#3 Mayıs 2017
Explore tagged Tumblr posts
Text
___///HANİYE İçin "YAS" Kararı Tartışma YARATTI❗️❗️❗️
📌3 Ekim 2008 Hakkari, PKK Saldırısı 15 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ❗️
📌5 Ağustos 2012 Hakkari, PKK'NIN Saldırısı 8 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ❗️
📌6 Eylül 2012'DE Afyon, Korkunç Patlamada 25 Şehit, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ❗️
📌18 Eylül 2012 Bingöl, PKK'NIN Saldırısı 10 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ❗️
📌10 KASIM 2012 Siirt, Helikopter Kazası, 17 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌11 Mayıs 2013 Reyhanlı, Bombalı Saldırı 52 ŞEHİT, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌2013 Reyhanlı Saldırısı, 52 KİŞİ Öldü, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌2017 IŞİD'İN Reina Saldırısı,
39 KİŞİ KATLEDİLDİ, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌2020 İdlib, 33 MEHMETÇİK ŞEHİT EDİLDİ, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
📌2023 Pençe Kilit Harekatı, 12 asker ŞEHİT OLDU, MİLLİ YAS İLAN EDİLMEDİ.❗️
10 notes
·
View notes
Text
Okurken ürperdim. Kendini türk hisseden ve Türkiye'nin tarihten silinme planlarına karşı durmak isteyen herkes okumalı. Atatürk'ün dehasını tekrar hatırlamalı.
Bu makale Azerbaycan'da KREDO gazetesinde 17 Mayıs 2014'de, "Rockefeller'in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türklerin Bedbahtlığı" adlı makaleden yararlanılarak Gazanfer Kazımov tarafından yayınlanmış. Kopyaladığım
MAKALE aşağıdadır:
*YÜZYILIN İTİRAFLARI*
*Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.*
(Rothschild.)
2014 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, ünlü petrol milyarderi, bankacı ve dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Yahudi Rockefeller ailesinin, yakınlarda vefat eden en büyük ferdi David Rockefeller’in bir kitabı yayınlandı. “Yüz yılın İtirafları “ adını taşıyan bu kitap maalesef çok kısa zamanda piyasadan çekildi. Çünkü kitapta, itiraflar vardı. Dünyayı yönetme isteği içinde olan ELİT bir tabakanın yüz yıl içerisinde, bazı devletler ve ülkeler içinde ve dışında, o ülkeleri kendi şemsiyeleri altına alabilmek için çevirdikleri dolaplar, entrikalar, soygunlar, sömürgeleştirme itiraf ediliyordu. Bu elit tabakanın daha fazla açığa çıkmaması ve masum halklara yaptıkları bilinmemesi için kitap piyasadan kaldırıldı.
Öncelikle Rockefeller ailesi hakkında bulabildiğimiz kadar bilgi verelim. Sonra bu ailenin en büyüklerinden olan David Rockefeller’in kaleme aldığı itiraflardan “Türkiye” hakkında yazdıklarını ve düşündüklerini öğrenelim:
*DAVİD ROCKEFELLER*
6 kalp nakli, 3 böbrek ve 2 de ciğer nakli operasyonu
geçiren 100 yaşına girdiğinde yaptığı açıklamada
“200. doğum günümü de kutlamak istiyorum” şeklinde
konuşan David Rockefeller, 20 Mart 2017 tarihinde öldü.
“Rockefeller ailesi ABD’nin en büyük petrol, sanayi, siyaset ve bankacı ailesidir. Aile 19. Yüz yılın sonu yirminci yüz yılın başlarında Jhon Davison Rockefeller’in (1839 – 1937) ve kardeşi William Avery Rockefeller’in ( 1841 – 1922 ) zamanında Standart Oil vasıtasıyla petrol ticaretinde çok büyük başarılar elde etmiş, Manhattan Bankasına uzun zaman sahiplik yapmış ve bu zaman zarfında büyük servet, nüfuz ve şöhret sahibi olmuştur. Jhon Davison Rockefeller insanlık tarihinin ilk dolar milyarderi unvanını kazanmıştır.
Rockefeller ailesinin elinde, aile üyelerine ve ailenin fertlerine ait bilgilerin ve dünya siyaseti, dünya ekonomisi hakkında yapılması gereken şeylerin listelerinin yer aldığı dünyaca meşhur bir arşivleri vardır. Bu büyük arşiv yer altına inşa edilmiş üç katlı büyük bir binada saklanır. Bu arşivde bulunan yetmiş milyon sayfalık belgeler, kırk iki bilimsel tahsil kurumuna aittir. Bu belgeler içerisinden araştırmacılara sadece, ailenin ölmüş üyelerine ait belgeler verilir. Sağ olan aile üyeleri hakkındaki belgeler ise hiç kimseye verilmez. 140 yıllık bir geçmişe sahip olan bu arşiv belgeleri ABD’nin 19 ve 20. Yüz yıllara dair dünya ölçeğindeki siyasi işlerinde ve çeşitli ülkelerde bu yıllarda ortaya çıkan sosyal olaylardaki rolünü öğrenebilmek için çok önemli bilgi kaynağıdır. Bu belgeler, dünya tarım işleri, güzel sanatlar, eğitim, uluslararası ilişkiler, ekonomik gelişme, tıp, tarih, politika, halklar, din, sosyal bilimler, kadın hakları tarihi, afro Amerikan tarihi gibi konuları kapsayan belgelerdir.
David Rockefeller (1915 – 1996) felsefe doktorudur. Harward ve Chicago üniversiteleri mezunudur. Amerika’nın Uluslararası İlişkiler Şurasının, Rockefeller Üniversitesi’nin, çağdaş Newyork Güzel Sanatlar müzesinin fahri başkanı ve en önemlisi de 1969 – 1981 yılları arasında komitenin başkanlığını yapmıştır.
2013 yılında bir internet sitesi, bu Rockefellerin bazı yazılarını ele geçirmiş ve “ABD’li Yahudi Bankacı David Rokfeller’den Yüz yılın İtirafları” adıyla bunları yayınlamıştır. 2014 yılında ise sözünü ettiğimiz kitap basılmış; fakat piyasadan toplatılmıştır.
Bu itiraflar ile ABD’nin ve Batı Avrupa’nın büyük devletlerinin yirminci yüz yılda dünya halklarının başlarına ne oyunlar ve felaketler getirdiği açık olarak ortaya çıkmıştır. Bu itiraflar, inanılmaz boyuttadır ve sadece Türkleri ve Türk Dünyası ile değil, bütün dünya ile ilgili meseleler üzerinde neler yaptıkları ve düşündükleri açıklanmıştır. Bu yazılarda Türkiye ile ilgili bölüm, bizi daha çok ilgilendiren bölümdür. Yapılan işlerin esas aktörleri, ABD ve Batı Avrupa devletleridir. Bütün icraatı yapan bunlardır. Bunların esas hedefleri Türkiye ve Türklerdir.
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum. Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir….
1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
3) Müslüman aleminde öncül ve demokratik tek ülkedir….
İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz. Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve bu darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz.
Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul edemeyiz; tam aksine entrikalar ile bu medeni miraslarına el koyarak biz, onları bütün dünyaya, barbar, hak – hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk. Sümer kralları Urukagina ve Urnammu çok Allah’lı bir cemiyet kurarak insanlar arasında adaleti korumak ve haksızlığı önlemek için kanunlar çıkararak çağdaş toplumlara örnek olurken bugün, tek Allah’lı bir halk olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda medeni vasıflar, ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken; fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları ve siyaset adamları yoktur!
Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolayı, geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alarak ertesi günü hüküm vermektir. Düşünün ki, hangi tesirin altındasınız ve kime kul olmaktasınız?
Ben de bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenince, konuyu değiştirdim.
Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli – altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘anarşiyi ��� terörü bitiren, ölümleri sonlandıran’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.
Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı – haksız sağdan ve soldan ayırımı yapılmadan idam edildi. Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu. Askeri hükümet bir müddet sonra ülkeyi sivil yönetime devretti. Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler. Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı, hem de ülke boğazına kadar borç batağına girdi. Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok vurgun ve soygun metotları bulundu. Hayali ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi. Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına ( gazeteci, dergi yazarı ) bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.
Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlaklı ticaret unutuldu. Binlerce sahtekâr, yalancı, hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hem de özel şirketleri doldurdu. Türkiye’nin bugünkü manzarasının sebebi 12. Eylül ihtilalidir desem abartmam… Ülke yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı. Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk. Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır bu mesele ile uğraşıyor. Sonuç almasını her defasında engelledik. PKK’nın liderini ‘idam edilmemek’ kaydı ile biz teslim ettik. Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye, hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı. Ülkenin düzgün hale getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı. Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler. Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.
Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor; Mustafa Kemal’in bizi reddetmesinin bedelini ödüyor. Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir. Ya ruhlarda bir ihtilal yaparak yeniden kendileri olacaklar, ya da tarihten silinip gidecekler. Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır”.
David Rockefeller, itiraflarının bir bölümünde de, başka bir zengin Yahudi ailesi olan Rothschild ailesinin bir ferdi ile yapmış olduğu sohbete yer vermiş. Bu sohbetten de bölümler aktaralım:
“Rockefeller’in, (Dünya ülkelerini nasıl ele geçiriyorsunuz?) sorusuna Rothschild; Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı”.
“İsrail devletinin kurucusu sayılan Tehodor Herzl o zamanki Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’in yanına giderek bizim ailemizin para desteği ile Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat Sultan bize karşı çıktı. Biz de gerekeni yaptık. Osmanlı İmparatorluğunu çaresiz bırakarak I: Dünya Savaşı’na soktuk. Çok zorlansak da, Osmanlı İmparatorluğunu yıktık. İstanbul’u ve Anadolu’nun bazı bölümlerini işgal ettik. Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve şeyhülislam’ı dinlemeyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı”.
“Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır. O’nun varlığı, İsrail devletinin kurulmasını otuz yıl kadar geciktirdi ve bize milyarlarca dolar kaybettirdi. İzmir suikastı denen bir olaya karıştığı için idama mahkûm ettiği, Osmanlı Maliye nazırlarından aziz dostumuz Cavit Bey’i kurtarmak için O’nun yanına gittik. Bizi çok soğuk karşıladı. Tekliflerimizin hiç birisini kabul etmedi. Ve adeta bizi, makamından kovdu. Birkaç gün sonra da Cavit Bey’i idam ettirdi”.
İtiraflarda, Türkiye’den başka birçok ülkeye ve çeşitli olaylara da yer verilmiş. Bu ülkelerde ve olaylardaki aktörlerden bahsedilmiş. İkinci Dünya Savaşı, Hitler, Stalin, atom bombası, ihtilaller, darbeler anlatılmış… İran-Irak savaşının çıkarılmasının sebepleri ve sonucu değişik bir perspektif ile açıklanmış.
Şimdi, kendimize bakarak düşünelim… Toplumumuzu, yaşam şartlarımızı, siyasilerimizi ve icraatlarını, bilim ve sanat seviyemizi, ahlaki halimizi, güven ve inançlarımızı, hayata bakış ve algılayış tarzımızı düşünelim ve sonra kendimize soralım: Yukarıda itiraf edilenlerin bugünkü durumumuzu yaratmada tesiri yok mu? Başkalarını dinleyerek mi bu duruma geldik? Yüz yıl önce, zengin olmayan, geçim sıkıntısı çeken; fakat dürüst, namuslu, çalmayan, aldatmayan, güven veren bir toplum yapımız varken bugün niçin, hırsızların, üçkâğıtçıların at oynattığı, sahtekâr, alçak, zalim ve gaddar bir toplum haline geldik? Bu nasıl oldu? İtiraflar, bize yıllardır dost olarak görünenlerin aslında düşman olduğunu göstermiyor mu?
Bu durumlardan kurtulmanın tek yolu, Ulu Önder Atatürk'ümüzün istediği gibi “önce vatan ve millet” duygusunun bütün fertler tarafından kabullenilmesi ve aklın kullanılmasıdır. Aklı, devreden çıkarırsak yapılabilecek bir şey yoktur. Hasta mutlaka ölecektir! Ölmemek için akıllı olmak ve önce vatan ve millet, diyebilmek gerekir. Tehdit ve tehlike çok büyük, farkında olmalıyız….
NOT: Bu makale, Azebaycan’da yayınlanan KREDO gazetesinde 17. Mayıs. 2014 tarihinde Gazanfer Kazımov’un yazdığı “Rockefeller’in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türk’ün Bedbahtlığı” isimli makaleden yararlanılarak yazılmıştır.
(Bu yazıyı lütfen dostlarınızla paylaşınız...)
12 notes
·
View notes
Text
YÜZYİLİN İTİRAFLARI
Okurken ürperdim. Kendini türk hisseden ve Türkiye'nin tarihten silinme planlarına karşı durmak isteyen herkes okumalı. Atatürk'ün dehasını tekrar hatırlamalı.
Bu makale Azerbaycan'da KREDO gazetesinde 17 Mayıs 2014'de, "Rockefeller'in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türklerin Bedbahtlığı" adlı makaleden yararlanılarak Gazanfer Kazımov tarafından yayınlanmış. Kopyaladığım
MAKALE aşağıdadır:
*YÜZYILIN İTİRAFLARI*
*Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.*
(Rothschild.)
2014 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, ünlü petrol milyarderi, bankacı ve dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Yahudi Rockefeller ailesinin, yakınlarda vefat eden en büyük ferdi David Rockefeller’in bir kitabı yayınlandı. “Yüz yılın İtirafları “ adını taşıyan bu kitap maalesef çok kısa zamanda piyasadan çekildi. Çünkü kitapta, itiraflar vardı. Dünyayı yönetme isteği içinde olan ELİT bir tabakanın yüz yıl içerisinde, bazı devletler ve ülkeler içinde ve dışında, o ülkeleri kendi şemsiyeleri altına alabilmek için çevirdikleri dolaplar, entrikalar, soygunlar, sömürgeleştirme itiraf ediliyordu. Bu elit tabakanın daha fazla açığa çıkmaması ve masum halklara yaptıkları bilinmemesi için kitap piyasadan kaldırıldı.
Öncelikle Rockefeller ailesi hakkında bulabildiğimiz kadar bilgi verelim. Sonra bu ailenin en büyüklerinden olan David Rockefeller’in kaleme aldığı itiraflardan “Türkiye” hakkında yazdıklarını ve düşündüklerini öğrenelim:
*DAVİD ROCKEFELLER*
6 kalp nakli, 3 böbrek ve 2 de ciğer nakli operasyonu
geçiren 100 yaşına girdiğinde yaptığı açıklamada
“200. doğum günümü de kutlamak istiyorum” şeklinde
konuşan David Rockefeller, 20 Mart 2017 tarihinde öldü.
“Rockefeller ailesi ABD’nin en büyük petrol, sanayi, siyaset ve bankacı ailesidir. Aile 19. Yüz yılın sonu yirminci yüz yılın başlarında Jhon Davison Rockefeller’in (1839 – 1937) ve kardeşi William Avery Rockefeller’in ( 1841 – 1922 ) zamanında Standart Oil vasıtasıyla petrol ticaretinde çok büyük başarılar elde etmiş, Manhattan Bankasına uzun zaman sahiplik yapmış ve bu zaman zarfında büyük servet, nüfuz ve şöhret sahibi olmuştur. Jhon Davison Rockefeller insanlık tarihinin ilk dolar milyarderi unvanını kazanmıştır.
Rockefeller ailesinin elinde, aile üyelerine ve ailenin fertlerine ait bilgilerin ve dünya siyaseti, dünya ekonomisi hakkında yapılması gereken şeylerin listelerinin yer aldığı dünyaca meşhur bir arşivleri vardır. Bu büyük arşiv yer altına inşa edilmiş üç katlı büyük bir binada saklanır. Bu arşivde bulunan yetmiş milyon sayfalık belgeler, kırk iki bilimsel tahsil kurumuna aittir. Bu belgeler içerisinden araştırmacılara sadece, ailenin ölmüş üyelerine ait belgeler verilir. Sağ olan aile üyeleri hakkındaki belgeler ise hiç kimseye verilmez. 140 yıllık bir geçmişe sahip olan bu arşiv belgeleri ABD’nin 19 ve 20. Yüz yıllara dair dünya ölçeğindeki siyasi işlerinde ve çeşitli ülkelerde bu yıllarda ortaya çıkan sosyal olaylardaki rolünü öğrenebilmek için çok önemli bilgi kaynağıdır. Bu belgeler, dünya tarım işleri, güzel sanatlar, eğitim, uluslararası ilişkiler, ekonomik gelişme, tıp, tarih, politika, halklar, din, sosyal bilimler, kadın hakları tarihi, afro Amerikan tarihi gibi konuları kapsayan belgelerdir.
David Rockefeller (1915 – 1996) felsefe doktorudur. Harward ve Chicago üniversiteleri mezunudur. Amerika’nın Uluslararası İlişkiler Şurasının, Rockefeller Üniversitesi’nin, çağdaş Newyork Güzel Sanatlar müzesinin fahri başkanı ve en önemlisi de 1969 – 1981 yılları arasında komitenin başkanlığını yapmıştır.
2013 yılında bir internet sitesi, bu Rockefellerin bazı yazılarını ele geçirmiş ve “ABD’li Yahudi Bankacı David Rokfeller’den Yüz yılın İtirafları” adıyla bunları yayınlamıştır. 2014 yılında ise sözünü ettiğimiz kitap basılmış; fakat piyasadan toplatılmıştır.
Bu itiraflar ile ABD’nin ve Batı Avrupa’nın büyük devletlerinin yirminci yüz yılda dünya halklarının başlarına ne oyunlar ve felaketler getirdiği açık olarak ortaya çıkmıştır. Bu itiraflar, inanılmaz boyuttadır ve sadece Türkleri ve Türk Dünyası ile değil, bütün dünya ile ilgili meseleler üzerinde neler yaptıkları ve düşündükleri açıklanmıştır. Bu yazılarda Türkiye ile ilgili bölüm, bizi daha çok ilgilendiren bölümdür. Yapılan işlerin esas aktörleri, ABD ve Batı Avrupa devletleridir. Bütün icraatı yapan bunlardır. Bunların esas hedefleri Türkiye ve Türklerdir.
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum. Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir….
1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
3) Müslüman aleminde öncül ve demokratik tek ülkedir….
İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz. Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve bu darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz.
Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul edemeyiz; tam aksine entrikalar ile bu medeni miraslarına el koyarak biz, onları bütün dünyaya, barbar, hak – hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk. Sümer kralları Urukagina ve Urnammu çok Allah’lı bir cemiyet kurarak insanlar arasında adaleti korumak ve haksızlığı önlemek için kanunlar çıkararak çağdaş toplumlara örnek olurken bugün, tek Allah’lı bir halk olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda medeni vasıflar, ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken; fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları ve siyaset adamları yoktur!
Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolayı, geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alarak ertesi günü hüküm vermektir. Düşünün ki, hangi tesirin altındasınız ve kime kul olmaktasınız?
Ben de bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenince, konuyu değiştirdim.
Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli – altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘anarşiyi – terörü bitiren, ölümleri sonlandıran’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.
Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı – haksız sağdan ve soldan ayırımı yapılmadan idam edildi. Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu. Askeri hükümet bir müddet sonra ülkeyi sivil yönetime devretti. Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler. Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı, hem de ülke boğazına kadar borç batağına girdi. Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok vurgun ve soygun metotları bulundu. Hayali ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi. Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına ( gazeteci, dergi yazarı ) bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.
Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlaklı ticaret unutuldu. Binlerce sahtekâr, yalancı, hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hem de özel şirketleri doldurdu. Türkiye’nin bugünkü manzarasının sebebi 12. Eylül ihtilalidir desem abartmam… Ülke yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı. Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk. Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır bu mesele ile uğraşıyor. Sonuç almasını her defasında engelledik. PKK’nın liderini ‘idam edilmemek’ kaydı ile biz teslim ettik. Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye, hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı. Ülkenin düzgün hale getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı. Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler. Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.
Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor; Mustafa Kemal’in bizi reddetmesinin bedelini ödüyor. Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir. Ya ruhlarda bir ihtilal yaparak yeniden kendileri olacaklar, ya da tarihten silinip gidecekler. Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır”.
David Rockefeller, itiraflarının bir bölümünde de, başka bir zengin Yahudi ailesi olan Rothschild ailesinin bir ferdi ile yapmış olduğu sohbete yer vermiş. Bu sohbetten de bölümler aktaralım:
“Rockefeller’in, (Dünya ülkelerini nasıl ele geçiriyorsunuz?) sorusuna Rothschild; Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı”.
“İsrail devletinin kurucusu sayılan Tehodor Herzl o zamanki Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’in yanına giderek bizim ailemizin para desteği ile Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat Sultan bize karşı çıktı. Biz de gerekeni yaptık. Osmanlı İmparatorluğunu çaresiz bırakarak I: Dünya Savaşı’na soktuk. Çok zorlansak da, Osmanlı İmparatorluğunu yıktık. İstanbul’u ve Anadolu’nun bazı bölümlerini işgal ettik. Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve şeyhülislam’ı dinlemeyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı”.
“Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır. O’nun varlığı, İsrail devletinin kurulmasını otuz yıl kadar geciktirdi ve bize milyarlarca dolar kaybettirdi. İzmir suikastı denen bir olaya karıştığı için idama mahkûm ettiği, Osmanlı Maliye nazırlarından aziz dostumuz Cavit Bey’i kurtarmak için O’nun yanına gittik. Bizi çok soğuk karşıladı. Tekliflerimizin hiç birisini kabul etmedi. Ve adeta bizi, makamından kovdu. Birkaç gün sonra da Cavit Bey’i idam ettirdi”.
İtiraflarda, Türkiye’den başka birçok ülkeye ve çeşitli olaylara da yer verilmiş. Bu ülkelerde ve olaylardaki aktörlerden bahsedilmiş. İkinci Dünya Savaşı, Hitler, Stalin, atom bombası, ihtilaller, darbeler anlatılmış… İran-Irak savaşının çıkarılmasının sebepleri ve sonucu değişik bir perspektif ile açıklanmış.
Şimdi, kendimize bakarak düşünelim… Toplumumuzu, yaşam şartlarımızı, siyasilerimizi ve icraatlarını, bilim ve sanat seviyemizi, ahlaki halimizi, güven ve inançlarımızı, hayata bakış ve algılayış tarzımızı düşünelim ve sonra kendimize soralım: Yukarıda itiraf edilenlerin bugünkü durumumuzu yaratmada tesiri yok mu? Başkalarını dinleyerek mi bu duruma geldik? Yüz yıl önce, zengin olmayan, geçim sıkıntısı çeken; fakat dürüst, namuslu, çalmayan, aldatmayan, güven veren bir toplum yapımız varken bugün niçin, hırsızların, üçkâğıtçıların at oynattığı, sahtekâr, alçak, zalim ve gaddar bir toplum haline geldik? Bu nasıl oldu? İtiraflar, bize yıllardır dost olarak görünenlerin aslında düşman olduğunu göstermiyor mu?
Bu durumlardan kurtulmanın tek yolu, Ulu Önder Atatürk'ümüzün istediği gibi “önce vatan ve millet” duygusunun bütün fertler tarafından kabullenilmesi ve aklın kullanılmasıdır. Aklı, devreden çıkarırsak yapılabilecek bir şey yoktur. Hasta mutlaka ölecektir! Ölmemek için akıllı olmak ve önce vatan ve millet, diyebilmek gerekir. Tehdit ve tehlike çok büyük, farkında olmalıyız….
NOT: Bu makale, Azebaycan’da yayınlanan KREDO gazetesinde 17. Mayıs. 2014 tarihinde Gazanfer Kazımov’un yazdığı “Rockefeller’in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türk’ün Bedbahtlığı” isimli makaleden yararlanılarak yazılmıştır.
(Bu yazıyı lütfen dostlarınızla paylaşınız...)
11 notes
·
View notes
Text
YouTube'da "3 Mayıs 2017" videosunu izleyin
youtube
5 notes
·
View notes
Text
Wunderwaffen
Çizgiroman okumayı ve çizgiroman dükkanlarını gezmeyi çok severim. Yine bu gezmelerden birisinde raflarda WUNDERWAFFEN adlı dergi boyu bir çizgiromana rastladım. Alfa Yayınları tarafından Türkçeye çevrilmiş ve basılmıştı. Eski nesil uçakları sevdiğim için sayfalarındaki görseller ilgimi çekmişti. Çizgiromanın çizilme tarihi 2011. Bu nedenle dehşet bir taraviri kolleksiyonuna sahip dostumdan yardım istedim ve elindeki taraviri malzemeyi edindim. Kolleksiyonun biraz eksikleri olmasına rağmen seri hakkında fikir edinmemi sağlamıştı.
Serinin yazarı Richard D. Nolane. 1955 doğumlu Fransız yazar-çizer.
Dergi Fransız Soleil Yayıncılığın çalışması. Bu ekip “ikinci dünya savaşı bu şekilde bitmeseydi bugün neler yaşardık” senaryosunun pek çok versiyonuna çalışmış. Ekipte ana çizim MAZA’ya ait. Ancak ilginç bir şekilde Sırp kökenli çizerlerin desteği yoğun. Jovan Ukropina, Zeljko Vladetic, Desimir Miljic, Desko, Marko Nikolic.
Digikore Studios çizimleri renklendirmiş. Bu stüdyo grafik renklendirme, VFX üzerine grafik animasyon stüdyosu. Çizgi roman, bilgisayar oyunları ve film görsel efektleri üzerine çalışıyor. VFX üzerine çalışan ekibin hemen hepsi Hintli. Jumanji, Stranger Things, Transformars, Titanic 3D, Vortex, Expandables, Ninja Turtles, Need for Speed, Hayalet Sürücü, Deadpool gibi pek çok sinema filminde çalışmış. Holivut’un vazgeçilmez firmalarından. ( https://digikorevfx.com/ )
Wunderwaffen’de Ana çizer olarak MAZA adı geçiyor ve bazı çizgiroman sitelerinde 1924 doğumlu Kübalı sanatçı Heriberto Maza olduğu yazılıyor. Soleil Yayıncılığın sayfasında MAZA nın kim olduğu konusu muallakta bırakılmış. Azıcık karıştırınca bu çizerin 1965 Bosna-Hersek doğumlu MAZA olduğu ortaya çıkıyor. Yine de asıl adını bulamadım.
https://mazastrip.blogspot.com/
Wunderwaffen birkaç alt seri ile birlikte yayınlanmış.
Wunderwaffen 25 sayılık, 21. Sayı Mayıs 2023’te yayınlanmış – İlk sayısı 2012 de yayınlanmış.
Wunderwaffen -Mission Secrets -3 sayı (2019-2021-2022)
Wunderwaffen – Spaca Reich – 5 sayı – 2015 -2017-2018- 2019- 2022 ye aralıklı yayın
Wunderwaffen – Zeppelin’s War - 4 sayı -2014-2016 – 2018- 2021
Serinin yaratıcısı Nolane ve Maza’nın dünyasında takvim 1946 yılında durmuş. Normandiya çıkarması başarısızlığa uğramış. Savaş havada sürüyor. Almanların güç uğruna savaş teknolojisinde başlattığı yarışa Amerikalılar, ucundan Fransızlar ve bozguncu olarak İngilizler katılıyor.
Maza’nın havacılık terminolojisi, uçaklar, uçuş tarihi, uçuş teknolojileri konusunda oldukça kapsamlı bir bilgisi var. Uçak modellerini çok iyi yansıtmış. Savaş sahneleri göz alıcı.
Ağırlıklı olarak savaş sanayinde ortaya çıkan fantastik denemeleri, devamlılığı olmayan veya üstü örtülmüş çalışmaları göz önüne çıkartan bir öyküleme. Wunderwaffen tarihi değiştirebilecek konseptlere ve uçak tasarımlarını inceleyen, havacılık temalı bir dizi olarak tasarlanmış.
What if
Eğer böyle olmasaydı, zamanın akışı nasıl olurdu çeşitlemesinin Nazi Almanyası ve Hitler karakteri üzerindeki örneklerinden birisi. Nazi Almanyasının bütün karakterleri (Gobbels, Goering, Hesse vd) her macerada boy gösteriyor. Askeri olarak Alman ordusu, araçlar, rütbeler, olay kurgusu çok iyi çalışılmış. Sonra da gerçek zaman akışı Normandiya çıkartmasında kırılarak “eğer ollmasaydı ne olurdu” senaryosu yazılmış.
Bu seri ile ilgili pek çok eleştiri var. Nazi propagandası yaptıkları iddia ediliyor. Seriyi oluşturan ekibin ağırlıklı Sırp kökenli olması şüpheleri arttırıyor. Nazi Almanyasının görkemi, kudreti, gücü resimlerde yansıtılıyor.
