#Nefis yemeker
Explore tagged Tumblr posts
Text
Zünnûn-i Mısrî (k.s.) demiştir ki: "Doyana kadar yiyip, kanana kadar içtiğim bütün zamanlarda, ya Allah'a isyan etmiş ya da bir günaha niyetlenmişimdir.
Müridin dört günden fazla peş peşe (ardarda hiç oruç tutmadan) yemesi uygun değildir. Çünkü bu durumda nefis, adetlere meyleder ve şehvetlerine uymaya imkân bulur.
(Avarifül Mearif)
#ariflerden öğütler#tasavvuf#çok yemek#açlık#nefis terbiyesi#günahlar#isyan#islam#mümin#iman#nasihatler
23 notes
·
View notes
Text
Nefis Jalebi Tarifi: Hint Usulü Şerbetli Tatlı
Jalebi Tarifi Jalebi, özellikle Hindistan ve çevresindeki Güney Asya mutfağının vazgeçilmez tatlılarından biridir. Şerbetli ve kıtır kıvamıyla damakları şenlendiren bu lezzet, yalnızca tadıyla değil, göz alıcı görüntüsüyle de iştah kabartmaktadır. Peki, Hint usulü halka tatlısı olarak da bilinen bu enfes lezzet nasıl yapılır? İşte, nefiss jalebi tarifi! Malzemeler Hamur için: 1 su bardağı un…
0 notes
Video
youtube
60 yaşındaki anneannemin tarifi herkesi şaşırttı! ucuz ve kolay!
0 notes
Text
Karalahana Çorbası
Karalahana Çorbası Karalahana Çorbası Türkiye’nin kuzeyinde, Karadeniz bölgesinde yapılan, karalahana, kuru soğan, közlenmiş biber, baharat ve yoğurtlu bir çorba olarak tanımlanır. Genellikle sıcak olarak servis edilir. Çorba, karalahana yapraklarının içerisinde közlenmiş biber, kuru soğan ve diğer baharatlar ile pişirilir. Yoğurt, çorbanın üzerine servis edilir. Böylece çorba, yoğurtlu bir çorba…
View On WordPress
#karalahana çorbası#karalahana çorbası - nefis yemek tarifleri#karalahana çorbası faydaları#karalahana çorbası kalori#karalahana çorbası nasıl yapılır#karalahana çorbası rize#karalahana çorbası samsun#karalahana çorbası tarifi#karalahana çorbası tarifi arda&039;nın mutfağı#karalahana çorbası yapılışı
0 notes
Text
Filozof diyor ki: "Yaşama zevkinden ne kastedildiğini anlamanın en kısa yolu insanların nasıl yemek yediklerine, daha doğrusu yemekler karşısında aldıkları vaziyete bakmaktır. Dünyada öyle insanlar vardır ki, yemek onlar için bir angaryadan başka bir şey değildir. Yiyecekler ne kadar iyi, ne kadar mükemmel, ne derece nefis olursa olsun onları sarmaz. Tıpkı yasak savar gibi birkaç lokma atıştırıp sofradan kalkmaya bakarlar.
ŞEVKET RADO / EŞREF SAAT / SAYFA 25
#kitap alıntısı#kitaplara aşığım#kitaplar#kitap alintilari#kitap kurdu#kitap#şevket rado#kitap alıntıları#hayattan alıntı#edebiyat#aşk#şiir#postlarım#alıntı#dünya klasikleri#türk edebiyatı
22 notes
·
View notes
Text
Instagrama giremeyenler için :))
Tarif linki :)
28 notes
·
View notes
Text
bi kek yaptım ama kabarmayacağına ben ve nefis yemek tarifleri youtube tarif videosu olarak çok eminiz
25 notes
·
View notes
Text
*🔏 İmam Gazzâlî, nefsi kontrol altına alabilmenin üç şartı olduğunu belirtir:*
"İlki , nefsin ölçüsüz arzularına (hevâsına) engel olmaktır. Bir benzetme yapmak gerekirse, her bulduğunu yemek isteyen bir hayvanın yemi azaltıldığı zaman o hayvan daha da uysallaşıp kontrol altına girecektir.
İkincisi nefse ibadet yüklerini yüklemektir. Nasıl ki bir binek hayvanına yük yüklendiğinde o hayvan boyun eğip yükü taşıyorsa insan nefsi de ibadet yüklerinin altına girdiğinde itaat etmeyi öğrenir.
