#Nevzat Can
Explore tagged Tumblr posts
Text
SEVİŞMEK VAR “Bütün yüreğimle Şükran'a”
Senin tükendiğin sokaklar hep bu korku sokakları Bu çağrışımlar eski dünyanın çağrışımları Dökül bana bak ne büyük bir duygu oluruz Konuşur gibi bakmak bu eski huyun senin geçmiş duvarlarında İçimi veriyorum benim içim bu Gel ver seni Bu apayrı düşündüklerimden
Durup dururken gitmek Neresi daha iyidir benim sabahlarımdan Benim karanlık gecelerim hep sende yorgan açar gün ışığına
Gel de inan şimdi ayrılma duygusuna Beni sen doğuruyorsun yeni baştan Yeni evrenler görüyorum her göz açışta Kır yüreğimi toplumun iki insanı var Biri sen biri de ben Konuşur gibi susmak Bir üçüncü sevgidir başlıyor aramızda Beni sevgi yapan sendeki yüreğim Tutup çıkıyorum bir kibrit yakımı saçlarına
Gel ver seni Sen ben ol Ustaca bir duvar öreyim çevrene Bir bahçe insan çiçeklerinden Daha bir bulut ol Yağ üstüme sulu sepken Döktüğüm kanların ikindisinde Daha bir can ol Neresi daha iyidir benim sabahlarımdan Gel ver seni Sevişmek var
Nevzat ÜSTÜN
9 notes
·
View notes
Text
Hataylı çocuklar 'şehir' gülüyor
https://pazaryerigundem.com/haber/200084/hatayli-cocuklar-sehir-guluyor/
Hataylı çocuklar 'şehir' gülüyor
Hatay Büyükşehir Belediyesi (HBB) Şehir Tiyatrosu oyuncuları “Çocuklar Gülsün Diye” il genelinde oyunlarını sahnelemeye devam ediyor.
HATAY (İGFA) – Hatay Büyükşehir Belediyesi (HBB) Şehir Tiyatrosu oyuncuları “Çocuklar Gülsün Diye” il genelinde oyunlarını sahnelemeye devam ediyor.
HBB Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı, Şehir Tiyatrosu oyuncularının sahnelediği “İki Bavul Dolusu” adlı çocuk oyunu Antakya ve Defne’de çocuklarla buluştu.
Nedim Buğral’ın kaleme aldığı, Tugay Uğurlu’nun yönettiği oyun; Antakya Ekinci Atatürk İlkokulu, Nevzat Ceylan İlkokulu, Zübeyde Hanım Anaokulu, Antakya İpek Anaokulu, Bahçeşehir Kolejinde ve Defne Değirmenyolu İlkokulunda toplamda 582 öğrenci ile buluştu.
Şehir Tiyatrosu oyuncuları Barış Can Gülhan ve Mehmet Harbalioğlu tarafından canlandırılan Pırasa ve Hapşu isimli iki palyaçonun maceralarını konu alan oyun, küçük izleyicilere eğlenceli zamanlar yaşattı.
HBB yetkilileri, Başkan Öntürk’ün talimatlarıyla il genelinde eğitici oyunları çocuklarla buluşturmaya devam edeceklerini belirtti.
0 notes
Video
youtube
Yetiş Ya Muhammed İbrahim Tatlıses Ritim Karaoke Orijinal Trafik (İlahi) Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/553eHFYYfV0 Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. İnsanı insandan ayırıyorlar Bu sizden bu bizden kayırıyorlar Dört kitap ne diyor anlamıyorlar Ortalık karıştı düzen bozuldu Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali Yolumuz düştü Haci Bektaş'a Kaderde olan gelirmiş başa Can düşman olmuş kardaş kardaşa Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali Anaya babaya saygı kalmamış İnsanlık elinden nasip almamış Herşeyi var ama gözü doymamış Bi çare insanlar nefsine uymuş Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali Öyle bir dünya ki kıran kırana Düşenin sırtından vuran vurana Aşkolsun gerçekten bir dost bulana insanlik yaralı can pazarında Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali Selam Olsun (İbrahim Tatlıses albümü) Selam Olsun İbrahim Tatlıses stüdyo albümü Yayımlanma 1 Aralık 1999[1] Tarz Arabesk · Türk halk müziği Süre 49:12 Dil Türkçe Şirket Universal Müzik · S Müzik Yönetmen Sendur Güzelel · Fatih Doğaner Yapımcı Sacit Süha Dilek İbrahim Tatlıses kronolojisi At Gitsin (1998) Selam Olsun (1999) Yetmez mi? (2001) Selam Olsun, 1 Aralık 1999 tarihinde İbrahim Tatlıses'in Universal Müzik ve S Müzik firmasından çıkardığı stüdyo albümüdür.[2] Albümde toplam 13 şarkı bulunmakta, Arabesk ile beraber ağırlıklı olarak Türk halk müziği içermektedir. Şarkı listesi # Şarkı Söz Müzik Derleyen Kaynak Kişi Düzenleme İntro Süre 1 Yetiş Ya Muhammed Yetiş Ya Ali Ali Mamaraşlı Mehmet Aslan 4:29 2 Kardaş Dala Konaram Abdullah Balak Abdullah Balak İbrahim Tatlıses Sendur Güzelel 3:46 3 İki İki Dört Eder Dursun Dereli & İsmail Türüt Dursun Dereli 3:32 4 Yolun Sonu Görünüyor Dursun Ali Akınet Selahattin Aygün 3:25 5 Gel Canım İbrahim Fırat Badan İbrahim Fırat Badan 3:21 6 Kötü Zaman Aşık Emrah Aşık Emrah 3:30 7 Zelo Anonim Anonim 2:46 8 Selam Olsun Ahmet Selçuk İlkan Selami Şahin 4:06 9 Vay Halıma (Gule) İlyas Keçeci İlyas Keçeci 4:43 10 Bir Allahım Var Bir de Sen Cengiz Altınsoy Mustafa Beyazkuş 3:39 11 Saza Gelmezsin Mehmet Nevzat Tatlıdil Mehmet Nevzat Tatlıdil 3:12 12 Kara Üzüm Habbesi Mehmet Durak Şerbetçi Mehmet Durak Şerbetçi İbrahim Tatlıses 4:07 13 Muradı Böyle (U.H.) Seyfettin Sucu Ahmet Cemil Cankat İbrahim Tatlıses 4:31 Albüme ait diğer bilgiler Muradı Böyle eseri İbo Show isimli TV programındaki kayıttan albüme alınmıştır. Künyesi Yapım: Universal Müzik · S Müzik Prodüktör: Sacit Süha Dilek Müzik Yönetmeni: Sendur Güzelel Yönetmen Yardımcısı: Fatih Doğaner Aranjör: Tarık Ağansoy Stüdyo: İdobay Ses Kayıt Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah Semah, Alevi ve Bektaşiler tarafından inançları gereği cemlerde icra edilen semah, hizmet sahipleri olan zakirlerin çaldığı saz eşliğinde söylenen sözler ve müziğin ritmine uyarak yapılan mistik ve estetik hareketler ile Tanrı’ya ulaşma yoludur. Türkiye coğrafyasının genelinde canlı bir biçimde yaşayan semah, uygulayıcıları ve taşıyıcıları olan Alevi-Bektaşi toplulukların yaşadıkları coğrafi bölgelere göre samah, semağ, zamah, zemah gibi farklı isimlerle anılır. Bölgelere göre semahların müzik ve ritim yapısı açısından farklı örnekleri ile karşılaşmak mümkündür. Aynı isimle icra edilen semahlarda dahi ezgi ve söz yapısında farklılıkların bulunması semah kültürünün zenginliğinin bir göstergesidir. Semah; on iki hizmetin yürütüldüğü cemlerde icra edilen ve topluluk dışındaki kişilerin önünde yapılması hoş karşılanmayan İçeri Semahları/Tarikat Semahları ve on iki hizmet dışında, genç kuşaklara semah kültürünü benimsetmek ve öğretmek amacıyla semah disiplininden ayrılmadan icra edilen Dışarı Semahları/Avare Semahları olmak üzere ikiye ayrılır. Semah, ağırlama, yürütme ve yeldirme olmak üzere üç ana bölümden oluşur. Ağırlama bölümü ağır hareketlerin yapıldığı semaha giriş bölümüdür. Yürütme, semahın hareketlenmeye başladığı bölümdür. Yeldirme ise semahın en hareketli ve icrası en zor olan son bölümüdür. Genelde bu şekilde üç bölüm olarak icra edilen semahların farklı icra örneklerini de görmek mümkündür. Zakirin deyişi ile meydana çıkan semahçılar niyaz ederek semaha başlarlar. Ağırlama, yürüme ve hızlanma bölümlerinin ardından semah dönenler, ruhani lider sıfatını taşıyan “dede”nin karşısında duaya dururlar. Dede örneğin şöyle bir dua okur: “Bismişah… Semahlar saf ola, dertler def ola, Hak Muhammed-Ali muradımızı vere, varlığımıza birliğimize, bir olmamıza merhaba!” Semah dönenler birbirlerine dokunmadan, daire şeklinde ve karşılıklı durarak semah ederler. Semah dönüldüğü sırada köşede bulunan dede makamına sırt dönülmez. Semahın değişik bölümlerine evrenin dönüşü, turnalar gibi daire şeklinde uçmak ve kanat çırpmak gibi farklı simgesel anlamlar yüklenmektedir. Örneğin bir elin avuç içinin göğe çevrili iken diğer elin avuç içinin yere baktığı harekette ifade edilmeye çalışılan
0 notes
Text
Dersim’in gizli kanunu – HyeTert
Dersim’in gizli kanunu
Nevzat Onaran
Cumhuriyet 100 yaşında, ama değişmeyen asırlık talebimiz: Can ve mal güvenliğimizdir.
En sade ifadesiyle, ‘eşit vatandaşlık’tır.
Eşit vatandaşlık, can ve mal güvenliği demektir…
‘Eşit’ olmadığımız için ne can ne de mal güvenliğimiz vardır…
Kuşaklardır böyle.
2023’te de milleten Türk ve dinen Sünni İslam olmayanı resmen ‘yok’ saymaya devam ediliyor.
Takvimin her gününde bir acımız var desem abartmış olmam.
15 Kasım’da tam 86 yıl önce Seyid Rıza, oğlu ve beş yoldaşıyla Elazığ’da idam edildi.
Halen mezar yeri açıklanmış ve cesetler ailelerine verilmiş değildir.
Sadece mezar yerleri değil kanun da gizlenmiştir. Dersim harekâtı öncesinde, bir ilk yaşanmış, kanun gizlenmiştir.
Gizli kararnameler biliniyordu, ama ‘gizli kanun’ ne demektir? Hani TC, hukuk devletiydi.
Tutanakta kanun müzakeresiyle ilgili tek satır bulunmamaktadır. Gizli celsede dahi görüşülmemiştir.
Kanunun hazırlanmasında Meclis’in pay-pas edilmesi bilinmez değildir.
İttihatçılar meşhurdu, güya Meclis-i Mebusan açıktı, ama kanun yapan hükümetti.
“Yok kanun, yap kanun” deyişiyle hatırlanan Enver Paşadır.
İttihatçı hükümetin, harici ve dâhili harbi yürüttüğü yıllarda Meclis-i Mebusan’ın kanun yapma yetkisini gasp ettiğini söylemek abartma olmayacaktır.
Tarık Zafer Tunaya’nın araştırmasından öğreniyoruz ki, 1908-1918 döneminde 1000 tanesi İttihatçı hükümete ait olmak üzere, toplam 1682 muvakkat kanun ve 1500 normal kanun yürürlüğe konmuştur.(1)
Milyonlarca insanı yerinden-yurdundan kovalamanın ve malına-mülküne el koymanın 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu ve 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu da birer muvakkat kanundu. Bu anlamda, İttihatçı iktidar ‘muvakkat kanun devleti’ yıllarıydı.
Cumhuriyet dönemi çok mu farklı?
Hükümetin TBMM’ye getirdiği her kanun tasarısı da oy birliğiyle kabul edilmiştir. Hiç itiraz olmaz mı?
Meral Demirel’in yaptığı araştırmaya göre, 1927-1946 döneminde milletvekillerinin kullandığı 518 bin 507 oyun yüzde 99,95’i (yani 518 bin 216’sı) CHP’nin istediği ‘kabul’ oyu olmuştur. Sonucun başka türlü olması mümkün değildir.(2)
Ahmet Demirel’in araştırmasıyla da ortaya konmuştur ki, 1923’ten 1946’ya kadar 1037 kişi milletvekili seçildi ve bunlardan 1032’si CHP adayı veya CHP’nin desteklediği bağımsız adaylardı. Tüzüğe göre adayları da belirleyen CHP lideri, yani Atatürk ve İnönü’ydü.(3)
1979’da milletvekillerinin atandığı tespitini yapan İsmail Beşikci, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Tüzüğü (1927) ve Kürt Sorunu araştırmasında, tek parti dönemi seçimlerinin birer aldatmaca olduğunu ortaya koymuştur.(4)
Dersim’de ne yapıldığını ilk analiz eden de İsmail Beşikci’ydi. 1977’de yayınevine verdiği Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi’ni maalesef ikinci kez kaleme almasından sonra ancak 1990’da (Belge Yayınları) okuyabilmiştik.
Mebusların atandığı böyle bir Meclis’te anayasayı yok sayan kanun da yapılmıştır.
2884 sayılı Tunçeli Vilâyetinin İdaresi Hakkında Kanun’la özel bir sistem oluşturuldu. Tunçeli’nin vali ve komutanı olarak atanan Korgeneral Abdullah Alpdoğan, doğrudan hükümetin yereldeki ‘koloni’ temsilcisi olarak, idamı infaz yetkisine de sahipti. Oysa 1924 Anayasası’na (madde 26) göre idamı infaz yetkisi TBMM’ye aitti. Kanunun anayasaya aykırı olmasını Adliye Encümeni Kâtibi Raif Karadeniz (Trabzon), TBMM’de şöyle savundu:
“Yalnız, memleketin yüksek menfaatını bir tarafa koyduk ve diğer tarafa da kanuni mevzuatımızı koyduk ve Teşkilâtı Esasiye Kanunu’na karşı beslenmesi lazım gelen perestiş ve hürmeti de göz önünde tutarak düşündük ve bu neticeye vasıl olduk.”(5)
Kanunla anayasanın ilgası ilk değildi. 10 yıl önce de benzer uygulama yapılmıştı. 1925’te Takrir-i Sükûn icraatında idamı infaz yetkisi, sıkıyönetim komutanları(6) ve Ankara ile Diyarbakır İstiklâl Mahkemelerine(7) verilmişti.
2425 sayılı kanun Fihrist’te var ve Resmî Gazete’de yayınlanmamıştır (TBMM ZC, devre: 4, cilt: 22, Fihrist-s. 1; Türk Parlamento Tarihi, 4. Dönem (1931-1935), cilt: 1, Ankara-1996, s. 785).
KANUN, ‘FİHRİST’TE VAR, AMA ‘ZABIT’TA YOK
TBMM Zabıt Ceridesi’nin Fihrist’ine göre 2425 sayılı kanun müzakere edilmiştir. Oysa belirtilen sayfalarda veya ilgili günlerde böyle bir kanun müzakeresi yapılmamıştır.
Kanun 3 Mayıs 1934 tarihli olduğu için öncesine de baktım. TBMM, 2 Nisan’dan itibaren ayın son günü dâhil 12 gün çalıştı. 1934 yılının Nisan ayı tutanağı, TBMM Zabıt Ceridesi’nin 21’inci cildidir. Nisan ayında kanunla ilgili herhangi bir müzakere yapılmamıştır.(8)
4’üncü devre, 3’üncü yılın Mayıs 1934 dönemi zaptı 22’nci cilttir. Fihrist’inde (s.1-3) 67 kanun (sayı: 2421-2488) hakkında bilgi vardır. Fihrist’te 3 Mayıs 1934 tarih ve 2425 sayılı kanun içinse yazan şudur: “2425 sayılı kanun Millî Müdafaa Vekâletince 49 500 000 liralık taahhüdat icrası hakkında, sayfa 6:9, 12, 21, 32:35.”(9)
Fihrist’te belirtilen sayfalar nedeniyle kanun tarihi 3 Mayıs’ta ve devamı 5-7 Mayıs’ta da TBMM gündeminde adı geçen kanunla ilgili müzakere yapılmamıştır.(10)
Kanun, ‘Fihrist’ten başka, 1934 Yılı Bütçe Kanunu’nun G Cetveli’nde de ‘2425 sayılı Millî Müdafaa Vekâletince gelecek senelere sarî taahhüt icrasına dair’ olarak yazılmıştır.(11)
Kanunun Resmî Gazete varlığı bu kadardır. Zaten kanunlarla ilgili sıralamada da “kanun yayınlanmamıştır” yazılmıştır.(12)
Özet olarak, TBMM’nin 4’üncü devresinin 22’nci cildinin Fihrist’inde yazılana göre 2425 sayılı kanunun müzakeresi yapılmıştır, ama belirtilen günde ve sayfalarda kanunla ilgili herhangi bir müzakere tutanağı bulunmamaktadır.
Gizli celsede müzakere yapılmış olacağını düşünerek, TBMM GC Zaptına da baktım. TBMM, 1931-1935 döneminde 25 Ekim 1934’te gizli celse için toplanmıştır. Konuysa, Balkan İtilafı Çerçevesinde Yugoslavya ve Romanya ile İmzalanan Antlaşmanın müzakeresiydi. Bu, 2 Eylül 1927-15 Mayıs 1950 döneminin tek gizli celse oturumuydu.(13)
Soru şudur: Fihrist’e müzakeresi yapılmayan kanun hakkındaki bilgiyi kim ve niye yazmıştır?
Sonuç olarak, 68 yıl sonra 2425 sayılı kanunun ne olduğunu, ancak 2002’de öğrenebildik.
GİZLİ KANUNA 68 YILLIK PERDE
Milletvekillerini CHP liderinin atadığı Meclis’in yasama faaliyetine değindim.
Bu kadar mı?
Devamı var.
Yazıldığına göre TBMM’nin kabul ettiği kanun gizlendi, tutanakta tek satır yazılmadı.
Belki kanun, tasarı ya da teklif Meclis’e gelmeden doğrudan yazılmış olamaz mı? Hayır demek mümkün mü?
Çünkü TBMM, kanunu Resmî Gazete’de yayımlamadı.
Kanunun, yaklaşık üç çeyrek asır gündeme gelmemesi de hayli ilginçtir. Nasıl olur da hiçbir milletvekilinin dikkatini çekmez ve gündeme getirmez.
Neyin gizlendiğini ancak 68 yıl sonra öğrenebildik.