Ancak komplo teorilerini kıran bir durum söz konusu. O da bütün görsel Nazi ihtişamına karşın, öykü senaryosu, anlatılanlar, kahramanların konuşmaları bu etkiyi köreltiyor ve başka tarafa akıtıyor. Ciddi bir sistem eleştirisi var, Hitler saplantılı bir ruh hastası olarak kimlikleniyor, Hitler, Himmler’in kuklası halinde, etrafındaki herkes güç sarhoşu ve kişisel çıkarlar peşinde. Diğer taraftan Amerikan, İngiliz ve Fransız başkanları ve diğer siyasetçilerin kirliliği, çıkarcılığı, sahtekarlığı, kumpasları epeyce ortaya dökülmüş. Churchill’in entrikaları, Amerikan Başkanı Lindberg’in Hitler özentisi güç yönetimi epeyce kurcalanmış. Bir tek De Goulle hakkında yandan çarklı yaklaşımlar var. Malum dergi Fransız kökenli. O kadar da olsun.
Seride Nazi Almanyasının askeri teknolojide yaptığı gizli çalışmalar senaryonun taşıyıcı parçası olmuş.
Ben okuduğum kadarıyla ilginç buldum. Hatta bazı tarihi olaylar hakkında hatırlatmalar iyi oldu.
Teknolojinin NİYE insanları yok ederken bu kadar ilerleyebildiğini yeniden fark ederek hafifçe ürperdim.
İyi ürpermeler.
6 notes
·
View notes
Video
youtube
Toz Duman - Bülent Serttaş ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör Disko & Oryantal... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/R4FEszpQ7n4 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Toz Duman - Bülent Serttaş ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör Disko & Oryantal Beste Tural Toğrul) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ SANATÇININ DİĞER ŞARKILARI İÇİN OYNATMA LİSTESİNE BAKABİLİRSİNİZ... ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupM4P5kNhKHd4hJZpIK_4kMF ➤ ESER ADI : TOZ DUMAN ➤ SÖZ GÜFTE : TURAL TOĞRUL ➤ BESTE - MÜZİK : TURAL TOĞRUL ➤ USÜL : 8/8 DÜYEK DİSKO - ORYANTAL ➤ MAKAM - DİZİ : KÜRDİ , MİNÖR ➤ ARANJÖR : OZAN DOĞULU ➤ ENSTRÜMANLAR : YAYLI GRUP KEMAN ➤ FİRMA - ŞİRKETİ : BYBİLO'S Bülent Serttaş TOZ DUMAN Aşk dedim burada bir aşk görmedim hüzün sokaklarında yürüdüm bu bedenin içinde nasıl çürüdüm sen hiç bir şey görmedin YAPIM: BYBİLO’S Prodüktör: Selvi SERTTAŞ Söz Müzik: Tural Toğrul Aranje: Ozan Doğulu ŞARKI SÖZÜ BİLMEDİM BUNUN ADI NE BİLMEDİM AŞK DEDİM BURADA BİR AŞK GÖRMEDİM HÜZÜN SOKAKLARINDA YÜRÜDÜM BU BEDENİN İÇİNDE NASIL ÇÜRÜDÜM SEN HİÇ BİR ŞEYİ GÖRMEDİN FERYADIM YAYILDI CÜMLE CİHANA DEDİKODUMUZU YAYAN YAYANA BİRKERE BİLE GELMEDİN YOLLAR KARANLIK GEÇİLMİYOR HAKLI HAKSIZ SEÇİLMİYOR DOĞRUYU KİMSELER BİLMİYOR TOZ DUMAN İSTERSEN TOPLA İSTER YAK SENLE BENİM SUÇUMUZ ORTAK YİNE HERŞEY KARIŞTI BAK TOZ DUMAN BURASI TOZ DUMAN Bülent Serttaş Doğum 18 Kasım 1965 (58 yaşında) Elazığ, Türkiye Tarzlar Türkü Meslekler Türkücü, oyuncu[1] Etkin yıllar 1983-günümüz (şarkıcı) Eş Selvi Serttaş Çocukları 3 Bülent Serttaş (d. 18 Kasım 1965, Elazığ), Türk halk müziği sanatçısı, söz yazarı ve oyuncu. 1983 yılından itibaren çeşitli mekanlarda sahneye almaya başlayarak müzik yapmaya başladı. Adana'da bir gazino da şarkı söylerken Hilmi Topaloğlu tarafından keşfedildi. İlk albümü Delikanlı yayınlandı. 1997 yılında piyasaya çıkan Aşığım Yanmışım albümüyle popülerliliğini arttırmıştır.[2] Türkücülüğün yanı sıra; 2010 yılında Çakallarla Dans, 2012 yılında Patlak Sokaklar: Gerzomatve 2014 yılında ise Çakallarla Dans 3: Sıfır Sıkıntı filmlerinde rol almıştır.[1] Bülent Serttaş, Selvi Serttaş[3] ile evli ve 3 çocuk babasıdır. Diskografisi Albümleri 1991: Utanıyorum (Avare Çocuk) 1993: Delikanlı 1995: Sen Varya Sen 1997: Aşığım Yanmışım 1997: Anlayacaksın - Mektup 1998: Sana Yaşıyorum 2000: Alın Yazımsın 2001: Her Şeyine Hastayım 2002: Ağlama Meleğim 2005: Tükendi Dost Sohbetleri 2008: Emir 2011: Bitmez sana sevdalarim 2013: Sen Diye Diye 2017: Ablalar Single'ları 2007: Ne Mutlu Türküm Diyene 2013: La Bize Her Yer Ankara 2015: Adamın Dibi (Çeşme) 2016: Haber Gelmiyor Yardan (ft. Serdar Ortaç) 2018: Bodrum Akşamları (Akustik) 2019: Sevda İçerde 2019: Elini Kolunu Sallayacak 2020: Seyyah 2021: Yıllar utansın 2021: Akdeniz 2021: Sen Bensiz Nefes Alamazsın 2022: Aklıma Sen Gelince 2022: Filhakika 2022: Dili Ballım (duet İpek Demir ile) 2023 Neler Umdum Neler Buldum Filmografisi Çakallarla Dans - 2010 Patlak Sokaklar: Gerzomat (General) - 2012 Çakallarla Dans 3: Sıfır Sıkıntı - 2014 Yildizlar da Kayar: Das Borak - 2016 Kaynakça ^ a b "İmdb Bülent Serttaş Sayfası". imdb.com. 16 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Bülent Serttaş". karnaval.com. 5 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Hayatımın anlamı huzur verenim". Hürriyet Gazetesi. 14 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. ^ "Bülent Serttaş'ın Geniş Ailesi". 8 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2014. Dış bağlantılar Discogs'ta Bülent Serttaş diskografisi Taslak simgesi Bir Türk şarkıcı ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. Kategori: Türk şarkıcı taslaklarıYaşayan insanlar1965 doğumlularKeban doğumlularElazığ ili doğumlu sanatçılarTürk arabesk şarkıcılarıTürk halk müziği ses sanatçılarıTürk erkek sinema oyuncularıEsen Müzik sanatçılarıSindoma Müzik sanatçılarıŞahin Özer Müzik sanatçıları20. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar21. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar1990'ların şarkıcıları2000'lerin şarkıcıları2010'ların şarkıcıları2020'lerin şarkıcıları
0 notes
Text
TOFAŞ Berk Demir ile anlaştı
https://pazaryerigundem.com/haber/180789/tofas-berk-demir-ile-anlasti/
TOFAŞ Berk Demir ile anlaştı
TOFAŞ, yeni sezon kadro yapılanma çalışmaları kapsamında uzun forvet pozisyonu için Berk Demir ile anlaşma sağladı.
BURSA (İGFA) – 2024-2025 Sezonu için kadro yapılanma çalışmalarına devam eden TOFAŞ, son olarak Darüşşafaka Lassa forması giyen Berk Demir ile anlaşma sağladı.
Basketbola Anadolu Efes altyapısında başlayan Berk Demir, Anadolu Efes’in pilot takım anlaşmasının olduğu Pertevniyal’de 5 sezon TB2L ve TBL deneyimi yaşadıktan sonra ilk Basketbol Süper Ligi deneyimini 2016-2017 sezonuyla Anadolu Efes’te yaşadı. Burada 2 sezon forma giydikten sonra Darüşafaka Basketbol���a transfer olan Berk Demir, 2018-2021 yılları arasında 3 sezon Darüşşafaka forması giymiş ve ardından 2 sezon Türk Telekom’da görev yapmıştı.
2023-2024 Sezonu öncesinde başkent ekibinden tekrardan eski kulübüne dönen Berk Demir, Darüşşafaka Lassa ile geride kalan sezonda ise Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi’ndeki 29 maçta 7.2 sayı-1.3 asist-4.8 ribaund; Basketbol Şampiyonlar Ligi’ndeki 9 maçta 6.4 sayı-1 asist-5.6 ribaund ortalamalarına imza atmıştı.
1995 doğumlu ve 2.04 cm boyundaki Berk Demir, uzun forvet (4) pozisyonunda görev yapmaktadır.
BERK DEMİR KİMDİR?
18 Mayıs 1995, İstanbul doğumlu olan 2.04 cm boyundaki Berk Demir, power forward (4) pozisyonunda görev yapmaktadır.
Basketbola Anadolu Efes altyapısında başlayan Berk Demir, 2011-2016 yılları arasında aynı zamanda Anadolu Efes’in pilot takım anlaşmasının olduğu Pertevniyal’de görev yaptı. Berk, burada Türkiye Basketbol 2. Ligi ve Türkiye Basketbol Ligi’nde önemli deneyimler yaşarken; 2013 yılında gençlerde, 2014 yılında ise ümitlerde Avrupa şampiyonlukları yaşayan ve “altın jenerasyon” olarak adlandırılan Genç ve Ümit Milli Takım kadrolarında yer aldı.
İlk Basketbol Süper Ligi deneyimini 2016-2017 sezonuyla birlikte Anadolu Efes’te yaşayan Berk Demir, 2018-2019 sezonu öncesinde ise Darüşşafaka Basketbol’a transfer oldu. Darüşşafaka’da 2 sezon forma giydikten sonra 2021-2022 ve 2022-2023 sezonlarını Türk Telekom’da geçiren Berk Demir, 2023-2024 sezonu öncesinde başkent ekibinden tekrardan eski kulübü Darüşşafaka’ya geri döndü.