Üçüncüsü nefsi hâkimiyet altına alma konusunda yardımcı olması için Allah'tan yardım isteyip O'na sığınmadır. Eğer Allah'ın yardımı olmazsa kişi nefsine hâkim olamaz. Nitekim Hz. Yusuf ne demişti?
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.
(Yusuf, 53)
❗ Dizginlenmemiş bir nefsin varabileceği en uç sınır, tıpkı Firavun'da olduğu gibi "Ben sizin en yüce Rabbinizim." ( Naziat, 24) diyecek raddeye varması, böylece tanrılık iddiasında bulunmasıdır.
7 notes
·
View notes
Text
Gerçek yetişkinlik nedir gerçek yetişkinlik ne pisirecegini bulamayıp nefis yemek tariflerinde fink atmaktır
7 notes
·
View notes
Text
HAK YOLUN ESASLARI(GAZALİ)
TASAVVUF NEDİR?
Tasavvuf, nefsi kulluk alanında koşturmak ve kalbi yüce rabbe bağlamaktır.
Denilmiştir ki, tasavvuf, halktan ihtiyaçları gizlemek ve sıkıntılara göğüs germektir.
Sehl b. Abdullah et-Tüsteri (rah) demiştir ki: "Süfi, bozuk düşünce ve işlerden temiz, içi güzel fikirle dolu, gözünde altın ile toprağın eşit olduğu kimsedir."
Şöyle de denilmiştir: "Tasavvuf, kalbi halk ile beraber olma arzusundan
temizlemek, tablattan gelen kötü ahlâkları terketmek, beşeri sıfatların zararlı
etkilerini söndürmek, nefse ait boş dava ve iddialardan uzak durmak, ruhani
sıfatlarla elde edilecek yüksek makamlara yükselmek, hakikat ilimlerine sarılmak
ve dinde Hz. Resůlullah'a (s.a.v) uymaktır."
Bir diğer tarif:
"Süfi, devamlı temizlik ve arınma içindedir.
O, kalbini nefsin bozuk düşünce ve ahlâklarından temizleme işiyle uğraşarak bütün vakitlerini kötü işlerden temizlenmekle geçirir. Devamlı yüce Rabbine boyun büküp ihtiyacını arzetmesi, kendisine bu işte yardımcı olur;
bu hale devam etmenin bereketiyle bozuk ve kötü İşlerini farkeder.
Her ne zaman nefis harekete geçip herhangi bir kötü sıfatını ortaya çıkarınca, onu derin basireti ile anlar ve ondan rabbine kaçar, sığınır.
Demek ki süfi, kalbini temizleme işine devam ettiği sürece kalbi Hak'ta toplanır; nefsin hareket etmesiyle kalp dağılır; hali karışır.
Süfi, Rabbi ile kalbini ihya eder; kalbiyle de nefsinin işlerini kontrol ve ıslah eder.
Bir ayette Allahu Teälä şöyle buyurmuştur:
"Allah için hakkı ayakta tutan adaletli şahitler olun." el-Mäide 5/8
Bu, Allah için nefse karşı adaletli olmaktır; bunu yapan kimse tasavvufun hakikatine ulaşmış olur.
TASAVVUFUN ESASLARI
Tasavvuf terbiyesinin temel esasları, helâl yemek ve Hz. Resûlullah'ın (s.a.v) ahlakına, fiillerine, emirlerine ve sünnetine uymaktır.
Cüneyd-i Bağdadi (rah) der ki: "Kim, yeterince Kur'an'ı ezberlemez ve sünneti bilmezse, bu terbiye işinde kendisine uyulmaz; çünkü bizim bütün ilmimiz Kur'an ve sünnete bağlıdır.
Bu yol, boş dava ve sözde kalan iddia ile değil, takvaya uyarak ve şüpheli işlerden kaçarak elde edilir."
Tasavvufun evveli ilim, ortası amel, sonu da ilâhî ihsanlardır.
İlimle, kuldan ne İstendiği anlaşılır; amel, insanın istediğine ulaşmasına yardımcı olur; manevi ihsanlara ise, en son noktada ulaşılır.
Manevi terbiye yoluna girenler üç gruptur:
İşin başında olup bu terbiyeyi almak isteyene mürid denir.
İşin içine girip terbiyeye devam edene şair (hak yolda giden kimse) denir.
İşin sonuna gelene de vâsıl (Hakka ulaşmış kimse) denir.
Mürid, içinde bulunduğu vaktin hakkını korumakla meşgul olur.
Terbiye yolunda ilerleyen, hal sahibidir.
