#Aklıma düştü yine
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bir zamanlar bir dileğim vardı olmasını çok istemiştim. Ama o kadar istedim ki anlatamam. Çok büyük fedakarlıklar yaptım.. Öyle böyle değil.. Duyan inanamadı yaptıklarıma... Ama nasip olmadı.. Hayırlısı böyleymiş ki Rabbim böyle olmasını nasip etti... Bugün aklıma düştü yine baktım tam 10 yıl olmuş. Hala aklıma her geldiğinde içim cız eder... Aklıma her geldiğinde yüreğimden küçük bir sancı geçer... Kader gayrete aşıktı ya hani.. Çok gayret ettim. O küçük yaşıma rağmen öyle çok çabaladım, öyle çok dua ettim, öyle çok fedakarlık yaptım ki... Bugün olsaydı belki o kadar cesaretim olmazdı onca şeyden vazgeçmeye.. Ama bir zamanlar geçtim. Her şeyden geçtim dileğim gerçekleşsin yeter ki dedim... Ama olmadı.. Olmadı...
02.10
#gökyüzünüvemaviyiçoksevdiğimdoğrudur#mavi#papatya#gökyüzü#kitap#tebessüm#çay#Gece gece efkarlandım#Aklıma düştü yine#Kaybettiklerim#dua
10 notes
·
View notes
Text
Dilruba Hanedan.... Gönül Hanem....
Yazmak geldi içim den
Aklıma sen düşünce
Hayalin canlandı gözümde
Tebessüm düştü dudaklarıma
Adını anınca dağıldı hüzün bulutları
Kokun geldi uzaklardan buram buram
İçim dışım yine sen doldun
Biliyormusun ben yine sana yazıyorum Seni her zaman güzel yazıyorum
Kalbim de bir kıpırtı
Yine elim ayağıma dolandı
Avuç içlerim terledi
Yanaklarım pembeleşti
Kelimeler bir birine dolandı
Ahh sen sevgilim
Hep düşlerimdesin hayallerimdesin
Hasretimdesin sen benim aklımın yolu
Kalbimin sonu umudumun adısın
Yazmakla tüketemediğimsin.
Seni Seviyorum ❤️
Sağlıklı yaşam dileği ile 🖋️🇹🇷🇦🇿🇹🇷🇦🇿
116 notes
·
View notes
Text
"Yine aklıma düştü,
Senin de düşsün istedim". dedi meczup.
Çaysız yaşanır mı ya :)
Herkese benden çayy
Ona sade dem olsun :)
47 notes
·
View notes
Text
ben lisede psikoloji okumayı çok istiyordum ailem ve rehberlik hocası yüzünden sayısal seçtim ve fkb derslerim hep rezalet ötesiydi özellikle de fizik sürüne sürüne anlamaya çalıştım ama yok yani kafam basmıyor şimdi mezun oluyorum aklıma yine psikoloji okuyamadığım düştü bi süre bu düşünceden uzaklaşmıştım şimdi işte insanoğlu elindekinin değerini bilmeyip ulaşamadığını ister o hesap canım çekmiyor değil
18 notes
·
View notes
Text
Sormana gerek yok ki !
Adresim hala aynı..
En solunda,
Kendi halimde bir yer !
Yazmak geldi içim den
Aklıma sen düşünce
Hayalin canlandı gözümde
Tebessüm düştü dudaklarıma
Adını anınca dağıldı hüzün bulutları
Kokun geldi uzaklardan buram buram
İçim dışım yine sen doldun
Biliyormusun ben yine sana yazıyorum Seni her zaman güzel yazıyorum
Kalbim de bir kıpırtı
Yine elim ayağıma dolandı
Avuç içlerim terledi
Yanaklarım pembeleşti
Kelimeler bir birine dolandı
Ahh sen sevgilim
Hep düşlerimdesin hayallerimdesin
Hasretimdesin sen benim aklımın yolu
Kalbimin sonu umudumun adısın
Yazmakla tüketemediğimsin.
