Tumgik
#Düşüncelerimiz
moonlight08sblog · 2 months
Text
Yok olmak istesek bile kayboluyoruz, varlığımız bile görünmez, parlamamız bekleniyor, duygularımız, düşüncelerimiz önemsiz, aslan olmamız bekleniyor ama bize seçme hakkı verilmiyor, herkes beklenti içerisinde. ama yaşayıp gidecektik.
26 notes · View notes
Text
Ebeveynlerin çocuklarını kontrol etmek gibi bir hakları belirli bir yaştan sonra düşer. Biz robot değiliz, insanız. Kendi düşüncelerimiz, fikirlerimiz ve duygularımız var. Ebeveynler biz kararlarımızı verirken sadece bizi yönlendire bilirler.
Ama bazı (en kaba tabirle) kendini sahibimiz sanan ebeveynler(teyzem) çocuklarının gelecekteki hayatlarını en ciddi şekilde etkiliyecek kararları kendi başlarına verme hakkını kendilerinde görebiliyorlar.
7 notes · View notes
sessiizliginsesii · 2 years
Text
Kafamız ve düşüncelerimiz o kadar kalabalık ki kendimizi göremiyoruz.
Tumblr media Tumblr media
144 notes · View notes
eskidostumk · 2 months
Text
Nedir biz kadınların yazgısı?
Doğduğumuz andan itibaren babanın, ailenin, toplumun, dinin bir malı olarak mı algılandık? Bu algı içerisinde büyüyüp bunu normalleştirmemizi sağlayan kapitalist sisteme bir de biz kadınlar kendimizi 'mal' olarak sunduk. Burada 'mal' olarak kast ettiğim bir eşyanın-objenin üzerinde kişinin/kişilerin aynî hakkı olarak nitelendirilen insan onurunu zedeleyecek bir tanım. Peki; bizler, kadınlar neden hala seyirici konumundayız? Bir köşeye çekilip yaşamımız boyunca bize yapılan tacizi, şiddeti, baskıyı seyretmeye mi geldik? Kapitalist sistemin bizleri sunduğu gibi korkak, başarısız, hiçbir şeye gücü yetmeyen ağlak kadınlar oluverdik. Yaşadığımız bu tüketim toplumunda dayatılma üzerine birçok şeyi hazır olarak alıyoruz. En kötüsü de alışılmış düşünce kalıpları; sevgi, saygı, kadın, hoşgörü, kıskançlık, değer... Düşünce biçimimizi dahi onlar belirliyor. Biz kadınlar olarak bu sisteme özgür düşüncelerimizle baş kaldırmalıyız! Alışagelmiş, toplumun kalıp düşüncelerinin esiri olmamalıyız. Bunun için düşüncelerimiz özgürleşmeli öncelikle, özgürleşmeli ki zihnimiz de beraklaşsın ve zihnimizle birlikte bedenimiz de özgürleşsin. Bir sigaranın, bir gözyaşının veyahutta daha kötüsü bir erkeğin ardına saklanmamalı haksızlıklar, aşağılanmalar, hor görülmeler.. Bu isyan bizi zafere emin adımlarla götürecek. Belki daha çok ezileceğiz; daha çok şiddete, tacize maruz kalacağız fakat en azından zihinlerimizi özgür kılacağız. Bunca acıyı, kederi kaldıran çocukluğumuz yetişkin halimizden daha mı güçlüydü?
Öncelikle varlığımızın kutsallığını, kendimizi sevelim, zihnimizi, bedenimizi, ruhumuzu...
Her şey sevgi ile inşa edilebilir ancak.
9 notes · View notes
fairycherrysworld · 2 months
Note
Buda düzyazi denemem, seninki kadar olmasada. Umarim beğenirsin. İyi okumalar..
Anlatsana biraz. Nasıl bu kararı verebildin, alabildin? Nasıl ikna ettin kendini. Ne dedin de kabul ettirdin aklına fikrine mantığına yüreğine? Hala inanamıyorum.
