#üzülmemek için her şey
Explore tagged Tumblr posts
1453yk · 1 year ago
Text
Tumblr media
Elinden geleni üzerine düşeni yaptıktan sonra olmayan için çok da üzülmemek gerek.
Hatta belki de sevinmek gerek.
İstediğim bir şey olursa bir hayır,
olmazsa bin hayır ara demiş Mevlana..
Olan biten her şeydeki hayrı da şerri de en iyi bilen Allah. O bizim bilmediklerimizi bilir...🌹
23 notes · View notes
barissigaralari · 1 year ago
Text

Ve sonra ne oluyor biliyor musun, tahammülsüzleşiyorsun. İnsanlara, etrafa, herkese ve her şeye hatta kendine bile tahmmülsüzleşiyorsun. Öyle garip şeyler hissediyorsun, öyle karışıyor ki için sen bile anlamıyorsun. Yalnızca sevgiyi hissedemiyorsun. Yoldan geçerken yeni açmış çiçekleri bile öpüp koklayan sen, şimdi yanına gelen yavru bir kediye boş boş bakıyorsun. Sevilmek istiyor, üşüyor, belki korkuyor. Başını dizine saklamak istiyor ama sen ona öylece bakıyorsun. Kendini görüyorsun o yavruda belli, itiyorsun yavaşça, git diyorsun. Git miniğim ben seni saklayamam, ben seni koruyamam. Gitmiyor. Sevmek istiyorsun ama yapamıyorsun. Kalkıp gidiyorsun sonra, üzülmemek için bakmıyorsun arkana. Birkaç adım atıp duruyorsun, içinden bir ses dur diyor. Dur gitme, tam o sırada ayaklarının yanında bir gölge görüyorsun yine. Yanında işte, itmene hatta gitmene rağmen yanında. Anlamlandıramıyorsun o an boş boş bakıyorsun sen de, sen ona o sana. Bir şeye mi ihtiyacı var diyorsun, annesini mi arıyor diye etrafa bakıyorsun. Oysa yalnızca sevilmek mi istiyor diye düşünemiyorsun, tekrar bakıyorsun etrafına kimsesi yok kimsen yok. Kabulleniyorsun artık sen de, oturuyorsun yanına bir sigara yakıyorsun önce. Senin izin vermeni bekler gibi bakıyor yüzüne, yavaş yavaş dumanı üflerken gel diyorsun. Hadi gel bakalım. Az önce inatla ısrarla peşinden gelen o değilmiş gibi, yavaşça ve ürkekçe o adımı atıp oturuyor kucağına. Kalbindeki boşluğu daha iyi fark ediyorsun o an. Üstünü örtmeye, kapatmaya çalıştığın her bir yaranın acısını hissediyorsun. Bi o yavru bi sen, tek başınasınız. Saatler geçiyor, kucağında uyuyor. Yavaş yavaş sokak lambaları yanmaya başlıyor, hava kararıyor üşüyorsun tek. Kimse yanına gelip üstünü örtmüyor, bunu neden beklediğini de anlamıyorsun zaten. Yavaş yavaş titremeye başladığında minik kedinin de aslında titrediğini fark ediyorsun, sarılıyorsun ona birkaç saat önce git ben seni koruyamam dememişcesine. Gözünden akan bir damla yaşı fark ediyorsun, direnmiyorsun bu sefer silmiyorsun onu. Kendini korumak veya zorlamak istemiyorsun, senin ağlaman üzülmen umrunda değil ki onun kimsenin olmadığı gibi. Tek yapman gereken başını okşamak, telefonu sessize almak. Ulaşmasınlar sana ulaşamasınlar, bir kedinin bile yaptığını yapamadılar. O git demene rağmen kalırken, onlar kal demene rağmen gittiler. Garip bir şekilde ayrılık vaktinin geldiğini hissediyorsun sonra, o uyuyor hâlâ hiçbir şeyden haberi yok. Uyandırmamaya çalışarak kucağından kaldırıp kenara koyuyorsun, uyanmıyor bu sefer. Bomboş hissediyorsun kendini, bir şey hissedemediğinden değil ne hissedeceğini bilmediğinden. Gidiyorsun sonra ev denen o yere, aklınla kalbini orda bırakıp. Saatler geçmiyor ama sabah oluyor, bir anda kendini sokakta buluyorsun. Onu arıyorsun, ihtiyacın olduğundan değil işte görmek istiyorsun onu. İyi mi, gece üşüdü mü? Bunları düşünüyorsun ama bulamıyorsun. Gitmiştir diyorsun, geziniyordur geri gelir. Bi umut yine içinde, bekliyorsun öyle. Günler geçiyor, geçtikçe umudun azalıyor. İlk günden belliydi aslında onun da seni bırakıp gittiği, bir daha gelmeyeceği, onu bulamayacağın. Neyin umuduna neden kapıldın ki sen? O an kendini sevdirmek istemesi seni hep seveceğinin garantisi miydi? Gözünden yaş akmasına izin verdiği için mi güvendin ona? Geldi ve gitti. Aylar geçti sense hâlâ aynı yerde, aynı karmakarışık hislerle onun gelmesini bekliyorsun. Büyüme ihtimalini aklına dahi getirmeden o mu diye gördüğün her yavru kedinin gözlerine bakıyorsun. Belki keşke onu hiç kucağıma almasaydım, belki de keşke hiç gitmesine izin vermeseydim diyorsun. Her gördüğü insana kendini sevdirme derdi olan o yavru için kendi sevginden şüphe ediyorsun ve onu gördüğün o köşeye her gidişinde de onu hatırlayıp onu arıyorsun.
