#Koca Yusuf
Explore tagged Tumblr posts
Text
Merhaba canım benim ismim Merve 177 boyunda 80 kg ağırlığında şuan 39 yaşımdayım oldukçada güzel bir kadınım. Size biraz kendimi tanıtayım. Ülkemizin köklü bir takımında basketbol antrenörü olarak çalışıyorum. Kocam olacak şerefsizle tanıştığımız zaman 17 yaşımda idim gençliğin verdiği cesaretle onunla birlikte oldum , ilk zamanlar çok güzel giden bir ilişkimiz vardı. Selahattin kocamın adı Selahattin askerlik görevini tamamlamış benimle evlenmek için ailemden istemeye geldiler babam ne kadar karşı çıksa da evlendim günler ayları aylar yılları kovalıyor Selahattin her geçen gün biraz daha değişiyordu artık 13 yılımız geçmişti ama her gün seks yapalım diyen Selahattin 1 ayda bazen 2 ayda bir oda mecburiyetten seks yapar olmuştu . Arkadaşım Selma kocasıyla seks yaptığını her zaman belli ederdi aynı yaştayız Selma hemen hemen her gün seks yapan biriydi bazen değişik fanteziler yaptıkları zaman ballandıra ballandıra anlatırdı 2023 yılı bitmiş 2024 e girmiştik Selahattin beni iş yerime bırakıp gitti o gün yöneticilerden birinin babası vefat etmiş antrenman iptal edildi bende eve gittim Selahattin in arabası kapıda duruyordu anlamıştım beni antrenman da zannediyordu sessizce eve girdim 2 kadın ayakkabısı 2 erkek ayakkabısı vardı ilk anda adamın günahını almışım diye düşündüm ama yinede sessizce salonun kapısını açtım içeride seks partisi yapıyorlardı şok olmuştum abimin karısı Şule kocamın altında abim karşı komşumuz Hülya nın üzerindeydi ne diyecektim ne yapacaktım bilmiyordum Allah belanızı versin deyip evden çıktım avukatımı arayıp durumu anlattım boşanmak istediğimi söyledim giderken de Selahattin in gözü gibi baktığı arabasını maket bıçağı ile çizdim . Selma yı aradım başıma gelenleri anlattım beni yanına çağırdı bir taksiye binip gittim Selma ile konuştukça boşanmaktan vazgeçtim kısasa kısas yapacaktım Selma benim kocam hep 2 kadın ile aynı anda sikişmek istiyor bana katıl dedi zaten uzun zamandır sikilmediğim için amımdan sularım akıyordu Selma kocasıyla telefonda konuşurken ben banyoya gidip etek tıraşımı koltuk altımı temizledim Selma da geldi Selma beni öpmeye başladı elini amıma atıp bızıklarımı oynuyordu ben ilk defa bu şekilde orgazm oldum biz banyo da sevişirken kapı açıldı aşkım banyoya gel diye seslendi bu arada ben yere yatmıştım üzerimde Selma vardı banyonun kapısı açıldı Yusuf u görmüştüm ama hiç bu şekilde düşünmüyordum adam 196 boyunda en az 100 kilo ama ne yalan söyleyeyim bir yarağı var en az 25 cm Selma amımı yalıyordu bırakıp kocasının sikini tutup ağzına aldı oooo harikasın aşkım dünyada en çok istediğim 2 şeyi aynı anda bana verdin sen bundan sonra kölen olurum senin diyordu bende doğruldum Selma ile kocası Yusuf un sikini emmeye başladık Yusuf bizi kaldırdı yatak odasına götürdü yatağa uzandı öpüşmeye başladık ben amımı Yusuf un ağzına verdim Selma da o kocaman sikin üzerine oturdu Selma zıplamaya başladı yatak artık dar geliyordu bize Yusuf Selma ile beni yer değiştirdi ilk defa bu kadar uzun ve kalın bir yarak yiyecektim elime aldım amıma sürtüp yavaş yavaş o koca yarağın üzerine oturdum amımın duvarları yırtılıyordu ama zevkten hiç umrumda değildi tamamını içime aldım zevk çığlıkları atmaya başladım tam orgazm oldum beni yatağa sırt üstü yatırıp bacak omuza yapıp sokmaya başladı ben bu yaşıma kadar hiç bu şekilde sikilmemiştim . Bilmediğim bütün pozisyonları bana öğretti Selma kocasıyla seks yapmama müsade etti ne zaman istersen gel canım dedi ben avukatımı arayıp vazgeçtim dedim giyinip eve gittim evde kocam olacak şerefsizle abim ve yengem vardı konuştuk özür dilediler bende hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorum . Sizlere anlatacağım daha çok şey var buradaki hikayelerde çok güzel
123 notes
·
View notes
Note
Hi! Previously in Ottomanladies you answered an ask about marriages of Burnaz Atike, Gevherhan and little Atike. So, some historians confused Burnaz Atike with one of Ibrahim's daughters when they claim she married Musahib Cafer Pasha (d.1647) in 1630, as according to Giorgio Giustinian in 1627, Koca Kenan (d. 1652) was already married to Murad IV's sister (Pedani, p.596). And some historians say Gevherhan was the one who married Cafer in November 1646, like Sakaoglu.
And according to Joseph von Hammer, the youngest daughter of Ibrahim betrothed to Cafer was married to the other Kenan, Sari Kenan (d. 1659). But some historians separate the wives of these pashas as Gevherhan marrying Cafer and her sister Atike marrying Sari Kenan, with Atike going on to marry Ismail Pasha.
However, in "Dubrovacka akta i povelje", a report of 1650s refers to "Ghiusciahato sultana moglie di Chieman passa", so it seems to me she married Sari Kenan after Cafer died. And the "Mémoires du Sieur de la Croix" in 1670s, pages 368, 369, 370 and 371 says: "Les soeurs du Grand Seigneur (...) la premiere fut mariée à trois ans, & eftoit à dix avec fon second mary Affaki Mehemet Pasha, Gouverneur dAlep, il fuit étranglé fous pretexte de fauffe monnoye, & elle fe maria pour la troisiéme fois avec Ibrahim Pacha Tefterdar, du depuis Pacha du Kaire, dAlep, & enfin Capitan Pacha, aprés la mort duquel Jemblat Oglou Gouverneur du Kaire la épousée en quatriéme nopces. La seconde mariée auffi jeune que sa soeur, a eu cinq maris, dont le dernier la prit vierge, à cause dun défaut de nature (...) Je ne fcay pas le nom des deux premiers, le troisiéme fut Sinan Pacha, lequel estant Capitan Pacha, perdit la Bataille des Dardanelles (...) Le quetriéme eftoit Ismael Pacha, ce grand Seigneur l ayant choifi pour und es Lieutenans generaux de l armée dHongrie (...) Le cinquiéme sappelle Kassum Pacha, il est Chirurgien de profession"
The quote says Mehmed IV had 2 sisters in 1670s. The 1st married Haseki Cavuszade Mehmed Pasha, then Defterdar Ibrahim Pasha and then a Canpulatoglu (son of Kosems Fatma?). The other, younger than the first, was married to "Sinan" who was Kaptaniderya, so it should be Sari Kenan. After him she married Ismail Pasha and then Cerrah Kasim Pasha, and also had 2 husbands before the first.
(All in all, I believe the first sister who married Haseki Cavuszade could be Beyhan instead, as in 1653, according to "Dubrovacka akta i povelje" she is called "Behar sultana, moglie di passa di Cairo", and in 1563 this was Haseki Cavuszade Mehmed; but interestingly historians believe he was Gevherhans second husband instead...)
In "Per favore della Soltana", several lists give us marriages of Gevherhan. In 1648, she is called widow of Cafer, in 1662 she is wife of Ismail Pasha, and in 1670 she is called wife of Casciu Pascia who is probably Cerrah Kasim Pasha. And in 1676 and 1680, she is called wife of a Canpolatoglu and not another Sultana as Croix claimed.
Paul Rycaut in "The Present State of the Ottoman Empire" also says Gevherhan married Ismail Pasha (and then remarried to Gurcu Mehmed Pasha): "At this tenderness of age, Sultan Ibrahim, father of the present Grand Signior, married three of his daughters, one of which was called Gheaher Han Sultan, hath had already five husbands, and yet as is reported by the world, remains a virgin; the last husband deceased was Ishmael Pasha, who was slain in the passage of the River Raab; and is now again married to Guirgi Mehemet Pasha of Buda".
So it seems to me that Gevherhan married the following: Musahib Cafer in 1646, Sari Kenan in 1647, Ismail Pasha after him, then Gurcu Mehmed, then Cerrah Kasim Pasha, and then maybe a Canpulatoglu (unless that was the other sister like Croix claimed, maybe Beyhan?), before finally marrying Palabiyik Yusuf later in life.
But after all this, I want to ask whether its possible that this sister of Mehmed IV called Atike existed at all? Because it seems quite certain that Gevherhan married Kenan Pasha and Ismail Pasha, not one named Atike, and historians did make a confusion with Burnaz Atikes marriages. And if little Atike didnt exist, was Gevherhan the full-sister of Mehmed IV instead? I know Gevherhan is believed to be born in 1642, and with Mehmed and Fatma it gets too much for Turhan, but Hammer describes her as the youngest daughter in 1647, and if the sister who married Haseki Mehmed was Beyhan, and she was reportedly married for the first time to another at the age of 3 as Croix claims, and the sister who married Sari Kenan and the others was younger than her, then Beyhan could still be born in 1645 as she married Hezarpare in 1648, and Gevherhan was born after her...
Hi! Please be patient with me because these asks take time to unwrap and I’m only doing this in my free time.
I think you’re talking about this ask. About the confusion, it’s something that Uluçay too believes:
Alderson confused the daughters of Ahmed I, Murad IV and Sultan Ibrahim, so he made mistakes.
Alderson confused the daughters of Ibrahim with the daughters of Ahmed I and Mehmed IV, and therefore made some mistakes.
and he’s right because the rapid successions plus the practice of marrying princesses as children created so much confusion.
(it’s so funny that he says that twice lmao)
Okay, so your theory is that Atike Sultan binti Ibrahim doesn’t exist and that some historians seem to have mistaken Burnaz Atike with a daughter of Ibrahim? I hope I understood well.
Everything under the read more (it's very... heavy, sorry lol)
I read Giustiniani’s relazione and the math is not really mathing because he says Murad IV put his four brothers-in-law at the highest posts of government but then mentions five brothers-in-law:
Çatalcalı Haşan Pasha: he’s Fatma’s husband
Hafiz Ahmed Pasha: he’s Ayşe’s husband
Bayram Pasha: he’s Hanzade’s husband
(Recep Pasha: he’s Gevherhan’s husband) > Giustiniani only mentions her as Osman II's elder sister
“Chinan” who, you believe, was Koca Sofu Kenan Pasha
“Mustaffà” ?? who is he??
Sicill-i Osmani says that Kenan Pasha married Burnaz Atike in 1633-34, but Giustinian’s last dispatch from Istanbul was dated 4 July 1627 so… did he foresee the future? Were there more Kenan Pashas?
(Also, who is that Mustafa??)
Now, onto Ibrahim's daughters.
So, I made this table to semplify things because I was going insane with all the information.
I think there is some confusion between Haseki Mehmed Pasha, who was strangled in Aleppo in June 1661 (like de la Croix says), and Çavuşzade/Çavuşoğlu Mehmed Paşa, who lived until 1681. Sicill-i Osmani doesn’t call the latter “Haseki” but he’s identified as Gevherhan Sultan’s husband. Now, the princess who married Haseki Mehmed Pasha could have remarried after 1661, but the one who married Çavuşzade/Çavuşoğlu Mehmed had to wait until 1681.
Beyhan is admittedly a mistery because she was married for less then a year to Hezâr-pâre Ahmed Pasha when she was little but afterwards didn’t have a husband for 11 years? It seems strange. If the Ragusian diplomats called her “wife of the pasha of Cairo” and if Haseki Mehmed Pasha was beylerbey of Egypt in 1653 (as Oztuna confirms in Devletler ve Hanedanlar), then Haseki Mehmed Pasha was married to Beyhan binti Ibrahim. Unfortunately my only Ragusian sources come from the essay Per Favore Della Soltana, and in it there’s a gap between a letter dated 1648 and one dated 1662.
