#15. Yıl
Explore tagged Tumblr posts
Text
• Ve seni yangınlardan çıkaracak yine Rabb'indir.
62 notes
·
View notes
Text
15 notes
·
View notes
Text
ders çalışmamak konfor alanım insanlarla iletişim kurmamak konfor alanım
#podcast dinliyom#kız 15 yıl sonra hayatınız şu anki hayatınızla aynı olduğunu düşünün dedi ve çok korkunç bir düşünceydi#ne yapıcam ben ya 🦧
5 notes
·
View notes
Text
#✅Kredi kartı faizleri silinip#36 ay yapılandırılacak.#✅Emekliye 15 bin TL bayram ikramiyesi verilecek.#✅EYT'de kademeli sistem uygulanacak.#✅En düşük memur maaşı NET 21.265 TL olacak.#✅Maçlar TRT'de şifresiz yayınlayacak.#✅Gençlerin ilk otomobili ve ilk telefonu ÖTV'siz olacak.#✅13 milyon sığınmacı 1 yıl içinde ülkelerine gönderilecek.
4 notes
·
View notes
Text
Herhalde, galiba, sanırsam yaa off...ben bunu almak istiyorum.
#ıphone 15 pro#7edi numara#ah Haydar#biz hala iphone 7#7 yıl olacak ama#😇#rabbime hamd olsun#buda olur yahu#olmasada olur yahu
3 notes
·
View notes
Text
#Bunu görünce kötü hissettim#Sanki daha 1 yıl olmuş gibi tumblr ı yükleyeli#Yaşlı hissettirdi#İlk indirdiğimde 15 yaşındaydım şimdi 19 um ama arada sanki 4 değil de 14 sene var gibi hissediyorum
1 note
·
View note
Text
Herkese yetecek kadar mutluluk var.
Kişisel algılama, iç sesini dinle o en içerdekini ama toplumdan sana kalanı değil, anne babandan sana kalanı değil senin özünde ki sesi..
Kendin ol , kendini gerçekleştir, kendinden kaçma , iyi ve kötüsüyle kendinle yüzleş. Kabullen kendini. Sev.
Mutluluğu kovalama , kaçar. Mutluluğu arama saklanır. Şu anda ol ve şu anın geçeceğini bir daha asla şu an olmayacağını fark et.
1 note
·
View note
Text
Daha da Uzunumsu Soru Postu
Evet, bu kez 200'e vurduk ibreyi. Eski sorular yine yerinde, birazcık eklemeler yapmış bulundum. Bir süre götürür gibi hissediyorum. İletişimde aradaki köprü olması dileğimlee, iyi eğlenceleer
1) Adını paylaşır mısın? 2) Kaç yaşındasın? 3) Bugün nasıl hissediyorsun? Bu hissinin sebebini de paylaşır mısın? 4) En büyük hayalin nedir? 5) En büyük korkun nedir? 6) Tüm evreni bir duygudan arındırma şansın olsa bu hangi duygu olurdu? 7) Gözün kapalı önerebileceğin bir kitap paylaşır mısın? 8) "Bunu da beğenmeyen zevksizdir." dediğin bir film var mı? 9) Tekrar tekrar dönüp izlediğin bir dizi var mı? 10) Şiir okumayı sever misin? Eğer seviyorsan en beğendiğin şiirlerden birini paylaşabilir misin? 11) Günlük tutan biri misin? Bunu düzenli mi yapıyorsun? 12) En sevdiğin müzik türü ve parçayı paylaşabilir misin? (Çorba dinleyici olsan da baskın olan bir tür vardır djfgfjd) 13) Astroloji hakkında ne düşünüyorsun? İnanıyor musun? 14) İçedönük biri misin yoksa dışadönük biri mi? 15) Partnerinle gerçekleştirmeyi en çok istediğin aktivite nedir? (Karavanla gezmek, sahilde yürümek, sessizce oturmak vb.) 16) Kendinde en sevdiğin özellik nedir? 17) Kendinle ilgili en sevmediğin şey nedir? 18) Geniş bir arkadaş çevresi mi tercihin yoksa daha dar bir çevre mi? 19) Doğum günün ne zaman? Kutlanmasını sever misin? 20) Mucizelere inanan biri misin? 21) Eğer inanıyorsan en büyük mucizen neydi? 22) Bir mevsim seçmen gerekse bu hangisi olurdu ve neden o mevsim? 23) Çiçek yetiştirmeyi başarabiliyor musun? 24) En sevdiğin çiçek hangisi, neden o çiçek? 25) Okuduğun kitaplardaki kahramanlardan hangisinin yerinde olmak isterdin, neden? 26) Bir süper gücün olsa bu ne olurdu? 27) En sevdiğin yemek nedir? 28) Dünya üzerinde en çok görmek istediğin yeri paylaşır mısın? 29) Aklına geldikçe pozitif bir his besleyen bir anını bizimle paylaşabilir misin? 30) Evcil hayvanın var mı? 31) Hayalindeki evi anlatır mısın? 32) Nazar, büyü gibi kavramlara inanır mısın? 33) 10 yıl önceki kendine bir tavsiye verebilecek olsan bu ne olurdu? 34) 10 yıl sonraki kendine ufak bir mektup yazabilir misin? (Bunu paylaşmak zorunda değilsin tabi ki ama bir kağıda yazıp saklamanın güzel bir deney olacağını düşündüüm) 35) İstediğin herhangi bir konuda bir üniversite dersi verebilirsen, bu ders ne hakkında olurdu? 36) Mitolojiye ilgin var mı? 37) Herhangi bir mitolojiden herhangi bir karakter olsan kim olurdun, neden? 38) Yağmurlu havalarda yapılan yürüyüşler hakkında ne düşünüyorsun? 39) Bize bir şiir ya da metin seslendirir misin? 40) Aldığın (biri tarafından ya da kendine) en güzel hediye neydi? 41) Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) filminde olduğu gibi bir günü sürekli yeni baştan yaşamak zorunda kalsan ama bu günü seçebilsen, hangi günü seçerdin? 42) En son hangi filmde ağladın? 43) Rüya görebilen biri misin? Eğer öyleyse ağırlığı güzel rüyalar mı yoksa kabuslardan mı oluşuyor? 44) Aynada, ön kamerada gördüğün bireye tüm dürüstlüğünle bir şey söylesen bu ne olurdu? 45) Fotoğraf çekmeyi, çekilmeyi seven biri misin? Bizimle en sevdiğin fotoğraflardan birkaç tanesini paylaşır mısın? 46) Issız bir adaya düşsen "kesin yanımda bunlar olurdu hiç ayırmam" dediğin beş şeyi söyler misin? (bu klişeyi sormazsak olmaz çünkü) 47) Hayat temponu nasıl tanımlardın? 48) Bize bir gününü kısaca anlatır mısın? 49) Yazdığın şeylerden bazılarını kimse bulamasın diye anonim bir blog açıp orada paylaşmayı hiç düşündün mü, yaptın mı? 50) İsmini değiştirme şansın olsa ne yapardın?