8 notes
·
View notes
Text
Yazmak geldi içim den
Aklıma sen düşünce
Hayalin canlandı gözümde
Tebessüm düştü dudaklarıma
Adını anınca dağıldı hüzün bulutları
Kokun geldi uzaklardan buram buram
İçim dışım yine sen doldun
Biliyormusun ben yine sana yazıyorum Seni her zaman güzel yazıyorum
Kalbim de bir kıpırtı
Yine elim ayağıma dolandı
Avuç içlerim terledi
Yanaklarım pembeleşti
Kelimeler bir birine dolandı
Ahh sen sevgilim
Hep düşlerimdesin hayallerimdesin
Hasretimdesin sen benim aklımın yolu
Kalbimin sonu umudumun adısın
Yazmakla tüketemediğimsin.
13 notes
·
View notes
Text
yine o sıkıntı düştü aklıma.. ya kajuyu hintliler topluyorsa.. ayaklarıyla paketliyorlarsa
14 notes
·
View notes
Text
Music: Nilüfer - Esmer Günler (1988)
🎵🎼🎶💙🎵🎼🎶❤️🎶🎼
Sen beni bırakıp böyle gitmezdin hiç, yapmazdın
Aylar geçti ayrılık sen delisin
Yapma yapma...
Sen de mi aklıma sığmıyor sen de mi?
Sen misin her şeyi silmekten bahseden,
Böyle gitmek varmıydı,
Demek yine bana hüsran,
Bana yine hasret var
Yine bana esmer günler düştü eyvah!
Yine bana hüsran, bana yine hasret var
Yine bana esmer günler düştü!
🌺💙❤️🌸
48 notes
·
View notes
Text
Yazmak geldi içim den
Aklıma sen düşünce..
Hayalin canlandı gözümde..
Tebessüm düştü dudaklarıma..
Adını anınca dağıldı hüzün bulutları
Kokun geldi uzaklardan buram buram
İçim dışım yine sen doldun..
Biliyormusun ben yine ..
sana yazıyorum Seni ..
her zaman güzel yazıyorum
Kalbim de bir kıpırtı..
Yine elim ayağıma dolandı
Avuç içlerim terledi..
Yanaklarım pembeleşti
Kelimeler bir birine dolandı
Ah sen sevgilim…
Hep düşlerimdesin hayallerimdesin
Hasretimdesin sen benim aklımın yolu
Kalbimin sonu umudumun adısın
Yazmakla tüketemediğimsin..
3 notes
·
View notes
Note
Neler yaptın bugun?
valla napayım, her zaman olduğu gibi bir otobüsün en arka sırasında, saatler süren cam kenarı bir yolculuk yaptım. hoş, şu ana dek tüm cam kenarları erkenden kapılmış bir otobüsün adıydı adım. ama nedense bu sefer dahi anlamında ayrı yazılmadım. her tarafım zaten mütemadiyen yara izi ve bizde yalnızlık babadan gelir deyişleriyle, giden otobüslerin arkasından el sallamanın hüznü ile, o otobüs kesinlikle geri dönecektir inancıyla. bir otobüse inanmak zaten denize nam salmaktır deyişiyle, görkemsiz kaybeden. ısrarlı mağlup. safi şiir. hiç bir kadraja giremeyen ve anahtara inanan adam sıfatıyla, kafamda dönen güven adıgüzel senaryolarıyla, dışarıda insanların dilinden ne hikmetse hiç düşmeyen; dolgun maaşları, nükleer santralleri, silikonlu dudakları, silah fabrikaları, reality şovları, soğuk çaylarıyla birlikte, tamam lan, tamam. onların olsun kariyer planları, gökdelenler, promosyonlar, steril diller, mutlu sonlar, uyum yasaları, müfredatlar, meclis konuşmaları. onlara kalsın sahne ışıkları, pencere kenarları, banka kredileri, ödüllü konuşmaları, makyajlı yaraları, katsayıları, reklam panoları, düşük faizleri, konforlu beşikleri düşünceleriyle uyuya kalmışım. merkezeden yaklaşık 