About the Canpulatoğlu Pasha, I would like to add that Canbulad-zâde Mustafa Paşa had two sons with Fatma: Sultânzâde Hüseyn Paşa, who was governor of Budin and of Egypt, and Sultânzâde Süleymân Bey. Both lived to adulthood. Moreover, he had a daughter from his previous marriage: Ayşe Hâtûn. Maybe he had other sons too. It is interesting, though, that de la Croix says Canpulatoğlu is Governor of Egypt, because Sultânzâde Hüseyn Paşa was indeed governor of Egypt at some point.
About Atike binti Ibrahim:
(Uluçay doesn't believe she existed)
As we can see, Oztuna and Sakaoğlu use the same source. Oztuna, though, says that Atike binti Ibrahim was buried in Ibrahim’s mausoleum, while Sakaoğlu says that her burial place is unknown. Curiously, Atike binti Ahmed I is buried in Ibrahim’s mausoleum too.
Since Alderson gave his sources, I went to check. This is a passage from Histoire de l’Empire Ottoman, volume 12, pp. 49-50:
L'ainée, Aïsché, fiancée dès l'age de trois ans à Ipschir-Pascha, épousa à dix Mohammed-Pascha, gouverneur de Haleb; ce dernier ayant été décapité comme faux monnoyeur, elle devint la femme du defterdar Ibrahim, gouverneur du Kaire, puis de Haleb, et alors kapitan-pascha; à sa mort, elle fut mariée à Djanbouladzadé, ancien gouverneur d’Ofen, qui depuis remplit les mêmes fonctions au Kaire. La seconde, nommée Aatika, épousa d'abord le vizir Kenaan-Pascha, puis le vizir Yousouf-Pascha, et en troisième lieu le kapitan Sinan-Pascha, qui avait perdu la bataille des Dardanelles contre les Vénitiens; elle eut pour quatrième époux Ismail-Pascha, grand-inquisiteur en Asie, qui fut tué à la bataille de Saint-Gotthardt; enfin elle contracta une cinquième union avec KasimPascha, l'un des pages de la chambre intérieure, et chirurgien de profession, qui, lors de la circoncision du sultan Mohammed , sut arrêter, au moyen d'une poudre astringente, une hémorrhagie qui avait fait tomber le prince-en défaillance, service que ce dernier récompensa plus tard en donnant à Kasim le gouvernement de Temeswar. […] le Sultan, en reconnaissance du sang qu'il lui avait conservé, refusa de répandre le sien, et, pour le sauver, lui donna la main de sa sœur, qu’un vice de conformation avait empêchée d'appartenir à ses premiers maris, et qui, après dix-neuf ans de mariage, entra vierge dans le harem de Kasim. Celui-ci la délivra de son infirmité au moyen d'ine opération qu’il pratiqua pendant le sommeil d'Aatika, assoupie par un narcotique. Ce fut ainsi qu'il acquit des titres puissans aux bonnes grâces de la princesse, comme précédemment il avait mérité la faveur particulière de Mohammed IV.
Doesn’t it kind of sound like de la Croix (below)? I think Hammer’s source is him.
"La premiere fut mariée à trois ans, & estoit à dix avec son second mary Assaki Mehemet Pasha, Gouverneur d’Alep, il fut étranglé sous pretexte de fausse monnoye, & elle se maria pour la troisiéme fois avec Ibrahim Pacha Tefterdar, du depuis Pacha du Kaire, d’Alep, & enfin Capitan Pacha, aprés la mort duquel Jemblat Oglou Gouverneur du Kaire l’a épousée en quatriéme nopces. La seconde mariée aussi jeune que sa soeur, a eu cinq maris, dont le dernier la prit vierge, à cause d’un défaut de nature (...) Je ne sçay pas le nom des deux premiers, le troisiéme fut Sinan Pacha, lequel estant Capitan Pacha, perdit la Bataille des Dardanelles (...) Le quetriéme estoit Ismael Pacha, ce grand Seigneur l’ayant choisi pour un des Lieutenans generaux de l’armée d’Hongrie (...) Le cinquiéme s’appelle Kassum Pacha, il est Chirurgien de profession”
Now, I think Hammer starts with a mistake because Ibsir Mustafa Pasha was one of Ayşe binti Ahmed I’s husbands. Also, it’s impossible to say where he found that Mehmed IV’s eldest sister was named Ayşe. After these mistakes, though, he repeats what de la Croix said: Haseki Mehmed Pasha, Defterdar Ibrahim Pasha, Canbuladzâde Pasha. The second sister is named Atike (so he says) and stayed a virgin until her last husband, Cerrah Kasim Pasha, operated on her to solve some kind of physical problem she had. This story is similar to the one reported by Rycaut, but he named her Gevherhan instead:
At this tenderness of Age, Sultan Ibrahim, Father of the present Grand Signior, married three of his Daughters; one of which called Gheaher Han Sultan, hath had already five Husbands, and yet, as is reported by the World, remains a Virgin; the last Husband deceased was Ishmael Pasha, who was slain in the passage of the River Raab; and is now again married to Gurgi Mahomet Pasha of Buda, a Man of 90 Years of Age, but rich and able to maintain the greatness of her Court, though not to comply with the youthfulness of her Bed, to which he is a stranger like the rest of her preceding Husbands. — p. 40.
It’s possible that Rycaut had already left the Ottoman Empire when this princess married Cerrah Kasim Pasha. He’s the only one talking about Gurci Mehmed Pasha, though… Interestingly, Sakaoğlu corrects Rycaut’s Gürcü into “(Çavuşzade, Haseki)” but, admittedly, his quote is quite different from Rycaut’s original. In Sakaoğlu’s it is said that the pasha is 30, while Rycaut says he’s 90. Moreover, as far as I know, Çavuşzade Mehmed Pasha was never governor of Buda.
In conclusion, I’m more confused than before lol
As for Mehmed IV’s full sister, I really have no opinion on this. Usually, it’s Beyhan who is given as Turhan Hatice’s daughter but with no hard evidence.
You (and other people) can send me asks on ottomanladies now, I have re-opened my ask box. As I have already said, please be patient with me because I don't have much free time and these things need to be analyzed properly :D
20 notes
·
View notes
Text
BUNLARI BILIYOR MUYDUNUZ ?
CAHİT SITKI
Küçükken yaramazlık yaptığı için babası tarafından pencereden aşağı sarkıtılmıştır. O günden sonra ölümden korkmuş ve eserlerinde hep “ölüm” temasını işlemiştir.
NAZIM HİKMET
Nazım Hikmet’in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiydi. İlham geldiğinde aklındaki sözleri hemen beyaz pantolonuna not alıyormuş. Tüm dünyanın tanıdığı bir şair olmak, böyle değişik özelliklere sahip olmaya bağlıdır belki de.
Bursa cezaevinde ıslak ıslak çok dayak yediği için onun en büyük korkusu su olmuştur.
ÖZDEMİR ASAF
"R" leri söyleyemeyen şair...
Bir gün matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek için bindiği taksinin şoförü sorar:
“Neğeye biğadeğ?” Utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. İner. Oradan Karaköy’e kadar yürür.
YAHYA KEMAL
Hiç evi olmamıştır. Ölene kadar otelde yaşamıştır. Nazım Hikmet’in annesine aşık olmuştur.
TEVFİK FİKRET
Aynı zamanda iyi bir ressamdır. Evinin planını da kendisi çizmiş ve evine isim veren ilk şairimiz olmuştur. En büyük takıntısı: Sol tarafında kimseyi yürütmemek.
AHMET HAŞİM
Hastalık derecesindeki takıntısı ise: Toprak yemesidir. Haşim’in şiirlerinde hep gün batımı, gece, ay ışığı, hüzün olmasının sebebi çirkin olmasından derler.
TOMRİS UYAR
Üç büyük şairi ( Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever) kendisine tutsak eden kadın… Bahsi geçen güzel.
CEMAL SÜREYA
Sevgili Cemal soyismindeki iki y’den birini bir iddia sonucu kaybetmiştir. Evet, soyismi tek “y” ile yazılıyor.
ORHAN VELİ
Ölümü belediyenin açtırdığı bir çukur yüzündendir. Çukura düşmesi sonucu başından yara almış ve ölüm sebebi bu olmuştur.
CEMİL MERİÇ
En ünlü sözleri kitap okumak üzerine olan Cemil Meriç gözlerinde oluşan bir rahatsızlık nedeni ile yazıları okumayacak duruma gelmiştir. Gözleri göremez duruma geldiğinde ise yakınlarının yardımı ile yazmaya devam etmiş hatta en verimli eserlerini gözlerinin görmediği dönemlerde kaleme almıştır.
SABAHATTİN ALİ
Sabahattin Ali su gibi Türkçesi ile kitaplarını kaleme almıştır. Kısacık ömründe hayata her daim pozitif düşüncelerle bakan Ali diksiyon takıntısına sahipmiş. Yanlış telaffuz edilen bir söz duyduğunda hemen bunu düzeltme girişiminde bulunurmuş. Hatta bu durumundan eşi Aliye Hanım oldukça rahatsızmış olur bunu da kendisine söylermiş. Sabahattin Ali bu olayı arkadaşlarına “ Aliye hanım bana bu yüzden fena içerliyor. Karı koca ağız tadı ile kavga edemiyoruz. Kavganın ortasında tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” diye anlatırmış.
AHMET ARİF
Türkçeyi en iyi kullanan şairlerimizden Ahmed Arif aynı zamanda Zazaca, Arapça ve Kürtçe dillerini de biliyordu. Ata binmeyi daha küçük yaşlarda öğrenen Arif şahlanmayan ata binmezdi. Yaşamının büyük bir bölümünde günde 4 paket sigara içen Ahmed Arif tam bir sigara tiryakisiydi.
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Kulağa sevimli gelen bir alışkanlık! Unutulmaz filmlerden olan Gulyabani filminin esinlenildiği aynı ismi taşıyan kitabın yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar temizlik hastasıymış. Öyle ki, bu özelliğinden dolayı hiç evlenmemiş ve devamlı eldivenleri ile gezmiş. Kendini sosyal ortamlardan soyutlayan büyük yazar evde örgü örmekten çok hoşlanır. Yurtdışından yeni örgü modelleri getirtirmiş. Aynı zamanda örmediği ve yazmadığı zamanlarda mutfağına kapanır ve ev reçelleri yaparmış.
YAŞAR KEMAL
Yaşamı boyunca Türk edebiyatına sayısız eser bırakan usta kalem Yaşar Kemal çocukluğunda pek bir talihsiz olaylar yaşamış. Babası Van’dan göç ettiği sırada yanına aldığı Yusuf isimli bir çocuğu kendi çocukları ile birlikte büyütmüş. Yusuf’un camide namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürülmesine tanık olan Büyük yazar 12 yaşına kadar kekeleyerek konuşmuş. Sağ gözündeki durum ise daha küçük yaşlarda eniştesinin kurban kesmesini izlerken bıçağın bir anda fırlayarak Yaşar Kemal’in gözüne gelmesi ile kör olmasına neden olmuş.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Söylenenler göre Ümit Yaşar yirmi üç kez, kendi sözlerine göre de üç kez intihara kalkışmıştı.
1973 yılında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın on yedi yaşındaki oğlu Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi’nden aşağı atlayarak intihar eder. Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kağıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir!”
Çok acı hikayeleri varmış, hepsini rahmetle ve özlemle anıyorum.
#cahit sıtkı tarancı#nazım hikmet ran#özdemir asaf#yahya kemal beyatlı#tevfik fikret#ahmet haşim#tomris uyar#cemal süreya#orhan veli kanık#cemil meriç#ahmed arif#hüseyin rahmi gürpınar#yaşar kemal#ümit yaşar oğuzcan#alıntı#bunları biliyor muydunuz
21 notes
·
View notes
Text
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ ?
CAHİT SITKI
Küçükken yaramazlık yaptığı için babası tarafından pencereden aşağı sarkıtılmıştır.
O günden sonra ölümden korkmuş ve eserlerinde hep “ölüm” temasını işlemiştir.
