#Apartman Yönetimi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Apartman Site Villa Havuz Bakımı Nasıl Yapılmalı?
Apartman Site Villa havuzların düzenli bakımı, havuzun temiz, güvenli ve kullanılabilir olmasını sağlamak için önemlidir. Havuz bakımı, aşağıdaki aralıklarla yapılmalıdır:Günlük Bakım (Her Gün):Havuz suyunun temiz olduğundan emin olun. Yüzeydeki yapraklar, böcekler ve yabancı cisimleri havuzdan uzaklaştırın.Havuz suyunun sirkülasyon sistemi (filtre, pompa) düzgün çalışıyor mu kontrol edin.pH…
View On WordPress
#Adana#Alaçatı#apartman yönetimi#AVM Yönetimi#çeşme#çeşme Alaçatı ılıca#çok#bu#dailyprompt-1975#dailyprompt-1980#dailyprompt-1981#dailyprompt-1989#dailyprompt-1993#dailyprompt-1998#dailyprompt-2002#dailyprompt-2007#dailyprompt-2016#dailyprompt-2034#dailyprompt-2047#dailyprompt-2049#dailyprompt-2061#daire#Dalyan#Emlak Danışmanlık#EMLAK danışmanlığı#gayrimenkul Alım Satım#günlük kiralık#için#Kars#konut projeleri
3 notes
·
View notes
Text
Bursa apartman yönetimi ve İzmir iş merkezi yönetimi, her iki şehrin konut ve ticaret alanlarındaki düzeni sağlamak için büyük bir önem taşır. Her iki yönetim türü de, binaların ve iş yerlerinin verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak, sakinlerin ve çalışanların yaşam kalitesini artırmak için profesyonel hizmetler sunar.
Bursa apartman yönetimi, apartmanların ortak kullanım alanlarının düzenli bir şekilde yönetilmesini sağlar. Bu yönetim, temizlik, güvenlik, bakım ve onarım gibi hizmetleri kapsar. Apartman yöneticisi, sakinlerin taleplerine hızlı çözüm üretir ve binalarda oluşabilecek teknik aksaklıkları en kısa sürede giderir. Ayrıca, Bursa apartman yönetimi sayesinde, apartman sakinleri arasındaki iletişim güçlendirilir, ortak alanların bakımı düzenli hale getirilir.
İzmir iş merkezi yönetimi ise, ticari alanların etkin bir şekilde işletilmesi için gereken profesyonel yönetim hizmetlerini içerir. İş merkezi yöneticileri, ofis binalarındaki güvenlik, temizlik, teknik hizmetler ve altyapı bakımını üstlenir. Bu tür yönetimler, iş yerlerinin verimli ve kesintisiz bir şekilde çalışmasını sağlamak için kritik rol oynar. Ayrıca, İzmir iş merkezi yönetimi, iş merkezlerinde çalışanların ihtiyaçlarını karşılayarak, iş yerlerinin prestijini artırır.
Hem Bursa apartman yönetimi hem de İzmir iş merkezi yönetimi, sakinlerin ve iş sahiplerinin yaşamını kolaylaştıran, güvenli ve konforlu bir ortam sunar. Profesyonel yönetim, her iki tür yaşam alanında da sürdürülebilir başarıyı destekler.
0 notes
Text
Subaşı TOKİ’lerinde hak sahipleri anahtarlarına kavuştu
https://pazaryerigundem.com/haber/174952/subasi-tokilerinde-hak-sahipleri-anahtarlarina-kavustu/
Subaşı TOKİ’lerinde hak sahipleri anahtarlarına kavuştu
Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel, Subaşı TOKİ’lerinde hak sahiplerine verdiği sözü yerine getirdi. Subaşı TOKİ’lerinde hak sahipleri anahtarlarına kavuşurken, apartman temsilcileri ile site yönetiminin belirlendiği toplantıya davet edilen Başkan Ercan Özel, “Yetkili kurumları bir araya getirerek koordinasyonu sağladık ve söz verdiğimiz gibi anahtarlar teslim edildi” dedi.
BURSA (İGFA) – Bursa’nın Yenişehir İlçesi Subaşı Mahallesi’nde yapımına 2021 yılında başlanan Subaşı TOKİ konutlarında anahtarlar teslim edildi. 12 blok 210 konuttan oluşan Subaşı TOKİ’lerinde apartman temsilcileri ve site yönetimi belirlendi. Subaşı TOKİ konutlarında yapılan ilk toplantıya katılan ve kısa bir konuşma yapan Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel, “Sizlere konutlarınıza kavuşacağınıza dair söz vermiştik. Bugün sizlerle birlikte, anahtarlarınızı teslim almanızın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
GÜVENLİ VE MODERN KONUTLAR
Apartman temsilcilerinin ve site yönetiminin belirleneceği toplantıda olmaktan dolayı mutlu olduğunu dile getiren Başkan Ercan Özel, “Subaşı TOKİ projesi, Yenişehir’imiz için büyük bir adım, önemli bir yatırımdır. Bu proje, siz değerli hak sahiplerini yeni, güvenli ve modern konutlara kavuşmasını sağladı. Bu konutlar sadece birer yapı değil. Aynı zamanda bir topluluk olma yolunda sizin için önemli bir adımdır. Bu yeni yaşam alanında dayanışma ve komşuluk ilişkilerini en güzel şekilde yaşayacağınıza da inanıyorum” diye konuştu.
KOORDİNASYONU SAĞLADIK
Göreve gelmeden önce projeyi yakından takip ettiklerini hatırlatan Başkan Ercan Özel, şunları söyledi: “Bugün bu mutluluğun yaşanmasında, anahtar teslim sürecinin hızlanmasında sizler için Yenişehir Belediyesi olarak elimizden gelen gayreti gösterdik. Yetkililer arasında koordinasyonu sağlayarak hızlı bir şekilde tamamlanmasını sağladık. Burada emeği geçen TOKİ yöneticilerine, yüklenici firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özbek’e ve çalışma arkadaşlarına, en çok da sabır bekleyen siz değerli ev sahiplerine teşekkür ediyorum. Yeni evinizde sağlık ve mutlulukla yaşamayı temenni ediyorum.”
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Malatya'da profesyonel site yönetimi hizmetleri sunmaktayız. Amacımız, site sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmaktır.
Profesyonel site yönetimi malatya, bir site ya da apartman kompleksinin düzenli ve etkili bir şekilde yönetilmesini sağlar. Bizler Malatya'da bulunan sitelerde, yönetim hizmetlerimizle bu amaca hizmet ediyoruz.
Site sakinlerinin günlük yaşamlarını kolaylaştırmak ve site ortamının güvenli ve düzenli bir şekilde yönetilmesini sağlamak öncelikli hedeflerimizdir. Bunun için çeşitli hizmetler sunuyoruz.
Hukuki ve idari süreçleri takip etmek, bina ve site tesislerinin bakımını gerçekleştirmek, ortak alanların temizliğini sağlamak gibi görevleri üstlenmekteyiz. Site sakinleri için istek ve şikayetleri değerlendirerek çözümler sunmak da sorumluluklarımız arasında yer almaktadır.
Bununla birlikte, site sakinlerine sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleyerek bir araya gelmelerini sağlıyoruz. Böylece site sakinleri arasında iletişim ve dayanışma duygusunu güçlendiriyoruz.
Malatya'da profesyonel site yönetimi hizmetlerimizle, kaliteli bir yaşam alanı sunmayı hedefliyoruz. Site sakinlerinin memnuniyetini ön planda tutarak, ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıyoruz.
Profesyonel site yönetimi hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi almak ya da bize ulaşmak için lütfen bizimle iletişime geçin. Sizlere yardımcı olmaktan memnuniyet duyacağız.
0 notes
Text
0 notes
Text
https://www.yoneticim.org/ (Apartman yönetimi)
https://www.yoneticim.org/ (site yönetimi)
https://www.yoneticim.org/ (Tesis yönetimi)
0 notes
Text
✍️ Kat Maliklerinin Hakları ve Sorumlulukları
Herkese merhaba, Bugün konumuz kat maliklerinin hak ve sorumlulukları.
Kat mülkiyeti kanunu gereğince, her kat malikinin hem hakları hem de sorumlulukları vardır. Bu hakları ve sorumlulukları bilmek, apartmanda huzurlu ve sorunsuz bir yaşam sürmek için önemlidir.
✍️Kat Maliklerinin Hakları
✅ Bağımsız bölüm üzerinde mülkiyet hakkı: Kat malikleri, bağımsız bölüm üzerinde münhasıran mülkiyet hakkına sahiptir. Bu hak, bağımsız bölümü kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma hakkını içerir.