Berk Demir, Darüşşafaka Lassa ile geride kalan sezonu Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi’nde 29 maçta 7.2 sayı (%32.1 üçlük)-1.3 asist-4.8 ribaund; Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde 9 maçta 6.4 sayı (%30.8 üçlük)-1 asist-5.6 ribaund ortalama istatistikleriyle tamamladı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
28 Mayıs 2024 Zeynep Sönmez Emma Navarro Maçı
*6. Kort'ta saat 20:10'da başlayacak olan Roland Garros Tek Kadınlar 1. Tur maçı. 2017'de Çağla Büyükakçay'dan 7 yıl sonra burada bir ana tablo heyecanı yaşayacağız. Zeynep elemelerden girmeyi başardı. Rakip, ABD'li Navarro. Şu an dünya 24 numarası ve turnuvanın 22 numaralı seri başı ismi. Zorlu olacak ama Zeynep'e tecrübe açısından katacağı şeyler çok kıymetli. Yürekten başarılar diliyoruz oyuncumuza.
*Eurosport Player'dan naklen yayınlanacak olan maç.
*İlk seti 6-2 kazanan Navarro 1-0 öne geçti. ABD'li raket ilk iki oyunda puan vermedi ve break'i aldı. Ardından Zeynep de üçüncü oyunda servis kırdı. Ne yazık ki bir sonraki oyunda hemen servis kırdı Navarro. Oradan sonra kontrol ona geçti. Son oyunda da yine love break'le ilk seti kapattı. Atmosfer, heyecan hepsi Zeynep'le şu an. Tadını çıkarmaya çabalayacak.
*İkinci sette 6-0'lık üstünlük kuran Navarro 2-0 kazanarak 2. Tur'a adını yazdırdı. Biraz daha uzun bir heyecan yaşamayı dilerdik tabi ama her başlangıcın bir dersi vardır. 3. oyunda Zeynep için break şansı gelmişti aslında ama değerlendiremedi. Sonrasında da ara açılınca işler zorlaştı. Ana tablo başarın için ve bu takibi yaşattığın için teşekkürler sana. Daha iyilerine ve nicelerine inşallah.
0 notes
Text
CANLI !! - Galatasaray - Rizespor Canlı maç izle,Galatasaray - Rizespor Maç link,gs izle
Galatasaray - Rizespor Canlı maç izle,Galatasaray - Rizespor Maç link,gs izle
Süper Lig'de 10. hafta bu akşam aynanan maç ile açılıyor. Galatasaray, Rizespor'u evinde ağırlıyor. Galatasaray Rizespor canlı yayın bilgileri de belli oldu. İşte Galatasaray Rizespor maçı canlı yayın bilgileri ve detayları...
Süper Lig'in 10. haftasında Galatasaray evinde Rizespor'u ağırlıyor. Haftanın açılış maçında Galatasaray mutlak galibiyet alarak gelecek hafta Real Madrid karşısında moralli çıkmak istiyor.
Sarı Kırmızılı ekip geçen hafta Beşiktaş derbisinde sahadan 1-0 mağlup olmuş ve sahadan puan alamadan ayrılmıştı.
Galatasaray'da sakatlıkları süren Emre Akbaba ve sarı kart cezalısı Marcao sahada yer alamayacak. Falcao'nun durumu ise maç saati belli olacak.
Galatasaray - Rizespor canlı
Türk Telekom Arena Ali Sami Yen Stadı'nda oynanacak Galatasaray-Rizespor karşılaşması saat 20.30'da başlayacak. Maçı hakem Abdülkadir Bitigen yönetecek. Galatasaray Rizespor canlı olorak bEIN Sports 1 ekranlarından yayınlanacak.
Galatasaray'ın ilk 11'i şöyle
Muslera, Şener, Ahmet, Seri, Babel, Ömer, Andone, Luyindama, Nagatomo, Emre Mor, Leminagalatasaray rizespor maçı, süper lig galatasaray rizespor maçı, galatasaray rizespor maçı ne zaman, galatasaray-rizespor maçı, galatasaray rizespor maçı 2-0, galatasaray rizespor maçı saat kaçta, 11 mayıs 2019 çaykur rizespor galatasaray maçı, galatasaray-çaykur rizespor maçı, 3 ekim 2021 çaykur rizespor galatasaray maçı, galatasaray ve çaykur rizespor maçı, 25 ocak 2015 galatasaray çaykur rizespor maçı, galatasaray çaykur rizespor maçı golleri kim attı rize galatasaray maçı rizespor galatasaray 2-3 rizespor galatasaray maçı galatasaray çaykur rizespor maçı yeni 9 nisan 2016 galatasaray çaykur rizespor maçı 18 şubat 2017 çaykur rizespor galatasaray maçı galatasaray rizespor maç özeti rizespor gs galatasaray rize maçı galatasaray rizespor 3-4 galatasaray rize maçı ne zaman gs rize maçı ne zaman gs rize maçı hangi kanalda gs caykur rizespor maçı ne zaman galatasaray 4-2 rizespor galatasaray 4 çaykur rizespor 2 rizespor 5 galatasaray 0 galatasaray rizespor 4-2 galatasaray 8
#galatasaray rizespor maçı#galatasaray rizespor maçı ne zaman#galatasaray-rizespor maçı#galatasaray rizespor maçı 2-0#galatasaray rizespor maçı saat kaçta#11 mayıs 2019 çaykur rizespor galatasaray maçı#galatasaray-çaykur rizespor maçı
0 notes
Text
Altcoin Bancor Protocol’ün kurucularına karşı bir toplu dava açılıyor. Davacılar, borsayı yatırımcıları yanıltmak ve değerli mali kayıplara neden olmakla suçluyor. İşte detaylar…Altcoin BNT’nin gerisindeki Bancor’a davaOtomatik bir kripto varlık borsası olan Bancor Protocol’ün kurucularına karşı bir toplu dava açıldı. Davacılar, yatırımcıları yanlış yönlendirdiklerini ve kıymetli mali kayıplara neden olduklarını sav ediyor. Bir küme davacı, benzeri durumdaki oburlarının yanı sıra, Bancor Protocol kurucularının yanı sıra BProtocol Foundation ve Bancor DAO’ya karşı toplu olarak dava açtı.Davacılar, davalıların kendilerini risksiz yatırım vaatleriyle kandırdıklarını tez etti. Teze nazaran bunu, çevrimiçi kripto varlık borsalarındaki açıklanmayan açıkları telafi etmek için yaptılar. Davaya nazaran bu vaatler yalnızca yanlış olmakla kalmıyor. Birebir vakitte bunları yapanlar da düzmece olduklarını çok âlâ biliyorlardı.2017’de BProtocol Foundation’ı kuran Bancor Protocol kurucuları, kripto varlıklarının ticareti için otomatik bir usul ortaya koydu. Protokol bir “otomatik piyasa yapıcı” (AMM) olarak hareket etmekte ve yatırımcıların kripto varlıklarını bir ortaya getirerek fonksiyonel bir borsa oluşturmaktadır. Bunun karşılığında yatırımcılara platformdaki traderlardan toplanan fiyatlardan hisse veriliyor.Yanıltıcı satış ve mali kayıp iddiasıBancor Protocol’ün Bancor DAO isimli merkezi olmayan özerk bir kuruluş (DAO) tarafından yönetildiği argüman edilirken, dava sanıkların platformun operasyonları üzerinde değerli bir denetime sahip olduğunu tez ediyor. Bu durum sadece sermayeyi, çalışanları ve kodu kapsamakla kalmamış, birebir vakitte Bancor DAO’nun manipülasyonunu ve hakimiyetini de içererek sanıklara neredeyse tam denetim sağlamış halde.BancorProtocol, likidite sağlayıcılarını (LP’ler) çekmek ve rekabetçi kalabilmek için çeşitli kripto varlıklarında geniş likidite arayışına girmiştir. Davalılar Bancor’un farklı versiyonlarını tanıttı ve Sürüm 2.1 LP’ler için cazip bir özellik olarak “geçici kayıp koruması”nı öne çıkardı. Bu müdafaa, LP’leri borsaya varlık yatırırken ortaya çıkan kayıplara karşı muhafazayı amaçlıyordu. Sonuç olarak, Bancor Protocol 2,3 milyar doların üzerinde kripto varlığı çekmeyi başardı. “Geçici kayıp koruması” özelliği sayesinde yatırımcılar fonlarının inançta olduğuna inanıyordu.Ancak dava, sürüm 2.1’in uygulanmasının protokoldeki zayıflıkları daha da kötüleştirdiğini sav ediyor. Davalıların bu eksikliklerin ve ilgili risklerin farkında oldukları, fakat bunları LP’lerden sakladıkları ve artan likidite ve açıklanmayan tahliller yoluyla sorunu aşmaya çalıştıkları argüman edilmekte. Bununla birlikte, bu uğraşlar, LP’ler için önemli mali kayıplara yol açtığı argüman edilen kalıcı olmayan kayıp müdafaa garantisini karşılayamadı.Bancor DAO o kadar da merkeziyetsiz değil mi?cointahmin.com olarak da bildirdiğimiz üzere Mayıs 2022’de Bancor Protokolü, LP Programı olarak bilinen gelişmiş bir yatırım programı ile sürüm 3’ü başlattı. Davalılar, programı LP’lere pazarlayarak, süreksiz kayıplara karşı “%100 koruma” sunmuş ve evvelki sürümler için dengeli ödeme kapsamı talep etmiştir. Lakin, programın başlatılmasından yalnızca 19 gün sonra, büyük para çekme talepleri, sanıkların yerine getirmediği tez edilen ödeme yükümlülüklerini tetikledi. Şikayete nazaran bu durum yatırımcılara değerli ölçüde mali ziyan verdi.Davacılar, LP Programının bağlayıcı bir yatırım mukavelesi ve ABD maddelerine nazaran bir menkul değer teşkil ettiğini avunmakta. Davalıların ilgili kayıt ve açıklama gerekliliklerine uymuş olabileceklerini sav ediyorlar. Böylelikle kendileri ve öteki sınıf üyeleri yatırımlarının yaklaşık %50’sine denk gelen kayıplardan kaçınmış olacaklardı. Sonuç olarak, davacılar tazminat, eski hale iade ve öteki hallerde giderim talebinde bulundular.
