#Her Şey 2017
Explore tagged Tumblr posts
Note
sence başarmak isteyen her türlü başarır mı abi? Bir hayalim var herkes engel. Her şey engel. parasızlık engel. Bir işe girerim. Ama 18 yaşından küçüğüm diye en fazla 3000 ile 3500tl arası maaş veriyorlar. Resim kursuna gitmek istiyorum 2500tl o da aylık. Yani çok istiyorum? Ailemin parası olmadığından değil o parayı bi resim kursuna vermiyeceklerinden dolayı gidemiyorum. Sınava hazırlanıyorum bir yandanda. 1 senem var. Hem çalışım hemde sınavdan istediğim puanı alabilir miyim ki? Yani bazı yaşıtlarıma bakıyorum her şey daha ulaşılabilir onlara. Ama sorun yok ben savaşçıyım. Hallederim değil mi? Şimdi diyeceksin seninli dert mi. Değil. Ama hüngür hüngür ağlatmaya yetiyor. Bunlarıda sadece anonimden anlatabilirim. Hallederim değil mi tek başıma? Neyse içimi dökmek istedim sadece abi...
sana bir hikâye anlatayım. bir adam var. henüz üç buçuk yaşındayken, bir kurban kesimi sırasında halasının kocasının elindeki bıçağın kayarak gözüne saplanması sonucu sağ gözünü ömür boyu kaybediyor. dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada gözünün önünde öldürülüyor. bu trajik olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutuluyor. babasının ölümünden sonra çeşitli maddi manevi sorunlardan ötürü ortaokulu zar zor bitiriyor. ardından okulu tamamen bırakmak zorunda kalıyor. pamuk tarlalarında, patozlarda ırgatlık, inşaatçılık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarda kontrolörlük vs. yapmaya başlıyor. bütün bu hengamenin ortasında ortaokul terk olan bir çocuk idealleri uğruna tek başına kendini geliştirmek zorunda kalıyor ve layığıyla başarıyor. çünkü ilerleyen zamanlarda kitapları 40'ın üzerinde farklı dillere çevriliyor. 2017 yılında kitabı türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi 100 romanı listesinde birinci sırada yer alıyor. öyle ki; bu çocuk büyüyünce türkiye'de nobel'e aday gösterilen ilk yazar oluyor. yetmiyor, dünyada en çok nobel'e aday gösterilen yazar oluyor. fakat ne yazık ki çeşitli siyasi, politik görüşlerinden ötürü alamıyor. ama bu da mühim değil çünkü seneler sonra bahsettiğim çocuktan etkilenen başka biri onun yerine nobel'i alıyor ve türkiye'ye nobel'i getiren ilk insan oluyor. fransa'da, brezilya'da, italya'da, danimarka'da, ispanya'da, amerika'da, isveç'te, yunanistan'da sayısız uluslararası ödül alıyor. fransa'da onur doktorasını alıyor. yetmiyor farklı farklı ülkelerden farklı farklı nişanlar alıyor hatta fransa'da fransa'nın en yüksek dereceli sivil nişanı olan "légion d'honneur" nişanını alıyor. bundan birkaç yıl önce izlemiş olduğum bir röportajında fransa parlamentosunun onu özel olarak bir söyleşi için parlamentolarına davet ettiğini fakat onun "ödül almaktan kendi kitaplarımı yazmaya vakit bulamıyorum" diyerek, bir bakıma da kitap yazmaya olan aşkını da dile getirerek, reddettiğini söylüyor. peki kim bu adam dersen? yaşar kemal. bak bütün bunlar idealleri uğruna kendini geliştirmek zorunda kalan ortaokul terk bir çocuk sayesinde oluyor. ortaokul terk bir çocuk. şimdi soruna gelirsek. tek başına hallederim değil mi? senin bir hayalin varsa ve sen buna bütün kalbinle inanmışsan, sen kendine engel olmadığın sürece kimse sana engel olamaz. sen başaramazsan bile, senin yol gösterdiklerin başarır ve o hayal elbet gerçekleşir. tıpkı nobel alamayan yaşar kemal'den etkilenen orhan pamuk'un yıllar sonra nobel'i alması gibi. anlaştık mı bakalım. :')
29 notes
·
View notes
Text
KİTAP ÖNERİLERİ PART-3
Kitap adı: 17 Numara (seri)
Konusu: Defne Karaca 19 Ocak 2017 tarihinde tren bileti alır lakin başına gelen aksiliklerden dolayı otobüse binmek zorunda kalır. Bindiği otobüs aralarına 8.kişiyi seçmek isteyen 7 katil tarafından esir alınır. 8.kişi ise en başından beri bellidir.
Kendi düşüncelerim (SPOİLER)
Beni sonuyla en etkileyen ikinci kitap oldu. Sonunu spoi ile zaten öğrenmiştim ama beklenmedik bir şey değildi. Sonunda elbet biri ölecekti. Ya Defne Asır'ı öldürecekti -ki bu durumda onun öleceğini sanmam- Ya da Asır Defne'yi öldürecekti sonra da onu ya Ali ya da kendisi Defne'nin yaşayamadığından intihar edecekti. Kısmen her ikisi de gerçekleşmiş oldu. Birbirlerini öldürerek intikamlarını aldılar. Belki bir ihtimal Defne iyleşebilir sonra mutlu son ile bilebilirdi. Ama mutlu son da bu kitaba yakışmasdı.
Yaş sınırı: Piskolojisi kaldırabilecek herkes okuyabilir içinde smut sahne falan yok
Sormadan edemeyeceğim. Ali'den nefret eden var mı? Ben nefret edemiyorum ondan
#17 numara#fatma şamata#asır karahanlı#kitap önerileri#defne karaca#katliam#Piyes#Matem#3391kilometre#beyzalkoç#beyzaalkoc
15 notes
·
View notes
Text
17/12/2017
Umudum tükendi, hayal dahi kuramaz oldum. Üstesinden geleceğimi sandığım her şeyin altında kaldım. Sevmeyi becerdim de bir türlü sevilemedim, omuzlarıma yük oldu. Geçer dedim geçmedi, canım acımaya devam etti zaten hiçbir şey de o günden sonra yoluna girmedi.