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş,
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş, 19 Mart 2002’de gizli kanunla ilgili TBMM Başkanlığı’na yazılı soru önergesiyle başvurdu (sayı: 7/6576). Azmi Ateş, konunun hikayesini, 1’inci soruda yazdı (aynen aktarıyorum):
“1934 tarihinde çıkarılmış olan 2425 sayılı kanunu temin etmek için her zamanki prosedür gereği, TBMM kütüphanesinden istedim. İlgililer bulamayınca, bu defa Kanunlar Kararlar Müdürlüğü’nden temin etmeye çalıştım. Gizli olması dolayısıyla sizin onayınızın gerektiğini söylediler. Bunun üzerine Genel Sekreterlik’ten -sizinle yaptıkları görüşme sonucunda- bu kanunu Başkanlıktan bir yazıyla talep etmem gerektiği cevabını aldım. Bu durumu teyid etmek üzere de sizi telefonla aradım. Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü tarafından 1989 yılında ‘Kanunlar Külliyatı Fihristi’ adıyla yayınlanan kitapta; 2425 sayılı kanunun karşısında ‘Bu kanun neşredilmemiştir’ ifadesi yer almaktadır. Ayrıca, Emekli Hâkim Tümamiral Fahri ÇÖKER, Av. Faruk KAZANCI ve Muharrem KAZANCI tarafından 1991’de hazırlanıp ‘Türkiye Cumhuriyeti Kanunları’ adıyla yayınlanan kitabında ise, 2425 sayılı kanun için ‘Bu kanun gizliliği dolayısıyla yayınlanmamıştır’ denmektedir. Bu tesbitlerimin ışığı altında, size sormak istiyorum. Bu kanunun adı ve ‘konusu’ nedir?”
İkinci ve üçüncü soru da kanunla ilgili ve kendisine verilmesi hakkındaydı.
Milletvekili Azmi Ateş’e kadar kimse bu gizli kanunu merak etmemiş ya da önemsememiştir.
TBMM Başkanı Ömer İzgi
TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin verdiği yanıtla, 2425 no’lu kanun üzerindeki gizlilik perdesi kaldırıldı. 3 Mayıs 1934 tarih ve 2425 no’lu Millî Müdafaa Vekaleti’nce 49,5 Milyon Liralık Taahhüdat İcrası Hakkında Kanun yedi maddedir. Kanunla sekiz senede, askeri yönden gerekli araç gerecin alınması ve emlakin inşasıyla tamiri için toplam 49,5 milyon liralık harcama yapılması planlandı. 5’inci maddede ilga edilen kanun (8 Haziran 1933 tarih ve 2283 sayılı) askeri ihtiyaçlar için Ankara, Konya ve Merzifon’da alınacak binalar hakkındaydı.(14)
Mart 2002’de TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin açıklaması o günlerde de haberleştirilmişti.
Kaynağın bir tür örtülü ödenek gibi harcanmasının öngörüldüğü kanunla, gelir/gider bütçesi gerçekleşmesinin 207/229 milyon lira olduğu(15) 1934’te, sekiz yılda askeri ihtiyaçlar için 49,5 milyon lira harcanması planlandı.
1934’te başlangıç gelir/gider bütçesi 184,1 milyon lira olup, bunda Milli Müdafaa Vekaleti (Millî Savunma Bakanlığı) payı yaklaşık yüzde 27’ydi (49,4 milyon liraydı).(16)
TBMM Başkanı Ömer İzgi, cevaplarının 27 Mart 2002’de TBMM Tutanak Dergisi’nde (cilt: 90) yayımlanmasından önce 19 Mart’ta yaptığı açıklamadaysa, iki doğru olmayan söylemde bulunmuştur. Birincisi, 2425 sayılı kanunun Resmî Gazete’de yayımlandığını ve ikincisi de TBMM’de görüşüldüğünü söylemiştir. İkisi de yanlıştır.
Mevcut eldeki bilgiye göre, ortada ne yayımlandığı gazete ne de kanunun müzakere tutanağı vardır.
Değindim, Resmî Gazete’de varlığı, 1934 bütçesinde ilgili kanunlar sıralamasında isminden bahsedilmesidir, bu kadardır.
2425 sayılı yasayla ilgili İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in soru önergesi ve TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin cevabı (TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 21, cilt: 90, s. 334-335).
ASKERİYEYE 8 YILLIK VE SANAYİYEYE 5 YILLIK PLAN
Askeriye, Şeyh Said Hareketi sonrasında 1925 Şubat’tan itibaren Palu’dan, Hizan’a, Elazığ’a, Diyarbakır’a, Sasun’a, Ağrı’ya, Hakkari’ye, Dersim’e sahadadır.
1925-1934 deneyimi dikkate alınarak, Dersim harekâtı öncesinde iki şey yapıldı.
Birincisi, askeriyenin gücünü artırmayı planlamak. İkincisi de gerekli kaynağı yaratmaktır.
1934 Mayıs’ta her iki madde için ne yapılacağı belirlenmiştir. Program dahilinde sekiz yılda askeriyenin belirlenen ihtiyaçlarının karşılanması için 49,5 milyon liranın harcanması planlandı ve bunun için gizli kanun çıkarıldı. Hiç kuşkusuz kanun öncesinde ihtiyaçların ne olduğu da tek tek belirlenmiştir.
Anlıyoruz ki, SSCB’den etkilenerek 1932’de çalışmalarına başlanan ve 17 Nisan 1934’te yürürlüğe giren Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı yanı sıra askeriye için de özel çalışma yapılmıştır.
Sanayi için 5 yıllık ve askeriye için 8 yıllık plan hazırlanmıştır.
1934 Mayıs ayının 3’ünde askeriyenin 8 yıllık yapılandırma programıyla ve 28’inde de bunun finansmanıyla ilgili kanunlar kabul edildi.
Kaynağın Maliye Vekili’nin bono ihracı (iç) borçlanmasıyla karşılanması öngörülüyorsa (madde 3) da 23 Mayıs 1934’te TBMM’ye sevk edilen tasarılar, 28 Mayıs’ta kanunlaştı. Tasarıyı Cumhuriyet gazetesi detaylı haberleştirdi. Böylece 2456, 2458, 2459 ve 2460 sayılı kanunlarla tütünden içkiye, çaydan cama, damga pulundan sinema biletine ve pamuk ipliğine kadar pek çok üründen belli bir miktarda Millî Müdafaa Vergisi alınmaya başlandı.(17)
Ne tesadüf ki hemen ardından 14 Haziran 1934’te, ‘Türk ırkından olan’ ve ‘olmayan’ ya da ‘anadili Türkçe olan’ ve ‘olmayan’ ayrımının yapıldığı ırkçı 2510 sayılı İskân Kanunu da kabul edilmiştir.
Başvekil İsmet’in (İnönü) askeriyeyi yapılandırmakla ilgili böylesi dönemde yaptığı değerlendirme de ne yapılacağının beyanıydı:
“Millî servetimiz ve takatimiz nisbetinde orduya verdiğimiz paranın, yerinde ve iyi kullanıldığına, icap ederse ölçülemeyecek geniş ve müsbet neticeler alacağına emin olabilirsiniz. (Şiddetli alkışlar) Büyük Türk milleti, millet ordusunu teçhiz etmek için, zabitlerini ve askerlerini vasıtalı ve muteber tutmak için severek fedakârlık etmekte yerden göğe kadar haklıdır. (Alkışlar) (…) Millî Türk Devletinin sağlam temellerle kurulmasında emniyetli ve feyizli yollarda yükselmesinde Mustafa Kemal adlı bir reise malik olması ebedî tarihin cereyanında bulunmaz bir fırsat ve bahası ölçülmez bir nimettir. (Şiddetli alkışlar, bravo sesleri)”(18)
Bir yıl sonra program güncellenmiştir. Başvekil İsmet’in başkanlık ettiği Yüksek Müdafaa Meclisi, 19-21 Haziran 1935’te yaptığı toplantıda, hava kuvvetlerini güçlendirmek amacıyla üç yıllık bir program belirlemiştir.(19)
Devamındaki gündem yeniden kaynak arayışı olmuştur. 25 Aralık 1935’te 2881 ile 2882 sayılı kanunla, askeriyenin hava gücünü artırmada kullanılmak üzere 21,5 milyon liralık kaynak yaratmak amacıyla vergiler arttırılmıştır. Bu kanunlarla birlikte 2 Ocak 1936’da Dersim’de kırımın idaresini kuran 2884 no’lu Tunçeli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun da yürürlüğe girmiştir.(20)
Ne tesadüf değil mi?
Cumhuriyet gazetesi, askeriyenin yapılandırılmasını yakından takip etmiş ve gelişmeleri haberleştirmiştir.(21)
Anlıyoruz ki 1930’lu yılların yarısında ordunun yapılandırılması programlanmış ve gerekli kaynak yaratılmıştır. 2425 sayılı kanun da bu planlamanın temel unsurudur; çünkü 8 yıllık programın ana materyalidir.
Milli Müdafaa Vergileri ve Yüksek Müdafaa Meclisi çalışmaları haberleştirildi (Cumhuriyet, 23.5.1934, s. 1, 5 ve Cumhuriyet, 22.6.1935).
100 KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME GİZLİDİR
Gizli kararnameler bilinirdi, kanunun gizliliği ilktir. Askeriyenin sekiz yıllık harcama planı gizleniyor. Kanunun ne olduğunu ancak 68 yıl sonra öğrenebildik, 2002’de.
Dersim’de ’38 harekâtının özel (6.8.1938 tarih ve 2/9409 sayılı) kararnamesi(22) de gizliydi. Buna benzer pek çok kararnamenin gizli olduğunu anlamak için Cumhuriyet Arşivi’nde Bakanlar Kurulu Kararları Kataloğu’nu (Kronolojik) taramak yeterlidir. Eğer, sıralamada herhangi bir numara atlanmışsa biliniz ki, o hiç tereddütsüz gizlidir. 2/9409 sayılı kararname, katalogda bunun için yoktur, numarası atlanmıştır.
Bu, bir örnek.
Avukat Fethiye Çetin, 2000 yılı itibariyle 100 tane Kanun Hükmünde Kararname’nin yayımlanmadığının/gizlendiğinin tespit edildiğini belirtti. Anayasa gereği Resmî Gazete’de yayımlanmayan KHK’nın uygulanamayacağına dikkat çeken Fethiye Çetin, kasalardaki gizli tüm mevzuatın yayımlanmasını, bilinmesini istedi ve bunun vazgeçilmez hukuki kural olduğunu belirtti.
SEYİD RIZA’NIN MEZAR YERİ NEDEN GİZLENİYOR?
15 Kasım 1937’te Seyid Rıza, oğlu Hüseyin, Seyhanlı aşireti reisi Haso Seydi, Yusuf Hanlı aşiret reisi Kamer oğlu Fındık, Demirelli aşiret reisi Cebrail oğlu Hasan, Kırişanlı Ulihiyer oğlu Hasan ve Mirza Ali oğlu Ali idam edildi.
Toprağa veren de idam edendir!
TC, 86 yıldır mezarların nerede olduğunu açıklamadı.
Dersim’de yüzleşmenin ilk adımı, mezar yerinin açıklanması ve cesetlerin ailelerine verilmesidir.
Ve 2011’de bir söylem…
Başbakan Recep T. Erdoğan: “Dersim’den özür diliyorum.”
Demişti, o kadar.
Köprünün altından çok sular aktı…
Seyid Rıza’nın idamı, Dersim’de liderlik yeteneği olanların tasfiyesinin önemli operasyonuydu.
Yaşam sahası hedeflenen aşiretlerin liderleri biliniyordu. Bunların “jandarmaya teslim olması” istendi ve haberler gönderildi, hatta uçaklarla bildiriler atıldı.
Bir kısmı teslim oldu, bir kısmı da operasyonlarla öldürüldü.
1937 yılı sonu itibariyle ve Seyid Rıza’nın idamıyla Dersim’de liderlik yeteneği olanlar bir bir tasfiye edilmişti.
Öncesi de vardı. 24 Nisan 1915’te de tasfiye edilenler, 6 Eylül 1914’ten beri takip edilen Ermenilerin, liderlik yeteneği olanlardı.
Liderlik yeteneği olanların tasfiye edildiği Dersim’de üç kolordunun katılımıyla 1 no’lu, 2 no’lu ve 3 no’lu yasak bölgesinde ’38 harekâtı planlandı ve yapıldı.
Harekâtla on binlerce Dersimli öldürüldü ve toprağından kopartıldı/sürüldü.
Fotoğraf arkası notu: Elaziz [Elazığ], Seyid Rıza [1], oğlu Şeyh Hüseyin [2] ve aveneleriyle birlikte mahkemeye giderlerken (Foto: Hasan Saltık Arşivi).
VE 1938 DERSİM HAREKÂTI
Askeriyenin 8 yıllık planına, Avrupa’da Hitler’in saldırganlığı ve çalan savaş tamtamları gibi gerekçeler öne sürülebilir.
1934 Mayıs’ında hariçte tamtamlar ne kadar çalıyor vesaire bir yana, bugün elimizdeki gizliliği kaldırılan raporlardan biliyoruz ki, devletin dâhilde asayiş penceresinde gördüğü Dersim’di.
Ocak 1936’dan itibaren Tunçeli vilayeti kurulup, Korgeneral Abdullah Alpdoğan komutan-vali ve müfettiş olarak atandıktan sonra, iki yıl boyunca Dersimlilerden silah toplandı ve liderlik yeteneği olanlara yönelik operasyonlar yapıldı.
İki yılın sonunda askeriyedeki yapılandırma Cumhuriyet’in müjdeli haberidir: “Hava kuvvetlerimiz geçen seneye göre birkaç misli arttı” Haberde, yabancı memleketlerden tayyare, motor vesairenin satın alındığından ve heyetlerin İngiltere, Amerika, Almanya ve Fransa’da inceleme yaptığından bahsedilmektedir.(23)
Hükümet, hazırlığı dikkate alarak, 9 Haziran 1938’de iki (8973 ve 8974 sayılı) kararnameyle ‘dâhili harbe’ imza attı:
“Bir aydan fazla devam edeceği tahmin edilen Tunceli harekâtının muharebe ve müsademeleri (harp etmeyi ve çarpışmayı) istilzam edecek (gerektirecek) mahiyette ve ehemmiyette olduğu” ve “Tunceli harekâtına iştirak edecek kara, hava ve jandarma birliklerine mensup erata kuvvetli tayin verilmesi için bu hareketin sefer mahiyetinde mühim hareket olduğu (…)”(24)
Harekât planı da 6 Ağustos 1938’de ‘gizli’ (9409 sayılı) kararnameyle belirlendi. Harekâtta sekiz yıllık plana göre yapılandırılan askeriyenin tüm gücü kullanıldı.
Sonuç ortadadır: 1919-1922 yıllarını kapsayan Türk Kurtuluş Savaşı’nda 9167 subay-asker ve (İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığına göre) 1938’de 13 bin 160 Dersimli ile 122 asker-milis ölmüştür.(25)
Özetle, gizli kanunla 1934’ten itibaren 8 yıllık planla yapılandırılan askeriyenin en kapsamlı harekâtı, 1938’de Dersim’de icra edilmiştir.
NOTLAR:
(1) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler (1876-1938), 1. Kitap, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul-2003, 2. baskı, s. 170; Tarık Zafer Tunaya, Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İttihat ve Terakki, cilt: 3, İletişim Yayınları, İstanbul-2000, s. 267, 466-468.
(2) Ahmet Demirel, Tek Partinin İktidarı (1923-1946), İletişim Yayınları, İstanbul-2014, s. 24.
(3) Ahmet Demirel, age, s. 18, 21.
(4) İsmail Beşikci, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Tüzüğü (1927) ve Kürt Sorunu, İsmail Beşikci Vakfı Yayınları, İstanbul-2013, sf. 69-75, 120-129, 144-153, 166-180.
(5) TBMM ZC, devre: 5, cilt: 7, 25.12.1935, s. 175-180.
(6) 31.3.1925 tarih ve 595 sayılı Harp ve İsyan Sahalarındaki İdarei Örfiye Mıntıkalarında Müteşekkil Umum Divan Harplerden Verilecek İdam Kararlarının Sureti İcrasına Dair Kanun, TBMM ZC, devre: 2, cilt: 16, 31.3.1341 (1925), s. 297-317 ve Fihrist-s. 4.
(7) TBMM’nin 4.3.1925 tarih ve 117 sayılı kararı, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Başvekâlet Matbaası, Ankara-1934, s. 146; TBMM’nin 20 Nisan 1925 tarih ve 136 sayılı Ankara İstiklâl Mahkemesine De İdam Selâhiyeti Verilmesi Hakkında Kararı, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Başvekâlet Matbaası, Ankara-1934, s. 569.
(8) TBMM ZC, devre: 4, cilt: 21, Birleşim: 34-45, 2-30 Nisan 1934 dönemi.
(9) TBMM ZC, devre: 4, cilt: 22, Birleşim: 46-62, 3-31 Mayıs 1934 dönemi, Fihrist-s. 1.
(10) TBMM ZC, devre: 4, cilt: 22, Birleşim: 46-48, 3 ve 5 ve 7 Mayıs 1934.
(11) 30 Mayıs 1934 tarih ve 2476 sayılı 1934 Yılı Bütçe Kanunu, Resmî Gazete, 2.6.1934, sayı: 2716, s. 3908.
(12) Türk Parlamento Tarihi, 4. Dönem (1931-1935), cilt: 1, Ankara-1996, s. 785.
(13) TBMM GCZ, devre: 4, cilt: 3, sene: 3, 25.10.1934, s. 584-595.
(14) Milletvekili Azmi Ateş’in soru önergesi ve TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin cevabı, TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 21, cilt: 90, yıl: 4, 27.3.2002, s. 334-335.
(15) Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, Ekonomimizin 1923’den 1990’a Sayısal Görünümü, Milliyet Yayınları, 2. baskı, İstanbul-1991, s. 161.
(16) 30.5.1934 tarih ve 2476 sayılı Bütçe Kanunu, Resmî Gazete, 2.6.1934, sayı: 2716.
(17) Cumhuriyet, 23.5.1934, s. 1, 5; 28.5.1934 tarih ve 2456 sayılı Gümrüklerde İstimal Olunan Bazı Evraka Müdafaa Pulu İlsakı Hakkında Kanun ile 28.5.1934 tarih ve 2458 sayılı Muhtelif Maddelerden Alınacak İstihlâk Vergisi Hakkında Kanun ile 28.5.1934 tarih ve 2459 sayılı Tayyare Resmi Hakkında Kanun ile 28.5.1934 tarih ve 2460 sayılı Tütün ve Müskirattan Alınacak Müdafaa Vergisi Hakkında Kanun, Resmî Gazete, 30.5.1934, sayı: 2714, s. 3872-3874.
(18) TBMM ZC, devre: 4, cilt: 23, 5.7.1934, s. 456-457.
(19) Yüksek Müdafaa Meclisi kararı, Cumhuriyet, 22.6.1935, s. 1.
(20) 25.12.1935 tarih ve 2881 sayılı Hava Kuvvetleri için 21.500.000 Liralık Taahhüde Girişilmesi Hakkında Kanun ile 25.12.1935 tarih ve 2882 sayılı Hava Kuvvetlerine Yardım Vergisi Kanunu ile 25 Aralık 1935 tarih ve 2884 sayılı Tunceli Vilâyetinin İdaresi Hakkında Kanun, Resmî Gazete, 2.1.1936, sayı: 3195, s. 5889-5893.
(21) Milli Müdafaa Vergileri, Cumhuriyet, 23 ve 24 ve 27 ve 29 Mayıs 1934 ile 2.6.1934; Cumhuriyet, 26.12.1935, s. 1 ve 3.
(22) 6.8.1938 tarih ve 2/9409 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.2/K: 84, D: 73, S: 8.