51) Hangi yeteneğe sahip olmak isterdin? 52) Tumblr'a eklenmesini istediğin üç özellik neler? 53) Hangi dizide, hangi karakterin yerine geçmek isterdin, neden? 54) Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanı sen olsaydın ve istediğini yapabilecek bir konumda olsaydın yapacağın ilk şey ne olurdu? 55) Kendinde değiştirebileceğin herhangi bir şey olsaydı bu ne olurdu? 56) Hala izlerim dediğin bir çizgi film var mı? 57) Uzay senin için ne anlam ifade ediyor? 58) Aşk senin için ne anlam ifade ediyor? 59) Geçmişe gidip değiştirebileceğin bir olay olsa, hangi tarih değiştiren olayı değiştirirdin ve neden? 60) Paralel evrenler hakkında ne düşünüyorsun? 61) Ömrünün sonuna kadar sadece bir oyun oynayabilecek olsaydın bu hangi oyun olurdu? 62) Seni en çok etkileyen kitaptan bize biraz bahsedebilir misin? 63) İnsanlık tarihine kalıcı bir eser bırakma şansın olsa bu ne olurdu? 64) Kullanıcı adının bir hikayesi, anlamı var mı? Paylaşır mısın? 65) Tüm yorgunluğunu alan aktivite nedir? 66) Son zamanlarda en çok güldüğün meme(miim)lerden birini paylaşır mısıın? 67) Aklında yer etmiş bir alıntıyı bizimle paylaşır mısın? 68) Sağlıklı bir ilişkinin temelinde ne olmalı? 69) Filmleri seçerken konularına göre mi, oyuncularına göre mi, yönetmenlerine göre mi seçer izlersin? Neden? 70) Hayatın bir kitap olsa tanıtım/özet kısmında ne yazardı? 71) Hayatın bir kitap olsa, nasıl bir tema baskın olurdu? 72) Bir günlüğüne görünmez olsan, ilk yapacağın şey ne olurdu? 73) Ölümsüz olmayı ister miydin? Neden? 74) Hayatına yeniden başlamak için bir şehir seçebilsen bu hangi şehir olurdu? Neden? 75) Şu sıralar sürekli diline takılan, mırıldandığın parça hangisi? 76) Takip ettiğin ve önerebileceğin podcastler neler? 77) Tvye ya da Youtube'a bir program oluşturman için sınırsız bütçe verseler nasıl bir program yapardın? 78) 5 yıl geriye gitsen neleri farklı yapardın? (bitcoin zenginliği hariç djdfgjdfg) 79) Fotoğrafın sesi var dediğin bir fotoğrafı paylaşır mısın? 80) Alaaddin'in cinine sen rastlasaydın üç dilek hakkını nasıl kullanırdın? (Sınırsız ya da daha fazla dilek dilemek kural dışı jdfgjfdj) 81) Yapacağın bir sonraki eylem ne olursa olsun sana bir sorumluluk ya da olumsuz bir dönüt oluşturmayacak. Bu ne olurdu? 82) Hayatın bir film olsa başrolünde kim oynardı? 83) Hayatın bir dizi olsa kaçıncı sezona kadar giderdi? 84) Hayatını anlatmak için üç renk seçecek olsan bunlar hangi renkler olurdu ve neden? 85) Ölüm şeklini ve zamanını öğrenebilecek olsan öğrenir miydin?(sonucu değiştiremeyeceksin) 86) Sonsuz servetin olsaydı, alacağın ilk şey ne olurdu? 87) Sence bir insanın çevresine bırakabileceği en büyük miras nedir? 88) Tanrı ile konuşma fırsatın olsa soracağın ilk soru ne olurdu? 89) Evrenin oluştuğu tarihten bu yana istediğin herhangi bir tarihte yaşama imkanın olsa hangisi olurdu? 90) Durup dururken söylediğin bir replik, söz, alıntı var mı? Eğer varsa nedir? 91) Düzenli bir programa mı inanırsın yoksa gerçek düzenin kaostan ibaret olduğuna mı? 92) Bir kitabın okur ile bağ kurabilmesinin en önemli kaynağı sence nedir? 93) İkisi arasında seçim yapabilecek olsan mental yorgunluğu mu seçerdin yoksa fiziksel yorgunluğu mu? 94) Hangi sosyal medya platformlarını kullanıyorsun? (stalkerlar için amme hizmeti soru gibi oldu bu jfdgkfdg) 95) İdeal bir ev neleri barındırmalı, ne gibi özellikleri olmalı? 96) Yaşam kaliteni etkileyen olumsuz durumların üstesinden gelmek için neler yapıyorsun? 97) Seni etkileyebilecek romantik bir jest ne olurdu? 98) Evrenin oluşumu esnasında insanlar için habitatı başka bir gezegende kurma şansın olsa bunu yapar mıydın? 99) Kültürlü bir bireyi nasıl tanımlarsın? 100) Sevgi nedir? Birine karşı beslediğimiz hissin sevgi ya da hoşlantı olduğunu nasıl ayrıştırabiliriz?