2.30-3 saat uzakta, memleketim siverek’te muavinin “kalk abi, kars’a, pardon siverek’e geldik” sözüyle otobüsten zar zor inmem bir oldu. dışarıda oldukça soğuk bir hava hakimdi, saat sabahın 5.30’u. kimseler yok etrafta. durağın birinden ilçe otobüsünü bekledim. ses seda yok etrafta. o ara ezan okundu, sabah ezanının o kasvetli tınısıyla beraber aklıma zeki demirkubuz’un “sabah ezanını duymayan adam bir kez bile olsa insanlıktan nasibini alamaz." sözü geldi, günü ilk sabahlayışım değildi elbette, ama türkiye’de şairler müezzinden önce uyanır sözünün somut tahlilini yaptığımı düşündüm nedensizce. derken gelmedi otobüs. anemi hastalığı, kansızlık ne derseniz deyin, bu havalara göre değil. ve bende layığıyla mevcut. bir sigara yakayım dedim, yoktu. o an için sigarayı yakınca otobüsün gelmesi ontolojik bir sorun değildi, ama yine gelmedi. çıktım gittim ben de, sırtımda çantam, elimde bavulumla, sabahın altısına doğru, şehirler arası otobüs terminaline vardım. çay ocağı açık değildi, olsaydı keşke. yarım saate kadar oturdum, hiçbir şey umurumda değildi. sadece çay ocağının açılmasını bekliyor, bir an önce sıcak bir çay içmek istiyordum. derken açıldı, orta yaşlarında, ağzında sigarasıyla etrafını hüzünlü bakışlarla süzen bir abi işletiyordu. çayımı içtim, o an saat yediyi buldu, belimdeki çantam, elimdeki bavulumla ilçeler arası otobüs terminaline gitmem gerekecekti, yaklaşık yirmi dakikalık bir yürüme mesafesindeydi. ama yüküm ve havanın soğukluğu elbette kötü etkiliyordu, ne hikmetse 5-10 dakika yürüdükten sonra önüme düştü otobüsün biri, durdurup bindim. otobüstekilerin hepsi zazaca bir şeyler geveliyorlar, bana da yabancı gözüyle bakıyorlardı. abi, hangi dilde konuşursanız konuşun, burada konuşulan tüm dillere hakimim, hatta ben de zazayım diyemedim. yine en arka sıralarda koltuğun birine oturdum. yorgunluktan uyuyakalmışım o an. uyandığımda eve 2-3 dakika uzaklıkta olduğumu fark ettim. koskoca 2-3 saat çabucak geçmişti. ardından döndüm eve. anneme haber vermemiş, sürpriz yapmıştım. kapıyı ablam açmış, kendisi de uyuyordu. direkt dürtüp ben geldim dedim. sevinçten gözleri parladı. koskocaman sarıldı bana. her anne gibi zayıfladığımı, orada bir şey yiyip yemediğimi sordu. ardından oturduk beraber. geçen pdr’ci abimi ziyarete gitmiş mardin’e. onu anlattı. orada abimin arkadaşlarıyla birlikte çay içmişler, kimisi doktor, kimisi mühendis, kimisi de öğretmen. konu ne hikmetse “cehennemi satın aldım, benimdir” hikayesine gelmiş. yıllar öncesinde anlatmıştım anneme o hikayeyi. o ara da annem, çat pat türkçesiyle ben biliyorum bu hikayeyi, martin luther’in hikayesi değil mi? diye girmiş araya. şaşırmış kalmış hepsi de. nereden bilsin lan martin luther’i, artı 65’ini geçmiş, düzgün türkçe dahi konuşamayan anadolu’lu bir kadın? öyle işte sevgili anonimim, uzun zaman sonra annemin ellerinden, sobalı bir evin, mandalina kokusu aromasıyla çay içtim. bu kadardı.
