyor. Bir öyle, bir böyle, bir şöyle insan un ufak ediliyor. Sistemin dışında olanları usandırmak, sorgulamalara girişmesini engellemek ve tabi ki de mutlak iktidarı var edebilmek için her an bir fırsat görülüyor muktedirce. İyi de bu kötülük, bunca afaki bağnazlık, kan dökücülük, kırım haline seferberlik, sınır içinde despotizm, sınır dışında soykırımcılık heveskarı olanların yönetiminde bir tek iyi cümle var edilebilir mi? Tek bir cümle aynı olmadan, kalmadan bir şeyler izah edilebilir mi? Bir hayat tecrübesinin bunca zora koşulduğu, alenen her gün aşağılandığı bir zeminde hayat her neye tekabül edecektir ki bariz birer ahtan gayri. Düşünür müydünüz...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: Rojava Never Dies – Rozha v/ @rozhaarchitect Instagram
2 notes · View notes
miniaturecophairdokid · 2 years ago
Text
Tumblr media
Güre saruhan termal oteldeyiz
3 notes · View notes
bursahabermedya · 22 days ago
Photo
Tumblr media
web sitesinde haber muhabirisin bu içeriğe göre dikkat çekici ve 8 kelimeyi geçmeyecek başlık yazar mısın Html etiketlerini dahil etme
TFF 2’nci Lig Kırmızı Grup 9’ncu hafta mücadelesinde Karacabey Belediyespor, sahasında konuk ettiği Beyoğlu Yeni Çarşı’ya 4-0 mağlup oldu.
MAÇIN KARNESİ
STAT: Mustafa Fehmi Gerçeker
HAKEMLER: Birkan Altındaş, Gökhan Salduz, Gökhan Karaboğa
KARACABEY BELEDİYESPOR: Ahmet Daş – Yusuf Ziya Gümüş (Dk. 46 Furkan Metin), Serhat Kot, Niyazi Batuhan Salman, Saruhan Fındıkçı (Dk. 83 Koray Yağcı), Muhammed Enes Yılmaz, Ümit Yasin Arslan (Dk. 46 Ahmet Furkan Özcan), Furkan Yasin Yalçın, Berke Özgün (Dk. 46 Abdullah Balıkçı), Burak Albayrak, Ali Aydemir (Dk. 83 Azat Çakar)
BEYOĞLU YENİ ÇARŞI: Boran Güngör – Batuhan Yılmaz, Fatih Bektaş (Dk. 87 Kubilay Akyüz), Batuhan Ekinci, Ulaş Şimşek (Dk. 72 Bora Aydınlık), Mutlu Güler (Dk. 84 Kaan Deniz Yılmaz), Adem Doğan, Mehmet Soyarslan, Mustafa Kaçan (Dk. 46 Bilal Budak), Sedat Komi, Bahattin Berke Demircan (Dk. 72 Embiya Yıldız)
GOLLER: Dk. 20 – Dk. 31 Berke Demircan, Dk. 22 Mustafa Kaçan, Dk. 37 Mutlu Güler (Beyoğlu Yeni Çarşı)
SARI KARTLAR: Burak Albayrak, Muhammed Enes Yılmaz, Furkan Metin (Karacabey Belediyespor) – Mehmet Soyarslan, Mustafa Kaçan (Beyoğlu Yeni Çarşı)
  bu haberi özgün bir içerik olacak şekilde yeniden yaz. Haber dili kullan ve metne bağlı kal. pragraflar arasında boşluk olsun. on paragrafta “sonuç olarak” demeni istemiyorum. sonuç ola https://bursahabermedya.com/web-sitesinde-haber-muhabirisin-bu-icerige-gore-dikkat-cekici-ve-8-kelimeyi-gecmeyecek-baslik-yazar-misin-html-etiketlerini-dahil-etme-tff-2nci-lig-kirmizi-grup-9ncu-hafta-mucadel/ #Spor #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
pazaryerigundem · 2 months ago
Text
Mardin Valisi Tuncay Akkoyun, Avrupa Spor Haftası etkinliklerine katıldı
https://pazaryerigundem.com/haber/188097/mardin-valisi-tuncay-akkoyun-avrupa-spor-haftasi-etkinliklerine-katildi/
Mardin Valisi Tuncay Akkoyun, Avrupa Spor Haftası etkinliklerine katıldı
Tumblr media
Mardin Valisi Tuncay Akkoyun, Aktif Ol sloganıyla düzenlenen Avrupa Spor Haftası etkinliklerine katıldı.