101) Bir rüya yakalayıcı yapacak olsan, içine hangi hayalleri koyardın? 102) Sadece bir renk dünyada var olsaydı, hangi renk olmasını isterdin ve neden? 103) Hayatının bir başlığı olsaydı, ne olurdu? 104) İnsanlara bir kelime öğretme şansın olsa, hangi kelimeyi seçerdin ve neden? 105) Bir şiir olsan, hangi duygu veya olay etrafında yazılırdın? 106) Kendi hayatına dışarıdan biri gibi bakıp tek bir şeyi değiştirebilseydin, neyi değiştirirdin? 107) Bir anı kristal bir kürede saklayabilseydin, hangi anını saklardın? 108) Kendine özgü bir ritüel yaratacak olsan, neye odaklanırdın? 109) Gerçek dünyadaki herhangi bir şeyi, bir roman karakterine dönüştürebilseydin, bu ne olurdu ve karakteri nasıl olurdu? 110) Hiç yazılmamış bir kitap fikri sunsan, başlığı ne olurdu? 111) Bir günlüğüne bir element olsan, hangisi olurdun ve neden? 112) Hayatındaki en sıradan nesneye derin bir anlam yükleyebilseydin, bu hangi nesne olurdu? 113) Bir melodiyi hayata geçirecek olsan, hangi melodi senin hikayeni anlatırdı? 114) Hiçbir şeyi hatırlamayacağın bir günü yaşamak zorunda olsan, nasıl bir gün geçirmek isterdin? 115) Bir tablo olsan, hangi ressamın eserine en çok benzerdin? 116) Bir zaman makinesiyle sadece bir ana geri dönebilsen, hangi ana giderdin ve ne yapardın? 117) Bir yıldız seçme şansın olsa, ona ne isim verirdin? 118) İnsanları sadece bir soru ile tanıyabilseydin, onlara hangi soruyu sorardın? 119) En sevdiğin kokuyu bir hikaye olarak anlatsan, nasıl bir hikaye olurdu? 120) Hayatının bir anını müziğe dönüştürsen, hangi anını seçerdin? 121) Bir fırtına olsan, nerede kopardın ve neden? 122) Hayatının geri kalanını sadece bir sanat formuyla ifade etmek zorunda olsan, hangisini seçerdin? 123) Bir günlüğüne tüm dünyada en çok duyulan ses olsan, ne söylerdin? 124) Bir haritaya bakarak, hiç gitmediğin bir yeri hayal edebilseydin, orası nasıl bir yer olurdu? 125) Bir ağaç olsan, hangi tür ağaç olmak isterdin ve neden? 126) Bir duyguyu fiziksel bir nesneye dönüştürebilsen, hangi duygu ve nasıl bir nesne olurdu? 127) Bir çizgi roman karakteri olsan, güçlerin ne olurdu? 128) Bir mevsimin insan hali olsan, hangi mevsim olurdu? 129) Bir kelime icat edecek olsan, ne anlama gelirdi? 130) Düşüncelerini bir renk olarak ifade edebilseydin, bugün hangi renk olurdun? 131) Bir anıyı fotoğraf olarak bir yere asabilsen, nereye asardın ve neden? 132) Bir göl olsan, sularında ne saklardın? 133) Kendi hayatında sadece bir günü tekrar tekrar yaşayacak olsan, hangi günü seçerdin? 134) Bir kuş olsan, hangi yükseklikte uçmak isterdin? 135) Bir kelimenin anlamını değiştirecek gücün olsa, hangi kelimeyi değiştirirdin? 136) Bir anıyı hiç yaşamamış olmayı dileyebilseydin, bu hangi anı olurdu? 137) Bir gezegen olsan, insanlar seni nasıl keşfederdi? 138) En sevdiğin hayvanla ilgili bir masal yazacak olsan, bu nasıl bir masal olurdu? 139) Bir okyanus olsan, kıyılarında neler olurdu? 140) Kendi kişisel kütüphaneni yaratacak olsan, içine neleri koyardın? 141) Bir kitap kahramanının yerine geçip o hayatı yaşama şansın olsa, hangi kahramanı seçerdin? 142) Bir çiçeğin hikayesini yazacak olsan, hangi çiçek olurdu ve hikayesi ne olurdu? 143) Bir dağ olsan, zirvende ne olurdu? 144) Sana en çok huzur veren sesi düşün; bu sesi bir manzaraya dönüştürseydin, nasıl bir manzara olurdu? 145) Bir şarkı olsan, nasıl bir ritme sahip olurdun? 146) Bir karakter olsan, hangi masalın kahramanı olmak isterdin? 147) Hayatını bir bulmaca gibi düşünecek olsan, çözmesi en zor parça ne olurdu? 148) Bir fısıltı olsan, ne söylemek isterdin? 149) Bir su damlası olsan, en çok nerede olmak isterdin? 150) Bir bulut olsan, gökyüzünde ne şekiller oluştururdun?
151) Kahve mi, çay mı? 152) Beypazarı mı, Kızılay mı? 153) Film mi, dizi mi? 154) Basılı dergi/kitap mı, dijital mi? 155) Kitap mı, film/dizi mi? 156) Yemek mi, uyku mu? 157) Bir sezonu tek oturuşta bitirmek mi yoksa her hafta yeni bölümü beklemek mi? 158) Şiir mi, deneme mi? 159) Nazım Hikmet mi, Necip Fazıl mı? 160) Evrim Ağacı mı, Bebar Bilim mi? 161) George Orwell mi, Aldous Huxley mi? (Bu soru biraz daha hangisi daha isabetli bir distopyayı anlattı olarak da sorulabilir, cevaplayana kalmış) 162) Kamp mı, otel mi? 163) TV mi, radyo mu? 164) Spotify mı, Youtube Music mi? 165) Netflix mi, Disney+ mı? 166) Bilgisayar mı, telefon mu? 167) Oyun mu, kitap mı? 168) Marvel mı, DC mi? 169) Nolan mı, Kubrick mi? 170) HIMYM mi, Friends mi? 171) Yaz mı, Kış mı? 172) Sıcak mı, soğuk mu? 173) Sanat mı, bilim mi? 174) Tiyatro mu, konser mi? 175) Online mı, mağaza mı? 176) Yerli mi, yabancı mı? 177) Kamp mı, otel mi? 178) Fıstık ezmesi mi, Nutella mı? 179) Macera mı, sakinlik mi? 180) Dondurma mı, pasta mı? 181) Geçmiş mi, gelecek mi? 182) Deniz mi, göl mü? 183) Uzay mı, denizaltı mı? 184) Şehir mi, doğa mı? 185) Yüzmek mi, koşmak mı? 186) Spor mu, sanat mı? 187) Kedi mi, köpek mi? 188) Eğlence mi, dinlenme mi? 189) Tatilde deniz mi, dağ mı? 190) Büyük grup mu, küçük grup mu? 191) Kısa tatil mi, uzun tatil mi? 192) Klasik mi, modern mi? 193) Film mi, dizi mi? 194) Çalışmak mı, eğlenmek mi? 195) Sevmek mi, sevilmek mi? 196) Tek başına mı, arkadaşla mı? 197) Hediye almak mı, vermek mi? 198) Kütüphane mi, kafe mi? 199) Tatlı mı, tuzlu mu? 200) Fantezi mi, gerçekçilik mi?