NAZIM HİKMET
Nazım Hikmet’in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiydi. İlham geldiğinde aklındaki sözleri hemen beyaz pantolonuna
not alıyormuş. Tüm dünyanın tanıdığı bir şair olmak, böyle değişik özelliklere sahip olmaya bağlıdır belki de.
Bursa cezaevinde ıslak ıslak çok dayak yediği için onun en büyük korkusu su olmuştur.
ÖZDEMİR ASAF
"R" leri söyleyemeyen şair...
Bir gün matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek
için bindiği taksinin şoförü sorar:
“Neğeye biğadeğ?” Utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. İner.
Oradan Karaköy’e kadar yürür.
YAHYA KEMAL
Hiç evi olmamıştır. Ölene kadar otelde yaşamıştır. Nazım Hikmet’in annesine aşık olmuştur.
TEVFİK FİKRET
Aynı zamanda iyi bir ressamdır. Evinin planını da kendisi çizmiş ve evine isim veren ilk şairimiz olmuştur. En büyük takıntısı: Sol tarafında kimseyi yürütmemek.
AHMET HAŞİM
Hastalık derecesindeki takıntısı ise:
Toprak yemesidir. Haşim’in şiirlerinde hep
gün batımı, gece, ay ışığı, hüzün olmasının sebebi çirkin olmasından derler.
TOMRİS UYAR
Üç büyük şairi ( Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever) kendisine tutsak eden kadın… Bahsi geçen güzel.
CEMAL SÜREYA
Sevgili Cemal soyismindeki iki y’den birini bir iddia sonucu kaybetmiştir.
Evet, soyismi tek “y” ile yazılıyor.
ORHAN VELİ
Ölümü belediyenin açtırdığı bir çukur yüzündendir. Çukura düşmesi sonucu başından yara almış ve ölüm sebebi bu olmuştur.
CEMİL MERİÇ
En ünlü sözleri kitap okumak üzerine olan Cemil Meriç gözlerinde oluşan bir rahatsızlık nedeni ile yazıları okumayacak duruma gelmiştir. Gözleri göremez duruma geldiğinde ise yakınlarının yardımı ile yazmaya devam etmiş hatta en verimli eserlerini gözlerinin görmediği dönemlerde kaleme almıştır.
SABAHATTİN ALİ
Sabahattin Ali su gibi Türkçesi ile kitaplarını kaleme almıştır. Kısacık ömründe hayata her daim pozitif düşüncelerle bakan Ali diksiyon takıntısına sahipmiş. Yanlış telaffuz edilen bir söz duyduğunda hemen bunu düzeltme girişiminde bulunurmuş. Hatta bu durumundan eşi Aliye Hanım oldukça rahatsızmış olur bunu da kendisine söylermiş. Sabahattin Ali bu olayı arkadaşlarına “ Aliye hanım bana bu yüzden fena içerliyor. Karı koca ağız tadı ile kavga edemiyoruz. Kavganın ortasında tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” diye anlatırmış.
AHMET ARİF
Türkçeyi en iyi kullanan şairlerimizden Ahmed Arif aynı zamanda Zazaca, Arapça ve Kürtçe dillerini de biliyordu. Ata binmeyi daha küçük yaşlarda öğrenen Arif şahlanmayan ata binmezdi. Yaşamının büyük bir bölümünde günde 4 paket sigara içen Ahmed Arif tam bir sigara tiryakisiydi.
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Kulağa sevimli gelen bir alışkanlık! Unutulmaz filmlerden olan Gulyabani filminin esinlenildiği aynı ismi taşıyan kitabın yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar temizlik hastasıymış. Öyle ki, bu özelliğinden dolayı hiç evlenmemiş ve devamlı eldivenleri ile gezmiş. Kendini sosyal ortamlardan soyutlayan büyük yazar evde örgü örmekten çok hoşlanır. Yurtdışından yeni örgü modelleri getirtirmiş. Aynı zamanda örmediği ve yazmadığı zamanlarda mutfağına kapanır
ve ev reçelleri yaparmış.
YAŞAR KEMAL
Yaşamı boyunca Türk edebiyatına sayısız eser bırakan usta kalem Yaşar Kemal çocukluğunda pek bir talihsiz olaylar yaşamış. Babası Van’dan göç ettiği sırada yanına aldığı Yusuf isimli bir çocuğu kendi çocukları ile birlikte büyütmüş. Yusuf’un camide namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürülmesine tanık olan Büyük yazar 12 yaşına kadar kekeleyerek konuşmuş. Sağ gözündeki durum ise daha küçük yaşlarda eniştesinin kurban kesmesini izlerken bıçağın bir anda fırlayarak Yaşar Kemal’in gözüne gelmesi ile kör olmasına neden olmuş.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Söylenenler göre Ümit Yaşar yirmi üç kez, kendi sözlerine göre de üç kez intihara kalkışmıştı.
1973 yılında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın on yedi yaşındaki oğlu Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi’nden aşağı atlayarak intihar eder.
Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kağıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir!..
129 notes
·
View notes
Note
DAUGHTERS OF AHMED I AND MURAD IV
Ahmed I had six daughters who reached adulthood: Gevherhan, Ayşe, Fatma, Hanzade, Atike and Ümmügülsüm.
Gevherhan Sultan was Ahmed I’s eldest daughter; married twice to Ökuz Mehmed Pasha and Topal Recep Pasha. She died before 1631. I believe that Ragusian report of 1642 mentioning Ibrahim’s sister as sultana moglie di Mustafa Pascia detta Guiheri was mistaken for Hanzade(?). Again, in Osmanli devltinde kim kimdi it is clearly stated that Hanzade married Mustafa Pasha in 1643. So, it stays as a questionmark...
Atike Sultan was Ahmed I’s daughter born in late 1600s. She was married at the beginning of the reign of Murad IV to Koca Kenan Pasha, and eventually in 1652 to Doğancı Yusuf Pasha (Turhan personaly take care of chosing husband for her). I have just problem detecting year of her death; source claim 1672/74 (but I would say it was when Turhan’s daughter Atike died). One source Atatürk konferansları suggest her death date as 1660. Anyway, it seems that historians were unable to bifurcate daughter of Ahmed I and Ibrahim I, and they mixed them with each other at times…
Ayşe Sultan’s marriages are well dated and known. Exept two things: she married Hafiz Ahmed Pasha in 1622 (which I will prove in discussion below) and we don’t know who was her husband in early 1650s. Her last husband was Mustafa Pasha. She died in 1656.
Ümmügülsüm Sultan was born either in 1610 or 1617. Her only known husband during reign of Murad IV was some Halil Pasha. I maybe have found something about him by Süreyya Mehmed Bey:
Halil Paşa - Enderun'dan yetişip mîrahûr-ı evvel olmuştu. 1048 'de (1638/ 39) veziriik verilerek Bağdadim fetih müjdesini İstanbura getirmiştir. Ardından saltanat değişikliği dolayısıyla gözden düşmüş olarak veffat etmiştir.
She was remarried in 1641 to governor of Herzegovina Ahmed Pasha. This marriage was also recognised by Kamil von Behr, and he referred to her as Patti Sultana. She was presented gifts as his wife in 1642, 1648 and 1655. Even she didn’t continue to receive Ragusian gifts, she was still alive during reign of Süleyman II, being alive in 1688, when she started to receive visits of Katherine Trumbull, wife of an English ambassador. On such visits, Katherine was able to collect news from the Ottoman court, such as the rumour in July 1690, later disproved, that Sultan Mehmed had died.
FATMA SULTAN
I would strongly suggest that not all marriages of Ahmed I’s daughter Fatma Sultan are oficially known. Evliya Çelebi mentioned that Fatma had twelve husbands before Melek Ahmed Pasha. I think that I am only person in this world that would claim now that his claims wasn’t sarcastic and that he was telling truth. Now, ambassador’s report from 1st April of 1622 claimed that Sultan Osman succeeded to marry his half-sisters Ayşe Sultan and her younger sister, and that he plans to marry third sister soon (Gevherhan was already married to Recep Pasha):
Continua tuttavia la Maestà sua gia molti giorni nel detto serraglio, dove ha dissegnato maritar in diversi, soggetti 200 di quelle donne che vi habitano, havendo anche concluso matrimonio di due sue sorelle; una fu moglie di Nasuf, in Cafis Bassa di Van, che hora si trova in viaggio di ritorno, et fu gia capitan del Mare, et l’altra minor nel suo Tornacchi, che è un capo de Giannizzeri, di quelle, che hano cura delle Grue di sua maesta, et di quella caccia un'altra ne voleva dar al figliolo, che fu Cemecogli, ma egli sin hora si scusa con la povertà, riuscendo il matrimonio con le Sultane ne per la molto spesa, et per il loco predominio sopra i mariti, peso granissimo, et intollerabile dai Bassa di conto mai procurato. é stata la maestà sua questa settimana piu d’una volta incognita nell’Arsanele, per veder se si sollecita il lavoro, et ha donato al Capitan Bassa doi Veste a tal effetto, il quale affretta hora grandemente quello delle galee per mar negro, che saranno venti fra pochi giorni all’ordine per partir.
In work An Examination of Daily Politics and Factionalism at the Ottoman Imperial Court in Relation to the Regicide of Osman II (r.1618-22) (p. 66) author, using the same report, succeed to identify husbands of these Sultanas:
In late March 1622, the sultan married Ayşe Sultan, the ex-wife of former Grand Vizier Nasuh Pasha, to the Governor of Van, Hafız Ahmed Pasha, and his other sister, to the Governor of Damascus, Murtaza Pasha.
This is great, because the Sultana who was married to this Murtaza Pasha was (as Venetian report says) younger than Ayşe, and I would certainly say that this was Fatma’s first husband. The third one who was planned to be given in marriage to Murtaza Pasha’s son was most probably Hanzade. To remind you, Gevherhan was married for Recep Pasha at the time.
P.S. Who was daughter of Kosem Sultan refferend in letter she prepared for pasha in 1626 after she sent her daughter Fatma? She was never named. Historians made wrong assumption that it was Ayşe Sultan, because Hafiz Ahmed Pasha was Grand Vizier at the time, and they lacked information when did she married him, and with their free will chose is was Ayşe. I would made an assumption that she was most probably Ümmügülsüm. But still, we don’t know who this Pasha was…
At the beginning of reign of Murad IV, one of his sisters married Şehid Ali Pasha (d. 1624) (see Sakaoglu). This also was most probably Fatma, as her sisters Ayşe, Hanzade and Gevherhan had established husbands (Hafiz Ahmed Pasha, Bayram Agha and Topal Recep Pasha). According to Hammer, Atike was married before 1627 to Kenan Pasha who was seventh vizier in Divan. And please don’t ask me in which work, but I also found that Evliya stated that Grand Vizier Kemankeş Kara Ali Pasha married sister of Murad IV. I remember I was shocked, but I hope I will find again that same statement. Anyway, there is one more thing said in Demetrius Cantemir’s book The History of the Growth and Decay of the Ottoman Empire about one of Murad IV’s sister which occupied my mind, and made me think that it was about Fatma, because of her well-known greedy character:
Murad IV’s sister had four husbands in one year, and not the one of the marriages was celebrated according to the custom. They were accused of some crime, and put to death by the emperor, and their riches with all their effects assigned indeed to the Sultana as their law-wife…
Her (first officialy known) new husband was Çatalcalı Hasan Pasha, whom she married in 1624. She forcefully divorced him, as Murad IV’s was disturbed by Kösem’s extensive support for Hasan Pasha. Anyway, he continued his duties and even became Kapudan Pasha until he was poisoned by Recep Pasha in 1631, or rumour does say so (source: İstanbul armağanı, p. 117). After divorce, she was married in the same year to governor of Egypt Kara Mustafa Pasha, who was executed by Murad IV because of some action contrary to the law of God.
In work Fatma Sultan: A Sultana in the Shadow of Passion and Wealth on page 255, author cites source which claims she was married in 1629 to Sarraç Mustafa Pasha. Possibly.