26 notes
·
View notes
Text
Kalbimle konuşmalar-1
Sevgili kalbim,
Uzun uzun zamandır ertelediğimiz kendimizle halleşmemizi yapmamızın zamanı gelmedi mi sence de artık? Nicedir niyetlenip niyetlenip bir satır dahi yazmadan çıkıyorum buradan. Başka bir yere de yazamıyorum hâlâ. Defter ve kaleme olan küslüğün sence de fazla uzun sürmedi mi Seyyâhe? Haddinden fazla uzun sürdü fakat kırılmıyor bu direnç. 2017'den beri buralardayım. Çok keder, çok sevinç, çok umut, çok yeis döktüm buraya. Hayatın her aşaması yeni bir levele geçilen bir oyun gibi hissettiriyor.
Uzun zamandır içimdeki neşeli kız çocuğunu kaybettim. Son üç yıldır bambaşka bir insan oldum çıktım. Bambaşka bir hayata yelken açtım ve adaptasyon sürecim gerçekten çok uzun sürdü gibi hissediyorum. Diğer yandan bu daha önce deneyimlediğin bir durum değildi Seyyâhe, hayatın tepetaklak oldu. Eski hayatında olan her şey kademeli bir şekilde çıktı, bu elbette kolay olmayacaktı diyor. Buralara gelip kalbimin pencerelerini açıp içimin odalarını havalandırmadığım günler genelde yukardaki gibi kendimle çekişmelerimle geçip gidiyor. Kendimi çok acımasız bir şekilde yargılayıp infaz ederken diğer yanım beni benden korumaya çalışıyor. Yazmak benim için çok zor bir eylem haline geldi. Bunda okumalarımın çok azalmış olmasının katkısı çok büyük. Eski okuyan, araştıran üzerine kafa yoran Seyyâhe yok olmaya yüz tuttu. Tamamen yok olmamış olması da bir nimet tabi, buna da şükür. Eski beni geri bulup getirmenin imkanı yok ama yeni benle daha fazla yaşamak da istemiyorum. Çok yorucu bir karaktere dönüştüm. En çok kendini yorucu... Ama eskiyle yeniyi meczetmenin bir yolunu bulmalıyım değil mi?
Bakalım bu iç döküş ne zaman tamamlanacak Mus'ab'a son mektubu tamamladıktan sonra başladığım bu yazı daha kaç yerde yazılacak şu an hastane yolcusuyum. Hastanelerden de yorulduk kalbim. Elhamdülillah dermansız değil dert ama yoruyor.
Savruluyorum, nereye savrulduğumu bilmiyorum ama rüzgarın önüne kattığı bir yaprak gibi savruluyor düşüncelerim. Terapistim yaz dedikçe yazamıyor, yürü dedikçe yürüyemiyor, oku dedikçe okuyamıyorum. Otoriteye bir başkaldırımmış bu durum. Otoriteler arasında ayrım yapmalıyım halbuki. Bu, başkaldırılacak bir otorite değil oysa ki. Fakat bu, senin iyiliğin için o kadar çok diktede bulunulmuş ki iyiliğimin ne olduğunu ayırt edemiyorum artık sanırım.
8-9 Eylül 2024/Yozgat
Bu yazıyı bekletmeden yayınlayıp ertelemeye dur demek için bir besmele çekmeye niyetlendim. Fotoğrafların konuyla bir alakası yok ama ruhuma şifa şeylerde bugün diyebiliriz ♥️
11 notes
·
View notes
Text
Selamün aleykümmm. Tamm uygulamadann gidiyorumm birşey oluyor geliyorum 🙈
Ahhhh o kadar farklı duygular içerindeyimkii mutluluk gözyaşı.. ümidim yoktu. 300 kişi alınan bir branş. Rabbim beni başka yerlerde görmek istiyor dedim. Başka alanlara yöneldim. Bu yıl tekrardan hazırlanmaya bile başlamadım. Arkadaşlarım çevremdekiler yirmi üç yaş��ndasın ataması zor branş 35 40 yaşında hazırlananlar var bu kadar yaklaşmışken pes etme dediler. Pes etmiştim oysa. Tekrar hazırlanmak istemiyordum. Kitaplarımı okurum ilmi eksiklerimi tamamlarım yeterince emek vermiştim. Ve hepp bu ayete sarıldım..
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Beni yaratan elbette yolumu gösterir.(Şuara 78)
Uygulamaya geçen yıl ara ara giriyordum. Önemli bir şey olunca yada hayallerimi yazmaya.. Geçenlerde bir bakıverdim ne tatlı heyacanlar isteklermiş dedim. Çünkü tek gayem ateizm deizmden uzak çocuklarımızı yetiştirmek.Onlara umut olmak. Rehber olmak abla olmak. Rabbimizi dinimizi örnek olarak sevdirmek. Pes ettiğim bırakmak istediğim zamanlarda Arapça hocamın şu sözü hep aklıma geldi." Sedaa tarihte sana ihtiyacımızz varr Mustafa hoca İslâmî Üniversite kurduğunda kim tarih anlatacak. İngilizleri Rusları kim anlatacak". Sonra Ayşe Merve (Yönet) hocanın İslami üniversite hayalii derss çalışırken bile kitabını okuyup motive olurdum. Ona yazardım. Heyecanımı paylaşırdımm.