İnanmak istemiyorum belki, bilmiyorum.
Sessiz kalmasana. Konuş. Bir şey söyle. Susma. Nasıl kendine zarar vermek istersin? Nasıl bu hayatı bitirmek istersin? Nasıl böyle bencilce bir karar alabilirsin? Nasıl sevebilirsin bensizliği? Söyle nasıl ulan nasıl!? Nasıl!? Nasıl!?
Aklım fikrim yüreğim hiçbir şekilde kabul etmezken sensizliği; sen bayan nihayet, hayatımın anlamı, varlık sebebim? Nasil oldu da benden vazgeçtin, anlatsana biraz. Belki bende hak veriririm sana? Belki duygularımız olmasada düşüncelerimiz ortaktır? yada vazgeçtim. Benim seninle aynı havayi solumaktan baska ortak noktam yok sanırım. O kadar seneyi bir evete ve imzaya sığdıran bir kadınla, daha fazla neyi konuşabilirim ki!? Sen hayallerimin duygularımın katili. Yüreğimden hüküm yedin. Bu saatten sonra müebbet uzağım sana. Gölgen gölgeme değmesin, gözyaşların bastığım toprağa düsmesin..
bence bir başlangıç için gayet güzel bir yazı. çok beğendim.
7 notes · View notes
istanbulda1sonbahar · 4 months
Text
Boşlukta, saçma sapan bir hissin tam ortasındayım. Ele geçiriyor beni. Düşünme yetim hem ebedîyen kaybolmuş hem de gittikçe güçlenerek artıyor gibi. Korkutucu. Evet korkuyorum düşünmekten, düşüneceklerimden, düşündüklerimden. Kafamın içinde dönenlerden ya da dönmesi muhtemel olanlardan. Sonu gelmiyor, bitmiyor, azalmıyor, hiçbir şey olmuyor, giderek her yerime dağılıyor, her tarafımda hissediyorum, tüylerim diken diken oluyor, içim ürperiyor, başım dönüyor, göz kapaklarım çöküyor ama durmuyor düşünceler, düşünme eylemi. Ben dışında konuşan bir başkası var ama o da benim, oradaki benden birkaç tane var, diğerinden de birkaç tane ve diğerinin diğeri.. Hiçbir zaman tutarlı olmuyoruz, olamıyoruz. Ben ve düşüncelerim, düşüncelerimiz, ben ve birsürü parçaya bölünmüş kişiliğim. Dengesi bozulmuş ruhum, zihnim. Hepsi birbirinden ayrı yere koşuyor, birbirlerini çekiştirip duruyorlar ve sonunda etim parçalanıyor. Onlara bulaşmayan tek parça kalp. Usul usul oturuyor bir yerlerde. Ne gelene bakıyor ne gidene. Öylece duruyor, kıpırdamıyor. Her biri ayrı yere serpilmiş duygu ve düşünceler ortalığı talan ederken ona da zarar vermişler sanırım duymuyor, sağır; görmüyor, kör. Ayağa kalkmasına yardımcı olacak bir destek lazım ama her yer dağınık. Birisinin peşine takılıp gitse belki kurtulacak o viraneden.. Ama en tecrübelisi de o , biliyor hepsinin de yanlış yöne doğru gittiklerini.
14 notes · View notes
busraspostsblog · 6 months
Text
Düşüncelerimiz birbirine öylesine zıt ki, üzerinde durmanın bir anlamı yok. Birbirimizi kızdırmaktan başka bir şey elde edemeyiz. Zaten artık konuşmanın bir anlamı da yok.
📚| Emma, Jane Austen
Tumblr media
9 notes · View notes
sinigami · 6 months
Text
"Öğretmenler, okulların doğasına uygun olan ardışık nitelikte ders kitapları yazarak ve sınıfları takvim yaşına göre düzenleyerek çocukluğun devrelerini icat ettiler. Bir çocuğun hangi yaşlarda ne öğrenebileceğine ve öğrenmesi gerektiğine ilişkin düşüncelerimiz, büyük ölçüde ardışık müfredat anlayışından kaynaklanmaktadır.
