#öğretmenimiz
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kimse beni sevmiyor! Ninem bile! Kör olduğum için herkes benden kaçıyor. Eğer görebilseydim, diğer çocuklarla birlikte köy okuluna devam edebilirdim ama dünyanın öbür ucundaki körler okuluna gitmek zorundayım. Öğretmenimiz, Allah’ın bizleri diğer kullarından daha çok sevdiğini söylüyor ama ben de diyorum ki, madem öyle, bizi kör yaratmazdı ki böylece O’nu görebilelim. Öğretmenimiz dedi ki, ��Allah görünmezdir. O, her yerdedir. O’nu hissedebilirsin. O’nu parmak uçlarını kullanarak görebilirsin.’ Allah’ı bulana kadar ellerimle her yere dokunacağım ve bulduğumda da, kalbimin bütün sırları dâhil, her şeyi anlatacağım.
Cennetin Rengi, Mecid Mecidi
22 notes
·
View notes
Text
Mahmut hoca söylemiş zaten,üstüne bir şey söylenmez
Irak'lı bir varlık tarafından öldürüldü yıllarını bu ülkenin geleceği çocukları yetiştirmek için feda eden Öğretmenimiz...
SINIRLARI koruyamadık bari geleceğimizi, çocuklarımızı yetiştiren Öğretmenlerimizi koruyalım...
____Rahmeti üzerinize olsun dileğimle Hayırlı Cumalar
( video alıntıdır)
28 notes
·
View notes
Text
“sana söyleyemediğim şeyler var, kocaman bir mevsim devrilirdi içimize, dünya hafta sonları da anlaşılmazdı. üçüncü sınıf yazarların bohem tavırları çay bardakları kadar hatırlanmazdı. işten kovulmalarım çok şiirsel değildi, baştan anlaşalım. nato üyeliğimiz de öyle. ali’nin gel’mediği günler kekelerdi öğretmenimiz, eğitim kadar milli, devlet kadar uzaktı. -ikinci yeni’den hiç etkilenmiyordu üstelik tebememe- fiş’lendiğimiz doğrudur, gözlerin altıpatlar, sana söyleyemediğim şeyler var. kanun önünde eşittir öyleyse tüm karıncalar.”
114 notes
·
View notes
Text
ortaokulda bi sosyal bilgiler öğretmenimiz vardı. her hafta bi araştırma konusu veriyordu ve onu defterimize yaratıcı bi şekilde hazırlamamızı istiyordu. birkaç hafta sonra herkes en yaratıcı ne yapabilirim derken defterin içine elektrik devresi kurup ışıklandıranlar, defteri açınca fırlayan fotoğraf mekanizmaları yerleştirenler birsürü fikir çıkıyordu ortaya. yıl sonunda herkesin defteri tuğla kadar olmuştu ve dersle en alakasız insanlar bile o derse bayıla bayıla geliyordu. canım öğretmenim 💗
19 notes
·
View notes
Text
Bugün ilk derste öğretmenimiz ağlayarak girdi kapıdan… ölüm haberiyle geldi bize. Kahrolduk hepimiz. Okulumuzda 15 yaşındaki bir oğlan intahar etmiş. Çocuk önceden konuştuğumuzda ailesinde çok problem ve baskı olduğunu anlatıyordu. “Dayanamıyorum” demişti bana. Aklımdan çıkmıyor
Allah rahmet eylesin💐🤍
7 notes
·
View notes
Text
Günaydın. Bu çağda bunca insan bunca kalabalık ne manasız. Elbette insan insana muhtaç, derdini anlatacak bir dosta, sevecek, sevilecek birilerine muhtaç, doğru. Fakat bu kadarı fazla değil mi? Gros aynı kitapta şöyle der: "Sessizlik, ekseriyetle, karşılaştığım insanlardan daha fazla şey öğretiyor bana." Sessizlik sevgili okur. Bazen tek ihtiyacımız ve tek öğretmenimiz, sessizlik... Var olun.