Hasılı kelimeleri incitmeyeyim. Sonrası ne olur mülakatı geçermiyiz ömür yetermi bilinmez. Duaam rabbim helal dairede öğrendiklerimin zekatını vereceğim ümmeti Muhammed'e hizmet edeceğim hayırlı ortamlar nasip etsin. 🤲🏻
Bu süreçtee yanımdaa olannn kıymetli insanları yad etmek istiyorum:
@zarif-talebe hayallerimi paylaştığım ahiretliğimm birlikte soru bankaları bitirdiğimiz. Üzerine işaretlemedenn çözdüğümüz her değişimde arasına güzel cümleler iliştiren nahif yüreklim. Tanıştığımız günden beri heyecanıma telaşelerime ortak olan, Unutkanlıklarımın koşturmalarımın kahrını çeken. Arkamı toplayannn gözce konuştuğum gülüp eğlendiğimm
Ailemmmm canım oda arkadaşlarım 12 yıl sıra arkadaşımm oda arkadaşım üniversite arkadaşımm ablamm çay isterken bile Türkiye birincisine çay getirmek istermisin diyordum:)) çalışayım diyee işler sana kalıyordu. İstediğim zaman tatlı yapıyordunn hangisini unutayımm. (Sen kendini biliyorsun etiket yapmadan okursun:))
Sınav arkadaşım motive arkadaşım kardeşim derttaşım aynı süreçleri yaşadığımız için beni daha çok dinleyip anlayan. Düşüşlerimde fikir veren değerli hissettiren. Kardeşimm @yazar-olmayan-yazan
Odada dağınıklığım kitaplarr en çok sizi yordu en çok siz şahit oldunuz hamdolsun iyikii birlikte kitap okuduğum ders yaptığım kardeşlerimmm varr. Kahrımı en çok çekenlerimm. Beni mumla arayacaksınız diye gülüp söylendiklerim:)))Birşey kırıp döktüğümde yinemi söylentileriyle gelen birlikte hem gülüp hem topladığımız kardeşlerim..
Ahh yusuf amcaa sizi yad etmesem olurmuuu hiçç 2017 den beri tubamla beni evlatlarınızdan ayırt etmediniz. Hep destek oldunuz kitaplar hediye ettiniz. Aileniz abla abii siz dualarınız hep yanımızdaydı. Sınavım iyi geçtiğinde bile hemen çekiliş yapann koca yürekli amcam @caninbabasi
O kadar çok insan varkii hangi birimi burada yad edeyim. Arkadaşlarım hocalarım ailemm çevremm. Hamdolsun rabbim iyi yürekli insanlara denk getirdii.
Gerek burada tanıdığım Tumblra ara verirken sınava girerken dualar istediğimmm destek olann zehra ablamm @behisti fatımmam @seyriviran @kelebeginruyaasi edaa ablamm hepinizi Allah için çokkkk seviyorum.
Hepinize teşekkürü borç bilirim.
Rabbim sizlerden hep razı olsun. Müttakilerden muhsinlerden eylesin. Bizleri peygamber efendimize sahabe efendimize komşu eylesin.
Uzun oldu hakkınızı helal edin. Dualarınıza talibizzz🤲🏻🤲🏻🤲🏻
99 notes
·
View notes
Text
Bugün bu fotoğrafı yolladı Arzu. ''Derhal rakı içiyoruz notuyla''.
Sonra bir de bu fotoğrafı yolladı:
Bu arkadaki kadın ve erkek kim diye? Asla hatırlayamadık, sonra uzun bir eski fotolar arasına daldım, acayip keyfim yerine geldi, biraz da üzüldüm ne güzel günlermiş diye. Neyse sonuç olarak kim olduğunu bulamadık. Kafamız çok güzelken, ümitin evli bir çiftle tanışıp grup yaptığı gece olabilir kanısına vardık en sonunda:) Her şey çok bulanık.
Sonra fotoğrafları karıştırırken, bu arada yıl 2017 ve albümün ismi ''mi5.agu2017''. Şu fotoyu buldum, resmen ''tam yerine denk geldi, manzara koydum!! gibi oldu adeta. Bugün Fransa Turunu izlerken Sarper Bey, Barbera üzümünden bahsetti ve seneler önce içip, sonra bulamadığım o şarap geldi aklıma, tadı hala damağımda.
İşte bu şarap, çok üzücü.
Sanırım hayatımın en güzel fotoğraf albümü bu, içinde her duygu mevcut. Başlangıçlar, bitişler, ölüm, deniz, güneş, bolca gülücük, hatta biraz konsantre olursan müziğin sesini bile duyabiliyorsun. Acı da var mutluluk da ama her şey çok net, berrak. Şimdi öyle olmadığını hissetmek bir parça üzücü ama bunlar var işte. 'Uçuşu hatırla işte aq' uzatma.
Neyse, son foto da bir kitabın girişine yazdığım bir cümle ve David Bowie. Öpüldünüz.
Şarkısı bile var. Albümün ismi de ''Diamond Dogs''. Ahhh Laso.
10 notes
·
View notes
Text
Kıvırcık Ali - Gül Tükendi Ben Tükendim [ Sevdiklerim © 2017 İber Prodük...
youtube
Alışmak zaman alıyor, zamansa her şeyi. Yılların aldıklarını izliyorsun geriden. Bazen hüzün, bazen küçük bir tebessüm beliriyor yüzünde. Yaşananların karşısındaki sabır ve niyet! Olgunlaşmak bu olsa gerek. Zamanla kabullenmeyi öğreniyorsun. Değişmeyen tek şey karakterim. Ben olmaktan vazgeçmeyişim. Yaşanmışlıklara karşı mücadelemden, iyi niyetimden ve merhametimden asla vazgeçmedim. Varsın bildiği gibi gelsin hayat... Bende değişen tek şey yüzümdeki çizgiler, saçımdaki aklar olur. Yaşanmışlıklarıma dair... Tolstoy
2023 den
12 notes
·
View notes
Note
Cevabınız için teşekkür ederim. Namazda elhamdülillah sıkıntı yok ama benim endişem yaşayışla alakalı. Çok şükür müslüman bir aileye doğdum, temel erdemleri ve dine uygun yaşamayı öğrendim. Elimden geldiğince de uygulamaya çalışıyorum ama eksiklik var hissediyorum. Yaşıtlarıma bakıyorum, arkadaşlarıma bir taraf hiç önemsemiyor adeta unutmuş dinî. Diğer tarafta öyle güzel anlamış öyle güzel uygulamış ki hayatına düşünce tarzı, üslubu, hayalleri hepsi dinî bir bütün içinde. Fıkıh, siyer, Arapça, hadis ve sünnet gibi bir sürü konuda bilgili bende en basit, sık kullandıkları kelimede bile şaşırıp anlamını soruyorum.
