ÖNEMLİ!! Kadına şiddette "yardıma ihtiyacım var" hareketi S.O.S nedir?!
📌📌Kanada Kadınlar Vakfı tarafından tüm dünyaya duyurulan "acil durum el işareti", kadınların gizlice yardım istemesi veya zor bir durumda olduğunu göstermesi için kullanılan bir el hareketidir. 📌📌
Belkide bazı olaylar bende, yalama yaptı, ve sıradanlaştı kim bilir 🌟
İzleyecekleriniz KURGU DEĞİLDİR GERÇEKTİR!
ŞİDDET VE OLUMSUZ ÖGELER BULUNMAKTADIR!
Sözde ADINA BABA DENEN YARATIĞIN KIZINI ÖLÜMLE TEHDİT KAYDINI İZLİYORSUNUZ !
"Bu kız doğduğundan beri bu tehditler altında büyümüş" BASKICI VE AŞIRI KORUMACI AİLE BÜYÜYEN ÇOCUKLAR" ÖZGÜVENSİZ, PISIRIK, KENDİNE İNANCI KALMAYAN BİR ÇOCUK HALİNE GELEBİLİR!!
Takiiiii" HATA YAPARAK DOĞRUYA ULAŞIPTA, EDİNDİĞİ TECRÜBELERLE, BİRLİKTE" AİLESİ TARAFINDAN "SÖZDE HAKKINDA ÇİZİLEN" PLAN VE OYUNLARIN FARKINDA VARANA DEK...
Çeken (Anonim)
SÖZDE AİLESİ OLAN KİŞİLER" BOŞANMIŞ BİR KADININ
(EVLADI KARDEŞLERİ) olarak..
HEM AYAKLARI ÜSTÜNDE DURMASINI..
Hemde (ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK) adı altında " KENDİLERİNE BAĞIMLI OLMAYI İSTEMELERİ"
Bir kadının gerçekten yanında olmak istiyorsanız onun yüzündeki izleri makyajla kapatmak yerine o izlerin oluşmasını engellemeniz gerekiyor. Bir kadının gerçekten arkasında durmak istiyorsanız tehditleri alkışlamak ya da bunlara boyun eğmek yerine yılmadan fikirlerinizi, haklarınızı savunmanız gerekiyor. Bir kadını gerçekten desteklemek istiyorsanız cinsiyetlere değil, şahsiyetlere bakmanız gerekiyor.
Bugün 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Mücadele Günü.
Sadece anma günü olmaktan öteye gidemiyor. Siyasetçiler atlamamış olmak için sosyal medyada paylaşım yapıp yeter sanıyor; belediyeler kanuni zorunlulukları olan sığınma evlerini açmıyor, yapabileceklerinin çok azını yapıyor. Bu arada Türkiye’de, kadına şiddet her geçen gün artıyor, kadınlar toplumun gözü önünde yok oluyor. 10 yılda 3000’den fazla kadın erkekler tarafından öldürüldü. “Ama erkekler de öldürülüyor” diyerek kadına şiddeti önemsizleştirenlerin ağzına terlikle vurabilirim. Çünkü erkekleri kadınlar değil, yine erkekler öldürüyor. Unutmamalı ki, kadına yönelik şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve güç dengesizliğinden kaynaklanıyor.
Kadına şiddet ülkemizde politik bir çürümeyi ifade ediyor. Bu şiddetin kökleri toplumun temelinden besleniyor. Kadınların ekonomik, sosyal, politik alanda maruz kaldığı ayrımcılık şiddetin yayılmasına zemin hazırlıyor. Bu sadece bireysel sapkınlıkların sonucu değil, sistematik bir sorun. Bunu kabul etmekte zorlanan bir topluma ve idareye sahibiz. Kadına şiddet, toplumun her katmanını etkiler; sadece bireysel trajedi değil, aynı zamanda toplumsal bir krizdir.
Devlet ve toplumsal normlar kadına yönelik şiddeti engellemekte yetersiz kalıyor. Cezasızlık kültürü ve mağdurların korunmasızlığı, kadına şiddeti teşvik ederek sorunu derinleştiriyor. Devletin, toplumun her kesimine eşit şekilde hizmet etme sorumluluğu, kadına yönelik şiddetle mücadelede daha etkin rol üstlenmesini gerektirir. Bizde olmuyor.