Terbiyenin sonuna gelen kimse ise, yakini iman ve ilim sahibidir.
Velilerin yolunda en faziletli iş, nefeslerini sayacak kadar vaktini uyanık geçirmektir.
Müridlik makamında olan kimsenin yapacağı iş; nefsiyle bir sürü mücahede, bu uğurda pek çok zorluğa göğüs germek, acıları yudumlamak, boş heves ve arzularını terketmek ve nefsin meylettiği şeylere karşı dayanmaktır.
Manevi yolda seyreden kimseye gerekenler; muradını elde etme yolunda karşılaşacağı tehlikelere sabretmek, her halde doğru ve samimi olmaya dikkat etmek, bütün makamlarda edebi korumaktır.
Bu durumda olan kimseden her makamda edep istenir.
O, telvin sahibidir; yani devamlı bir halden diğerine geçer; sürekli ilerleme ve yükselme halindedir.
Terbiyede son noktaya gelen kimse ise, manen uyanıktır, halinde sabittir, Allahu Teâlânın davet edip yapılmasını istediği her şeye koşar, her emre uyar, makamları bir bir geçer, temkin halindedir; sıkıntılar onu değiştirmez, farklı haller onda aksi bir etki yapmaz.
O zorluk, rahatlık, darlık, bolluk, cefa ve vefa anlarında hep aynı güzel haldedir. Yemesi, açlığı gibi olur (yiyince karnını fazla doyurmaz), uykusu ise uyanıklığı gibi geçer (uyurken bile kalbi uyanıktır).
Bu makamdaki kimse bütün kötü arzuların yok edip, üzerine düşen hakları yerine getirmekle meşguldür.
Onun zahiri (dışı) halkla, bâtını (içi) ise Cenab-ı Hakla beraberdir.
Bütün bu anlattıklarımız, Hz. Resûlullah'ın (s.a.v) güzel hallerinden bazılarıdır.
Denilmiştir ki: Bu yola girenlere sûfi denmesinin sebebi şudur:
Onlar, himmet ve azimlerini çok yüksek tutarak kalpleriyle Allahu Teâlâya yönetip sırlarıyla devamlı O'nun huzurunda ilk safta durdukları için kendilerine sûfi ismi verildi.
#HAK #YOLUN #ESASLARI
#TASAVVUF #NEDİR?
#TASAVVUFUN #ESASLARI
#İMAM-I #GAZÂLÎ
2 notes
·
View notes
Text
Neyse biz nefis yemek tariflerinden devam ya
11 notes
·
View notes
Video
youtube
Bu tarifi görmeden ekmeği pişirmeyin! Son derece basit ve lezzetli!
0 notes
Text
Yeşil Mercimek Çorbası
Yeşil Mercimek Çorbası Yeşil Mercimek Çorbası Malzemeler – 2 su bardağı yeşil mercimek – 2 çorba kaşığı sıvı yağ – 1 su bardağı ince doğranmış soğan – 1 su bardağı doğranmış havuç – 1 su bardağı doğranmış sıvı yağ – 2 yemek kaşığı tereyağı – 2 yemek kaşığı un – 2 litre tavuk suyu – Tuz ve karabiber Yapılışı 1. Mercimekleri havlu kağıdı ile kurulayıp, bol sıcak suda 15 dakika bekletin. 2. Sıvı…
View On WordPress
#yeşil mercimek çorba#yeşil mercimek çorba tarifi#yeşil mercimek çorbası#yeşil mercimek çorbası erişteli#yeşil mercimek çorbası faydaları#yeşil mercimek çorbası kalori#yeşil mercimek çorbası nasıl yapılır#yeşil mercimek çorbası nefis yemek tarifleri#yeşil mercimek çorbası tarifi#yeşil mercimek çorbası yoğurtlu
0 notes
Note
Ablaaaa semiz otu turşusunu nasıl yaptın, tarif alabilir miyiz 🤭
ya ben göz kararı koyarım hep malzemeleri. küçük kavanozlara hazırlamıştım turşuluk tuz, elma sirkesi, sarımsak, çok az şeker ve biraz limon tuzu. semiz otlarını sıkıca kavanoza yerleştirip üzerine malzemeleri ilave edip su ekledim. malzeme ölçüsü veremeyeceğim :) nefis yemek tariflerinden bakabilirsiniz orda ölçü veriyor 🪻
3 notes
·
View notes
Text
İftar zamanında tıka-basa helâl de olsa yememek gerekir. Helâl de olsa tıka-basa doldurulan karın, Allah nezdinde en fazla buğzedilen kaptır. Oruçlu bir kimse, gündüz yemediklerini iftar zamanında tıka-basa yerse, acaba Allah'ın düşmanı olan nefis ve şeytanı nasıl kahredebilir ve şehvetini nasıl kırabilir? Bazen de kişi, oruçlu olmadığı takdirde yiyeceklerinin birkaç mislini temin ederek iftarda yer.