✅ Bağımsız bölümü kullanma hakkı: Kat malikleri, bağımsız bölümlerini kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanma hakkına sahiptir. Bu hak, bağımsız bölümün amacına uygun olarak kullanılmasını kapsar.
✅ Ortak yerleri kullanma hakkı: Kat malikleri, ortak yerleri ortak malik sıfatıyla paydaş olarak kullanır. Ortak yerler, bağımsız bölümlerin korunması ve kullanılması için gerekli olan yerlerdir.
✅ Kat malikleri kuruluna katılma hakkı: Kat malikleri, ana gayrimenkulün yönetimi ile ilgili olarak alınan kararlara katılma hakkına sahiptir. Kat malikleri kurulu, ana gayrimenkulün yönetimi ile ilgili konularda karar alır. Kat malikleri kuruluna katılma hakkı, kat maliklerinin eşitliği ilkesi gereğince, her bir kat malikine bir oy hakkı tanır.
✍️ Kat Maliklerinin Sorumlulukları
✅ Ana gayrimenkulün bakımına ve korunmasına katılma: Kat malikleri, ana gayrimenkulün bakımına ve korunmasına katılmakla yükümlüdür. Ana gayrimenkulün bakım ve korunması için gerekli olan giderler, kat malikleri tarafından ortak gider olarak karşılanır.
✅ Ortak giderlere katılma: Kat malikleri, ana gayrimenkulün ortak giderlerine paydaş olarak katılmakla yükümlüdür. Ortak giderler, ana gayrimenkulün bakım ve korunması, yönetim ve işletme giderleri olarak iki şekilde sınıflandırılabilir.
✅ Kat malikleri kurulunca alınan kararlara uyma: Kat malikleri, kat malikleri kurulunca alınan kararlara uymakla yükümlüdür. Kat malikleri kurulunca alınan kararlar, kanuna aykırı olmamak kaydıyla, kat maliklerine kesin hüküm oluşturur.
✍️ Sonuç
Kat maliklerinin hakları ve sorumlulukları, apartmanda huzurlu ve sorunsuz bir yaşam sürmek için önemlidir. Bu hakları ve sorumlulukları bilmek, apartman sakinleri arasında oluşabilecek sorunları önlemeye yardımcı olabilir.
‼️Sizler de bir apartman dairesinde oturuyorsanız, bu hakları ve sorumlulukları öğrenmenizi tavsiye ederim.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, Sevgilerimle,
#emlak #gayrimenkul #katmülkiyeti #istanbul
www.gayrimenkul.city
0 notes
Text
Site veya Apartman Ortak Alan Sigortası Nedir?
Toplu yaşam alanları, insanların bir arada yaşadığı ve birçok ortak alanın bulunduğu yerlerdir. Apartmanlar, siteler veya iş merkezleri gibi bu tür alanlar, birçok insanın günlük hayatını sürdürdüğü, çalıştığı ve zaman geçirdiği mekanlar olarak büyük öneme sahiptir. Ancak bu tür alanlar, doğal afetlerden yangınlara, hırsızlıklardan kazalara kadar bir dizi risk faktörüne maruz kalabilirler. İşte bu noktada devreye giren "Site veya Apartman Ortak Alan Sigortası" bu tür toplu yaşam alanlarını olası risklere karşı koruyan ve yönetimini kolaylaştıran önemli bir sigorta türüdür. Bu yazıda, site/apartman ortak alan sigortasının kapsamını ve zorunluluk durumunu inceleyeceğiz.
Site/Apartman Ortak Alan Sigortası Neleri Kapsar?
Site-Apartman Ortak Alan Sigortası Neleri Kapsar Toplu yaşam alanlarının yönetimi, büyük sorumluluklar gerektiren bir işlemdir. Apartmanlar, siteler veya iş merkezleri gibi bu tür toplu yaşam alanlarında, birçok kişinin ortak kullanımına açık olan alanlar bulunur ve bu alanlar birçok risk faktörüne maruz kalır. İşte bu gibi durumlar için ortak alan sigortası devreye girer ve birçok fayda sunar. İşte bu sigorta türünün kapsamına giren başlıca konular: - Doğal Afetler: Ortak alan sigortası, doğal afetlerin neden olabileceği zararları kapsar. Deprem, sel, fırtına gibi doğal afetlerin yol açtığı hasarlar bu sigorta ile karşılanabilir. - Yangın: Ortak kullanım alanlarındaki yangınlar, büyük bir risk oluşturur. Ortak alan sigortası, yangın nedeniyle meydana gelen maddi hasarları teminat altına alır. - Yer Kayması: Özellikle arazi yapısı nedeniyle yer kaymaları yaşanabilen bölgelerde bu riski kapsar. - Yıldırım Çarpması: Yıldırım çarpması sonucu oluşabilecek hasarlar da bu sigorta ile karşılanabilir. - Ortak Eşyalar: Ortak kullanım alanlarındaki eşyalar, camlar, aynalar, tabelalar, makine ve cihazlar, reklam panoları gibi öğeler de teminat altındadır. - Ek Teminatlar: İhtiyaca göre ek teminatlarla genişletilebilir. Örneğin, yönetim çalışanlarının kaza sonucu yaşanabilecek maddi kayıpları gibi durumlar ek teminatlarla güvence altına alınabilir.
Ortak Alan Sigortası Zorunlu Mudur?
Ortak alan sigortası, zorunlu bir sigorta türü değildir. Ancak toplu yaşam alanlarının yönetimini kolaylaştırması, ortak kullanım alanlarının olası risklere karşı korunmasını sağlaması nedeniyle oldukça yaygın bir şekilde tercih edilir. Bu sigorta türü, apartman yönetimleri, site yönetimleri, iş merkezi yönetimleri ve profesyonel apartman yönetim firmaları tarafından sıklıkla tercih edilir. İşte bu nedenle ortak alan sigortası, toplu yaşam alanlarında güvenliği ve risklerin kontrol altında tutulmasını sağlayan önemli bir araç olarak kullanılır. Poliçe detayları ve teminatlar sigorta şirketlerine göre değişebilir ve ihtiyaca göre özelleştirilebilir. Read the full article
0 notes
Text
Heat Tracing
Heat tracing genellikle boru hatlarında kullanılır ve boru hattının boyunca yerleştirilen bir dizi ısıtıcı tel ve bağlantı elemanlarından oluşur. Boru hatlarından akarak geçen sıvılar, soğuk hava koşullarına maruz kaldığında tahrip olabilirler. Aynı şekilde, bu hatlarda biriken nem de sorunlara yol açabilir. Heat tracing teknolojisi, bu sorunları ortadan kaldırmak için boru hatlarına eklenebilen özel bir ısıtma sistemidir. Bunun temel amacı, bir boru hattı boyunca dolaşan sıvıların akışkanlığını koruyacak şekilde ısıtılmasıdır. Bu teknoloji, sıvıların özelliklerine ve akışkanlıklarına göre tasarlanır. Örneğin, gaz üretim tesislerinde kullanılan boru hatları, karbon monoksit gazının etkisiyle sertleşebilirler. Bu nedenle, bu tesislerde ısıtma gereksinimleri daha yüksektir.
Heat Tracing - Isı İzleme Bu işlem, bir dizi yöntemle gerçekleştirilebilir. Bu yöntemler arasında elektrikli direnç hatları, ısıtma kablosu ve ısıtma bantları bulunur. Elektrikli direnç hatları, boru hattının dışına yerleştirilen ve elektrik akımı ile ısınan özel bir hat sistemidir. Isıtma kablosu, metalik veya polimerik bir yalıtkan kılıf içerisinde konumlandırılan bir tel içerir. Bu tekniğin avantajı, daha kolay kurulumu ve daha yüksek güvenilirliği için tasarlanmış olmasıdır. Isıtma bantları da birçok benzer teknolojiye göre daha düşük maliyetli bir yöntemdir. Ticari, endüstriyel ve evrensel müşteriler tarafından kullanılan birçok sektörde yaygın olarak kullanılır. Bu teknoloji, kimya, petrol, gaz, gıda ve içecek, ev ve apartman yönetimi, otomotiv, makine, atık su arıtma ve ilaç endüstrilerinde yaygın olarak kullanılır. Bu teknoloji, birçok farklı kullanım alanı sunabilir. Bu teknoloji, boru hattı ve ekipmanlarına uygulandığında, kullananları etkili bir şekilde koruyabilir. Bu, kritik ekipmanlarda olası kesintileri ve aksaklıkları önleyerek makinelerin düzgün çalışmasını sağlayacaktır. Ayrıca, bu teknoloji önleyici bir bakım yöntemi olarak kullanılabilir. Birçok endüstriyel süreç ve boru hattı uygulamalarında kullanılan önemli bir teknolojidir. Bu teknoloji, boru hatlarından geçen sıvıların donma, soğuma ve yoğuşma gibi sorunlarla karşılaşmasının önüne geçmektedir. Bu, ekipmanların daha güvenli ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlar. Ayrıca, heat tracing, birçok farklı endüstriyel sektörde yaygın olarak kullanılmaktadır ve bu nedenle sağlam bir yaptırımı bulunmaktadır.