Bu mücadelede sadece kadınların değil, toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelip ortak çözüm bulması önemli. Toplumsal bilinçlenme, eğitim, adalet sisteminde reformlar ve kadın haklarına saygı, politikacılardan, liderlerden ve toplumun her bireyinden talep ettiğimiz adımlar. Kadına şiddetle mücadele, sadece bir gün değil, her gün süren çabayı gerektirir.
Kadına şiddeti politik bir mesele olarak ele almak, toplumsal değişim için ilk adımdır. Unutmayalım ki, eşitlik ve adalet için mücadele etmek, sadece kadınlar için değil, tüm insanlık için bir gereklilik. Umudum, bu gerçekleri görerek ve değişim talep ederek bir araya gelmiş, güçlü bir toplumda yatıyor. Dilerim bir gün…
Bir dizideki kadına şiddet olaylarını neden linçlersiniz ki ya? Her gün haberlerde duymuyoruz belki artık, bizim başımıza gelmiyor belki. Ama insanların başına geliyor. Onlar bunların aynısını belki daha fazlasını yaşıyor. Tıpkı dendiği gibi "biz görmüyoruz diye bu olaylar bu felaketler yaşanmıyor değil. Kadınlar hala şiddete, tacize maruz kalıyor."
Sadece iki yaşında bir bebek, üvey babası tarafından, dilim varmıyor söylemeye ama, t@ciz, ist!smar, şiddet görüyor ve beyin kanaması ile iç kanama nedeniyle ölüyor.
Narin, birkaç gün sonra okulu vardı ama okula değil toprağın altına girdi. Neden? Birilerinin günahları yüzünden.
En küçüğü 2, en büyüğü 14 yaşında 4 kız babası tarafından vurularak öldürüldü. Bebeğin ağzında kanlı emzik vardı ve kanlar içinde yerde yatıyordu, beşikte yatması gerekirken.
Bu ne demek biliyor musunuz? Kıyamet bizim insanlığımızda kopuyor demek. Kıyamet, o taşlaşmış kalplerin ve yok olan beyinlerin katlettiği hayatlar için kopuyor.
Kopsun, kopsun da bir çocuğun daha ölümünü görmek yerine dünyaya geliş biletimizi geri iade edelim.
"Bir kadın, bir kocayla veya bir çocukla tamamlanamaz. ki işin komik yanı kadın hiçbir zaman yarım değildi olmadı ve olmayacakta. Böyle bir ülkede idealerinin peşinde koşan bir kadının beni nasıl mutlu ettiğini size anlatamam. her şeyi insanlara göre oldurmamayı öğrenin."
16 - 17 yaşlarındayken birini seviyor Sultan abla. Sonra başkasıyla nişanlanıyor. Ama onunla evlenmek istemediği için sevdiğine kaçıyor. Büyük bir aşk hikâyesiymiş gibi gözükse de, insan bazen celladına âşık olur. Stockholm sendromu gibi bir şey yaşıyor zamanla. Kendisine şiddet uygulayan, dışarı özgürce çıkmasına izin vermeyen birine olan sevdasını anlatıyor hâlâ; “Birbirimizi çok severdik ama çocuğum olmadığı için adam bir başkasıyla evlendi, bir çocuğu oldu sonradan diyor.” Boşamış Sultan ablayı... Çok kıskandığı için (!) kimseyle konuşmasına izin vermediği, çok sevdiği (!) için eve kapatıp gezmeyi, dolaşmayı yasakladığı kadını “özgür” bırakmış. Sultan abla çektiği acıları, sevdanın karasına gömmüş, geçmişe dair “sevmek, sevilmek, beraber geçirilen yıllar” kısmında kalmış. Aşkına ve acısına bir renk vermiş. Duygusunu elbiseye işleyerek açığa çıkarmış. Güzellik anlayışını ve dikkat çekiciliğini tek renkte toplamış. (Kırmızı) Yıllarca gezemediği sokakları artık sıcak soğuk demeden her gün gezmeye başlamış. Deli demişler. Her âşık biraz delidir zaten. Âşık olmayan ne bilsin.