8 notes · View notes
cinayetoldum · 1 year ago
Text
Sonunda üzülmemek için kontrol altında tuttuğum her şey bende inanılmaz bir stres yaratıyor.O yüzden en güzeli akışa teslim olmak, olmuyor mu zorlamamak,serbest bırakmak.
13 notes · View notes
fransizkafkathe3rd · 11 months ago
Text
Hala oturmuş geçmişe yazılar yazıyorum. Neden hala önüme bakmayı öğrenemedim bilmiyorum. Neden gelecek günlere sözler bırakamıyorum?
Yıllardır hep aynı notalara aynı sırada aynı sıklıkla basıyorum. Hikayelerimi oluşturan kelimeler ve insanlar aynı, yerler de. Neden bitmiyor bu aynı şeyi anlatmak? Bitmiyor neden hala aynı şeyleri hissetmek? Neden büyüyemiyorum tüm bunlardan? O kadar isterdim ki geçmişin geçmişte kalmasını. Biten bişeyin gerçekten bitmiş olmasını öyle isterdim ki. Dönüp dönüp aynı şeyleri düşünmemek, aynı şeylere öfkelenip aynı şeylere üzülmemek ne kadar yük kaldırıyordur insanın omuzlarından...
Bazı sosyal kaslarım gelişmedi hiç, suşi söylerken hangisi ne hiç bilmiyorum mesela. Bırakılması gerekilen şeyleri bırakılması gereken zamanda bırakmayı da beceremiyorum.
One Tree Hill'de Lucas'ı anlıyorum mesela. Peyton'a aşıkken neden Brooke'a gittiğini, neden kendini Brooke'a aşık etmeye uğraştığını da anlıyorum. O suçluluk duygusunu, o kaçma isteğini. Biliyorum kalbinden Peyton'ı hiç atamadığını, sadece üstüne toprak attığını. Peyton hep o ilk aşk, Peyton hep o altın sarısı saçlar ve yeşil gözler. Peyton o kuyruklu yıldız gökyüzümüzden kayıp geçen... Yıllar ve yollar sonra dönecek olan o yıldız Peyton. Dünyadan bağımsız o yıldızın dönmesi, kader bu. "yıldızlara yazılmış" dönüşü. Belki bir kaç ömür sonra, belki de beklediğimizden bile kısa zaman sonra.
Son zamanlarda aklımı meşgul eden şey şu, Gönül beni düşünmediği tek gününün olmadığını söylemişti. Biliyorum doğru söylediğini. Aynı şeyi yaşıyorsan bilirsin. Sürekli aklımdasın Kirpi. Olay bu da değil, hiç aklına geliyor muyum bunu merak ediyorum mesela. Hiç özlüyor musun? Nasıl hatırlıyorsun, ne diye düşünüyorsun? Eşin beni biliyor mu mesela? Hiç anlattın mı mektuplarımızı?
Üniversite için şehirden ayrılırken ve üniversite boyunca ben bırakmadığım sürece beni bırakmayacağını ve kopmayacağımızı biliyordum. Yollar, konuşulmadan geçen süre, yüzünü görmeden geçen aylar hiç önemli olmuyor gerçekten sevince. Başta ben de biliyordum bunu ve bırakmayacağımı. Hatta sonsuza kadar sürdürebileceğim bi şey olduğunu da biliyorum. Ama bir yerde bunu yapmamam gerektiğini ve neden yapmamam gerektiğini anladım. Bazen sadece vazgeçmek gerekiyor. Bunu her ne kadar başarıyla yapsam da, hep dönüp dönüp arkama bakıyorum. Gökyüzünü izliyorum o kuyruklu yıldızı bir daha görür müyüm diye.
“It was a comet. The boy saw the comet and he felt as though his life had meaning. And when it went away, he waited his entire life for it to come back to him. It was more than just a comet because of what it brought to his life: direction, beauty, meaning. There are many who couldn't understand, and sometimes he walked among them. But even in his darkest hours, he knew in his heart that someday it would return to him, and his world would be whole again... And his belief in God and love and art would be re-awakened in his heart. The boy saw the comet and suddenly his life had meaning.”
3 notes · View notes
zeyneptgrl · 27 days ago
Text
Marshmello- Miles On It
‘Mile after mile after mile after mile
Turn up the night like that radio dial
Shoulder to shoulder where nobody knows
Know where we're goin', we ain't goin' home’
Ben yazarken siz dinlerken ;
- (köpekler susarsa yazmaya devam edicem) (sustular)
- süt dilimini çok seviyorum ve bu benimle ilgi zamansız bir bilgidir. Bir de herhangi bir mekanda insanları izleyip onları seslendirmek en büyük hobim.
- şu sıralar hayatım biraz değişik. Oldukça fakir. Çoook zenginliği görmüş olmak fakirlik yüzünden üzülmemek gibi özel bir özellik açıyor. Bir de istediğimi yiyip içebiliyorum pekte fakir sayılmam. Neyse borcum harcım dışında pek bi derdim yok. Son zamanlarda sadece başım çok dönüyo. Neden bilmiyorum. Umarım açlıktandır.
-her yıl olduğu gibi kendime bir ‘tarz’ seçmem lazımdı. Bu sene benim için ‘ country’ yazılışın doğru olup olmadığı çokta sikimde olmamakla beraber; Atım,şapkam ve kovboy çizmelerimle kendimi iyi hissedebilirdim. Şuan tek sahip olduğum şey renk renk şapka. Öyle de güzelim. Değilsem bile kime ne ?