(...)
Okul müfredatı, okuryazarlık taleplerinin koşullarına tümüyle uydurulmak için tasarımlanmasından dolayı eğitimcilerin 'çocukluk doğası' ile matbaanın eğilimleri ya da yan etkileri arasındaki ilişki üzerine geniş ölçüde yorum yapmamış olmaları şaşırtıcıdır."
Çocukluğun Yokoluşu, Neil Postman
8 notes · View notes
derbeeder · 21 days
Text
sen ve ben. ikimiz birbirinin farkında gözlerimiz, düşüncelerimiz, olmayacak hayallerimiz. ne alınır ne satılır.
4 notes · View notes
bazenmahir · 6 months
Text
Maddecilik ve soyutçuluk
Materyalizm, evrenin temel yapı taşlarının maddeden oluştuğunu savunan bir felsefi görüştür. Bu düşünceye göre, gerçeklik maddeden ibarettir ve soyut, metafizik kavramlar gerçek değildir. Materyalistler, evreni, gördüğümüz, dokunduğumuz ve ölçebildiğimiz maddi nesnelerle açıklamaya çalışırlar. Onlara göre, insanın zihni de maddenin bir ürünüdür ve düşünce süreçleri, sinirsel etkileşimlerle açıklanabilir.
Materyalizme göre, insanın varlığı da maddi süreçlerin bir sonucudur. Duygularımız, düşüncelerimiz ve bilincimiz, beyin aktivitelerinin ürünüdür ve tamamen fiziksel bir temele dayanır. Dolayısıyla, insanın kimliği ve ruhu gibi soyut kavramlar, aslında maddenin karmaşık etkileşimlerinden başka bir şey değildir.
Materyalizm, bilimsel yöntemin ve gözleme dayalı bir yaklaşımın ürünüdür. Buna göre, evrenin işleyişi ve doğası, doğa yasalarıyla açıklanabilir ve anlaşılabilir. Bu nedenle, materyalistler, gerçekliği anlamak için bilimsel araştırma ve deneylere büyük önem verirler.
Peki bu durumda, materyalist görüşe karşı çıkanların savunduğu düşünce nedir ?
İnsan deneyimlerinin ve duygularının sadece maddenin fiziksel özellikleriyle açıklanamayacağını savunurlar. Onlara göre, insanın iç dünyası ve ruhu, sadece maddenin mekanik etkileşimlerinden ibaret değildir ve metafizik bir boyutu vardır. Bu nedenle, materyalizm, evrenin tamamını açıklamak için yetersiz olabilir ve insanın varoluşunu tamamen anlamak için diğer felsefi ve dini görüşlere de başvurmak gerekir.
8 notes · View notes
aynodndr · 11 days
Text
Bozkırlardan gelmiştik
akııın!.. akııın!..
kimimiz toraman
kimimiz zayıfa yakın...
Çıkarıp tahta sandıktan
pantolon, mintan, etek ve
ceketlerimizle
Sevgimizle!.. Hasretimizle!..
Ayaklarımız yarı çıplak
çoğumuzun, belki de
karınlarımız bile aç!..
Köy dağlarından sarkarak
derelerden akarak;
anadan babadan koparak!..
Toprağa saçılmış tohumlar
gibi artarak omuz omuza....
gelmiştik Okulumuza!..
Önce doyrulmuştu aç-
larımız... teker... teker
tıraşlanmıştı başlarımız!..
Her tel saçımız;
Bereketimiz!.. İnancımız!..
Çoğaldıkça çoğalan Aklımızdı
alnımızdan yeşile düşen...
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
Yozlaşmış toprağa can
suyunu vermiştik;
Doğudan Batıya
kız-oğlan birbirimizi kardeş
bacı bilip, can bellemiştik!..