Heat Tracing Sistemi Nasıl Çalışır?
Heat tracing, boruların belirli bir sıcaklıkta tutulmasını sağlamak için kullanılan bir ısıtıcı sistemidir. Bu sistemler, kullanım amacına göre farklı tiplerde olabilir. Bu sistemler, elektrikli ve su buharı olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır. Elektrikli sistemler, borulara yerleştirilen ısıtma kablosuna elektrik akımı verilerek çalışır. Su buharı sistemleri ise boruların ısınması için kullanılan buharlı suyun sisteme yerleştirilmesi ile çalışır. Elektrikli sistemler, boruların etrafına yerleştirilen bir direnç telini kullanır. Bu teller, boruların etrafına veya istenilen sıcaklıkta kalması gereken bölgelere yerleştirilir. Kabloda akım geçtiğinde direnç telinin ısı üretmesi sağlanır ve boru sıcak tutulur. Bu sistemlerin bir diğer türü de sıcaklık kontrol cihazları kullanılarak yönetilen sistemlerdir. Bu cihazlar, boruların sıcaklığını kontrol ederek gerektiğinde ısıtıcıyı açıp kapatabilir. Ayrıca, bu cihazlar önceden belirlenen sıcaklık değerleri ile çalışarak boruların istenilen sıcaklıkta tutulmasını sağlayabilirler. Su buharı heat tracing sistemleri ise borudan geçen su buharının, boruları ısıtmak için kullanıldığı bir sistemdir. Bu sistemler, boruların yüzeylerine su buharı üfleterek boruların ısısını arttırır. Bu yöntem, elektrikli sistemlere göre daha güçlü bir ısıtma yöntemi olmasına rağmen, kurulum maliyeti daha yüksektir. Bu sistemler, özellikle sıvıların düşük sıcaklıklarda akışkanlığı kalmadığında kullanılır. Bu özellikle petrol ve gaz gibi sanayi tesislerinde ve boru hatlarındaki sıvıların akışkanlığını sağlamak için önemlidir. Sistemler, aynı zamanda, borulardaki sıvıların donması ve borularda oluşabilecek hasarlara karşı koruma sağlar. Bu tesislerde oluşabilecek bir donma olayı, yüksek onarım maliyetleri ile sonuçlanabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı, sistemler sanayi tesislerinde ve boru hatlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu sistemler, hem işletmeler hem de çalışanlar için güvenli bir çalışma ortamı sağlamaktadır. Sistemlerin tasarımı, kurulumu ve bakımı ile ilgili doğru bir yaklaşım, iş süreçlerinin verimliliğini arttıracaktır. Bu sistemin kullanımı, sanayi tesisleri için zorlu bir koşulda bile enerji tasarrufu yapmanızı sağlayacak ufak bir akıllı yapıdır. Bir sistemin etkili olması, doğru bir şekilde tasarlanmış olması, doğru montaj işlemi ile sonuçlanır. Doğru bir seçimle uygun bakımla beraber, bu sistemler bakım maliyetlerini azaltır, çalışmanın verimini arttırır ve işletmeler için önemli bir yatırım haline dönüşür. Isı izleme sistemi, boruların belirli bir sıcaklıkta tutulmasını sağlamak için kullanılan bir ısıtıcı sistemdir. Bu sistemler, elektrikli ve su buharı olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır. Her sistemin farklı avantajları ve maliyetleri vardır. Sistemleri doğru bir şekilde seçmek, kurmak ve bakım yapmak sanayi tesisleri için önemlidir. Heat Tracing Fiyatları Birçok endüstri, ısıtma ve sıcaklık kontrolü için ısı izleme sistemlerine ihtiyaç duyar. Bu sistemler, hatların donma önlenmesi ve ürün kalitesinin korunması dahil olmak üzere birçok uygulamaya uyarlanabilir. Bu sistemlerin maliyetleri, uygulamanın özelliklerine ve gereksinimlerine bağlı olarak değişebilir. Fiyatlandırma, öncelikle uygulama gereksinimlerine bağlıdır. Çeşitli izolasyon malzemeleri ve ısıtma elementleri kullanılabilir ve bu seçimler fiyatı da etkiler. Uygulama boyutu ve zorluğu da maliyeti belirler. Birkaç faktör, ısı izleme maliyetlerini etkiler. Bunlar, uygulamanın boyutu ve zorluğu, kullanılan ısıtma elementi türü, kullanılan izolasyon malzemesi, ısıl izleme kontrol paneli, montaj maliyetleri, bakım ve onarım maliyetleri gibi unsurları içerir. Isıl izleme fiyatları, lansman maliyetleri ve işletme maliyetlerini içerir. İlk yatırım maliyeti, ürün kalitesi ve verimliliği etkiler. Daha yüksek kaliteli ürünler, daha yüksek fiyatlarla gelir. İşletme maliyetleri, enerji tüketimi, bakım ve onarım masrafları ile ilgilidir. Isı izleme sistemleri için kullanılan ısıtma elemanı türü, maliyeti belirleyen faktörlerden biridir. Elektrikli ısıtma kablosu, boru içi ısıtma telleri ve ısıtma bantları gibi farklı türler vardır. Tercih edilen ısıtma elemanlarından bir diğeri de bu elemanların özellikleri gibi önemli faktörlerdir. Isı izleme sistemleri, özellikle petrol, kimya ve gıda endüstrileri gibi bazı endüstrilerde önemli bir uygulamadır. Isı izleme fiyatları, özellikle bazı uygulamalarda yüksek düzeyde olabilir. Ancak, bu sistemlerin kalitesi ve performansı, uzun vadede kazanç sağlar. Bu sistemler, ürün kalitesini artırabilir ve üretim sürecinin verimliliğini artırabilir. Sonuç olarak, ısı izleme sistemleri, endüstriyel uygulamalarda oldukça önemlidir. Isı izleme fiyatları, uygulama gereksinimlerine ve seçilen ekipmanların maliyetine bağlı olarak değişir. Bu sistemler, ürün kalitesini ve verimliliği artırabilir ve en önemlisi, üretim sürecinde güvenlik sağlar. Heat Tracing Üreticileri Heat tracing üreticileri, endüstriyel tesislerde donma riski olan boru hatları, depolar ve tanklar için ısıtma sistemleri üreten firmalardır. Ürünleri, tesislerin ihtiyaçlarına göre özelleştirilerek üretilmektedir. Bu ürünler, elektriksel direnç, akışkan veya ısı transfer sıvısı yoluyla ısıtma sağlanmaktadır. Isı izleme sistemi ürünleri, özellikle petrokimya, gıda, ilaç, kimya ve enerji sektörlerinde kullanılmaktadır. Bu sektörlerde, ürünlerin güvenliği ve üretim sürekliliği için sıcaklık kontrol sistemleri gereklidir. Isı izleme sistemi üreticileri, bu gereksinimleri karşılayan ürünler geliştirerek endüstriyel tesislerin ihtiyacına uygun çözümler sunmaktadır. Isı izleme sisteminin üreticileri, geliştirilen ürünlerin yanı sıra danışmanlık hizmetleri de sunmaktadır. Bu hizmetler, tesislerin ihtiyacına göre ısıtma sistemi önerileri, tasarımı ve kurulum süreci için uzman destek sağlamaktadır. Bu şekilde, tesislerin doğru ve güvenli bir şekilde sıcaklık kontrolünü sağlaması hedeflenmektedir. Isı izleme sistemi üreticileri, endüstriyel tesislerde donma riski olan alanların belirlenmesi için bir dizi test ve ölçüm gerçekleştirmektedir. Bu testler, tesisin boyutu, şekli, yerleşimi, ürünlerin bulk durumu, kabı ve uygun Heat tracing ürünleri belirlemek amacıyla gerçekleştirilmektedir. Isı izleme sistemininüreticileri, sağladıkları ürün ve hizmetlerle birçok fayda sağlamaktadır. Bunlar arasında enerji tasarrufu, artan üretkenlik, ürün kalitesinin artması ve güvenlik bulunmaktadır. Ayrıca, Isı izleme sisteminin uygulamaları, çevreye de olumlu katkı sağlamaktadır. Enerji tasarrufu:Heat tracing, boru hatlarındaki veya depolardaki ısı kaybını azaltır ve enerji tasarrufu sağlar. Bu yolla, üreticiler enerji maliyetlerini düşürürler.Artan üretkenlik:Heat tracing uygulamaları, üretim sürecinde kısalma, enerji tasarrufu, donma riskinin azaltılması nedeniyle artan süreklilik ve kârlılık sağlar.