#saçma bir şekilde bölmem gerekti#karakter sınırına falan takıldı herhalde#neyse post burada en azından#cninzihni#kaybetmeme etiketleri#soru postu
128 notes
·
View notes
Text
Çok Hızlı! (5) (Orhan 36 Y., Bursa)
O gece Sevgi'nin evinden çıktıktan sonra, binanın önünde arabama binerken Sevgi'nin alt dairesinin penceresinde bir silüetin bana baktığını gördüm. Ama kim olduğu belli olmuyordu...
Ertesi sabah uyandığımda telefonumda Whatsap ışığı yanıyordu. "Sanki hayatım zevk denizine döndü, iyi ki seni tanımışım!" yazan Sevgi'nin ilk mesajıydı. Hikmet'in sabah uyandığında amını yalıyor olduğunu, aşkım nasıl sikiştik akşam diyerek devam ettiğini, orgazm olup yataktan kalktığında kahvaltının hazır olduğunu, bunca yıllık evlilikte yaşadığı bunca ilki sindiremediğini yazıyordu.
O Cumartesi çalışacağımız için kalkıp işe gittim. Sevgi odamı temizlemeye geldiğinde anlattı. Kahvaltı sonrası Sevgi kocasının kucağına oturup, "Ya bundan sonra?" diye masum yüzüyle sorduğunda, Hikmet, "Gecenin her anından, yat uyu diye emrettiğin an dahil hepsinden hayatımda almadığım kadar zevk aldım, sen nasıl istersen öyle olacak aşkım!" demiş. Sevgi de, "Karının amı götü ağzı yaraksız kalmayacak kocacığım!" demiş. Sevgi'ye, "Alt katınızda kim oturuyor?" diye sordum. Meraklı ifade eşliğinde, "Ne oldu ki?" diye sordu. Ben de gece o saatte çıkınca alt katta gördüğüm silüeti söyledim. "Fatma abladır, kocası geçen yıl vefat etti, yalnız kadın, işi gücü yok, apartmana gireni çıkanı izler!" dedi.
Fabrikada o Cumartesi pek birbirimizi göremedik. Pazar günü öğlen bir mesaj geldi, "Aşkım Fatma ablaya kahve içmeye indim. Kadın çakal!" diye yazmış. İşlerim vardı yazamadım meraktan ölsem de. Pazar akşam yazdım, "Ne kadar çakal?" diye ama cevap gelmedi. Tam yatmaya hazırlanırken mesaj geldi. Fatma abla Sevgi'ye, "Dün akşam çok erken saatte çok ses geldi, ama nereden anlayamadım? Sonra gece yarısı binadan bir adam çıktı, yan daireye yeni taşınan kamyoncunun karısı eve adam mı aldı diye düşündüm, ama 2 erkek sesi, bir de azgın bir kadın sesi vardı!" diye yem atmış, "Ne konuştuklarını anlamadım, ama sevişiyorlardı, sesler öyleydi, sen duymadın mı?" diye sormuş. Sevgi, "Duymadım abla dedim, ama kadın kurnaz kurnaz gülümseyerek gözlerimin içine baktı!" dedi ve "Hikmet'le konuştum, boşver nasıl olsa bişey ispatlayamaz, dedikodusuna da kimse inanmaz!" diye ekledi.
Artık rahattık, Çarşamba akşamüzeri Sevgi'nin eve girmesinden 15 dakika sonra onlardaydım. Hikmet gelemiyordu, ama benim geleceğimden haberi vardı. O kadar rahattık ki, önce neredeyse yarım saate yakın birbirimizi okşayıp öpüşüp tüm vücutlarımızı yaladık sırayla, nasılsa yakalanma korkumuz yoktu. Uzun uzun birbirimizi emdikten sonra bir kez amından sikerek orgazm ettim, bir kez de götünden sikerek boşaldık.
Yaklaşık 1,5 saat sonra çıktım Sevgi'nin evinden. Gevşek ve rahat hareketlerle, Sevgi'nin kontrol edip boş dediği merdivenlerden inerken, aniden alt katın kapısı açıldı ve kalakaldım. Taş çatlasa 40 yaşında, simsiyah saçları omuzlarına dökülmüş, üzerinde askılı bir bady siyah ve daracık iri göğüslerini sımsıkı sarmış, altında da daracık yine siyah bir tayt ve dolgun çıkık kalçalarını ortaya çıkarmış bir hatun çıktı. Kadın kesinlikle 1.70'e yakın boyuna göre en fazla 60 kilo olan bir afetti.
"Merhaba, Sevgi'lerden mi?" dedi alçak sesle. O an aklım bilgisayardan hızlı çalışıyordu, hayır desem kimden diye sorarsa başka kimsenin ismini bilmiyordum. "Hı hı!" diyebildim onun gibi alçak sesle. "Geçen akşamki misafir de sizdiniz, değil mi, giderken görmüştüm! Muhteşem sesler işittim, sordum ama Sevgi söylemedi!" dedi yine duyulmasını istemediğini belli ettiği fısıltı benzeri bir sesle. Artık ne diyeceğimi bilemez haldeydim. Sadece gülümsedim. "Ben de beklerim!" deyip elime bir kağıt tutuşturdu. Ve çıktığı gibi aniden kapıyı kapatıp içeri girdi.