Yani biraz da kendimi nasık geliştirebilirim ilmen, aslında sorum. Çünkü kendimi eksik hissediyorum ve nasıl doğruyu öğrenip bulacağımı bilmiyorum. Ailemin katkısı da var ama yeterli değil maalesef. Hem her şeyi onlardan beklemek de doğru olmaz, biraz da biz çabalamalıyız öğrenmek için. Mesela bazen insanları istemeden yargılıyorum, bu çok günah napıyorsun sen gibi ve içimden pek de hoş sözler geçmiyor ama bu bir müslümama yakışmayan bir davranış. En basiti bu, bundan nasık kurtulabilirim?
Şimdi anladım, siz deyince şöyle bi düşündüm ben nasıl başladım diye..Belki size yol gösterir diye kısaca bahsedeyim. Elhamdülillah, Rabbim bana 2017 yılında hidayeti nasip etti başladığım haldeki halimle şu anki halim arasında dağlar kadar fark var hamd olsun. Değişmeye niyet ettiğimde, yaklaşık 4 5 yıllık bir hedef koymuştum kendime, o da her sene farklı bir ilim dalında okumalar yapmaktı. İlk olarak tabii ki de ahlakımı düzeltmeme yardımcı olacak ilim dalından yani hadisten başladım ve o sene boyunca önce derleme daha sonra kaynak en sonunda da şerhli hadis kitaplarını okudum ki zaten şerhli okuduğunuzda size neredeyse her alanda kapı açılıyor ama şuna çok dikkat ettim mesela o anki hayatımda pratiğe dökemeyeceğim mevzuları okumadım, öğrenmedim ihtiyacım neyse ona binaen okumalar yaptım daha sonraki yıl akide ondan sonraki yıl fıkıh en son da tefsir okumaları yaptım, şu an da ise konu üzerine okumalar çalışmalar yapıyorum. Tabi bu arada arapçayı da devam ettirmeye çalışıyorum. Beni bu süreçte en çok geliştiren şey ise, öğrendiklerimi aktarmak oldu. İlk olarak arkadaşlarımdan başladım daha sonra ise farklı yaş gruplarındaki insanlarla devam ettim ve her gruptan farklı şeyler öğrendim. Hatta size şunu diyebilirim ki, bu sene önceki senelere nazaran çok az kitap okudum ama daha çok şey öğrendim çünkü insanlarla daha fazla iletişim halindeydim ve her insan bana kendinden bir şey sundu. Neyse hasılı kelam; uygulanabilir bir program hazırlayıp pes etmeden devam ettirebilmek çok önemli. Ve mümkünse bir arkadaş grubunuz olsa çok iyi olur. Mesela hep birlikte bir sure belirlersiniz herkes kendine göre çalışır ve o sureye kendi açısından bakar, size de anlatır ve böylelikle bir sureye farklı açılardan bakma imkanınız olur. Ya da belli başlı kitapların kritiğini yapmak vs. Rabbim yardımcınız olsun, hayrlı, faydalı olan ilme ulaşımınızı kolaylaştırsın. Selametle.
5 notes
·
View notes
Text
Hayatın kolaylaşmasını beklemeyi bırak. Birinin seni kurtarmasını beklemeyi bırak. Birinin daha sana yalan söylemesine gerek yok. Her şey de anlam olmaz. Güçlükleri yenecek olan sensin.
To the Bone (2017), Marti Noxon
6 notes
·
View notes
Text
Meyus / Şadan
Ağustos ayına bir isim arıyorum. Lanet ay deyince biraz kırıcı oluyorum ağustosa karşı.. öyle de ince düşünceli bir adamım.
Meyus? Bence yakıştı. Kederli, karamsar bir ay.
Aslında cafcaflı bir ay, sıcaklar doruklarda, piknik deniz bisiklet. Ama bu sıcaklığa rağmen kederli.
Benim ağustosum meyus.
Yine böyle başladı.
Merkür retro da var. 4 eylüle kadar yaya nefes almak yok.
1- Canımın içi Galatasarayım beş yedi. Beş nedir be gardaşım. Gerçi bir sıfır yenilse de yine üzülecektim. Kaos da çıktı takımda. Canımın canı cancağzım güzel renklim üzülünce biz de üzülüyoruz. Kabul ediyorum fanatiğim. Futbolu çok seviyorum. Babamdan miras. 3 sene hariç (2014-2017) hayatımın her anında futbol var. Bu sene daha çok üzüleceğiz gibi, neyse ki mağlubiyeti kaldıracak kadar da yetişkinim. Çocukken kafaya takardım. Şimdi ki bebeler hatırlamaz harika oynayıp okochanın golüyle fenere yenildiğimiz bir maç vardı, 98di, 9 yaşındaki serconun travmasıdır o maç. :// futbolu çok seviyorum.
2- adam 3 milyon euroluk şirket kurmuş bana diyor ki sercocum senden kamu hizmeti bekliyorum. Şirketi ayıracağım, tasfiye ettireceğim, malları sattıracağım ve hatır için vekalet alacağım. 1 milyon euro vermen lazım abi. Puahahahahah. Zaten ticaretten nefret ediyorum. Neyse ki ticaret doktoru arkadaşım var.
3- annem ofise eski perdeleri takmış. Ofise obje falan almam lazım. Sevgili eşim ofisimi kıskanıyor. Neymiş ben serbest çalışıyormuşum. Ne var yani şortumla ofisimde takılıyorsam.