- bir de bazı sorgulamalar içindeyim. Mesela gitmek çok kolay ve gittiysem ardımda bıraktığım.. Ardında kalanlar kimin umrunda ? Sen kendine kalıyorsun sonuçta. Parçalanmamış,bölünmemiş, tek parça.
-Yeni bir hayat inşa etmek çok zormuş. Tamamen konfor alanından çıkmakla ilgiliymiş ve keşke biraz evden çıkabiliyor olsaydım.
- Büyük bir yas sürecindeyim. Yine birilerini gömmedim. Kendimi gömdüm. Eski versiyonumu. Şuan hangi versiyonu yaşıyorum bilmiyorum. Umarım bulurum.
- Geçenlerde 34 yaşına girdim. Tam olarak hayal ettiğim gibi bir doğum günü kutladım. Öylece plansız ansızın gün içinde karar verdim ve ‘neden doğum günümü kutlamıyorum bugün doğdum’ dedim. Ama önce tüp siparişi verdim. Öylece salaş bir mangal mekanında pijamalarımızla halay çektik göbek attık.Bana mutlu yıllar dedik. Bir de fasıl grubum vardı. Sandalyede bağdaş kuruyor rakı içiyor ve elinle et yiyorsun. Ve mutlu yıllar oluyor. Simple. Sade..
- Şu sıralar ışığımı pek parlak hissetmiyorum. Pili azalan bir el feneri gibi. Oysa ki kendime söz vermiştim. Ne olursa olsun bir deniz feneri gibi parlayacağım..Saçımı savurucam,topuklu giyicem,sigarayı bırakıcam ve sevgiyle uğurlicam kendi içimde. Bazen diyorum ki ; biz bu hayatı gerçekten izlemeye gelmişiz. Denizi,gidenleri ve storyleri. Biraz acıttı. Çokta üzmedi. Sonuçta iki koca sene. Hepimizin dolabında cesetler var. Bir de zihninde.
Neyse.. iyi ki doğmuşum. Sadece şu sıralar parlamıyorum. Parlayacak enerjiyi kendimde bulamıyorum. Neyse ki bir simli vucut spreyi hediye geldi. Saçlarım uzadı. Valizlerim toplandı. Göçmek için çok hazırım. Çalıcak kapınız,ağlayacak omzunuz,kıvrılacak koltuğunuz,gidicek yolunuz,gülmek için bahaneniz,güçlenmek için nefret ettiğiniz ex’leriniz bol olsun. Adios.
1 note · View note
yakupkostekci21 · 9 months ago
Text
     Hayatımı Güzelleştirmek İçin Ne Yapmalıyım?
Bazı insanlar hayatını güzelleştirmek için çeşitli yollara başvurur bunun en önemlisi de onu sevmiyorum artık demesidir. Gerçekten bir insanı sevmememiz ya da sevmemiz bizim hayatımızı güzel kılar mı? Hadi diyelim ki onu sevmiyorum demeyi başardın onu aklından kalbinden attın mı yoksa sen öyle mi sanıyorsun? Bak canımın içi bir insan siz iyi geldiğini ya da gelmiyorsa bunu ona direk söylemeni tavsiye ederim. Açık ve net konuş, konuş ki herkes olduğu yeri ve olması gerektiği yeri bilsin. Üzülüp üzülmemeyi bir kenara bırak mesele üzülüp üzülmemek değil çünkü zamanında onlar seni üzmedi mi? Onlar zamanında sana nasıl da kıydılar değil mi? E, bunları yapan onlardı. Sen şimdi onlar üzülmesinler diye yaptıklarının hesabını sormayacak mısın? Yaptıklarının hesabını sormazsan yine sana aynı acıları tattıracaklar. Hani bir zamanlar hayatımızda o insanlar iyi olsun diye nelerden vazgeçtik hatırladın değil mi? Şimdi sen hayatını güzelleştirmek ve güzel kılmak için ne mi yapacaksın? Bunu sana anlatmak istiyorum: İlk olarak yapman gereken şey; “ seni üzen insanları hayatından atmak…” Peki, bunu nasıl mı yapacaksın anlatayım sana seni üzdü mü sen de üzeceksin, seni kırdı mı sen de kıracaksın, Kalbin ağaç değil ki her önüne gelen kırsın. Senin de biter canın var seni üzeni üzeceksin bu kadar net olmalısın. İkinci madde seni seven insanlara kalbinde yer aç, aç ki seven insanların çoğalsın; Evet üzüldük hatta acısını bile çektik ama yeter artık bizde insanız. Bizde mutlu olmak istiyoruz, Bizde her insan gibi kahve içmek, Sevmek sevilmek isteriz çünkü bizde insanız. Acını çek de eyvallah da bizde insanız bize de  yazık … Kendime Not ; “Seni üzen insanları değil seni mutlu eden insanlara yer ver ki hayatında  hayatın güzelleşsin...
1 note · View note
hismelodisi · 11 months ago
Text
Selam günlük.
3 yıl önce buraya yazılar yazmışım, kendimi elimden ne kadar geliyorsa açıklamak için çabalamışım. Şimdi hatırlıyorum da bana en iyi gelen şey buymuş. Ne tezatlıktır ki 3 yıldır yapmıyorum. Yazmak, konuşmak, anlatıp anlamak, anlaşıldığını hissetmek. Çok uzun süredir yapmadığım bir şey. Buraya yazılar yazan o kızı karşıma oturtup konuşacağım biraz. Gözlerimin izin vermesini bekliyorum.