Ürün kalitesinin artması:Heat tracing uygulamaları, üretim proseslerinin sıcaklık kontrolünü sağlayarak, ürün kalitesini arttırır. Bu, tesislerin kalite standartlarını karşılamalarına ve ürünlerini pazara sunarken güven vermelerine yardımcı olur.Güvenlik:Heat tracing uygulamaları, doğru ve etkili bir şekilde uygulandığında, güvenli üretim sağlayarak personel ve ekipmanın güvenliğini arttırır.Çevreye olumlu etkisi:Heat tracing uygulamaları, enerji tasarrufu sağlayarak doğal kaynakların korunmasına ve çevrenin korunmasına katkıda bulunmaktadır. Heat tracing üreticileri, endüstriyel tesisler için özelleştirilmiş ve yenilikçi ısıtma sistemleri geliştirmekte ve müşterilerine danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Bu sektördeki gelişmeler ve teknolojik ilerlemeler, Isı izleme sistemi teknolojisinin daha yaygın bir şekilde kullanılmasına ve üreticilerin daha iyi ve daha verimli ürünler sunmasına olanak sağlamaktadır. Bu, endüstriyel tesislerin enerji tasarrufu yapması, üretkenlik ve kaliteyi artırması, güvenliği artırması ve çevreye katkı sağlamasına yardımcı olmaktadır. Read the full article
0 notes
Text
İktidar Sizinse, Geceler Bizim: Batı Berlin İşgalevi Hareketi
Jan-Henrik Friedrichs, Geronimo, Çeviri: Ayşe Boren, Elçin Gen
Topluma Karşı Savaş
Jan-Henrik Friedrichs
1979 yılının sonbaharında, Berlin’de Kreuzberg semtinin yıkıma terk edilmiş Skalitzer Sokağı’nda kalan tek tük evlerde yaşamaya devam eden insanlar silah sesleriyle uyandı. Çoğu “misafir işçi” olarak 1960’larda Berlin’e gelmiş Türk göçmenlerden oluşan semt sakinleri evlerinden çıktıklarında, atış talimi yapan ABD askerleriyle karşılaştılar. Berlin Duvarı’na 200 metre mesafede bulunan ve yıkılması planlanan bölgeyi, şehir içi savaş talimi yapmaları için ABD ordusuna kiralayan Berlin Senatosu, yıkılmamış evlerde hâlâ yaşayan kiracıları unutmuştu.
Skalitzer Straße’de Amerikan askerleri, Kaynak: Jan-Henrik Friedrichs, “Urban Spaces of Deviance and Rebellion: Youth, Squatted Houses and the Heroin Scene in West Germany and Switzerland in the 1970s and 1980s”, s. 131
Bu olay, 1970’lerin sonunda Berlin Kreuzberg’de yaşanan durumu özetliyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, “Kreuzberg 36” ya da “SO 36” olarak anılan bölge –posta kodu olan Güneydoğu (Süd-Ost, SO) 36’nın kısaltması– Berlin’in ve “Özgür Batı”nın çeperlerinde kalmıştı. Üç tarafı Berlin Duvarı’yla çevrili olan bu eski işçi sınıfı mahallesi, Batı Berlin’i “Batı’nın vitrini”ne dönüştüren cömert yardımlardan yararlananamıştı. Kreuzberg’de bulunan 83 bin apartmanın 50 bini, Birinci Dünya Savaşı öncesinde inşa edilen binalardı. Bu konutların tümü çürümeye terk edilmişti. Fordist şehir planlamasına uygun olarak eski binalar yıkılıp yerlerine gökdelenler inşa edilecekti. Bu amaçla şehir yönetimi, özel yatırımcılarla birlikte apartman bloklarını tek tek satın aldı ve içlerindeki kiracıları çıkarmaya başladı. Mevcut binaları yenilemeye israf gözüyle bakılıyordu. 1970’lerin sonuna gelindiğinde SO 36 harap ve viran haldeydi.
Bunun üzerine bazı Kreuzberg 36 sakinleri biraraya gelerek Bürgerinitiative adlı yurttaş inisiyatifini kurdu. İnisiyatif öncelikle, sadece Kreuzberg’deki 300 apartmanda kiracıların tahliye edilmesine yol açan konut idaresine (Berliner Wohn- und Geschäftshaus GmbH, BeWoGe) odaklandı. BeWoGe üzerinde baskı kurmak amacıyla Bürgerinitiative üyeleri Şubat 1979’da iki apartmanı işgal ettiler ve hemen binaları onarmaya başladılar.
Yaşanılacak durumda olduğu halde boşaltılan binaların varlığına dikkat çekmek üzere yapılan bu sembolik işgal eyleminin çehresi kısa bir süre sonra değişti. Sosyal Demokrat hükümetin izlediği geliştirme politikalarından duyulan hoşnutsuzluğun yarattığı baskının da etkisiyle, BeWoGe sonunda işgalevcilerle kira sözleşmesi imzalamayı kabul etti. İşgal pratiği, böylelikle, hem evleri yıkılmaktan kurtarmanın hem de yaşayacak yer bulmanın yoluna dönüştü.
Ocak 1980’de bir Berlin mahkemesi, halihazırda geliştirme projesi bulunmayan bir binanın tahliye edilmesi için hiçbir hukuki zemin olmadığına karar verdi. Bu kararla birlikte, işgalevi pratiği, modernleşmeci kent planlamasına karşı uzun vadeli bir direniş imkânının önünü açtı. Karardan sonra işgalevcileri Berlin’in dört bir yanında binaları işgal ettiler. Artık dört başı mamur bir hareket oluşmaya başlamıştı. Nisan 1980’de, Kreuzberg 36’daki 10 işgalevi arasında koordinasyon sağlamak üzere işgalevi konseyi Besetzerrat K 36 kuruldu. Emniyet güçlerinin buna cevabı ise, özel bir işgalevi birimi kurmak oldu.
İşgalevi Kültürü: Mekânda ve Zamanda Özerklik
O dönem işgalevi hareketinin tahminen 5000 faal üyesi bulunuyordu, harekete destek verenlerin sayısı ise 10 bini aşmıştı. Araştırmalar, sadece genç kuşağın değil genel nüfusun da yarıya yakınının işgalleri onayladığını ortaya koyuyordu. Batı Berlin işgal hareketi, hem yerel kent politikaları üzerinde hem de dönemin gençlik kültüründe önemli rol oynadı. Batı Berlin, Almanya’daki en geniş alternatif kültür ortamına sahipti. Özellikle öğrenci protestolarının başını çektiği 1968’den sonra kent, sol eğilimli gençler için bir cazibe merkezine dönüşmüştü. Technische ve Freie Universität gibi üniversiteler radikal düşüncenin gelişiminde öncü rol üstleniyordu; ayrıca kiralar da nispeten ucuzdu. Yeraltı kültürü son derece canlıydı ve 1960’lardaki komünal yaşam deneylerinin izleri silinmemişti.
İşgal edilen binalar kamusal iletişim alanı olarak kullanılıyordu. İşgalevlerinin cepheleri ve duvarları sloganlarla, afişlerle, pankart ve resimlerle kaplanıyordu; gündelik hayatın düzenlenmesiyle ilgili meseleler duvarlar üzerinde karara bağlanıyordu. Verdikleri mesajdan bağımsız olarak, pankartların ve duvar resimlerinin varlığı sadece işgal edilmiş binanın değil çevresinin de sahiplenilmesini ifade ediyor, kentin çehresini değiştiriyordu. “Sessiz işgal”lerden farklı olarak, bunlar kent mekânı ve kentsel gelişim politikaları üzerinde söz sahibi olmak isteyen bir gençlik kültürünün ifadeleriydi ve bir teritoryanın belirlenmesine işaret ediyordu. Bu graffitiler, sadece topluma karşı açılan savaşın sembolü olmakla kalmıyordu, aynı zamanda o savaşın yürütüldüğü ve korumak için sürdürüldüğü teritoryanın sahiplenilmesinin de sembolüydü.