Koltuğa yatıp ayak uzatmak, işte bak hakimken de en sevdiğim şey buydu. Arkada vivaldi. Benim de tutkum bu.
Perdeleri acil yaptırmam gerek. En ucuzundan. Eniştecim hasta olduğu için sipariş veremedik. Çok acil acil.
Oğlum dedesi ve ananesiyle gezerken takılmak kolay tabi. Canım oğlum benim.
4- Uyku problemim başladı yine. Geceleri uyuyamıyorum. Lanet 10 ağustos geliyor çünkü. Lan defter nasıl bir travmadır bu. 8. Yıl oldu. O iki gün. Psikoloğa gitmeyeceğim. Problemlerimi kabullenmiyorum. Delilik alameti mi sence? Hanım arasıra kızıyor bana, herşeyi mantıkla çözdüğümü sanıyormuşum. Aptallığı sevmiyorum. Hayatın zorunluluklarından oluşan sınırlarım var, acı da çeksem canım da yansa o sınırlar içerisinde herşeyi çözüyorum. Çözmediğim anda mantıksız ve aptalca buluyorum. Dur bak defter, burası karışık. Kaçtığımız konular? Sınırlar nedir? Diş çarpması nedir? Anlık gelen kaybetmek hissi? Anksiyete mi? Kaygı. Herşeyi herkesi kaybetme korkusu. Ölüm? Para? Buralar çıkmaz sokak. Psikoloğa gitmeyeceğim. Galatasarayın çok acil yenmesi gerek hatayı.
ŞADANLAŞTIĞIM DAKİKALARDAYIZ.
Ama anlatmam gerekiyor. Defterimde yer sıkıntısı yok neyse ki.
5- bugün 9 ağustos. Tam 8 yıl önce salı gecesi bir yetkili demiş ki 600 küsur hakim savcı daha meslekten uzaklaştırıldı. Liste yok. O zamanlar meslekte çoğu insan istim üzerinde. Meslekten çıkarılmak değildi derdim, allah biliyor ya, insanlar öldürenlerle birlikte anılmak, hainlik ile yaftalanmak.. dünyanın en ağırı fiziki olarak cezaevinde yatmak değil, yaftalanmak, suçlu addedilmek. O zamanlar ayırt edemiyorum tabi. Uykusuz şekilde gittik mahkemede. 10 ağustosta, çarşamba günü sabah 10da uyap kesildi, gerekçe yazarken gitti uyap. Ben anladım bilgi işlemi aramadım. Ağlamadım çünkğ vücudumda ki ağırlık ağlamak ile boşalamazdı. Ancak ölüm alabilirdi bu ağırlığı. Ama yaşamak gerekiyor ölüm ağırlığını. Yaşamak. Arkadaşım aradı, uyap gitti dedi. Dedim allah sonumuzu hayretsin, onurumuzu korusun. Onur. (Hakimlik mesleğinde meslek onuru çoğu meslekten daha önemlidir. Bu meslek de budur. Avukatlık mesleğinin de onuru vardır misal, ama dar bir alanda değerlendirilmez. Hakimlik böyle değil işte. Meslek onuru diğer disiplin suçlarından öndedir. Falan falan.) Sonra bir emniyet mensubu geldi. Terörle mücadele ile tanışmış olduk. Odanız aranacak dedi. Benim odam bomboştu. Ben obje süs bitki sevmezdim. Sadece dosyalar bilgisayar yazıcı ve mesnevi vardı. Mesnevim orada kaldı. Mesnevide geçen hikayeler diye bir kitap. Ceketimi alıp giderim dedim. Puahahahah.
O kadar aklım yerimde değil ki siz kimsiniz de beni arayacaksınız diyemedim. Mahkemeden polis eşliğinde çıkarıldık. Bu zoruma gitti çok. Eve gittim. Yapayalnız. Hatırlıyorum nutella aldım kaşık kaşık yedim. Mutlu olalım diye. Nerde amk. Saat 14 gibi gözaltı kararı alındığını ntv altyazıdan öğrendim. Dedim bekleyeyim. Kaçacak halim yok. O. Amca kaçacaksan batuma götüreyim seni demiş. Dedim ne kaçacağım, ben suçsuzum. Gece 12de geldiler. Bir savcı bey 3 polis memuru. Asayiş şubeden. Evi aradılar. Aradılar da aramak denirse. 100 tane ayakkabı kutusu vardı misal, gece gece uğraşmak istemediler sanırım. Sağlık raporu, çağlayan.. ah ulan çağlayan. Hasır üzerinde uykusuz 2 gün. Bir ağırlık var, ölümle gidebilir. Silivride ilk kelepçe.
Silivride ilk uyuduğumda gördüğüm rüya ne peki? Yokuş ve kaybolmak. Beni. Kabus ikilim. Kabede hira dağında kaybolmuşum. Annemi bulamıyorum. Kimse yok. Ama kalabalık sesi geliyor. Bir kalabalık ama ben kaybolmuşum. Ağlıyorum. O zamanlar ağlayabiliyorum tabi. Umrede kaldığımız oteli görüyorum ama gidemiyorum. Dağ yokuşu var, inilecek patika öyle yokuş ki. Sesim kısılana kadar bağırıyorum. Kabeyi görüyorum oteli görüyorum ama inemiyorum. Terlemişim. Lanet ağustos. Silivrinin güneşi yakmış koğuşu, ıspanak kokuyor koğuş. Ne alaka. Sigara ve ıspanak.
Bak bende ilerleme var, bu yaşadığımı hiç anlatamadım 8 yıldır. Yaramız kabuk bağlamış mı şimdi?
Çok konuştum. 13 ağustos 2016yı anlatalım dedim beceremedim. Çok uzun oldu. Seneye ağustos nasıl geçecek bakalım. 2016 ağustosu unutarak geçsin.
Boşuna ağustosa meyus demiyoruz. Merkür retro da var. Ne lanet ay amk.
Vesselam.