19 notes
·
View notes
Text
Çeşitli vesileler ile son 5 yılın içerisinde yarı zamandan fazlası köyde geçti. Pek tanımam insanları, büyükler adıyla bilinir tanışırdım kim olduğumu soranlar ile. Dışarıda vakit geçirmekten ziyade eğer kafa dengi biri yok ise ya bahçede ya evde olurdum. En çok etkileyen şeylerden biri ölümler olurdu. Yoldan geçerken tebessüm ile selamlaştığım birinin 1 saat sonrasında ölüm haberini aldığım olurdu. Köyün en uzak noktası başlangıç ve bitiş olarak adlandırsak arabayla 5 dk ancadır. Hasta ziyaretleri sonrası eve giremeden vefat haberi aldığımız olurdu. Arkadaşlardan konu açılırken dedem vefat eden arkadaşlarını tek tek sayarken, bir X kaldı bir ben bu yaşlarda sözünün bitimine o diğer kalan X arkadaşının selasını dinlediğimiz oldu. Mezarlık, köylerde sık kullanılan yolların kenarında, hayatın en koşuşturmalı anında bile istemeseniz de gözünüzün iliştiği olur. İnsan bi kendine '' ne bu stres, koşturmaca ? '' dedirtir sakinleştirirdi. ''Hiç sela okunmadığı gün var mıydı ? ''deseniz çok az ve sayılıdır. Civar köylerin selaları da okunur ki muhakkak tanıyan, arkadaş olan, okul ya da asker arkadaşı vs vs çeşitli sebebler ile canciğer olmuş kişiler vardır illa ki. Bazen mezarlık kenarından geçerken içeriye girip biraz baş önde dolanırken yeni açılmış mezar denk gelirdi. İçine bakınca insanın içi nasılda ürperiyor. Bir büyüğüm demişti, '' insan ölümü düşünürken bile mezara tepeden bakar. Mezarın içinden yukarıda eş dostları seyredercesine ölümü düşünen pek azdır '' diye. Hep gelir öyle anlarda aklıma, bakarım uzun uzun. Sorular sorarım kendime bol bool bolll. Birilerinin en sevdiği, vazgeçilmezi belki günlerce yıllarca dilinde tat kalmayacak kadar kıymetli birilerini yine insanlar getirecek alelacele üstlerine sanki ardında kovalayan var gibi birbirleriyle üzerine toprak atma yarışına girecek ve sonrasında arkalarına bakmadan gidecekleri, bırakacakları yer. Uzatmayayım, insan alışma üzerine yaratılmış olmasının nimeti hatrıma geldi. Bursa'dayım, sanırım 5-6 ay olmuştur. Sela ilişince kulağıma bi garipsedim. ' Kim acaba, ne oldu vs vs vs . ' Hayatın bir parçası haline gelmiş olaylara öyle bir yabancıymış gibi tepki verişime anlık bir şaşırdım. Hatrıma düştü geçmiş. Nereye ne kadar hızlı gittiğimi, gideceğimi, gitmem gerektiğini bilmiyorum. Ama bigün muhakkak duracağım onu biliyorum. İnsan için iki nimet, unutmak ve hatırlamak.
35 notes
·
View notes
Text
Sevgiligünlük.
Bugün yine Luna’nın bebek köpüşlerinin fotoğrafı düştü e-mailime. Sen bana güç, kuvvet olsun diye mi gönderiyorsun Allah’ım?
Bir de ne zaman kulaklığı taksam şu şarkı çaldı durdu. İlkokul ikinci ya da üçüncü sınıftayken bu şarkıyı çocukluk aşkıma ithaf ederek dinlerdim. Sözlerini, müziğini yeterince anladığımdan değil; o birgün evimize doğum günüm için yemeğe geldiğinde, hep açık olan PowerTürk’te tesadüfen bu şarkı çaldığından ve etrafında onlarca çocuk varken bile konuşmalardan, oyunlardan kopup bu şarkıya dalıp gitmesinden… Tabii ben bu şarkıyı anlayabilmek / anlayamamak meselesini dikkate almıyorum. Ne zaman bu şarkının komik, küçük aşk hikayesi aklıma gelse çocukken bile çok vizyonlu bir insan, bir seven olduğumu düşünüp kendimi takdir ediyorum. Skskdkdkd (Lüzumsuz şeylerle övünmekte İlaydaA. gibi olun.)
Sözcüklerle değil hareketlerle konuşma İlayda’sı o zaman da varmış. Mimikleri, yüzleri, ellerin bir konu üzere masada duruşunu, nefeslerin derinlikli noktasını ve sesin tonlanmasını; dünyada ki bütün sözlerden ve suskunluklardan ayırma İlayda’sı. Aferin cehennemini çocukluktan edinmişsin. Ve aferin sana, seçtiğin şarkının muazzam güzelliği anısına!