Hayatın, tamamen değişti. Öyle kaptırdın ki hayata kendini. Varlığını ben bile hissetmiyorum. Bir insan en çok kendiyle beraber olur, her an kendi varlığını hisseder değil mi? Yoksun. Ben yokum. Yok olduk. Üzülmemek için düşünme, düşünmemek için düşünmeye zamanın kalmasın mottosuna öyle bağlandın ki. Bulamıyorum seni. Bazen düşünüyorum, neyi yapmaktan zevk alırdım? Bilemiyorum. Bu yazıyı kendimi öyle zorlayarak yazıyorum ki. Devam edeceğim. Biliyorum bir gün tekrar gelip buraya bakacağım.
Güvendiğin, en sevdiğin insanlar seni üzecek, güvenini yok edecek ve seni hiçbir şey hissedemeyen birine dönüştürecek. Sana yaklaşıp hayatındaki herkesi çıkartacaklar, sonrasında yaptıkları hataları görmezden gelecekler. Hayatındaki hükümdarlıklarına engel koymak istediğinde "Hayatında başka kimsen yok, en yakınlarını da çıkarırsan sen pişman olursun." diyecekler. 17 yaşında bunları duyduğunda renkleri öğreneceksin. Toz pembeyi, maviyi, siyahı, beyazı, kırmızıyı tadacaksın. Aşık olmanın ne demek olduğunu göreceksin. Masaya geçeceksin ve kafanı kaldıramayacaksın. Bir gün mutlu olacağım diyerek oraya kilitleneceksin. Seni üzen insanlar ise çaba göstermeden öyle mutlu hayatlar sürecek ki. İnanamayacaksın. Adalet. Adaletin noksanlığı öyle çarpacak ki yüzüne, ona bürünmek isteyeceksin. Neyi eksik hissediyorsan boğulana kadar onunla dolmak ister insan.
Yine de bütününle geceye gömülmedin. Başaramadılar. Başarılı biri olmanın o tadını, gerçek anlamda iyiliğini senden çok isteyen insanların olduğunu, içten ve samimi dostluğu, kendini sevmeyi, yeni bir evin sana getirdiği mutluluğu, sesini gerekirse haddinden fazla çıkartmayı, hayal kurmayı... Öğrendin, öğrenmeye de devam ediyorsun. Belki öncesinde böyle üzülmeseydin çok daha güzel görürdün bu mutlulukları. Flu bir cam vardı sanki. Mutluluğu net göremeyeceğin, acıları daha iyi hissedebilmen için her seferinde parçalanıp senin üzerine atılan bir cam.
Yine de geçecek hepsi, hayallerim bitmedi. Çok yağmurlu, hep kasvetli bir hava var uzun zamandır. İlaçlar etki etmiyor. Hasta ediyor beni bu süreç. Yine de artık eskisi gibi ellerim her an titremiyor. Sokaklarda yere düşmüyorum. Hastaneye daha seyrek uğruyorum. Sevdiklerimi mutlu etmek için çabalıyorum, eskisi gibi. Tek farkla, önce kendimi mutlu etmeyi deniyorum. Hatta birkaç aydır odamın perdelerini bile açıyorum. Eski evimin baktığı yer güzel değil diye ışık geçirmeyen perdeler almıştım. Şimdiyse bakarsam manzaranın güzel olduğunu görebileceğim. Bakmak için elimden geleni yapacağım.
1 note · View note
kumvekopuk · 11 months ago
Text
10.03.24
hayranım bu kırılgan gücüne..
içinde bu dizenin geçtiği bir pop şarkısı var, beni hep bi tuttu, bi yakaladı ilk dinlediğim andan itibaren. keşke bana yazılmış olsaydı dediğim bile oldu.
neden bana yazılmasını istedim? çünkü kırılganlığı hayran olunacak bir şey olarak niteliyordu. hatta güç atfında bulunmuş ve zayıflık olarak nitelendirmiyordu.
küçüklüğünden beri göz yaşının damlaması bir göz kırpmaya bakan kişi olmamdan mütevellit sulu göz olarak nitelendirildiğim için kırılganlık muhtemelen kötü bişi olmalıydı.
alınganlık demiyorum ama bakın kırılganlık diyorum. arada çok ciddi fark var. alınganlar genel olarak dünya kendi etrafından dönüyor her şey onlarla ilgili olmalı diye düşünürken; kırılganlar genel olarak duygu yüklü ve hassastır. hatta alıngan insanlar kırılgan olduğunu bile kabul etmezler çoğunlukla.
ezelden güceniklerle yaşamak çok zordur bunu yıllar önce benden daha gücenik biri ile karşılaştığımda anladım. bana o kadar güzel aynaladı ki bu durumu ben kendimi düzeltme fırsatı buldum o nedenle bana ayna olan tüm insanlara da özellikle minnettarım.
alınganlığımla başedebilmeyi öğrenmiş olsam da kırılganlık ve hassaslık her daim bâki. sanıyorum bu ruh da bana böyle emanet edildi. yani ben de isterdim ki duygularım içimi titretmesin de o göz yaşı oradan “kolayca” akmasın.
tırnak içinde kolayca diyorum çünkü hiç kolay değil her şeye içlenmek.
ve hayat içli köfteler için de bi hayli zordur.
kırılgan ve hassas insanlar üzülmemek için - başka bir deyişle kendini korumak için - zamanla hissizliği refleks edinebilir. hissiz durmak, kendini kapatmak, dışına bir kabuk örmek ve onun içine saklanmak bazen çözüm gibi gözükse de aslında değildir. kabuğundan çıkmak yazıldığı gibi kolay olmasa da yapıldığında bir kat daha güçlendiğimizi görürüz. zor bi durumla başbaşa kalma ihtimalini göze almak kırılma ihtimalini de beraberinde getirirken aynı zamanda güçlenmeyi de bonus olarak sunar. işte sanıyorum bu da kırılganlıktan gelen güç oluyor. karanlıkla yüzleştikçe korkularımızdan arınıp ışığımızın parlaklığını daha net görebilir oluyoruz.