İşgalevciler nezdinde devlet, bütün disiplin kurumlarını ifade ediyordu. Kreuzberg 36 gibi yerlerde devletin olmadığı ya da aşıldığı bir dünyayı –bir süreliğine de olsa– hayal etmek mümkündü. Ihr habt die Macht, doch wir haben die Nacht (İktidar sizinse, geceler bizim) sloganı, özerkliğin sadece mekânla değil zamanla da ilgili bir mesele olduğunu açıkça gösteriyor. Teritoryal özerklik, en başta, gösterilerde ve polisin cisimleştirdiği “devlet”le yaşanan çatışmalarda tecrübe ediliyordu. Sokaklarda, barikatlarda, köprülerde yaşanan şiddetli çatışmalar, işgalciler arasında özgül bir politik program olmaksızın birlik ve dayanışma duygusu sağlıyordu.
"Oturma odası olarak sokak”, Kreuzberg, 1980’lerin başı, Kaynak: Jan-Henrik Friedrichs, “Urban Spaces of Deviance and Rebellion: Youth, Squatted Houses and the Heroin Scene in West Germany and Switzerland in the 1970s and 1980s”, s. 178
Politik protestonun mekânsallaşması, ve devrimden ziyade özerkliğin peşine düşülmesi, işgalevlerinin iç yapısı üzerinde de doğrudan etkili oldu. Başka politik hareket ya da kurumlarla kıyaslandığında, işgalevi ortamına katılmak daha kolaydı. 1970’lerin sol gruplarından farklı olarak, birlikte harekete geçmek için bir program üzerinde anlaşmak gerekmiyordu. Ancak, “özgür mekân” ve “isyankâr teritorya”nın yegâne dayanak noktası olduğu bir harekette, işgalevcilerinin kendi aralarındaki ve işgalciler ile “sıradan halk” arasındaki çelişkiler de masaya yatırılamıyordu. Harekete dahil olmayan mahalle sakinleriyle köklü ilişkiler kurulamamıştı. İşgalevciler ile diğer mahalle sakinleri arasındaki mekânsal ayrışmanın zamanla pekişmesi sonucunda bu sorunların bazıları göz ardı edilebilir olduysa da, uyuşturucu kullanımı da dahil olmak üzere bazı sorunlar kolay kolay çözülemeyecek çelişkilere yol açıyordu. Kendi yaşam kültürünü korumanın yegâne amaca dönüşmesi, ve özerklik vurgusunun genel bir sistem eleştirisiyle yeterince beslenememesi sonucu gelişen bireycilik, hareketin kendi içinde aşılmaz ayrımlara yol açtı.
Kreuzberg Bülowstraße 89 adresinde, IRA militanı Bobby Sands’in adının verildiği bir işgalevi, 26 Mayıs 1981. Kaynak: Jan-Henrik Friedrichs, “Urban Spaces of Deviance and Rebellion: Youth, Squatted Houses and the Heroin Scene in West Germany and Switzerland in the 1970s and 1980s”, s. 160.
Hareketin Sonu
Haziran 1981’de muhafazakâr Hıristiyan Demokrat Parti iktidara geldiğinde tahliyeler ve çatışmalar yeniden baş gösterdi. İşgalevi pratiğine, bir kamu düzeni ve güvenlik meselesi olarak yaklaşıldı. 22 Eylül 1981’de sekiz işgalevinin boşaltılması üzerine polisle yaşanan çatışmalar sırasında 18 yaşındaki Klaus-Jürgen Rattay hayatını kaybetti. 1983 yılının ortalarına gelindiğinde geriye sadece 56 işgalevi kalmıştı; 47’si polis tarafından boşaltılmış, 45’i kira sözleşmesi imzalanarak yasallaştırılmış, 19’u da terk edilmişti. Kasım 1984’te son işgalevi de kira sözleşmesi imzaladığında Berlin işgalevi hareketi sona erdi.
Kaynak: Jan-Henrik Friedrichs’in “Urban Spaces of Deviance and Rebellion: Youth, Squatted Houses and the Heroin Scene in West Germany and Switzerland in the 1970s and 1980s” (The University of British Columbia, 2013) başlıklı doktora tezinden seçilmiş pasajların çevirisidir. Altbaşlıklar tarafımızdan eklenmiştir.
Çeviri: Elçin Gen
Berlin İşgalevi Hareketi, 1981-83
Geronimo
1980-81 yıllarında Batı Berlin merkezli yeni bir işgal dalgası ülkeyi etkisi atına aldı. Aynı anda 160 bina birden işgal altındaydı. Berlin’deki işgalevi hareketi, mahalle ve kiracı inisiyatiflerinin emlak spekülasyonuna ve mutenalaştırmaya karşı senelerdir sürdürdükleri mücadeleye dayanıyordu. Instandbesetzungen [işgal et ve onar] pratiği, 1979 yılında Bürgerinitiative SO 36 ve farklı kiracı örgütleri tarafından başlatıldı. 12 Aralık 1980’de polisin bir işgal girişimini engellemeye yönelik teşebbüsü, 12/12 olarak anılan ve harekete muazzam bir ivme kazandıran bir isyanla sonuçlandı. İlk defa, bizzat işgalci olmayan insanlar isyana katıldılar ve polisin sert müdahalesi sonucunda toplumun geniş kesimleri işgalevi hareketiyle dayanışma içine girdi. Destek komiteleri, ayaklanmalar sırasında tutuklanan eylemcilerin bir an önce serbest bırakılmasını talep ederek, aksi takdirde “Noel gecesi yanan tek şeyin Noel ağaçları” olmayacağı hususunda polisi uyardı. Kreuzberg ve komşu semt Neuköln’deki bazı işgalevleri kendilerini “Özerk Cumhuriyet” ilan ettiler. İşgalevi hareketi, Sosyal Demokrat Parti ile Özgür Demokrat Parti (SPD/FDP) önderliğindeki Berlin Senatosu’nun meşruiyetini sarsan yolsuzluk skandalından da yararlanmayı bildi. Özellikle Kreuzberg ve Schöenberg’de oluşan politik ve yasal boşluk eylemcilere geniş bir hareket alanı açtı.
Hareket, 1981 yılında “yasal, yasadışı, kim takar!” sloganı altında hızlı bir şekilde büyüdü. Yaklaşık üç bin kişi işgalevlerinde yaşıyor ve gündelik yaşamlarının büyük bölümünü özerk kolektifler olarak örgütlüyorlardı. İşgalcilere destek amacıyla kitlesel gösteriler düzenlendi. Bunlardan biri “Af Gösterisi”ydi. Gösteri sırasında bir süpermarketin yağmalanması üzerine, burjuva basını, ortada bir “başkaldırı” olduğundan ve müttefikleri güvenlik güçlerinin “düzen ve huzuru tesis etmek için” olaya müdahale edeceklerinden bahseder oldu (Berliner Morgenpost, 5 Temmuz, 1981).
Hareket, polis müdahalesine, tek bir merkezden yönetilmeyen küçük grupların eylemleriyle karşılık verdi. Bir işgalciye verilen son derece ağır cezayı protesto eden göstericiler, “iktidar sizinse, geceler bizim” sloganını şiar edinerek iki gece içerisinde kırk bankanın kilidini kırmayı, yetmiş ikisinin de camını tuzla buz etmeyi becerdiler. Ayrıca, Berlin’in ana alışveriş caddesi Kurfüstendamm’da pek çok sürpriz ayaklanma gerçekleşti. Bu olaylar milyonlarca marklık zarara ve Springer [muhafazakâr] basınında “Berlin öfkeyle kaynıyor!” gibi manşetlerin çıkmasına sebep oldu. Mücadele aynı zamanda devlet baskısının diğer mağdurlarıyla daha güçlü bir dayanışma bağı kurulmasına vesile oldu. 1981 Mart’ında hapisteki Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) militanlarının açlık grevine destek vermek amacıyla on binlerce insan sokağa döküldü.
İşgalevi hareketi ilk evresinde “teorik” açıdan fazla donanımlı değildi – fakat bu, politik görüşlerden de mahrum olduğu anlamına gelmiyordu. İşgalcilerin çoğu dogmatik olmayan sol ya da alternatif çevrelerden geliyordu ve, öğrenci hareketleriyle, nükleer karşıtı gruplarla, ya da tutuklu hakları için mücadele verenlerle teşrik-i mesaileri olmuştu. Hareketin ilk politik tartışma konularından biri devletle müzakere edip etmemekti. Müzakere karşıtlarının başlıca argümanı pek çok işgalcinin hapishanede olmasıydı. Müzakere yanlıları ise, halihazırda işgal edilip onarılmış evlerin güvenliğinin sağlanması gerektiğini savunuyordu. Böylece gazetelerde, viraneye dönmüş binaları sevimli alternatif evlere çeviren yaratıcı ve barışçıl insanlar olarak resmedilen “saygın” işgalcilerle ilgili, burjuva kesimleri yatıştırmaya yönelik ilk haberler çıkmaya başladı.