Binadan çıktığımda, altlı üstlü iki katta, iki kadın tül perde arkasından bana bakıyordu. Arabama oturdum. Kağıdı açtım. "Fatma, 05** 420 ** **" yazan telefon numarası vardı. Arabayı biraz ileride yol kenarına çekip aradım ve "Selam, Orhan ben. Apartmanın merdiven boşluğundaki şaşkınlığım geçti de!" dedim. Karşılıklı gülüştük. Fatma biraz kendinden, ben biraz kendimden bahsettim. Ne zaman istersem beni seve seve misafir edebileceğini, yalnız olduğunu söylediğinde, ben daha kelime konuşamadan, Sevgi'erdeki gibi iyi bir misafir olacağıma emin olduğunu söyledi. Ve şuh bir kahkaha attı. Haber vereceğimi söyleyip eve gittim. Sevgi mesaj atmıştı. "Hikmet geldi, ama yetişemedim diye üzgün :)" yazıyordu. Ona Fatma'dan bahsedip bahsetmeme konusunda kararsızdım.
Ertesi sabah Sevgi temizliğe geldiğinde, Fatma ile ilgili durumu anlattım. Fazla konuşamadık, temizliği yapıp gitti. Öğlen üzeri, yemekten sonra odasına uğramamı söyleyen bir mesaj attı. Kahveleri yapmıştı. Kahvelerimizi içerken, sanki Sevgi'nin haberi yokmuş gibi benm Fatma ile görüşmemi, durumu kontrol altına almamız gerektiğini, dedikodu yapmasını engelleyecek bir koz elde etmeyi kararlaştırdık.
Saat 15:00 gibi Fatma'ya mesaj attım, 16:30'da gelebileceğimi yazdım. Cevap birkaç dakika sonra geldi. Dışarıda olduğunu, ama o saate kadar eve döneceğini yazıyordu. İş çıkışı arabamla Fatma'ya giderken, Sevgi'den mesaj geldi. "Beline kuvvet :)" yazmıştı. Binaya 5 metre kala kapı otomatına basıldı. Merdivenleri çıktığımda kapı aralıktı. Usulca içeri süzüldüm. Fatma kapının arkasında kırmızı şeffaf bir baybdoll içinde gülümseyerek ellerini uzattı. Kapını arkasına dayayıp dudaklarına yumuldum. Beni biraz uzaklaştırıp, "Zamanımız bol yakışıklım, her ne kadar iki yıldır sevişmemiş olsam da, bunun tadını çıkarmak istiyorum!" dedi. Önümden kırıta kırıta yatak odasına yürüdü.
Beni tutup yatağa oturtarak, dans ede ede tüm giysilerimi çıkardı. Televizyonda bir müzik kanalı açıktı. Ve kadın sürekli kalçalarını çalkalaya çalkalaya yarağımı sıvazlayarak ağzına aldı ve muhteşem bir saksoya yelken açmamı sağladı. Kadın işini gerçekten iyi biliyordu. O ana dek onlarca sakso yaşamıştım, ama böylesi hiç olmamıştı. Haptan aldığıma sevinerek birkaç dakika sonra döllerimi ağzına saldım. "Hızlısın aşkım!" dedi tüm döllerimi yuttuktan sonra yalanarak. "Mmmm, bu tadı almayalı o kadar uzun süre oldu ki!" diye devam etti.
Uzanıp komodinden aldığı iki sigarayı yakıp birini uzattı, sırtıma bir yastık verip yatakta yanıma oturdu. Kocasıyla severek evlendiklerini, yıllarca süper bir seks hayatlarının olduğunu, kocasının iki yıl önce Kanser olup geçen yıl da vefat ettiğini, hem kocasına saygı, hem de çevredekilerden çekincesine onca zamandır kendini frenlediğini, ama geçen gece bizim yukarıda grup sikişimizin bardağı taşıran son damla olduğunu söyleyip, çekmeceye uzandı. En az 25 cm bir vibratörü eline aldı ve "Rahmetli ilk hastalandığında internetten almıştı, iki yıldır bunla idare etmeye çalışıyorum, ama gerçeğinin sıcaklığını istiyorum!" dedi.
Vibratörü elinden alıp, önce dudaklarından boynuna göğüslerine öpücükler kondururken amının dudaklarının arasına sürtmeye başladım. Göğüs uçlarını dişlerimin arasına aldığımda kıvranıyordu. Her iki göğsünü santim santim yaladım, emdim, çekiştirdim, uçlarını dudaklarımın arasında ezdim, somurdum, morarması sorun değildi, kadın yalnızdı. Bu arada vibratörü halen amcığının dudakları arasında yukarıdan aşağı fırçalar gibi sürtüyordum. Vıcık vıcık sesler çıkıyordu amcığından, suları akıyordu. İçine almak için kalçasını oynattıkça aleti geri çekiyordum. Onun eli de boş durmuyor, avuçladığı yarağımı çekiştiriyordu. "Bunu amıma geçir!" dedi yarağımı çekiştirerek.
Yatağa yarı oturur halde onu kucağıma aldım. Yarağımın kafası amına girdiğinde sanki start almış at gibi üstünde zıplamaya kıvıra kıvıra içine almaya inlemeye başladı. Göğüslerine küçük ısırıklar atarken vibratörü arka deliğine bastırdım. "Ahhhh!" diye acıdan çok zevk içeren bir küçük çığlık attı. Vibratörün sadece ucu götünün içindeyken, yarağımla alttan amına pompalıyor, o da üzerinde zıplıyordu. İki eliyle çenemden tutmuş dudaklarımı kemiriyor, "Harikasın, harikasın!" deyip duruyordu. Yarağımı biraz daha geri çekip vibratörü götüne köküne kadar soktuğumda, klitorisini yarağıma sürte sürte üstüste orgazm sarsıntıları geçiriyordu.
Üstümden kalkıp yatağın kenarına ellerini dayayıp domaldı ve "O güzel yarağını götüme sok, hadi sok!" diye yalvarmaya başladı. Arkasına geçip yarağımı götüne gömdüm. Yaklaşık 10 dakika daha götünden sikerken, amcığına sürttüğüm vibratörün etkisiyle defalarca orgazm oldu. En sonunda dayanamadım saldım götüne döllerimi. Yatağa yığıldı, "Offf, sen harikasın!" deyip duruyordu. Yatağa uzanıp saçlarını okşayarak, "Harika olan sensin, beni müthiş azdırdın yavrum!" dedim.