(23) Cumhuriyet, 14.1.1938, s. 1.
(24) BCA-F: 30.18.1.2/K: 83, D: 51, S: 13; BCA-F: 30.18.1.2/K: 83, D: 51, S: 14.
(25) BCA-F:30.10/K: 111, D: 751, S: 30, s. 2; Sabahattin Selek, Millî Mücadele, cilt: 2, Örgün Yayınları, 2. baskı, İstanbul-1982, Ek: 19.
Gazete Duvar
0 notes
Text
DEPREM AMELI 2
Önder Algedik@OnderAlgedik·5s BUGÜN 26 ŞUBAT 2023 Depremin 20. Gününde Yıkık, acil yıkılacak ya da ağır hasarlı bina sayısı: 173 bin! Can kaybı 44 bin 218! Tutuklananlar: Müteahhit: 78 Yapı sorumlusu: 64 Yapı sahibi: 11 Belediye başkanı: BİR Bakan : SIFIR İstifa: SIFIR! Kendine Muhabir@KendineMuhabir·12s Hatay Rönesans Rezidans. Burayı kimse unutmasın, unutturmasın. Molozlar temizlendi ve bitti. Hayatını kaybeden 85 kişi bulunamadı. Acının da acısı olur mu? Oluyomuş… Oldu… Besna Tosun@besnatosun·14s Çadır kurduğunuz yer kışın Kentin en soğuk bölgesi, yazın da sıcak ve nemli.üstelik Dicle Nehri yatağı. Yani hiç bir mevsim yaşam alanı için uygun değil. Depremden sağ kurtulan insanları Olası bir taşkınla ya da hastalıktan ölsünler diye mi uğraşıyorsunuz ? @diyarbakirbld Tele1 TV@tele1comtr·1 sa Naci Görür: Yurt dışında bu boyutta depremlerde 4-5 kişi ölüyor o da tesadüfen. Utanıyorum söylemeye ama 42 bin vefat gözüküyor ama, inşallah yanılırım ama çok daha fazla olacak. Bu insanlarımızı kaybettik. Üstelik de bu deprem, "geliyorum" diye bağıran bir depremdi Arşiv Unutmaz@ArsivUnutmaz·20s "Şili'de 2010'da bizdekinin 30-40 katı büyüklüğünde deprem oldu. 500 kilometrelik kıyıyı etkiledi, ama can kaybı 500 kişi. Sebebi; yapı disiplini" Arşiv unutmayacak. Nevzat Çelik@NevzatNevzatC·14s Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: "Biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik.. Hâlâ da ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum! Ucube inşaatlar yaptık." AK Parti kulağını kapatsa da AKP'li dinlesin! #İstanbul ah İstanbul! 23 DERECE@yirmiucderece·6s AKP'li Meclis Üyesi Yunus Kaya'nın müteahhitliğini yaptığı siteler 300 kişiye mezar olduktan sonra kendisi ortadan kayboldu. Bir depremzede bu konuyu Erdoğan'a sormak isteyince hızla uzaklaştırıldı! Odak Dünyam@odakdunyam Hani nerede devlet? İsterse gelsin beni idam etsinler! "10 bin lira verdi. Ben bunu Erdoğan’a versem ne yapacak? Kendisine iade edeyim. Çay parası bu! Benim iki torunum öldü, evim yerle bir oldu. Tuvalet yok, banyo yok, su yok, elektrik yok." Uğur Şahin@ugur_sahin2·22s Bu videoyu Samandağ’da çektim… “17 yıldır hiç dolabım yoktu, dolabı taktık, deprem oldu. İçeride eşyam yok zaten. Dolabı indirebilsem yeter… Naylonla kaplanmış bir serada kalıyoruz şimdi.” ONUNCU KÖY@okinavaaa·18 Şub Şimdi ne var bunda bu kadar abartacak? diyen milyonlarca bilgisiz insan vardır eminim. Hayatının en az 5-6 senesi çadırda geçmiş bir asker olarak bunun ve diğer bir konunun ne kadar önemli olduğunu anlatayım. Çadır hiçbir zaman çukura yada düz zemine kurulmaz. Futbol sahası gibi yerler en saçma yerlerdir. Çadır mutlaka hafif meyilli yere kurulur. Dört bir tarafına en az bir ayak uzunluğunda mutlaka yağmur kanalı kazılır. Yoksa çadırı içini su basar. Dolayısı ile çadırlar simetrik kurulur. Ayrıca orta boy bir çadırın eteklerine rüzgarlı havada uçmaması için en az 20 adet içi dolu kum torbası konur. Bu hem çadırın uçmasını, hem de dağılmasını engeller. Birileri böyle yapmayanları umarım uyarır. Yoksa aşırı rüzgarlı bir havada uçurtma gibi uçan yüzlerce çadırı, içinden nehirler akan çadırları haberlerde izleriz.
Murat AĞIREL@muratagirel·12s Bu görüntüleri mutlaka izleyin ve paylaşın. Tutuklanan AKP İlçe Başkanı tarafından yapılan binalar. Yıkıldıktan sonra temelinden su çıkmış. Altında su kaynağı olan zeytin tarlasına 15 katlı üç blok yapmışlar.
serbestiyet@serbestiyetweb·14s Çavuşoğlu’nun yayımladığı 6 dakikalık videoda yabancı yardım ve kurtarma ekiplerine kendi dillerinde teşekkür edildi; IKYB ve Kürtçe hariç https://serbestiyet.com/haberler/cavus
Arat Barış@aratbaris_·15s Yüzbinlerle insan enkaz altındayken, mobil mescit gönderdiler. Şimdi de çadır kentlere telaşla kuran kursu açıyorlar. O insanlar sadece yaşamak istiyordu, kulak asmadılar. Çünkü aslolan insan değil, onların ideolojik propogandası. 41 bin insan öldü. Yokmuş gibi davranıyorlar! Nevin Koçoğlu@KocogluNevin·19 Şub Deprem çocuklarına psikolojik destek, rehabilitasyon, oyun, oyuncak gerekmiyor mu? Elif - ba sırası mı şu yıkım içinde? Kemal Büyükyüksel@KBuyukyuksel Daha 5 saat önce Erdoğan 1 aya kalmadan her yerde inşaata başlayacaklarını açıkladı gövde gösterisi yapma niyetiyle. Akıl ve bilime göre hareket etmedikleri, bekleyin diyenleri dinlemedikleri o kadar belli ki. Daha yeterli çadır bile yok ortada. Şimdi yine deprem oldu. Bomboş PR. Bilim insanları yine önceden uyarmış daha depremler devam edebilir, temkinli olmalı, hemen inşaat olmamalı diye. Acele iş yapılmaması gerektiği söylenmiş. Hiçbiri umurlarında değil. Yine o büyük kayıplara sebep olan umursamaz ihmalkar zihniyetleriyle iş yapmaya devam ediyorlar. Cenk YALTIRAK@CYaltirak·6s Daha dün 7.7 büyüklüğünde bir deprem sonrasında, 6 büyüklüğü civarında depremlerin uzun süre devam edebileceğini, orta ve ağır hasarlı binalardan uzak durulması gerektiğini konuşmuştuk. Maalesef bu durum iki yıl kadar sürebilir. twitter.com/CYaltirak/stat… Soldan Bakış@SoldanBakiss·10s Devlet Bahçeli: "Bu büyük felaket, mucizelerle anlam kılınmış, içinde sır olan bir olay gibi geliyor bana. O bakımdan cenab-ı Allah'ın büyük lütfuyla bu felaketi aşacağız." Arat Barış@aratbaris_·6s Maraş merkezli depremlerin üzerinden iki hafta geçti, şimdi 6.4 büyüklüğünde yeni bir deprem oldu, insanlar hala feryat figan çadır istiyor. Mobil mescit var, çadır yok! metin cihan@metcihan·6s her şey afad etiketli olsun diye depremzedelere gönderilen çadırlara el koydular. biz dağıtacağız deyip, beceremediler. daha dün muhtar anlattı. 40.000 nüfusa 320 çadır verilmiş. bugün insanlar çadır dileniyor. imajınız yaşamdan değerli değil. anlayın. yapabilene engel olmayın. Murat Meriç @PopDedik·6s Memleketin her yerini “saray”larla donattı; korumalarının ardına saklanmış, sıcak odalarda yaşıyor. Sokakta kalan insanlara çadır veremiyor, onlara kalacak yer bulmaktan aciz. Gözüme uyku girmiyor, bir şey yapamamak beni kahrediyor ama o rahat. Öfkem büyük. Öyle böyle değil. Kemal Büyükyüksel@KBuyukyuksel Daha 2 gün önce 50 milyonları halkın gözü önünde prime time'da yuvarlayanlar nerede? Milyarların uçtuğu gösteriyi düzenleyebilen ülke Hatay'daki ve diğer yerlerdeki yurttaşları için çadır bile temin edemiyor hala. Bu rezalet sirk değişecek. Böyle toplum, böyle düzen falan olmaz. Bir tarafta konforundan kıçını büyüttükçe büyüten bir kesim paraları yuvarlayıp yardımseverlik primi kasıyor, iktidarla şov yapıyor. Bir tarafta halk sefalet içinde çadır bile bulamayıp yıkık binaya tekrar girip ölürsem ölürüm diyor. Kanserleşmiş bir siyasi ve ekonomik düzen. "Türkiye Tek Yürek", devlet çok güçlü, "değerli iş adamlarımız" halkının ve devletinin yanında ama çadırları bile yok insanların. Çadır devleti derdim ama tüm halkına bir çadır bile temin edemeyen devlete çadır devleti bile denemez. Küçük imtiyazlıların kişisel eğlence parkı. Akademik Ahlak Türkiye / Academic Integrity Turkey@AcademikAhlak·11s Antakya’daki 45 yıllık bir binanın güçlendirmesi projesi ODTÜ İnşaat Mühendesliği'nden Prof. Dr. Güney Özcebe liderliğinde yapıldı. Bina depremde yıkılmadı.. 55 kişi hayatta kaldı.. Prof. Dr. Güney Özcebe: Binalarımızı bu şekilde yapmak hiç zor değil Urartu Şeker@uosseker·18 Şub Hatay'da 2009 senesinde, ODTÜ İnşaat Mühendisliğinden Güney Özcebe liderliğinde karbonnanofiber kompozit malzemelerle güçlendirme yapılan binanın ikizi çökerken kendisi ayakta kalmış. Demek ki, engellenebiliyormuş. twitter.com/mustgundogan/s… Cem Tamay@beeyore·9s@AcademikAhlak adlı kişiye yanıt olarak Dönüşüm rantı bitmesin diye bu konunun üstü kapatılacak muhtemelen ama ben ailemizin 35 yıllık 3 katlı binasına hocanın uyguladıgı güçlendirmeden yapmak istiyorum.
Cevheri Güven@cevheriguven·4s Bir yanda AFAD görevlilerini ayağına getirerek Antepteki bağevinin bahçesine çadır kurduran “efendiler” Diğer yanda çadır bulamadığı için hasarlı evlerine girmek zorunda kalan ve bugünkü depremde giden nice canlar… https://kisadalga.net/yazar/ahlakin-duygunun-mantigin-depremi_57615 Depremin hemen sonrasında “dezenformasyon”la mücadele edenler, ikinci haftasında “not ediyoruz” diye tehdit edenler, hadi hepsini geçtim, depremin üçüncü gününde sosyal medyayı kısıtlayanlar… Bunları da yaşamadık demeyin millet, bu da oldu!
Özgür Özel, Halk TV yayınında CHP’li olduğunu bilmeden milletvekillerine “kurtarma yapıyormuş gibi çekiyoruz kanka” dediğini söyledi.
Yardım malzemelerinin engellendiğini, hatta bazı grupların “malları yağmaladığına” dair haberler de çok.
İskenderun Sosyal Haklar temsilcisi Burak Abay’a kulak verelim: “Din iman edebiyatı yapanların bu felaket karşısında ya şehri terk ettiklerini ya da AFAD'ı yağmalayarak, halkın mallarını yağmalayarak zenginleşmeye çalıştıklarını gözlemledim."
https://birartibir.org/dehset-dehset-dehset/
Ancak, çok geçmeden topluluk beni tedirgin ediyor. Sokağın güvenliğini sağladıklarını ballandırarak anlatıyorlar. OHAL ilan edilmiş bir şehirde güvenliğin bir taraftar grubunda olmasının akla mantığa sığar bir tarafı yok. Jandarma “Çarşı” ekibini ziyaret ediyor, ateş başında çaylar içiliyor. Bir tür paramiliter grupla sabahlamakta olduğumu anlıyorum.
Aralarından biri “Ne zaman Suriyeli avına çıkacağız?” diye soğukkanlı ve alaycı bir biçimde soruyor. “Saat 5 gibi çıkarız” diye cevaplıyor diğeri. Hemen her felâkette kışkırtılan Suriyeli nefreti, pogrom tehdidi enkaz altındaki Antakya sokaklarında kol geziyor. Arada bir, sıcağın etkisiyle ateşin başında kısa sürelerle de olsa uyuyabiliyorum.
Ancak, hâlâ şu soru ortada: Bu kadar büyük bir kolluk kuvvetiyle güvenliği sağlayamamak sadece organizasyonsuzlukla açıklanabilir mi? Ertesi gün tanışacağım bir depremzede bu soruya “Hayır, bizim Hatay’ı terk etmemizi istiyorlar” diye cevap veriyor.
“Bizi sevmiyorlar. Burada Alevi çoktur. Ama bizi sevmemelerinin nedeni Alevilerin çok olması değil. Hıristiyan, Musevi, Sünni, Kürt, Arap… Güzelce yaşıyorduk. Ama bu nedense ‘onları’ rahatsız ediyor. Hatay onlar için çok karışık bir yer.”
Beni kamerayla gören 40’lı yaşlarda bir adam, “Bak, gel çek, ekskavatör benim amcama ne yaptı göster herkese” diyor. “Şu taşın üstüne çıksan görürsün, ekskavatör göğsünü yardı, kalbi görünüyor, çek bunu”. Arkamızda gürültülü bir gıcırtıyla çalışan bir ekskavatör bir ATM’nin kasasını büyük bir dikkat ve özenle polisin önüne indiriyor. Bu sırada, o mavi gözlü kadın, polisin duyacağı şekilde, “Bak, bizim cenazemizin bankanın para kasası kadar değeri yok” diyor.
“Depremin dördüncü günü. “Görüyor musun? Tek bir kişi bile gelmemiş” diyor Halkevci Ergin. “Neden? Merkeze uzak bir bölge değil ki burası” diye soruyorum. “Doğru, ama bu mahallede yoksullar, emekçiler oturur. Hatay’ın geneli nerdeyse böyledir. Otuz sene çalışıp anca bir ev alabilmişler. İnsanlar sahip oldukları her şeyi bir depremle kaybetti. AKP yoksulların tarafında değil. Bu mahallede kim bilir kaç bina imar barışından yararlandı. İnsanların evleri mezarları oldu” diye cevaplıyor. Aklıma önceki gün okuduğum bir haber cümlesi geliyor: “AKP’nin 2018 yılında çıkardığı imar affından Hatay’da 56.456 hane yararlandı…”
Televizyon kameralarının önünde şov yapmak, sadece siyasilerin ve kurumların işi olmadı.
Günlerdir izlediğim video yüzünden kendimi nereye atacağımı bilemiyorum:
“Azra bebeği kurtardık!” diye 10 gün enkazda kalmış, yarı ölü bir çocuğun yüzüne flaş tutup yayın yapan bile gördük...
Azra bebek öldü.
Tekbir mi getirelim?
Yoksa İstanbul’da yediğimiz köfteden depremzedeye bağış yapılıyor diye bir köfte daha mı gömelim? BAY Z @irbamates63·4s 1 yılda 11 şehri yeniden inşa edecekler 2 haftadır çadır getiremediler buraya. Ve insanlar hava soğuk diye hasarlı evlere girmek zorunda kaldığı için vefat ettiler Onur Öncü@oencueonur·8s Gazeteci Selda Karafazlı Artı tv yayınında: “Bugün bir aileye ‘eviniz güvenli’ diye AFAD çadırından evlerine gönderildi. Fakat aile ağlayarak ve şok içinde geri geldi çadır alanına” dedi. İnsanları hasarlı binalara AFAD yolluyor. Cumhurbaşganımızın Talimatıynan@elcinarabaci·6s 20.02.2023 Ağır hasarlı binaya günlerdir bina içinde mahsur 1 kediyi kurtarmaya girmişken bu akşamki depreme yakalanan kedinin sahibin arkadaşlarına ait videoyu "AFAD enkaz içinde kurtarma yaparken depreme yakalandı", diye servis etmişler. Acınası şekilde gülünç. Zavallısınız. İrfan Aktan@irfanaktans·7s Yüzbinlerce insan çadır ve seyyar tuvalet bulamadığı için hasarlı olsa bile ya evlerinde kalıyor veya temel ihtiyaçlarını karşılayacak yerlere, alanlara ulaşamadıkları için, tehlikeyi göze alarak sürekli o evlere girip çıkıyor. Peki TV ekranlarında uçuşan milyon TL’ler nerede? Haber@Haber·9s Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz: “Bugüne kadar hava çok soğuktu. Çadırı olmayan vatandaşlar eve girmeye zorlandı. İnsanları bu şekilde ölüme itmenin anlamı yok. Vatandaşlarımız bir an önce çadır ihtiyacının karşılanmasını talep ediyor.” Bora Erdin@boraerdin·22s Afad Mayıs ayında ihaleye çıktı. Deprem kayıt ve ölçüm cihazı alacak fakat bütçe yetmedi. İhaleler defalarca tekrarlandı. Bütçe yetersizliği&katılım olmaması nedeniyle iptal edildiği hafta "Ambiyans aydınlatmalı" otomobiller 16 milyon TL'ye şak diye alındı. Bora Erdin Acun Karadağ@acun_karadag·5s Normal; Hangimizin canını ne zaman, hangi olayla alacaklar, hangimizi ne zaman ifadeye çağıracaklar, hangimizi tutuklayacaklar, hangimizin geleceğini mahvedecekler, hangi çocuğumuzun-gencimizin başına ne gelecek diye düşünmediğimiz zamana ait bir kavramdır! Orhan Kemal Cengiz@orkece·9s Doktora, mühendise, mimara, bilim insanlarına ihtiyaç varken onların yerine imam yetiştirdik, yetişmiş meslek sahiplerini de başka ülkelere göçerttik. Bilimle çözecegimiz meseleleri duayla çözmeye çalışıyoruz. Çözemediğimiz sorunlar çığ gibi büyüyor. Önder Algedik@OnderAlgedik·12s BUGÜN 19 ŞUBAT 2023 Depremin 13. Gününde Yıkık, acil yıkılacak ya da ağır hasarlı bina sayısı: 118 bin Can kaybı 42 bin 156 Tutuklanan müteahhit sayısı: 133 Tutuklanan bakan/ belediye başkanı sayısı: SIFIR İstifa eden siyasetçi sayısı: SIFIR!