2 notes
·
View notes
Text
SUUDİ ARABİSTAN'DA OTURAN BİR YEMEN’LİNİN ANLATTIĞI İLGİNÇ BİR OLAY ;
Kefilim beni aldı, malının zekatını dağıtmak için fakir köylerin bulunduğu güney hattına götürdü.
Dağıtılacak zekat parası zarfların içine konulmuştu. Ve her bir zarfta 5000 riyal vardı. Köyün birinden çıkıp Cidde
- Cezan hattına doğru giderken yolda yaşlı ama dinç ve sağlığı yerinde, 70 - 75 yaşlarında bir adamın yürüdüğünü gördük.
Arkadaşım:
- Bu adam bu vakitte bu çölde ne yapıyor? dedi.
Şoför:
- Kesinlikle Yemenli bir kaçaktır. dedi.
Durduk ve adama selam verdik.
- Neredensin?
- Yemen'den..
- Nereye gidiyorsun?
- Kabe'yi özledim!..
- Ziyaret için iznin var mı?
- Yok vallahi, izin almadım.
- Niçin izin almadın?
- 2000 riyal ödemem gerekiyor; bende ise sadece 200 riyal var. 100 riyal araba parası versem geri 100 riyalim kalıyor.
Arkadaşım:
- Tamam amca. Ne kadardır yürüyorsun? dedi.
- 6 gündür. dedi.
- Yemek yedin mi?
- Hayır, oruçluyum.
Arkadaşım:
- Buraya kadar en az 5 polis kontrol noktası geçtin. oralardan nasıl geçtin? dedi..
- Vallahi ben onların yanından geçerken hiç kimse bana bir şey sormadı.
Ben, çalışmak için mi geldin? diye sordum.
- Hayır. Vallahi Kabe'yi özledim. Umre yapmak için Mekke'ye gidiyorum.
Arkadaşım:
- Sen bu yolda yürürken polis devriyeleri seni iyi yakalamadı!?..
- Yarım saat önce yaklaşık 3 km geride bir devriye beni tuttu ve buraya 1km uzaktaki şubeye götürdü. Bana nereye gittiğimi sordular. Onlara Kabe'ye gitmek istediğime yemin ettim ve beni bıraktılar. Dedim ki kendi kendime 'Subhanellah, Rabbim seni bu yere bir an önce ulaştırmak ve işini kolaylaştırmak için güvenlik görevlilerini gönderdi.'
Arkadaşım kalktı ve ona iki zarf verdi.
- Al; bu zekat parası..
Adam zarfları aldı ve:
- Allah razı olsun. dedi.
Tabi adam içinde ne kadar olduğunu bilmiyordu.
- Suudi parasını tanıyor musun? dedim.
- Evet
- İyi, zarfları aç ve parayı kemerine koy kaybolmasın..
Zarfları açtı ve içinde 10000 riyal olduğunu görünce:
- Bunun hepsi benim mi!? diye sordu.
- Evet senin dedik.
Adam bayılarak arabanın üzerine düştü. Arabadan indik ve adama su serptik. Kendine gelince bağırarak:
- Bunun hepsi benim mi? bunun hepsi benim mi? diyordu.
Oturdu ve çok derinden ağlamaya başladı. Arkadaşım onu biraz ileri götürelim dedi. Bizimle arabaya bindi ve biraz dinlendikten sonra; niye bu kadar ağladığını sordum:
- Benim Yemen'de bir evim var. Evimin yanında da bir parça arazim vardı. orayı Allah rızası için hibe ettim. Ben ve ailem orada taş ve çamurdan bir cami inşa ettik. inşaatı bitti ancak içini donatacak bir kaç basit eşyaların alınması kalmıştı. Düşünüp duruyordum bu caminin tefrişatını nasıl yapacağım diye...
Hepimiz ağladık..
Peygamberimiz (S.A.V.)'in sözü aklıma geldi.