1 note
·
View note
Text
Eylül 2017'ydi tanıştığımız tarih, 7 yıl sonra benden gideceğini bilseydim , gözlerinden damla yaş düşmesine izin vermezdim. Hayallerinin hepsini gerçekleştirirdik. Bi kere çıkmazdım ki sizin evden , ne gelecekse başımıza beraber gelsin derdim. Gittiğini bana söylediklerinde algılayamadım. Yapmaz lan o dedim , canına kıymaz olum manyak mısınız melek yaşamayı seviyordu dedim. Güldüm , çok güldüm. Canım acımadı bi kere , sana bir şey olduğunda canımın acımama gibi bir durumu olamazdı. Ağladım sonra , çok ağladım. Dua ettim sürekli, Allahım ona orada iyi bak , o yaptı ama sen onu affet, mutluluğu burada tattırmadın orada tattır dedim hep. Gittiğine inanmak benim için çok zordu. Artık gelmeyeceğini 4 ay sonra fark ettim. Herkes unuttum sanarken her dinlediğim şarkıda, yediğim yemekte, aldığım nefeste seni hatırladığımı ve senin için bir kez daha nefes almamı kimse bilmiyor meleğim. Alamadığın nefesi senin yerine alacağım. Kız kardeşim, ikizim, can yoldaşım seni sen olarak yaşatmaya , hayallerini gerçekleştirmeye devam edeceğim. Seni çok seviyorum. Toprak seni incitmesin. Huzurlu uyu...
30.12.2022
3 notes
·
View notes
Text
Bu Saatte Death Metal Grup:SEPULTURA; Albüm Choas Ad Şarkı:territory (cover-The Blaze) 90'lı yıllara damgasını vuran death gruplarindan biriydi ve onların en beğendiğim marşı.Pentagram ın anatolia parçasının da esin kaynağıdır... aslında kusursuza yakın bir The Blaze parçasınin cover versiyonudur.The Blaze'in 2017 çıkışlı territory albümünden en beğendiğim şarkılardan biriydi. bu şarkının klibinde faslı bir gencin uzun süre bir avrupa ülkesinde yaşadıktan sonra kendi ülkesine döndüğünde yaşadığı heyecanla karışık kendi memleketine yabancı hissetme durumunu anlatıyor.(Sting abimizin:English Man in Newyork daki hisleri gibi). hiçbir yere ait olamama hissini gerçekten çok dramatik bir şekilde aktarmışlar klipte. kısa film niteliğinde olmuş bence.çocuk şarkısı basitliğindeki sözleri her dinlediğinizde diktatörlük düzenine meydan okumanız garanti. derdini en yalın en basit sözlerle anlatan şarkıları çok seviyorum. "toprak, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir."
anayasa mahkemesi kararı - 1985 baştan sona bitirme tezi kıvamında bi' iş. seçilen beatlerden tut, vokale kadar dört dörtlük. yalnız iddia edildiği gibi sadece dışavurumculuğun değil, izlenimciliğin kitabı baştan yazılmış gibi
medeniyetin bağrından kopup gelen esas oğlanın, doğduğu topraklarda ailesine olan özlemini oya gibi işlemişler. hayat kavgasından ve rekabetten çıkıp özüne yani ailesine döndüğünde, sıradanlığın tadını çıkartmak, üçüncü dünya ülkesinde nasıl mutlu olunur ki metropolün göbeğindeki aşırı yığınlar hayattan gram keyif almaz noktalara kadar geldi? bireyin ön plana alındığı, aile kavramının çeşitli gerekçelerle yerildiği batı medeniyeti, ne kadar süredir her fırsatta gelenekçilik çatısı altında çağdışı olarak kategorize ettiği bu portreyi sorgular ve kutsar oldu?
denecek bişi yok. bugünden olmasa da, günün birinde kavranacaktır nasılsa. eve dönememek, bu yüzden kalbine dönememek territory terrier cinsi kopeklerin kendilerine belirledikleri egemenlik alanina da denir yaban hayatında erkeğin hak iddia ettiği topraklar anlamına gelir.buranın sınırlarını erkek çizer (idrarıyla ya da başka bir vücut sıvısıyla) ve burayı erkek korur..dişiler seçilen territorynin güzelliği ve yaşanabilitesine bakarak erkeklerini seçerler.bir nevi gücüne ve karizmasına bakarlar erkeğin.yani territorysine bak erkeğini al..
bir territorye dışarıdan bir erkek elini kolunu sallaya sallaya giremez.öncelikle oradaki erkeği alt etmesi gerekir.yoksa ölür..etimolojik olarak incelendiginde, territory'nin latince'deki territorium kelimesinden geldigi ortaya cikar, ki bu kelimenin kökü terreor'la aynıdır, ki bu da korku salmak anlamina gelir. aynı fiilden türetilebilecek baska bir kelime de terrorist (terörist)dir. ve dolayısıyla diyor rudolph rummel, "devletlerin tarihin en büyük teröristleri olmasında şaşılacak bir şey yoktur". (rummel, rudolph j. (1997) death by government ny:transaction publishers)
youtube
2 notes
·
View notes
Text
2017 senesinde açtığım bir sayfa 2023 de denk geldim aşk acısı çekiyormuşum gülerek okudum yine bir başkası var ve acı çekmiyorum ama içimi patlayacak kadar acıları buraya yazmıyorum yazdığım dönemdeki insanla bir kahve içip hiçbir şey hissetmediğimi farkettim demem o ki
Büyüyoruz ve her gün vir önceki günün acısını götürüyor unutmuyoruz ama alışıyoruz
Ağlayarak yazdıklarımı şimdi gülerek okudum ne kafaymis be diyorum ☺️
2 notes
·
View notes
Text
HWARANG : THE POET WARRIOR YOUTH // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 8 Benim puanım: 9
Drama: Hwarang / Hwarang: The Poet Warrior Youth
Hangul: 화랑(花郞)
Director: Yun Seong-Sik
Writer: Park Eun-Young
Date: 2017
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Park Seo-Joon, Go Ara, Park Hyung-Sik, Do Ji-Han, Seo Yea-Ji, Kim Tae-Hyung, Kim Won-Hae, Yoo Jae-Myung, Minho, Jo Yoon-Woo, Sung Dong-Il
Hayal takımı!!! Şahane ekip! Benim fanatikliğimin çıkış noktası olan dizi. Park Seo-Joon var, yanına Parkk Hyung-Sik koymuşlar, bir de BTS’in göz bebeği Kim Tae-Hyung(V)’yi ikna etmişler. Daha ne olsun. Wooga Squad’ın temelleri atılmış. Çekimler sırasında Seo-Joon ve Hyung-sik o kadar iyi anlaşınca set sonrasında Seo-Joon’un arkadaş ortamına girmek istemiş. Tae-Hyung ise bilmediği bir alanda iyi bir iş çıkartmak için Seo-Joon’dan yardım isteyince ekibe dahil olmuş. Zaten Wooga Squad’ın en küçüğü olarak her biri V’yi el üstünde tutuyor. Hatta bir sohbet sırasında Seo-Joon “onu konserde izlediğimizde ne kadar popüler olduğunu fark ettik, sahnede adeta devleşiyor” şeklinde konuşmuştu. Çünkü onlar için V küçük kardeş gibi.