0 notes
Text
HAVELSAN'ın Boeing B737MAX Simülatörü EASA Sertifikası Aldı!
HAVELSAN'ın Boeing B737MAX Simülatörü EASA Sertifikası Aldı!
HAVELSAN'ın Türk Hava Yolları için ürettiği Boeing B737MAX Tam Uçuş Simülatörü Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı Level D sertifikasını aldı. Şirketten yapılan açıklamada, HAVELSAN'ın, 2017 yılında THY'ye EASA Level D sertifikalı Boeing 737-800 NG Simülatör teslimatı ile askeri alandaki 40 yıllık tecrübesini sivil alana da taşımayı başardığı anımsatıldı. Açıklamada, 2018 yılında toplam 11 adet A320 CEO NEO ve Boeing 737 Max FFS ve FTD simülatörlerinin seri üretimine başlayan HAVELSAN'ın, pilot eğitim araçlarının cazibesini dünya çapındaki hava yolları ve eğitim merkezlerine genişletmek için bir sonraki önemli kilometre taşına ulaştığı belirtildi.
Açıklamaya göre, HAVELSAN, mayıs ayı içinde Airbus fabrika testlerine başladığı A320 CEO/NEO FFS için de 2023 yılının üçüncü çeyreğinde EASA Level D Sertifikası almayı hedefliyor. Teslim edilecek bu simülatörler ile HAVELSAN, kullanıcılarına tüm dar gövdeli uçaklar için son teknoloji simülatör çözümleri sunma fırsatı bulacak.
HAVELSAN Genel Müdürü Mehmet Akif Nacar, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Boeing 737 Max FFS için Avrupa EASA Seviye D sertifikası almanın mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, "Hava yolları ve eğitim merkezlerine yönelik birinci sınıf bir pilot eğitim aracı oluşturmak amacıyla ürettiğimiz simülatörümüz için çok yoğun bir çaba sarf edildi. Dünya standartlarında hava yollarından biri olan Türk Hava Yolları ile çalışmak bizim için büyük bir onur. Ülkemizin önde gelen global şirketlerinden Türk Hava Yolları ile daha fazla işbirliği yapmayı dört gözle bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
TEKNOFEST’in “Tam Bağımsız Türkiye Marşı”nın klibi yayınlandı… Türk Hava Yolları Üst Yöneticisi Bilal Ekşi de Türkiye'nin milli bayrak taşıyıcısı olarak uzun yıllardır Türk bayrağını dünyanın her köşesine taşımaktan gurur duyduklarını vurgulayarak, "Dünyanın her yerinden daha fazla ülkeye ve uluslararası destinasyona ulaşan hava yolu şirketi olarak, eğitim kapasitemizi önemli ölçüde artırırken, artan talep ihtiyacını karşılamak için filomuzu istikrarlı bir şekilde genişletiyoruz. Bu kapsamda; 3 Airbus A320 FFS ve 2 Boeing 737 Max FFS simülatörünün üretimi için işbirliği içinde çalıştığımız dünyanın önde gelen uçuş simülasyon üreticilerinden HAVELSAN'a güveniyoruz. Simülatörümüz için Avrupa EASA Seviye D sertifikası almaktan mutluluk duyuyoruz ve uzun vadeli işbirliğimizi sürdürmeyi umuyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Read the full article
1 note
·
View note
Text
Moutier 2026 yılından itibaren Jura kantonuna bağlanacak
BERN- Şu anda Bern kantonuna bağlı olan Moutier belediyesinin, 2026 yılından itibaren Jura kantonuna devredilmesi yönünde anlaşmaya varıldı. Adalet bakanı ve Federal meclis üyesi Elisabeth Baume-Schneider'in arabuluculuk yaptığı ve başkanlık ettiği üçlü konferansta, Bern ve Jura mali eşitleme konusunda anlaşmaya vardı. Federal Adalet Bakanlığından (FOJ) bugün yapılan açıklamada taslak anlaşmanın önümüzdeki haftalarda tamamlanabileceğini ve Bern ile Jura hükümetlerinden Moutier'ye ortak bir bildirimin gönderildiği ve Mayıs ayı ortasında istişare için sunulabileceğini belirtti. Bern ve Jura kantonları arasında Moutier'nin devrine ilişkin anlaşmaya ilişkin müzakereler sırasında, mali eşitlemeden kaynaklanan akışların düzeltilmesi ve masrafların tazmin edilmesi sorununu çözmek mümkün olmamıştı; Jura 29 milyon frank isterken, Bern en fazla 24 milyon frank verebileceğini belirtti. Bu nedenle, iki kanton Konfederasyonunun (hükümetin) arabuluculuğunu talep etmişti.
Kanton hükümetleri, anlaşmanın içeriğini Mayıs ortasında bildirecek. İstişare tamamlandıktan ve iki kantonun başkanının imzaları atıldıktan sonra, konkordato onay için iki kanton parlamentosuna sunulacak; Bern ve Jura daha sonra bir halk oylaması düzenlemek zorunda kalacaklar ve federal meclisler, 2025'te Moutier'in devrine ilişkin federal kararnameyi onaylaması gerekecek. Sosyalist bakan Elisabeth Baume-Schneider, Ocak ayında göreve başladıktan kısa bir süre sonra, iki kantonun çıkarları doğrultusunda arabuluculuk rolünü üstlenmeye hazır olduğunu belirtmişti.
“TARİHİ OYLAMA YAPILMIŞTI” 28 Mart 2021'de yapılan referandumda Halkın % 54,9’u Moutier’in Jura kantonuna bağlanması yönünde oy kullandı. Bern'den ayrılsın yönünde 2 bin 114 kişi evet oyu verirken, 1'740 kişi hayır oyu kullandı. 7.400 nüfuslu Moutier kasabasındaki halkın büyük bir çoğunluğu, 1974 ve 1975‘ten beri sürekli olarak belediyenin Jura kantonuna bağlanması yönünde mücadele etti. 18 Haziran 2017'de belediye bir referandum düzenleyerek vatandaşlara 'Moutier şehrinin Jura Kantonu'na ait olmasını istiyor musunuz? oylaması yaptırdı. Referandumun sonucu, vatandaşların% 51,7'si Moutier'nin Jura Kantonuna katılması lehinde oy kullandı. Buna rağmen oylama o zamandan beri geçersiz ilan edildi. 28 Mart 2021'de tekrarlanan bir referandumda Moutier seçmenlerinin ,9'unun bir kez daha Bern'den ayrılıp Jura'ya katılmak lehinde oy kullandı. Süreç geçerli ilan edildi. Bu şekilde devir süreci başladı ve yaklaşık 3 yıl sürmesi bekleniyor. Read the full article
0 notes
Text
Mutlaka Okuyun ;
Okurken ürperdim. Kendini türk hisseden ve Türkiye'nin tarihten silinme planlarına karşı durmak isteyen herkes okumalı. Atatürk'ün dehasını tekrar hatırlamalı.
Bu makale Azerbaycan'da KREDO gazetesinde 17 Mayıs 2014'de, "Rockefeller'in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türklerin Bedbahtlığı" adlı makaleden yararlanılarak Gazanfer Kazımov tarafından yayınlanmış. Kopyaladığım
MAKALE aşağıdadır:
*YÜZYILIN İTİRAFLARI*
*Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.*
(Rothschild.)
2014 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, ünlü petrol milyarderi, bankacı ve dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Yahudi Rockefeller ailesinin, yakınlarda vefat eden en büyük ferdi David Rockefeller’in bir kitabı yayınlandı. “Yüz yılın İtirafları “ adını taşıyan bu kitap maalesef çok kısa zamanda piyasadan çekildi. Çünkü kitapta, itiraflar vardı. Dünyayı yönetme isteği içinde olan ELİT bir tabakanın yüz yıl içerisinde, bazı devletler ve ülkeler içinde ve dışında, o ülkeleri kendi şemsiyeleri altına alabilmek için çevirdikleri dolaplar, entrikalar, soygunlar, sömürgeleştirme itiraf ediliyordu. Bu elit tabakanın daha fazla açığa çıkmaması ve masum halklara yaptıkları bilinmemesi için kitap piyasadan kaldırıldı.
Öncelikle Rockefeller ailesi hakkında bulabildiğimiz kadar bilgi verelim. Sonra bu ailenin en büyüklerinden olan David Rockefeller’in kaleme aldığı itiraflardan “Türkiye” hakkında yazdıklarını ve düşündüklerini öğrenelim:
*DAVİD ROCKEFELLER*
6 kalp nakli, 3 böbrek ve 2 de ciğer nakli operasyonu
geçiren 100 yaşına girdiğinde yaptığı açıklamada
“200. doğum günümü de kutlamak istiyorum” şeklinde
konuşan David Rockefeller, 20 Mart 2017 tarihinde öldü.
“Rockefeller ailesi ABD’nin en büyük petrol, sanayi, siyaset ve bankacı ailesidir. Aile 19. Yüz yılın sonu yirminci yüz yılın başlarında Jhon Davison Rockefeller’in (1839 – 1937) ve kardeşi William Avery Rockefeller’in ( 1841 – 1922 ) zamanında Standart Oil vasıtasıyla petrol ticaretinde çok büyük başarılar elde etmiş, Manhattan Bankasına uzun zaman sahiplik yapmış ve bu zaman zarfında büyük servet, nüfuz ve şöhret sahibi olmuştur. Jhon Davison Rockefeller insanlık tarihinin ilk dolar milyarderi unvanını kazanmıştır.
