#Diyette Karbonhidrat
Explore tagged Tumblr posts
lovelyyfluff · 3 months ago
Text
İnziva | 3 - Pazartesi (1)
Mika: Zzz... Zzz...
Tumblr media
Mika: Hm? Hn~... Aah...
Mika: (Ee... Bugün napıcaktım ya?)
Mika: ...Aa, doğru ya! Yeni şarkı için alıştırma yapıcaz! Hazırlanıp çıkmam lazım...
────────────────────────────
<Hazırlandıktan sonra>
Mika: Tamam, hazırım heralde. Bi' şeyi unuttum gibi sanki?
Mika: (Eyvaah. Hazırlanmak için etraşfa koşuşturdum... Umarım Ritsu uyanmamıştır...)
Mika: Şeyy... —Ritsu?
Ritsu: Zzz... Zzz...
Mika: (Oh be. Uykusu derin~ Ritsu uyumaya bayılıyo. Sabahları kaldırması çok zor~)
Mika: (Anlıyom aslında. Yatakhanedeki yataklar çok rahat ve yumuşak... Ha?)
Tumblr media
Mika: Eyvah! Oshi-san'ın verdiği bebek düşmüş!
Mika: Yaa~... Çok üzgünüm, farketmemişim!
Mika: Başucuma koymuştum, uykumda elim çarpmış galiba. Artık daha dikkatli olcam.
Mika: Tamamdır, saçını ve elbiseni de düzeltiyim... İşte. Hiçbi' şey olmamış gibi♪
Mika: Ayy, gitmem lazım. Geç kalmak istemiyom.
Mika: Görüşürüz, Bayan Bebek!
────────────────────────────
<Seisoukan'ın mutfağı>
İzumi: ... (Yavaşça ve dikkatlice salatasını çiğniyor)
Hajime: Şey, Sena-senpai? İşine karışmam doğru değil, ama kahvaltıda sadece salata yemek yeterli mi...?
Tumblr media
İzumi: Hm? Eh, başka seçeneğim yok. Yakında bir podyuma çıkacağım, o yüzden diyetteyim.
Hajime: Diyet mi...? Ama yalnızca salata yersen podyum ve diğer işler için enerji toplayamazsın.
İzumi: Senin için söylemesi kolay. Modeller için diyet yapmak şarttır.
Hajime: Ah! Buldum! Sana yiyecek bir şey getireceğim, Sena-senpai! Bir saniye bekle!
İzumi: Ha? Ne, bekle. Ne getirirsen getir yemem ben bir şey.
Hajime: Endişelenme, diyetine uygun bu! Bak, haşlanmış hijiki yosunu ve yumurta♪
Hajime: Dün kahvaltı için birsürü şey hazırladım. Diyette olsan bile yiyebilirsin, değil mi?
İzumi: Hm, aslında. Az karbonhidrat içeriyorlar. Sanırım biraz yiyebilirim.
İzumi: Şey, sağol.
Hajime: Her zaman!
Tumblr media
Mika: Aa! Günaydın! Son iki gündür karşılaşıp duruyoz, Hajime~ Kahvaltı mı ediyonuz?
Hajime: Ah, günaydın, Kagehira-senpai. İki sabahtır birbirimize rastlıyoruz!
Hajime: Bugün kahvaltı için vaktin var mı? Öyleyse bizimle beraber yiyebilirsin!
Mika: Olur! Bundan sonra antrenmana gidiyom, o yüzden güzel bi' kahvaltı yapmak istedim.
Hajime: Tamamdır, sana da bir şeyler getireyim o zaman. Burada bekle.
Mika: ...Ha?
İzumi: ... (Düzgünce çiğnemeye devam ediyor)
Tumblr media
Mika: (Yaaa~ Geri gel, Hajime! Beni Sena-senpai ile baş başa bırakma!)
Mika: (Nası konuşcam ki ben onunla~)
Mika: (Napıcam? Öylece oturup yemek yiyo... Bi' şey mi desem?)
İzumi: Hey. Antrenmana mı gidiyorsun? Valkyrie için mi? İtsuki dün geri geldiğinden herhalde.
Mika: Ha? Aa, aynen. Valkyrie'nin yeni şarkısı için alıştırma yapıyoz.
İzumi: Ha. İtsuki bir süre burada olacak yani?
İzumi: Normalde ya ben ya da İtsuki yurtdışında oluduğu için odamızda üç kişi olurdu. Şimdi dört kişi kalınca çok kalabalık olacak. Off, çok sinir bozucu.
Tumblr media
Mika: Ha?! Ee, t-tamam da...?
Mika: (Niye bana bunu anlatıyo? Bi' çözüm mü bulmamı istiyo?)
Mika: (Ama ben... Ben napıcam ki...)
Mika: Şeyy, Sena-senpai? Kızgın olduğun belli oluyo, ama yapabilceğim bi' şey yok...
İzumi: Ha? Biliyorum. Senden bir şey isteyen mi oldu.
Mika: (Ne—?! O zaman niye bana söylüyon?!)
Tumblr media
Mika: (Benle dalga mı geçiyo yoksa...? Belki geçmiyodur... Uu, şu adamı anlamıyom ki!)
Hajime: Al bakalım~♪ Pirinç, miso çorbası, hijiki yosunu, haşlanmış yumurta ve kavrulmuş balık~
Mika: Ohh~ Tam da aradığım adam! Meleksin sen, Hajime!
Hajime: Ha? O kadar çok mu acıktın? Öyleyse afiyet olsun~
Mika: (Şunu bi' çırpıda içiyim de Sena-senpai'den kaçabiliyim...!)
Mika: Saol! Önce çorbadan başlıyım...
Mika: Ayy?! Çok sıcak, çok sıcak~...
Tumblr media
Hajime: Eyvah, iyi misin? Çorba çok sıcaktı, dilini yakmak istemiyorsan daha yavaş içmelisin.
Mika: Uuu, ağzım uyuştu... Çoktan yaktım dilimi. Keşke öyle kafama dikmeseydim...
Hajime: Tekrar içmeden önce soğumasını beklesen?
Mika: Evet. Dikkatli olucam. Uff~ Uff~...
────────────────────────────
<Kahvaltıdan sonra>
Mika: Oh be♪ Enfes! Teşekkürler, Hajime~
Hajime: Ne demek♪ Hoşuna gittiyse her sabah sana kahvaltı hazırlayabilirim.
Mika: Çok iyisin♪ Neyse, gitsem iyi olur. Sonra görüşürüz.
Hajime: Görüşürüz, Kagehira-senpai~
Tumblr media
İzumi: Tembellik yapma sakın.
Mika: Yapmam! Bay bay!
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
1 note · View note
egedijital · 5 months ago
Text
Ketojenik Diyette Soğan Yenir mi?
https://egepazarindan.com/ketojenik-diyette-sogan-yenir-mi/ Ketojenik diyet, yüksek yağ, düşük karbonhidrat ve orta düzeyde protein içeren bir beslenme planıdır. Amacı, vücudu ketozis adı verilen bir metabolik duruma sokmaktır. Ketozis durumunda vücut, yağları yakarak enerji elde etmek için keton adı verilen molekülleri üretir. Soğan, doğal olarak karbonhidrat içeren bir sebzedir. Bir orta boy…
View On WordPress
0 notes
songsforsinglepillows · 7 months ago
Text
Leblebi Kaç Kaloridir? Leblebi Miktarları ve Kalorileri Diyetlerin vazgeçilmez ürünlerinden birisi haline gelen leblebi kilo aldırmayan bir besindir. Ancak yine de tüketilirken miktarına dikkat etmek çok önemlidir. Bir öğünde bir kase leblebi tüketmek hem mideyi yorar hem de fazla karbonhidrat alımından dolayı kilo almaya dahi yol açabilir. Peki leblebi kaç kaloridir? Tüketilen bir avuç sarı leblebi de 54 kalori varken yarım avuç sarı leblebi de ise 2... https://www.begonya.com/leblebi-kac-kaloridir/?feed_id=189850&_unique_id=6630eb90534c6
0 notes
karaca2508-blog · 1 year ago
Text
Sağlığımızı Korumak İçin Temel Prensipler
Tumblr media
Sağlığımızı Korumak İçin Temel Prensipler, sağlıklı beslenme, egzersiz ve tütün ürünleri kullanmamaktır.
Sağlığımızı Korumak İçin Temel Prensipler
Geçtiğimiz yüzyılda bulaşıcı hastalıkların kontrolü alanında çok önemli gelişmeler sağlanmış ve insan ömrü belirgin şekilde uzamıştır. Avrupa’da geçtiğimiz yüzyıl başında doğumda beklenen yaşam süresi 50 yıl dolayında hesaplanırken bu değer yüzyılın ortalarında 65 yıla ve 2000 yılında ise 75 yıla çıkmıştır. Ülkemizde 50 yıl öncesinde 50 yıl olarak hesaplanan doğumda beklenen yaşam süresi günümüzde 70 yılın üzerine çıkmıştır. Sonuç olarak bütün ülkelerde yaşam süresi uzamış, insanlar daha uzun süre yaşayabilir duruma gelmiştir Sağlıklı Yaşam ve Egzersiz Uzun yaşamak arzu edilen bir durum olmakla birlikte, yaşlanan kişilerde ilerleyen yaşa bağlı olarak gelişen bazı sağlık sorunları da önem kazanmaya başlamıştır. Bu sorunların artmasında teknolojik gelişmelere bağlı olarak toplumda hareketsiz yaşamın artması ve beslenme alışkanlıklarındaki değişmelerin de etkisi olmuştur. Sonuç olarak geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren yetişkin ve yaşlılarda görülen kronik ve dejeneratif hastalıkların artması nedeniyle bu hastalıklardan korunma yaklaşımları da gündeme gelmeye başlamıştır. Bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesi ve kontrolü çalışmaları bireylerin yaşam şekillerinde ve sağlık davranışlarında değişiklik yapmayı gerektirir. Bunun için kişilerin sağlık sorunlarının oluşumu ve korunma yaklaşımları konularında bilgi sahibi olması, bilgi kaynaklarına ulaşması, bilgileri doğru olarak anlaması ve uygulaması gerekir. “Sağlık okuryazarlığı” olarak da adlandırılan bu husus doğru bilgilenmeye dayalıdır. Doğru bilgilenmede öncelikle yetişkinlerdeki başlıca sağlık sorunlarının neler olduğu ve bu sorunların hangi nedenlerle meydana geldiği bilgisi gereklidir. Sağlık sorunlarının türleri ve nedenlerinden sonra da bu hastalıkların önlenmesindeki temel yaklaşımların ve bu konuda bireylere düşen sorumlulukların neler olduğunun öğrenilmesi gereklidir. Bulaşıcı olmayan hastalıkların pek çoğunun oluşumunda etkili olan çeşitli faktörler bilinmektedir. Bu faktörlerden etkili şekilde korunmak suretiyle hastalıkların gelişmesi başarılı şekilde önlenebilir. Bu konuda kamuya düşen görev toplumu bu risk faktörleri ve korunma yolları konusunda bilgilendirmek, gereken durumlarda konu ile ilgili hizmet sunmak ve bazı yasal düzenlemeler yapmaktır.