Giydiklerimiz;
Toprak renginden
Güneşe sevgimizden
Suya hasretimizden!..
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
Nasırlı ellerimizle kalem kalem
bilgi öğrenip, yapılar
yükselterek göğe;
töreye ve cehalete
meydan okuyorduk!..
Bazen doktor, ebe
baytar ve amele oluyor.
Bazen de;
tezgah tezgah halı, kilim
hasır dokuyorduk!..
Buram... Buram... Bereket
Güneş!.. Su!.. Toprak
kokuyorduk!..
Anadolu türkülerini
dillendirip tellendirip;
toprağa diz vurarak
ve de
yaşamı tuvallerimizde
renklendiriyorduk!..
Demir eriyor... Tahtalar can
buluyordu ellerimizde...
Vatan ve Millet sevgisi
çağlıyordu yüreklerimizde!..
Niye... Niçin... Neden...
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
Düşlerimiz bir...
birebirdi düşüncelerimiz...
Işığımız Mustafa Kemal
Tonguç ve Yücel'di Pîrimiz...
İncindi mi onurunuz?
Yok mu oldu paranız, pulunuz?
Köyden şavkıyan ışıklar mı
kamaştırdı gözlerinizi?
Yoksa; ağaya
Emperyalist'e mi esir
etmiştiniz kendinizi?!..
Hepimiz kardelendik
Toroslar'da... piriçtik
Ergene Ovası'nda...
Ekmek ve Su da istememiştik
hiçbirinizden!..
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
Biz mi yok etmiştik
toprağın özünü ....Kars'ın
ineğini, sarı öküzünü?
Trakya'nın Kıvırcığı
Afyon'un Dağlıcını...
Biz mi ithal ettik Angusu
sapla-samanı?!..
Ve de;
Canımız bellemiştik
Bu kardeş Ulusu!..
Bu Cennet Vatanı!..
•••••••••••••••••
Altmış dört yıl kaybettik
geçmişimizden...
Evet... Eveet... Eveeeet...
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
••••••••••••••••••
_Erdoğan Kenan Atılgan
06.01.2013
Arşiv: İsmail Hakkı Tonguç
Kalemce
2 notes · View notes
hilaldesouza · 1 year
Text
Bir insan boşlukta ve yorulmuş hissettiğinde hep aynı cümleleri duyar etrafından, tek başına vakit geçir tatile çık, 1 ay boyunca her şeyi bırak kendini toparla ve geri dön yalnız kalmak iyi gelecektir..
Bunu sıklıkla yapıyorum tek başımayım bir anda her şeyden uzaklaştım aslında bu iyi geliyor mu bilmiyorum belki de kendimizi kandırıyoruzdur, bulunduğumuz yeri çevremizi hissettiklerimizle ruhumuzla karıştırıyoruzdur ve çareyi kısa süreliğine kaçmakta buluyoruz.
Ruhumuzu iyileştiren aslında düşüncelerimizdir bunu anlamak istemiyoruz korkuyoruz biz aslında kendimizden içimizden hislerimizden kaçmak istiyoruz, bulunduğumuz ortam çevre sadece bir bahane bunu kabullenmek istemiyoruz, yalnız kalınca da bu hislerimizin farkına varıyoruz kimisine iyi geliyor kimisine kötü bu sürede içimizde halledemediklerimiz yüzleşmekten korktuğumuz düşüncelerimiz pişmanlıklarımız gün yüzüne çıkıyor ya da bu düşünceleri susturmak için farklı yerlere kafa dağıtmaya geliyoruz sanki hepsini halletmişiz de umurumuzda değilmiş gibi davranıyoruz. Ve tekrardan döndüğümüzde o düşüncelerin hepsi tekrardan kendini gösteriyor korku, kaygı, koca bir boşluk. Ve günler geçtikçe kafayı yemeye başlıyoruz, bir mucize olmasını bekliyoruz bir mucize olsun da bütün her şeyi unutayım o an kaygı bütün bedenimizi sarıyor halledemeyeceğim korkusu, ve zamanla artık hisslerimizi kaybetmeye başlıyoruz artık istesek de umurumuzda olmuyor sonra bu soruyu soruyoruz kendimize; neden artık bir şeyler hissedemiyorum?