"Sevgi'den de iyi miyim?" dedi gülümseyerek. "Evet, ama aramızda kalsın :)" dedim göz kırparak. "Beni bırakmazsın değil mi?" dedi. "Sen benden bıkana dek!" dedim. "Hiç bir zaman!" dedikten sonra, "Sevgi'yi ne yapacaksın?" diye sordu. "İkinize de yetmez miyim sence?" dedim. "Fazla bile gelirsin!" dedi. "O zaman ikinizi de sikerim!" dedim. "Beraber mi?" dedi elini ayıp der gibi ağzına koyup gülerek. Ben de, "Zamanı gelince!" dedim gülerek. Duşta beni yıkayıp temizlerken bir tur daha amlı götlü siktim. Öperek yolcu etti, "Arayı uzatma!" diyerek...
Binadan çıktığımda, altlı üstlü iki katta iki kadın tül perde arkasından bana bakıyordu, ama bu kez çıktığım daire dünkünün tersiydi :)
[Orhan]
61 notes
·
View notes
Text
Elazığ'dan,
Dünya 🌍 Ülkelerine domates 🍅 ihracatı...
🍅🍅🍅🍅🍅🍅🍅🍅🍅🍅🍅🍅🍅🍅👇👇👇
Elazığ'da 3 bin dönüm alana ekilen ve bu sene
20 bin ton rekolte beklenen domateste hasat başladı.
Yaklaşık 600 işçinin çalıştığı tarlalardan toplanan domatesler, güneş altında kurutulduktan sonra başta ABD ve Rusya olmak üzere birçok ülkeye ihraç ediliyor.
Elazığ'a 15 kilometre uzaklıkta bulunan Alatarla köyünde 3 bin dönüm alana domates eken Mehmet Salih Kıran ve Erhan Arıkboğan yaklaşık 600 işçiyle hasada devam ediyor.
İşçiler tarafından bin bir emekle toplanan domatesler, ilk olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere tüm ülke pazarında yer alıyor. İç piyasanın yanı sıra toplanan domatesler makine yardımı ile ikiye bölünüyor ve tuzlanarak güneş altında kurumaya bırakılıyor.
Kurutulan domatesler ise başta ABD ve Rusya olmak üzere birçok ülkeye ihraç ediliyor. Tarlaların ucu bucağı gözükmezken, bu sene ortalama 20 bin ton rekolte bekleniyor.
Elazığ'dan dünyaya açılıyor
3 bin dönüme domates ektiklerini aktaran Erhan Arıkboğan, ''Burada sezon sonunda Allah'ın izniyle 20 bin ton civarında hasılat bekliyoruz. Burada ürettiğimiz domatesleri yurt içi ve yurt dışına gönderiyoruz.
Amerika ve Rusya başta olmak üzere yurtdışına ihracatını sağlıyoruz. Buradan giden domatesler sofraları süslüyor. İnşallah beklediğimiz rekolteyi alırız. 4 aydır buradayız. Domatesi ekerken burada 100 kişi çalışıyorduk ama şuan da 600 kişiye yükseldik. Burada herkes ekmeğinin peşinde. 20 bin ton kolay bir rakam değil. Burada günlük olarak 3-4 tır malzeme gönderiyoruz.
Bu sene beklentimiz iyiydi inşallah önümüzdeki yıl daha iyi olur. İşçilerimiz tarladan topladığı domatesleri araçlarla buraya getiriyor. Makinemize yüklediğimiz domateslerimizi kesilerek buraya seriliyor.
Serilen domateslere tuz eklendikten sonra kurutmaya bırakılıyor.
Kurutulan paketlerimizi de yurt dışına gönderiyoruz” dedi...
*****
Haber ve Fotoğraflar:ALINTIDIR...
#elazığ#domates#ihracat#rusian#usa#türkiye#doğa#travel photography#travel destinations#travel#manzara#view#natural#europe#africa#Spotify
90 notes
·
View notes
Text
OYUMU KİME VERECEĞİM?
Oyumu, doğduğu yıl kuran öğretimi yasaklandığı için, gizli kapaklı samanlık köşelerinde kuran öğrenen babama vereceğim.
Ezanın aslına uygun okunmasının yasak olduğu yıllarda minarenin merdivenlerinde ezan okumak zorunda kalan dedeme vereceğim...
Oyumu, okuyamayan kız kardeşlerime vereceğim.
Liseyi yarım bırakmak zorunda kalan eşime vereceğim,
Oyumu, daha İmam Hatip Orta okulunda iken başını açmamak için okulu terketmek zorunda kalan yeğenime vereceğim.
Oyumu İmam Hatipli olduğum için askeri okula alınmadığım,
Üniversitede önüne takoz konduğu için kaybolan yıllarıma vereceğim.
Meclise baş örtüsü ile girdiği için HADDİ BİLDİRİLEN KADINA vereceğim oyumu...
...
Huzur içinde başını örterek okuluna devam etme imkanı yakalayan kızlarıma vereceğim...
Oyumu huzura, barışa vereceğim.
...
Oyumu, "Nerede kaldınız! Neden bu kadar geciktiniz?" diyen Afrikalı aça...
"Yüz yıldır sizin geleceğiniz günü bekliyorduk" diyen Bosnalı teyzeye vereceğim.
"Onlar Türk askeridir kızım, korkma! Onlar kimsenin namusuna ilişmez" diyen Afrin'li anneye vereceğim oyumu.
Oyumu, 15 Temmuz gecesi Tank egzozunu tişörtü ile tıkayan mucit gençlere vereceğim...
Apartmanın tepesinden, F16 nın üzerine atlayan yiğide vereceğim oyumu...
Genelkurmay karargahını işgal eden teröristlere müdahale için, yanındaki polis amirine: "Abi beş yüz kişiyiz. Dalalım içeriye... En fazla yüzümüz ölür." diyen matematikçiye vereceğim.
Kurşunlara göğsünü siper ederek son uykuya yatan ve özgür bir sabaha uyanmamızı sağlayan ölümsüz ÖMER HALİSDEMİR’e, FETHİ SEKİN’e vereceğim oyumu...
Ben oyumu, çalınmış geçmişimi geri alabileceğimi gösteren, geleceğimizi kaptırmamayı vaad edenlere vereceğim.
Ben oyumu çocuklarımın geleceğine vereceğim.
Not:Bu paylaşımı yayalım lütfen.
89 notes
·
View notes
Text
#🔥🔥#SonDakika#Savcılık#Ekrem İmamoğlu'na verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasını az bularak karara itiraz etti.