Hatta öyle âdet edilmiştir ki, yemeklerin en nefisleri Ramazan ayı için tedârik edilir ve o ayda, birkaç ayda yenilmeyecek kadar çeşitli yemekler yenir. Oysa oruçtan gaye, mideyi aç bırakmak, heva ve şehveti kırmak ve böylece nefsi, takvâya alıştırmaktır. Bu, orucun başta gelen hedefidir.
Fakat mide sabahtan akşama kadar aç bırakılır, tam aksanı zamanı yemeğe karşı şehvetle isteği kabardığında, ona lezzetli yemekleri yedirip doyurursa, onun iştahı daha da fazlalaşır ve kuvveti daha da gelişir. O zaman öyle şehvetler baş gösterir ki, şâyet nefis eski âdetlerinde bırakılıp oruç vesilesiyle bu kadar çeşitli yemeklerle beslenmeseydi, daha sakin olacaktı.
İşte bu nedenle orucun ruhu ve özü, şeytanın elinde şerlere sevketmek için vesile olan nefsin kuvvetlerini kırmaktır. Bu ise, ancak iftar zamanında az yemekle hâsıl olabilir. Yani eğer oruçlu olmasaydı, akşam ne yiyecekse, oruçlu olduğu zaman da sadece onunla yetinmelidir. Eğer bütün g��n, yiyeceklerini toplayarak hepsini üst üste iftar zamanında yerse, o zaman orucundan herhangi bir fayda temin edemez.
Orucun âdâbından birisi de, açlık, susuzluk ve zâfiyeti hissetsin diye gündüz uyumamaktır. Böyle yaptığı takdirde kalbi saflaşır. Her gece biraz daha zayıf olmak suretiyle gece namazlarına kalkmak imkânına sahip olur. Bu durumda umulur ki, şeytan kalbinden uzaklaşır. Şeytanın pençesinden kurtulan kalp, gökler âleminde seyretme imkânına sahip olur. Zaten kadir gecesi, gökler âleminde seyretme imkânına sahip gece demektir. Nitekim 'muhakkak biz Kur'ân'ı kadir gecesinde inzâl ettik' ayetiyle bu mânâ kastolunmuştur.
Kalbi ile göğsü arasında bir yemek torbası meydana getiren kimse, böyle bir şereften mahrumdur. Sadece midesini yemekten boşaltmak da bu mahcubiyet perdesinin aralanmasına kâfi değildir. Himmetini de Allah'tan başka her şeyden boşaltmalıdır. İşte o zaman, hakikatin tamamını elde etmiş olur. Bu durumun ilk basamağı az yemektir.
İhyâ'u Ulumid'd-din
30 notes
·
View notes
Text
İSTANBUL'LU OLMAK...
Şimdi bazı genç dostlar gücenecek belki ama, İstanbul'u iyi tanıyan ağabeylerine, babalarına, dedelerine sorduklarında bunların gerçekten önemli olduğunu öğreneceklerdir.
Bir defa, Yani- Taki- Aleko- Yasef- Dikran- Anastas- vs gibi ekaliyet dediğimiz İstanbul dan arkadaşları olmamış, onlarla Kahvede, maçta tavernalarda, okullarda, beraberce ağlayıp gülmemiş dostlarımız
İSTANBUL'LU sayılmaz.