I would now stress out that Fatma married Canpoladzade Mustafa Pasha in 1632. But between him and Sarraç Mustafa Pasha, she definitely had one more marriage. I will give you Venetian source I found in Vesna Miović’s work (p. 188, n. 258):
26.10.1631. Il Capitan del Mare si speta qua col primo bon tempo…al quale si tiene per certo che e stata promessa la sultana vedova del Pascia morto a Scopie questa estate…
As you see, Fatma was promissed to Kapudan Pasha (you fill find out Canpoladzade Mustafa Pasha was Kapudan Pasha from October 1630 until July 1632 if you check the right sources) in October of 1631, before she married him in 1632. But the most interesting thing is that, when she was promised to him, she was widow of governor of Skopje who died at summer of 1631. This guy’s identity was Kaçanikli Mehmed Pasha, who was really governor of Skopje and died in 1631.
As you all know, Canpoladzade Mustafa Pasha was executed in 1636. With him, she had sons Hüseyin and Süleyman. After his death, in 1637, she remarried Koça Yusuf Pasha (in 1638 records mentioned as his wife) and stayed with him in marriage until his death in 1658. They even had son, Ömer.
Her last three marriages were with Melek Ahmed Pasha, Kanbur Mustafa Pasha and Közbekçi Yusuf Pasha. But I would suggest she had at least a marriage between Yusuf Pasha’s death in 1658 and marriage with Ahmed Pasha in 1662.
According to work Fatma Sultan: A Sultana in the Shadow of Passion and Wealth, on page 256, we find out that Fatma Sultan died in 1671, most possibly during March:
Fatma Sultan 1671 yılında yaklaşık 66 yaşında vefat etti. Kaynaklarda Fatma Sultan’ın ölüm tarihiyle ilgili net bir bilgiye yer verilmemiş, genellikle Kozbekçi Yusuf Paşa ile evliliğinden sonra öldüğü ifade edilmiştir. Ölüm sebebi belli değildir. Terekesinde satılacak mücevherlerin kaydedildiği tarih 14 Zilkade 1081/25 Mart 1671 olarak gösterilmiştir (TSMA.d. 10457/124). Fatma Sultan’ın tasarrufunda bulunan Manastır kazası paşmaklık hassı 1671 yılının Mart ayından itibaren Haseki Sultan’a verilmiştir (MŞS. 21: 72, 75). Bu bilgilere göre Fatma Sultan’ın 1671 yılı başlarında vefat ettiği anlaşılmaktadır. Cenaze ve defin işlemlerinden sonra mirasın kayda geçirildiği düşünüldüğünde, terekenin toplanmasının zaman aldığı görülmektedir. Kabri, babası Sultan I. Ahmed’in türbesindedir (Mehmed Süreyya, 1996, s. 14)
Beside Ahmed I’s daughters, there were several unknown marriages of daughters of Murad IV. In Angelo Alessandri’s report from 1637, he says Murad IV had eleven-year-old daughter he intends to marry to Silahdar Mustafa Pasha. Additionally, it is known that thirteen-year-old daughter of Murad IV was married to Tüccarzade Mustafa Pasha in 1640 (Sakaoglu, Alderson). Now, what if I tell you that Silahdar Mustafa Pasha and Tüccarzade Mustafa Pasha were the same person? See this: https://www.suvakfi.org.tr/cesme/adalar/kaptan-i-derya-tuccarzade-silahdar-musahip-mustafa-pasa-cesmesi-h-1048-m-1638
Tüccarzade Silahdar Mustafa Pasha was executed in 1642 (not 1641 as Sakaoglu claims) as governor of Timisoara. Also, work Life After the Harem: Female Palace Slaves, Patronage and the Imperial Ottoman Court , p. 83, says:
According to Naima, in 1642, the sword bearer, husband of Kaya Sultan (daughter of Murad IV) was murdered.
All in all, I want to point to fact that Kaya Sultan was the eldest daughter of Murad IV, born in 1627, who married Mustafa Pasha in 1640 until his execution. She remarried in 1644 to Melek Ahmed Pasha. I am conversant with statements of her being born in 1633, which I strongly evaluate as UNRELIABLE.
Only Öztuna claimed of Murad IV’s daughters, Hanzade Sultan and Gevherhan Sultan, married in August 1645. Hanzade married Nakkaş Mustafa Pasha (d. 1657; different from same-named husband of Hanzade’s same-named aunt, but this Nakkaş Mustafa Pasha died in 1653 – again, I am SUSPICIOUS about this), and Gevherhan Sultan, who married Haseki Mehmed Pasha (who actually married to Turhan’s daughter Ayşe Sultan in 1653). As Haseki Mehmed Pasha remarried in 1553 to daughter of Ibrahim, Gevherhan died before (even before 1648, as she didn’t receive gifts from Ragusians). Hanzade existed, she was still alive in 1662, and was at the time married to some vizier Musa Pasha.
Mahmiye-i İstanbul’da Ali Paşa-yı Atîk mahallesinde sâkin Dergâh-ı âlî dâme mahfûfen bi’l-meâli kapıcıbaşılarından iftihârü’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘ü’l-mehâmid ve’l-mekârim Mîr Mehmed Ağa b. Melek Mehmed meclis-i şer‘-i hatîrde işbu bâ‘isetü’l-kitâb zevcesi Bedirhan bt. Nimetullah tarafından ikrâr-ı âti’l-beyânı tasdîka vekîl olup nehc-i şer‘î üzere vekâleti sâbite olan fahrü’l-akrân dayısı oğlu Ebulkâzım Bey b. Yusuf mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip mahmiye-i mezbûrede hısn ebvâbından Yenikapı hâricinde merhûm eş-Şeyh Merkez Efendi mahallesinde vâki‘ silk-i mülkümde münselik olup bir tarafdan vezîr-i zî-şân düstûr-ı âsaf-nişân Musa Paşa hazretleri mülkü ve bir tarafdan Sultanü’l-muhadderât bürhânü’l-muvakkarât Hanzâde Sultan -dâmet ismetuhâ- hazretleri mülkü ve bir tarafdan Hayrunnisa Hatun bt. Mehmed Efendi mülkü ve bir tarafdan tarîk-i âm ile mahdûd olup hâriciyesi iki bâb tahtânî odayı ve bir ahırı ve su kuyusunu ve mahzeni ve bir dolabı ve hadîkayı ve kenîfi ve dâhil iyyesi bir bâb fevkānî odayı ve bir hücreyi ve bir havuzu ve iki sofayı ve bir kasr-ı yed ve bir matbahı ve üç su kuyusunu müştemil olan menzilimi bi-cümleti’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık müvekkile-i mezbûre Bedirhan Hatun’a beş kîse riyâlî guruşa tarafeynden îcâb ve kabûlü hâvî bey‘-ı bâtt-ı sahîh-i şer‘î ile bey‘ ve teslîm edip ol dahi minvâl-i muharrer üzere iştirâ ve kabûl ve tesellüm eyledikde semeni olan meblağ-ı mezbûr beş kîse riyâlî guruşu müvekkile-i mezbûreye cihet-i karz-ı şer‘îden on iki kîse riyâlî guruş deynim olup zimmetimde bâkī altı kîse riyâlî guruşun beş kîsesine takās edip ol dahi mukāssa ve kabûl eyledikden sonra ba‘de’l-yevm hudûd-ı mezbûr ile mahdûde olan menzil müşârün-ileyhâ Bedirhan Hatun’un mülk-i müşterâsıdır keyfe mâ teşâ’ ve tahtâr mutasarrıfe olsun dedikde gıbbe’t-tasdîkı’ş-şer‘î mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.
Anyway, Hanzade Sultan (daughter of Ahmed I or eventually Murad IV) really had a son with Nakkaş Mustafa Pasha. From judicial report in 1685:
Mahmiye-i İstanbul’da Ayasofya kurbunda Taşodalarda sâkin ekmekçi el-Hâc Ali b. Şaban meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde mahmiye-i mezbûrda Demirkapı kurbunda Çelebioğlu mahallesinde sâkin umdetü’l-a‘yân ve’l-eşbâh Nakkāş Paşazâde Abdülbâkī Bey mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip târih-i kitâbdan yirmi sene mukaddem mûmâ-ileyhin vâlide[si] merhûme Hanzâde Sultan’ın baş ağası ve abd-i mu‘takı olan İdris Ağa b. Abdullah’a beynimizde ma‘lûmetü’l-evsâf Gürciyyetü’l-asl bir re’s câriyemi yüz otuz guruşa bey‘ ve teslîm ol dahi iştirâ ve tesellüm ve kable’l-edâ ben hacc-ı şerîfe deryâdan giderken harbî kefere beni ahz ve on dört sene mikdârı esir edip ve ben dârü’l-harbde iken merkūm İdris Ağa fevt olup verâseti usûbet-i nesebiyye cihetinden mûmâ-ileyh Abdülbâkī Bey’e münhasıra olmağla mûmâ-ileyh Abdülbâkī Bey terekesine vaz‘ ve kabz eylemeğin hâlâ ben semen-i mezbûr yüz otuz guruşu müteveffâ-yı merkūm İdris Ağa’nın terekesine ber vech-i muharrer vâzı‘ü’l-yed olan mûmâ-ileyh Abdülbâkī Bey’den taleb ve da‘vâ eylediğimde ol dahi cevâbında mûrisim mezbûr İdris Ağa senden ber vech-i mübeyyen iştirâ ve kabz eylediği ma‘lûmum değildir deyû inkâr ve beynimizde münâza‘ât-ı kesîre [84b] vâkı‘a olmuşidi el hâletü hâzihî muslihûn tavassut edip mûmâ-ileyh Abdülbâkī Bey benimle beş guruş üzerine sulh oldukda ben dahi sulh-i mezbûru kabûl ve bedel-i sulh olan meblağ-ı mezbûr beş guruşu yedinden ahz u kabz ettiğimden sonra husûs-ı mezbûra ve gayra müte‘allika âmme-i da‘vâdan mûmâ-ileyh Abdülbâkī Bey’in zimmetini ibrâ-i âmla ibrâ ve iskāt eyledim min ba‘d da‘vâ ve nizâ‘ım yoktur dedikde gıbbe’t-tasdîki’l-vicâhî mâ hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu. Fi’l-yevmi’r-râbi‘ aşer min Şa‘bâni’l-mu‘azzam li sene seb‘a ve tis‘în ve elf.
Next very interesting daughter of Murad IV was Rûkiye Sultan. She was born in early 1630s, as she married around 1640s to Küçük Musa Pasha. Musa Pasha was mistaken to be husband of daughter of Ahmed I, Abide Sultan – who didn’t exist. Abide Sultan was daughter of Murad III and wife of Muslu Agha, and Rûkiye was Küçük Musa Pasha’s wife. She received gifts in 1648 as his widow. Rûkiye Sultan was mentioned by Ragusians in 1655 (source: Acta et Diplomata Ragusina) as Ruchie sultana, moglie di Telak Mustafa passa. Also, in 1662, she received gifts as Rukie Sultana moglie di Zelak Mustai Passa, the same guy. I succeeded to figure out his identity, he was Dellak Mustafa Pasha. And very interestingly, Dellak Mustafa Pasha was executed in 1662 by orders of Mehmed IV. It seems that it is right information that Rûkiye Sultan was remarried in 1663 (Sakaoglu) to Seytan Ibrahim Pasha. And he was also executed in 1685, while being governor of Buda. I would note that it is incorrect she married Gürcü Mehmed Pasha, he was husband of Murad IV’s granddaughter, daughter of Safiye Sultan, Rûkiye Sultan (d. early 1697). She died in March 1696 (Sakaoglu) or 1716 (Alderson). What problem did Mehmed IV had with Rûkiye Sultan, so he executed both her husbands?
Safiye Sultan married at least two times: in 1649 she married firstly Haydarzade Mehmed Pasha. She was recorded in 1655 gifts as Safie sultana moglie di Haidar Sade, figlia di sultan Mourad, and as his widow in 1662. It was false information that he married Ibrahim’s daughter Kaya, she never existed. Anyway, her next known marriage was in probably 1663 to Sari Hasan Pasha, during which she died. But according to Ragusian envoys, he was referred in 1670 as Hussain passa. She died before 1676.
Murad IV also had a daughter named Hafsa Sultan. Only thing known about her is that she married some Hüseyin Pasha (source: İslâm ansiklopedisi: İslâm âlemi tarih, coğrafya, etnoğrafya ve biyografya lûgati – cilt 8; page 646). Actually, if you see Türkischer Biographischer Index (page 489), you will see there were eight Hüseyin Pashas who were governors during reign of Mehmed IV (different than Deli Hüseyin Pasha).