Orhan Kemal Cengiz@orkece·9s İstanbul yıkılırsa Türkiye yıkılır. İstanbulun deprem güveniligi Türkiyenin güvenliğidir. Şehrin elden geçirilmesi, belli kurumların oradan taşınması siyasetin ve ülkenin birinci gündem maddesi olmalı. Ozan Gündoğdu@ozngndgdu·6s Eğitim, sağlık, barınma… Bir halkın güvenceli hissetmesini sağlayan taşıyıcı kolonlar bir bir çöküyor. Bir rejimin tel tel dökülüşüne tanıklık ediyoruz. Düzeltecek bir şey yok, yeniden kurmamız gereken bir ülke var. altuğ öztürk@altugcozturk·6s Beyefendilerin 15. günde teşriflerini, kirli sakallı pr şovlarını izliyoruz. İnsanlar da kimsesizler mezarlığında yakınlarını arıyorlar. Resmi ölü sayısına vali dahi güvenmiyor. 20 yılda ne kötülük biriktiyse ortada. Kısa Dalga@kisadalgamedya·10d Fahrettin Altun: "Asılsız ihbar ve gerçek dışı haberlerle toplumu infiale sürükleyen içerikler takip ediliyor" Timur Kuran@timurkuran·23s Yıllardır bu iktidarı Türkiye Cumhuriyeti’nin kayıtsız şartsız en büyük felaketi olarak niteliyordum. Kimilerinin bunu kavraması için devletin deprem sonrası aczini, kabalığını ve fırsatçılığını izlemesi gerekiyormuş. OSMANLI TORUNU@hakislamdavam·30d Halil Konakçı : TEKBİRDEN RAHATSIZ OLDUYSAN SEN GELSEYDİN İZMİR MARŞI İLE ÇIKARSAYDIN. SİZİ GÖREMEDİK #depremoldu Sen gelseydin, seninkiler gelseydi İzmir Marşını okusaydınız. Demek ki siz yoksunuz biz varız. Can Dündar@candundaradasi·6s “Karakter fukaraları”… “Yalancı”… “Haddini bil!” #Erdoğan yine deprem bölgesinde muhalefete saydırdı. Yaralı Türkiye’ye depremde bile kin saçan bir nobran başkan değil, yaraları saracak kucaklayıcı bir cumhurbaşkanı lazım. Günün Yorumu: https://m.youtube.com/watch?v=mWLpLD Cangül Örnek @CangulOrnek Sağdaki Hamza Cebeci ile soldaki Fahri Çakır, Düzce depreminde çöken ve 20 kişiye mezar olan Işık Apt'nın müteahhitleri. Hapis cezası alan müteahhit Cebeci, İBB imar komisyonu üyesi seçilmiş, Darülaceze başkanlığına getirilmiş. Depremzede çocuklar onun kurumunda. + Cebeci'ye verilen rütbeler yetmemiş; bir de CB. danışmanı yapılmış. Çakır ise 2002'de AKP Düzce milletvekili seçilerek 20 kişinin hayatını yok ettiği halde, dokunulmazlık kazanmış ve yargılanamamış. İmar aflarına da onay vermiştir bu arada. Bakmak lazım. Milli Görüş kadroları bunlar. Her seferinde nutkumuz tutuluyor ama onlar sakalı bırakıp yollarına devam ediyorlar. Profesorfacia@Profesorfacia·17s· Bingöl'de 37 kişinin hayatını kaybettiği Korkmaz Apartmanı'nı yaparken demirden ve betondan çaldığı için 2 yıl hapis cezasına çarptırılan ama bir gün bile hapis yatmayan müteahhit Yusuf Korkmaz, Diriliş Ertuğrul dizisinde de rol almış. Gördüğünüz mü kader planını?!.. Can@CanDirlik·10s Kendisi MHP milletvekili Lütfi Kaşıkçı. 2 sene kadar önce bilim ve tekniğe uygun, güvenli yapılaşmayı savunan İnşaat Mühendisleri Odası’nın nefesini keseceğiz diye açıklama yapmıştı. Çevresindekileri bile kontrol etmeden koşup kaçarken kendisinin nefesi kesilmiş olmalı. Dr. Savash Porgham@Savash_Porgham·5s Arkasına bakmadan kaçan kişi MHP Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı… İsmail Arı@ismailari_·9s Hatay Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel Haber Türk'e bağlandı: Bittik biz, bittik. Her yer karanlık. Kaç binanın yıkıldığını tespit edemiyoruz. Belediyemizin 450 personeli vardı şimdi 20 personelimiz var. 430'u depremzede. Yardım istiyoruz. Nüfusun yarısı ilçeyi terk etti. Ankara Gazetecisi@ankaragaztecisi·14s Kılıçdaroğlu; Selin Sayek Böke ve Seyit Torun başkanlığındaki bir heyete, CHP'li Hatay Büyükşehir Belediyesi, Arsuz Belediyesi, Defne Belediyesi ve Samandağ Belediyesi'nin, depremdeki yıkıma ilişkin sorumluluklarının araştırılması talimatını verdi. Sol Yumruk@Sol__Yumruk·7s CHP'nin, Hatay'a getirdiği Konteyner'lara Hatay Valiliği el koymaya çalışıyor! CHP Hatay Milletvekili @SuzanSahin1881 bu haksızlığa karşı direniyor. Haber Report@HaberReport Erdoğan: Birisi çıkmış 'Kızılay nerede?' diyor. Be ahlaksız, be namussuz, be adi. Günde 2,5 milyon insana bu Kızılay yemek ulaştırıyor. SoL-Yanim-@ATATüRK@@gurbetci1962·17 Şub Şu Aciya bakin Pazarcikin Alevi bir köyünden bir Aile yok oluyor köylüler 8 gün kaymakam dan yardim ekibi istiyorlar yiyecek giyecek istiyolar KAYMAKAM YOK isviçreden Alevi köy dernekleri TİR la yardim götürüyor hop Kaymakam bitiyor izinsiz yardim dagitamazsiniz diyor el koyuyor Cumhurbaşganımızın Talimatıynan@elcinarabaci·20 Şub Şunu da örnekleyelim de iddia havada kalmasın. Mesela: Enkazdan bir çocuğun sesi gelmesine rağmen valinin bir tanıdığına koşturmak için (ölü mü diri mi o da belli değil) valilik emriyle enkaz altındaki çocuğu kaderine terk ederek ayrılan bir AFAD ekibi: testeriod @testeriod·13s Depremde kaybettiği ailesini kendi imkanlarıyla defneden depremzede: “Ceset torbası vermedi hastane. Altısını da inekleri yemlediğim yem torbasına koydum gömdüm. Cenaze namazı kılamadık, hoca dedi öyle koyacağız.”
Özgür Van Haber@ozgurvanhaber1·15s Mithat Sancar: Televizyonlarda arsız şovla toplanan yardımlar nerede? Tek tek açıklamak zorundasınız. Artçı depremlerin olacağı biliniyor ve herkes feryat figan çadır istiyor. Çadır bile göndermediniz Karabekir Akkoyunlu@ulu_manitu·12s Cumhurbaşkanı çadır görmedik diyen depremzedeye hakaret yağdıradursun, Accra büyükelçiliğimiz çadır ve diğer acil ihtiyaç malzemeleri için yardım talebinde bulunuyor. Güçlü devlet algımız tam da güçlü erkeklik algımız gibi. Saldırgan, kırılgan, egosantrik ve özeleştiriye kapalı. Who?@who98408150·13s Deprem bölgesi Osmaniye'de, Erdoğan ve Bahçeli'nin geçeceği yol asfaltlanıyor… Deprem bölgeyi salladı ama aman Erdoğan ve Bahçeli geçerken sallanmasın… PES…. #cokusdonemi Solcu Gazete@solcugazete·8s Depremin 9.günü, Denizli’nin AKP'li Acıpayam Belediyesi'nin Kıbrıs’a gezi düzenlediğini, belediye personeli ve muhtarların kumar masalarında pozlar verdiğini biliyor muydunuz? Önder Algedik@OnderAlgedik·11s Enkaz kurtarmaya iş makinesi yollamayan bakanlık hemen enkaz kaldırma ihalesini davet usulü yapmış, haberi alan leş kargaları öncesinde pazar günü Çukurambar’da toplanıp enkaz kaldırma rantını paylaşmışlar. Böyle de ifşa edilmişler Şimdi soruyoruz: bu müteahhitler insan mı? Cem Say@say_cem·9s Kurtarma çalışmaları sırasında Twitter'ı, bugün de Ekşi Sözlük'ü engelleyen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu'nun Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu, İSKİ ve BELBİM'de çalışıp 2016'da BTK'ye geçmiş. Aynı zamanda Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi. Av.Mahmut TANAL@MTanal·12s 1- Bari #deprem'de, afette torpil, kayırmacılık, ayrımcılık yapılmasın! Evleri yıkılan, dışarıda kalan depremzedeler günlerdir çadıra ulaşmazken, Şanlıurfa’da AKP Karaköprü İlçe Yöneticisi, depremden etkilenmeyen köydeki evinin bahçesine #AFAD çadırı kurabiliyor. 2- AKP'li Yönetici, çadırı kolayca temin ederken neden hala deprem bölgelerinde mağdur vatandaşlar çadıra ulaşmaz? Bu arada olayın duyulması üzerine jandarma ve AFAD ekipleri, AKP Karaköprü İlçe Yöneticisi'nin evinin bahçesindeki çadırı söküp götürdü. Gülay Mubarek Habib@pipetlielmasuyu·10s Depremden değil soğuktan öleceğiz. Ne kadar zor olabilir Türkiye Cumhuriyeti için deprem bölgesinin göbeğinde olan bi mahalleye çadır getirmek. Bebek var ya bebek bebek bebek.Günün yarısını Allah'ım al şu canımızı diyerek yaşıyoruz.Ruh halimizi anlatmam yazmam mümkün değil.Bittik zeynep gürcanlı@zeynepgurcanli·16s Kızılay deyince artık benim aklıma New York Manhattan'da Kızılay'dan giden parayla inşa edilen bu lüks nezidans/öğrenci yurdu geliyor... Gökçe Bey • Tanrı Oldu@gokcebeyligi·19s Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılan İstanbul Havalimanı metrosu Kargo Terminali durağında İstanbul’un planını Kanal İstanbul projesiyle beraber koymuşlar.. Mühendis Mimar Ağı@mumiabiz·18s Kanal İstanbul Projesi'nin sergileneceği tek yer kent suçları müzesidir! Kanal İstanbul, bilimsel teknik doğrularla örtüşmeyen; doğaya, kente ve İstanbul’un yıkımına neden olacak bir kent suçudur. Daha fazla rant değil, deprem dirençli bir İstanbul istiyoruz. Onur Alp Yılmaz@onralpyilmaz·21s Kimse kentsel dönüşüme kategorik olarak karşı değildi. Biz, halkı değil müteahhidi kayıran, arazi mafyası gibi davranan politikanıza karşıyız. İnsan onuruna yaraşır barınma hakkını siz değil, biz savunuyoruz. Adi herifler. Tele1 TV@tele1comtr·1 sa Tuğba Özay Hatay'da depremzedelerin durumuna isyan etti! "Vatandaşım için erzak dileniyorum Gerçek milliyetçiyseniz bu vatanın evlatlarına sahip çıkın Çamaşırlar bulaşıklar kirli suda yıkanıyor Başıma ne gelirse gelsin ifşa edeceğim " Murat Yetkin@MuratYetkin2·11s Bu da oldu: Erdoğan seçim kampanyasını deprem sonrası yeniden inşa umutları üzerine kurmaya hazırlanıyor. Erdoğan Kılıçdaroğlu'na ağır hakaretlerle yüklenirken, RTÜK deprem çalışmalarının iki yüzünü de gösteren kanallara ceza yağdırmaya hazırlanıyor Dağhan Irak@daghanirak·21 Şub bugün tahliye edilen ve @cigdemtoker sayesinde 11 yıldır depreme dayanıksız olduğunu öğrendiğimiz İskenderun Devlet Hastanesinin açılışını bugünün DEVAlısı Sadullah Ergin yapmış. Nereden nereye... Yıkılan Rönesans Rezidans'ı da o açmıştı. Taarruz Haber@taarruzhaber·19 Şub İmar Affına "evet" diyerek binlerce denetimsiz ve kaçak yapının yasal hale gelmesine sebep olan milletvekillerini sizler için listeledik... AKP Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu Tufan Kıymaz@tfnkymz·19 Şub Yalanla hakikatin, zulümle adaletin, kötüyle iyinin mücadelesinde tarafsızlık bir seçenek değildir. Tarafsızlık iddiası bizatihi yalandır, zulümdür, kötüdür. Funda ALPASLAN TALAY@fundabundacunda·13s Tarafsız olduğunu söyleyen kişi taraf tutuyordur, haksızlık edenin tarafını. Seçimsizlik çok bariz bir seçimdir. Tarafsız olduğunu söyleyen ve bir seçimde bulunmadığını söyleyen herkes yalanı, zulümü, kötüyü, haksızlık edeni seçmiştir ve haksızlık edileni yalnız bırakmıştır.
Prof. Dr. Şervan Gökhan@servangokhan·1 sa Kılıçdaroğlu hiç boşuna "AK Parti seçmenleri öldü, oylar bana kaldı" diye sevinmesin. Genel sonuç değişmeyecek. Diye yazmış Engin Ardıç… En değerlilerini kaybedip geride kalanlar bu cümleyi okuduklarında ne hissetmiştir acaba… Gönülleri körleşmiş insanlar empati yapamaz… Erk Acarer@eacarer·6s Olması gerektiği gibi!!! Mehmet Cengiz iş başında. Anlaşılan depremin hafriyat işini almış. Kandan para kazanmayı ihmal edecek değildi. Antep’ten İstanbul’a giden harfiyat kamyonları! Hafıza@hafizatv·20s 20 Mart 2019 Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız’ın Bilal Erdoğan’dan “kentsel dönüşüm” ricası "Bakalım şu dönüşümden de birkaç şey yapabilirsek, bir şey kalırsa bize... Projede olmasa da bir iki bina aldık mı…” Son Cahil Bükücü@soncahilbukucu·3s Örgütlü sindirme ve kötülükte bugün: RTÜK, deprem yayınları nedeniyle Halk TV, Tele 1 ve Fox TV'ye program durdurma ve para cezaları verdi Gerçeği duyurmak hiç bu kadar suç, depremzedelerin sesini kesmek gaddarlık olmamıştı NET Hᴀʙᴇʀ@Net_Haber_ İsmailağa Cemaati enkaz altındakilerin namaz vakitlerini nasıl belirleyeceğini açıkladı: İsmailağa Cemaati, göçük altındaki insanların namaz vakitlerini nasıl belirleyeceğini açıkladı. BirGün Gazetesi@BirGun_Gazetesi·8s Cem Küçük, eleştirel paylaşım yapan Farah Zeynep Abdullah'ı hedef aldı: Kabahat seni TRT dizilerinde oynatanlarda Emre Şan@jnpatocka·8s Enkaz altında kalmamak için sağlam bir evde oturmak gerekiyormuş. Sonuçlarına katlanırmışız. Bu ülkede yıllardır çalışan, vergi veren insanlar çürük evlerinizin kirasını bile veremiyor, ne evi? Açgözlülüğünüz, sömürünüz yüzünden bu hale geldik İnşaat-İş Sendikası@insaatsendika·10s Deprem bölgesine gönüllü olarak giden otuz Akkuyu Nükleer Santral işçisi işten atıldı. İşten çıkarılan işçiler, santral önünde eyleme geçti. Birçok işçi de işten çıkarılan işçilerle dayanışmak amacıyla iş bıraktı. İlhan Taşcı@ilhantasci·12s 1- RTÜK, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın deprem bölgesinden katıldığı yayın nedeniyle Halk TV’ye; Merdan Yanardağ ile Emre Kongar’ın 18 Dakika programında depremle ilgili sağcı iktidar eleştirisi nedeniyle de Tele 1’e % 5 para 5 kez de program durdurma cezası verdi. 2- Fox’ta Orta Sayfa ile Halk TV’de Halk Meydanı programına özgürce kanaat oluşumunu engellemekten %3’er para cezası verildi. Tüm bu cezalar deprem sonrası yorum ve haberlere dayandırıldı. Haber yapmanın suç ama halka alenen küfretmenin “özgürlük” sayıldığı bir dönemi yaşıyoruz. 3- Aradan geçen 2 haftaya karşın çadır sorunu bile çözülmemişken medyadan “salon salomonje çadır” övgüleri, “deprem oldu ama keyfim yerinde” haberleri beklenmektedir. Gerçeği çarpıtan, sansürleyenlerin sırtı sıvazlanırken hakikatin izini sürenler sessizliğe boğulmak isteniyor. Timur Soykan@timursoykan·9s Deprem vergilerini yiyip insanları mezar evlere mahkum ettiler. Binlerce insanı enkazda ölüme terk ettiler. Depremzedeleri günlerce aç susuz, elektriksiz, soğukta çadırsız bıraktılar. Şimdi bunu haber yapan Halk TV, Tele 1 ve Fox TV'ye ceza yağdırıyorlar. Yazıklar olsun.. can gurses@canitti·4s HalkTV'de yapılan #BirKiraBirYuva kampanyasını izliyorum. Kurum ve şirketlerin show'u haline gelmemiş, yurttaşların alın terini paylaştığı bir dayanışma görünüyorum. Bu kampanya için SMS bağışına, İçişleri Bakanlığından izin çıkmaması da sözün bittiği yerdir... 23 DERECE@yirmiucderece·2s Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin ziyaret ettiği bir konteynerdaki depremzededen ilginç yorumlar... Allah şahit ise aileleri göçük altında kalanlar, donarak ölenler, oğlum öldü kızım öldü diyenler, ekmek, su, çadır yardımı isteyenler, kefen, tuvalet isteyenler yalan söylemiş! Erk Acarer@eacarer·5s 6 gün enkaz başında beklemiş, devlet ilk gün buradaydı diyor. Kitle ile uyumlu halüsinasyonlar. Hakkaten çok tuhaf. Albay ım@Allbaym DÜNYAYA DA REZİL ETTİLER Almanya’nın en saygın gazetelerinden Frankfurter Allgemeine: ''AFAD kendine ait olmayan yabancı ülkelerin yaptığı yardımları kendi logosu ile dağıtıyor, Hatta bazı yardım malzemelerinin üzerine Erdoğan'ın akp'sinin logosu yapıştırılmış durumda.'' Osman Aydoğan@_OsmanAydogan·8s ORGANİZE KÖTÜLÜK Bu hükümetin yaptığı en büyük kötülük, hayati kurumlara olan güveni yok etmesidir. Adam, Deniz Feneri davasından güveni kötüye kullanmaktan 2,5 yıl hapis cezası alıyor, sonra da bu adam Kızılay’ın başına Gn. Md. olarak atanıyor. Sonra da bağış bekleniliyor!
Yurttan Sesler@sesler_yurttan·12s Depremde hayatını kaybeden milli basketbolcu Nilay Aydoğan'ın ağabeyi Berkay Aydoğan: “Cenazede tüm yaşananları anlattım, ajanslar sesimi kıstı yayınlamadı.” "5’inci güne kadar bir tek AFAD’ın demir kesme makinası vardı, kırıcısı hiç yoktu." fatih yaşlı@fatih_yasli·6 sinsanların depremin acısıyla, yasıyla, yaraları sarmayla, dayanışmayla uğraştığı şu günlerde, bir yerlerde karanlığın çoğaldığını, karanlık planların yapıldığını, birkaç haftaya kalmadan o planların ilk adımlarını göreceğimizi düşünüyorum. buna hazırlıklı olmak lazım. Önder Algedik@OnderAlgedik·8s Depremin 15. gününde insanlar hala çadır bulamıyor ama devletimiz; -TELE1'i kararttı, - Ekşi Sözlük engelledi -İhsan Eliaçık'ın kitabını yasakladı.