Küçüksu'da kurulan mısır kazanlarından Alibeyköy'ün sütlü kaynamış mısırlarından yemek nasip olmamış,
Çengelköy salatalığını bostanından koparıp tatmamış,
Gülhane Parkı'nda Karagöz Hacivat Oyunu seyredememiş,
Çiçek Pasajı'nın entel Cavit'i ile sohbet edememiş,
Tepebaşı çocuk tiyatrosunun zevkine varamamış,
Sulukule'de Raks evlerine gitmemiş,
Karatrenlerin içinde kovalamaca oynamamış,
Moda'daki Koço'yu bilememiş ve nefis mezelerinden tatmamış dostlarımız İstanbullu'yum diyemez.,
Kapalı Çarşı'nın tüm kapılarından girip çıkmamış,Tahtakale , Sirkeci ve Beyazıt arasında bulunan o gizemli eski iş han' larının en az 10 tanesinin adını ezbere bilemeyen ve o han'larda özellikle hangi esnafın bulunduğunu öğrenmemiş,
Taksim Eftalafos Kahvesi'nde nargile içmemiş veya içenleri seyretmemiş dostlarımız,
Yeşilçam Sokağının eski halini, oraya yakın aportta iş bekleyen Figüran Kahvelerini ve oralardaki sohbetlere şahit olmamışlar,
Tepebaşındaki Müzisyenler Kahvesini ve organizatör Sarı Orhan'ı bilmeyenler,
Sarıyer sahilinde balık, Pendik Hilmi Gazinosu'nda plaki yememiş olanlar,
Süreyya Plajı'nda denize girememiş, Adalar'ın tümünü gezememiş,
Gaskonyalı Tomayı ve Bostancı'da Saksonyalı Vedat'ı tanımamışsan,
Rahmetli sanat güneşimiz Zeki Müren'i Gar gazinosuna izleyememişsen,
Beyoğlundaki Atlantik'de, sosili ve amerikan salatalı sandviç yememişsen,
İmam Sokak'taki meşhur Çağlayan Saz'a gitmemişsen, yine Beyoğlu Rebul Eczanesinden limon kolonyası almamışsan, Bakara'dan İskarpin alıp Gömlekçi Daniş'de ısmarlama gömlek diktirmemişsen, Galatasaray'daki Zara'dan giyim aksesuarı almamış veya o nefis vitrinleri seyredememişsen, Kurbağalı Dere'nin o meşhur kokusunu da duymamışsan, İstanbul'lu sayılmazsın.
Adamo'yu, Peppino di Capriyi ve Luis Alberto Del Parana orkestrası Los Paraguayos'u Kervansaray'da , Roberto Lorano'yu Taksim Belediye Gazinosu'nda dinlemek şansına sahip olamamışlar,Çiroz'u 2 kuruşa Balık Pazarı'ndan alıp yiyememiş veeeeeeee.. Haliç de torik balığı yakalıyıp Lakerda yapmamış olanlar, Beyoğlundaki İnci Pastahanesinde profiterol, Saray Muhallebicisi'nde tavuk göğsü tatmamış ,Taksim İşkembecisi'ni ve de Balat'taki meşhur işkembecileri bilmeyen dostlarımız sadece istanbul'da yaşayanlar diye tanımlanırlar..
Lefter'i,Turgay'ı,Baba Receb'i ..Can'ı ve Metin Oktay'ı Mithatpaşa Stadında seyretmemiş olanlar,para az olunca Duhuliye'den,hiç olmayınca Gazhane sırtlarından maç seyretmiş olmayanlar, Mithatpaşa Stadı'nda kurulan güreş minderlerinde 8 siklette dünya şampiyonu olan serbest güreş milli takımımız aslanlarını Yaşar Doğu.. Hamit Kaplan.. Müzahir Sille, Celal Atik, vs'yi göremeyenler, Harlem Globtroters basketbol takımının gösterisini ve Buz Revüsü'nü Spor ve Sergi Sarayı'nda seyretmemiş olanlar, Tramvay'a asılarak seyehat etmeyen, Beyoğlu'nun o gizemli apartmanlarının içini merak saikası olarak da olsa gezmemiş olanlar, Beyoğluspor Kulübü'nün Rum'lara ait bir lig takımı olduğunu bilmeyenler,
Ramazanlarda oruç tutanın, tutmayanın nasıl kardeşce yaşadığını tatmamış olanlar,
Beyoğlu Ağa Cami'de her hafta Mevlüt okunduğunu ve Mevlüt şekeri almak için rum, ermeni, musevi sınıf arkadaşlarının nasıl da muzipçe oyunlar yaptığını görmeyenler ve bu anlattıklarıma daha binlerce ilave olacak İstanbul'un özelliklerini bilmeyenler
İSTANBUL'LUYUM diyemezler...
Yani kısaca..
Heybeli'de mehtaba çıkmamışsan Kalamış'dan bir tatlı huzur almayı denememişsen, Boğaziçi'nde ki şen gönüllere uzanamamışsan veeee ...
Aşk yuvası Çamlıca'da sevgilinle birlikte bir izbırakmamışsan.
İSTANBUL'LUYUM diyemezsin ..
Sadece İstanbul'da yaşıyorum diyebilirsin….
Alıntı.
3 notes
·
View notes