Tumblr media
Sorumluluklar
Tumblr media
Bireylere düşen sorumluluklar da temel olarak 3 başlıkta toplanabilir: - Sağlıklı beslenmek: Sağlıklı beslenme şekli, kalori olarak “yeterli” ve içerik olarak da “dengeli” olmalıdır. Gerekli olandan az kalori alınırsa vücut zayıf kalır, aksine fazla kalori alınırsa kilo alınır, şişmanlık meydana gelir. Sağlıklı beslenme için bütün besin maddelerinden dengeli şekilde tüketmek gerekir. Et, süt, yumurta gibi protein kaynakları ile birlikte ölçülü şekilde yağ ve karbonhidrat da tüketilmelidir. Ayrıca bol sıvı (su) içilmeli, günde 5 porsiyon meyve ve sebze tüketilmeli, diyette alınan tuz miktarı az (günde en çok 5 gram) olmalıdır. Bunların yanı sıra aşırı çay-kahve gibi içeceklerden özellikle de gazlı içeceklerden kaçınılması uygun olur. Beslenme durumunu izlemek bakımından aralıklarla kilo kontrolü yapılmalıdır. Tekrarlanan ölçümlerde kilo artışı oluyorsa diyetin kalori miktarı azaltılmalıdır. Ancak yaşlılıkta yetersiz beslenme de önemli sorundur. Ölçümlerde kilo kaybediliyorsa beslenme yönünden takviye yapılması gerekir. Yaşlıların bir kısmı besinlere ulaşmada veya yiyecek hazırlamada sorun yaşayabilir. Bu durumda yaşlı kişilerin evlerine yiyecek ulaştırılması için düzenleme yapılması gerekebilir. Yaşlılık döneminde beslenme ile ilgili bir konu da yaşlıların aldıkları günlük kalorilerinin yanında vitamin desteği almalarıdır. Bu konuda net bir fikir birliği olmamakla birlikte, yaşlılarda yeterli ve dengeli beslenme kurallarının tam olarak yerine getirilemeyeceği noktasından hareketle bazı vitaminler bakımından beslenmeye destek yapılması önerilmektedir. - Hareketli yaşam – egzersiz: Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için en fazla önerilen konulardan birisi egzersiz yapılmasıdır. Düzenli olarak egzersiz yapılması hem kas-iskelet sistemi için yararlıdır hem de başta kalp hastalıkları olmak üzere çeşitli hastalıklar bakımından koruma sağlar. Düzenli egzersiz yapanlarda kas-kemik ve bağlar güçlenir, bu durum özellikle yaşlılarda dengenin sağlanması bakımından önemlidir. Egzersiz ile şişmanlık ve şeker hastalığı riskinde azalma olur. Bazı hastalıklar bakımından koruyucu etkisinden başka düzenli egzersiz yapan kişilerde dolaşım ve solunum sistemlerinin performansı olumlu etkilenir, metabolizma daha sağlıklı hale gelir, obezite önlenir.Ülkemizde son yıllarda egzersiz yapma davranışı bakımından oldukça olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Çok sayıda spor tesisi yapılmış olması ve özellikle belediyeler tarafından yürüyüş ve diğer çeşitli etkinlikler için uygun ortamlar sağlanmış olması toplumda daha hareketli bir yaşamın gelişmesi bakımından yarar sağlamıştır. Hareketli yaşam için haftada 4 gün, her biri 40 dakika süreli hareket etmek uygundur. Kişiler yaşlarına ve fiziksel kapasitelerine göre çeşitli hareketleri yapabilirler, önemli olan kişinin sevdiği hareketi yapmasıdır. Bu hareketler yüzme, jimnastik hareketleri, bisiklete binme, bahçe işleri yapma, dans etme olabildiği gibi yürüme de olabilir. Ancak yürümenin biraz hızlı ve tempolu olması gerekir; dakikada 100-110 adımlık bir tempo uygundur. Herhangi bir sağlık sorunu olanların ve yaşı ileri olan kişilerin egzersize başlamadan önce doktor muayenesinden geçirilmesi ve durumlarına uygun bir egzersiz programına yönlendirilmesi gerekir. - Sigara ve diğer tütün ür��nlerini kullanmamak: İnsanların sağlığı bakımından en zararlı davranış sigara içmektir. Sigara içmek, başta kanser, kalp ve akciğer hastalıkları olmak üzere çeşitli organlarda hastalıklara yol açar. Sigara ile 15 kanser türü arasında nedensel ilişkiler vardır. Akciğer kanseri, gırtlak kanseri, mide-bağırsak kanserleri, böbrek, rahim, mesane kanserleri bunlar arasında en fazla bilinenlerdir. Kanser dışında kronik bronşit ve amfizemin başlıca nedeni de sigaradır. Kalp krizini hazırlayan faktörler arasında da sigara içmenin etkisi büyüktür. Önce Sigara Bu hastalıklardan korunmak için en etkili uygulama sigaranın hiç içilmemesidir. Sigara içen kişiler de bu davranışlarından vazgeçtikleri zaman, sigaranın neden olduğu çeşitli hastalıkların riski hızla azalmaktadır. Örneğin sigarayı bırakanlarda ilk yarım saat içinde nabız ve kan basıncı düzelir, 24 saat sonra kalp krizi geçirme riski yarıya iner. Sigara içme veya içmeme konusunda kişilerin kendi kararı önemlidir; benzer şekilde sigara içen kişilerin sigara içmekten vazgeçmesi de kişilerin kendi kararlarıdır. Doğum Borçlanması ile İlgili Bilmeniz Gerekenler Ancak bazı kişiler sigarayı bırakmayı düşündüğü halde kendi çabası ile sigarayı bırakmayı başaramamaktadır. Bu durumdaki kişiler için de bazı destek yaklaşımları vardır. Bu yaklaşımlar psikolojik destek yaklaşımları olabildiği gibi sigara bırakma isteğini destekleyen ilaçlardan da bu amaçla yararlanılabilir. Sigarayı bırakınca vücudunuzda neler olur? 20 DAKİKA Kan basıncı ve kalp hızı normale döner. Eller ve ayaklar dolaşım normale döndüğü için ısınmaya başlar. 8 SAAT Kanda oksijen düzeyi normale döner. Kalp krizi riski düşmeye başlar. 24 SAAT Karbonmonoksit (egzoz gazı) vücuttan atılır. Akciğerlerdeki balgam ve diğer birikimler temizlenmeye başlar. Vücuttan nikotin tamamen atılır. 48 SAAT Tat ve koku alma duyularınızın daha iyi çalıştığını hissedersiniz 72 SAAT Solunum yolları gevşediği için nefes almak kolaylaşır. 2-12 HAFTA Dolaşım bütün vücutta düzelir. Akciğerlerinizdeki balgamı atmaya başlarsınız ve öksürük, balgam, nefes darlığı ve hırıltı bulguları geriler. Vücut enerjisi artar. Yürümek kolaylaşır 3-9 AY Öksürük, nefes darlığı düzelir. Akciğer işlevi yüzde 5-10 oranında artar 5 YIL Kalp krizi riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner. 10 YIL Akciğer kanseri riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner. Kalp krizi riski hiç sigara içmemiş biri ile eşit olur. Sigara içenlere yönelik eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının da bu bakımdan önemi büyüktür. Sigara içen kişilerin hemen hepsi sigaranın önemli sağlık sorunlarına yol açtığını bildiği halde sigara içmeyi sürdürmektedir. Bu durumdaki kişilere, sigaranın zararları konusundaki bilgilerini davranışa dönüştürmeleri için destek sağlanması gerekmektedir. Öte yandan sigara içilmesi ile ilgili bir başka husus da sigara dumanından pasif etkilenim konusudur. Sigara içen kişiler kendilerine zarar verdikleri gibi yakınlarında bulunan diğer kişilere de zarar verirler. Sigara dumanından pasif olarak etkilenen kişilerde de akciğer kanseri, kalp krizi, inme (felç) gibi önemli sağlık sorunlarının riski artmaktadır. Sigara içen kişilerin başkalarına da zarar verdiği dikkate alındığında sigara içilmemesi veya sigara içenlerin sigarayı bırakması daha büyük önem arz etmektedir. Sigara dumanından pasif etkilenmenin önlenmesi bakımından halka açık toplu bulunulan yerlerde sigara içmenin yasaklanması şeklinde yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemeler sigara içmeyenleri koruduğu gibi, sigara içenler açısından da caydırıcı olmakta ve sigarayı bırakma konusunda destek sağlamaktadır. Sonuç “Sağlıklı yaşlanma” bakımından bu temel konulara ek olarak yapılabilecek başka uygulamalar da vardır. Yaşanılan süre içinde sağlık üzerinde olumsuz etkisi olabilen çeşitli çevresel ve mesleksel faktörler de söz konusudur. Örneğin yaşanılan bölgenin iklim koşulları, hava kirliliği, evlerdeki olanaklar, çalışma ortamında karşılaşılan (kimyasal maddeler, toz, gürültü, aşırı sıcak veya soğuk ortam vb.) çeşitli faktörler, aşırı alkol kullanımı, yaşanılan ruhsal travmalar kişilerin sağlığı üzerinde etkili olabilir. Kimler Malul Sayılır? Bu faktörlerin de sağlığa zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesi sağlıklı yaşlanma bakımından yarar sağlayabilir. Ancak bu faktörler çoğunlukla ekonomik ve sosyal boyutu olan ve kontrol edilmesi daha güç olan faktörlerdir. Bu nedenle bu faktörlerin olumlu hale getirilmesi yönündeki çabaların hastalıkların önlenmesi ve sağlıklı yaşlanma bakımından etkisi sınırlıdır. Bunlara ek olarak çocukluk dönemindeki aşılardan başka yaşlılıkta yapılması gereken grip aşısı, pnömokok aşısı gibi aşıların düzenli şekilde uygulanması, mide-bağırsak sistemi bakımından sakıncası olmayan kişilerde düzenli olarak aspirin kullanılması gibi yaklaşımlar da sağlıklı yaşlanma bakımından yararlı uygulamalardır. Kaynak; Hacettepe Üniversitesi, Halk Sağlığı Enstitüsü Read the full article
0 notes
nasil-info · 1 year ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
(12 Günlük Düşük Karbonhidrat Diyeti: Bu Diyette Kahve Yasak! gönderdi)
0 notes
bilgilihocamcom · 1 year ago
Link
0 notes
ketomanlife · 1 year ago
Text
Şeker hastalarının kaçınılması gereken gıdalar,
Şeker hastalarının yememesi gereken gıdalar hakkında araştırma yaptım. Bulduğum sonuçlara göre, şeker hastalarının kaçınması gereken gıdalar şunlardır:
Şeker ve şeker içeren yiyecekler: Şeker, bal, pekmez, reçel, şekerlemeler, kekler, kurabiyeler, dondurmalar, tatlı içecekler gibi şeker içeren her türlü yiyecek ve içecekten kaçınılmalıdır123. Şeker, kan şekerini hızla yükseltir ve diyabetin kontrolünü zorlaştırır.
Tahıllar veya nişastalar: Ekmek, pirinç, makarna, mısır, çavdar, yulaf vb. gibi tahıl ve nişasta içeren gıdalardan uzak durulmalıdır12. Bu gıdalar da kan şekerini yükseltir ve vücutta yağ depolanmasına neden olur.
Meyveler: Serbest olarak belirtilen meyveler hariç tüm meyvelerden kaçınılmalıdır2. Özellikle narenciye, muz, ananas, üzüm gibi şeker oranı yüksek olan meyvelerden uzak durulmalıdır1.
Nişastalı sebzeler: Patates, tatlı patates, balkabağı, mısır, bezelye, kabak gibi nişastası yüksek olan sebzelerden kaçınılmalıdır12. Ayrıca havuç, yer elması gibi kök sebzeler de ketojenik diyete uygun değildir3.
Baklagiller: Kara fasulye, mercimek, barbunya, nohut gibi baklagiller de karbonhidrat içerdikleri için ketojenik diyette tüketilmemelidir1.
Trans yağlar: Margarin, kızartma yağı, hazır soslar gibi trans yağ içeren gıdalardan da ketojenik diyette uzak durulmalıdır1. Bunun yerine zeytinyağı, hindistancevizi yağı, tereyağı gibi sağlıklı yağlar tercih edilmelidir.
Şekerli alkollü içecekler: Bira ve şekerli kokteyller gibi alkollü içecekler de ketojenik diyete uygun değildir13. Alkol tüketmek isteyenler için en uygun seçenek votka veya viski gibi şekersiz alkollerdir.
Bu gıdalardan kaçınarak şeker hastalığının daha kötü sonuçlara yol açmasını önleyebilirsiniz. Ancak bu gıdalara ek olarak doktorunuzun veya beslenme uzmanınızın size önerdiği diyet planına da uymalısınız. Sağlıklı günler dilerim. 😊
0 notes
ceyhanmedya · 2 years ago
Text
Ketojenik Diyet Nedir? Ketojenik Diyet Tarifleri 2023 (Detaylı Anlatım)
New Post has been published on https://ayseturkum.com/ketojenik-diyet-nedir-ketojenik-diyet-tarifleri-2023/
Ketojenik Diyet Nedir? Ketojenik Diyet Tarifleri 2023 (Detaylı Anlatım)
Ketojenik diyet, vücutta keton adı verilen maddelerin üretilmesini hedefleyen bir beslenme şeklidir. Bu diyet, karbonhidrat alımını düşürür ve yüksek miktarda yağ ve protein alımını önerir. Bu şekilde, vücut enerji sağlamak için yağları parçalayarak keton üretebilir.
Ketojenik Diyette Uygulanabilecek Menü Çeşitleri
Ketojenik Diyet Tarifleri
Keto tacos:
Keto mantarlı omlet:
Keto tavuklu spenat salatası:
Ketojenik diyet, kilo vermek ve karaciğer yağını azaltmak gibi amaçlarla kullanılır. Ayrıca, belirli türlerde epilepsi, Alzheimer ve Parkinson gibi beyin sağlığı ile ilgili problemlerde de etkili olabilir.
Ancak, ketojenik diyet uygulanırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Öncelikle, diyet uygulanırken doktor veya diyetisyen danışılması önerilir, ��ünkü bu diyet vücut için çok radikal bir değişiklik olabilir. Ayrıca, bu diyet süresince D vitamini, kalsiyum ve çinko gibi bazı önemli minerallerin alımı azalabilir, bu nedenle bu minerallerin yeterli miktarda alınmasına dikkat edilmesi gerekmektedir.
Ketojenik diyetin yüksek miktarda yağ içeriği nedeniyle, kalp sağlığı açısından da risk oluşturabilir. Bu nedenle, diyet uygulanırken kalp sağlığı ile ilgili risklerin değerlendirilmesi önemlidir.
Ayrıca, diyet sırasında sebze ve meyve tüketimi de önemlidir, ancak dikkat edilmesi gereken nokta karbonhidrat içeriğinin düşük olmasıdır. Örneğin, havuç, brokoli ve yeşil biber gibi düşük karbonhidratlı sebzeler tercih edilebilir. Yağların ise sağlıklı ve doymuş olanlarından tercih edilmesi önerilir, örneğin zeytinyağı ve avokado.
Ketojenik diyet, vücutta keton üretimi sayesinde kilo vermeyi hedefleyen bir diyet şeklidir. Ancak, bu diyetin uygulanırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Öncelikle, doktor veya diyetisyen danışılarak uygulanması önerilir. Ayrıca, D vitamini, kalsiyum ve çinko gibi minerallerin yeterli miktarda alınmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Ketojenik diyetin yüksek miktarda yağ içeriği nedeniyle, kalp sağlığı açısından da risk oluşturabilir, bu nedenle diyet uygulanırken kalp sağlığı ile ilgili risklerin değerlendirilmesi önemlidir. Ketojenik diyet sırasında tercih edilebilecek yiyecekler arasında, yüksek protein içeren et, balık, tavuk ve yumurta yer alır. Ayrıca, düşük karbonhidratlı sebzeler ve sağlıklı doymuş yağlar tüketilebilir.