Cumhuriyet@cumhuriyetgzt·17s Engin Ardıç’tan akıl almaz satırlar Hatay'dan 11 milletvekili çıkıyormuş. Binlerce kişi öldü, binlerce kişi de başka bir ile göç etti... Ama Hatay'dan gene 11 milletvekili çıkacak. Kılıçdaroğlu, hiç boşuna "AK Parti seçmenleri öldüler, oylar bana kaldı" diye sevinmesin. Şahan Gökbakar@sgokbakar·10s BTK denen kurum kafasina göre, açıklama yapmadan internet sitesi kapatıyor.İstedigi zaman sebep belirtmeden Twitter ve Tiktok erişimini durduruyor.RTÜK,medya rezilliklerini görmeyip,iktidarı eleştiren hangi kanal varsa yazıyor cezayı.Nasıl, güzel mi bu düzen? Keyifler yerinde mi? Z̷e̷y̷n̷e̷p̷ @zeynepchee·8s Farah Zeynep Abdullah: “DEVLET ve ALLAH kelimelerini aynı cümlede, aynı paragrafta, aynı yerde görmek asla istemiyorum artık yeter.” Biz de istemiyoruz ! Artık yeter... Feyzan Bilgiç@Feyzan_Bilgic·21 Şub (TROL) Farah Zeynep Abdullah denilen çabuk eriyen peynir, Devlet ve Allah kelimelerini aynı cümlede, aynı paragrafta, aynı yerde görmek asla istemiyorum artık yeter demiş . Biz de senin iğrenç yüzünü ekranlarda görmek istemiyoruz . MUSTAFA GÜLOĞLU@guloglu_mustafa·22 Şub Babası Irak Türkmeni, Annesi Üsküplü bu kadının hem babası hem annesi kaçarak Türkiye'ye sığınmış.. Ve Farah Zeynep Abdullah adlı bu kadının attığı twiti taktirlerinize sunuyorum. Bu kadın sınırdışı edilmelidir. Yazıklar olsun ilbisa@ilbisa3·8s (TROL) "Farah Zeynep Abdullah" Bu sapkın kişileri ne @trt1 kanalında görmek istiyoruz nede başka bir platformda! #HesapVereceksiniz ALLAHCCHU ve İSLÂM ile dertleri Olanlar Settire settire başka Ülkeye gidebilir bir tutmayalım.İçimizdeki Ayrık otlarından kurtulmak Elzemdir! hayritunc@hayriituncc·21s Bu kadın mesela, eşyamız var İzmir'e gitmek istiyoruz ama araçlar almıyor dediğinde eşyan ne diye sormuştum. Gösterdiği ise 2 küçük çuval, içinde sadece anılar Bu amca mesela, yıkıntılar arasındaki evine girmek için saatlerce uğraşıp, evine girip altın ya da para değil, anne ile babasının fotoğraflarını almıştı. Geçmişim demişti Bu baba mesela, yerde cesetler varken kucağındaki bebeğini biberonla besliyordu. Yanındakiler söyledi anne göçük altında kalmış, onu bekliyor diye
Yardım gitmediği için, elleriyle kazıp akrabalarının cenazelerini çıkartan, onları bir kamyon kasasında köyüne götürüp gömen insanlar vardı mesela. Anlat dediğimde öfkeden ağlamaya başlayıp ‘anlatsam geri gelecekler mi’ diye sormuştu
20 yaşlarında bir çocuk, gecenin bir vakti beni durdurup, gazeteci olduğum için anlatmaya başlamıştı. Yıkılan iki binayı gösterip, 'Bütün çocukluk arkadaşlarım öldü, ben şimdi ne yapacağım' diyerek sarılıp ağlamıştı.
Elbistan'da gece eksi 25 dereceyi bulan soğuktan dolayı enkazda donarak ölenler olduğunu da bilin. Gönüllülerin çalışmalarının engellenip, kaderine bırakılan, donarak ölen insanlar oldu
Uyumadan, yemeden günlerce enkazlara arama kurtarmaya giden inşaat işçilerini gördüm mesela. Her geri döndüklerinde sadece bir bardak çay içip köşelerine çekiliyorlardı.
6 saat enkaz altında canlı arayıp, bulup, sadece bir sigara içmek için enkazdan çıkan, üstü başı toz toprak içinde itfaiye erinin sigarasını bitirmeden karşı binadan ses geliyor diyen bir yurttaşın yardıma koşmasına da tanık oldum
Canlı çıkartılmayı bekleyen enkaz başında yardım için duran askerlerin komutanının, 'AFAD çadırları geldi, gidin indirin' emrine alacağı cezaya rağmen uymadığını, o kişileri çıkartmadan gitmem dediğini de duydum
Bir anne, evladının cenazesinin başında delirdiğini gördüm mesela. Diğer oğluyla beraber, ayağa kalkıp oynadığını, "Oğluma yemek hazırlayayım" dediğini duydum. Sağ kalan oğlunun "Onu ben çıkarttım, temiz elbiseler getirdim" diye feryad ettiğini gördüm Timur Soykan@timursoykan·21s Deprem bölgesinde hep aynı ölüm üçgeni var: Belediye, iktidar ve rantçı. Onlarca insana mezar olan Kırçuval Otel’in sahibi Zafer Kırçuval, AKP’li Battalgazi Belediyesi’nin başkan yardımcısı ve Malatya Belediyesi meclis üyesi. Sorularıma kızıp şöyle dedi: Allah’ın afeti kardeşim. Meral Güventürk@fennim EBRAR SİTESİ YA DA TÜRKİYE 6 Şubat Depreminin simgesi kesinlikle Kahramanmaraş’taki Ebrar Sitesi’dir. 320 dairelik büyük bir site. Ölü sayısı 1200. Tam 5 gün bu siteye kurtarma ekipleri gelmedi. Ancak simge oluşunun nedeni bunlar değil.+ Ebrar Sitesi’nın müteahhiti Emekli Din Dersi ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Tevfik Tepebaşı. Abdestli namazlı, ağzı dualı, kalbi zikirli… Bütün konutları “Depreme dayanıklı cennetten bir köşe” diyerek pazarlamış. ++ Dindar vatandaşlarımız da “Alnı secdeye değiyor, çalmaz çırpmaz, paramız da Müslümana gitsin” diyerek konutları güvenle satın almışlar. 6 Şubat Depreminde Ebrar Sitesi’nin her biri 32 daireli 8 bloku yerle bir oldu, 1200 kişi öldü. ++ Tv gazetecisi site enkazına yaklaşıyor, beton blokları eline alıp ufalıyor… Aaa o da ne?..Alnı secdeli Din Dersi ve Ahlak Bilgisi öğretmenimiz çimentodan çaldıkça çalmış… Kamera inşaat demirlerine yakın plan yaklaşıyor; olması gerekenin yarısı kalınlıkta; demirden de çalmış + Bütün bunlar yetmezmiş gibi blokların altında fırınlar, marketler, kafeler… Ama hakkını yemeyelim Tevfik Tepebaşı yaptığı siteye güzel bir isim koymuş: Ebrar Arapça "Güzel huylu, çalmaz çırpmaz, haram yemez" anlamı taşıyor. +
Ebrar Sitesi sadece Kahramanmaraş değil, Türkiye’dir. “Allah İle Aldatmak” Tevfik Tepebaşı’nın yaptığı tam da bu işte!.. Abrek ( L'argent n'a pas de maître!)@AbrekAdahy·38d@HicranPehlivan ve @fennim adlı kullanıcılara yanıt olarak Ebrar Sitesi, Z Blok, dokuzuncu katın cam avizesi kum gibi ufalanan betonun içerisinde paŕçalanmadan kalmış.
whatever@HicranPehlivan·6s@fennim adlı kişiye yanıt olarak Basinda Ebrar sitesinde hayatini kaybedenlerin sayisini sadece 250 olarak verdiler yanilmiyorsam.Malesef gercegi herzaman sakliyor 99 depreminde oldugu gibi Ercan@ErcanErcoyeni·15s Depremin üzerinden 17 gün geçti ve bu süreçte ev kiraları, market ürün fiyatları 2-3 kez zamlandı. “Daha ne kadar ahlaki çöküntü yaşanır, ne kadar dibi görebiliriz” dedikçe, birbirleriyle yarışıyorlar, yeni bir katman yaratıyorlar. Yok dip falan! Zeynep Kuray@zeynokuray·12s Deprem sonrası yaşananları anlatan Ümit Yoğun, "Mediha abla 6 gün boyunca vinçlerin önünde kendini siper etti. AFAD ise, 'Burada görevlendirilmedik' diyerek kaçtı. Çocuklarının hiçbiri sağ çıkmadı o evden. Arkadaşlarımızın ellerini kestiler çıkarabilmek için" dedi. Ercan Yaşar İlhamoğlu@IlhamogluErcan·22s Bolu Belediye meclisinde depremzedelere yardıma HAYIR diyerek,Tanju Özcana su şisesi fırlatan AKPli Hacer Çınar kimmi? İlkokul mezunu bir temizlik işçisi olarak işe başladığı hastanede eline süpürge dahi almadan ortapedi servisinde kayıt işlerinde görevlendirildi,sihirli bir elin KABAC HATUN 𐱅𐰇𐰼𐰰@____TURK_K_H___·9s Batman’da depremden sonra binasının temelini kontrol etmek isteyen vatandaş gördükleri karşısında şok oldu. Binayı taşıyan kolonları tuğladan yapmışlar. Bu binayı yapan müteahhit hırsız anladık, inşaatı denetleyen ve kontrol edenlere ne demeli ?
devrim gurkan@devrimgurkan·19s 99'da yüzlerce kişiyle röportaj yaptık. Önemli kısmı eleştirdi yaşananları. Ama söze; "İsterseler beni idam etsinler", "İçeri atarlarsa atsınlar", "Başıma ne gelecekse gelsin" diye söze başlayan bir kişi bile olmadı. Alican Uludağ@alicanuludag·2s Bu haberi yapmak için Sakarya'ya geldim. Saat 18:15'te DW Haber Bülteni'ne bağlanıp, çocukların devlet kontrolünde nasıl bir tarikata teslim edildiğini anlatacağım. Who?@who98408150·11s Gaziantep'ten getirilen ve babalarını depremde kaybeden 9 yetim çocuğun, Sakarya'da İsmailağa cemaati tarafından işletilen yatılı Kur'an kursunda kaldığı ortaya çıktı…. ŞAŞIRAN? #cokusdonemi Cevheri Güven@cevheriguven·3s Adıyaman hurda ihalesi 27 Şubat 2023... Her kriz beraberinde fırsatı getirir değil mi Mehmet Metiner/Ahmet Aydın? Gazete Patronsuz Dünya@PatronsuzGazete·22 Şub Deprem bölgesine gönüllü olarak giden otuz Akkuyu Nükleer Santral işçisi işten atıldı. İşten çıkarılan işçiler, santral önünde eyleme geçti. Birçok işçi de işten çıkarılan işçilerle dayanışmak amacıyla iş bıraktı. (İnşaat-İş) YavuzBaydar@yavuzbaydar4·33sn Hüseyin Çelik: "Onlarca rektörle konuştum, YÖK başkanının kendilerini, aykırı bir görüş serdetmemeleri ve kesinlikle örgün eğitim yapmamaları hususunda aleni olarak tehdit ettiğini ifade ettiler..." 12 Eylül 2.0 mahirgra@mahirgra Koray Aydın kim biliyor musunuz? 99 Depremi sonrasında MHP’de bulunan 232 belediyeyi, afet bölgesinde bulunan 105 belediyeye ekletip bu belediyelere sanki felaket yaşanmış gibi 13 trilyon lira para göndermiş adamdır kendisi. https://twitter.com/secimtr2023/st Ömer Faruk Övenç@ovencomer·2s İp’li Koray Aydın’ın bakanlığıyla ilgili araştırma yaparken şöyle bir haber buldum 99 depreminde bakan olan İP’li Koray Aydın’ın o dönem “deprem konut ihalesi” verdiği tüm müteahhitler malzemelerini Koray Aydın'ın babasına ait olan Yolalan Ticaret ve Granist şirketlerinden almış Sabah@sabah·22s "Kentsel dönüşüme takoz koyanlar şimdi devleti suçluyor" Deprem pişkinleri! Mehmet Barlas kaleme aldı Erk Acarer@eacarer·13s Fahrettin Altun öyle vasat altı biri ki; şimdi de ‘kentsel dönüşüme siz karşı çıktınız’ başlığıyla trolleri salmış. Kentsel dönüşümden kasıt rant hırsızlığı değildir. Bu bir! 2’cisi AKP’nin müteahhitlerinin 1 yıllık binaları can aldı. Bu çarıklı çakal numaraları iş yapmaz! metin cihan@metcihan·7s diyelim kentsel dönüşüm yalanınıza millet inandı binlerce insanın sizin yüzünüzden öldüğünü kimse bilmese de siz biliyorsunuz bununla nasıl yaşıyorsunuz Burcin Orhon Uygur@OrhonUygur·22s Türkçemize yeni kelimeler gerekiyor. Çünkü öyle insanlar görür, duyar oldum ki dağarcığımdaki hiç bir kelime, ( en dile alınmaz olanı bile) hafif kalıyor. Ne zemini kaypak insanlar yetişmiş meğer... bahadır özgür@bahadir_ozgr 1- Antakya'da depremde yıkılan Emek ve Aksaray mahallelerinde iktidar ve yandaş medya suçu, Barış Atay ile CHP'ye atıyor. "Onlar yüzünden kentsel dönüşüm olmadı" diyorlar. Peki gerçek öyle mi? Atay ve hemşerileri dönüşüm planını niye istemedi? 6- Kentsel dönüşümde bir önemli konu da yoksulun ödeyemeyeceği projeler geliştirilmesi. Sulukule'de gördük. Burada da müstakil, tek veya iki katlı, bahçeli evler apartmana çevrilirken ya 1+1, 2+1'e ya da yüklü bir borca mahkum ediyor. Halkı ikna etmeyen esas mesele buydu. 9- Kısaca AKP rant planı hazırladı. Halk da mahkeme de reddetti. Bu sefer revize edildi ama oy kaygısıyla yıkım ertelendi. Erdoğan kamulaştırma kararını depremden sadece 8 ay önce aldı. Yani Barış Atay dönüşüme değil, yoksul halkın mülkünü ranta çevirecek plana karşı çıkmıştı. Özgür Özel@eczozgurozel Kentsel dönüşüm bizim işimiz. Vatandaş razı olmadan kentsel dönüşüm olmaz. Vatandaşa diyorlar ki; ‘Buranın rantını biz yiyeceğiz, sen berbat bir yere gideceksin!’. Bizim itirazımız buna... Sen yapsaydın diyenlere İstanbul Büyükşehir KİPTAŞ, maliyetine kentsel dönüşüm yapıyor... bahadır özgür@bahadir_ozgr·21s AKP'nin kentsel dönüşümüne bir örnek daha: Siyasetçiyi zengin ettiler! Burası 14.5 dönümlük boş araziydi. Afet riski var diye dönüşüme soktular. Ve eski AKP Zeytinburnu İlçe Başkanı Ahmet Dokumacı Real Merter'i yaptı. Tanıtımında Güngören'in ilk kentsel dönüşüm projesi yazıyor. Ozan Gündoğdu@ozngndgdu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel Yenileme Daire Başkanı olarak görev yapan Tayfun Kahraman'ın 2 kez beraat ettiği Gezi Davası'nda 1 yıldır hapishanede tutulduğunu da konuşacağız daha. hakkı özdal@hakki_ozdal·5s Hemşire Halime Sevinç Eroğlu, bir devlet hastanesinde, Sağlık Bakanlığı'nın kendisini yükümlü kıldığı gece nöbetini tutarken çalıştığı bina başına yıkıldı. Katilleri normal yaşantısına devam ediyor. İSİG Meclisi@isigmeclisi·6s Şeyma Nur Cansız.. 30 yaşlarında, Hemşire.. Hatay İskenderun Devlet Hastanesi genel cerrahi servisinde nöbetçiyken deprem sonucu enkaz altında kalarak hayatını kaybetti.. Hastaneye 11 yıl evvel çürük raporu verilmişti ve rapor hala Bakanlığın sitesinde bulunuyor.. Ferhun Hakan Özkan@FerhunHakan·2s@sth766 ve @isigmeclisi adlı kullanıcılara yanıt olarak Üzgünüm ama önceliģimiz, Kanal İstanbul hülyasıydı, kurun artmaması için harcananlardı, tasarrufu zul addetmekti, imar affından gelecek paraya bel baģlamaydı, başta yabancılara olmak imar enerjisini ihtiyaç sahiplerinin dışındaki kesimlere yöneltmeydi. Emekçiler Dayanışması@emek_daya·7s Yardıma gittiği deprem bölgesinden döndükten sonra kod 29 ile tazminatsız şekilde işten çıkartılan @LCWaikiki depo işçisi Serkan Yılmaz gaspedilen haklarını aramak için Metrogarden avm de bulunan Lcwvaikiki mağazasından sesini duyurmaya çalıştı. Aydın Keleşoğlu@aydin_kelesoglu·3s EBRAR SİTESİ Ölü sayısı 1200 Müteahhiti Emekli Din Dersi öğretmeni Tevfik Tepebaşı. Abdestli namazlı. Demirden çimentodan çalmış. Daireleri “Depreme dayanıklı cennetten bir köşe” diyerek pazarlamış. Ebrar Arapça "Güzel huylu çalmaz çırpmaz" demek.Dinle nasıl kandırıyorlar bilin. Alican Uludağ@alicanuludag·7s İşte devlet kontrolünde Sakarya'da İsmailağa cemaatine teslim edilen depremzede yetim çocuklar. Gittim, gördüm, tanıklık yaptım. Diyanet tabelası adı altında gizli tarikat yurdu... twitter.com/dw_turkce/stat… Kemal Büyükyüksel@KBuyukyuksel·2s Bu TV100 de tam tarafsız merkez medya ayağına kurulmuş iktidara fayda sağlayan bir aparat. 3-5 muhalif figür de toplamışlar objektiflik tiyatrosu için. Buna ayak uyduran “sözde” muhalifler de sorumlu böyle böyle meşrulaştırdıkları için bu yerleri. TV100@tv100Fuat Uğur yazdı: Deprem bölgesi seküler kesim ve muhalefet için tam anlamıyla bir fiyaskoydu. Kifayetsizlikleri onları daha da saldırganlaştırdı. Bu yüzden sık sık YALAN’a başvurdular. @FUATUGUR https://tv100.com/sekulerlerin-d Sait-Hoca@HomerosHoca·7s Ekşi Sözlük,"hükümetin belirlediği doğru bilgi akışının dışına kontrolsüz bir şekilde çıkıldığı" gerekçesiyle engellenmiş.Hani şu Hulki'nin dezenformasyonunu görmezden gelen "mihrak"ın isteği üzerine alınmıştır bu karar. Büyükşehir Çalışıyor@tcbuyuksehir·17s Tunç Soyer, Bir Kira Bir Yuva kampanyasının internet sitesine dün akşam 3 milyon 700 bin siber saldırı yapıldığını açıkladı. serbestiyet@serbestiyetweb·45d VİDEO HABER | TRT drone uçurdu, Erdoğan’ın sesiyle biten propaganda klibi yaptı: “Enkazlar temizleniyor, ‘güvenli hayat’ için yeni temeller atılıyor. İlk günden beri sahada olan devlet depremin yaralarını sarmak için tüm gücüyle çalışıyor.” https://www.sehriyar.info/?pnum=1043 TSK, dünyanın en güçlü ordularından birisi olarak biliniyor. Denilebilir ki TSK’nin nakliye helikopteri filosu dünyada ABD’den sonra en büyük helikopter filosuna sahiptir. Denilebilir ki TSK’nin nakliye uçakları filosu dünyada ABD’den sonra en büyük nakliye uçağı filosuna sahiptir. Denilebilir ki TSK’nin tank taşıyıcı filosu (iş makinası taşıyabilmek maksadıyla) dünyada ABD’den sonra en büyük tank taşıyıcı filosuna sahiptir. TSK, sahra çadırı, sahra tuvaleti, sahra banyosu, sahra mutfağı konusunda hem en büyük kapasiteye hem de en büyük tecrübeye sahiptir. TSK, araç, gereç, teçhizat, organizasyon, haberleşme, disiplin, yönetim gücü açısından dünyanın sayılı orduları arasındadır. Türkiye'de, TSK kadar güçlü ve organize başka bir kurum bulunmuyor... Evet.. TSK’nın gücü böyleyken, ’Türkiye Afet Müdahale Planı’’nda TSK’ne ‘’ana çözüm ortakları’’ arasında yer verilmiyor…. Planı başlangıç kısmında kurum kısaltmalarına yer veriliyor. Bu kısaltmalarda RTÜK bulunuyor, THY bulunuyor, TRT bulunuyor, o bulunuyor, bu bulunuyor ancak TSK bulunmuyor… TSK, ancak planın ilerleyen bölümlerinde diğer bakanlıklara ‘’destek unsuru’’ (Destek Çözüm Ortakları) olarak yer veriliyor…