0 notes
Text
Hz. Aişe Annemizin Yaşı
...öncelikle şunu söyleyelim ki eğer böyle olsaydı ve Efendimiz ﷺ 5 -6 yaşında bir kız ile evlenseydi, biz bir mü’min olarak bunu sorgulamaz, bu konuda şu an modern dünyanın bize telkin ettiği bazı düşüncelerden etkilenerek asla konuşmazdık. Ancak bu konuda yaptığımız araştırmalara göre Aişe annemiz nişanladığında 15-16 evlendiğinde 18-19 yaşlarındadır. Biraz teknik bir konu olan bu mevzuya, burada fazlaca girmeden, bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
📌Diri diri kız çocuklarını toprağa gömen cahiliye Arapları genel itibari ile kız çocuklarının yaşlarını tutmazlardı. Toplumun tüm kınamasına rağmen kızlarını gömmeyip onları büyütenler, çocukları buluğa erdiklerinde Dâru’n-Nedve’de bir tören düzenler ve kızlarınm artık büyüdüğünü halka ilan ederlerdi. Eğer bu uygulamayı esas alırsak, Hz. Aişe’nin 9 yaşında evlendiği iddiasını, “9 yıldır ay hali görüyordu” şeklinde anlamak gerekecektir. 9 yıldır ay hali görmesi ve bir 9 yılda çocukluk dönemini dikkate alınca, Hz. Aişe validemiz evlendiğinde 18 yaşlarında bir genç kız olduğu anlaşılacaktır.(İbn Hişam, es-Sîre)
📌Hz. Aişe validemiz yıllar sonra Mekke’nin ilk dönemlerinde inen bir sûre olan, Kıyamet Sûresinin iniş zamanı sorulduğu zaman: "Ben Mekke'de sokaklarda oynayan bir çocuk iken Kıyamet saatinin dehşetini anlatan şu ayetler (Kamer Sûresi, 54/46) nazil oldu” (Buhari) diye cevap vermesi, onun yaşını tespit etmemiz açısından önemli bir işarettir. Bu sûrenin nübüvvetin 3. ya da 4. yılında nazil olduğunu hatırlarsak, Aişe validemizin de oyun oynayacak ve dile getirilen sûreyi aklında tutacak bir yaşta olması gerektiğini de dikkate alırsak; o günlerde en az 6-7 yaşlarında olması icap edecektir. Hz. Aişe’nin Efendimiz ﷺ ile evliliğinin nübüvvetin 13. yılında gerçekleştiğini hatırlarsak, demek ki bu evlilik Kamer Sûresinin nazil olmasından yaklaşık 10 yıl sonra olduğunu kabul etmek zorunda kalacağız. Böyle olunca da Aişe validemizin evlendiği zaman yaşının en az 17 ya da 18 olduğu anlaşılacaktır.
📌Birçok tarihi kaynak Aişe validemiz ile ablası Esma arasındaki yaş farkının 10 olduğunu söylerler. (Nevevî, Tehzîbul-Esmâ,II, 597; Hâkim, el-Müstedrek, III,) Hicretin 73. yılında 100 yaşında vefat etmiş olan büyük İslâm kadını Hz. Esma hicret sırasında, 27-28 yaşlarında idi. Eğer bu yaşlarda idiyse ve Aişe validemizden de 10 yaş büyük idiyse, demekki Hz. Aişe’de hicret sırasında 18 yaşlarında idi.
📌Bugün hadis kitaplarımızda yer alan ve Hz. Aişe validemizin Mekke yıllarıyla ilgili olarak anlattığı bazı rivayetler, onun yaşını tespit edebilmemize yardımcı olacak niteliktedir. Bunlardan birkaçına değinirsek, mesela; risâletten kırk yıl önce gerçekleşen ve tarih belirlemede bir ölçü olarak kabul gören fil hadisesinden geriye kalan iki kişiyi Mekke’de dilenirken gördüğünü söylemesi; (ibn hişam, ibn kesir) Mekke’nin en sıkıntılı günlerinde Allah Resûlü’nün ﷺ kendi evlerine geldiğini ve bu sıkıntılara dayanamayan babası Hz. Ebû Bekir’in de Nübüvvetin 5. veya 6. yılında Habeşistan’a hicret teşebbüsünde bulunduğunu detaylarıyla birlikte anlatması;(Buhârî, Ahmet b. Hanbel) namazın ikişer rekât farz kılındığını, mukim olanlar için daha sonraları onun dört rekâta çıkarıldığını, ancak sefer durumlarında yine iki rekât olarak bırakıldığını ifade etmesi gibi rivayetler (Taberani) onun yaşı konusunda bize ipuçları verecek niteliktedir.
Muhammed Emin Yıldırım, Sahabe İklimi, c. 1, s. 479-481
41 notes
·
View notes
Text
"BU CUMA DUÂ'MIZ BU SAPIKLARIN BELÂSINI BULMASI İÇİN OLSUN İNŞALLAH"
PEDOFİLİ DEYİP GEÇMEYİN!
Siirt'te 14 ve 15 yaşındaki kızlarına tecavüz eden ve 'ben senin babanım bunlar normal diyen bir baba.
Diyarbakır'da 9 yaşındaki kızına 1 ay boyunca tecavüz eden başka bir baba.
Antalya'da 4.5 yaşındaki kızına 1.5 yıl boyunca tecavüz eden, baba. Yine
Antalya'da kızına 14 yaşından 20 yaşına kadar tecavüz eden ve 3 çocuğu olan, baba.
Sinop'ta 11 yaşındaki kızına tecavüz eden ve iki çocuğu olan, başka bir baba.
Samsun'da 14 yaşındaki kızına tecavüz edip bir çocuğu olan, yine bir baba.
Aydın'da 14 yaşındaki kızına tecavüz edip bir çocuğu olan, bir baba.
Edirne'de 13 yaşındaki kızına tecavüz eden ve kızının doğurduğu çocuğa da daha sonra tecavüz eden, başka bir baba.
Bolu'da 16 yaşındaki kızına tecavüz eden, baba.
Antalya'da 13 ve 16 yaşındaki öz kızlarına tecavüz eden, bir baba.
Şanlıurfa'da kızına tecavüz eden savunmasında 'kızım zaten hayat kadınıydı' diyen, bir baba.