“Otonomi” Kavramı ve Batı Berlin’deki Konut Mücadelesi
Zamanla işgalevi hareketi içerisinde “otonomist” kavramı da hayli popülerleşti. Aylık radikal dergisinde konuyla ilgili tartışmalar yayınlandı. 1983 yılında bir otonomist şöyle yazıyordu:
Otonomi, mücadelemizi mükemmelen özetleyen bir kavram gibi geldi. İtalya’dan ithal edip “Otonomi tezleri” metniyle kendi çevremize takdim ettiğimiz bu terim, kısa sürede, o zaman olduğu gibi şimdi de değer verdiğimiz, bizim için önemli olan her şeyi temsil eder oldu. Önceleri, çoğumuz kendini anarşist, sponti, ya da komünist olarak tanımlıyordu; bazılarımızın ise özgürleşmiş bir yaşama dair muğlak ve şahsi fikirleri vardı. Sonra birdenbire hepimiz otonomist olduk (radikal, sayı 123, 1983).
radikal dergisindeki “otonomi tartışması”, otonomistlerin, 1968 öğrenci ayaklanmalarındaki otonom seleflerinden ayrıldıklarını açık bir şekilde ortaya koyuyordu. Derginin 98. sayısında (1981) yoldaşlar şöyle diyordu: “Kimlik sorunumuzu çözmek için İtalyan Otonom hareketinden medet umamayız.”
Aynı sayıda, kendini otonomist olarak tanımlayan bir grup, “otonomi”yi “farklı yaşam biçimlerini şimdi ve burada hayata geçirme” arzusu olarak tanımlıyor ve şöyle devam ediyordu:
Dünyaya kapitalizmin zaviyesinden bakamayız. Fakat, endişelerimizi ve yıkıcı eğilimlerimizi, ihtiyaçlarımıza cevap verecek ve insanlar arasında yeni ilişkilenme biçimlerine imkân tanıyacak alternatif yapılara dönüştürerek somut adımlar atmadığımız takdirde, farklı bir manzaraya, özgürleşmiş bir topluma varmamız mümkün olmayacak.
Çalışmaya yönelik genel bir ret söz konusuydu; bunun başlıca sebeplerinden biri de Almanya’daki otonomist yapıların işyerlerinden çıkmamış olmasıydı. Daha ziyade, ortak “alt-kültür”de kök salmışlardı. Fakat, bazı otonomist gruplar, ücretli emeğe karşı kolektif bir direniş ve sermayenin hükmüne yönelik politik ve ekonomik bir eleştiri anlamına gelen otonomi kavramından fazlasıyla uzağa düştüğü gerekçesiyle bu tanımı reddettiler. İşin aslı, işgalevi hareketinin bazı bileşenlerinin nezdinde otonomi, üretim sürecinden bireysel olarak el etek çekmek anlamına geliyordu. Kapitalizmin nesnel koşulları altında bu hedefin hiç gerçekçi olmaması bir yana, bu tür bir yaklaşım aynı zamanda toplumun tamamını etkilemeye yönelik her tür çabadan kaçınıyordu.
Otonom politikadaki bireyci-öznelci sapma en keskin ifadesini belki de 1982 yılının ilk ayında radikal dergisinde yayınlanan bir makalede buluyordu. “Stillstand ist das Ende der Bewegung” [Hareketsiz Durmak Hareketin Sonunu Getirir] başlıklı bu makale “Otonomi Tezlerini” tekrardan ele alıyor ve şu sonuca varıyordu:
Bizler, kendimiz adına mücadele ediyoruz. Temsilî mücadelelere girmiyoruz. Şu ya da bu ideoloji uğruna, proletarya ya da ‘halk’ adına savaşmıyoruz. Tayin hakkının bizde olduğu bir yaşam için mücadele ediyoruz.
Otonomist hareket nasıl bu noktaya vardı, ne oldu da böyle tutumlar sergiler oldu?
İşgalevi hareketi sahneye çıktığında Almanya’da sınıf çatışmasının pek fazla esamesi okunmuyordu. Radikal politikanın dayanak noktası sınıf çatışması değildi ve yakın çevrede hasıl olan kişisel ihtiyaçlara odaklanmaktan başka fazla seçenek yoktu. Bir sürü otonomist işgalcinin nazarında mücadelelerinin “gerçek dayanak noktası” şuydu:
Geçtiğimiz birkaç yıldır, sol ve alternatif kesimlerin mensubu olan bizler, özerk bir şekilde yaşamamızı ve yaşamlarımızı kolektif olarak örgütlememizi mümkün kılacak yapılar yaratmanın uğraşı içindeyiz. Bu, ekonomik ilişkilerimizi, yeyip içtiklerimizi, barlarımızı, kültürel etkinliklerimizi kapsıyor. Bu tür nispi özgürlük alanlarında, komünal yaşam biçimlerini keşfetme ve radikal deneyimleri gündelik yaşama dönüştürme imkânımız olabilir. Ayrıca, farklı bir yaşam biçiminin yalnızca mümkün olduğunu değil aynı zamanda sonuç da verdiğini ispat etmek çok ilham verici.
Bazı otonomist gruplar ise gerçeklerden kaçmanın tehlikelerinin hâlâ farkındaydılar ve alternatif hareketi bu minvalde eleştiriye tabi tuttular:
Alternatif kesimden pek çok eylemcinin sistemle savaşmak gibi bir derdi yok. Tek dertleri kendi yaşamlarını yeniden tanzim etmek. Bu yaklaşımı reddediyoruz. Öz-örgütlenme biçimlerimiz mücadelemizin ayrılmaz bir parçası olmalı; hedefi değil.
Oldukça popüler bir terim olan “Freiraum”a [özgür alan] karşı da benzer bir eleştiri geliştirildi:
Eleştirimizin hedefi, nispeten özgür alanların varlığı değil, “özgür alan” kavramının kendi içinde bir amaca dönüşmesi. Bizce, özgür alanlar, daha kapsamlı mücadelelerin çıkış noktası olabilir ancak. Özgür alanlar kurup onları savunmakla yetinmek ... bildik reformizmdir! Sisteme hiçbir şekilde meydan okumaz. Hatta, kapitalizme ne kadar esnek olduğunu ispat etme şansı sunar: “özgür alanlar” kapitalizmin bünyesine dahil ediliyor; direniş başka alanlara kanalize ediliyor ve hiçbir patlayıcı gücü olmayan gettolar inşa ediliyor. Böylece, elimizde kala kala oyun alanları kalıyor.
Konut Mücadelesinin Sonu
22 Eylül 1981’de sekiz işgalevi polis zoruyla boşaltıldı. Polisten kaçarken otobüs çarpan Klaus Jürgen Rattay ağır yaralandı. İşgalevi hareketi etkinliğinin zirve noktasına ulaşmış, Batı Berlin’de mümkün olduğu kadar geniş bir liberal-sol yelpazeyi harekete geçirmeyi başarmıştı. Devlet işgalcilere iki seçenek sundu: Ya binaları boşaltacak ya da kira sözleşmesi imzalayacak, yani, yasallaşacaklardı. Hareket üzerindeki baskı artıyordu; bunun başlıca sebebi de işgal eylemlerinin yasadışı ilan edilip işgalcilerin zanlı durumuna düşürülmesiydi: yaklaşık beş bin kişi hazırlık soruşturmasının kapsamına alınmıştı.
Hareket bünyesindeki alternatif ve reformcu akımlar, sistemle ve devletle giriştikleri (başından beri kaçınmaya çalıştıkları) çatışmayı sona erdirmek amacıyla anlaşmalar imzaladılar. Müzakere karşıtlarıysa günden güne yalıtıldı. Anlaşmaları kıyasıya eleştirmekle beraber, kira grevlerini de içeren ve toplumun geniş kesimlerini harekete geçiren kapsamlı bir konut mücadelesi başlatmayı beceremediler. Bunda kısmen nüfusun geniş kesimlerini teskin eden “sosyal konut politikaları”nın (konut mücadelesinin tesadüfi sonuçlarından biri) payı vardı. Bir başka etmen de hareket bünyesindeki bireyci eğilimlerdi. Otonomist grupların mücadeleyi sürdürüp sürdüremeyeceği de tartışılır – çoğunun mücadele etmeye mecali kalmamıştı. Hıristiyan Demokrat Parti ile Özgür Demokrat Parti (CDU/FDP) yönetimindeki muhafazakâr Batı Berlin senatosu da çifte bir strateji izliyor; entegre edebildiklerini ediyor; geri kalanını da bastırıyordu. Bir yandan evler sorunsuz bir şekilde boşaltılırken, bir yandan da mahalleler baştan aşağı yeniden yapılandırılıyordu.