Napolyon’a atfen rivayet ediliyor… Askerler savaşta geri çekiliyorlardır. Napolyon soruyor: ‘’Neden geri çekiliyorsunuz?’’ Asker: ‘’Efendim geri çekilmemiz için on neden var.’’ ‘’Say!’’ diyor Napolyon... Asker: ‘’Bir; cephanemiz bitti, İki; …’’ Napolyon: ‘’Kes!’’ diyor… ‘’Konu anlaşılmıştır, gerisini saymanıza gerek yok!’’ Ben bu planda onlarca eksiklik bulabilirim ancak birincisini anlatınca artık gerisine gerek yok diyorum… Cumhuriyet@cumhuriyetgzt·5s Kızılay'ın, depremin üçüncü gününde AHBAP’a 46 milyon TL'lik çadır satışı yaptığı ortaya çıktı "Her felakette yurttaşlardan yardım isteyen Kızılay çadırları neden ortada yoktu? Yanıt vereyim AHBAP’a çadır satmakla meşguldüler" Murat Ağırel'in haberi Murat AĞIREL@muratagirel·5s Millet çadır diye inlerken Türkiye’nin en büyük yardım kuruluşu KIZILAY ihtiyaç sahiplerine ücretsiz çadır dağıtmak yerine depremin üçüncü günü AHBAP’a 46 Milyon TL ye çadır satmış! Bunun adı Rezalettir! Ahbap@ahbap·30d Arkadaşlarımız, Kızılay’ın iştirakinde olan Kızılay Çadır ve Tekstil A.Ş ile görüşme gerçekleştirdiler. Ellerinde 2050 adet olduğunu öğrendiğimiz çadırların sözleşmesini hemen yaptık ve ertesi sabah 2050 tane çadırı deprem bölgesine gönderdik. Tugay Bek@avtugaybek·2d "Çıkmış bir tanesi Kızılay nerede diyor. Be ahlaksız, be namussuz, be adi!!" 𝐏𝐑𝐎𝐌𝐄𝐓𝐇𝐄𝐔𝐒@Prometheus_1917·50d Ensar'a 7.9 milyon dolar bağışlayacak kadar hayırsever, AHBAP'a 46 milyon liraya çadır satacak kadar utanmazsınız... Tugay Bek@avtugaybek·52d Bu durum da "AHBAP da bizim Kızılay da" diye bilir miyiz? Kerem Kınık@drkerem·59d KAMUOYUNA AÇIKLAMA @KizilayCadir Türkiye Kızılay Cemiyetinin bir iştirakidir ve 12 ay kesintisiz üretim yapan dünyanın sayılı afet çadırı üreticilerinden biridir -Öncelikle Kızılayın TAMP çerçevesinde belirlenen asgari çadır stok seviyesini garanti eder 4-.@ahbap Derneği de Kızılayın yurt dışı bir kuruluş için ürettiği logosuz 2050 çadırı afetin ilk günlerinde @KizilayCadir’dan maliyetine tedarik ederek AFAD’ın gösterdiği yere sevkedip depremzedelerin hizmetine sunmuştur. @haluklevent 6-Kızılay Çadır&Tekstil AŞ gerek günlük~1000 çadır imali gerekse ithalat ve yurtiçi fason imalat ile AFAD’a barınma desteği vermeye devam etmektedir @Ahbap ve @Kizilay’ın işbirliği ahlakidir, akılcıdır, yasaldır. Aksini iddia eden ise ya meseleyi anlamamış ya da kötü niyetlidir. Vedat Milor@vedatmilor·7s Kuruluş amacı bu olan kurum, ileride üreteceği çadırlara kumaş parasını çıkarmak için afet zamanı çadır satınca devlet aciz gösterilmiş olmuyor. Ama nedense biri bunu eleştirince devlet zayıf gösterilmiş oluyor. BircanTv@BircanTv·17s Kızılay Başkanı Kerem Kınık ve 6 yöneticiye "huzur hakkı" adı altında 2.5 milyon lira ödeniyor "Kızılay'dan maaş almadığını iddia eden Kerem Kınık 9 şirketten ayda 27 asgari ücretlik 'huzur hakkı' alıyor". İsmail Arı@ismailari_·3s Doğrusu: Kızılay Çadır, Kızılay'ın 13 şirketinden biri. Bu 13 şirket Kızılay Yatırım Holding'e bağlı. Çünkü Kızılay 2019'da holdinleşti. Amaç denetimden kaçmak, at koşturmaktı. Şimdi algı yapıp sanki ortada Kızılay Cemiyeti diye bir şey varmış gibi zırvalıyor
Cem Say@say_cem·2s Kızılay'ın kendisine bağışlanan parayı Ensar Vakfı'na transfer ettiğini, o paralarla şu anda New York'ta dev bir "yurt" binasının yükseldiğini hatırlıyor musunuz? İsmail Saymaz@ismailsaymaz·31 Oca 2020 Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na 7 milyon 925 bin TL bağışlayan Başkent Gaz, açıklama yaptı. Açıklamada, “Kamu yararına çalışan vakfa bağış yapmakla Kızılay’a bağış yapmak arasında hukuki ve ekonomik açıdan bir fark yoktur” deniliyor. O halde niye doğrudan Ensar’a gönderilmedi?
Önder Algedik@OnderAlgedik·54d Ahbap bu twiti 2 saat önce atmış. Kızılay'a "elinizde 2050 çadır var ve bunları dağıtmadınız. Hemen dağıtın" dememiş. Yerine parasını verelim bize satın demiş!demek!! Bravo, STK'cılığın geldiği apolitizm zirvesi! Dr. Savash Porgham@Savash_Porgham·20d AHBAP çadır temini için gerekeni yapmış, bunda bir sorun yok. Mesele Kızılay'ın deprem bölgesine ücretsiz olarak göndermesi gereken çadır stoğunu 46 milyona satmış olması. İstifa edin artık... bahadır özgür@bahadir_ozgr·55d Kızılay nasıl bu hale geldi diye düşünürken şu bilgi de bir kenarda dursun: Kızılay'ın CEO'su İbrahim Altan, Deniz Feneri'nden yargılanmıştı. 2012'de dava beraatle bitti. İlk tebrik ziyareti SADAT'ın kurduğu ASDER'den geldi. Altan, Kızılay Genel Müdürlüğü'ne 2017'de seçildi. hakkı özdal@hakki_ozdal·1 sa Depremin 3. günü, insanlarımız enkazda can çekişirken, bir şekilde kurtulanlar çadıra muhtaçken, neo-Kızılay karaborsacı gibi, afet vurguncusu gibi çadır satmış.. Devlet bi yandan bölgeye kupon arazi gözüyle bakarken, bi yandan da çadır ticareti yapmış. Alçaklar, halk düşmanları. Baransel Ağca@brnslagca·23d Elinde çadır var ve deprem bölgesine göndermek insanların yaralarını sarmak yerine o çadırları satıyorsun. Demek ki sen devlet kurumu değil, kar amacı güden bir çetesin. Özür de dilemediler. Bunları yargılamak artık sloganın ötesinde insani ve hukuki bir gereklilik. Mehmet Emin Kurnaz@m_emin_kurnaz·2s Kızılay, AKP'nin 20 yıllık özetidir.. O kadar haberini yapıyoruz her seferinde yeni bir skandal daha çıkıyor Ensar Vakfı için para akladılar Çalışanlarını fişlediler Konteyner fabrikasına kebapçı atadılar Yoksullara dağıtılacak etlere çöktüler AHBAP'a çadır sattılar.. Timur Soykan@timursoykan·2s Ahbap, Kızılay'ın kendilerine çadır sattığını, yani Murat Ağırel'in haberini doğruladı. Ahbap tabii ki en kısa sürede çadır temin etmeye çalışacak. Ama Kızılay'ın deprem bölgesine göndermek yerine çadır satması büyük skandal. İsmail Arı@ismailari_·1 sa Depremzedeler bu soğukta günlerdir çadır bekliyor. Bu görüntüler de depremden bir hafta sonra Kızılay'ın Trakya deposunda çekildi. Depremin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen depo çadır dolu ve deprem bölgesine göndermemişler. Satmak için mi beklettiniz? @Kizilay Rahşan Gülşan@rahsangulsan·1 sa 47 yaşımdayım ve onlarca afet yaşadım. Hiç birinde Kızılay’ın afetin üçüncü günü canı cigeri yanan halka çadırları dağıtmak yerine, vatandaşın yardım paralarını toplayan bir yardım kurumuna fatura kestiğini görmedim. Bunu anlamak, hazmetmek, normal saymak imkansız. Aslıhan Gençay@asligencay·1 sa Mesele zaten "o akşam herkes can derdinde soğuktan donarken" Kızılay'ın çadır kurmayıp çadır satması. Üstüne satın alınan çadırların AFAD'a verilmesi ve sadece onun "gösterdiği yerlere" kurulması. Hem çadır sat hem de parayla alınan çadırı "benim istediğim yere kuracaksın" de Acaba "gösterdikleri yerler" de başından beri anlattığımız torpilli yerler mi? Kızılay ve Afad soruşturulmalı, baştan aşağıya yeniden liyakat ve eğitimle yapılanmalı, bu işin tüm sorumluları da ceza almalı... metin cihan@metcihan·1 sa "ahbap bu çadırları talep etmeseydi, biz zaten afad'a teslim etmiştik. o çadırlar oraya gidecekti. ahbap'ın bağışçıları aracılığıyla göndermiş olduk." kızılay başkanı kerem kınık Dr. Savash Porgham@Savash_Porgham·5s Madem zaten AFAD'a teslim edecektiniz o halde ne diye AHBAP'tan 46 milyon lira para aldınız?! "Paraya gerek yok, biz zaten teslim edeceğiz" deseydiniz! İnsanların zekasıyla dalga geçmeyin, istifa edin! Erdal Yanbuloğlu@qujunil·5s Çocuklar, bebekler, gebeler, yaşlılar, hastalar soğukta tirtir titrerken depolarında satış için çadır istifliyorlarmış. Siz kime ne anlatıyorsunuz? Refet Gürkaynak@RefetGurkaynak·16s İnce ince söyleyince canı anlamak istemeyen anlamaza yatabiliyor: Deprem sonrasında Kızılay'ın elinde satacak çadır olması sadece Kızılay'ın işini yapmamasıyla mümkündür. Bunları satmayı düşünebilmesi felaketten faydalanmaktır. Ahbap'a satmakla depremzedeye satmak birdir. Mehmet Emin Kurnaz@m_emin_kurnaz·17s Kızılay, Ahbap Derneği’ne çadır sattığını doğruladı. Kerem Kınık da ‘Çadır sattık ama bir sor niye sattık’ diye açıklama yapmış.. AHBAP para verip bu çadırları sizden almasa, depremzede günlerdir çadır diye bağırırken depolarda öylece bekleyecekti demek ki.. Şahan Gökbakar@sgokbakar·8s 46 milyon tl / 2050 çadır = 22.435tl çadır basına... Bana baya pahalı geldi! Biraz daha eklesen konteynır var. Ayrıca girdim baktım internete perakende satısta 5-13bintl arasinda değişiyor fiyatlar. Toplu alınca fiyat daha da inmesi gerekmiyor mu??? Hüseyin Baş@huseyinbas_BTP·7s Kızılay 76 m2 çadırı 140 bin TL’ye satmış ve buna “maliyetine sattık” diyor, peki biz bölgeye yolladığımız 98 m2 çadırları 32 bin TL’ye nasıl aldık o zaman? Nasıl bir maliyetiniz vardı acaba? Yoksa deprem üzerinden bile kâr peşinde mi koştunuz? gazete muz@GazeteMuz·11s İddia; Almanya’dan uçakla gelen 30.000 yardım çadırı AFAD logosu basılsın diye dağıtılmadan bekletildi… Doğru mu bu @AFADBaskanlik ? O çadırlarda AFAD logosu var mı ? Kaç gün logo baskısı için bekletildiler ? İsmail Arı@ismailari_·8s Kerem Bey, önemli bir kurumun başındasınız ve istifa etmeniz gerekirken hâlâ algı operasyonu yapıyorsunuz Paylaştığımın görüntüler depremden 1 hafta sonra çekildi. Yani çadırları bölgeye 1 hafta boyunca göndermemişsiniz Bu ortaya çıkınca bugün video çektirip paylaştınız. Ayıp! Cemil Çiçek@avcemilcicek·4s Soldaki: İlhami Yıldırım, Kızılay Yönetim Kurulu Başkanı! Ortadaki: Seda Yıldırım, Kızılayın Yönetim Kurulu Üyesi! Sağdaki: Büşra Yıldırım, Kızılay'da Başkanvekili! Binali Yıldırım'ın kardeşi, kızı ve gelini. Tam bir aile şirketi! 23 DERECE@yirmiucderece·14s AKP Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, müteahhitlere özel, mevzuatı esnettiklerini itiraf etti: “Bina yapacaklara mevzuat çerçevesindeki kurallara kati bağlılığı dayatmak ve diretmek lazımmış. Esneklik yapmamak lazımmış.” Orhan Kemal Cengiz@orkece·7s Son 20 yılda Türkiye'de, aydınların, entellektüellerin, bilim insanlarının, üniversite mezunlarının küçümsendiği bir atmosfer oluştu. Vasat insan kutsandı ve yüceltildi. Bilginin, yeteneklerin, liyakatın ve çalışkanlığın yüceltildiği bir Türkiye yaralarımızın dermanı olacaktır. Prof. Dr. Naci Görür@nacigorur·5s Arkadaşlar, deprem bölgesinde artçı depremlerin yoğun olduğu bu zaman diliminde inşaatlarda beton dökmek son derece sakıncalıdır. Beton pirizlenme süresinde ciddi çatlak ve tahribat alabilir ve görevini göremez hale gelebilir. Sevgiyle https://birartibir.org/ses-vere-vere-bekleyerek-olduler/ AFAD, uluslararası protokole göre, yabancı ekiplere tır ve otobüs verecek, biz de bölgemize gideceğiz. AFAD görevlisi “Araç yok” diyor. Malzemeler için tır lâzım. AFAD tır ayarlayamıyor. Hollanda ekip şefi “Daha ne kadar kalacağız burada, 12 saat mi bekleyeceğiz?” diyor. AFAD görevlisi gayet sakin, “Olabilir” diyor. Bu arada havalimanındakiler piste bakıyor, o kadar da dolu değil, ama arama-kurtarma ekipleri inmez oldu. “Hacılar gelecekmiş, pisti onlar için boş tutuyorlar” diye bir konuşma duydum. AFAD’çıya “Hacılar gelecek diye mi uçakları indirmiyorsunuz?” diye sordum. “Zeynep hanım, siz çok negatif düşünüyorsunuz, yok öyle bir şey. Hacılar altı saat önce geldi, gitti” dedi. Yarım saat sonra büyük bir kalabalık indi. Gittim, sordum, “Hoşgeldiniz, nereden geliyorsunuz?” “Medine’den, Umre’den” dediler, birisi arama-kurtarma için gelen ekibe teşekkürlerini iletti. Belki onların içinde de yakını depremzede olanlar vardı. Onların uçağı inene kadar, yardım uçakları indirilmedi. Halbuki pekâlâ o insanlara “depremden dolayı Adana havaalanında arama-kurtarma ekiplerinin uçaklarına öncelik verilecek, sizi Ankara’ya, İstanbul’a indiriyoruz” denebilirdi. Umreden dönenlerin uçağına öncelik verenin Adana havalimanındaki yetkililer olduğunu sanmıyorum. O AFAD görevlisinin belki de haberi yoktu durumdan, zaten her şeyi Ankara’ya soruyordu. Sonuçta, birileri kuleye “O yardım uçaklarını Adana’ya indirmeyeceksiniz, umreden gelen uçağı indireceksiniz” diyor. Bu tercihi birisi yaptı. Bunu yapanların ortaya çıkmasını istiyorum. Bu talimatı verenlerin yüzlerce, belki binlerce insanın kurtarılmasını engellediği apaçık. Bu durum dehşete düşürdü hepimizi. Uluslararası yardım ekipleri gelmiş, havaalanında tır, otobüs bekliyorlar. Yardım uçaklarının havaalanına inmesine izin vermiyorsun, umreden gelen uçağı getiriyorsun ve, nasıl oluyorsa, onların otobüsleri hemen ayarlanıyor. Ama yardım ekiplerinin ulaşımı ayarlanamıyor. Dönüşte konuşurken Hollandalı arkadaşlardan birine “Salı günü öğleden sonra değil de, sabah 7’de Antakya’ya varabilirdik. Belki o zaman yirmi kişi daha kurtarılabilirdi” dedim. O da “Çok daha fazlasını çıkarırdık” dedi. Çünkü o ilk saatler, herkesin bildiği gibi, enkazlardan en çok canlı çıkan saatler. Bunlar işte delirtiyor insanı. Bunların hesabını sormamız gerekiyor. En azından, kurtarma ekipleri yerine umreden dönenlerin uçağına öncelik verildiğini herkesin bilmesini istiyorum, o önceliği kim verdiyse, önceliği isteyen kimse onların da ortaya çıkmasını çok isterim.
