#şen pastanesi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Baylan'ın Kaybedenleri
'Sanatkar mı kaldı azizim, ortalık kendini sanatkar sanan soytarılardan geçilmiyor'.
Agah Bey büyük bir ciddiyetle söyledi bunları, sonra çayından bir yudum aldı. Hacopulo Pasajı'nda mesleğini icra eden terzi Sevan'ın elinden çıkma kareli gömleği, onun altında biraz buruşmuş kahverengi kumaş pantolonu. İnce ve zarif yüzü hüzünlü. Ahbabı Halit Bey'le buraya sık sık gelir. Baylan Pastanesi, sanatçıların uğrak mekanlarından biridir. Edip Cansever ve Haldun Taner gibi meşhur müdavimleri bulunmaktadır. Girişte pasta, kazandibi ve sütlaçların sergilendiği uzun bir camekan, bu koridoru geçince geniş bir salon, beyaz masa örtüleri, ahşap sandalyeler... Duvarlarda ince uzun lambalar. Yabancı istihbarat görevlilerinden Türk sivil polislere, şairlerden delilere, geniş bir müşteri yelpazesi vardır.
Halit Bey, Agah beye cevap verdi:
-Sanatın ne olduğunu ortaya koymalı önce. Gerçek sanatkar, sezgileriyle doğayı yeniden yaratan insandır.
-Gerçek sanatkar mı kaldı Halit. Çocuk zekasıyla şiir yazıyorlar. Orhan Veli'nin şiirlerini okudun mu? Yeminle o şiirleri bizim velet de yazar. Bunları şişiriyorlar, vitrine koyuyorlar.
-Bunlar edebiyat çetesi Agah'çığım. Körler sağırlar birbirlerini ağırlar. Kendilerini ilerici, modern addederler. Şunların eserlerini Fransızca'ya çevir, Fransız aydınları bunların yüzüne bakmaz.
-Aynen öyle.
Az sonra, hafif topallayarak yürüyen, tombul suratlı, ince bıyıklı bir adam girdi içeri, salonu geçti, en uçtaki masalardan birine oturdu. Ceketinin üst cebinde çiçek, suratında hafif bir gülümseme.
-Hah Asaf Halet Bey de geldi.
-Çiçeği de pek şirin.
-Küçük bir şişenin içini suyla doldurur, içine bir çiçek koyarmış, o yüzden göğsündeki çiçek her daim tazeymiş.
-Ne adamlar var yahu.
-Deli işte.
-Şiirleri nasıl?
-Valla birkaç şiirini okudum, pek bir şey anlamadım.
Asaf Halet Çelebi pastane müdavimlerinin ilgisini çekmekten memnun, bir şiir kitabı çıkardı. Etrafa biraz göz attıktan sonra okumaya başladı.
Agah Bey ve Halit Bey kısa bir süre ona baktıktan sonra yine kendi dünyalarına döndüler. Agah Bey efkarlanıp tabakasını çıkardı, bir sigara yaktı.
-Kitabı ne zaman çıkarıyorsun Agah'çığım?
-Birkaç yayıneviyle görüştüm. Kimse şiir okumuyor, diyorlar. Masrafların bir kısmını karşılarsan, yayınlarız dediler.
-E sende de para yok.
-Öyle.
-Hakiki sanatkar ölümünden sonra anlaşılır, sıkma canını.
-Bu işler çevreyle, tanıdıkla oluyor. Kimleri tanıyoruz ki. Kimse sanatına bakmıyor.
Beyaz gömlekli bir garson masaya gelerek boş bardakları aldı.
-Bir şey alır mısınız?
-Yok canım, sağol.
Agah Bey şiir, Halit Bey ise öykü yazıyordu. Eserleri birkaç dergide yayınlandı, ama arzu ettikleri ilgiyi bir türlü göremediler. Sanat dünyasının bir parçasıymış gibi hissetmelerini sağlayan tek şey, Baylan'a gelip burada biraz vakit geçirmekti. Yılda bir, ünlü bir şairle selamlaştıkları olurdu, onlar özel günlerdi. Hatta bir keresinde, Turgut Uyar ve Edip Cansever'le aynı masada oturmuşlukları vardı.
-Eski günleri özlüyorum be Halit.
-O günler başkaydı tabii.
-O zamanlar Beyoğlu da farklıydı.
-Çok değişti Beyoğlu. Eski insanların inceliği kalmadı.
-Rum'u, Ermeni'si, rengarenkti yahu.
-Nasıl kibardı o eski insanlar.
-Gençlik de değişti.
-Değişti demiyelim de, yozlaştı.
Halit Bey de tabakasını çıkardı, o da bir sigara yaktı. Kızlı erkekli bir grup geldi, Asaf Halet Çelebi'nin yanındaki masaya oturdular.
-Sait Faik geldi geçen.
-Buraya mı?
-Evet. Yalnız geldiydim. Kafamı kaldırdım, selam verdim ama tanımadı beni.
-Nereden tanısın seni.
-Çok öfkeli adammış.
-Öyle. Çok macerası vardır. Kavga çıkarmışlığı çoktur.
-Ben de bunu anlamıyorum. Sanatçı dediğin topluma örnek olacak. Çiçek böcek sevgi bilmemne yaz, sonra kavga gürültü.
-Bunların sanatkarlığı kağıt üzerinde.
-Çete bunlar çete.
-Haldun Taner de vardı.
-Aa, Haldun Bey'e laf ettirmem. Beyefendi adamdır. Agop'un Meyhanesi'nde rakı içmişliğimiz vardır.
-Bizi de tanıştır madem.
-Olur olur.
Şen kahkahalar geldi salonun öbür ucundan. Akşama doğru Baylan'ın neşesi artardı.
-Kalkalım mı artık?
-Paşa gönlün bilir.
Ayağa kalkıp tabakalarını aldılar, salondan çıkıp kasaya yürüdüler.
-Bu sefer benden olsun Agah'çığım.
-Geçen sefer de sen ödedin.
-Olsun olsun. Bizim üç çay var delikanlı.
Baylan'dan çıktılar, hava güzeldi.
-Bize gel istersen, akşam yemeğini bizde yiyelim.
-Sağolasın. Bir sahafa uğrayacağım.
-E iyi, sen bilirsin.
-Benim sahaf aşağıda.
-Tamam.
-Arada uğra, bizim hanım sever seni.
-Uğrarım aslanım.
-Hadi selametle...
Halit bey yokuşu çıkarken bir sigara daha yaktı. O an, zihninde yeni bir öykü canlandı. Bu anları seviyordu. Öykü düşünebilecek durumdaysa, keyfi de, sağlığı da yerinde demekti.
0 notes