Konudan çok uzaklaştım. Kırmızı çizgime denk geldi. Dizi, MÖ 1. yüzyılda Koguryo, Baekje ve Silla’dan oluşan 3 krallık döneminde; Silla’da geçiyor. Kraliçe askeri bir yapılanma kurmaya karar veriyor. Soylu ailelerin yüzü güzel olan oğullarına savaş sanatı eğitimi vererek “Hwarang” adını verdiği birliği kuruyor. Bu dizi için bir tarih dizisinden çok tarihi anekdotlar içeren tarihi bir dizi diyebilirim.
Queen Jiso (Kim Ji-Soo), tahtı elinde tutabilmek için genç yaşta tahtın varisi olan oğlu Ji Dwi Rang(Park Hyung-Sik)’ i herkesten saklayarak yönetimi elinde tutmaktadır. Kendini korumak için Hwarang’ı kurmaya karar verir. Prens ise halktan biri gibi yaşayarak tahta geçme sırasının gelmesini beklemektedir. Halk prensin kayıplara karıştığını düşünüyordur. Hiç kimse prensin yüzünü görmemiş, neye benzediğini bilmiyordur. Kraliçenin tek düşmanı diğer krallıklar değil, her dönem dizisinde olduğu gibi Silla içinde de tahta göz diken vekiller vardır. Hwarang aslında vekillerin oğlunu kraliçeye hizmet ettirerek ayaklanmalarını önlemek içinde gizli bir amaç barındırıyor.
Moo Myung (Park Seo-Joon) yakın arkadaşı Mak-Moon(Lee Kwang-Soo) ile onun ailesini bulmaya Silla’ya gelirler. Yolda prens ile karşılaşırlar ve Mak-Moon yanlışlıkla karanlıkta prensi görür. Prensin korumaları bunu fark edince, peşine düşüp “prensin yüzünü gördü” diyerek onu öldürürler. Moo Myung arkadaşını kurtarmak için geç kalır. Bunu ona yapanlardan intikam almak için yemin eder. Bunu yapabilmek içinde Mak-Moon’un kimliğine bürünüp oymuş gibi ailesi ile yaşamaya başlar. Ve tabi ki kendisi başrolümüz olduğundan Hwarang’a katılıp saraya girmenin yollarını arayacaktır.
Dizilerdeki en sevdiğim romantizm, beni en çok etkileyen arkadaşlıklar hep ‘bromans’lar oluyor. Bayılıyorum erkeklerin birbirileri ile olan o güçlü bağlarına, hayranım. Sevdiğim bütün oyuncuları çıkartsak dizinin izleyecek bir yanı kalmayacağını kabul ediyorum. Hwarang’ı izleten şeyin Hwarang cast’ı olması ikonik olmuş. Bir araya gelmek zorunda kalan, başta birbirlerinden çok da hoşlanmasalar da mecbur kalan 6 erkeğin dostluğunu izliyoruz. Park Hyung-Sik’i nasıl da özlemişim. “Strong girl Do Bong Soon” dizisinin Min-Min’iydi benim için. Beğendiğim oyuncuların dizilerini izlerim ama onu hep Min-Min olarak bellemişim ki hiç elim gitmemiş başka bir şey izlemeye. Bu diziyle onu da yıkmış oldum. Şahaneydiler. Seo-Joon ile özellikle parıl parıl parlıyorlardı. BTS’den Kim Tae-Hyung‘un yanı sıra , Shinee grubunun üyesi olan Minho da Hwarang ekibindeydi. Onunla ve sesiyle de burada tanışmış olduk.
Moo Myung (Park Seo-Joon); fakir bir hayat yaşamış arkadaşları için kendini feda edebilecek lider ruhlu bir gençtir. Köpek-Kuş lakabı ile bilinir. Sessiz sakin ama net bir duruşu vardır.
Sam Maek Jong / Ji Dwi Rang (Park Hyung-Sik); kendisi sürgün bir prenstir. Annesinin taht sevdası yüzünden saklanarak yaşamak zorunda kalmıştır. Bir şekilde Hwarang’a katılarak kaleyi içten fethetmeyi amaçlar. Burada biraz yorum katmam gerekirse, çok pasifti. Öyle böyle değil. Ben en azından bir kral duruşuna tavrına sahip olmasını beklerdim. Önünde sonunda annesi çekilmek zorunda kalacak ve tahta çıkacak kişi olacaktı. Ama hiç o ışığı taşımıyordu. Bunun suçlusu senaryoydu muhtemelen. Daha net ve kararlı bir karakter yazmış olmalarını isterdim.