Dönüş yolunda, Hollanda ekibinden ayrıldıktan sonra, Adana’da askerlerle çokça konuşabildim. Onlar da deliriyordu. Mesela, TSK’nın eğitimli, donanımlı, elinde her tür imkânı olan, hassas dinleme araçlarına sahip bomba imha ekipleri var ve birinci günden, ilk saatten itibaren “biz bölgeye gitmek istiyoruz” diyorlar. Ama izin verilmiyor.
Birileri bizi başka bir enkaza çağırıyor. Sırayla gideceğimizi söyledik. “‘Geleceğiz’ diyor herkes, sonra kimse gelmiyor” dedi biri. Başka biri de dönüp dedi ki, “Bunlar AFAD değil. Bunlar sözlerini tutuyor, geliyorlar”. Hollanda ekibi için söylenen bu sözü deprem vergilerini verdiği kendi ülkesinin kurumları için de diyebilse keşke insanlar. “AFAD ekibi burada, seni çıkarmadan gitmeyecek bir yere, merak etme, için rahat olsun. Yapılabilecek bir şey varsa yapılıyordur” diyebilselerdi. Bence bu çok önemli bir şey. İnsanlar sadece acı değil, çok güçlü bir öfke duyuyor. Ses vere vere, bekleyerek öldü bu insanlar, yetişemedik. “En son dün ses varsa bugün oraya gidemeyiz” ne demek? Dün gitmiş olsaydık, onları muhtemelen sağ çıkarabilirdik demek.
Kemal Büyükyüksel@KBuyukyuksel·4s Yahu sizin yas gününden bahsedecek yüzünüz yok. Ankara Gar Katliamı'nda ölen yurttaşlarımıza saygı duruşu sırasında stadınızda kaybettiğimiz yurttaşlarımızı yuhalayanlara izin vermiş ve kınamamış tiplersiniz siz. Sercan Meriç@sercanmeric·4s Ankara'da 10 Ekim 2016'da Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı gerçekleştiğinde ve 103 kişi öldürüldüğünde Konya'daki milli maçta Konyalılar saygı duruşunu ıslıklamıştı. Utanmadan "yas gününde yas tutmak yerine" falan demişler. Nasıl yas tuttuğunuzu çok iyi biliyoruz. https://www.veryansintv.com/eksi-sozlukun-kapatilmasina-sebep-olan-icerik-belli-oldu/?s=08
allah o gün bana cehennemi dünyada gösterdi. bu olay için diyeceğim kısa ve öz tek cümle budur.
akevler antakya’da. bizzat şahit olduğumu söylüyorum. 150. saatten sonra çıkarılan bir çocuğun tam çıkmasına ramak kala romanyalı ekip ve itfaiyecilere ‘siz gidin gerisi bizde’ denip kameralar çağırıldı. bazı yerlerde biz çıkartacağız, hayır biz çıkartacağız kavgasına şahit oldum. iki farklı ilin itfaiye oluşumu bunun kavgasını yapıyordu. en son bağırmak ve emir komutayı ele alıp ‘bana bakın alooooo, bu çocuk yarım saat içinde çıkacak’ diyip dirayet göstermek zorunda kaldım. biraz daha sert sözler tabi sonrasında geldi onları eklemeyeyim. adamlar kamera çağırıp şova düşmüş durumdaydı çünkü. sonrasında çocuk çıktı evet, ancak duyduğuma göre yolda vefat etti dediler.
Ekrem İmamoğlu@ekrem_imamoglu·8s Atık sular Asi Nehri’ne akarsa çok ciddi sağlık ve çevre sorunu oluşabilir. Bu yüzden Antakya’da İSKİ ile HATSU birlikte çalışıp çadır alanlarındaki atık suları altyapıya bağlıyor. Seda Demiralp@sedademiralp·5s Bu çok önemli bir hizmet. 2010 Haiti depreminden sonra ulkede kolera salgini patlak vermis, binlerce can da bundan kaybedilmisti. Salgindan tumuyle kurtulmaksa 12 yil surmustu.
Ulvi Bacıoğlu@ulvibacioglu·19s AKP'liler pastayı kapmak isteyen insanlardı. Ve kaptılar da. Kapmak istedikleri şey pasta olduğu için krema da bende olduğu için benim kitaplarımla dolaşmaya başladılar İsmet Özel / Milliyet Gazetesi 10.08.2003 Altan Sancar@altansancarr·6s MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da 'Hükümet istifa' sloganları için "Deprem şehitlerine saygısızlık" dedi ve Beşiktaş'tan istifa etti. Orhan Kemal Cengiz@orkece·10s Yurt dışından gelen yardımlara kendi amblemini bas, elindeki çadırları sivil topluma sat. Deprem falan hikaye, bir ülkenin başına bunları yapan insanların köşe başlarını tutmuş olmasından daha büyük bir felaket gelemez... Kadir Güleç@kadirgulec06·51sn ihaleler, imar afları, hazine arazileri, devlet kadroları, tabiat varlıkları rantları talanı+yağmasıyla HALKIN ve ÜLKENİN ZENGİNLİĞİNE ÇÖKÜP GANİMETTEN payını alan, İŞBİRLİĞİ YAPAN partili, bürokrat, trol ve kitlenin, ALIN TERİYLE EKMEĞİNİ KAZANANLARA PARALI KÖPEKLER YANSITMASI Kemal Büyükyüksel@KBuyukyuksel·13d Halka "foseptik faresi" diyen bir spor kulübü. İnsanları insanlıktan çıkaran bir dilin iyice yaygınlaşması faşizan rejimlerin özelliğidir. "Fare", "hamamböceği" gibi laflar kullanılır. İnsanlıktan çıkarılanlara karşı "her şey" meşru hale gelir adım adım. Bu çok ama çok tehlikeli. Bir varlık artık "insan" değilse ve "foseptik faresi" ise ona karşı nasıl muamele edilmelidir? Veya bir "hamamböceği" ise? İnsan yaşama hakkına sahiptir. Ama fareler ve hamamböcekleri itlaf ve imha edilebilir. Bu dil çok tehlikeli. Rwanda'da insanlara "hamamböceği" demişlerdi... Şükrü Oktay Kılıç@soktaykilic·7s Deprem sırasındaki medya manipülasyonlarına ilişkin bir yazı için araştırma yapıyorum ve karşıma çıkan 6 Şubat tarihli bir TRT World haberi. AFAD Kahramanmaraş'a 80 arama kurtarmacı göndermesiyle övülüyor, 'şükür ki kurum çok deneyimli' deniyor. Yaşar Uysal@YasarUysalDEU·15s Başarı...! 2002'de 18 sıradan alıp 2022 sonunda 21. sıraya getirmek. 21 en büyük ekonomi içinde GSYİH artışında 18. olmak... Küresel hasıla payını 1980 düzeyinde tutabilmek... Ve bu arada dış borçları 311 milyar dolar artırmak...Evet, gerçekten müthiş bir başarı...! Faik Toy@faiktoy·12s Bu bilgiyi teyit edemedim ama gerçekse çok yazık. Depremin yıkıp geçti yerlerdeki bazı çiftçiler hayvanlarını yarı fiyata satmak zorunda kalmışlar ve fırsatçılar o bölgeye dadanıp yarı fiyatına mal alıyorlarmış. Eğer bu bilgi doğruysa etkin bir çözüm üretilemez mi? Kısa Dalga@kisadalgamedya·3s Soylu'dan stadlardaki sloganlara tepki: Deprem mesaisine gömüldüğümüzü zannetmesinler Evren Balta@Evreki 8 Şub2011 de bu ülkede doğan 11 yaşında bir çocuk şu kısa ömrüne birkaç savaş, birkaç büyük göç dalgası, onlarca intihar saldırısı, darbe, küresel bir salgın, deprem ve devasa bir yalnızlaşma, dışlanma ve otoriterleşme sığdırdı. O çocukların yüzü gülsün diye siyaset yapalım artık… Caghan Kizil@CaKizil·11d Vergilerimizle oluşturulan afete müdahale sistemini rant için dönüştürüp depremzedelere parayla çadır satanları protesto eden halka bizim vergilerimizle maaşları ödenenlerin müdahale ettiği garip bir durum. Kurumlar halk için var, halk kurumlar için değil.
0 notes
Text
Hatay Yemek Dağıtım Alanları | Gıda - Erzak Dağıtım Noktaları
- - Defne - Sümerler yardım tırı ulaştı - Odabaşı mah. Akademi hastanesi arkası Antakya Belediyesi ek hizmet binası yanı : 0505 565 95 52 Kemal bey (mutfak kuruldu) - Defne Sevsen Nevzat Şahin ortaokulu bahçe giriş kapısı yemek dağıtımı - Antakya Macrocenter arkası - 0537 012 76 49 Mehmet Can (gıda-erzak yardımı) - Hatay / İskenderun Deniz Er Eğitim Alayı (barınma / 3500 - 4000 yatak kapasiteli) - Hatay afad Serinyol Havalimanı kavşağı ( yardım tırı ) - İskenderun İş bankası Adliye Şubesi önü ( yemek dağıtımı ) - İBB mobil mutfak - Odabaşı mahallesi, Atatürk caddesi - Hatay Artes Otel - 0551 121 69 38 ( Yemek, su, kalacak yer ) - Çevre yolu üzeri Doğa koleji yakını Zeus Yüzme Havuzunun olduğu yer ( seyyar mutfak ) - İskenderun EXPO alanı ( Erzak Dağıtım) - Hatay Samandağinda kültür merkezi/tokiler ve denizdeki stadyuma ( yardım tırı ) - Antakya parkı - Kızılay çadırı - Antakya ve Samandağ cemevi ( gıda - barınma ) - Günay Oto-Barınma ( çadır) - Çınar Otel Bahçesi Barınma (çadır) - Hatay - Atatürk Parkı ( çadır ) - Adliye Şubesi ve Prime AVM - yiyecek - Antakya - Köprübaşı ( yardım tırı ) - Adnan menderes cad. emir apart. A blok - Kent merkezinde - Belediye binasının 200 mt arkasında ( yardım tırı) - Hatay Devlet Hastanesi önü ( yardım tırı ) - İskenderun / Narduzu Bulvarı ( yemek-gıda-battaniye-yatak) - Samandağ kültür merkezi ve Samandağ halk eğitim merkezi ( Erzak yardımı ) Read the full article
0 notes
Text
not to be like that but. nevzat can...... hot
0 notes
Quote
bedenim su alıyor, denizim hırçın beni artık buraya göm adamım seyir defterimde sarhoş imzalar tayfalar teyakkuz halinde, bense yorgunum.
ahmet erhan - çağdaş yenilgiler ansiklopedisi
#ahmet erhan#ahmet erhan şiirleri#çağdaş yenilgiler ansiklopedisi#buz üstünde yürür gibi#şehirde bir yılkı atı#bugün de ölmedim anne#nevzat çelik#ahmet kaya#hasan hüseyin korkmazgil#şiir#şiir blog#şiir sokakta#can yücel#emrah serbes#hikayem paramparça#charles bukowski#Bukowski#edebiyat#haydar ergülen#kitap#kitap blog
25 notes
·
View notes
Photo
* Bu sayfa yakın zamanda güncellenecektir. *
0 notes
Text
DOES THE SOUL REALLY EXIST?
To feel.. Happiness, sadness, excitement, fear.. All these emotions are values that make a human human and reveal the difference between matter and matter. Our topic at the institute table today: To prove that man is not just flesh and bone and to re-know the Spirit within us. If the paper and pens are ready, we start. The word soul is a subject that is open to discussion, on which humanity has been researching for many years. What do you think? Is man really only made up of atoms? Is it just brain functions or hormones that determine emotions, ideas, behaviors? First of all, in order to define the soul, it is important how we frame the concept of belief. They often say, "Religion is a social institution," but religion is also an existential institution. It questions and explains our existence. Religion satisfies the greatest need of man in his quest to understand the universe. "Who am I, what am I here for, what will I do?" He asks himself questions such as: Faith adds meaning to one's life because it can answer these questions. So the faith we have should be our compass in every sense. Most of the current communication channels are trying to collapse and desensitize the belief system of people globally.Today, currents of thought that reject the existence of a creator find the solution "imprisoning the soul in the brain". "Man lives only through matter, nothing abstract cannot be explained or accepted." opinion is defended. In this case, we need to be able to explain our existence as a human being on the basis of physical and spiritual solid evidence. Neuroscience and Quantum Science opens up our horizons on the scientific foundations of belief, especially on our topic today, "Spirit". Psychiatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “There is a quantum reflection field in the human brain called the mind. This field is a field connected with the whole universe. So we have a mind above our brain. There is consciousness on it. It is connected with the whole universe. There is even a P-300 wave produced by the brain here. After a person makes a decision, the brain is commanded to 'Press the red button'. After you make the decision to press the red button, there is a period of time until you press the button. 300 milliseconds. So there's an area on the brain that makes the decision here. There is a decision-making mechanism on the brain. The brain does not make the decision, it gives another area on the brain. This is currently called the quantum brain." It explains how.. The soul is a special software that makes a human human. It is the feature that distinguishes it from all other beings and explains our possession of mind, intellect and will. If everyone looks carefully at their own world and their own life, they can feel the presence of the spirit. According to medical data, all cells in the body are renewed every 6 months. Despite this routine change in the body, there is no radical change in a person's mind, ideas or psychological characteristics. This proves that there is a valid law above cells and atoms. On the recipe of Master Bediuzzaman; "The soul is a conscious law clothed in an external body." When we look at the substances that make up the body, it is not possible for them to come together and form a perfect structure, to continue functioning for many years without disturbing their structure, and to have feelings and thoughts at the same time. There must be a spiritual being that holds them together and is the source of our feelings and thoughts. One of the most distinctive features that distinguishes humans from other living things is; Will. If our lives, behaviors and thoughts are completely dependent on the substances in our body, we need to give our willpower to inanimate and powerless atoms. The plausibility of this view is debatable. Therefore, there must be a spirit that forms the spiritual aspect of man and preserves that eternal reality within. The soul is an embodied reality that carries life and consciousness and is related to many things. It is what gives man the character of being human. The human body is a composite structure made of many things. The soul, on the other hand, is a simple being made of one thing.What is called life is a living being built on these two structures and acting in unity. We can reach the highest value of being human by giving equal importance to the 2 members of this union. We can achieve the happiness and peace we seek by considering the body and the soul equally and by considering their needs. At least as much as the body, the soul also needs nourishment, to feel safe and to think that it is strong. The soul, like the body, is programmed to be "satisfied". Body and soul are a whole that goes through health and illness together. Negativity in one affects the other. For this reason, we need to take care of the health of both to the same extent. The unhappiness and dissatisfaction of the people of our age is based precisely on the lack of this point. To live with a focus on matter and goods, to satisfy the pleasure and need of the body. Forget the soul! Unfortunately, the unchanging result is psychiatry clinics and antidepressants. We need a meaningful and profound lifestyle that is not just about money, fun and pleasure. The feature that distinguishes a human from a machine; the richness of the inner world and the presence of the soul. We, especially young people, have to maintain our spiritual balance in the journey of building the future. Our belief that guides us in making sense of life also plays the biggest role in protecting mental health. The truths of faith and Islam are the greatest treasure that purifies and heals the soul. The key to this treasure is in our hands. In other words, it is in your hands to treat your soul, remove the obstacles in front of it and ensure that it reaches happiness. We need to internalize the knowledge that Allah has given us through the Qur'an and our Prophet (pbuh). Truths such as prayer, prayer, tawakkul, surrender are the food of his soul. Now is the time to give your soul a foothold and make it feel safe. Deliver your loads, start looking for the meaning of what you can't find in the article..
2 notes
·
View notes
Text
"Özlem için, Nazım var
Mavi için, Edip Cansever
Rakı içmek için, Can Yücel
Sevmek için, Cemal Süreya
Sevda için, Ahmed Arif
Hepsi için de Ahmet Kaya."...
“Ölmek ne garip şey anne.. oysa türkü tadında yaşamak isterdim..”
#AhmetKaya
28 Ekim 1957, Malatya -- 16 Kasım 2000, Paris, Fransa yıldönümü anısına... ✍️
*Ahmet Kaya 1957 yılında Malatya'ya göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu. Babası Sümerbank mensucat fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya'da okudu. Müzikle altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı. Okuldan geri kalan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışmaya başladı. Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972'de İstanbul Kocamustafapaşa'ya göç ettiler ve okulu bırakmak zorunda kaldı. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yaptı. Bu dönemde küçük bir yerleşim yerinden büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşadı.
On altı yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı. Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği'nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu ve Mahsus Mahal isimli Ruhi Su türküsünü söyledi. 1978 yılında Gelibolu'da askerlik yaptı, bu arada askeri orkestrada müzik çalışmalarına devam etti. Askerlik dönüşü Emine Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu.
İlk dönem albümlerinde genel olarak bağlamaya ağırlık verdi. Ahmet Kaya'nın tarzı pop,
Türk Halk Müziği ve Arabesk kategorilerine tam olarak dahil edilemediği için özgün müzik denilmeye başlandı. Kendisi müzik tarzının devrimci arabesk veya protest olarak tanımlanmasına karşı çıktı. Sözlerini kendisinin yazdığı bestelerle beraber, Attilâ İlhan, Can Yücel, Nevzat Çelik,
Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe, Ahmed Arif gibi tanınmış şairlerin şiirlerini de bestelemiştir. Genellikle şarkılarında toplumsal meseleler işlenir. Toplam yirmiiki albümünde sadece bir Kürtçe şarkısı (Karwan) vardır ve bir tane de Kürtçe açılış bulunur.
Ölümü
Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000 yılında Hoşçakalın Gözüm isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 17 Kasım 2000'de 30.000'in üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris'in Peré Lachaise mezarlığına defnedildi.
Albümleri :
Ağlama Bebeğim (1985)
Acılara Tutunmak (1985)
Şafak Türküsü (1986)
Bir Gelir (1986)
Yorgun Demokrat (1987)
Başkaldırıyorum (1988)
Resitaller-1 (1989)
İyimser Bir Gül – Kod Adı Bahtiyar (1989)
Resitaller-2 (1990)
Sevgi Duvarı (1990)
Başım Belada (1991)
Dokunma Yanarsın (1992)
Tedirgin (1993)
Şarkılarım Dağlara (1994)
Beni Bul (1995)
Yıldızlar ve Yakamoz (1996)
Dosta Düşmana Karşı (1998)
Ahmet Kaya‘nın Ölümünden Sonra Çıkarılan Albümleri
Hoşçakalın Gözüm (2001)
Biraz da Sen Ağla (2003)
Kalsın Benim Davam (2005)
Gözlerim Bin Yaşında (2006)
Babaero Ahmet Kaya Yanlızım (2012)
#kaftanheceler ✒️📚☕🌇
5 notes
·
View notes
Text
Düzce Gazeteciler Cemiyeti’nde yeni dönem
https://pazaryerigundem.com/haber/181648/duzce-gazeteciler-cemiyetinde-yeni-donem/
Düzce Gazeteciler Cemiyeti’nde yeni dönem
Düzce Gazeteciler Cemiyeti, olağan genel kurulu yapıldı. Genel kurulda Cihat Tutkun başkanlığında yeni yönetim göreve başladı.