There is possibility that Murad IV had a daughter named Ayşe Sultan, but I am reasonably sceptical about it. I will explain it later, when I make a discussion of daughters of Ibrahim and Mehmed IV, which is the hardest task. I don’t know when I will make that one because my academic year starts in ten days, and I need more time to research and observe the Sultanas from the second half of the seventeenth century. Anyway…I really tried hard to find some unrecorded marriages of these analysed Sultanas, I’m glad that I have determined at least one-two marriages of Ahmed I’s daughter Fatma we didn’t know, and also with daughters of Murad IV.
This is also a topic I’m very interested in.
I’m going to sum up everything so it’s easier to read. I am very sorry but it’s long.
Gevherhan Sultan binti Ahmed I
she was Ahmed I’s eldest daughter (child?), named in honour of his great-aunt Gevherhan Sultan binti Selim II, who was still alive at the time of the princess’ birth. She firstly married Öküz Kara Mustafa Pasha in 1611-1612 (when the pasha came back from Egypt). Mustafa Pasha died in 1620. She secondly married Topal Recep Pasha during Osman II’s reign, with whom had a daughter, Safiye Hanımsultan, probably born in 1630. Gevherhan died before July 1631 (Muharram 1040), when an imperial decision calls her “deceased”. The Ragusian diplomats were wrong when they listed “Guiheri” among Ibrahim’s sisters in 1642. Gevherhan had already died by then. This is confirmed by a harem register dated February 1638-39 in which her daughter Safiye is listed but not her. (I should probably make a gifset about this but I deleted all my gifmaking stuff DDDD:)
Atike Sultan binti Ahmed I
as of now, we don’t have solid evidence on her date of birth, except for Öztuna who says she was born around 1614 (but he also says she’s Kasım’s twin…). Interestingly, Tezcan in Searching for Osman says that she was married to “the son of Ekmekçizade Ahmed Pasha (d. 1618), most probably in 1618”. Unfortunately, I don’t know who that is because I couldn’t find his name. Anyway, in the early years of Murad IV’s reign, Atike married Kenan Pasha, as Giustiniani in 1627 says that “Chinan” was married to the sultan’s sister:
Per ultimi sedevan nel Divano doi altri cognati del re, l’uno Chinan, l’altro Mustaffà, ambidoi poco prima del mio partir spediti quello in Grecia et questo in Natolia sotto titolo de inquisitori con suprema auttorità contra le violentie et tirannidi che si commettevano in quelle provintie, ma in effetto per cavar da esse grosse somme de denari per le guerre contra il Persiano.
Koca Sofu Kenan Pasha died in 1652 and in the same year, according to Uluçay, she married Doğancı Yusuf Pasha.
About her death, Uluçay says nothing. Sakaoğlu, on the other hand, says she died before 1670, that is when Doğancı Yusuf Pasha died. According to Öztuna she died in 1674. Interestingly, when talking about Atike’s tomb, Evliya Celebi mentions her as “Kenan Paşa Sultanı, Ahmed Han kızı Buy’unaz Âtike Sultan”, as if her other marriage never happened (or maybe he was away from Istanbul and didn’t know about it). If only we could date the first volume of the Seyahatnâme we could estimate Atike’s death DD:
Ayşe Sultan binti Ahmed I
I too have found some new (to me) information while I was researching Mehmed III’s daughters. Tezcan in Searching for Osman says that she was only betrothed to Karakaş Mehmed Pasha:
Ayşe Sultan, after the death of her husband in 1614, was promised to Karakaş Mehmed Pasha, probably during the reign of Osman II as well. Yet the latter was killed in battle at Khotin in 1621, and she was married to Hafiz Ahmed Pasha.
You’re right in saying that it’s Osman II who married off Ayşe to Hafiz Ahmed Pasha, because that’s what the Venetian ambassador said in April 1622:
Continua tuttavia la Maestà sua gia molti giorni nel detto serraglio, dove ha dissegnato maritar in diversi, soggetti 200 di quelle donne che vi habitano, havendo anche concluso matrimonio di due sue sorelle; una fu moglie di Nasuf, in Cafis Bassa di Van, che hora si trova in viaggio di ritorno, et fu gia capitan del Mare…
It is interesting, though, that Uluçay said that they were engaged in 1626 and married in 1627 (probably because the pasha wasn’t in Istanbul). I wonder what happened in 1627 because I doubt that it’s the date of consummation… she would have been 22. In any case the marriage was consummated because it produced two sons: Sultanzade Mustafa Bey and an unnamed one who probably died as a baby.
I don’t think she married someone else between Hezargratlı Voynuk Ahmed Pasha (m. 1645-49) and İbşir Mustafa Pasha (m. 1655).
I too thought that İbşir Mustafa Pasha was Ayşe’s last husband but Ragusian diplomats mention a “Aise Sultana moglie di Suleiman Passa” on 28 July 1662, so maybe Öztuna is right in saying that her last husband was actually Malatyalı Koca Süleyman Pasha? On the other hand, Alderson says that the princess married to Koca Süleyman Pasha (also called Ermeni) was Murad IV’s daughter but, annoyingly, doesn’t give any sources.
According to Kütükoğlu, who wrote Malatyalı Koca Süleyman Pasha’s entry in the Islamic Encyclopedia, the Ayşe Sultan he married was Ibrahim’s daughter, adding that Alderson was mistaken in identifying her as a daughter of Murad IV. The only problem is he says that the princess was later married to İbşir Mustafa Pasha… which is impossible.
So, basically, everyone is confused.
Ümmügülsüm Sultan binti Ahmed I
I think it’s impossible to say when she was born. I don’t know who Kamil von Behr is and google didn’t give me any answers…
Anyway, I really don’t know who this Halil Pasha could be because he doesn’t have a nickname so he could be anyone. The one you found in Sicill-i Osmani is a contemporary of Murad IV and therefore of Ahmed I’s daughters so it could be him.
Fatma Sultan binti Ahmed I
So, I don’t know whether to trust everything Evliya Celebi said because he was known to exaggerate things.
Anyways, Çiçek says that in late March 1622 a sister younger than Ayşe married the governor of Damascus, Murtaza Pasha. Murtaza Pasha was governor of Damascus until 1623 (did he die? Who knows). However, in this register, Fatma is unmarried:
A privy purse register from 1622 gives the names of five unmarried princesses, who may be daughters of Ahmed, Osman II, and even Mehmed III: Ümm-i Külsum, Hanzade, Halime, Fatma, and Akile. (Tezcan, B. - Searching for Osman, p. 334, n. 58)
Of course it could have been written before March 1622 but Ayşe (who married Hafiz Ahmed Pasha at the same time) is not among these princesses. It’s interesting, though, that Atike too is absent.
P.S. Who was daughter of Kosem Sultan referred in letter she prepared for pasha in 1626 after she sent her daughter Fatma? She was never named. Historians made wrong assumption that it was Ayşe Sultan, because Hafiz Ahmed Pasha was Grand Vizier at the time, and they lacked information when did she married him, and with their free will chose is was Ayşe. I would made an assumption that she was most probably Ümmügülsüm. But still, we don’t know who this Pasha was…
Well, I mean, Peirce has identified the pasha. As Uluçay believes that Hafiz Ahmed Pasha and Ayşe were married in 1626, this letter makes sense.
In 1626 or thereabout she wrote to the grand vezir Hafiz Ahmed Pasha proposing marriage to one of her daughters: “Whenever you’re ready, let me know and I’ll act accordingly. We’ll take care of you right away. I have a princess ready. I’ll do just as I did when I sent out my Fatma.” Hafiz Ahmed became the third husband of Ayşe. (Peirce, Leslie P. - The Imperial Harem, p. 148)
I don’t particularly like the assumption that Peirce (or other historians) “with their free will chose Ayşe”. If the letter is dated 1626 ca and the grand vizier at the time was Hafiz Ahmed Pasha, then it’s only logical that Peirce (or others) say: she’s talking about Ayşe. I don’t see anything wrong with that tbh.
If Kösem is not talking about Hafiz Ahmed Pasha’s marriage, though, then the princess could be any unmarried princess in the harem at the time. As Valide Sultan and Regent she arranged all the marriages, not only her daughters’.
Şehid Ali Pasha… Alderson didn’t give any sources for that claim, and the only Şehid Ali Pasha I’ve found is Fatma binti Ahmed III’s husband (so he died in 1716).
Let’s move on to Dimitrie Kantemir’s book:
So, Kantemir wasn’t a contemporary. He lived in Istanbul in 1688-91 and again in 1693-1710. His work, Historia incrementorum atque decrementorum Aulae Othomanicae (History of the Rise and Fall of the Ottoman Empire), was written in Istanbul before 1710 and completed in Russia in 1717. This is what he says about a sister of Murad IV’s:
Murad IV’s Sister had four Husbands in one year, and not one of the Marriages appears to have been consummated. For as soon as the Nuptials were celebrated according to custom, they were accus’d of some crime, and put to death by the Emperor, and their Riches with all their effects assign’d indeed to the Sultana as his lawful Wife, but in reality brought into the royal Treasury (p. 179)
This quote is a little vague. It doesn’t say who this princess is and, most importantly, when this happened. We assume it happened during Murad IV’s reign but we don’t know that with certainty. Also, Fatma's marriage to Çatalcalı Hasan Pasha lasted at least four years, as Murad IV divorced them in 1628.
About Kaçanikli Mehmed Pasha, I have found in Kaçanikli Mehmed Paşa Vakfiyesi ve Kütüphanesi that he may have died before 1631:
Although it was reported that he died in 1631, according to the Divan-ı Hümayun records, he died before 1616 (Kul, 2013: 2001). (p. 1847)
Unfortunately I couldn’t get access to E. Kul’s PhD thesis “XVII. yüzyılda Üsküb şehri”, which is the source.
Anyway, let’s move on.
Tezcan in Searching for Osman says this:
During the reign of Murad IV, a daughter of Ahmed was married to Berber Mustafa Pasha; upon the execution of her husband, she married Sarrac Hasan Pasha. After the death of her second husband, she married Janpoladzade Mustafa Pasha, who was executed by the orders of Murad IV in 1045/1635-6. This princess seems to be Fatma Sultan, who, probably after some other marriages, married Melek Ahmed Pasha in 1662. Melek Ahmed Pasha, who died in the same year, was not her last husband. (p. 334, n. 58)
I’m almost sure that Sarraç Hasan Pasha and Çatalcalı Hasan Pasha are the same man:
When he entered the palace, Çatalcalı Hasan Pasha was a “saddle (saraç) apprentice”
Tezcan says that Sarraç Hasan Pasha was a protegé of Hacı Mustafa Ağa (”Mustafa Agha sponsored the careers of such men as the future grand vizier Tabamyassi Mehmed Pasha, the vizier and finance minister Hasan Pasha, and two other viziers Sarrac Hasan Pasha and Hamidi Mustafa Pasha). Well, Çatalcalı Hasan Pasha was a protegé of Hacı Mustafa Ağa too.
I know Tezcan’s thesis is about Osman II but Çatalcalı Hasan Pasha is never mentioned, not even as Kapıcıbaşı.
Also, it’s not true that Çatalcalı Hasan Pasha became Grand Admiral after his divorce with Fatma because Giustinian in 1627 calls him “Capitan del mare”, which is the Italian translation of Kapudan-ı Derya.
For some reason, though, Civelek and Çakır’s essay İhtiras ve Servetin Gölgesinde Bir Sultan: Fatma Sultan calls him Sarrac Mustafa Pasha. I couldn’t find anything about him.
About this: “Il Capitan del Mare si speta qua col primo bon tempo..., al quale si tiene per certo che e stata promessa la sultana vedova del Pascia morto a Scopie questa estate...”. Çatalcalı Hasan Pasha died on his way to Buda, on 1 August 1631 (some say poisoned by Topal Recep Pasha, as you said). I think he’s the pasha “morto a Scopie questa estate”
(I know Skopje is not in Greece but bear with me)
I don’t think the Ragusian diplomat is saying that that princess is the widow of the governor of Skopje, but that her husband simply died in Skopje that year (I first thought it had happened during a battle or a rebellion). It is certainly interesting that Çatalcalı Hasan Pasha died on 1 August 1631 on his way to Buda, between Yenişehir and Tırhala (Greece).