" Kimin derdi ahiret olursa dünya ayağına gelir" Ve yine bir Hadisi şerifte: " Kimin arzusu ahiret olursa, Allah onun kalbine zenginliğini koyar ve işlerini derli toplu kılar, artık dünya boyun eğerek onun peşinden gelir. Kimin hedefi de dünya olursa, Allah iki gözünün arasına fakirliği koyar, işlerini darmadağınık eder. Neticede dünyadan da eline, kendisine takdir edilmiş olandan fazlası geçmez."
Bu sırada arkadaşıma ona biraz daha vermesi için işaret ettim. Arkadaşım ona iki zarf daha verdi ve miktar 20000 riyal oldu.
Adam arabadan inmeden önce kekeleyerek dua ediyor ve ağlıyordu.
Ve yine sevgili Peygamberimiz (S.A.V)'in sözü aklıma geldi:
" Siz gerçekten hakkıyla Allah'a tevekkül edebilseydiniz. Allah, sabah aç gidip akşam tok dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı." Okuduysanız okudum yazın hatta mümkünse paylaşın.
2 notes
·
View notes
Text
yaklaşık bir saat önce. bir kaldırım köşesinde yıkıldım, zafer. elimdeki sigara yere düştü. aklıma gelen şeyler, gözümü doldurdu. ağladım, zafer. sokağın ortasında, kaldırım köşesinde ağladım. içim yandı. nefes alamadım. nefesim kesildi, zafer. gün soldu. hava karadı. ben ayağa kalkamadım. düştüğüm yerden kalkacak gücü bulamadım kendimde. ellerim titredi. üşümüş ellerim ile ağzımı kapattım. sesimi kestim. bunu öğrettiler bana. sesim duyulmadı değil mi, zafer? duyulmasın. aynı acıları kaldıramam ben. son yılların yükü yeni bindi omuzlarıma. yere eğildi başım. saklanmak istedim. kendimi saklamak istedim. başaramadım, zafer. yakalandım. gözlerimi açamadım. acıdan gözlerimi açamadım. birisini aramak istedim. elim telefona gitmedi. sahi, arayacak kimsem yok zafer. düştüğüm yerden kalktım, biraz önce. üstüm toz olmuş. temizledim. sönmüş sigarama baktım. üzerine basıp geçtim. tek bir adım attım, zafer. tek bir adım sonra başım döndü. yine düştüm yere. ama ağlamadım bu sefer. akmış makyajımı sildim. gözlerimin yorgunluğu ortaya çıktı. umursamadım. daha sağlam adımlar atmayı öğrendim. öğrenmeye çalıştım. sokak bitti. ev denen yere geldim. geri gitmek istedim. düşsem de orada kalmak istedim. olmadı, zafer. adım attım. öldüm, zafer. bilmedin.
49 notes
·
View notes
Text
Yazmak geldi içim den
Aklıma sen düşünce
Hayalin canlandı gözümde
Tebessüm düştü dudaklarıma
Adını anınca dağıldı hüzün bulutları
Kokun geldi uzaklardan buram buram
İçim dışım yine sen doldun
Biliyormusun ben yine sana yazıyorum Seni her zaman güzel yazıyorum
Kalbim de bir kıpırtı
Yine elim ayağıma dolandı
Avuç içlerim terledi
Yanaklarım pembeleşti
Kelimeler bir birine dolandı
Ahh sen sevgilim
Hep düşlerimdesin hayallerimdesin
Hasretimdesin sen benim aklımın yolu
Kalbimin sonu umudumun adısın
Yazmakla tüketemediğimsin. kurban olduğum ♥️🌹🫖🍫☕🙋💋🥰❤️🥰💋🥰🥰💋🥰🥰
7 notes
·
View notes
Text
Aklıma düştü bir an uçurtmalar, bana iyi şeyler hatırlatmazlar. Zira hatırlıyorum o kız uçurtma olmak isterdi kuş gibi gelirdi ona uçurtmalar, özgür. Öyle olmadığını anladı onunda bir ipe bağlı olduğunu gökyüzünde olmasının sadece bir kandırmaca olduğunun sonunun yine istemediği yer olacağının bulutlara hiçbir zaman ulaşamayacağının. Zira bu yüzdendir belki, gözlerim hep bulutlardadır uçurtmamın ipinin kopmasını bekliyorumdur.
6 notes
·
View notes