1984 yazında son işgalevi de boşaltıldı. Yine de, işgalevi hareketinin sonu otonomist grupların da sonunu beraberinde getirmedi. Konut mücadelelerinin sona ermesi yeni politik inisiyatiflere, tartışmalara ve kampanyalara alan açtı.
Kaynak: Geronimo, “The Squatters’ Movement in West Berlin: 1980-83”, Fire and Flames: A History of the German Autonomist Movement içinde, İngilizceye çeviren Gabriel Kuhn (Oakland: PM Press, 2012) s. 99-105.
Çeviri: Ayşe Boren
0 notes
Text
⤵️
🔗 https://demirsozyonetim.com/
Profesyonel Yönetim Hizmeti
Apartmanınızın Yönetim Sistemiyle Uğraşmayın !
Teklif Al !
✅Demirsöz Profesyonel Yönetim olarak;
“ÇANAKKALE CADDELERİNDE SOKAKLARINDA
KOMŞUNUZ OLMAYA GÖNÜLLÜYÜZ❗️”
Bizleri, #Yine,#Yeni, #Yeniden seçen
maliklerimize/komşularımıza
gösterdikleri teveccühe mazhar olmak için yapmamız gerekenleri
tüm imkanlarımızı zorlayarak
yapacağımızdan şüpheler duymamanız dileğiyle.
✅ https://demirsozyonetim.com/
🔵🔴🟢
Biz Kimiz ? 🏡🏙️🌇🏭🏰🏨🏫
Profesyonel Yönetim Hizmeti
Karşılanabilir Müşteri Memnuniyetini
Profesyonel Hizmet Anlayışını Birleştirerek,
Güven ve Saygı ile Müşterilerini Takım Arkadaşı Gibi Gören
Profesyonel Yönetim Hizmetlerimizi,
Ülkemizde Uluslararası Standartlarda Kurumsal Yönetim Hizmetini En Üst Düzeyde Uygulamayı Hedefimiz Olarak Benimsemişizdir.
🔵🔴🟢
Hizmetlerimiz:
Çanakkale genelinde başta olmak üzre
Neler Yaparız ⁉️
Size Yardımcı Olacak, Her Biri Konusunda Uzman Kadromuzla,
Site Yönetimi ve Organizasyon Alanında Hizmet Vermekteyiz.
Alanımızda Yaptığımız Her İşi Bir Proje Görüp,
Sonuçlanan Her Projemizden
Yeni Deneyimlerle Başarıyla Tamamlamaktayız.
🔵🔴🟢
Bilgi Alın:
Bize Sorularınızı & Sorunlarınızı İletin
Sadece Mutlu Müşteriler Biriktiriyoruz.
Adım Attığımız Yönetim Sektöründen Edindiğimiz Tecrübeler ile Büyüyen Bir Firma Olma Yolundayız.
🔵🔴🟢 #Demirsöz @demirsoz.com.tr
✅ https://www.demirsoz.com.tr/
🔵🔴🟢
➡️ #demirsözemlak
➡️ #demirsözyatırım
➡️ #DemirsözGayrimenkul
✅ https://www.demirsozemlak.com/
🔵🔴🟢
➡️ #demirsözkooperatif
➡️ #demirsözyönetim
➡️ #site
➡️ #bina
➡️ #ticari
➡️ #apartman
✅ https://demirsozyonetim.com/
🔵🔴🟢
➡️ 📍Genel Müdürlük:
# Cumhuriyet Mahallesi Hamidiye Caddesi N:16/A
Kepez / Çanakkale
🔵🔴🟢
➡️ ☎️ 0286 212 42 73
➡️📲 0544 380 00 17
✅ MAİL: [email protected]
🔵🔴🟢
➡️📌 ŞUBE:
Demirsöz Gayrimenkul Bayramiç Şube
➡️📌 Camicedit Mahallesi
Atatürk Caddesi Musannıf Sokak N:11/1
Bayramiç Çanakkale
🔵🔴🟢
#çanakkale
#ayvacık
#Bayramiç
#biga
#bozcaada
#çan
#eceabat
#ezine
#gelibolu
#gökçeada
#kepez
#lapseki
#yenice
#TesisYönetimi
@cevre_sehircilik_bakanligi @trktyd
0 notes
Text
Zirve Apartman Yönetimi Emlak Kiralama Ofisi Hakan Arslantok Seyhan Adana
Apartman Yönetimi Emlak Kiralama Gayrimenkul Alım Satım Temizlik Hizmetleri Peyzaj Düzenlemesi Günlük Kiralık Havuzlu Villa Tatil Evleri Kiralama 7/24 Danışmanlık Hizmetleri
View On WordPress
#Adana#Adana TOKİ#adanaemlakkirakama#adanaemlakkiralama#adanatemizlik#Alaçatı#apartman yönetimi#AVM Yönetimi#çeşme#çeşme Alaçatı ılıca#çok#dailyprompt#dailyprompt-1975#dailyprompt-1976#dailyprompt-1977#dailyprompt-1981#dailyprompt-1984#dailyprompt-1989#dailyprompt-1992#dailyprompt-2000#dailyprompt-2002#dailyprompt-2003#dailyprompt-2007#dailyprompt-2016#dailyprompt-2017#dailyprompt-2024#dailyprompt-2034#dailyprompt-2041#dailyprompt-2061#daire
0 notes
Text
Deprem Mağdurlarına Önemli DASK Uyarısı
Av. Tahsin Yaşar depremde az hasar alan konutlara ödenen yetersiz tazminatlara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Av. Tahsin Yaşar’ın yaptığı açıklamada şunları söyledi; “Depremde az hasar alan binalara ve konutlara DASK tarafından % 15’lik ödeme yapılmaktadır. DASK tarafından yapılan söz konusu ödemenin alınması - çekilmesi gerekir. Yine sigorta hukukunda “ÖDENENİ AL SONRA DAVA AÇ - İTİRAZ ET” kuralı vardır. Deprem mağdurları DASK tarafından yapılan her türlü ödemeyi almalıdır. Yapılan ödemenin çok üstünde bir zarar oluşması halinde yani evinizde ve apartmanınızda yaptığımız tadilatlar bu miktarın üzerinde çıktığında hukuki yola başvurulabilir. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Tebliği 1. Madde uyarınca, ortak alanlar olan bahçe duvarları, asansör, merdiven çatılar ve bacalar vd.” dâhil ortak kullanım alanları da DASK kapsamında kalmaktadır. Örneğin size DASK tarafından eviniz az hasarlı olduğundan bahisle 20.000 TL ödendi ancak ortak alanlar, çatı, merdiven ve asansörler dâhil sizin gerçek zararınız 100.000 TL olduysa siz kalan 80.000 TL için DASK’a müracaat ederek kalan kısmı talep edebilirsiniz. DASK kurumu bu kalan kısmı da karşılamak zorundadır. Ancak ortak alanların apartman yönetimi tarafından yaptırılması ve kat maliklerine paylaştırılması halinde bu durumun apartman yönetim kurulu defterine ve kayıtlara geçirilmesi ve somut hale getirilmesi ilerde açacağımız davada elimizi güçlendirir. Diğer taraftan ev sahibinin hasarlı yerlere ilişkin resim çekmesi, video çekmesi de dava açarken elimizi güçlendirir. Bu tür uyuşmazlıklarda Tüketici Hukuku alanında profesyonel destek alınmasını ve kendi başına hareket edilmemesini öneririm.” Read the full article
0 notes
Text
Apartman ortak alan işgali mahkeme yolu açıyor
New Post has been published on https://pazaryerigundem.com/haber/168803/apartman-ortak-alan-isgali-mahkeme-yolu-aciyor/
Apartman ortak alan işgali mahkeme yolu açıyor
Günümüzde yüksek kira bedelleri ve artan maliyetler karşısında kat malikleri ortak alanları kiraya verip maddi kaynak sağlayarak, apartmanların ya da sitelerin giderlerini karşılamak yoluna sıklıkla başvurmaya başladı. Av. Elvan Kakıcı Şimşek, apartman ortak alan işgalinde dava açılabileceğini açıkladı.