Ketojenik diyet, vücuttaki keton üretimini arttırarak kilo vermeyi hedefler. Bu diyetin uygulanırken dikkat edilmesi gereken noktalar arasında, doktor veya diyetisyen danışılması, minerallerin yeterli miktarda alınması ve kalp sağlığı ile ilgili risklerin değerlendirilmesi yer alır. Bu diyet sırasında tercih edilebilecek yiyecekler arasında, yüksek protein içeren et, balık, tavuk ve yumurta bulunur. Ayrıca, düşük karbonhidratlı sebzeler ve sağlıklı doymuş yağlar tüketilebilir.
Ancak, ketojenik diyetin uygulanmasının birçok kişi için zor olduğu da unutulmamalıdır. Bu diyetin uygulanması sırasında, karbonhidrat alımının çok düşük olması nedeniyle, diyet yapan kişinin vücudunda enerji seviyesi düşebilir. Ayrıca, bu diyetin uzun vadeli etkileri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle, ketojenik diyetin uygulanması konusunda doktor veya diyetisyen danışılarak karar verilmesi önerilir.
Sonuç olarak, ketojenik diyet kilo vermeyi hedefleyen bir diyet şeklidir, ancak uygulanırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Bu diyetin uygulanması konusunda doktor veya diyetisyen danışılarak karar verilmesi, minerallerin yeterli miktarda alınması ve kalp sağlığı ile ilgili risklerin değerlendirilmesi önemlidir. Bu diyet sırasında tercih edilebilecek yiyecekler arasında, yüksek protein içeren et, balık, tavuk ve yumurta bulunur. Ayrıca, düşük karbonhidratlı sebzeler ve sağlıklı doymuş yağlar tüketilebilir.
Ketojenik Diyette Uygulanabilecek Menü Çeşitleri
Ketojenik diyet, karbonhidrat alımını düşürür ve yüksek miktarda yağ ve protein alımını önerir. Bu şekilde vücut enerji sağlamak için yağları parçalayarak keton üretebilir. Bu nedenle, ketojenik diyet sırasında tüketilebilecek yiyecekler arasında şunlar yer alabilir:
Et çeşitleri: Tavuk, hindi, kuzu, dana eti gibi yüksek protein içeren etler tercih edilebilir.
Balık çeşitleri: Ton, somon, sardalya gibi yüksek protein içeren balıklar tüketilebilir.
Yağlı süt ürünleri: Peynir, yoğurt, tereyağı gibi yağlı süt ürünleri tüketilebilir.
Sebzeler: Brokoli, lahana, havuç gibi düşük karbonhidratlı sebzeler tercih edilebilir.
Yağlar: Zeytinyağı, avokado, keten tohumu yağı gibi sağlıklı doymuş yağlar tüketilebilir.
Meyveler: Avokado, kivi, şeftali gibi düşük karbonhidratlı meyveler tüketilebilir.
Kuru baklagiller: Fasulye, nohut, mercimek gibi düşük karbonhidratlı kuru baklagiller tüketilebilir.
Nuts: Fındık, ceviz, badem gibi yüksek protein içeren kuruyemişler tüketilebilir.
Bu listede yer alan yiyecekler, ketojenik diyet uygulanırken tüketilebilecek örneklerdir. Ancak, diyet uygulanırken dikkat edilmesi gereken nokta, karbonhidrat alımının düşük olmasıdır. Bu nedenle, tüketilen yiyeceklerin karbonhidrat içeriğine dikkat edilmesi önerilir.
Ketojenik Diyet Nedir? Ketojenik Diyet Tarifleri 2023 (Detaylı Anlatım)
Ketojenik Diyet Tarifleri
Ketojenik diyet, yüksek miktarda protein ve yağ tüketimi önerir ve karbonhidrat alımını düşürür. Bu nedenle, ketojenik diyet sırasında tüketilebilecek yemeklerin tarifleri de bu özelliklere uygun olacaktır. Aşağıda, ketojenik diyet sırasında tüketilebilecek bazı yemek örnekleri verilmiştir:
Keto tacos:
400 gr dana eti
1 tatlı kaşığı tuz
1/2 tatlı kaşığı karabiber
1/2 tatlı kaşığı kimyon
1/2 tatlı kaşığı korinader
2 orta boy soğan
2 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı sıvı yağ
1 tatlı kaşığı tereyağı
4 adet taco kabuğu (ketojenik un veya kepek unu kullanılarak yapılmış olabilir)
1/2 çay kaşığı kırmızı toz biber
1/2 çay kaşığı taze kimyon
2 yemek kaşığı yoğurt
1/4 çay kaşığı tuz
1 adet avokado
Eti tuz, karabiber, kimyon ve korinader ile birlikte tencerede pişirin. Soğanları ve sarımsağı küp şeklinde doğrayın ve tereyağı ve sıvı yağ ile birlikte tencerede kavurun. Taco kabuklarını tencerede ısıtın ve dana eti, soğan ve sarımsak karışımını ekleyin. Yoğurt, tuz ve taze kimyon ile birlikte karıştırın ve avokado dilimleri ile birlikte servis yapın.
Keto mantarlı omlet:
4 yumurta
1/4 su bardağı süt
1/2 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı tereyağı
1/2 orta boy soğan
100 gr mantar
1/4 çay kaşığı taze kimyon
1/4 çay kaşığı karabiber
1/4 çay kaşığı taze kekik
Yumurtaları, süt ve tuz ile birlikte karıştırın. Tereyağı ile tava ısıtın ve yumurta karışımını ekleyin. Soğanı ve mantarları doğrayın ve tavaya ekleyin. Kimyon, karabiber ve kekik ile birlikte karıştırın ve omleti pişirin. İsteğe göre, üzerine dilimlenen peynir veya yoğurt ekleyebilirsiniz.
Keto tavuklu spenat salatası:
200 gr tavuk göğsü
1 çay kaşığı tuz
1/2 çay kaşığı karabiber
1/4 çay kaşığı kimyon
1/4 çay kaşığı korinader
1 tatlı kaşığı sıvı yağ
2 diş sarımsak
200 gr taze spenat
1/4 orta boy soğan
1 adet avokado
1/4 su bardağı zeytinyağı
1/2 çay kaşığı taze zeytin
1/4 çay kaşığı taze kekik
Tavuk göğsünü tuz, karabiber, kimyon ve korinader ile birlikte tencerede pişirin. Sarımsakları ve soğanı ince ince doğrayın ve spenat ile birlikte tavada kavurun. Avokadoyu dilimleyin ve salata kasesine ekleyin. Zeytinyağı, taze zeytin, kekik ve tavuk göğsünü ekleyerek karıştırın. Salatayı servis yapın.
Bu örnekler, ketojenik diyet uygulanırken tüketilebilecek yemek örnekleridir. Ancak, diyet uygulanırken dikkat edilmesi gereken nokta, karbonhidrat alımının düşük olmasıdır. Bu nedenle, tüketilen yiyeceklerin karbonhidrat içeriğine dikkat edilmesi önerilir.
Tüp bebek tedavisi nedir? Tüp bebek tedavi süreci hakkında bilgiler. 2023 (Detaylı Anlatım)
Does hair get used to not being washed?
 Google’da daha fazla ayrıntı ve farklı kaynaklar bulmak için burayı tıklayın .
0 notes
fitlimon · 2 years ago
Text
Mucizevi Diyet: Ketojenik Diyet Nedir, Nasıl Yapılır?
Bu yazımızda sizler için Ketojenik diyet hakkında geniş bir bilgi yelpazesi ile merak ettiklerinizi mercek altına alarak, nitelikli cevaplar sunduk.
Tumblr media
Diyet gerek zayıflamak gerekse bazı sağlık sorunlarını gidermede yardımcı olması amacıyla veyahut sağlığı desteklemek için neredeyse hepimizin hayatının bir döneminde uyguladığı ya da uygulamaya çalıştığı bir beslenme düzenidir.
Ketojenik diyet, bu beslenme düzenlerinden bir tanesidir ve gün geçtikçe adından daha sık söz ettirmektedir.
Bu yazımızda sizler için Ketojenik diyet hakkında geniş bir bilgi yelpazesi ile merak ettiklerinizi mercek altına alarak, nitelikli cevaplar sunduk.
Ketojenik Diyet Nedir, Ne İşe Yarar?
Ketojenik diyet temelde karbonhidratları büyük ölçüde sınırlayıp, yağ ve protein tüketimini artırmaya dayanır. Ekmek, pilav, makarna gibi karbonhidrat içeren gıdalar ile beslenmek yerine balık, tereyağı, zeytinyağı, et vb. gıdalarla yağ ve protein miktarı arttırılır. Böylece vücut, enerji sağlamak amacı ile yağ yakmak zorunda kalır.
Ketojenik Kelime Kökeni Ketozis Kelimesinden Gelir
Ketojenik kelime kökeni ketozis kelimesinden gelir. Ketozis; düşük karbonhidrat halinde vücudun enerji elde etmek için yağ yakması anlamına gelir. Düşük karbonhidratla beslenme, kandaki glikoz seviyesini ve buna bağlı olarak insülini düşürür. Vücut, yeterli miktarda glikoz ve karbonhidrat alamayınca bu sefer yağlara yönelir. Enerji için vücut yağ yakmaya başladığında "keton" denilen cisimler ortaya çıkar. Ketonların ortaya çıkışı ise vücudun ketozis sürecinde olduğunu gösterir.
Faydası Saymakla Bitmiyor
Hayata geçirilen sınırlı tıbbi araştırmalar ve çalışmalar doğrultusunda ketojenik diyet sürecinde başta epilepsi olmak üzere Alzheimer, diyabet ve kanser gibi bir takım ciddi hastalıklara ve sağlık sorunlarına karşı olumlu etkileri ve faydalarıyla beraber kilo vermeye de yardımcı olduğu gözlemlenmiştir.
Ketojenik Diyet Türleri Nelerdir?
Döngüsel/     Hedefli Ketojenik Diyet (HDK): Gelişmiş yöntemlerdir ve genellikle vücut     geliştiriciler ve sporcular tarafından uygulanırlar. Profesyonel bir     diyetisyen tarafından destek alınmadan uygulanmaları tehlikelidir, tıp     camiasında tavsiye edilmemektedir.
Standart     Ketojenik Diyet: Üzerinde en çok bilimsel araştırma yapılmış diyettir. Standart     ketojenik diyette çok düşük karbonhidrat, orta düzeyde protein ve çok     yağlı bir diyet uygulanır. Diyette genellikle %75 oranında yağ, %20     oranında protein ve sadece %5 oranında karbonhidrat bulunur.
Yüksek     Proteinli Ketojenik Diyet: Standart ketojenik diyete benzerlik gösterse de     daha fazla protein barındırır. Bu diyette çoğu zaman %60 oranında yağ, %35     oranında protein ve yine %5 oranında karbonhidrat bulunur.
Ketojenik Diyetin Faydaları Nelerdir?
Ketojenik     diyet epilepsi gibi nörolojik hastalıkların tedavisi için ortaya     çıkarılmıştır. Bu konu üzerinde yapılan araştırma ve çalışmalar ketojenik     diyetin epileptik çocuklarda yaşanan nöbetlerde büyük bir azalma sağladığı     keşfedilmiştir.
Ketojenik     diyetin özellikle metabolik, nörolojik veya insülinle bağlantılı     hastalıklarda da birçok fayda sağlayabileceği çeşitli araştırmalar ile     kanıtlanmıştır.
Ketojenik     diyet, doğru uygulandığında sağlıklı bir şekilde kilo vermeye ve     çeşitli sağlık sorunları için risk faktörlerini minimuma indirmeye     yardımcı olabilir.
Ketojenik     diyet, vücut yağı, HDL kolesterol seviyeleri, kan basıncı ve kan şekeri gibi     kalp hastalıklarını ortaya çıkarabilen risk faktörlerini tedavi edebilir.
Ketojenik     diyetin Alzheimer hastalığının semptomlarını azaltabildiği ve ilerlemesini     yavaşlatabildiği bilinmektedir.
Parkinson     hastalığının semptomlarını hafifletilmede, polikistik over sendromunda     önemli bir rol oynayan insülin seviyelerini azaltmaya yardımcı olmada ve     düşük insülin seviyelerinin yanı sıra daha az şeker veya işlenmiş     gıdaların kullanılması ile sivilce ve aknelerde azalmaya yol açtığına dair     küçük araştırmalar, çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Ketojenik Diyetin Riskleri (Yan Etkileri) Nelerdir?
Ketojenik diyet tamamen fayda sağlayacak ya da bütünüyle doğal bir yöntem değildir. Her şeyden önce bir tıbbi sorunun tedavisi amacı ile ortaya çıkarılmıştır. Bu sebeple birçok tedavi yöntemi gibi çeşitli yan etkileri bulunmaktadır.
Her ne kadar normal şartlar altında sağlıklı bireyler için risk teşkil etmese de metabolizmayı değiştirmesi nedeni ile vücutta önemli değişikliklere yol açabilir ve bu sebeple bir takım tıbbi sorunlara rahatsızlıklara neden olabilir.
Riskler;
Özellikle     çocuklarda ketojenik diyet uzun süre devam edilmesi halinde, büyümede     yavaşlamaya sebep olabilir.
Ketojenik     diyet sürecinde normalde 1 / 1000 olan böbrek taşı riskinin 1 / 20’ye     yükseldiği gözlemlenmiştir.
Yan Etkiler
Enerjisiz     hissetme,
Yorgunluk,
Zayıf     hissetme,
Zihinsel     işlev sorunları,
Artan     açlık hissi,
Mide     bulantısı,
Sindirim     rahatsızlıkları,
Egzersiz     anında performans düşüklüğü.