ateşböceği misali bir yanıp bir sönsek de bu yaşama ve ışık sunma çabası her daim takdire değer. kırılma ihtimalimizden korkmadığımızsa sayısız yeni olasılığa da kucak açmış oluruz. elbette her zaman iyi gitmez ama iyinin ve kötünün ötesinde bir yer var orada buluşalım sözündeki gibi bi yer lazım bize.
daha doğru bir deyişle öyle bir yer zaten var, oraya ulaşma arzusu lazım diyelim. zihnin getirdiği dualitelerden sıyrılıp mana aleminde birliğe doğru ilahi aşk ile ilerlemek nasip olsun.
0 notes
kalbimden-kalemime · 1 year ago
Text
dün şöyle bir sosyal medyada twitterda dolanırken anasayfamda bir iki burç yorumu okudum moralim bozuldu, keyif alarak eğlenceli değil ciddi bir şekilde ders çalışmam gerekiyormuş ben de kendi kendime şöyle dedim: ben hiçbir zaman hırslı biri olamadım. Azimli biri oldum yalnızca ne biliyim kendimle yarıştım, acele edemedim, ezber değil kalıcı öğrenmek hatta içselleştirerek öğrenmek istedim içimden gelen her zaman böyle... Keyif alırım, eğlenirim, hırs yapmam. Galiba kaybetme sebebim geç kalma sebebim ama ben böyleyim. Gelişigüzel öğrenmeyi, geçiştirmeyi, çıkarcılığı sevmem o bilgiyle seve seve yaşıyor hale gelecek kadar kalıcı olması, soruyu çözerken soruyla konuşmak ve sorudan başka çağrışımlar bulmak üzgünüm ama benim hayatım bunlardan ibaret.
Hipertimestik ve hiperaktif olduğum için özür dilerim her şeye bu yüzden geç kaldım umurumda da değil aslında ama hayatın klişesel zorunlulukları insana kendini bunları konuşturup istemeye istemeye anksiyete derecesinde üzüntü ve endişeye sebep oluyor. Standart bir hayatın bilip bilmeden heveslisi değilim. Zaten en uç şeyi bile yapsan onu tekrarladıkça o da standart oluyor bir süre sonra neyse sadece şunu biliyorum çalışmak, bir düzeninin olması ve iletişimde ve bir şeyler başarmak çok güzel. Gerek vekil öğretmenlik alan dışı ilkokul işte ne biliyim sınıf öğretmenliği sürecinde gerekse uzaktan eğitimli süreçte bir şekilde bilgi akışı ve alışverişinin devam etmesi auramı parlatıyor açıkçası. Tek başıma ders çalışırken sıkılıyorum uzun süre odaklanamıyorum, konuşur gibi soru çözüyorum ne biliyim ımm ders anlatır gibi konu tekrarı yapıyorum :D ve bundan acayip keyif alıyorum :D ama soru çözme aşamasında sessizce çözerken sıkıntı basıyor içimi hani nasıl diyim 20 sorudan oluşan 4 test var arka arkaya çözüp bitiricem ama ben ara veriyorum yani içimdeki duraksamanın sebebini çözmek için.
Şimdi de şey stresi sardı puanı alırım ama istediğim işi bulamazsam onun vakti geçtiyse işte buna da üzülmemek için sadece çalıştığım derslerden, andan keyif almaya, öğrenmenin keşfetmenin mutluluğuna sarılmaya çalışıyorum. Düşünmemek için. Böyle bir yazı yazmak iyi oldu çünkü içimdekilerle bir kere daha yüzleşmiş oldum. Hani benim çok harcamam yok. Dikkatli bir insanım aşırı hevesli biri değilim hatta bazen alışveriş yaparken zamanın alışverişle geçtiğine üzüldüğüm için alışveriş yapmıyorum ama ruhuma tesir eden bir şey olursa da almak için uygun vakti de nakti de bulup ediniyorum mutlu da oluyorum ama başarmak kadar değil. Zaten her zaman somut değil soyut odaklı bir insan oldum ama bu konuda ben bir taneyim ve genelin durumu somut odaklı olmak uyumsuzu olsam da bu meselenin şey yapmak zorundayım klişe hayat şartları edinimi :D
Yani ben aslında çok mutluyum içim ferah :) İstediğim kitabı okumak, filmi izlemek, dinlenmeye, sorgulamaya vakit ayırmak, kazanmayınca elindekiyle yetinme alışkanlığın da oluyor her anlamda ahahaha ;) :D
Gelelim şu burç yorumunun ne demek istediğine. Şöyle bir şey mesela gramer test çözüyorum dün karşıma bilmediğim bir kelime çıktı: dash ben de baktım anlamına, kısa çizgi demekmiş sonra yaa bi "ashes to ashes dust to dust" şarkı vardı hangi şarkıdaydı o yaa derkeeeen :D ilkten bir yanılma oldu izlediğim dizilerden birinin opening music sandım yok hayır değil yazdım aradım hemen buldum hatırladım. Kovacs - My Love yani müziğinin ritmini sevdiğim ama sözleriyle pek bağ kuramadığım bir şarkı neyse işte bunu dinlemişken bir de şarkıyı keşfettiğim süreçte dinlediğim her şarkıyı da dinledim. :) Sonra da saatlerce hipertimestik yabancı müzik yolculuğu diyim artık ne diyiiiim :D Ama tabii elimdeki testler epey bir bitmişti dur yanlış olmasın bakayım aynen yine doğru hatırlama :d son testin 19. sorusu: The Morse Code is made up of dots and dashes. Sürüklenme dalgasını başlatan soru :D Sonra kendi kendime kendimle dalga geçtim. İşte ben hep bundan kaybediyorum küçücük şeyden hayat enerjisi bulmaktan :D o saatler bana çok iyi geldi arka arkaya sevdiğim yabancı şarkıları dinlemek, uzun zamandır dinlemediklerimi hatırlamak acayip bir coşku, acayip bir enerji. Neler neler tespit ettim bir ara şarkı şarkı tespitlerimle paylaşırım :D Yani öyle içsel kendiliğinden bir şeyler.