Çünkü biz kendimizi hiç anlamak istemedik ruhumuzu, hislerimizi dinlemedik sürekli kaçtık uzaklaşmaya çalıştık bunun iyi geleceğini zannettik sürekli içimizi susturarak devam etmeye çalıştık ve artık ruhumuz kendini hatırlatmayı bıraktı anlaşılmayı bekledi düşüncelerinden kaçılmamasını bekledi, ve artık mutluluğu, sevinci üzüntüyü bile hissedemez hale geldik her şey normal gelmeye başladı hiç bir şeyden zevk alamamaya başladık ruhumuz her geçen gün unutulup öldü.
Biz içimizdekileri halledemedik daha kendimizi bile anlamazken başkalarının bizi anlamasını bekledik iyi gelir diye. Anlaşılmayan insan hislerini umursamayan insanın ölüden farkı yoktur, biz ölü gibi yaşamaya alıştırıyoruz kendimizi bir boşvermişlik var ve bu hayatımızı hep olumsuz etkiliyor hep de etkilemeye devam edecek.
Önce ruhumuzu dinleyeceğiz hislerimizi umursayacağız yüzleşmek zorundayız ne kadar zor olursa olsun kaçmayacağız bir çok karar alacağız bunlardan korkmamalıyız, ilk önce kendimizi anlamalıyız içimizdekileri halletmeliyiz kendimizi her geçen gün öldürmemeliyiz buna alışamayız, biz sadece kendimize lazımız başkalarından çok bir beklentiye girmemeliyiz başkalarını değil kendimizi kaybetmekten korkmalıyız, biz kendimizin pusulasıyız yolumuzu şaşırmamalıyız.
"İnsan kendini anlamadığı zaman ölür"
28 notes · View notes
orionyildizinaaa · 2 months
Text
Yapma orion düşme hemen bu belirsizlik ve bir yola girmek seni korkutuyor farkındayım ama dediğim gibi her şey olacağına varıcak bak ilerde dedi dersin her ne olursa olsun bir yola girsende girmesen de o nasibinde olacağı gibi olacaktır üzülme lütfen… bak benim bu konuda ne çektiğimi sen biliyorsun her şeyin üst üste gelip bir tek adam akıllı cevap alamadan bitti her şey ve şuan ne diyorum biliyormusun iyiki de bitti yani demek istediğim şey öyle bir şey olurki sen onu şer görürsün ama o öyle bir hayırdırki lan neydi ne oldu dersin bak ben bu şekilde hissettiğim için böyle konuşuyorum yoksa edebiyat yapmıyorum. Önceden olsa şey derdim bizi biz yapan hareketlerimiz düşüncelerimiz kararlarımız derdim ama öyle değilmiş kocamaan bir kader kavramı görmesekte var üzülme lütfen seni böyle görmek içimi sızlatıyor ben bilmiyor muyum sanıyorsun senin içinde ne ormanlar yanıyor 🥺
6 notes · View notes
kalbimdebikursun · 2 years
Text
Hayatımızın bir noktasında, bir şeyleri severiz. Ne bileyim belki bir kitabı, belki bir insanı. Beynimiz kaydeder bunu, seviyor olarak kodlar. Yaşarken üzerine düşünmeyiz pek. Sonra o kitabın ya da insanın adı geçtiğinde, seviyorum deriz ezberden. Datada öyle kayıtlı sonuçta. Ama her gün değişime o kadar açığız ki... Zamanla düşüncelerimiz, zevklerimiz, ilgi alanlarımız ve odak noktalarımız değişir. Ve seviyoruz sandığımız şeyi aslında sevmiyor olabiliriz. Onu, x yaşındaki biz seviyor; şimdiki biz değil... Kodları güncellemek gerek.