Ketojenik diyet uygulanırken idrarda ve/veya nefeste kokma olabilir. Bunun sebebi ketoz esnasında vücudun ürettiği ve atıklardan dolayıdır.
Not: Halk arasında yan etkilere keto gribi adı verilir. Vücut ketojenik olarak enerji tüketimine yani ketoza alışırken metabolizmada yaşanan değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Bu yan etkiler normal şartlar altında 2-7 gün arasında devam eder.
Ketojenik Diyet Nasıl Yapılır?
Ketojenik diyeti bir beslenme biçimi olarak söylemek mümkündür. Temelde enerjisini karbonhidrattan almaya alışkın vücuda bunu yağdan almasını öğretmeye çalışırsınız. Mutlaka bir adaptasyon süresine ihtiyaç vardır. Ketojenik diyeti uygulamak için ilk olarak serbest ve yasak olan yiyecekleri gruplandırmanız gerekir.
Ketojenik Diyette Tüketilmesi Önerilen Gıdalar
Çeşniler/Baharatlar: Tuz, karabiber, kırmızı biber,     kekik gibi çeşniler ile beslenmenizi renklendirmek mümkündür. Baharatlar     bu dünyanın sihridir ve bu sihirden diyetiniz esnasında da faydalanabilirsiniz.
Düşük     Karbonhidratlı Sebzeler: Çoğu yeşil renk olmak üzere, domates,     soğan, biber gibi düşük karbonhidratlı sebzeleri tercih etmeniz önemlidir.
Et,     Balık, Hindi Eti, Kırmızı Et Türleri ve Tavuk Eti: Bunlardan üretilmiş     jambon, pastırma, salam ve sosis gibi ürünler ketojenik diyette önemli bir     rol oynayan proteinleri sağlar. Balık olarak omega-3 yağını bolca içeren     içeren alabalık, hamsi, kefal, orkinoz, ringa, sazan, somon, ton balığı,     uskumru ve yayın balığı gibi yağlı balık türlerine ketojenik diyette yer     verilmelidir.
Kuruyemiş     ve Tohumlar: Ay     çekirdeği, badem, ceviz, fındık, kabak çekirdeği gibi kuruyemiş ve     tohumlar ketojenik diyette gönül rahatlığıyla kullanılabilir.
Meyveler: Bütün avokado ve/veya taze     guacamole gibi meyveler, sınırlı porsiyonlar olmak üzere tüketilebilir.
Peynir: Beyaz peynir, kaşar peyniri,     keçi peyniri, krem peynir, mozarella, tulum peyniri gibi ürünler ketojenik     diyette tercih edilebilen süt ürünleridir.
Sağlıklı     yağlar: Başta     sızma zeytinyağı olmak üzere sağlıklı bitkisel yağlar özellikle tercih     edilmelidir.
Yumurtalar: Omega-3 içeren büyük yumurtalar     tüketilmelidir.
Ketojenik Diyette Kaçınılması Gereken Gıdalar
Alkol: Alkollü içecekler, karbonhidrat     içerdikleri için bireyin ketoz durumundan çıkmasına yol açabilir.
Soslar: Mayonez, ketçap gibi     soslar genellikle şeker ve sağlıksız yağ türleri içerirler.
Baklagiller: Barbunya fasulyesi, bezelye,     mercimek, nohut ve benzerleri içeriklerindeki karbonhidrat sayesinde keto     rejimi için uygun değildirler.
Kök     Sebzeler: Patates,     tatlı patates, havuç, yaban havucu, içeriklerinde bulunan şekerler ve     karbonhidratlar nedeniyle keto rejimini bozabilirler.
Meyveler: Çilek tarzı meyvelerden     çok küçük porsiyonlar hariç olmak üzere tüm meyveler doğal olarak     içlerinde bulunan karbonhidratlar nedeniyle ketoz rejimine uygun olmayan     bir konumdadırlar.
Şekerli     Yiyecekler: Kola, meyveli soda, meyve suyu, şekerli çay, şekerli kahve, kek,     dondurma gibi çeşit tatlılar içerdikleri şeker nedeniyle vücudun ketoz     durumundan çıkmasına neden olurlar.
Şekersiz     Diyet Gıdaları: Bu     türlerin içinde bazı vakalarda keton seviyelerini etkileyebilen şeker     alkolleri yüksek oranda görülür. Bu gıdalar aynı zamanda endüstriyel     olarak daha çok işlenirler ve diyete olumsuz etki edebilirler.
Tahıllar     veya Nişastalar: Buğday bazlı bütün ürünler, bulgur, makarna, pirinç ve çeşitli     tahılların tamamı aşırı yüksek miktarda karbonhidrat içerirler.
Özet olarak
Ketojenik diyetin tedavi amacı ile oluşturulduğu fikrini göz önünde bulundurarak ve kesinlikle bir uzman görüşü ile rahatsızlığınıza ve/veya isteklerinize uygun bir diyet listesi ile bu yolculuğa çıkmalısınız. Ketojenik diyet uygulamaya karar vermeden önce yavaş adımlarla karbonhidratları hayatınızdan çıkarma denemesi yapmak size diyet süresince yardımcı olacak ve kolay adapte olmanızı sağlayacaktır.
1 note · View note
eczane1903 · 3 years ago
Text
Nasıl Daha Hızlı Yağ Yakarız?
Kilo almak, hayatınızın en beklenmedik anında patlamaya hazır saatli bir bomba gibidir. Az çabayla iyi mi süratli yağ yakabileceğinizi öğrenin.
Şişmanlamak, erken dönemlerde zenginlik ve aristokrasiyi gösteren bir statü sembolüydü. Ancak 21. Yüzyılda, kilolu bir fert için bu kötü bir esenlik emaresidir ve vücuduna meydana getirilen utandırıcı yorumlarla yüzleşmek zorundadır.
Eğer siz de kilogram alıyorsanız ve bir süredir bununla baş etmeye çalışıyorsanız, bu makale sizi nasıl daha süratli yağ yakacağınız mevzusunda aydınlatacak.
Gerçek şu ki, kilogram almak kolaydır sadece kilo vermek devasa bir görevdir ve sürekli çabayı, sıkı emek vermeyi ve iradeyi gerektirir.
Sizler için fazla zorlanmadan daha süratli yağ yakmanın en iyi yollarını özetledik.
O zaman, daha fazla oyalanmadan bu yazının özüne geçelim.
Neden Çok Kilo Alıyorsunuz?
Kilo almak son aşama normaldir ve yağ da iyi bir şeydir. Vücudun işleyişinde muhtelif rollere haiz olan kritik makro gıdalardan biridir.
Bundan ayrı olarak, vücudun karbonhidrat (birinci enerji kaynağı) yoksunluğunda kullandığı ikinci enerji deposudur.
İnsan vücudu değişen çevre koşullarına uyum sağlamak için evrilir ve yağ birikimi de bu şekilde bir ayarlamadır.
Temelde yağ iki amaca hizmet eder; bunlardan biri açlık zamanında enerji rezervi olarak kullanılmak ve ikincisi de kemiklere, kaslara ve iç organlara tampon rolü görmek. Ayrıca vücut ısı dengesinin sağlanmasına da yardım ederler.
Yani genetik olarak yağ depolamaya eğilimlisinizdir ki bu da günümüz yeme alışkanlıkları ve ömür tarzıyla birleşince şişmanlamak için rahat bir kısa yol oluyor.
Kilo Almanıza Sebep Olan Faktörler Nelerdir?
Kilo alımını etkileyen yüzlerce faktör vardır ama bunlardan bazıları özellikle yağ boşaltımını olağanüstü miktarda hızlandırabilir.
Örneğin, genetik etmenler, buna sebep olan bir faktördür. BX15, HOXC13, RSPO3, ve CPEB4 genlerine sahip olan insanların obez olma olasılıkları daha fazladır.
Genetiğinizi değiştirmek için hiçbir şey yapamıyor olsanız da sadece size ve yaptıklarınıza bağlı olan faktörler de var.
Diyet, yiyeceklerinizin kalitesi, yaşam tarzınız, uyku, egzersiz yapmak, vb. Tamamen size bağlı olan mühim etkenlerdir.
Etnik orijin, sigara içme alışkanlığı, stres gibi bazı beklenmedik faktörler de yağ birikimini etkileyebilir.
Nasıl Daha Hızlı Yakarsınız?
Karbonhidratı Kesin
Karbonhidrat vücudumuz için ana ve kabul edilen enerji deposudur.
Fakat şayet karbonhidrat aşırı alınırsa glikojene dönüştürülür ve hemen sonra kullanılmak suretiyle depolanır. Bu depolanan yağın yakılma ihtimalini azaltır ve zamanla birikmeye neden olur.
Karbonhidratı liflerle ve proteinle değişiklik yapmak iştahınızı azaltmanıza ve böylece kalori tüketiminizi azaltmanıza destek sağlar.
Aşırı karbonhidrat yemekten kaynaklı kanda fazla şeker birikimi yağ metabolizmasının hızlanmasını tetikleyecektir, bundan dolayı karbonhidrat tüketimini azaltma, yağ birikimi ile mücadelede en iyisidir.
Yağ Yakıcı Diyet
Yağ yakımı ancak karbonhidratı kesmekle olmaz, hem de yağ yakmaya yardım eden ve lipogenezi (yeni yağ hücresi üretimi) engellemiş olan bir takım besin değişikliği gerektirir.
Eğer süratle yağ yakmanız gerekiyorsa, yapacağınız ilk ve en önemli şey rejiminize daha fazla protein eklemektir, ki bu karbonhidrat ve yağ ile değiştirmek için mükemmeldir.
Vitamin ve mineraller sonraki büyük şeydir, düşük karbonhidratlı diyette meyve ve sebzelerden elde edilebilir.
Bazı besinlerin, bilhassa avokado, muz, yoğurt, turunçgiller, kahve, vb. Yağ alev ateş özelliği vardır ve periyodu hızlandırırlar.
Düzenli Egzersiz
Diyet ve gıda tercihi çabanın ancak yarısıdır, kalan öteki yarısı düzenli egzersiz yapmaktan geçer.
Bu oldukça malum bir gerçektir, ama daha hızlı kg vermek için kalori alımını etkisizleştirmeye yardım edecek sıkı egzersizlere daha fazlaca yönelmeniz gerekebilir.
Egzersiz yapmak metabolizmanızı hızlandırır, ki bu daha hızlı yağ yakmanıza destek verir. Sadece bu da değil, kaslarınızı çalıştırdığınızda büyürler ve yağlar için yer kalan yer azalmış olur.
En azından haftada beş gün 30 dk egzersiz yapmalısınız, bu süratli yağ kaybetmeniz için ehil olacaktır.
Yağ Yakıcı Doğal Takviyeler
Bunlar natürel ve doğal mamullerin stokiyometrik bir oranda birleştirilmesiyle yapılan doğal ürünlerdir.
Bu haplar natürel olmaları ve ilmi formülleri nedeniyle çoğu zaman emin ve yan yansız olarak kabul edilirler.
Sonuç
Daha hızlı yağ yakabilir misiniz? Eğer bunun için çalışabilirseniz, cevap evet gibi görünüyor. Yapmanız ihtiyaç duyulan şeyler rahat, sadece burada anahtar kelimeler tertipli ve devamlı yapmak.
Diyetinize dikkat ederseniz işin yarısı hallolur. Karbonhidratsız, proteince varlıklı, lifçe zengin olduğundan ve gerekli vitamin ve mineralleri içerdiğinden inanın.
Egzersiz ise ikinci anahtar kelime, bu, doğru bir rejimle birleştiğinde zayıflama sürecinizi hızlandırır.
Eğer bu işe vereceğiniz şahsi çaba verebileceğinizden fazla geliyorsa, o zaman bir organik kilo verme hapı desteğinize yetişir.
Bu doğal yağ ateşli haplar, oldukça fazla fiziksel çaba masraftan kilo vermenize yardım eder. Yapmanız ihtiyaç duyulan sadece birkaç hap almak ve bu tarz şeyleri birazcık egzersizle birleştirmek.
Yağ yakmak için açık ara en iyi seçenek emin kilo verme hapı kullanmak.
1 note · View note
araliklioruc · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Yaza diyet orucu sayesinde fit girmeye ne dersiniz? Diyetler kısa sürede hızlı kilo vermeye yardımcı olur. Diyetlerin binbir çeşidi bulunur bunlardan birisi de oruç şeklinde tutulandır. Diğer oruçlara kıyasla yasaklı yiyeceklerden ziyade adından da anlaşılacağı üzere uzun süreli açlıktan oluşur. Eğer siz de diyet orucu nasıl yapılır, nelere dikkat edilir merak ediyorsanız yazımızı okumaya devam edebilirsiniz.
Diyet Orucu Nedir?
Oruç ile gerçekleştirilen bu diyet, diğer türlerden farklılaşır. Aralıklı oruç diyeti ile kilo verenler Kadınlar Kulübü kullanıcıları tarafından da aktarılana göre günün belirli saatlerinde aç kalmak gerekir. Tabi bu durum Ramazan oruçlarından bir miktar ayrılır. Diyeti uygulayanlar dilerse acıktığında az miktarda ara öğün ekleyebilir. Detoks suları ya da kuru yemişler ara öğünler için uygundur.
https://www.youtube.com/watch?v=cwyo895X3TY
Diyet esnasında alışılmış diyetler gibi ‘yasaklı’ menüler, yemekler bulunur. Burada yasakları arttırıp zorlanmaktansa uzun süreli açlık sonrası tok tutacak düzeyde yemek gerekir. Diyet orucu böylece uygulayanlara kısa sürede kilo vermeyi sağlayacaktır. 8 saat diyeti ile zayıflayanlar olduğu gibi diyet süresini daha uzun sürede tutup hedeflediği forma ulaşanlar da mevcuttur.