Rockefeller ailesinin elinde, aile üyelerine ve ailenin fertlerine ait bilgilerin ve dünya siyaseti, dünya ekonomisi hakkında yapılması gereken şeylerin listelerinin yer aldığı dünyaca meşhur bir arşivleri vardır. Bu büyük arşiv yer altına inşa edilmiş üç katlı büyük bir binada saklanır. Bu arşivde bulunan yetmiş milyon sayfalık belgeler, kırk iki bilimsel tahsil kurumuna aittir. Bu belgeler içerisinden araştırmacılara sadece, ailenin ölmüş üyelerine ait belgeler verilir. Sağ olan aile üyeleri hakkındaki belgeler ise hiç kimseye verilmez. 140 yıllık bir geçmişe sahip olan bu arşiv belgeleri ABD’nin 19 ve 20. Yüz yıllara dair dünya ölçeğindeki siyasi işlerinde ve çeşitli ülkelerde bu yıllarda ortaya çıkan sosyal olaylardaki rolünü öğrenebilmek için çok önemli bilgi kaynağıdır. Bu belgeler, dünya tarım işleri, güzel sanatlar, eğitim, uluslararası ilişkiler, ekonomik gelişme, tıp, tarih, politika, halklar, din, sosyal bilimler, kadın hakları tarihi, afro Amerikan tarihi gibi konuları kapsayan belgelerdir.
David Rockefeller (1915 – 1996) felsefe doktorudur. Harward ve Chicago üniversiteleri mezunudur. Amerika’nın Uluslararası İlişkiler Şurasının, Rockefeller Üniversitesi’nin, çağdaş Newyork Güzel Sanatlar müzesinin fahri başkanı ve en önemlisi de 1969 – 1981 yılları arasında komitenin başkanlığını yapmıştır.
2013 yılında bir internet sitesi, bu Rockefellerin bazı yazılarını ele geçirmiş ve “ABD’li Yahudi Bankacı David Rokfeller’den Yüz yılın İtirafları” adıyla bunları yayınlamıştır. 2014 yılında ise sözünü ettiğimiz kitap basılmış; fakat piyasadan toplatılmıştır.
Bu itiraflar ile ABD’nin ve Batı Avrupa’nın büyük devletlerinin yirminci yüz yılda dünya halklarının başlarına ne oyunlar ve felaketler getirdiği açık olarak ortaya çıkmıştır. Bu itiraflar, inanılmaz boyuttadır ve sadece Türkleri ve Türk Dünyası ile değil, bütün dünya ile ilgili meseleler üzerinde neler yaptıkları ve düşündükleri açıklanmıştır. Bu yazılarda Türkiye ile ilgili bölüm, bizi daha çok ilgilendiren bölümdür. Yapılan işlerin esas aktörleri, ABD ve Batı Avrupa devletleridir. Bütün icraatı yapan bunlardır. Bunların esas hedefleri Türkiye ve Türklerdir.
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum. Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir….
1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
3) Müslüman aleminde öncül ve demokratik tek ülkedir….
İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz. Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve bu darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz.
Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul edemeyiz; tam aksine entrikalar ile bu medeni miraslarına el koyarak biz, onları bütün dünyaya, barbar, hak – hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk. Sümer kralları Urukagina ve Urnammu çok Allah’lı bir cemiyet kurarak insanlar arasında adaleti korumak ve haksızlığı önlemek için kanunlar çıkararak çağdaş toplumlara örnek olurken bugün, tek Allah’lı bir halk olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda medeni vasıflar, ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken; fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları ve siyaset adamları yoktur!
Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolayı, geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alarak ertesi günü hüküm vermektir. Düşünün ki, hangi tesirin altındasınız ve kime kul olmaktasınız?
Ben de bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenince, konuyu değiştirdim.
Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli – altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘anarşiyi – terörü bitiren, ölümleri sonlandıran’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.
Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı – haksız sağdan ve soldan ayırımı yapılmadan idam edildi. Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu. Askeri hükümet bir müddet sonra ülkeyi sivil yönetime devretti. Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler. Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı, hem de ülke boğazına kadar borç batağına girdi. Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok vurgun ve soygun metotları bulundu. Hayali ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi. Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına ( gazeteci, dergi yazarı ) bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.
Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlaklı ticaret unutuldu. Binlerce sahtekâr, yalancı, hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hem de özel şirketleri doldurdu. Türkiye’nin bugünkü manzarasının sebebi 12. Eylül ihtilalidir desem abartmam… Ülke yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı. Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk. Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır bu mesele ile uğraşıyor. Sonuç almasını her defasında engelledik. PKK’nın liderini ‘idam edilmemek’ kaydı ile biz teslim ettik. Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye, hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı. Ülkenin düzgün hale getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı. Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler. Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.
Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor; Mustafa Kemal’in bizi reddetmesinin bedelini ödüyor. Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir. Ya ruhlarda bir ihtilal yaparak yeniden kendileri olacaklar, ya da tarihten silinip gidecekler. Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır”.
David Rockefeller, itiraflarının bir bölümünde de, başka bir zengin Yahudi ailesi olan Rothschild ailesinin bir ferdi ile yapmış olduğu sohbete yer vermiş. Bu sohbetten de bölümler aktaralım:
“Rockefeller’in, (Dünya ülkelerini nasıl ele geçiriyorsunuz?) sorusuna Rothschild; Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı”.
“İsrail devletinin kurucusu sayılan Tehodor Herzl o zamanki Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’in yanına giderek bizim ailemizin para desteği ile Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat Sultan bize karşı çıktı. Biz de gerekeni yaptık. Osmanlı İmparatorluğunu çaresiz bırakarak I: Dünya Savaşı’na soktuk. Çok zorlansak da, Osmanlı İmparatorluğunu yıktık. İstanbul’u ve Anadolu’nun bazı bölümlerini işgal ettik. Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve şeyhülislam’ı dinlemeyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı”.
“Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır. O’nun varlığı, İsrail devletinin kurulmasını otuz yıl kadar geciktirdi ve bize milyarlarca dolar kaybettirdi. İzmir suikastı denen bir olaya karıştığı için idama mahkûm ettiği, Osmanlı Maliye nazırlarından aziz dostumuz Cavit Bey’i kurtarmak için O’nun yanına gittik. Bizi çok soğuk karşıladı. Tekliflerimizin hiç birisini kabul etmedi. Ve adeta bizi, makamından kovdu. Birkaç gün sonra da Cavit Bey’i idam ettirdi”.
İtiraflarda, Türkiye’den başka birçok ülkeye ve çeşitli olaylara da yer verilmiş. Bu ülkelerde ve olaylardaki aktörlerden bahsedilmiş. İkinci Dünya Savaşı, Hitler, Stalin, atom bombası, ihtilaller, darbeler anlatılmış… İran-Irak savaşının çıkarılmasının sebepleri ve sonucu değişik bir perspektif ile açıklanmış.
Şimdi, kendimize bakarak düşünelim… Toplumumuzu, yaşam şartlarımızı, siyasilerimizi ve icraatlarını, bilim ve sanat seviyemizi, ahlaki halimizi, güven ve inançlarımızı, hayata bakış ve algılayış tarzımızı düşünelim ve sonra kendimize soralım: Yukarıda itiraf edilenlerin bugünkü durumumuzu yaratmada tesiri yok mu? Başkalarını dinleyerek mi bu duruma geldik? Yüz yıl önce, zengin olmayan, geçim sıkıntısı çeken; fakat dürüst, namuslu, çalmayan, aldatmayan, güven veren bir toplum yapımız varken bugün niçin, hırsızların, üçkâğıtçıların at oynattığı, sahtekâr, alçak, zalim ve gaddar bir toplum haline geldik? Bu nasıl oldu? İtiraflar, bize yıllardır dost olarak görünenlerin aslında düşman olduğunu göstermiyor mu?
Bu durumlardan kurtulmanın tek yolu, Ulu Önder Atatürk'ümüzün istediği gibi “önce vatan ve millet” duygusunun bütün fertler tarafından kabullenilmesi ve aklın kullanılmasıdır. Aklı, devreden çıkarırsak yapılabilecek bir şey yoktur. Hasta mutlaka ölecektir! Ölmemek için akıllı olmak ve önce vatan ve millet, diyebilmek gerekir. Tehdit ve tehlike çok büyük, farkında olmalıyız….
NOT: Bu makale, Azebaycan’da yayınlanan KREDO gazetesinde 17. Mayıs. 2014 tarihinde Gazanfer Kazımov’un yazdığı “Rockefeller’in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türk’ün Bedbahtlığı” isimli makaleden yararlanılarak yazılmıştır.
(Bu yazıyı lütfen dostlarınızla paylaşınız...)