Kızına tecavüz eden 'babaya Neden yaptın' sorusuna 'bir yemek yapıldığı zaman tadına ilk siz bakmazmısınız?' diye cevap veren, başka bir baba. Ve bu şekilde sürüp giden babalar zinciri..
Ve bu nedenle bu haysiyetsiz sapıklara pedofoli kelimesini kullanmamalıyız. Çünkü pedofoli için hastalık deyip cezalarda indirime gidiliyor, ertelenmeler oluyor, ya da bu insanları tedaviye gönderdikten bir müddet sonra davalar düşüyor.
Pedofili bütün bunlara tepkisiz kalan toplum hastalığıdır ne yazık ki. Biz ne zaman duyarlı bir toplum oluruz işte o zaman güneş yeniden doğacak. Unutmayın onlar kadar bizlerde kokuşuyor çürüyoruz...
123 notes
·
View notes
Text
1880'lerde demir yolu sinyal görevlisi olarak çalışan Jack Baboon
Jack, Cape Town-Port Elizabeth isimli Demiryolu hizmetinde çalışan çift bacaklı ampute (engelli) sinyal görevlisi James Wide'ın evcil hayvanı ve yardımcısıydı. James "Jumper" Wide, düşüp her iki bacağını da kaybettiği bir kazaya kadar vagonlar arasında atlamak ile tanınıyordu. Görevlerini yerine getirmesine yardımcı olmak için Wide, 1881'de bir chacma babunu satın aldı ve tekerlekli sandalyesini itmesi ve gözetim altında demir yolu sinyallerini çalıştırması için onu eğitti. Maymun
Jack, kömür sahasının anahtarlarından sorumlu tutuldu ve ayrıca Wide, babunun sinyalleri çalıştırmada yetenekli olduğunu öğrenene kadar istasyonun bahçe işlerini de yaptı. Jack, her kolu adıyla öğrendi ve Uitenhage istasyonuna bir tren yaklaştığında onlara haber veriyordu.Wide, bir veya iki parmağını (hayvana bir sinyal olarak) kaldırırdı ve Jack daha sonra doğru kolu çekerdi. Son olarak, Jack'in efendisinden talimat almasına gerek kalmadı ve yaklaşan her tren için hangi kolu çalıştırması gerektiğini gerçekten biliyordu. Babun her zaman efendisi James Wide'ın gözü altında olmasına rağmen, Jack hiçbir zaman hata yapmadı. Maymun Jack 15 yıl yaşadı ve öldü wide daha sonra başka maymun almadı istifa etti ve 1 yıl sonra hayatını kaybetti.
36 notes
·
View notes
Text
Kuşadası’nda nereden baksan 15-20 domuzluk sürüyü kovalayan sokak köpeklerinin videosunu görünce aklıma geldi; Çin’de 1959’da yaşanan büyük kıtlığın Mao Zedung’un ‘hümanist’ katliamından ileri geldiğini biliyor musunuz? Bu arkadaş 1958 senesinde serçeler yılda 4.5 kilo tahıl tüketiyor, insan hakkı yeniyor diyerek ülkenin tüm serçelerden arındırılmasına karar veriyor. Halkın bazı kesimleri örgütlenip serçeleri ve yavrularını öldürüyor, yumurtalarını eziyor, yuvalarını falan bozuyor sistematik olarak (bir yerden tanıdık geliyor mu?). Hatta öldürülen serçe başına para alan topluluklar falan var (BİR YERDEN TANIDIK GELİYOR MU?). Bir yıl içinde koca ülkede tek bir serçe bile kalmıyor ama o da ne? Bu sefer de tüm tarım alanları normalde serçeler tarafından uzak tutulan tırtıl, çekirge, yaprak biti gibi haşereler tarafından istila ediliyor ve senede 4,5 kilogram tahıl zararını geç, adamların yiyecek tek bir ürünü bile kalmıyor ellerinde.
İki senede (güya) 15 milyon insan ölüyor arkadaşlar ama gayriresmi rakamlar 43 milyon ölüm falan diyor. Zaten Çin tam da o dönemde böcekti yarasaydı, saçma sapan şeyler yemeye başlıyor. Çaresizlikten. Covid’in çıkış noktasını düşünürseniz; bu kıtlığın günümüzde hala tüm dünyayı etkileyecek boyutta olduğunu görebilirsiniz. İlginizi çektiyse çok daha detaylı verilerin olduğu onlarca kaynak bulabileceğiniz bu hadiseyi yeniden ilk cümleme bağlayacağım. Son yıllarda özellikle Ege taraflarında artan “domuzlar şehre indi” haberlerini bu gidişle “domuzlar insan leşi yedi” versiyonuyla duymaya başlarsınız. Sonra ‘60 yılında Kanada’dan Çin’e getirtilen serçe sürüleri gibi köpek falan getirirler ülkeye bi’ yerlerden. Bu arada güncel olarak Çin’de serçeler özel olarak korunuyor falan, öyle bir gerçek de söz konusu.
Köpeklerin ekolojik sistemdeki yeri yadsınamaz, zaten bu yüzden evrimsel bir süreç hasıl olup kurtların evcilleştirilmesiyle “köpek” diye bir tür var olabildi. İnsanı insanın zararına olan şeylerden korusun diye. 15,000 yıl önce de avcıları gücünün yetebildiği tüm yabanilerden korumuştur modern kurtlarımız, tıpkı bir gün evvel sokakta sürüleşen domuzları yabana doğru kovaladıkları gibi.
Hani mevcut hükümetimiz insana çok değer veriyormuş gibi insanın iyiliği için katlediyor ya bu hayvanları, hani bazıları da “önce insannnnn” deyip duruyor. Asıl o beğenmediğiniz köpekler veriyor hakkını olm “önce insan” cümlesinin, hem de 15,000 yıldır. Ama o pembe etli götlerinizi kaptırın yabanilere de görelim insaniyetinizi sizin de inş. Bundan sonra her gece yattığımda edeceğim dualardan biri de budur.
Kaynaks:
Frank Dikötter. Mao’s Great Famine: The History of China’s Most Devastating Catastrophe, 1958-62. London: Bloomsbury, 2010.
Tiziano Terzani. Behind the Forbidden Door. Allen & Unwin, 1986.
34 notes
·
View notes