Diyet Orucu Nasıl Yapılır?
Buse Terim gibi ünlü isimlerinde uyguladığı diyet orucunda belirli bir yeme listesi oluşturmak işi kolaylaştıracaktır. İki türde liste oluşturulabilmektedir. İlki, kahvaltıyı oldukça doyurucu şekilde yaptıktan sonra gün boyu aç kalmak ve akşam öğününü hafif atlatmak şeklindedir. İkinci şekli ise akşam saat 7-8 gibi sahur mantığında doyurucu besin tükettikten sonra gün boyu aç kalmak şeklinde sağlanabilir. Aralıklı oruç diyeti Ekşi Sözlük gibi platformlar üzerinde kullanıcılar tarafından genellikle bu diyetin 8 saat açlıkla uygulanması önerilir. Sağlık probleminiz varsa daha kısa süreli yapmalısınız.
Diyet orucu uygulama esnasında çok esnek davranmanız mümkündür. Kişilere cazip gelen yeri de tam olarak burası olmaktadır. Oruç baştan sona aç bir şekilde tutulmak zorunda değildir. Yağ yakımını hızlandırmak, fazla enerji kaybına uğramamak için ara öğünler ekleyebilirsiniz. Üstelik yasak kavramı bu diyet içinde çok olmadığından dolayı uygulanması da kolay bir şekilde olur. Her diyette olduğu gibi burada da temel unsur dengeli bir besin değeri tablosu ile yemekleri tüketmektir.
Aralıklı Oruç Diyeti Listesi 16/8 (16 Günde 8 Saat için)
1- Kahvaltı Öğünü
Diyet orucu listesinde en değerli öğünlerden birisi kahvaltıdır. Yaşam içerisinde de vücudun alması gereken besin miktarının rahatlıkla karşılanabileceği bir zaman dilimidir. Burada kişilerin dikkat etmesi gereken unsurlar besin değerine uygun ve eşit dağılımı olan yiyecekleri seçmesi bulunur. Tercihleriniz arasında:
[caption id="attachment_587" align="alignnone" width="640"]
Diyet Orucunda Kahvaltı Öğünü[/caption]
Protein açısından zengin farklı yumurta şekilleri,
Karbonhidrat alanını destekleyecek şekilde beyaz ekmek dışında türler,
Farklılık oluşturmak amacıyla yulafla yapabileceğiniz yiyecekler,
Doyurucu detoks suları bulunabilir.
2- Diyet Orucu Listesinde Akşam Öğünü
Aralıklı oruç diyeti listesi Kadınlar Kulübü aracılığıyla da dile getirilen en önemli unsur akşam öğünüdür. Özellikle akşam öğününe dikkat etmek, hafif yiyeceklerden yana tercihte bulunmak hayalinizdeki vücuda kavuşmanız için kritik bir nokta olacaktır. Akşam öğünü sırasında salata tarifleri, yağsız et yemekleri ve özellikle balık tercihiniz olabilir. Bilinenin aksine bakliyat grubunda bulunan yemekler de hem protein içerir hem de doyurucudur. Listeniz arasında bulundurabilirsiniz.
3- Ara Öğün Tercihleri
Ara öğünler normal diyet listelerinde de önemlidir. Hatta kilosuna ve sağlığına dikkat edenlerin diyet dışında da aksatmaması gerekir. Ara öğünlerde tüketilebilecek besinler arasında avuç içi kadar kuru yemişler, bir kâse yoğurt ya da bir adet meyve tercih edilebilir. Şekerli olmadığı müddetçe Türk kahvesi de tercih edilebilir. Hatta filtre kahveler yağ yakımı hızını arttıracağından aklınızın bir köşesinde olabilir.
Aralıklı Oruç Diyeti Yapanların Yorumları| Oruç Diyeti Faydaları Nelerdir?
Diyet orucu yapmadan önce deneyim sahibi olan kişilerin yorumlarına başvurmak isteyebilirsiniz. Aralıklı oruç diyeti yorumları okurken öncelikle unutulmamalıdır ki herkesin metabolizması farklı olduğundan aynı değerleri, faydaları göremeyebilirsiniz. Ancak genel olarak sıralanan faydaları da elbette ki bulunmaktadır. Belirli periyot aralıklarında uyguladığınız takdir de sizlerde bu avantajlardan faydalanabilirsiniz.
[caption id="attachment_586" align="alignnone" width="640"]
Diyet Orucu Faydaları Nelerdir?[/caption]
Günün çoğunluğunda aç kalarak uygulayacağınız bu diyet sayesinde:
Kısa sürede hedeflenen vücut formunu elde etmek,
Vücutta bulunan zararlı toksitlerin atılımı,
Sağlıklı bir yaşam sağlamak,
Beyni zinde tutmak,
Hastalıklardan korunmak,
Yağ yakımı hızını arttırmak gibi avantajları elde edebilirsiniz.
Uygulama öncesinde sağlık probleminiz varsa gözden geçirmeniz önerilir. Aksi takdirde istenmeyen sonuçlarla karşılaşabilirsiniz.
Diyet Oruçları Kaç Gün Uygulanmalıdır?
Diyet uygulama zamanları tamamen kişisel bir unsurdur. Genelde hedeflenen kilolara ulaşıldığında bırakıldığı görülür. Ancak diyet orucu uygulanırken bu durum biraz değişiklik gösterecektir. Temelde bu durumu yaşam felsefesi haline getirmek ve bıkmamak için sürekli uygulanmamalıdır. Keza başlarda ani enerji kaybı hissedilebileceğinden uygulama süreleri daha kısa tutulması önerilmektedir.
İlk defa bu tip diyeti uygulayacaklara uzmanlar tarafından kademeli arttırma yöntemi önerilir. Diyetisyenler tarafından da önerilen uygulama vakitleri başlangıçta 5 gün, 10 gün ve 15 gün olarak ilerlemektir. 15 günü geçecek düzeyde bir diyet uygulanmazsa daha iyi olur. Hedeflediğiniz oruç gününü tutturduktan en az 1 hafta kadar yediklerinize dikkat edecek şekilde diyete ara vermelisiniz. Böylece vücudunuzda şok etkisi hissederek kilo vermeye devam edecektir.
Diyet Orucu Kaç Kilo Verdirir?
Kilo vermek kişiden kişiye tamamen değişecek bir başlıktır. Burada diyete başlamadan önce çoğu kişinin duymak istediği her ne kadar ' X diyetle 10 kilo vereceksiniz' gibi garanti laflar olsa da oldukça yanlış bir tutumdur. Bu diyette dahil herhangi bir diyetin her kişi üzerinde aynı sonucu vermesi neredeyse imkânsızdır. Vücudun yağ yakmak ve kilo verebilmek için sahip olduğu farklılıklar mevcuttur. Bundan dolayı diyetin net olarak şu kadar kilo verdiğini söylemek yanlış olacaktır.
[caption id="attachment_593" align="alignnone" width="640"]
Diyet Orucu Kaç Kilo Verdirir?[/caption]
Diyet orucu eğer doğru uygulanır, diyet üzerine bir de sporlarla desteklenirse uzun vadede de olsa kilo vereceğinizi göreceksiniz. Burada kişilerin sahip olduğu irade ve metabolizma oldukça önemli olacaktır. Eğer iradeniz güçlüyse ve bıkmadan diyeti uygularım diyorsanız hedefinize ulaşmanız kolay olacaktır. Elbette çoğu diyette söz konusu olduğu gibi metabolizmanızı etkileyecek bir rahatsızlığınız varsa önce bunun tedavisini almalısınız. Böylece kilo vermeniz daha kolay bir hale gelecektir.
Uzmanların Diyet Orucu Hakkında Düşünceleri Nelerdir?
Diyetisyenler, kendisine başvuranlara sağlık neticesinde özel diyet listesi verir. Ortaya çıkan kimi özel diyetler içinse uzmanlar tarafından bazı araştırmalar yapılmaktadır. Oruç diyetinde de bu durum geçerlidir. Seneler önce bir grup insana oruç diyet listesi verilerek uygulanmıştır. Uygulamalar sonucu görüldü ki, kişilerin hastalıktan korunma güçleri arttı. Aynı zamanda sağlıklı bir şekilde kilo verimi de sağlandı.
Sonuçların bilimsel verilerle elde edilmesi diyetisyenler dahil bir çok doktorun oruç diyeti için olumlu bakış açısına sahip olmasını sağladı. Aslında Canan Karatay da yıllardır bu konuyu çeşitli alanlarda dile getirmeye çalıştı. Her şeyin yasaklı olduğu bir diyet listesi değil, sağlığınızı elde etmek amacıyla oluşturacağınız bu diyet türünü rahatlıkla elde edebilirsiniz.
Bu Yazımızı beğendiyseniz diğer ilgili ve beğeneceğinizi umduğumuz Diyet Makalelerimize mutlaka gözatın.
Diyetleri uygulama sırasında kişileri en çok tatlılar konusu sıkıntı yaratmaktadır. Diyet esnasında tüketebilecek tatlı tariflerine mi ihtiyacınız var? Diyet Tatlılar yazımıza bakarak bilgi alabilirsiniz! .
Kaynak : https://bilgime.com/diyet-orucu-nedir-diyet-orucu-faydasi/
0 notes
aygultopal35 · 4 years ago
Text
MUKUSSUZ BESLENME -03- ''Prof.Dr.Arnold EHRET ''
SİHİRLİ AYNA
İnsanoğlu, medeniyetin getirdiği dejenerasyondan
dolayı hasta olduğunda ne yapacağını bilemiyor. Hastalık, binlerce yıl önce “şifa adamı” için nasıl bir sırdıysa, modern tıp bilimi için de aynı gizemini korumaya devam ediyor. Aradaki fark, sadece “kötü ruhun” yerini “Bakteri”-Teorisinin almasıdır ve bu gizemli, yabancı gücün hâlâ onlara zarar vererek hayatı tehdit etmeye devam etmesidir.
Hastalık sizin olduğu kadar, benim şimdi açıklayacağım “sihirli aynaya” şimdiye kadar hiç bakmamış olan doktorlar için de hâlâ bir bilmecedir.
Hastalığın, vücudumuzda belli bir ağırlığıyla var
olan ve dışarı atılması gereken bir yabancı madde olduğunu kanıtlayarak Natürizm büyük bir takdire layıktır. Kendi kendinizin doktoru olmak istiyorsanız
veya insanları ilaçsız iyileştirmek istiyorsanız, gerçeği
öğrenmek ve hastalığın ne olduğunu bilmeniz gerekiyor. Sizde kesin bulguların net bir tasavvuru oluşmadığı sürece kendinizi iyileştiremediğiniz gibi başkalarına da yardımcı olamazsınız. Doğanın bu kuşku götürmez gerçeği yine sadece doğanın kitabından öğrenilebilir, yani kendi vücudunuzda ya da benim deyimimle “sihirli aynada” yapacağımz deneylerle öğrenilebilir.
Hastalığı olan her insan veya oruçla ya da mukussuz diyetle iyileşme sürecini geçiren her hasta ya da sağlıklı insan, mukus atacaktır. Buna göre, insanların
bütün gizli rahatsızlıklarının sebebi, dışarı atılamamış,
gereksiz ve sindirilmemiş besin parçacıklarıyla tıkanmış doku sistemidir.
“Sihirli ayna��� aracılığıyla hastalığınıza gerçek ve yanılgısız bir teşhis-konulacaktır.
“Sihirli Ayna”
1. “Sihirli ayna”, hastalığınızın, semptomlarınızın,
rahatsızlıklarınızın adı ne olursa olsun, atık maddelerinin bölgesel bir birikiminden başka bir şey olmadığını kanıtlar.
2. Dil yüzeyindeki “dil pası” dediğimiz tabaka, organizmada var olan zorlanmanın genel bir göstergesidir. Bu zorlanma, kan dolaşımını mukusla engeller. Bu mukus idrarda bile görülür.
3. Katılaşmış mukus nedeniyle bağırsaklardan boşaltılamayan dolayısıyla sürekli olarak vücudu zehirleyen dışkı, düzenli bir sindirimi ve kan oluşumunu zorlaştırıyor.
Vücudunuzun içini, doktorların röntgen aletleriyle
görebildiklerinden daha iyi görebilmek ve hastalığınızın nedenini veya daha önce fark edemediğiniz bedensel zayıflıkları veya zihinsel durumları tespit edebilmek için şunu deneyin: Bir-iki gün oruç tutun veya iki-üç gün sadece meyve (portakal, elma veya herhangi bir sulu meyve) yiyin. Dilinizde yoğun bir tabakanın oluştuğunu fark edeceksiniz.
Bu durum akut bir hastalık geçiren birinde belirirse, doktor, “Sindirim bozukluğundan” bahsedecektir.
Dil sadece midenin değil aynı zamanda tüm ince zar
sisteminin de aynasıdır. Bu yoğun tabakanın günde
birkaç kez temizlense bile yeniden ortaya çıkışı, midenin iç yüzeyinden, bağırsaklardan ve vücudun tüm boşluklarından gelen mukus ve diğer maddelerin miktarını göstermektedir.
Bu testin öncesinde ve sonrasmda tuvalete çıktığınızda bu mukus göstergesini daha da şaşırtıcı bir şekilde fark edeceksiniz.