Sonuç olarak YÖKDİL Sosyal Bilimler/YDS çalışma sürecinde İngilizce söz kalıpları öğrenmeyi çook ama çooook seviyorum. "Ashes to ashes dust to dust" listeye yeni eklenmiş olabilir ama "A chip off the old block" her daim her zaman listemin yıldızı tabii ki de... Ç.eviri olarak: "Eski mermerin parçası" olsa da anlam olarak: "*Annesinin kızı/babasının kızı ya da oğlu yani hem ebeveyn kısmı için hem evlat kısmı için iki cinsiyet de yer alsın da öyle açıklayayım istedim. Ç.ok çok sevdiğim söz kalıbı işte. "Rain or shine" söz kalıbı da öğrenip de çok sevip unutamadıklarımdandır. Her ne olursa olsun, her halükarda anlamında ama basic çevirisi yağmur ya da güneş yani shine parlaklık ışık da oluyor ama yani hava kapalı da olsa açık da olsa yağmurlu da olsa güneşli de olsa hep anlamında. ;) :) :D İçimden geldiği gibi yazmak istedim. Zihnimde çok birikiyor çünkü ve dersle ilgili soru çözerken, okuma yaparken de kendi kendimle konuşmalara dönüşüp bağlamdan beni koparabiliyor o nedenle bir derleyip toparlamak istedim ne kadar başarılı olabildiysem.
Kısacası dilerim ki en yakın zamanda gireceğim sınavda başarırım ve yapmam gereken her sorumluluğu da güzelce yaparım ve hiç ummadığım yerlerden de kapılarım açılır.Çünkü hak ediyorum vicdanıma, emeğime, kendimden her şeyime sorduğumda. İçimden geldiği gibi bir akışı yazdım. Her şeye rağmen başarmaya inancım var ne demiştim"rain or shine" because I'm a chip off the old block. 🧠🦉
0 notes
gokyuzununperdeleri · 1 year ago
Text
Şeytanın bile yanında çıraklık yaptığı biri. Sonra, sabit, güvenilir, başından beri ne istediğini bilen biri. Hiç değişmeyen. Peşini hiç bırakmayan, ne olursa olsun sana gelen biri.
Bağıra bağıra ağlayan biri ama gözyaşları yalan olan, o akıttığı bütün yaşları kendine, kendi bencilliğine akıtan biri. Ağlamamak için yutkunan, gözleri doldu diye güneş gözlüğü takan, ne yaşarsa yaşasın hep güçlü görünmeye çalışan ve aslında öyle de olan biri.
İkisinin de travmaları var. Kocaman kocaman travmalar. Hepimiz gibi. Biri kendini korumak için öfkeyi, gücü, şüpheyi, duvar yapmış kendine. Sabit, istediği şey ne olursa olsun, kime saçma gelirse gelsin onun peşinden koşan, onu isteyen ve sonunda ne olursa olsun istediği şeyi, istediği biçimde alan biri. Çok üzülmüş, hiç sevilmemiş, içinde kocaman, gerçek, kimseye akıtamadığı, akıtmaktan korktuğu sevgisiyle beklemiş hep. Gerçek sevgiyi. Zaten onu en başından beri korkutan da senmişsin. Üzülmemek ve üzmemek için çözümler üretmeye çalışan biri, bazen yanlış olsa da çözümler, elini kolunu bağladığın biri. Seni manipüle ederek terk edilme korkusunu aşmaya çalışan, ne yaparsa yapsın ondan gitmeyeceğine emin olmak isteyen biri. Onu bu adama sen çevirmişsin biraz da. Sonra, ne istediğini bilmeyen, sürekli ağlayan, duygusal olarak seni manipüle eden, her dakika sana karşı duyguları değişen, hep uçlarda yaşayan, saat başı farklı hissedebilen, seni bir gökdelenin tepesine çıkarıp sonra oradan aşağı atan, sonra vazgeçip tekrar çıkarıp sonra yine vazgeçip yine ordan aşağı bırakan biri.
Çok aşığım dedikten sonra, yalnız kalmak isteyen, yalnız kalınca da “ben yalnız kalamıyorum ya, sana öyle dedim ama sen evine gidince de yalnız kalamadığım için seni aldattım. Egomu tatmin ettim” diye açıklama yapan biri. “Yalnızlık çok acı, çok zor, gerçek bir aile istiyorum” , “evet hep kavga ediyoruz. Senin duygularını incitmekten korkmuyorum çünkü sen yine bir sonraki baş ağrıtıcı şeyi yapmaya koyuluyorsun. Yani, ilişkimiz kolay olamayacak. Gerçekten zorlu olacak. Ve buna her gün katlanmak zorunda kalacağız. Ama ben bunu istiyorum. Çünkü seni istiyorum. senin tamamını, sonsuza dek istiyorum. ” diyen diğeri.