Soo Ho Rang (Minho); Kraliçenin destekçisi olan soylu bir ailenin oğludur. Bütün kızlara mavi boncuk dağıtırken, aslında gönlü kraliçededir. Onun gözünde hiçbir kadın kraliçeye denk değildir.
Ban Ryu Rang (Do Ji-Han); Kraliçenin düşman ailelerinden birinin oğludur. Ho-Rang’ın en büyük rakibidir. Sessiz, sinirli ve en soğuk üyedir. Babalarının düşmanlıklarını devam ettirmeye çalışıyorlardır.
Yeo Wool Rang (Jo Yoon-Woo); grubun en femineni ve en güzel görünenidir. Hikayeye çok bir katkısı olmayan etkisiz eleman olduğunu söyleyebilirim.
Ve Han Sung Rang (Kim Tae-Hyung); sevimli, şımarık ve en çocuksu Hwarang’dı. Aile ismi nedeni ile istemeden Hwarang’a katılmak zorunda kalmıştır. Gerçek hayatta Seo-Joon’a olduğu gibi dizideki karakteri de Moo Myung’a kendini yakın hissettiği için onun etrafında dolaşırken bol bol görüyoruz. Çekimlerde kendi sahnelerinden önce Seo-Joon’a gidip “bu işi ilk kez yapıyorum ve iyi bir şekilde yapmak istiyorum, yardımcı olur musun?” diye sormuş. Seo-Joon ise adeta bir oyuncu koçu gibi her sahnesinden önce onunla ezber yaparak onu sahneye hazırlamış. O zamandan beride çok yakın arkadaş olmuşlar. Hatta bir sohbetlerinde şakayla karışık bütün oyuncuların öyle olmadığını herkese aynı şekilde yaklaşmaması gerektiğini tembihliyordu.
Ve dizideki tek kadın karakter olmasa da ön plandaki tek kadın olan A-Ro(Go Ara) vardı. Dizinin başında ölen Mak-Moon’ın gerçek kız kardeşiydi. Hem sahte abisi Moo Myung hem de gizli prens Maek Jong ile yakınlaşmalar yaşayan bu hanım kızımız, düşük sınıf bir anneden doğmuştur. Babasının soylu olması önemsizdir. Babası o dönemin doktoru olduğu için onun çıraklığını yapar. Ek gelir için ise kadınlara müstehcen hikayeler anlatır.
Özetleyecek olursam, tatlı sert bir arkadaşlık hikayesi izledik diyebiliriz. Dizinin akışındaki aşk hikayesinden çok bromansin ön planda olduğu sıcak bir diziydi. Havasında asla ağırlık yoktu. Çok da ciddi olmayan bir atmosferde çok keyfi bir hikaye anlatılıyordu. Dizi müzikleri içinde ise BTS’den Jin ile V’nin eseri olan bir şarkı yer alıyor.
OST:
BTS (V, Jin) - It's Definitely You
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
#Hwarang#Hwarang: The Poet Warrior Youth#dizi#yorum#kdrama#inceleme#eleştiri#Park Seo-Joon#Go Ara#Park Hyung-Sik#Do Ji-Han#Seo Yea-Ji#Kim Tae-Hyung#v#Kim Won-Hae#Yoo Jae-Myung#Minho#Jo Yoon-Woo#Sung Dong-Il
3 notes
·
View notes
Text
2017 mükemmel bir seneydi ya her şey ucuzdu canım sıkılınca kıyafet falan alıyordum şimdi çalışmama rağmen taksitle ayakkabı alıyorum amk
2 notes
·
View notes
Text
Osman Kavala
19 Ekim 2017
Türkiye'nin değerli ve orijinal insanlarından biri olan Osman Kavala, Erdoğan rejimince ipe sapa gelmez birtakım gerekçelerle tutuklandı.
Osman Kavala 1974-1984 arası, yani on sekiz den yirmi sekize dek en yakın arkadaşımdı. Commodore 64'ü Türkiye'de getiren Teleteknik dergisini beraber kurduk. Sonra "arkadaşla iş yapılmaz" düsturu gereğince aramıza (kara olmasa da) gri kedi girdi. Hala görüşürüz. Zorda olduğum zamanlar gözünü kırpmadan yardımım koşmuştur.
Orijinal ve zor bir adamdır. Gençliğinde benden daha radikal şekilde devrimciydi. Türkiye'nin en büyük iş imparatorluklarından birinin başına geçtikten sonra da solculuğunu ve devrimciliğini korudu. 1983'den bu yana Türkiye'de akıl ve özgürlük yolunda yapılmış olan her güzel işin (ve bir sürü saçma işin) arkasında, açık ya da kapalı, mutlaka Osman Kavala'nın imzası vardır. İletişim Yayınları, Yeni Gündem dergisi, BirGün gazetesi, TESEV, Anadolu Kültür. Daha bildiğim ve bilmediğim neler neler.
Bir süreden beri gözaltına alınmayı bekliyordu. Almışlar. Şaşacak bir şey yok, çünkü memleketi yöneten tayfanın temsil ettiği her şeyin taban tabana zıddı olan bir insandır. Onu almayıp da kimi alacaklar?
Niyetleri belli. Ülkede aklı, kültürü, özgürlük sevgisini, evrenselliği temsil eden kimseyi yaşatmamaya kararlı görünüyorlar. Kaçırtabildiklerini kaçırtacaklar, gerisini günü geldiğinde 1915 muamelesine tabi tutacaklar. Dünyanın başına bela olacak kanlı ve vahşi bir diktatörlük adım adım kuruldu, kuruluyor.
Osman er ya da geç çıkacaktır. Umarım er olur geç olmaz. Çıktığında umarım rotayı Almanya'ya kırmaz. Burada (*) yapacak çok işimiz var.
(*) "Burada" deyimi, kasten muğlaktır. O sırada Samos'daydım.
Sevan Nişanyan
Sürgün Yazıları. Toplu Makaleler 4
2017-2019
2 notes
·
View notes