Oruç kürü uyguladığınızda doğanın ameliyat masasında olduğunuzu unutmayın, ancak bu ameliyatta neşter kullanılmaz. Oruca başlar başlamaz temizleyici
boşaltım süreci hemen başlar, ve beklediğiniz sonuçlara ulaşmanız için bu kitaptaki bilgiler size gereken yardımı sağlayacaktır.
Oruç tuttuysanız, size alışık olduğunuz besin miktarını azaltmanızı, doğal, temizleyici, mukus oluşturmayan besinler (meyve ve karbonhidratsız sebze) yiyerek, vücudunuzun mukusu çözerek dışarı atabilmesi için ona yardımcı olmanızı öneririm. İşte gerçek iyileşme süreci budur.
Dilin yüzeyindeki bu “ayna”, organizmada çocukluktan bu yana mukus oluşturucu yanlış besinlerle birikmiş olan fazlalığın yoğunluğunu yansıtır. Bu test
sırasında idrarınızı inceleyecek olursanız, -idrarın birkaç
saat bekletilmesi gerekir- çökelen büyük miktarlardaki mukusu gözlemleyebilirsiniz.
“Probleminizin” gizli nedeni olan kirliliğin ve atık
maddelerinin gerçek miktarı inanılır gibi değil.
Her hastalık öncelikle kan dolaşımının, dokuların
ve boru sistemin yerel bir tıkanıklığıdır. Ağrılar ve iltihaplanmalar fazla basınçtan dolayı ortaya çıkar; yüksek ateş veya iltihap sürtünme ve tıkanma sonucu gelişir.
Her hastalık bedensel bir tıkanıklıktır. İnsan organizmasının tüm boru sistemi, özellikle mikroskobik boyuttaki kılcal borular, günümüz medeniyetinin
yanlış besiniyle kronik olarak tıkanmıştır.
Akyuvarlar atıktır ve batı medeniyetinde mukussuz
kana ve kan damarına sahip bir kişi bile yoktur.
Bu durum tıpkı hiç temizlenmeyen bir soba borusunun kurumuna benzer; hatta bundan da vahimdir,
çünkü protein ve karbonhidrat içeren besinlerden geriye kalan atık maddeler zamanla zehir haline gelmektedir.
Dokuların, özellikle hayati önem taşıyan akciğerler, böbrekler, bütün bezeler vs. gibi iç organların tipik özellikleri süngerimsi bir yapıda olmalarıdır.
Zamk ve tutkal emmiş bir süngeri gözünüzün önüne getirin!
Natürizm, “bilimsel bulgu” dediği “tıbbi batıl
inancından” arındırması gerekir. Asıl gerçek doğadan
öğrenilir. Doğa sadece bir metotla, ORUÇ metoduyla
iyileştirilebilen her hastalığı iyileştiriyor. İşte bu doğanın sadece bir hastalığı tanıdığını ve her vücutta en önemli faktörün atık, yabancı madde ve mukus (çoğu
durumda ürik asit, kanın başka zehirleri ve doku bozulumu baş gösterdiğinde iltihap) olduğunu kanıtlıyor.
İnsan vücudunun ne kadar korkunç bir şekilde kirlendiğini görebilmek için tıpkı benim de şahit olduğum gibi binlerce oruç tutan insanı görmek gerekir.
İnanılması güç olan gerçek şu ki: Bu kadar atık maddesi nasıl oluyor da vücutta depolanabiliyor? Soğuk aldığınızda ne kadar mukus attığınıza hiç dikkat ettiniz mi?
İşte şimdi aklınızdan geçen ne ise, aynı görüntü
bronşlarınızda, akciğerinizde, midenizde, böbreklerinizde, mesanenizde vs. de meydana geliyor. Hepsi aynı durumdadır. Vücudunuzun her bir parçasının görüntüsü süngerimsi dilinizin yüzeyine yansıyor.
Tıp bilimi, laboratuar incelemesi, idrar ve kan tahlili gibi “özel bir bilim” geliştirdi.
Elli yıl önce ünlü bir natürist şöyle demişti: “Her
hastalık atıktır, yabancı maddedir.” Ben ise, yirmi yıl
önce söylediğimi bugün de yine tekrar ediyorum: Çoğu yabancı madde, yanlış besinler sonucu oluşur ve vücudu mukus şeklinde terk ettiğinde gözle görülür
bir çeşit lapa halindedir. Yenilen et, bozuluma uğradığında vücutta iltihaba dönüşür.
Gerçeği, oruç tutmaya başladıktan sonra fark edebildim. Böbrek hastalığımı tedavi etmeye çalışan natürist doktorumun itirazlarına rağmen oruç küründe
ısrar etmiştim. Deney tüpünde yoğun miktarda protein belirdiğinde, doktorun düşüncelerini yüzünden okuyabiliyordum. Ama bu bana şunu kanıtlamaya yetmişti: Doğanın ittiği, dışarı attığı her şey atıktır; bu ister
protein, şeker, isterse de mineral veya ürik asit olsun.
Yukarıda anlattığım olay 24 yıl önce olmuştu ama bu
natürist doktor hâlâ besinler yoluyla protein takviyesinin gerekli olduğuna inanıyor.
Brightsch-böbrek hastalığında, idrarın kimyasal
tahlili sonucu ortaya çıkan yüksek protein oranı şeklindeki tıbbi bulgu da diğerleri gibi yanıltıcıdır. Protein atımı, vücudun buna ihtiyaç duymadığı anlamına
gelmektedir. Yoğun protein içeren maddelerle fazlasıyla beslenildiğine işaret etmektedir. Bu zehir üretici
besini azaltmak yerine çoğaltma yönünde bir beslenme şekli sürdürülmektedir. Bu çoğaltma çabası da “kaybı” telafi etme düşüncesinden kaynaklanır.
Oysa doğa sizi kurtarma gayretiyle proteini mümkün olduğunca dışarı atmaya çalışmaktadır.
Diğer önemli laboratuar testlerinden biri de idrarda beliren şekerdir, -Diyabet. Tıp sözlüğünde bu hâlâ
bir “bilmecedir”. Oysa hasta, kanın rahatlıkla kabul
ettiği doğal tatlılar tüketmek yerine, yumurta', et, et
yağı vs. besinlerle iyileştirilmeye çalışılır. Aslında hastanın kanı, doğal şekere ve doğal şeker içeren besinlere ihtiyaç duyar. Fakat ne yazık ki özellikle bu maddeler hastadan esirgenir.
Bütün kan testlerinin yanıltıcı olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçektir.
Biz natüristler, doğanın öğretilerini kesinlikle görmezden gelemeyiz, çocukluğumuzdan bu yana beynimize kazınmış olan yanılgılardan vazgeçmek ne kadar
zor olsa da. Karışıklığa neden olan hatalardan biri de
hastalıklara tek tek isim verilmesidir. Hastalığın ismi
hiç önemli değildir, bu nedenle doğal tedavinin başlangıcında hiçbir değer taşımazlar. Özellikle oruç ve diyette.
Her hastalık yabancı maddeler nedeniyle oluşuyorsa, (ki bu kesin), bilinmesi gerekenler şunlardır:
Hastadaki fazlalığın hacmi ve organizmanın yabancı maddeler tarafından ne ölçüde kısıtlandığı Tüberküloz veya kanser hastalıklarında
ise, dokunun bozulup bozulmadığına bakmak gerekir.
Hastalarımdan yüzlercesi bana gittikleri her doktorun farklı teşhislerde bulunduğunu ve rahatsızlıklarına değişik isimler koyduğunu belirtiyordu. Ben onları her zaman şu sözlerle şaşırtırdım: “Ben sizin
probleminizi çok iyi biliyorum. Yüzünüzden teşhis
edebiliyorum, ve bunu birkaç günlük oruç kürüyle
“sihirli aynada” kendiniz de görebileceksiniz.”
TEŞHİS DENEMESİ
Bu bölümün başında da söz ettiğim gibi iki- üç gün
oruç tutmanız gerekir. Kilolu bir hastanın oruç sırasında mutlaka sıvı alması gerekir. Dilin yüzeyi, vücudun iç görünümünü açıkça yansıtacaktır, ve hastanın
nefes kokusu da bozulmanın ne ölçüde yoğunlaştığını
gösterecektir. Hatta ağırlıklı olarak tüketilen besinin
ne olduğunu tespit etmek bile mümkün olabilecektir!
Bir oruç kürünün başlangıcında vücudun herhangi
bir yerinde ağrı söz konusuysa şundan kesinlikle emin
olabilirsiniz ki, o ağrıyan yer sizin zayıf noktanızdır ama
henüz yeterince ilerlememiş bir semptom olduğu için
doktor muayene sırasında bunu fark etmemiş olabilir.
Atık maddeler, mukus tabakalarıyla birlikte idrarda
belirecektir. Mukus, burun, boğaz ve akciğerler yoluyla olduğu gibi dışkılama yoluyla da dışarı atılacaktır. Oruç sırasında hasta kendini ne kadar zayıf hissediyorsa, vücudundaki yük de o kadar büyüktür ve yaşam enerjisi de o oranda azdır.
Bu teşhis testi size problemin nerede olduğunu ve
ölçülü, radikal bir Geçiş diyetiyle nasıl ortadan kaldırılacağını gösterir. Bu aynı zamanda oruca devam etmenin gerekli olup olmadığını da belirler.
Bu test, doğal tedavinin, fiziğin, kimyanın vs. gelişiminin temelini oluşturur. Doğaya sorulan bir sorudur bu, ve doğa her zaman ve her yerde kesin cevabı verir.
Hastada asabiyet veya kalp rahatsızlığı gibi bir belirti ortaya çıktığında, vücudunda ilaçların depolandığından kesinlikle emin olabilirsiniz. Tüberküloz hastalığı olan bir hasta, kısa bir oruç küründen sonra öylesine yoğun bir mukus boşaltır ki, onu yumurta ve
süt gibi “iyi ve besin değeri yüksek” besinle iyileştirmeye çalışmak, yapılacak en aptalca şey olur.
Teşhis testinin açıklaması budur. Bu basit yöntemden başka hiçbir yöntem vücudun iç durumunu bu
kadar kesinlikle gösteremez. Vücudun içerisinde neler
meydana geldiğini hiçbir alet bu kadar iyi teşhis edemez. Muayenelerin hiçbiri kesin bir bilgi vermez, o yüzden de güvenilir değildir.
Doğanın aynası, vahiyi, kanıtları... tüm bunların
gerçek anlamını bilmediğiniz sürece hepsi “sihirbazlıktan” öteye gitmez. Doğa size her şeyi tüm “bilimsel teşhislerden” daha açık, kesin ve tüm mükemmelliğiyle gözlerinizin önüne serer.
HASTALIKLARIN ÖNCEDEN BİLİNMESİ
Şimdi de sıra hastalıkları önceden kestirme konusuna
geliyor. “Gizli” bir hastalıktan bahsedilir. Herkesin,
kendisini “sağlıklı” sanan her insanın gizli bir hastalığı vardır ve doğa, çocukluktan bu yana birikmiş olan
atığı dışarı atmak için sadece uygun zamanı bekler.
Soğuk algınlığı veya “Grip” gibi ciddi bir “şokun”, vücudun boşaltım yapabilmesi için bir başlangıç olduğunu herkes bilir ama buna anlam veremez.
Ne var ki, doğanın bu genel temizlik girişimi doktorun önerisiyle talihsizce engellenir. Böylece hasta yemek yemeye ve ilaç almaya devam eder. Ama bu sadece boşaltımı engelleyerek akut ve kronik rahatsızlıklara neden olur.
Her insanın, özellikle otuz ila kırk yaşlarındaki kritik dönemde birkaç gün oruç tutması gerekir. Bu sayede “sihirli ayna” aracılığıyla gizli hastalıklarının boyutu hakkında bir şeyler öğrenebilir. Zayıf noktalarını ve bu zayıf noktalarının nerede olduğunu bilmesi
kendi yararınadır. Hastalıkların önceden bilinmesi işte
budur. Sigorta şirketleri buna inanmış olsaydı riskleri
tahmin etmekte gerçekten güvenilir bir metotla donanmış olurlardı.
Dil iyice temiz hale gelene kadar oruç tutmak çok
tehlikelidir. Kısa bir oruç küründen sonra yenilen
“adam akıllı” bir öğünden sonra dilin neden temiz
bir görünüm aldığını, ama meyve veya mukussuz besin alındığında neden bir tabakanın oluştuğunu kim
açıklayabilir? İşte “sihirli aynanın” şimdiye kadar açıklanamayan sırrı budur. Bunun çok basit bir açıklaması
vardır: Boşaltım süreci, yani atık atma süreci, alınan
yanlış besinle kısa bir süre için engellenir ve bunun bir
sonucu olarak da kendinizi bir süre iyi hissedersiniz.
Bu süre içerisinde bu “sihirli ayna” bile sizi aldatabilir
ve siz vücudunuzun gerçekten arındığına inanabilirsiniz. Oysa doğal besine geri döndüğünüzde öyle olmaz. Normal insanın, vücudunun gerçekten “yabancı
maddelerden” arınabilmesi için bir ila üç yıl kadar sistematik bir oruç kürüne ve doğal, arındırıcı besine ihtiyacı vardır. Bu süre içerisinde vücudunuz iç ve dış
yüzeyinden sürekli olarak atık maddeleri dışarı atacaktır. Derinizin her gözeneğinden, idrar kanalından, kalın bağırsağınızdan, gözlerinizden, kulaklarınızdan,
burnunuzdan ve boğazınızdan sürekli olarak -gerek
sıvı gerekse kuru (kepek) halde- yabancı maddeler dışarı atılacaktır. Dolayısıyla hastalıklarla, “kronikleşmiş” büyük miktarlardaki atık maddelerinin, birbirleriyle doğrudan bir ilişkisi vardır. Bu “kronik hastalık”
yüzünden size şimdi anlatacaklarımın abartılı olmadığını anlayacak ve bana hak vereceksiniz:
Medeniyetin başından bu yana insanların bedensel
ve zihinsel her çeşit hastalığının bulguları, ne gibi belirtiler gösterirse göstersin, temelde aynı nedene bağlı
olduğunu kanıtlıyor. İstisnasız hepsi aynı koşullar sonucu oluşuyor: Atık, yabancı madde, mukus ve toksinler.