0 notes
aynurrr · 1 year ago
Text
Kötü biri olduğunu kendin söyledin,nasıl biri olduğunu, hak etmediğini söyledin. bunlara rağmen hâlâ birini istemek ne kadar doğru? çevreme göre hiç doğru değil bana da kendimi gurursuz biri gibi hisettiriyor hayırlısını dilemiştim her seferinde üzülmemek için. olan şeyler hayirlisiysa neden üzülüyorum ben? Hayırlısı olan şey,istediğim şey değil diye mi üzuyor bu beni? Cevapsız sorular..sanırım bu soruların cevabını buldugumda senden vazgeçmiş olucam.vazgeçmek istemezdim beklerdim hiç sorun etmezdim ama, böyle bi karakterde birini beklemek doğru değil özür dilerim..
1 note · View note
topra-k · 2 years ago
Text
Hem üzülmemek için hem üzmemek için gayret ediyoruz. Hem hassas davranıyoruz hem hassas davranmayı düşünemeyenleri de alttan alıyoruz. Âh her şey çok yorucu. Benim yıllık inziva sürecim gelmiş, başka açıklaması yok.
0 notes
huseyinerol3453 · 2 years ago
Photo
Tumblr media
DEĞERLİ DOSTLAR, GEÇENLERDE BİR TOPLU TAŞIMA ARACINA BİNDİM.TOPLU TAŞIMA ARACI NEREDEYSE TAMAMEN DOLUYDU. BEN DE ASLINDA BİNDİĞİME DE PİŞMAN OLDUM. ÇÜNKÜ ÜÇ DURAK SONRA İNECEKTİM. YÜRÜYEBİLİRDİM. ÇEVREME BAKTIM BİR ÇOK YAŞLI İNSAN AYAKTA YOLCULUK YAPIYORDU. BELLİ BİR ZAMAN SONRA BİR KOLTUK BOŞALDI. BEN DE 80 YAŞLARI CİVARINDA OLAN YAŞLI AMCALARIN İKİSİNE SESLENDİM. KOLTUĞA OTURMAK İSTEYENLERE DE RİCA ETTİM. EN SONUNDA YAŞLARI SEKSEN CİVARINDA OLAN İKİ YAŞLI BÜYÜĞÜMÜZÜ KOLTUĞA OTURTTUK. BU AMCALARDAN BİRİ HERKESİN DUYABİLECEĞİ ŞEKİLDE 'BEN SEKSEN KÜSÜR YAŞINDAYIM. BU YAŞIMA RAĞMEN YAŞLI BAYANLARA, ÇOCUKLU BAYANLARA VE SAKATLARA YER VERİYORUM. GENÇLER İSE HER HALDE BENİ ÇOK GENÇ GÖRÜYORLAR Kİ BANA YER VERMEK GEREĞİNİ DUYMUYORLAR. BAŞKA NE SÖYLİYEYİM.?' DEDİ. ÇEVREDEN 'BU KONULAR İLE İLGİLİ OLARAK; AİLE TERBİYESİNDEN KAYNAKLANIYOR' DEDİLER. KISA BİR ZAMAN OLMASINA RAĞMEN YAŞLI AMCALARLA VE DİĞER YOLCULARLA MUHABBETE DALDIK. BEN DE YAŞLI AMCALARA BU GÜZEL MESAJLARI İÇİN TEŞEKKÜR ETTİM. ŞUNLARI SÖYLEDİM.' ASLINDA HEPİMİZ BİRBİRİMİZE KARŞI EN AZINDAN BİR SELAM VERMELİYİZ. BİR MERHABA DEMELİYİZ. HİÇ OLMAZSA ZAMAN ZAMAN AYNANIN KARŞISINA GEÇİP BAKIŞLARIMIZI BİRAZ TEBESSÜMLÜ HALE GETİRMEK GEREKİR. EN AZINDAN SIK SIK ÖZ ELEŞTİRİ VE EMPATİ YAPMALIYIZ. GÜNÜMÜZDE PEK ÇOK İNSANIMIZ SANKİ ROBOT GİBİ DONUKLAŞMIŞIZ. YAŞLI AMCALARDAN BİRİ " BİR SELAM, BİR MERHABA, BİR GÜLERYÜZ PARALI DA DEĞİL. BEDAVA DEDİ. . DEVAMLA ' İNSANLAR O KADAR MAKİNELEŞMİŞLER Kİ İNSANLARA BİR MERHABAYI, SELAMI ÖĞRETEMİYORUZ.,, ZORLANIYORUZ. BU DURUM SAĞLIKLI DEĞİL' DEDİ. BU DURUM GERÇEKTEN İBRETLİK. ÜZÜLMEMEK ELDE DEĞİL. BİZLER YİNE DE RABBİMİZ HEPİMİZİ İSLAH ETSİN, ŞUUR VERSİN VE HİDAYET NASİP ETSİN. HER ŞEY GÖNLÜMÜZCE, KARDEŞÇE, HAKÇA,, BARIŞ, REFAH VE GÜVEN İÇİNDE, SAĞLIKLI, BAŞARILI, TÜM SEVDİKLERİMİZLE BİRLİKTE, SEVGİ VE HUZUR DOLU OLSUN. AMİN İNŞAALLAH. EN İÇTEN DİLEKLERİMLE SELAM, SEVGİ, SAYGI VE DUA İLE. https://www.instagram.com/p/CqAGWRpI5IP/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
cizgi · 5 years ago
Text
ay çok salak şeyler olmuş hala bu kadar salak şeyler yüzünden bu kadar salak şeyler yaşamış ve yaşıyor olduğuma inanamıyorum her şey çok salak!!!!!!!!!