14 notes
·
View notes
Text
Çekilen dişim apse yaptığından dişçimin verdiği ilacı almaya girdim abimin durduğu bir eczaneye. Birkaç saniye önünde dikildim dükkânın. Burası, orası mıydı? Evet, gerçekten orasıydı.
Benim ilköğretim hayatım mükemmeldi. En güzel öğretmenler, kademe, sınıf hep bana denk gelmişti. B değil, A şubesinde olsam bambaşka biri olacaktım ama B'de olduğum için öğretmenlerim ve sınıf arkadaşlarım sâyesinde kendinden memnun biri oldum.
Öğretmenimiz hem çok disiplinli hem çok babacan bir adamdı. Sınıfımız imparatorluk tebaası gibiydi: Yugoslav (o zaman öyleydi), Rus, Pakistanlı, İsviçreli, Makedon vardı şimdi hatırlayabildiklerimden. Pakistanlı ve İsviçreli ayrı zamanlarda en iyi arkadaşımdı. Yugoslav'a tüm sınıfı dışarı çıkardığım bir öğle arasında çıkma teklifi etmiştim. Tamamen yargısız, özgür, şefkatli bir yerdi sınıfımız. Dışına çıkınca bazı şeyler değişirdi ama ben okulda olmayı hep çok severdim. (Eylül ayını bu nedenle çok seviyorum sanırım.)
Yanlış hatırlamıyorsam beşinci sınıftayken sınıfımıza bir çocuk geldi İzmir'den. Ben onu aldım, bağrıma bastım. Bu anaçlık dünün meselesi değil, nerede bir yalnız/ötelenen/dışlanan görsem alır bağrıma basarım. Toplumun yargılarından korkmam. O çocuk da öyle çelimsizdi ki bu yaşlarda cüsse bir anlama gelir. Omuzları düşmüştü, utanıp sıkılıyordu. İşte, aldım bağrıma bastım.
Kalan dört senede en yakın arkadaşım oydu. Yediğimiz içtiğimiz okul saatleri dışında da ayrı gitmediğinden onun yaşadığı zorluklara, zorbalıklara hep tanıktım. Daha kendisi kimliğini önüne alıp sorgulayacak latent evreye gelmemişken Kız Utku, Top gibi zorbalamalara maruz kalırdı. Altıncı sınıftayken başka sınıftan biri yine ona bu kelimelerden birini kullandı. Ben hışımla dönüp karşılık verdim. Tartışma çıktı. O yaşta nasıl oldu bilmem, çıkışta köşedeki parkta kavga için sözleştik. Anam ben bir dayak yedim, bir dayak yedim; PRIDE bence o gün bendim.
Utku'yla yollarımız lisede benim ayıbımdan ötürü ayrıldı ama bana giderken Cemre'yi bıraktı. Cemre'ye ayıp etmedim, onunla da o ölene kadar omuz omuza yürüdüm. Cemre de giderken bana Yiğit'i bıraktı. Onu otuz üç yaşıma taşıdım. Birkaç ay önce Assos'ta Fatih'le evlendiler. Düğün konuşmamda Utku ve Cemre'yi andım. Ağladık. Çok içi rahat bir ağlamaydı o. Nasıl desem, çok özlenmiş ama çok da tatminkâr. Çok yüksek. Sonra sevgiye tekrar şükrettim. Beşinci sınıfta çelimsiz bir çocuğu çok sevdiğim için otuz üçümde başka bir çocuğu göğsümü gere gere evlendirdim. 8 aylık hamileydim, 7 saat yolu dayak yediğim o gün için gittim. Bir çocuğa "Top" dediler, ben gökkuşağından bir törende nikâh şahidiydim.
O eczane orasıydı. Utkuların evi. Bizim Avril Lavigne dinlediğimiz, Hilary Duff izlediğimiz, Duncan mı Lee mi diye her gün tartıştığımız evdi. Onun asla kabullenilmediği, psikologlarca gezdirildiği için geceleri uyuyamadığı ama benim yanımda Avril'a benziyor diye, Destiny's Child dansları yapabiliyor diye havalara uçabildiği, kendi olabildiği ev. Benim pos cihazına uzandığım yerde annesi hayal kırıklığı içinde küskün oturuyor hâlâ.