Atık, pislik, mukus, koku... bu kronik tıkanma için
“iç kirlilik” nitelendirmesi çok hafif kalır. Doğru olan terim “görünmez atık”dır.
1 note · View note
fitdergi-blog · 4 years ago
Text
Low Carb Diyeti Nedir, Nasıl Yapılır
Tumblr media
Low Carb Diyeti Nedir? Low Carb diyeti; şekerli besinleri, makarna ve ekmek gibi nişastalı gıdaları kısıtlayan ve yüksek oranda protein veya yağın kullanıldığı bir diyettir. Low carb diyeti düşük karbonhidratlı diyetlerin genel bir adıdır. Kimi low carb diyetinde yüksek oranda yağ tüketilirken kimi low carb diyetinde yüksek oranda protein tüketilir. Fakat low carb diyette temel prensip az miktarda korbonhidrat (şeker) almaktır. Low carb diyetinin Atkins, Zone, Ketojenik diyet gibi farklı türleri vardır. Örneğin Ketojenik diyette protein miktarı sınırlandırılarak daha çok yağ alımı hedeflenirken, Zone diyette ise yediğiniz karbonhidratların glisemik indeksleri ve makro hesabı önemlidir. Low carb diyetinde temel kurallara uyduğunuzda “Ne zaman acıkırsan doyuncaya kadar ye” prensibi uygulanır. Low Carb Diyeti Nasıl Yapılır? Standart bir beslenmede toplam günlük kalori alımınızın %40-%60 oranında karbonhidratlardan oluşması önerilir. Günlük 1500 kalori alıyorsanız bunun 600 ile 900 kalori arasında karbonhidratlardan gelmesi gerekir. Low carb diyetinde ise günlük 20 ile 60 gram arası karbonhidrat alımı öngörülür. 1 gram karbonhidrat 4 cal olarak hesaplanır. Böylece karbonhidrattan alınması gereken günlük kalori miktarı 80 ile 240 kalori arasında değişebilir. Bu sınırlar içinde kalarak ne kadar az karbonhidrat alırsanız o kadar kolay ve hızlı kilo verirsiniz. Read the full article
1 note · View note
songsforsinglepillows · 1 year ago
Text
Atkins Diyeti Nedir? Nasıl Yapılır? Aşamaları Avantajları Dezavantajları Atkins diyeti proteince zengin besinler ile oluşturulmuş bir diyettir. Dr. Atkins’in 1993 yılında yayınladığı ilk kitabında düşük karbonhidrat ve yüksek yağ temelli bir beslenme prensibi benimsemiştir. Atkins diyetinde yüksek yağ ve protein ve düşük karbonhidrat birleşimi ile vücuttaki yağ oluşumunu engellemek hedeflenmiştir. Bu diyette evreler içinde az miktarda karbonhidrat tüketimi ile insü... https://www.begonya.com/atkins-diyeti-nedir/?feed_id=173439&_unique_id=656217348feb1
0 notes
karaca2508-blog · 1 year ago
Text
Sağlıklı Yaşam İçin Beslenme
Tumblr media
Sağlıklı yaşam için beslenme hiçbir zaman sadece karın doyurmak anlamına gelmez. Yeterli ve dengeli beslenme, büyüme, yaşamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için besin ögeleri ve diğer biyoaktif maddelerin yeteri kadar alınmasıdır. Besinler çok çeşitlidir. Her çeşit besinin bileşiminde değişik miktarlarda “besin ögesi” denilen kimyasal moleküller bulunur. Besinler yendikten sonra besin ögelerine parçalanır ve vücutta öyle kullanılır. Besin ögeleri makro ve mikro besin ögeleri olmak üzere iki gruba ayrılır. Makro besin ögeleri, karbonhidratlar, protein ve yağlardır. Mikro besin ögeleri vitaminler, mineraller ve sudur. Makro besin ögeleri vücudumuza enerji verir, mikro besin ögeleri ise vücudumuza enerji vermez ancak vücut çalışmasında önemli görevleri vardır. Sağlıklı Yaşam İçin… Karbonhidratlar Karbonhidratlar vücuda enerji sağlayan ana ögelerdir. Günlük enerjinin büyük bölümü (% 55- 60) bu ögelerden sağlanır. Et, süt, yumurta gibi hayvansal kaynaklı ürünlerde az, tüm bitkisel besinlerde en çok bulunan besin ögesidir. Vücudun harcadığı enerjinin büyük bir bölümünü sağlarlar. Bir gram karbonhidrat 4 kalori verir. Ağır beden hareketleri için en elverişli enerji kaynağı karbonhidratlardır. Bitkisel besinlerde bulunan ve sindirilemeyen selüloz, hemiselüloz, lignin gibi karbonhidratlar posayı oluşturur. Posa ise bağırsakların hareketini ve kolay boşaltılmasını sağlayarak kabızlığı önler. Beynin kullandığı tek enerji kaynağı glukoz olduğundan bilişsel fonksiyonlar için karbonhidratlar gereklidir. Yağlar Yağlar en ekonomik enerji kaynağıdır. Yağlar, aynı miktarlardaki karbonhidrat ve proteinlerin iki mislinden fazla kalori vermektedir. Bir gram yağ 9 kalori verir. Ancak, diyette fazla bulunmalarının kalp hastalıkları ile ilişkili olabileceği bildirildiğinden diyette günlük enerjinin % 30’undan fazla olması istenmez. Yağların bileşiminde yer alan ve vücut tarafından yapılmayan bazı yağ asitleri büyüme ve derinin sağlığı için gereklidir. Yine yağlar, yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E ve K vitaminleri) vücuda alınması için esastır. Ayrıca, yağlar organların etraflarını kapatarak dış etkilerden zarar görmesini önlemektedir. Proteinler Aminoasitlerden oluşan proteinler, vücudun yapı taşı olarak bilinen büyük moleküllü biyolojik maddelerdir. Bir gram protein 4 kalori enerji verir. Diyette günlük enerjinin % 10-15’i proteinlerden sağlanmalıdır. Hücrelerin yapımında proteinler önemlidir, ayrıca kırmızı kan hücrelerindeki oksijen taşıyan hemoglobinin bir kısmı da protein yapısındadır. Enfeksiyonlardan koruyan bağışıklık (immun) sistemi içinde yer alan immun globulin ve antikorlar da proteindir. Sağlıklı Yaşam ve Egzersiz Proteinlerin fonksiyonları yapıcı, onarıcı, düzenleyici ve koruyucu olarak özetlenebilir. Protein gereksinimi yetişkinler için kilogram başına 1 gram olarak hesaplanabilir. Çocuklarda, genç erişkinlerde, gebelikte, emziklilikte ve yaşlılıkta protein gereksinimi artar. Vücudun proteinlerden azami yarar sağlayabilmesi için karbonhidratlardan alınan enerjinin yeterli olması gerekir. Aksi halde enerji kaynağı olarak proteinler kullanılır, bu da metabolizmanın gereksiz yere çalışması ve böbreğe yük bindiren protein yıkım ürünlerinin artmasına sebep olur Proteini oluşturan amino asitlerin bazıları vücut tarafından sentez edilebilir. Vücut tarafından sentez edilemeyen ve besinlerle belirli miktarlarda alınması gereken 8 amino asit “Elzem (esansiyel) amino asitler” olarak adlandırılır. Besinlerdeki proteinlerin amino asit değerleri farklılık gösterir. Yeterli miktarda elzem amino asit içeren proteinlere “kaliteli protein” denir. Et, süt, yumurta gibi hayvansal proteinler kaliteli proteinlerdir. Bitkisel proteinlerde bazı elzem amino asitler yeterli miktarda yoktur. Örneğin mısır proteininde triptofan, buğday proteininde lizin, kuru baklagillerde metionin yeterli miktarda değildir. Tahılların kuru baklagillerle birlikte tüketilmeleri bu eksiklikleri bir dereceye kadar tamamlayabilir. Vitaminler Vitaminler vücutta sentezlenmeyen, yaşam için gerekli, çok küçük miktarlarıyla hücre metabolizmasında önemli tepkimeleri kolaylaştıran organik bileşiklerdir. Vitaminlerin çoğu vücut tarafından yapılamadığı için besinlerimizle alınması gerekmektedir. Bu besinlerin bir kısmı çiğ olarak, bir kısmı da belirli pişirme süreçlerinden geçerek soframıza gelir. Bu hazırlama ve pişirme süreçleri esnasında oluşabilecek vitamin kayıpları insan sağlığını yakından ilgilendirmektedir. Vitamin gruplarını etkileyen ısı, ışık gibi etkenler ile asidik ve alkali ortamlar vardır. O nedenle her besin grubunun vitamin kayıplarına neden olmadan tüketilmesi yaşamın sağlıklı sürdürülmesi açısından gereklidir. Vitaminler insan sağlığının korunması için gereklidir. Vitaminler yağda ve suda eriyen vitaminler olarak iki grup altında toplanır. - Yağda eriyen vitaminler: A, D, E ve K vitaminleri - Suda eriyen vitaminler: C vitamini ve B grubu vitaminler A Vitamini A vitamini; görme, büyüme, üreme, embriyo gelişmesi, kan yapımı, bağışıklık sistemi ve doku hücresi farklılaşmasında gerekli bir vitamindir. A vitamini vücutta depo edilen bir vitamindir. Bu nedenle yetersizlik belirtileri, uzun süre A vitamini alınmadığında görülür. Yetersiz ve dengesiz beslenenlerde ve büyümenin hızlı olduğu çocukluk, gebelik ve emziklilik dönemlerinde sorun ortaya çıkabilir. A vitamini hayvansal kaynaklı karaciğer, balık yağı, süt, tereyağı, yumurta gibi besinlerden alınır. Bitkisel kaynaklardan ise beta karoten gibi karotenoidleri alınır ve bunlar organizmada A vitaminine dönüştürülebilir. Karotenoidlerin (A vitamini ön maddesi) kaynakları kırmızı ve sarı portakal ile koyu yeşil yapraklı sebzelerdir. En çok sarı, turuncu (havuç, kış kabağı vb.), koyu yeşil yapraklı sebzeler ile sarı ve turuncu meyvelerde (kayısı, şeftali vb.) bulunur. D Vitamini D vitamini; yağda eriyen bir vitamindir. Emilimi için yağ ve safraya ihtiyaç vardır. Balık yağında D vitamini bulunur, güneş ışığı etkisi ile deri tarafından da D vitamini yapılır. En önemli işlevi kalsiyum metabolizmasını denetlemek ve düzenlemektir. Kemikler kalsiyum deposudur. Kalsiyumun kemiklere taşınmasına ve yerleşmesine yardımcı olur. Başlıca D vitamini kaynakları balık, balık yağı, karaciğer, yumurta sarısı ve tereyağıdır. D vitamini eksikliğinde raşitizm görülür. Raşitizmde kemik ve dişlerde bozukluk ve eğrilik görülür. Dişler geç çıkar. Kafa kemikleri yumuşar ve eğrilir. Eklemlerde şişkinlik görülür. Güneş ışığını doğrudan alamayan bireylerde, hızlı büyüyen çocuklarda, az güneş alan ülkelerde D vitamini eksikliği görülür. D vitamini yetersizliğinin yaygın olarak görülme nedeni doğal yiyeceklerde yeterince bulunmamasına bağlıdır. Eksikliğinde çocukluk çağı raşitizmi (rikets) görülür. Bu hastalıktan korunma için güneş ışınlarından yararlanmak gerekir. Osteomalasia erişkin dönemde görülen bir kemik hastalığıdır. Kemikler yeterince sert ve dayanıklı değildir, kalsiyum ve fosfor oranı düşüktür. Sık doğum yapan, yetersiz ve dengesiz beslenen, güneşten yararlanamayan kadınlarda daha sık görülür. D vitamini suda erimediği için fazlası idrarla atılamaz. Fazla alınması eklemlerde ve yumuşak dokularda kireçlenmeye neden olur. Yine çocuklarda fazla ve gelişigüzel kullanıldığında büyümede duraksama, kusma, böbreklerde taş oluşumu gözlenir. E Vitamini Günlük yiyeceklerde yeterli miktarda bulunduğundan, insanlarda yetersizlik belirtilerine sıklıkla rastlanmamaktadır. Yağların emiliminde bir bozukluk oluştuğunda E vitamini emilimi de azalır. E vitamini hücre zarının koruyucusudur, iyi bir antioksidandır, damar içerisinde akışkanlığı sağlar, damar tıkanıklığını önler. Bitkisel yağlar, tahıl taneleri, yağlı tohumlar, soya, yeşil yapraklı sebzeler ve baklagiller E vitamininden zengindir. K Vitamini Kanın pıhtılaşma etmeni olarak tanımlanan K vitamini, günlük yiyeceklerimizde yeteri kadar bulunduğu ve kalın bağırsakta bakterilerce yapıldığı için, yetersizliğinde oluşan bir hastalık tanımlanmamıştır. Yağda eriyen bir vitamindir. Eksikliğinde kanın pıhtılaşması engellendiği için kanamanın durma süresi uzayabilir. K vitamini kemik gelişimi için de önemlidir En zengin K vitamini kaynakları; ıspanak ve benzeri yeşil yapraklı sebzeler, karaciğer, kuru baklagiller ve balıklardır. Tiamin (B1 Vitamini) En önemli görevi enerji metabolizmasındadır. Değişik besinlerle vücuda alınan besin öğelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi yine en önemli enerji kaynaklarından olan karbonhidratlardan enerji yapımında önemli bir işlevi vardır. B1 vitamini eksikliğinde yorgunluk ve isteksizlik, iştah azalması, kusma ve sindirim sisteminde bozukluklar, kalp yetmezliği, huzursuzluk sıklıkla görülen belirtilerdir. Beriberi denilen ve sinir sistemi bozukluğu şeklinde tanımlanan, eklemlerde şişlik ve ağrı, denge bozukluklarına neden olan hastalıklar en önemli yetersizlik belirtisidir. Karaciğer, et, süt, kuru baklagiller, tahıllar (buğday, mısır, pirinç), ceviz, fındık ve yumurta iyi birer B1 vitamini kaynağıdır Ribloflavin (B2 Vitamini) Işığa duyarlı olması nedeniyle riboflavin bulunan yiyecekler ışıkta bekletilmemeli, suda eriyen bir vitamin olduğu için de sebzelerin pişirilme suyu ve yoğurdun suyu dökülmemelidir. Karbonhidrat, protein ve yağların metabolizmasında görev alan riboflavin bir düzenleyicidir. Yetersizliğinde deride yaralar (dermatit), dudaklarda çatlaklar (keylozis, angular lezyon) ve göz çevresinde kesik şeklinde yaralar oluşur. Sinir sisteminde bozukluk, anemi (kansızlık) görülebilir. Gözde yanma ve kızarıklık, ishal oluşabilir. Karaciğer, et, süt ve ürünleri, yumurta, peynir, balık, yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllar iyi birer riboflavin kaynağıdır. Niasin Diyette yeterince niasin alınmaması sonucu sinir sistemi, sindirim sistemi ve güneş gören deride simetrik yaralarla kendini gösteren pellegra hastalığı oluşur. Pellegra hastalığı daha çok tek yönlü beslenen; özellikle de sadece mısır tüketen toplumlarda görülür. Kimler Malul Sayılır? Et, balık, kümes hayvanları, karaciğer, maya, tahıllar, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzeler niasin yönünden zengindir Folik Asit Folik asidin vücutta görev yapabilmesi için C vitaminine ihtiyaç vardır. Yetersizliğinde kan yapımında azalma olmaktadır. Özellikle gebe kadınlarda ve çocuklarda yetersizlik belirtileri yaygındır. Yetersizlik nedeni; yetersiz sebze ve meyve tüketimi, emilim bozukluğu ve vücuttan aşırı kayıp olmasıdır. Alkol bağımlılarında da folik asit yetersizliği görülebilir. Karaciğer, et, yeşil yapraklı sebzeler, maya, kuru baklagiller ve tahıllar folik asitten zengindir. Vitamin B6 (Piridoksin) Protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasında yardımcıdır. B6 vitamini aynı zamanda bağışıklık sistemi için de gereklidir. B6 vitamini yetersizliğinde en önemli bulgu sinir sisteminde, kan hücrelerinde görülür. Deride yaralar oluşur. Sinir sistemi bozukluğuna bağlı olarak bayılma nöbetleri görülür. Dudak kenarları ve dilde yaralar, huzursuzluk ve anemi (kansızlık), çocukluk çağında sık görülen B6 vitamini eksikliğinin başlıca belirtileridir. Büyüme geriliği, sindirim sistemi bozukluğu ve böbrekte taş oluşumu da B6 eksikliğinde görülen hastalıklardan bazılarıdır İstanbul İş Sağlığı ve Güvenliği Analizi Et, karaciğer, böbrek, tahıllar ve kuru baklagiller B6 vitamini yönünden zengindir. Vitamin B12 Bağışıklık sisteminde, protein metabolizmasında, sinir sisteminde ve kemik iliğinde kan hücrelerinin yapımında görevlidir. B12 vitamini yetersizliğinde, sinir sisteminde bozukluklar ve pernisiyöz anemi (kansızlık) oluşur. Kol ve bacaklarda uyuşma, duyu azalması, ruhsal bunalım ve kasılmalar en belirgin eksiklik belirtileridir Bu vitamin sadece hayvansal kaynaklı besinlerde bulunmaktadır. Et, süt, peynir, yumurta ve balık B12 vitamini yönünden zengindir. B12 vitamini bitkisel besinlerde bulunmaz. Pantotenik Asit Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması için gereklidir. Sinir sisteminin, bazı hormonların çalışmasında ve yağların sentezinde rol oynar. Bu vitamin tüm besinlerde bulunduğu için yetersizlik belirtileri sık görülmez. Tüm hayvansal ve bitkisel besinleri tüketmekle yeteri kadar pantotenik asit alımı sağlanır. Biotin Biotin, vücudumuzda ince bağırsak bakterileri tarafından sentezlenir. Karbonhidrat metabolizmasında görev alır ve enerji oluşumuna katkı verir. Günlük tükettiğimiz besinlerde biotin yeterli miktarda bulunduğundan eksiklik belirtileri görülmemektedir. Çiğ yumurta akında avidin adlı bir protein vardır ve bu protein biotinin vücutta kullanılmasını engeller. Çiğ yumurta yiyenlerde saç dökülmesi, deri yaraları oldukça sık görülen durumlardır. O nedenle yumurtanın pişirilerek tüketilmesi vücut için daha yararlıdır. Yetersiz tüketiminde deri yaraları, iştahsızlık, kas ağrıları, solukluk gibi belirtiler ortaya çıkar. Biotin, vücutta bağırsak bakterileri tarafından üretilmekte ve günlük besinlerle vücuda yeteri kadar alınmaktadır. Tüm yiyeceklerde yeteri kadar bulunur. En çok bulunduğu besinler; karaciğer, yumurta sarısı, soya unu, et ve mayadır Vitamin C (Askorbik Asit) Vitamin C; hava ile temasla kolay okside olur, suda erir, ekşi tattadır, ışıkla temasta rengi koyulaşır, ısıya dayanıksız bir vitamindir Vitamin C bağ dokularını bir arada tutar. Zehirlenmeler ve ateşli hastalıklarda vücudu koruyan ve bağışıklık sistemini güçlendiren bir vitamindir. Vücudumuzda kan yapımı için gerekli olan demir ve folik asidin kana geçmesini kolaylaştırır ve kullanımını artırır. Böylelikle kansızlığı önler. Damar çeperlerini güçlendirerek kanamaya ve gözde katarakt oluşumuna engel olur. Meme kanseri ve güneş ışınlarının oluşturduğu deri kanserlerinin gelişimini yavaşlatır. Kuvvetli bir antioksidandır. Çalışanlara Hamilelik ve Doğum Hallerinde Sağlanan Haklar Vitamin C yetersizliğinde; diş etlerinde kanama, dişlerde anormallikler, yorgunluk, isteksizlik ve eklem ağrıları görülebilir. Aşırı yetersizliği skorbüt hastalığına neden olur. Diş etlerinde kanama, eklemlerde şişlik ve ağrılarla belirti veren skorbüt hastalığını tedavi eden vitamin olarak bilinmektedir. Enfeksiyonlarda ve sigara içenlerde gereksinim 2 kat artmaktadır. Fazla alındığı takdirde böbrekler yoluyla dışarı atılır. Ana metabolitlerinden (yıkım ürünü) birisi oksalattır. Bu nedenle yüksek dozda uzun süre C vitamini alımında böbrek (okzalat) taşları oluşabileceği bildirilmiştir. Limon, portakal, mandalina gibi turunçgiller, çilek, böğürtlen, kuşburnu, domates, lahana, patates ile ıspanak, marul, yeşil biber, asma yaprağı gibi yeşil yapraklı sebzeler zengin kaynaklarıdır. Bu besinleri taze olarak tüketmek, bekletmemek kayıpları önlemek açısından önemlidir Mineraller Mineraller doğada yaygın olarak görülen inorganik maddelerdir. Vücudun büyümesi ve gelişmesi, yaşamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için minerallere ihtiyaç vardır. Mineraller vücudumuzda yapıyı oluşturan ve birçok işlevi düzenleyen elzem besin öğeleri grubudur. Vücudunuzun % 4 gibi çok küçük bir kısmını oluşturmalarına rağmen vücut yapısının oluşmasında yardımcıdırlar. Kemik, diş, kas, kan ve diğer dokularda da mineraller bulunur. Kalsiyum Kemiklerin ve dişlerin yapımında, kasların kasılmasında, sinirlerin çalışmasında, normal kan basıncının sağlanmasında, kanın pıhtılaşmasında, hücrelerin bir arada tutulmasında gereklidir. Vücuttaki kalsiyumun % 99’u kemiklerde ve dişlerde, geri kalan % 1’i ise vücut sıvılarında ve hücrelerde bulunmaktadır. Kalsiyum ve D vitamininin yetersizliğinde; çocuklarda raşitizm, yetişkin kadınlarda osteomalasia ve yaşlılarda osteoporoz görülür. Raşitizm ve osteomalasia kemiklerin gelişememesi, yumuşaması ve eğrilmesidir. Osteoporoz ise kemiklerin kırılabilir duruma gelmesidir. D vitamini, sütte bulunan laktoz, C vitamini, organik asitler ve bazı amino asitler kalsiyumun emilimini kolaylaştırır. Mayasız undan yapılan ekmeğin tüketimi, antasitli ilaçların uzun süre ve fazla miktarda kullanılması ise emilimi engeller.   Süt ve süt ürünleri (yoğurt, peynir, dondurma vb.) en iyi kalsiyum kaynağıdır. Süt ve ürünlerinde bulunan kalsiyumun emilimi fazladır. Yumurta sarısı, tahıllar, kuru baklagiller ve yağlı tohumlar da iyi birer kalsiyum kaynağıdır. Yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllarda bulunan kalsiyumun emilimi ise düşüktür. Yeşil yapraklı sebzelerde bulunan okzalatlar (oksalik asit) ve tahıllarda bulunan fitatlar (fitik asit) kalsiyumla birleşerek ince bağırsaklardan emilimi engeller. Diyetin posa miktarının fazla olması da kalsiyum emilimini olumsuz yönde etkiler. Fosfor Fosfor; kalsiyumla birlikte kemiklerin ve dişlerin oluşumunda, besin öğelerinin metabolizmasında görev alan enzimlerin yapısında bulunur ve hücre çalışması için gereklidir. Ayrıca fosfor vücut sıvılarının asit ortama dönüşümünü engeller, hücre içi ve dışı sıvıların dengede tutulmasını sağlar. Vücuttaki fosforun % 90’ı kemiklerde ve dişlerde, geri kalan % 10’u ise vücut sıvılarında ve hücrelerde bulunur. Protein yönünden zengin besinlerin fosfor içeriği de yüksektir. İhbar Tazminatı Hangi Hallerde Ödenir? Süt ve türevleri, et ve türevleri, tavuk, balık, yumurta, tahıllar, kuru baklagiller ve yağlı tohumlar önemli fosfor kaynağı besinlerdir. Demir Demirin çoğunluğu kanda ve kırmızı kan hücrelerinin içinde yer alan hemoglobinde bulunur. Hemoglobinin yapısında bulunan demirin vücuttaki görevi oksijen taşımaktır. Akciğerlerden oksijeni hücrelere, hücrelerden de karbondioksiti akciğerlere taşır. Et ve et ürünleri, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllar demir kaynağıdır. Pekmez ve kuru meyveler de iyi bir demir kaynağıdır. Diyette C vitamininin ve etin bulunması, bitkisel kaynaklı demirin emilimini artırır. Bu nedenle her öğünde C vitamininden zengin besinlere yer verilmelidir. Tahıllarda demir emilimini engelleyen fitatların etkisinin ortadan kaldırılması amacıyla ekmek mayalandırılarak yapılmalıdır. Yemek esnasında çay içilmesi de demirin emilimini azalttığından, çay öğün aralarında ve açık olarak içilmelidir. Demir yetersizliğinde kansızlık görülür. Bağırsak parazitleri, besinlerle alınan demire ortak olur ve kansızlığa neden olur. Anemik olan kişilerde kanda hemoglobin düzeyi düşer ve kırmızı kan hücrelerinin sayısı azalır. Diyetle demiri yetersiz tüketen okul çocuklarının sık hastalandıkları ve okula devam edemedikleri, öğrenme, algılama ve dikkatlerinde azalma görüldüğü ve okul başarılarının düştüğü bilinmektedir. Magnezyum Vücuttaki magnezyumun çoğu kalsiyum ve fosforla birlikte iskeletin yapısında bulunur. Kas dokuları ve vücut sıvılarında magnezyum bulunur. Yağlı tohumlar, kuru baklagiller ve tahıllar magnezyumdan zengin kaynaklardır. İyot Tiroit bezinin çalışması için iyot gerekir. İyot, tiroit bezinde tiroit hormonlarının yapımında görev alır. İyodun yetersiz alınması, iyot yetersizliği hastalıklarına neden olur. Ülkemizin bazı bölgelerinde (Karadeniz ve Akdeniz’in iç kesimleri ile Doğu ve İç Anadolu Bölgesinde) toprakta ve suda iyot yetersizliği olduğu için, bu bölgelerde yetişen besinlerle beslenen kişilerde basit guatr hastalığı görülür. Guatr boynun ön tarafında bulunan tiroit bezinin büyümesidir. Read the full article
0 notes
nasil-info · 1 year ago
Link
0 notes