İSTANBUL (İGFA) – Kat maliklerinin ortak alanları kiraya verip maddi kaynak sağladıklarına sıkça rastlandığını belirten Av. Elvan Kakıcı Şimşek, “Kat malikleri arasındaki ihtilafların büyük bir kısmı da, kat maliklerince onaylı mimari projede belirlenen amaca uygun olarak kullanılması gereken ortak alan ve tesislerin kat maliklerince üçüncü kişilere kiralanmasında yaşanıyor. Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, bina girişi, hol, merdiven, asansör, koridor, çatı, çatı arası, bahçe, otopark, spor salonu, yüzme havuzu, sauna, çamaşırhane, kiler, kalorifer dairesi, jeneratör odası, yangın merdiveni, su deposu gibi yerler ortak alana dahil. Ortak yerlerin, yetkili mercilerce onaylanmış plan ve projelerde açıkça gösterilmiş olması, ayrıca sözleşme ile onaylı projenin uyum içinde olması gerekmektedir.” dedi.
Av. Elvan Kakıcı Şimşek, şöyle devam etti:
ORTAK KULLANIM ALANLARI KİMLER TARAFINDAN VE NASIL KULLANILIR?
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 16. maddesine göre ortak alanlar üzerinde kimlerin, nasıl haklara sahip olduğu açıkça belirlenmiştir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun ortak kullanım alanları ile ilgili maddeleri kapsamında kat malikleri arsa payları oranında ana gayrimenkulün ortak alanlarında ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar. Dolayısıyla her kat maliki belirlenen ortak alanlardan faydalanma hakkına sahiptir. Ayrıca; Kat maliklerinin sahip olduğu bu hak; kira sözleşmesi ile kiracılara, farklı bir anlaşma ya da nedenle bağımsız bölümlerde ikamet eden veya faydalanan üçüncü kişilere de tanınabilir.
BAĞIMSIZ BÖLÜMLERDEN SÜREKLİ OLARAK YARARLANANLAR İÇİN DE GEÇERLİ
Kat malikleri ortak alanları ve eklentileri kullanırken yasalara, tapu sicilinde kayıtlı yönetim planına, kat malikleri kurulu tarafından alınan kararlara, apartman yönetimi tarafından alınan kararlara ve belirlenen kurallara uymak zorundadır. Kişilerin başkalarını rahatsız etmemesi, kimsenin hakkını ihlal etmemesi ve yönetim planına uygun hareket etmesi gerekir. Kat maliklerinin yükümlülükleri; bağımsız bölümlerde yaşayan kiracılar, burada oturma ve faydalanma hakkına sahip olan üçüncü kişiler ve bağımsız bölümlerden sürekli olarak yararlananlar için de geçerlidir.
APARTMANDA ORTAK ALAN İŞGALİ NEDİR?
Apartman ortak alan işgali; ana yapıda ortak alan olarak belirlenen veya ortak tesis olarak kullanılan yer, parça, tesisat ya da eşyalarda diğer kat maliklerinin rızası alınmaksızın onarım, boyama, tadilat gibi değişikler ve yenilikler yapmak ve bu alanları izinsiz kullanmak olarak tanımlanabilir. Bu işgal büyük bir yenilik ya da ekleme yapmak şeklinde olabileceği gibi bir eşyayı sürekli olarak orada tutmak da olabilir. Bahçenin otopark olarak kullanılması, diğer kat maliklerinin onayı olmadan bahçeye kamelya inşa edilmesi, garaj olarak kullanılan alanlarda eski eşyaların muhafaza edilmesi ya da daire kapılarının önüne ayakkabı bırakılması ortak alan işgali olarak kabul edilir.
ORTAK ALANIN İŞGALİ DURUMUNDA NE YAPILMALI?
Kat maliklerinden ya da ana gayrimenkulde yaşayanlardan birinin apartman ortak alan işgali yapması durumunda bu kişilere karşı dava açılabilir. Ortak yere yapılan müdahalenin önlenmesi talebi ile Sulh Hukuk Mahkemesi’nden kat maliki hakkında işlem yapılması talep edilebilir. Yine talep öncesi ortak alana müdahalede bulunan kat malikine ihtarname de gönderilebilir. Bu ihtarnamede, verilen süre içinde kat sahibinin ortak alana müdahaleyi sonlandırması istenir. Kat sahibinin ihtara uymaması durumunda dava açılabilir.
KAT MÜLKİYETİ KANUNU UYARINCA ORTAK ALAN VE TESİSLER ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KİRAYA VERİLEBİLİR Mİ?
KMK’nun 45. maddesi uyarınca ; “…ana yapının dış duvarlarının, çatı veya damının reklam maksadıyla kiralanması gibi önemli yönetim işleri ancak bütün kat maliklerinin oybirliğiyle verecekleri karar üzerine yapılabilir” şeklindedir. Kanunun söz konusu amir hükmü ve konuya ilişkin Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, ana taşınmazın ortak yerlerinin kiralanması, ancak tüm kat maliklerinin OYBİRLİĞİ ile verecekleri bir kararla olanaklıdır. Dolayısıyla, ortak yer ve tesisler, bunlardan yararlanma ve kullanma hakkına sahip kat maliklerinin tümünün oybirliğiyle aldıkları bir karar olmadıkça kiraya verilemez. Bir tek kat maliki bile karşı gelse kiraya verilemez. Buradaki oybirliği, toplantıya katılanların değil, tüm kat maliklerinin oybirliğidir.
KİRALAMA KARARININ İPTALİ İÇİN MAHKEMEYE BAŞVURULABİLİR
Ayrıca kat malikleri tarafından yönetim planına da ortak yerlerin kiraya verilebileceğine ilişkin bir hüküm konulabilir. Yönetim planında kiraya ilişkin böyle bir hükmün bulunması halinde, Yönetim planının bu maddesi KMK’nun 28. maddesi uyarınca tüm kat malikleri ile külli ve cüzi haleflerini, ayrıca yöneticiyi ve denetçiyi bağlar. Sonuç olarak; Oybirliğinin sağlanamadığı hallerde ise, karara katılmayan her kat maliki, Kat Mülkiyeti Kanunu’nda genel kurul kararının iptali için belirtilen sürelere bağlı olmaksızın kiralama kararının iptali için mahkemeye başvurarak kararın iptalini ve ayrıca kiracının müdahalesinin önlenmesini mahkemeden isteyebilecektir.” dedi.
Elvan Kakıcı Şimşek, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Özel hukuk alanında yüksek lisans yapmıştır. 2003-2005 yılları arasında Londra’da bir hukuk bürosunda çalıştıktan sonra 2007 tarihinden bu yana Kakıcı Şimşek hukuk bürosunun kurucu ortaklarındandır. Özellikle Gayrimenkul hukuku, Aile hukuku, medeni hukuk başta olmak üzere özel hukuk alanında uzmanlaşmıştır. Ayrıca son zamanlarda girişimcilerin ihtiyaçları ile ortaya çıkan Girişim Hukuku üzerine de çalışmalar yapmaktadır. Makaleleri çeşitli yazılı ve dijital basımlarda yayınlanmakta olup hukukçunun akademik yönünü sürekli geliştirmesini çok önemsemektedir. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği, Özyeğin Üniversitesi 10.000 Kadın Mezunları Derneği ve İstanbul Barosu üyesidir. Sosyal sorumluluk projelerini desteklemekte ve “toplumsal cinsiyet eşitsizliği” kavramı üzerinde Türk toplumundaki kadının yeri konusunda yapılan her türlü sosyal farkındalık çalışmalarının gönüllü destekçisi olmaktadır. 2 çocuk annesidir.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Link
0 notes
Text
Roma’da silahlı saldırı: Başbakan’ın arkadaşı da dahil 3 kişi öldürüldü
Roma’da silahlı saldırı: Başbakan’ın arkadaşı da dahil 3 kişi öldürüldü
İtalya’da apartman toplantısına yapılan silahlı saldırıda biri Başbakan Giorgia Meloni’nin arkadaşı da olmak üzere 3 kişi öldürüldü. İtalya’nın başkenti Roma’da dün bir kafede yapılan apartman yönetimi toplantısı sırasında çıkan tartışmada 3 apartman sakini öldürülürken, ölenlerden biri Başbakan Giorgia Meloni’nin arkadaşı çıktı. Fidene semtindeki bir kafede dün yapılan apartman yönetimi…
View On WordPress
0 notes