I know he and Fatma were already divorced but I think that’s only the way the Ragusian diplomat chose to refer to her (as princesses were most often referred to as wives of some pasha). Maybe with more sentences from that dispatch it becomes clearer.
Thanks to İhtiras ve Servetin Gölgesinde Bir Sultan: Fatma Sultan we found out that Fatma had a son with Koca Yusuf Pasha who was alive at least until 1671 when he was noted as one of her heirs, so that’s definitely new information.
As for new marriages, I wouldn’t change anything at the moment. I personally don’t think she kept remarrying so fast.
Let’s move on to Murad IV’s daughters.
Kaya Ismihan Sultan binti Murad IV
Alderson doesn’t give any source for this supposed marriage between an unnamed princess and Tüccarzade Mustafa Pasha (which, interestingly, he says happened in 1640). On the other hand, it’s documented that Kösem and the Grand Vizier blocked the marriage between Kaya and said Tüccarzade Mustafa Pasha (who was Silahdar Mustafa Pasha, yes):
The Queen mother and the Vizier who foresaw their inevitable ruin if they did not undermine this union by its principal foundation, asked Mustafa for fifteen hundred thousand crowns; Mustafa delivered this sum in less than fifteen days, but as he saw that his enemies, having found it so easy to pay it, still wanted to make him ask for new loans, he had them tell him that he knew well that their hatred desired his blood rather than his money, that he was ready to satisfy them, and that if conscience had not arrested his despair, he had already performed the office of the executioner that he expected at any time from them. Notwithstanding this abandonment, they did not have the boldness to undertake anything openly against his life, fearing to irritate the Princess his Lover and to raise the militia; But to make believe that they wished rather to change his condition into one amenable to his grief, than to ruin him, they asked him to resign his office of Capudan Pasha in favour of a Page of the Serrail named Yusuph, and gave him the Government of Buda, where he could more solitarily than at Court, vacillate to the resentment of his affliction. Mustafa to whom all things were indifferent, except tears and sighs, consented to all that was desired, and when he was countermanded on the road to Temisuar, he went thither without murmuring, although it is one of the smallest Governments of Romelia. Thus this inconsolable Pasha still drags out a languid life, in spite of his enemies who continually watch to ruin it, and in spite of the means that his grief employs to seek to die. (Les Voyage du Sieur du Loir, 124-26)
(Translation is a bit wonky I’ll admit it but I used Google Translate because old French is hard)
I do agree, though, that Kaya Ismihan was Murad IV’s eldest daughter (who survived infanthood). Foscarini in 1637 states:
Per quanto ho inteso di figliuole femmine il Re ne ha tre, la maggiore che è di nove anni, pare destinata per moglie al Bei Siclictar amata assai da Sua Maestà (Firpo, Relazioni, p. 766)
In 1640, Contarini says that Kaya is twelve years old. Considering that she was the only one with a betrothed, I’d say she was the eldest.
I don’t think that Naima quote proves that Kaya, in the end, married Silahdar Mustafa Pasha. I don’t think it happened at all. Also because Melek Ahmed Pasha too was a Silahdar so I think the two things were conflated into one and the author got confused. On the other hand, I think Evliya Celebi would have mentioned if Kaya had had a marriage before the one with Melek Ahmed Pasha.
I think it was Kaya’s betrothal with Tüccarzade Silahdar Mustafa Pasha which Alderson confused with a marriage.
Funnily, Öztuna says that Kaya had been betrothed as a baby to Abaza Mehmed Pasha (from the family of Melek Ahmed Pasha) but the pasha had been executed. She had then been betrothed to Hayder Ağazade Mehmed Pasha in 1643 but this betrothal too didn’t lead to marriage (He later married her sister Safiye). I don’t know how much of this is true.
About Hanzade binti Murad IV and Gevherhan binti Murad IV, @rhaenahanzades and I had reached the conclusion that Hanzade was Hanzade binti Ahmed I and Gevherhan was Gevherhan binti Ibrahim.
I personally think that Murad IV’s daughters who reached adulthood were Kaya Ismihan, Rukiye and Safiye.
Rukiye Sultan binti Murad IV
I agree that Abide binti Ahmed I didn’t exist, it seems to have been an oversight by some historians because some of Murad III’s daughters were very young (even infants) when he died, so it makes sense that they had long lives.
According to Ragusian diplomats, Rukiye had the following husbands:
Küçük Musa Pasha
Zelak Mustafa Pasha
Şeytân Divrikli Ibrahim Pasha, with whom she had two daughters
I’m going to be honest, I couldn’t find this Dellak Mustafa Pasha anywhere. I did look up what Dellak means and it seems quite the strange nickname to give a pasha because it means devil.
Anyway, I don’t think Mehmed IV had a specific problem with Rukiye but Ibrahim Pasha was executed in Belgrade in 1685 (according to Öztuna) so he was probably part of those executions Mehmed IV had ordered because of the failed Vienna siege. I know Wikipedia is not the best source but “Ibrahim of Buda” is listed among the Ottoman commanders under Grand Vizier Merzifonlu Mustafa Pasha.
Safiye Sultan binti Murad IV
Mmh, I think Safiye and Hafsa are the same person (Ragusian diplomats call her “Saffie” which could sound like Hafsa if you pronounce it Sàffie instead of Saffìe). While it’s true that Uluçay says she married Sari Hasan Pasha (possibly after Haydarağazade Mehmed Pasha), Öztuna says she married Abaza Hüseyin Pasha, and this seems to be confirmed by Ragusian diplomats who, in 1670, said she was married to Hussain Pascia
There is a Hafsa Sultan among Murad IV’s children in Devletler ve Hanedanlar but she seems to have died in infanthood.
#kehribar-sultan#ask: ottoman history#gevherhan sultan daughter of ahmed i#ayse sultan daughter of ahmed i#fatma sultan daughter of ahmed i#atike sultan daughter of ahmed i#ummugulsum sultan daughter of ahmed i#hanzade sultan daughter of ahmed i#kaya ismihan sultan daughter of murad iv#safiye sultan daughter of murad iv#rukiye sultan daughter of murad iv#ohh it was hard you guys
9 notes
·
View notes
Text
Selamün aleykümmm. Tamm uygulamadann gidiyorumm birşey oluyor geliyorum 🙈
Ahhhh o kadar farklı duygular içerindeyimkii mutluluk gözyaşı.. ümidim yoktu. 300 kişi alınan bir branş. Rabbim beni başka yerlerde görmek istiyor dedim. Başka alanlara yöneldim. Bu yıl tekrardan hazırlanmaya bile başlamadım. Arkadaşlarım çevremdekiler yirmi üç yaşındasın ataması zor branş 35 40 yaşında hazırlananlar var bu kadar yaklaşmışken pes etme dediler. Pes etmiştim oysa. Tekrar hazırlanmak istemiyordum. Kitaplarımı okurum ilmi eksiklerimi tamamlarım yeterince emek vermiştim. Ve hepp bu ayete sarıldım..
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Beni yaratan elbette yolumu gösterir.(Şuara 78)
Uygulamaya geçen yıl ara ara giriyordum. Önemli bir şey olunca yada hayallerimi yazmaya.. Geçenlerde bir bakıverdim ne tatlı heyacanlar isteklermiş dedim. Çünkü tek gayem ateizm deizmden uzak çocuklarımızı yetiştirmek.Onlara umut olmak. Rehber olmak abla olmak. Rabbimizi dinimizi örnek olarak sevdirmek. Pes ettiğim bırakmak istediğim zamanlarda Arapça hocamın şu sözü hep aklıma geldi." Sedaa tarihte sana ihtiyacımızz varr Mustafa hoca İslâmî Üniversite kurduğunda kim tarih anlatacak. İngilizleri Rusları kim anlatacak". Sonra Ayşe Merve (Yönet) hocanın İslami üniversite hayalii derss çalışırken bile kitabını okuyup motive olurdum. Ona yazardım. Heyecanımı paylaşırdımm.
Hasılı kelimeleri incitmeyeyim. Sonrası ne olur mülakatı geçermiyiz ömür yetermi bilinmez. Duaam rabbim helal dairede öğrendiklerimin zekatını vereceğim ümmeti Muhammed'e hizmet edeceğim hayırlı ortamlar nasip etsin. 🤲🏻
Bu süreçtee yanımdaa olannn kıymetli insanları yad etmek istiyorum:
@zarif-talebe hayallerimi paylaştığım ahiretliğimm birlikte soru bankaları bitirdiğimiz. Üzerine işaretlemedenn çözdüğümüz her değişimde arasına güzel cümleler iliştiren nahif yüreklim. Tanıştığımız günden beri heyecanıma telaşelerime ortak olan, Unutkanlıklarımın koşturmalarımın kahrını çeken. Arkamı toplayannn gözce konuştuğum gülüp eğlendiğimm
Ailemmmm canım oda arkadaşlarım 12 yıl sıra arkadaşımm oda arkadaşım üniversite arkadaşımm ablamm çay isterken bile Türkiye birincisine çay getirmek istermisin diyordum:)) çalışayım diyee işler sana kalıyordu. İstediğim zaman tatlı yapıyordunn hangisini unutayımm. (Sen kendini biliyorsun etiket yapmadan okursun:))
Sınav arkadaşım motive arkadaşım kardeşim derttaşım aynı süreçleri yaşadığımız için beni daha çok dinleyip anlayan. Düşüşlerimde fikir veren değerli hissettiren. Kardeşimm @yazar-olmayan-yazan
Odada dağınıklığım kitaplarr en çok sizi yordu en çok siz şahit oldunuz hamdolsun iyikii birlikte kitap okuduğum ders yaptığım kardeşlerimmm varr. Kahrımı en çok çekenlerimm. Beni mumla arayacaksınız diye gülüp söylendiklerim:)))Birşey kırıp döktüğümde yinemi söylentileriyle gelen birlikte hem gülüp hem topladığımız kardeşlerim..
Ahh yusuf amcaa sizi yad etmesem olurmuuu hiçç 2017 den beri tubamla beni evlatlarınızdan ayırt etmediniz. Hep destek oldunuz kitaplar hediye ettiniz. Aileniz abla abii siz dualarınız hep yanımızdaydı. Sınavım iyi geçtiğinde bile hemen çekiliş yapann koca yürekli amcam @caninbabasi
O kadar çok insan varkii hangi birimi burada yad edeyim. Arkadaşlarım hocalarım ailemm çevremm. Hamdolsun rabbim iyi yürekli insanlara denk getirdii.
Gerek burada tanıdığım Tumblra ara verirken sınava girerken dualar istediğimmm destek olann zehra ablamm @behisti fatımmam @seyriviran @kelebeginruyaasi edaa ablamm hepinizi Allah için çokkkk seviyorum.
Hepinize teşekkürü borç bilirim.
Rabbim sizlerden hep razı olsun. Müttakilerden muhsinlerden eylesin. Bizleri peygamber efendimize sahabe efendimize komşu eylesin.
Uzun oldu hakkınızı helal edin. Dualarınıza talibizzz🤲🏻🤲🏻🤲🏻
99 notes
·
View notes
Text
#DarağacındaÜçFidan Ve üç YÜREK
Üç CAN
Üç SONSUZ, DEniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan
Yürüdüler Dar Ağacına korkusuz...!
Koca yürekli bu üç gençten korktular,
Onların cesaretlerinden, korkusuz yüreklerinden korktular.
6 Mayıs 1972'de bu ülkenin çocukları vahşice idam edildi.
16 notes
·
View notes
Text
Selâm olsun ülkücü şehitlerimize, Selâm olsun ölümsüz ülkülerine,Selâm olsun canını fedâ eden o gül yüzlü çerilere...Dar ağacına, sünnettir deyip,selâm duran yiğitlerin mekânları Cennettir inşâAllah.Rabbim rahmetini esirgemesin.Başbuğumuzun ruhu şâd olsun. Âmin.
12 EYLÜL
Biz unutmadık seni
sen de bizi unutamazsın
Eylül !
Senin de boğazına koca bir ilmek takılırken
sesler döşümüzde çırpınıyordu.