Şehmus EDİS / MARDİN (İGFA) – Artuklu İlçesi Cumhuriyet Meydanında düzenlenen etkinlik, saygı duruşunda bulunma ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Tumblr media
Gençlik ve Spor İl Müdürü Beytullah Birlik’in açılış konuşmasından sonra programda konuşan Vali Akkoyun, Avrupa Spor Haftası her yıl farklı spor etkinlikleri ile düzenlenlendiğini belirtti.
Tumblr media
Avrupa Spor Haftası’nın bu yıl Aktif ol teması ile 7’den 77’ye her yaştan vatandaşların spor yapması, hareketli olmaları, tüm spor aktivitelerine katılmaları noktasında önemli bir program olduğunu kaydeden Vali Akkoyun şöyle konuştu; “Ülkemizde her alanda olduğu gibi sportif tesis ve başarı anlamında da büyük gelişmeler yaşanıyor. Mardin’imiz de bu gelişmelerden nasibini alıyor. Bizler, Mardin’imizin her alanda daha da gelişmesi ve kalkınması için durmadan çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz. Bu kapsamda ilimizde sporla ilgili yapılan çalışmalara ait bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. 2002 yılında 172 olan lisanslı sporcumuz 2024 yılında 90.466 olarak kaydedilmiştir. Yine 2002 yılında ilimizde 6 olan tesis sayısı yıllar içerisinde yapılan büyük sportif tesis yatırımları ile 2024 yılında 82, 2 olan Milli Sporcu sayısı 42, 13 olan antrenör sayısı ise 207 olmuştur.”
Tumblr media
Konuşmasında Mardinli gençlerden de bir isteğini dile getiren Vali Akkoyun; “devletimiz sizler için çalışıyor, devletimiz sizlerin en iyi şekilde eğitim görmesi en iyi şekilde spor imkanlarından istifade etmeniz için tüm imkanları seferber ediyor. İnşallah bu tesisler sayesinde Mardinli kardeşlerimiz, çocuklarımız, gençlerimiz ve sporcularımız hem ulusal hem de uluslararası anlamda başarılar almaya devam edeceklerdir. Bu vesileyle programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” ifadelerinde bulundu.
Tumblr media
Konuşmaların ardından Vali Tuncay Akkoyun ve il protokolü, çeşitli spor branşlarına ait istasyonları ziyaret ederek gençlerin sportif etkinliklerine eşlik etti.
Tumblr media
Programa ayrıca; İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Tahsin Saruhan, Artuklu Kaymakamı Muhammet Öztabak, Vali Yardımcıları Hasan Kurt ile Mehmet Naim Akgül, İl Emniyet Müdürü Cebrail Buğday, Gençlik ve Spor il Müdürü Beytullah Birlik, Kamu Kurum ve Kuruluşları Amirleri, gençler ve sporcular katıldı.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
bernamegeh · 2 months ago
Text
Erdinç Üstün Kimdir
Erdinç Üstün, 01 Ocak 1940 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi.Erdinç Üstün, Perihan Abla dizisinde Berber Raşit’i canlandırdı.Perihan Abla dizisinde Perran Kutman, Şevket Altuğ, Demir Nuyan , Tuluğ Çizgen, Ercan Yazgan, Işık Aras, Reyhan Ayyüzlü ve Latife Saruhan gibi usta oyuncular vardır.Muhsin Bey, Vur Patlasın Çal Oynasın ve Bal Peteği yapımları ile tanınıyor.İki ruhlu kadın filminde de rol…
0 notes
tripuck · 5 months ago
Link
0 notes
altinovaguncel · 11 months ago
Text
Yılın ilk Meclisi toplandı
Altınova Belediye Meclisi, yılın meclis toplantısını gerçekleştirdi. 2024 Ocak Ayı İlk Meclis oturumu saygı duruşu ile başladı. Altınova Belediyesi’nin Ocak 2024 yılı meclis toplantıları başladı. Belediye Başkanı Dr. Metin Oral’ın başkanlığında yapılan meclis toplantısında gündem maddeleri ele alındı. İlk oturum Belediye Başkanı Dr. Metin Oral’ın başkanlığında yapılan Ocak 2024 meclis…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yukarigoklu63970 · 6 months ago
Text
0 notes
yukarigoklu · 6 months ago
Text
0 notes