88 notes · View notes
mutludegilim · 2 months
Text
Kendi değerimizi neyle ölçüyoruz bize karşı olan tutumlarla mı kendimiz dahil, başarı ile mi işle mi gzellikle mi ya da az hata ile mi istediğimiz gibi hayatı elde etmekle mi harika işler başarmakla mı aslında bunlar başkalarının gözündeki değerimiz değil mi, düşüncelerimiz ve içimiz aslında değerli olan, insan olan hata yapan canlı olan halimiz değil de ruhumuz ve hoyrat davranılmayı haketmiyor bence
4 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 1 year
Text
"You cannot get through a single day without having an impact on the world around you. What you do makes a difference, and you have to decide what kind of difference you want to make." - Jane Goodall
Our thoughts and actions impact the world around us and the people in it.
Here are five practical tips for having a sustainable impact in our professional lives:
💧1. Be proactive: Don't wait for opportunities to come to you - actively seek them out and grab them with both hands. Take the initiative to solve problems and go above and beyond in your work.
💧2. Be mindful of your impact: Each action you take in the workplace can have far-reaching consequences. Consider how your actions could impact your colleagues, customers, and the company as a whole before making decisions.
💧3. Focus on your strengths: Rather than trying to be good at everything, hone in on your strengths and leverage them to make a meaningful impact in your role.
💧4. Foster positive relationships: Build strong professional relationships with your colleagues and superiors, and be supportive of their goals and achievements. Collaborate and communicate effectively to achieve shared goals.
💧5. Embrace learning and growth: Be open to new opportunities for learning and growth, whether through taking on new projects, attending seminars and workshops, or seeking feedback from your colleagues. Focus on continuous improvement and strive to be the best that you can be in your role.
.............
"Çevrenizdeki dünya üzerinde bir etki yaratmadan tek bir gün bile geçiremezsiniz. Yaptığınız şey bir fark yaratır ve ne tür bir fark yaratmak istediğinize karar vermelisiniz." -Jane Goodall
Düşüncelerimiz ve eylemlerimiz çevremizdeki dünyayı ve içindeki insanları etkiler.
İşte profesyonel yaşamlarımızda sürdürülebilir bir etki yaratmak için beş pratik ipucu:
💧1. Proaktif olun: Fırsatların size gelmesini beklemeyin - aktif olarak onları arayın ve iki elinizle yakalayın. Sorunları çözmek için inisiyatif alın ve işinizde yukarıda ve öteye gidin.
💧2. Etkinizin farkında olun: İşyerinde yaptığınız her eylemin geniş kapsamlı sonuçları olabilir. Karar vermeden önce eylemlerinizin iş arkadaşlarınızı, müşterilerinizi ve bir bütün olarak şirketi nasıl etkileyebileceğini düşünün.
💧3. Güçlü yönlerinize odaklanın: Her şeyde iyi olmaya çalışmak yerine, güçlü yönlerinize odaklanın ve rolünüzde anlamlı bir etki yaratmak için onları kullanın.
💧4. Olumlu ilişkiler geliştirin: Meslektaşlarınız ve üstlerinizle güçlü profesyonel ilişkiler kurun ve onların hedeflerini ve başarılarını destekleyin. Ortak hedeflere ulaşmak için etkili bir şekilde işbirliği yapın ve iletişim kurun.
💧5. Öğrenmeyi ve büyümeyi benimseyin: Yeni projeler üstlenerek, seminerlere ve çalıştaylara katılarak veya meslektaşlarınızdan geri bildirim alarak, öğrenme ve büyüme için yeni fırsatlara açık olun. Sürekli iyileştirmeye odaklanın ve rolünüzde olabileceğiniz en iyi şey olmaya çalışın.
20 notes · View notes