1 note · View note
sonbaharpapatyasi · 3 years ago
Text
Nefes alıyorum ama yetmiyor. Sanki yavaş yavaş ölüyorum. Birinin beni anlaması için hep konuşmam gerekiyor ama ben yoruldum. Terk etmek istiyorum burayı ama dayanamayıp geri döneceğimi biliyorum. Ve döndüğümde bana karşı gelen tepkiler beni daha da dibe çöktürücek. Görüyorlar gözyaşlarımı "Neden ağladın?" diyorlar boşver, diyorum ama boşvermesini istemiyorum. Söyle niye ağladın?, desinler istiyorum. Nedenini öğrenmeden susturmasınlar beni, söyletsinler ve yardım etsinler bana. Aylardır düşünüyorum, kime anlatırsam beni anlar, yardım eder diye ama tek bir cevap buluyorum sadece. O cevabı da yerine getiremiyorum. Yerine getirsem her şey daha da kötüye gidecek. Bekliyorum, belki doğru zaman değildir, belki de az kalmıştır biraz daha beklersem bunların hepsi geçer diye bekliyorum ama olmuyor. Bir türlü iyi olamıyorum. Bu akşam arkadaşım ailesiyle geldi çay içmeye, güzel güzel bir şeyler yapıyoruz arkadaşımla fotoğraf çekiliyoruz falan dışarıdan gayet mutlu gözüküyorum, yüzüm gülüyor, mutluyum ama içimde öyle bir burukluk, boğazımda öyle bir düğüm oluştu ki. Bu aralar yine bunlar olmaya başladı. Kendimi biraz anlatabildiğim tek kişi okuldaki rehber hocası ama ona da anlatamıyorum bunları. Hiç içimden gelmiyor. Zaten o kadar alışmışım ki sabahları gece yaşadığım acıları hatırlamıyorum bile anlatacak kadar üzülmemek için. Okulda koridorda ilerlerken ölmüş gibi hissediyorum bazen bunu fark edince kendime gelmeye çalışıyorum, garip bir duygu...
#bunları neden yazdım bilmiyorum aldırmayın siz, içimden geldi
16 notes · View notes
icinizdekibiri · 2 years ago
Text
Soluk borumdan başlayıp mideme kadar yayılan bir ağrı,sızı,acı,ağırlık var. İsimlendiremiyorum. Neden olduğunu biliyorum ama bilmiyorum. Böyle bir şey miydi?
Böyle olmayı ben seçtim. Yaşadığım acılardan,tecrübelerden, hatalardan. Önce ezik psikolojisinden çıktım,sonra biri benim yerime konuşmadan özgüvenli bir şekilde konuşmayı öğrendim,sonra hayır demeyi öğrendim,sonra birilerini kırmamak uğruna kendimi kırmayı bıraktım,bana iyi gelmeyen insanları hayatımdan çıkartmayı öğrendim çünkü önceden değer veriyorum diye zarar veren insanları hayatımdan çıkartamazdım,bir insan için üzülmemek gerektiğini arkadaşlarım bana söylemedi ben kendim öğrendim,o acıları bastırmayı öğrendim ya da göstermemeyi. Aşk acısının aptallık olduğunu öğrendim,her şeyin alışkanlıklardan ibaret olduğunu öğrendim,hayatımızdaki kişilerin varlığına alışılmışlığın acı verdiğini öğrendim,o boşluğu biriyle doldurunca o kadar da acıtmadığını öğrendim. Bu karakteri ben seçtim,ben parça parça oluşturdum,olmak istediğim kişi olduğum için kimseden özür dilemicem.
Neden kaçıyorsun?, Neden bu kadar zorsun?, Neden bu kadar gururlusun? Böyle mutlu olamazsın,taviz vermen gerek,erkekler güçlü kadın sevmez dediğinizde bir kez daha böyle biri olduğum için mutlu oluyorum. Kusura bakmayın değmeyecek biri yüzünden ağlamadığım için,kusura bakmayın herkese yelkenleri indirip koşmadığım için,kusura bakmayın korkularım olduğu için,herkese güvenemediğim için,kusura bakmayın birine bel bağlamadığım için,kusura bakmayın kahraman istemediğim için. Kendinizi bu kadar cepte gösterdiğinizde, ilk peşinde koşturan kadınla sizi aldattıklarında ağlamayın ama.Her ilişkinizde taviz verip,fedakarlık yapıp,çaba gösterip,peşinden koşup boşuna çabalamışım ,kıymetimi bilmedi diye ağlamayın ama. Her hatasını seviyorum diye affedip 3 5 yıl sürdürdüğünüz ilşkiniz götünüzde patladığında ağlamayın ama.
Üzgünüm ben böyle biri olamam. Aşk acısından önemli problemlerim var. Sadece aşk değil arkadaş,dost,şuan değer verdiğim ,5 yıl sonra adını bile hatırlamayacağım herhangi biri için acı çekemem. En azından benim acılarım alışık olduğum acılar, tanıdık acılar. Nerden geldiklerini biliyorum. Geri kalan hiç bir türlü acıyı istemiyorum. Bunun için elimden geleni yaparım. Çekmiyormuş gibi yaparım,gezer tozar eğlenirim, kafamı dağıtırım,yatar kalkarım. Ne düşündüğünüz sikimde değil. Erkekler yapınca aşka küsmüş, kadınlar yapınca orospu. Beni yargılayamazsınız. Ben buyum ve bu olmak için çok kazık yedim. Ben o boşluğa düşmemek için başkasıyla doldururum. Çok da güzel düşmeden yoluma devam ederim. Siz de kudurun.
2 notes · View notes