O sesler
tuğ idi, yıldız idi, ay idi...
dile gelip de o seslerde boğ kendini !
O sesler bozkurtların
"Allah'a , Kur'ân'a , Vatana ,Bayrağa" yeminiydi.
Ne Rus ne Çin ne Amerika
ömrünü Türk Devletine adayan Türk yiğitlerinin sesiydi.
Mülk-ü Millet , Devlet-i ebed müddet
uğruna candan geçtiler
o gül yüzlü çeriler ,serdengeçtiler
küfür batağına dur diyen Yusuf yüzlülerin sesiydi.
Bana, içten bir âh çekerek
eyvallah demek düşer
işte böyle duy beni !
Onlar koca bir devdiler
devdiler de
it dediler...
İşkence
zindan derken
gencecik fikirlerine kurşun sıktılar
dan dan dan...
Eyvallah...
Mağdur değil
mağrurdular
olmadığı bir kalıbın içine girmediler
kendinde kalıp
kendi kalıplarını da alıp gittiler
buna da eyvallah...
Sizler adam edemediniz
onlar sizlerin adamı değildi
ne eğildiler
ne büküldüler
onlar kendi kalıbının adamı idiler
çiğnenen ana-yasanın kalıbıydı onlar.
İşte buna yan Eylül !
sararan ve dökülen yaprakların gibi
yan, yan, yan...
Senden ,payımıza düşen acıya eyvallah demek düşerse
sana da eyvallah Eylül
sana da eyvallah...
4 notes
·
View notes
Text
BUNLARI BILIYOR MUYDUNUZ ?
CAHİT SITKI
Küçükken yaramazlık yaptığı için babası tarafından pencereden aşağı sarkıtılmıştır. O günden sonra ölümden korkmuş ve eserlerinde hep “ölüm” temasını işlemiştir.
NAZIM HİKMET
Nazım Hikmet’in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiydi. İlham geldiğinde aklındaki sözleri hemen beyaz pantolonuna not alıyormuş. Tüm dünyanın tanıdığı bir şair olmak, böyle değişik özelliklere sahip olmaya bağlıdır belki de.
Bursa cezaevinde ıslak ıslak çok dayak yediği için onun en büyük korkusu su olmuştur.
ÖZDEMİR ASAF
"R" leri söyleyemeyen şair...
Bir gün matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek için bindiği taksinin şoförü sorar:
“Neğeye biğadeğ?” Utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. İner. Oradan Karaköy’e kadar yürür.
YAHYA KEMAL
Hiç evi olmamıştır. Ölene kadar otelde yaşamıştır. Nazım Hikmet’in annesine aşık olmuştur.
TEVFİK FİKRET
Aynı zamanda iyi bir ressamdır. Evinin planını da kendisi çizmiş ve evine isim veren ilk şairimiz olmuştur. En büyük takıntısı: Sol tarafında kimseyi yürütmemek.
AHMET HAŞİM
Hastalık derecesindeki takıntısı ise: Toprak yemesidir. Haşim’in şiirlerinde hep gün batımı, gece, ay ışığı, hüzün olmasının sebebi çirkin olmasından derler.
TOMRİS UYAR
Üç büyük şairi ( Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever) kendisine tutsak eden kadın… Bahsi geçen güzel.
CEMAL SÜREYA
Sevgili Cemal soyismindeki iki y’den birini bir iddia sonucu kaybetmiştir. Evet, soyismi tek “y” ile yazılıyor.
ORHAN VELİ
Ölümü belediyenin açtırdığı bir çukur yüzündendir. Çukura düşmesi sonucu başından yara almış ve ölüm sebebi bu olmuştur.
CEMİL MERİÇ
En ünlü sözleri kitap okumak üzerine olan Cemil Meriç gözlerinde oluşan bir rahatsızlık nedeni ile yazıları okumayacak duruma gelmiştir. Gözleri göremez duruma geldiğinde ise yakınlarının yardımı ile yazmaya devam etmiş hatta en verimli eserlerini gözlerinin görmediği dönemlerde kaleme almıştır.
SABAHATTİN ALİ
Sabahattin Ali su gibi Türkçesi ile kitaplarını kaleme almıştır. Kısacık ömründe hayata her daim pozitif düşüncelerle bakan Ali diksiyon takıntısına sahipmiş. Yanlış telaffuz edilen bir söz duyduğunda hemen bunu düzeltme girişiminde bulunurmuş. Hatta bu durumundan eşi Aliye Hanım oldukça rahatsızmış olur bunu da kendisine söylermiş. Sabahattin Ali bu olayı arkadaşlarına “ Aliye hanım bana bu yüzden fena içerliyor. Karı koca ağız tadı ile kavga edemiyoruz. Kavganın ortasında tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” diye anlatırmış.
AHMET ARİF
Türkçeyi en iyi kullanan şairlerimizden Ahmed Arif aynı zamanda Zazaca, Arapça ve Kürtçe dillerini de biliyordu. Ata binmeyi daha küçük yaşlarda öğrenen Arif şahlanmayan ata binmezdi. Yaşamının büyük bir bölümünde günde 4 paket sigara içen Ahmed Arif tam bir sigara tiryakisiydi.
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Kulağa sevimli gelen bir alışkanlık! Unutulmaz filmlerden olan Gulyabani filminin esinlenildiği aynı ismi taşıyan kitabın yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar temizlik hastasıymış. Öyle ki, bu özelliğinden dolayı hiç evlenmemiş ve devamlı eldivenleri ile gezmiş. Kendini sosyal ortamlardan soyutlayan büyük yazar evde örgü örmekten çok hoşlanır. Yurtdışından yeni örgü modelleri getirtirmiş. Aynı zamanda örmediği ve yazmadığı zamanlarda mutfağına kapanır ve ev reçelleri yaparmış.
YAŞAR KEMAL
Yaşamı boyunca Türk edebiyatına sayısız eser bırakan usta kalem Yaşar Kemal çocukluğunda pek bir talihsiz olaylar yaşamış. Babası Van’dan göç ettiği sırada yanına aldığı Yusuf isimli bir çocuğu kendi çocukları ile birlikte büyütmüş. Yusuf’un camide namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürülmesine tanık olan Büyük yazar 12 yaşına kadar kekeleyerek konuşmuş. Sağ gözündeki durum ise daha küçük yaşlarda eniştesinin kurban kesmesini izlerken bıçağın bir anda fırlayarak Yaşar Kemal’in gözüne gelmesi ile kör olmasına neden olmuş.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Söylenenler göre Ümit Yaşar yirmi üç kez, kendi sözlerine göre de üç kez intihara kalkışmıştı.
1973 yılında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın on yedi yaşındaki oğlu Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi’nden aşağı atlayarak intihar eder. Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kağıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir!”
Çok acı hikayeleri varmış, hepsini rahmetle ve özlemle anıyorum..
_____🖋✍️✍️
2 notes
·
View notes
Text
YENİ KABİNE
Cumhurbaşkanı Yardımcısı- Cevdet Yılmaz
Adalet Bakanı- Yılmaz Tunç
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı- Mahinur Özdemir Göktaş
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı- Vedat Işıkhan
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı- Mehmet Özhaseki
Dışişleri Bakanı- Hakan Fidan
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı- Alparslan Bayraktar
Gençlik ve Spor Bakanı- Osman Aşkın Bak
Hazine ve Maliye Bakanı- Mehmet Şimşek
İçişleri Bakanı- Ali Yerlikaya
Kültür ve Turizm Bakanı- Mehmet Nuri Ersoy
Milli Eğitim Bakanı- Yusuf Tekin
Milli Savunma Bakanı- Yaşar Güler
Sağlık Bakanı- Fahrettin Koca
Sanayi ve Teknoloji Bakanı- Mehmet Fatih Kacır
Tarım ve Orman Bakanı- İbrahim Yumaklı
Ticaret Bakanı- Ömer Bolat
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı- Abdülkadir Uraloğlu
HAYIRLI OLSUN.
15 notes
·
View notes
Text
İzlemekten korktuğum film: SONBAHAR
Özcan Alper'in bu muhteşem filminden Urfalı bir arkadaşım vesilesiyle haberdar olmuştum üniversitenin son yılında. CDleri döndü dolaştı da izleyememiştim. Sonra sınavlar iş hayatı derken hep arada kaynadı film. Olur ya işte bazen bir kitap ya da bir film hep sıradadır.
Silivriden çıktıktan sonra cezaevi filmleri, müzikleri tahammül edebileceğim şeyler değildi. Ezel'de silivri sahneleri vardı misal ondan sebep diziyi izlemeyi bıraktım. Çünkü na şu köşede ağlamışım ben adamlar dizi çekiyor. ahahahah.
Yaralar kabuk bağlıyor nihayetinde. Canını çıkarsa da bağlıyor.
Yine de ısrarla bu filmden, Yusuf'un hikayesinden, Kolivarın sesinden uzak durdum. Kaçtım diyelim. Bir yerde yusuf orti mi çalıyor, topukla oğlum sercan.
Sonra şu travma geçsin diye tam da bu filmin çekildiği yere Hopa'ya, Kemalpaşa'ya yaşamaya gittim. Yusuf'un otobüsten indiği yerde yağmur yağarken çay içtim. İçmişim daha doğrusu. Orada yaşarken dahi bu filmi izleyecek cesareti bulamadım kendimde. Kemalpaşada bir buçuk senenin ardından evlenmek için Samsun'a döndüğümde sevgili eşimin varlığından aldığım cesaretle izledim nihayetinde.
İnsan ağlasa atacak içindeki sıkıntıyı ama ağlayamıyorsa atamıyor kalıyor içinde. Yusufun dağlara baktığı yerde kalması gibi kalıveriyor.
Travmalar geçiyor. Yusuf gibi ölmüyoruz, belki güçleniyoruz. Geçip giderken de koca koca ağrılar bırakıyor.
Artık cezaevi filmlerini izleyebiliyorum.
Sevgili yusuf, sen en mutlu olduğun hopa kemalpaşaya ölmeye gittin bense hayat bulmaya gittim. Hayat buldum bu garip ilçede.
İstanbuldan Trabzona uçakla geçtikten sonra hopaya havaşla geçtim bir gün. Hopaya vardığımda saat gece dörttü. Kemalpaşaya gitmek için taksi param yok, minibüs bekleyeceğim. Yol kenarı çorbacısına gidip çorba içtim. Hopada adını bilmediğim parka oturdum. Gürcistana giden kamyonların ve dalgaların sesi dışında hiçbir şey yok. O sabah bir dönüm noktasıydı hayatımda. Yeni bir hayatın ilk günü gibi. Nekahet dönemi sona ermişti. Aşıktım. Nefret ettiğim İstanbulu sevmiştim. Bu garip ilçeyi seviyordum, garip insanlarını seviyordum. Gürcülerle kavga ediyordum nevresim satarken ama gürcüleri seviyordum, tek tük ermeni müşterilerimizi seviyordum, Rusça konuşan ama bazısı rus olmayan müşterilerimizi seviyordum. Havlu katlamayı, nevresim satmayı, masa örtüsü övmeyi seviyordum. İlçenin soba yanan kahvesinde millet biralarını içerken maç izlemeyi seviyordum. Bana farklı düşünmeyi öğreten rahmetli Osman Amcayı seviyordum.
İşte filmdeki gibiydi, ölmeye gelmiştim buraya ama yusuf gibi ölmedim ya da öldüm de dirildim. Daha uygun gibi bu.
Teşekkürler Kemalpaşa.