Sefer DEMİR / DÜZCE (İGFA) – Düzce Gazeteciler Cemiyeti olağan genel kurulu TSO toplantı salonunda yapıldı. Toplantıya Düzce Vali Yardımcısı Yakup Tatoğlu, Düzce Belediye Başkan Yardımcısı Burak Coşkun, Düzce Belediye Meclisi Başkan Vekili Ali Dilber, Düzce TSO Meclis Başkan Yardımcısı Metin Topal, Gazeteciler Federasyonu Başkan Yılmaz Karaca, başkan yardımcıları, gazeteciler ve davetiler katıldı. Tek listenin çıktığı kongrede yeni yönetim göreve gelirken, Başkan Cihat Tutkun rahatsızlığı nedeniyle kongreye katılamadı.
Yapılan seçimler sonrasında yönetim şu şekilde oluştu Başkan Cihat Tutkun Yönetim Kurulu asil üyeleri : Atilla Keskin, Tezcan Solmaz, Hakan Çakır, Enes Bektaş, Cahit Üstüner, Tolga Hünkar, Sefer Demir, Ömer Faruk Kubilay.
Yönetim Kurulu yedek üyeleri : Emrah Tuzcu, Gökhan Alkan, Hüseyin Denizgez, Elif Varol, Enes Güneş, Gürkan İpek, Özgür Alpmen, Aytekin Seçkin, Ömer Faruk Cebeci.
Denetim Kurulu Asil Üyeler : Fahri Altınkayık, Harun Can Şerbetçi, Tenzile Koç Denetim Kurulu yedek üyeler : Özer Çelik, Ümit Çetin, Nevzat Keleş Üst kurul delegeleri : Cihat Tutkun, Atilla Keskin, Cahit Üstüner, Hakan Çakır.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Türkiye’nin önde gelen sanatçılarından ortak bildiri:
Korkmuyoruz, reddediyoruz!
Müjde Ar’dan Levent Üzümcü’ye, Adnan Özyalçıner’den Ataol Behramoğlu’na, Müjdat Gezen’den Rutkay Aziz’e kadar birçok sanatçı ortak açıklama yayımladı.
Sanatçılar Girişimi çok sayıda sanatçı ve yazarın imzasıyla, ülkede yaşanan sorunlara dair bildiri yayımladı.
“Sevgili halkımıza” seslenişiyle başlayan ve her biri kendi alanında seçkin yazar, ressam, heykeltıraş, müzisyen, tiyatro ve sinema sanatçısının imzalarının yer aldığı bildiride, siyasal iktidarın çağdaşlık değerlerine karşı eylem ve girişimleri eleştirilirken, muhalefetteki güçler de daha cesur ve kararlı olmaya çağırılıyor.
Bildiri [email protected] adresinden imzaya açılarak destek talebi yenilendi.
Sanatçıların düşünceleri nedeniyle yargılandıkları vurgulanan açıklamada şunlar belirtildi:
"Sevgili halkımıza,
Sizlere, emeğini, yeteneğini, halkının ve ülkesinin hizmetine sunmuş sanatçılar olarak sesleniyoruz.
Mutluluğunuz bizim mutluluğumuz, mutsuzluğunuz bizim mutsuzluğumuzdur.
Mutlu olmadığınızı biliyoruz, görüyoruz, seziyoruz, izliyoruz.
Yaşadığımız koşullarda nasıl mutlu olunabilir ki!
Dünyayı sarsan koronavirüs belası ülkemizde de can alıyor. Daha da alacağı anlaşılıyor.
Yeterince ağır bu belayla savaşırken çarşıda, pazarda, günlük yaşamda fiyatlar el yakıyor.
İşçimiz, köylümüz, esnafımız, memurumuz, emekçimiz, çoğu dar gelirli, kimisi büsbütün gelirsiz insanımız, geçim sıkıntısıyla, işsizlikle boğuşuyor.
Bu gününü kurtarmaya çabalarken yarınlarının ne olacağı bir karabasan gibi, kâbus gibi üzerine çöküyor.
Yarın kaygısı, gençlerimizi ümitsizlik içinde kıvrandırıyor.
Deprem kuşağındaki ülkemizde, bir depremin yaraları henüz sarılamadan, yakın gelecektekilerin habercisi öncü sarsıntılar, sanki doğa da bu kötülüklerle yarışıyorcasına, ülkemizin her yerinde birbirini izliyor.
İnsan eliyle yapılan doğa katliamları güzelim ülkemizi mahvediyor.
Gelmiş geçmiş en büyük deprem felaketinin beklenmekte olduğu İstanbul’umuzun üzerinde kanal İstanbul denilen ölümcül rant kılıcı sallanıyor.
Cumhuriyetimizin değerleri alt üst edilmiş.
Monarşi hayranlığı körükleniyor.
Osmanlı İmparatorluğunun birkaç yüz yılı kapsayan aydınlanma çabaları göz ardı edilerek en karanlık, en gerici, en baskıcı dönemleri ve kişileri baş tacı ediliyor.
Barolar ayaklar altında.
Hukuk güvenirliğini yitirmiş.
Büyük Millet Meclisi işlevinden uzaklaştırılarak etkisizleştirilmiş.
Emekçinin kıdem tazminatı yağmalanmakta…
Sıradan ve kimileri cinayet, yaralama gibi yaşama hakkına yönelik cürümlerin sanıkları serbest bırakılırken, düşüncelerinden ötürü yargılanan aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler cezaevlerine kapatılmış.
Ölümle, sakatlanmayla sonuçlanan, bu nedenle de daha çok cinayete benzeyen iş kazalarında ve yanı sıra da annemiz, eşimiz, kızımız, kardeşimiz, sevgilimiz, canımız olan kadınlara karşı işlenen alçakça cinayetlerde, bütün dünya ülkeleri arasında korkarız ki en ön sıralardayız.
Bütün bu haksızlıklar karşısında suskun kalamayan; duyarlı insan olma gereğini, sorumluluğunu yerine getiren, her zaman halkının yanında yer almış olan sanatçılar, yazarlar, gösteri ve dinletilerin yasaklanmış olması ve yayın dünyasının geçmekte olduğu dar boğaz nedeniyle, maddi olarak da her zamankinden daha çok sıkıntı içinde kalmış durumdadır.
Özel tiyatrolar perdelerini tamamen kapatma tehdidiyle karşı karşıyadır.
Pek çok müzisyen, ressam, heykeltıraş, çağdaş sanatçımız günlük yaşamlarını sürdürme konusunda çözümsüz sorunlar yaşamaktadırlar.
Ülkesine sevgiyle, onurla, özveriyle uzun yıllardır hizmet etmiş ve etmekte olan saygın sanatçı dostlarımız, büyük bir saygısızlıkla, değer bilmezlikle, güvenirliği kalmamış yargının önüne yem gibi, kurban gibi atılıyor.
Bir zamanların çağdaş, saygın Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisi de, iç politikaya yönelik iktidar söylemleri bu gerçeği ne kadar örtmeye çalışsa da, uygar dünya önünde bütün saygınlığını ve güvenirliğini yitirme tehlikesi altındadır.
Paramızın değerinin dünya pazarlarında sıfırlanmış oluşu bütün bu söylediklerimizin bir özeti ve simgesi gibidir…
Orta gelirli, hatta ortanın altında geliri olan herhangi bir Batı ülkesi yurttaşı, sahip olduğu paranın bizim paramızın altı-yedi kat üstünde değeri olmasının güveniyle ülkemize bir sömürgeye gelir gibi seyahat edebilirken, bizim bir orta gelirli insanımızın ve çocuklarının bile ülke dışına seyahati artık hayal bile edilemez.
Bizler, yüreği halkıyla, ülkesiyle çarpan sanatçılar da halkımızla aynı sıkıntıları paylaşmanın hem üzüntüsünü hem onurunu taşıyoruz.
En başta söylediğimiz gibi, halkın sanatçısı halk mutluysa mutlu, mutsuzsa o da mutsuzdur.
İçimizde biriken bu acı sözleri içtenlikle ve korkusuzca dile getirmemiz, halkımızın, ülkemizin mutluluğu adınadır.
Korkmuyoruz, evet.
Korkusuzluğumuz sıradan ve temelsiz bir cesaret değil, halkımızın ve ülkemizin yüksek değerlerine inancımızın sonucu olan sevgi ve bilinç birikimiyle ilgilidir.
Korkmuyoruz. Bütün yurttaşlarımızı daha cesur daha özgüvenli, daha inançlı ve kararlı olmaya çağırıyoruz.
Türkiye büyük bir ülkedir.
Dünyanın göz bebeği ülkelerindendir.
Aydınlanma değerlerinin beşiği olan Batı ülkeleri de içinde olmak üzere, bütün dünyada aydınlanmanın yeniden doğuşuna öncülük edebilecek potansiyellere sahip bir ülkedir.
Seslenişimizde sıraladığımız sıkıntılar aşıldığında, bu gerçek bütün dünyada bir kez daha görülecektir…
Bu nedenlerle ve sonuç olarak, iktidar güçlerini başta düşünceyi açıklama özgürlüğü olmak üzere evrensel insan haklarına, ülkenin insan ve doğa kaynaklarına saygılı olmaya önemle davet ediyor, muhalefetteki güçleri de daha kararlı, daha cesur ve daha etkin olmaya çağırıyoruz.
Türkiye sahipsiz değildir.
Çünkü bu sevgili ülke, kendisinin yetiştirmiş olduğu ve her biri kendi alanında değerini bütün dünyaya kabul ettirmiş yazarlara, şairlere, müzisyenlere, ressamlara, tiyatro ve sinema sanatçılarına, sanatın her alanından seçkin, bilinçli, bütün varlıklarıyla yurduna ve halkına bağlı sanatçılara sahiptir.
***
SANATÇILAR GİRİŞİMİ
EDİP AKBAYRAM, SADUN AKSÜT, GÜLCAN ALTAN, MÜJDE AR, KORAY ARİŞ, EKREM ATAER, ENGİN AYÇA, ORHAN AYDIN, ENVER AYSEVER, RUTKAY AZİZ, TANER BARLAS, BEDRİ BAYKAM, NİHAT BEHRAM, ATAOL BEHRAMOĞLU, EGEMEN BERKÖZ, GANİ CANSEVER-HEVAL, METİN COŞKUN, MELTEM CUMBUL, NEVZAT ÇELİK, HALUK ÇETİN, MELİKE DEMİRAĞ, FÜSUN DEMİREL, ERHAN DOĞAN, UTKU ERIŞIK, YÜCEL ERTEN, TURGAY FİŞEKÇİ, MÜJDAT GEZEN, FEHİM GÜLER, TARIK GÜNERSEL, SADIK GÜRBÜZ, EMİN İGUS, GÜLSELİ İNAL, EKREM KAHRAMAN, TUĞRUL KESKİN, ARİF KESKİNER, CAN KOLUKISA, MACİT KOPER, ZÜLFÜ LİVANELİ, ZEYNEP ORAL, COŞKUN ÖZDEMİR, DENİZHAN ÖZER, ADNAN ÖZYALÇINER, ABDULLAH NEFES, VEDAT SAKMAN, ADİL SALİH, FERHAN ŞENSOY, YUSUF TAKTAK, CİHAT TAMER, AHMET TELLİ, SALİ TURAN, GÜLSEN TUNCER, DİLEK TÜRKER, LEVENT ÜZÜMCÜ, NEJAT YAVAŞOĞULLARI, ÜMİT ZİLELİ
https://www.birgun.net/haber/sanatcilardan-ortak-bildiri-korkmuyoruz-reddediyoruz-308629
69 notes
·
View notes
Note
inanıyoruz hayatınızın bir anlamı var diye güzel bir cümle paylaştınız ailem çok dünya kokmazdı Allahın azabından korkarlardı peki evlendigim kişi ve ailesi dünya kokuyorsa evden dışarı hiçbir yere gitmeme izin vermiyorsa. Yararlı kurslara gitmeyi istedim izin yok evde youtubeden izle. 1 senedir evliyiz 2 kere eşimle dışarı çıktım dahası sürekli annesine gidiyoruz. temiz insanlar iftiraya uğrar eşim tarafından iftiraya bile uğradım eltilerimin bana yaptıklarını bile unutamıyorum ağlattılar eşim arkamda bile değildi. üzerine ben pis oldum kaynanam aileme şikayet etti annem hepsinin cevabını güleryüzlülükle cevapladı annem senin oğlunu bize çağırdım ne için olduğunu anlatmadi mı oglun dedi birbirinizi ailenize kötülemeyin diye kaynanam haksız olduğunu anlayınca sustu. Kaynanamdan ilk defa kurban bayramında Allah razı olsun cümlesini duydum. Ya Rabbım dedim umudumu kaybediyorum yaşamaktan soğudum bazen çevre hayatınızda bir anlam bırakmaz.. iyiki dürüst bir anne babaya sahibim.. Hamd olsun..
Selâmünaleyküm 🕊
Bir gül bağına baktığımız zaman gördüğümüz şey gülün güzelliği olur. Bağın güzelliği gülün güzelliğinden gelir. Etrafı onca dikenlerle sarılı olmasına rağmen gül öylece güzel kokularını duyurmaya gözlere neşe vermeye devam eder değil mi? Ve güle bir lütuftur ki etrafındaki o dikenler can yakıcı da olsa sırf bu can yakıcılığı vasıtasıyla gülün korunaklılığı arttığı için ömrü uzar.
Şimdi anlattıklarınıza bakınca onca diken arasındaki gülü görür gibiyim. Siz de o bağın gülü olabilir misiniz. Her ne kadar çevreniz, etrafınız dikenli ve kötü olsa dahi gül güldür, o güzel kokularınızı çevrenize duyurmaya devam edin. O can yakıcı dikenler nasıl ki kötü olmasına rağmen gülün ömrünü uzatmaya vesile oluyorsa sizin etrafınızdaki dikenler de sizin makamınızı yükseltmeye, günahlarınıza kefaret olmaya, heybenizi türlü kazançlarla doldurmaya vesile oluyorlar biiznillah. Gül demişken Mevlana hazretlerinin de bi sözünü anımsadım şimdi; “Gül, dikenin arkadaşlığına katlanıp sabrettiği için, ona çok güzel bir râyiha ve latîf bir renk nasîb oldu.” diyor mübarek. Düşününce, olaylara bir de böyle bakınca ne çok hikmet perdesi açılır aslında.
Evet inancımızın tüm hayatı anlamlı hale getirdiğine inandığımız gibi zorluk ve sıkıntıların ne anlama geldiğini de biliriz. Dünyanın imtihan ve sıkıntılar yurdu olduğunu, asıl mutluluğun ahirette saklı olduğunu. Fani dünyanın acısının da tatlısının da fani ve geçici olduğunu.
Ve hatta ki o kalpteki iman nispetince işlerin zorlaşacağını, dar yollardan geçileceğini ama bu zorlukların ardının kolaylık, dar yolların ise ferahlıtıcı genişlik olduğunu da biliriz.
Tüm bu zorluklardan geçerken bize örnek olacak şey efendimiz aleyhisselamdır. Lütfen siyeri nebiyi okuyun, öğrenin. Gül nebinin kalbine dokunan her üzüntüde, yoluna çıkan her darlıkta nasıl bir duruşta olduğunu görün. İşte bizim ışığımız ordadır.
İyi niyetli güzel ahlaklı bir anne babaya sahip olmak elbette nimetlerin en güzellerindendir, öyle bir anne baba tarafından yetiştirilen iyi niyetli bir çocuk olmak da öyle. Böyle anne babalar çocuklarının kalbine hep güzellik eker. Sonrasında o çocukların kalbinden de güzellik taşar çevresine. Çevre kötü dahi olsa onun içindeki güzelliği bitiremez. O yüzden çevreniz sizi karamsarlığa, mutsuzluğa itmesin. Allah sizi eleklerden geçiriyor, güzel olmayan tüm şeylerden ayrışasınız diye. Bunu böyle bilin.
Eşinizin, siz ve ailesi arasında denge koruyucu ve her iki tarafında hakkını gözetip kollayıcı olması gerekiyor. Eğer o buna dikkat etmezse o zaman da dengeler bozulabiliyor. O yüzden eşinizle güzel bir vakitte oturup karşılıklı beklentilerinizi ve isteklerinizi konuşabilseniz ne güzel olur. Ama tüm bunların yanında size sema maraşlının kitaplarını okumanızı da önermek istiyorum. Yine aynı şekilde nevzat tarhanın evlilik okulu setini. Ve yine akra fm mediada nevzat tarhanın evlilik okulu program kayıtları mevcut. Bunları eşinizle birlikte dinlerseniz de çok güzel olur. Yine şuraya belki yazıları faydalı olabilecek sema maraşlıdan bir site bırakıyorum.
Bunların yanında evinizde olabildiğince bakara süresi okumaya devam edin. Sevgiyi arttırma niyetli çokça Ya Vedud esması çekin. Ve duayı asla bırakmayın.. 🕊
2 notes
·
View notes
Text
Just an update for myself. I have never been a disciplined diary keeper, but I find this place to be a good place for diary-like scribbles. In fact, I go months and often years not visiting this place. And so, when I do visit, it almost feels like time travel. Or better, as if time has stood still in this peculiar place. Past me and future me do not exist. Only presence. Only now.
I am still with him. The guy I mentioned a few posts ago in my last update. Hope for better times and fear for momentarily discomfort resulted in this.
Apart from that, two years have now passed since things turned ugly for pater et mater. He says he will leave. Yes. He will actually leave. He says he feels sorry for me because I have always been kind to him. I had no reason to not be. Don’t feel sorry, pater.
Things change. I am lost in the infinite. I have no path in front of me. No short terms, no long terms. Totally isolated in space and time. I do love one guy, a professor, Nevzat K. He reminds me that life is simple, that we come and go. What was that thing that I used to say years ago? Non fui, fui, non sum, non curo. I was not, I was, I am not, I do not care. That is exactly how it is.
Loneliness is not that bad. If there is any wisdom this moment of me can provide any other moment of me, it is to not fear loneliness. You have been molded by loneliness and you have always been stronger when lonely. Yes, it is painful and it is filled with discomfort. But you need to feel that pain and discomfort. Or else, you will have people around you but your relation to yourself will deteriorate.
Feel the terror, feel the anxiety, feel the dread. Do not run away from it.
090721
00:40
2 notes
·
View notes
Text
SICAK SAKLAYIN GECELERİMİ
Geçici ayrılık benimkisi
İlkyaz çiçeğine gebeyim
Ağıtlar yakmayın adıma
Ben ölmedim ölmeyeceğim
Sıcak saklayın gecelerimi
Karlar altından çıkıp geleceğim
Düşlerinizin ateşinden
Ilık bir rüzgar gibi eseceğim
Demlice bir çay koyun üstüne
Aç çocuk gibi besleyin sobayı
Nasıl tütüyorsanız gözlerimde
Öylece tütsün buharı
Uzunca serin yatağımı
Boyunca uzansın ayağım
El aman deyince gece
Usulca kıvrılır yatarım
Can canım canlarım
Hazır mı koynunuzdaki yerim
Gün olur gecikmiş çocuk gibi
Gağıra çağıra gelirim
Nevzat ÇELİK
6 notes
·
View notes