1 note
·
View note
Photo
📍ABD'de 2017-2021 yıllarında çocukların "esrar içeren gıda" tüketme oranı 15 kat arttı 👩🏻⚕️Uzmanlar, esrarın çoğu eyalette yasal hale gelmesinin ardından, çocukların bu maddeyi tüketimi üzerine inceleme yaptı. 💡Araştırmada, 2017'de 5 yaş ve altındaki yaklaşık 200 çocuğun esrar içeren gıdalar tükettiği ve bu sayının 2021'de 3 bin 50'ye çıktığı ortaya konuldu. 👨🏻⚕️Uzmanlar, esrarın kurabiye, şeker ve çikolata gibi gıdalar ile çocuklara çekici gelen yiyecek ürünlerinde görüldüğüne dikkati çekti. 👉🏻2017-2021 yıllarında gıdalar yoluyla esrar tükettiği tespit edilen çocuk sayısının yaklaşık 7 bini bulduğu, bu tüketimlerin hiçbirinin ölümle sonuçlanmadığı ancak çocukların yüzde 8'inin yoğun bakıma alındığı aktarıldı. 👉🏻Esrar tüketimi nedeniyle hastalanan çocuklarda kusma, çarpıntı, depresyon ve koma gibi belirtilerin görüldüğü kaydedildi. ⚠️"Esrar" içeren gıdalara erişimin yüzde 90 oranında evlerde gerçekleştiği sonucuna varılırken uzmanlar, bu ürünlerin çocukların ulaşamayacağı alanlarda muhafaza edilmesini tavsiye etti. 📣Çalışmanın başladığı 2017'de ABD'nin 9 eyaletinde esrar yasalken Mayıs 2020'de bu sayı 18'e yükselmişti. 📍Araştırmanın sonuçları, "The Journal of Pediatrics" dergisinde yayımlandı. -Prof.Dr.Erkan Topuz- #ciltgüzelliği #diyetlistesi #zayıflamakistiyorum #detoks #almanya #yemek #estetik #ciltlekeleri #zayıflamak #lezzetliyemekler #kayseri #ankara #ciltbakımı #diyetyemekleri #diyet #saçdökülmesi #zayıflama #müzik #lezzet #botoks #saçbakımı #güzelliksırları #güzellik #magazin #türkkahvesi #ciltbakımı #yemektarifleri #komikvideolar #haber #güzelsözler https://www.instagram.com/p/Cm_3D5JMRga/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#ciltgüzelliği#diyetlistesi#zayıflamakistiyorum#detoks#almanya#yemek#estetik#ciltlekeleri#zayıflamak#lezzetliyemekler#kayseri#ankara#ciltbakımı#diyetyemekleri#diyet#saçdökülmesi#zayıflama#müzik#lezzet#botoks#saçbakımı#güzelliksırları#güzellik#magazin#türkkahvesi#yemektarifleri#komikvideolar#haber#güzelsözler
0 notes
Text
Yargıtay'dan milyonlarca araç sahibini ilgilendiren karar
Yargıtay’dan milyonlarca araç sahibini ilgilendiren karar
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararına göre, İstanbul’da yaşayan bir kişi, Mayıs 2015’te 151 bin lira bedelle 2 yıl garanti verilen sıfır kilometre bir otomobil satın aldı. Aracında Şubat 2017’de çekiş gücü düşüklüğü ve tekleme sorunları meydana gelen kişi, otomobilini satın aldığı firmanın servisine götürdü. Garanti kapsamında aracı ücretsiz tamir edilerek bir hafta sonra teslim edilen kişi,…
View On WordPress
0 notes
Text
bu yaşa erdirdin beni gençtim almadın canımı
“Ölmedim genç olarak.”
Evet çok ama çok uzun zaman oldu buraya yazmayalı. Omuzlarımdaki yükten kurtulmadıkça yazmam demiştim. En son 2018 ocaktı.
Zaman uzun olunca yazacak o kadar çok şey oluyor ki.
“Gençtim işte. Şehrin o yatık raksından incinen yine bendim.”
Ee bir yerden başlamak gerekiyor. En güzel başlangıçlar hep şiirle olur. Gençliğimde her anıma uygun şiirler bulmak sevdiğim işlerdendi. Misal. Yaşım henüz daha küçükken Zarifoğlu’nun ikinci aynasında bulurdum kendimi. Bu biraz umutsuz şiir aslında bütün umutlarımı da içeriyordu.
Bir çocuk havliyle geçmek isterdim tüm ıssızları. Bu böyle kolay olacak gibi de değildi. Öyle de oldu.
Ben sercan. Mutlu bir hayatım da vardı. Her şey yolundaydı. Maddi ve manevi olarak. Ama asıl sıkıntı da buydu. Bir sorunun olmaması. Garip değil mi? Ama gerçek bu. 26 yaşındaki sercan çocuktu. 3 senelik hakimdi. Takıntılıydı. Mükemmeliyetçi pisliğin teki. “gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda.” Gerçekten böyleydim. Egosundan duvarlar arasında bir çocuk.
“Gençtim ya, ne fark eder deyip geçerdim nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem ne fark eder demişim bilmeden farkı istemişim.”
Sonra ülkem gibi ben de kırıldım. Kaderin kırılmaları bir şekilde daima bulurdu ya bizi. Hiç bir şey yapmadığım o gece hain oldum, mahkeme kapısından arkamda polisle çıkartılacak kadar azılı bir hain. Dünyanın en kötü insanı bendim. Soru çalmışım. ÖSSde yaptığım türkiye derecesi, Ankara hukuku bitirişim hepsi kopya ileydi. Dünyanın en kötü insanı olarak girdim Çağlayan adliyesinin eksi 7.katına. Tarih 11 ağustos 2016 idi.
Sonrası gözyaşıydı. Başlarda öyleydi. Silivri’nin demir parmaklarında ölmeyi diledim kaç defa. Annem karşımda her ağladığında, babam her elimi tuttuğunda sesindeki kırılmasıyla “sen doğru yoldasın şaşma” dediğinde yok olmayı diledim. Ucu kesik meyve bıçaklarıyla uzun uzun bakıştım geceler boyunca. Suçsuz olduğumu bilmeme rağmen birileri yüzüne bakıp bakıp onca sevdiğin ülkene hainlik yaptı derken kaldıramıyordum. Bitmek bilmeyen geceler vardı. Bitmek bilmeyen kalp ağrısı vardı. Aklımda büyüyen tüm ağrıların yolları ölüme çıkıyordu.
Sonra dördüncü ayımda gözyaşım bitti. O gün bugün hiç ağlayamadım. 2017 olmuştu. Akmayan gözyaşım kalbime birikti. Her an ölecekmiş gibiydim. Bir gün annem görüşe on dakika geç çıktım diye karşımda öyle bir ağladı ki. O gündü: karar verdim. Neden öleyim? Ben bir şey yapmadım. Ben belki kötü bir insanım ama bu kalabalığın iddia ettiği kötü insan ben değilim. Ben değilim.
9 ayın sonunda bir akşam hiç de beklemezken çıkarttılar. Tarih 2 mayıs 2017. Elimde poşetler esenlerde otobüs bekleyen sercan o eski çocuk değildi artık. Aileme haber vermeden samsuna tek başıma geldim. Kapıda beni gören ablam, annem babam şok geçirdiklerinde onlara şaka yapıyordum: “size unutamayacağınız bir sürpriz bile yaptım”
O dokuz aydaki kalp ağrısının sebebi tek kelime etmeden çekip gitti. Silivride takılan kelepçeden daha ağır gelmişti bu. Umutsuzca sahilde dalgalara karşı yürüyüp durdum bir kaç ay. Şuradan karadeniz dalgalarına atayım kendimi dedim iskelenin ucuna her gittiğimde.
Sonra mı?
Her karanlık sabahın güneşi olmaz mı?
Bir güneş doğdu hayatıma. Bu kadar karanlık bir kuyuda olan sercanı balonlara bağladı, hem de kendisi düşmekten korkmadan. Kuyumdan çıkardı beni. Çabuk da olmadı bu. Yıllar aldı. Yavaş yavaş. Tanıya tanıya. Seve seve. Ve nihayetinde aşık ola ola. Balonlar sevgiydi, aşk oldu. Hayat oldu. Nefret ettiğim İstanbulu sevdirdi bana. Üsküdarda, çengelköyde, adalarda güzel anılar biriktirdi.
Yaşayacaksın dedi bana bu kız. Ölümle yatıp kalkan sercana hayatın elini tutturdu. Evinde odasında karanlık kalan sercan o duvarları yıktı. İkna edilmişti. Gitti esnaf oldu. Hiç bilmediği bir yerde nevresim, masa örtüsü sattı. Hiç bilmediği dilde konuştu. (Gürcü kardeşlerime buradan tekrar teşekkür ederim.)
Yetmedi işsiz kaldığımda evlendi benimle. Yetmedi çok sevdiği istanbul ve ailesini bırakıp yanıma geldi. Tüm bunları terör örgütü üyeliği ile yargılandığım dava sürerken yaptı üstelik.
2016da başlayan davam 18 kasım 2021de son buldu. Beraat ettim.
Beş buçuk yılın ardında ne kaldı peki? Hayat. Hayat ve kader. Değiştim. Hiç tahmin etmediğim kadar çok değiştim.
2016 ocak ayında gittiğim Kabenin dibinde dua eden sercan yok artık. Allaha iman ediyorum. Ona küsemiyorum. Kalbime benden daha yakın olan Allah bilmeyecek mi bu gerçeği. Elbette biliyor. Bir sabah silivrinin keskin sarı ışıkları yatağıma düştüğünde kalbimi rahatlatsın diye dua ederken bir gerçekliğin farkına varmıştım: Allah bize dünyada adaleti sağlayacağına dair bir söz vermemişti! Ve ben adaletsizliğin sebeplerinden biri değildim. Adaletsizliğin mağdur ettiklerindendim. Bunu muktedirler hiç bir zaman anlamayacak. Ben karar verici de oldum, karar verenler karşısında ayakta bekleyenlerden de oldum. Ayakta bekleyenlerden olduğuma şükrediyorum.
Değiştim. İyi bir değişim olduğunu da söylemiyorum bunun. Kendime olan güvenim yerle yeksan oldu. Yaşadığım 27 yılı yok etmek istedim. Hiç arkadaşım kalmadı. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Yok olsun istiyordum. İyi ya da kötü tüm anılarım boşlukta yok olsun istedim.
Değiştim. Ağlayamıyorum. Eskiden her şeye ağlayabilen adam mezarlıkta bile ağlayamaz oldu.
Değiştim. Çok değiştim.
İsmet özele bırakayım yazının sonunu.
Vesselam.
“Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan artık bu yaşa erdirdin beni, anladım gençken almadın canımı, bilmedim demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış insanın insana raptolduğu cevher.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi taşınacak suyu göster, kırılacak odunu kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin tütmesi gereken ocak nerde?”
11 notes
·
View notes