Bir gün dükkana rus bir aile geldi. Batuma tatile gelmişler, türk pamuğu almadan gitmek olmaz değil mi? üstelik nerdeyse bedava. Ailemiz bir anne bir baba iki tane kız çocuğu iki tane de erkek çocuğu. Gürcüceyi çat pat anlarım da rusça hiç yok. Sadece da ve spasiva. Yanımda çalışan gürcü nestani biliyor ama. O konuşuyor, Türkçeye çeviriyor. Nevresimler havlular masa örtüleri sattıkça satıyoruz. 2000 lariye yaklaştı satılan mal. O zaman lari iki tl. şimdi yedi tl. İyi ticaret candır. Poşetledik çuvalladık. İş pazarlığa kaldı. Ama bu ailede herkes yarmagül. Tamam ben de iri bir adamım. Kabul edelim baya yarmayım yani. ahahahahah. Ama bu ailede baba iri kadın ondan da iri. Rus gülle takımı sporcusu gibi. Adamla el şıkışıyorum, Nestan ne diyor diyorum, Adam kurban pazarlığı gibi elimi sıkıp sallıyor, sonra kadın birden işe dahil oldu, kafakola aldı beni. Ablam napıyorsun. öğrenmiş gibi türkçe hadi hadi diyor bir de. Ben para gitmesin diye gülüyorum ama temastan hoşlanmam, hele ki terli bir yabancıyla temastan hiç hoşlanmam. Ama 2000 lari çok para birader. Ablacım bıraksana. Nestan da gülüyor, kadının kocası da gülüyor. Kadın meğerse gerçekten güreşçiymiş. Gülleyi yanlış bilmişiz de sporcuymuş. Yüzüme ter bulanmış halde mecbur kabul ettik indirimi.
Bu da garip bir kemalpaşa anımdır.
Sevgili özcan alper. Filmle hayatımızı acıttın ama dirilmeye de yardım ettin. Sana da çokça teşekkürler.
Sayın defter üzülelim hadi. Ölmedik diye de sevinelim. Yusuf hopada bakıyor karadenize. Ben ofisin camından samsundan bakıyorum karadenize.
vesselam.
youtube
5 notes
·
View notes
Photo
. "Türküler, insanlar dertlerini anlatmak için uzun uzun zahmet etmesin, anlatmak için yorulmasın, onların yerine birileri konuşsun, kederlerini dünyaya haykırsın diye vardı belki de." syf.19 . "Belki de hepimiz sonu gelmez bir oyunun figüranlarıydık ve aslında tek bir oyun kurucunun bize biçtiği hayatları yaşıyorduk." syf.44 . "Hayat koşusu engebeli, hayat yolu dikenli. Taş taşa değmeden duvar olmaz, birbirini üzmeyen insan olmaz. Kimileyin insanın yükü ağır, kimileyin duyguların dili sağır. An olur ��fke kabarır, an olur yüz kararır. Dünya işi dünyada kalır. Kişi kötü demeyelim, işi kötü diyelim." syf.54 . "Kimsenin kendi hayatını doğru dürüst yaşamadığı, herkesin başkalarına görünmek için çabaladığı; herkesin ama herkesin bir sözünün olduğu, kimsenin "bilmiyorum" sözcüğünü kullanmadığı, kimsenin bir başkasına "hayır" diyemediği, kimsenin hafızasında anı diye bir parçanın olmadığı, kimsenin bir an bile olsun kendisi ile baş başa kalmadığı, herkesin yalnızlıktan ölesiye korktuğu; herkesin iyi, herkesin kalabalık, herkesin tok, herkesin komik herkesin güzel, herkesin yakışıklı, herkesin düz karınlı, herkesin gezgin, herkesin okuryazar, herkesin dövmeli, herkesin filtreli, herkesin vefalı olduğu; adına dünya denen,aslında koca bir sirki andıran bu sahnede herkes bu kadar mı yalnız ve çaresiz" syf.126 . "ayrılık, sadece bir insandan değil, artık içinde olmadığımız bir hikâyeden de mahrum kalmak demekti." syf.177 Yusuf, Heves Ali'yi son yolculuğuna çıkarır. Heves Ali'nin yolu bittiğinde ise Yusuf'un yolculuğu başlar bu kez. Geçmişle, ilişkileriyle, babasından sonra hayatından arda kalanlarla hesaplaşmaları bu yolculuğun duraklarıdır. #kemalvarol #babamınbağlaması #everestyayınları #kitap #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri https://www.instagram.com/p/ClW019-Nfq9/?igshid=NGJjMDIxMWI=
4 notes
·
View notes
Text
Kocaeli'de arı yemleri teslim ediliyor... Büyükşehir'den 169 tonluk destek
https://pazaryerigundem.com/haber/193167/kocaelide-ari-yemleri-teslim-ediliyor-buyuksehirden-169-tonluk-destek/
Kocaeli'de arı yemleri teslim ediliyor... Büyükşehir'den 169 tonluk destek
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, yaklaşık 802 arıcıya yüzde 50 hibeli 169 ton beyaz toz şeker (arı yemi) desteği verdi.
KOCAELİ (İGFA) – Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, “Arıcılığı Destekleme Projesi” kapsamında, üreticilere yüzde 50 hibeli 169 ton beyaz şeker (arı yemi) desteği sağladı.
Kovan sayısına göre tespit edilen arı yemleri üreticilere teslim edildi. Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanlığı Tarımsal Hizmetler Şube Müdürlüğünce, kent genelinde yaygın olan arıcılığın geliştirilmesi ve bal rekoltesinin artırılması amacıyla yürütülen proje doğrultusunda, üreticilere yüzde 50 hibeli arı yemi desteği verildi.
Kırsal mahallelerdeki arı yetiştiricilerinin ihtiyaçlarını karşılayan Büyükşehir, verdiği desteklerle kış mevsimindeki arı kayıplarını azaltmak ve arılan ilkbahar nektar akımı dönemine güçlü kolonilerle girmesini sağlayarak, arıcılıkta karlılığı ve verimliliği artırmayı hedefliyor.
Daha önce arıcılara yüzde 50 hibeli 3 bin kovan altlığı, 1200 ruşet kovan, bal ısıtma ve dinlendirme kazanı veren Büyükşehir, geçen yıl da 705 üreticiye 175 ton beyaz şeker desteği sağlamıştı. Arıcılara desteğini bu sene de devam ettiren Büyükşehir, 169 ton arı yemini, yüzde 50 ödemesini gerçekleştiren 802 bal üreticisine teslim etti.
ARI YEMLERİ ÜRETİCİLERE TESLİM EDİLDİ
İzmit Perşembe Pazarı alanındaki arı yemi dağıtım programına Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanı Uğur Şahin, İzmit Ziraat Odası Başkanı Yusuf Karaaslan, Kandıra Ziraat Odası Başkanı Erdal Çetin, Gebze Ziraat Odası Başkanı Ahmet Pekşen ve arıcılar katıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın arıcılara selamını ileten Şahin, sağlanan desteklerle bereketli bir sezonun geçmesi temennisini iletti. Şahin ve beraberindekiler, arı yemi çuvallarının üreticilerin araçlarına konmasında yardımcı oldu. Şekerleri teslim alan üreticiler, arı kovanlarının yolunu tuttu. Ziraat odası başkanları ve arıcılar, Büyükşehir’in sağladığı can suyu desteklerinden dolayı Başkan Büyükakın’a teşekkür etti.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Link
Yerli ve milli imkanlarla geliştirilen sondaj kulesi "Koca Yusuf TP1500", Gabar'daki Şehit Aybüke Yalçın Petrol Sahası 42'nci kuyuda sondaj çalışmalarına başladı.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, 5 bin metre sondaj kapasitesine sahip Koca Yusuf, Gabar'da Türkiye'nin en kaliteli petrolünü bulmak için göreve başladı. BOTAŞ Tuz Gölü Doğal Gaz Depolama Tesisi'nden TIR'lara yüklenerek Gabar'a getirilen Koca Yusuf'un kurulumu yapıldı. Koca Yusuf, Gabar'daki Şehit Aybüke Yalçın Petrol Sahası 42'nci kuyuda sondaj çalışması yapıyor."BÖLGEYİ BİR CAZİBE MERKEZİ HALİNE GETİRECEĞİZ"Açıklamada görüşlerine yer verilen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Gabar'da nöbeti devralan Koca Yusuf'un Türkiye'yi bu yıl sonu için belirlenen günlük 100 bin varil üretim hedefine yaklaştıracağını belirterek, şunları kaydetti: "Gabar'ın yanı sıra Diyarbakır'da, Şırnak'ta, Van'da ve Hakkari'de tespit ettiğimiz lokasyonlarda yeni aramalar yapacağız. Çok iddialı bir arama programımız var. 2024 yılı toplamında 140 kuyuyu arama amaçlı açacağız. Ülkemizin yeraltı zenginliklerini milletimizin hizmetine sunma konusunda kararlıyız. Bölgeyi kalkındıracak ve bir cazibe merkezi haline getireceğiz."MİLLİ SONDAJ YAZILIMI İLE GELİŞTİRİLDİTürkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından 2016'da başlatılan "Koca Yusuf TP1500" projesiyle petrol ve gaz sondajlarında kullanılmak üzere uluslararası standartlarda, rekabetçi yerli modüler sondaj kulesi üretmek amaçlandı. Projenin mekanik imalatı Petrotek Sondaj Makine, elektrik ve elektronik donanımı Borusan Güç Sistemleri, tasarım, analiz ve yazılım işleri Atılım Üniversitesi tarafından yürütüldü. 2021'de imalat aşaması tamamlanan Koca Yusuf, Adıyaman Recep Atalay park sahasında fiili sondaj şartlarında test aşamasından sonra 2022'de kule sondaj temin programına dahil oldu. Koca Yusuf'un "Drawworks" adı verilen sondaj kulesinin ana kaldırma ve indirme mekanizması dahil hidrolik güç ünitesi, manevra vinci, sondör kabini, güç kontrol kabini, otomatik diz besleme sistemi, hidrolik çene gibi birçok bileşen, milli sondaj yazılımı ile geliştirildi.BUGÜNE KADAR 5 SONDAJI BAŞARIYLA TAMAMLADIU-Frame Cantilever diye adlandırılan bir konstrüksiyon tipine sahip olan Koca Yusuf, toplamda 43,2 metre kule ve 7,6 metre masa yüksekliğine sahip bulunuyor. Kanca yükü 357 mTon (10 sarım), kanca gücü ise 1500 HP olan Koca Yusuf, hidrolik silindir kule kaldırma yöntemiyle çalışıyor. Konya'da üretilen Koca Yusuf, bugüne kadar 5 sondajı başarıyla tamamladı.
0 notes
Text
Eylül işte Şimdi peşimizde yağan yağmurlar sararan yapraklar savrulan hüzünler var Rüzgârın ılık ılık toprağı öpmesi leyleklerin iç çekerek diyârlara göç etmesi başı dimdik amma 'ayların en hüzünlüsüyüm demesi de güzel Belki yazla vedalaşması biraz müşkül belki şu aralar biraz şiir biraz sancıyla fazla meşgul Kurtulamıyor fikrine saplanan sancılardan İşkence zindan kurşun sesi derken dan dan dan Boynuna koca bir ilmek atılan bu sesler de EYLÜL den Ömrümüze adım adım hoşgeldin güz üm Senden gelen hüzüne eyvallah demek düşer ya,sana da eyvallah hüzün,sana da eyvallah Eylül 12 Eylül şehitlerimizin ruhları şâd olsun Cenab ı Allah razı olsun ve makamlarını ALİ eylesin Bu hazan mevsiminde küfür batağına dur diyen Güzeller güzeli insanlara' 'Yusuf yüzlülere Gül yüzlü çerilere binlerce minnet binlerce tebessüm binlerce gül
Eyvallah Eylül
4 notes
·
View notes
Text
Yalnızca Bir Anlık
Bu derede, bu bulutun gölgesi,
Yalnızca bir anlıktır.
Bir daha tekrarlanmaz asla,
Dere gider bir yana,
Bulut gider bir yana,
Sen kalırsın ortada.
Son vapurda, bir kadına rastlar,
Kibarca gülümsersin.
Kaybettin, geri gelmez artık,
Vapur gider bir yana,
Kadın gider bir yana,
Kalbin kalır ortda.
Yalnızca bir anlıktır mutluluk.
Sevdalar, heyecanlar;
Hepsi bir anlık.
Kalansa, tortusudur hayatın,
Yalanlar ve acılar;
Bir de yalnızlık.
Hey koca Yusuf!
Yusuf'cuk, ah yusufçuk!
Rüzgarlara savurdun hep, şarkını.
Herkesten saklandın,
Her şeye gücendin durdun.
Yoruldun,
İflah etmezsin sen.
Ömrün gitti bir yana
Hüznün gitti bir yana,
Şiirin kaldı ortada...
Yusuf Hayaloğlu Saygıyla
5 notes
·
View notes