14 notes
·
View notes
Text
Belki de bu yüzden yalnızca cesurların işidir badana.
Sabah boyaları da aldıktan sonra okula gittik evime yeni döndüm. Dün yoruldum diyordum ama bugün bittim. Bir sınıfın ve öğretmen odasının işleri bitti. Benim sınıfımın boyası ve temizliği de bitti. Geriye yalnızca müdür odasını temizlemek ve sınıfımı düzenlemek kaldı.
Anasınıfımız da temizleniyor ve boyanıyor ama yeni atanan öğretmenimiz ailesiyle geldiği için birlikte yapıyorlar. Öğretmenin dayısı bir sendikanın başkanıymış. O da ilçe sendika başkanını aramış, o da muhtarı aramış. Muhtar çay demleyip okula geldi, öğle arasına yemeğe davet etti. Benim köyde dördüncü yılım ve ilk defa muhtar tarafından yemeğe davet edildik. Bu arada boyaları da yine öğretmenin dayısı sayesinde alabildik. Başta yalnızca onun sınıfı için vereceklerdi. Şube müdürünü arayıp madem verilebiliyor ben de istiyorum dedim ajxhaha. Ne diyebilirim ki, bu dünyada bir dayınız olmalıymış arkadaşlar. Post bu kadar.
33 notes
·
View notes
Text
İstanbul’da öğrencilerin eğitimine engel olduğu için okuldan uzaklaştırılan ırak uyruklu bir öğrenci tarafından silahlı saldıraya uğrayarak hayatını kaybeden öğretmenimiz İbrahim Oktuganın ailesine ve sevenlerine baş sağlığı dileriz.Ruhu şad olsun.
7 notes
·
View notes
Text
SİZ SİZ OLUN, BİZİM NESLİ KÜÇÜMSEMEYİN........
Bizler İlkokulda Yurt bilgisi, Lise de mantık sosyoloji, felsefe okuyan nesiliz, onun için biz kim 500 Milyon istiyor programında 15 bin lirayı hiç Joker kullanmadan %90 kazanabilen nesiliz.
Biz 3 yazılı 1 sözlü imtihan olan nesiliz, biz kopya çeken ama kopya yaparken öğrenen bir nesiliz, biz Endonezya’nın ihracatını, Surinam’ın ithalatını bilen nesiliz.
Biz ANASINI, BABASINI Bakım evlerine terk etmeyen nesiliz.
Biz babasının cenazesine tatildeyim diye gelmeyen nesil değiliz, şahsiyet sahibi olması için terbiyesinden vazgeçilen kendine özgüveni olan ama etrafa saygısı ve sevgisi olmayan sadece kendisine yaşayan egoist nesil değil, sevgiyi saygıyı fedakarlığı dostluğu vefa duygusunu yerine göre başkalarının yaşamı için kendi yaşam tarzından fedakarlık eden nesiliz.
Arkadaşımızın ailesini kendi ailemiz kabul eden namus anlayışını buna göre dizayn eden nesiliz, biz Psikologlarla, Pedagoglarla şekillendirilen değil, Psikolojik sorunlarını aile mahalle ilişkileri içinde bedava çözen nesiliz, olayları çözmek için atılan, onları bana ne deyip pas geçmeyen nesiliz bizler.
Anasına, babasına ailesine, egosundan fedakarlık edip maddi manevi kol kanat geren nesiliz, biz bu gün 50-60 yıllık arkadaşlarını köşe bucak arayan onlarla birliktelikten zevk alan nesiliz. Öğretmenlerinin ellerini öpmek için yarışan, 50 yıllık 60 yıllık arkadaş biriktirebilmiş bir nesiliz.
Semt çocukluğunu mahalle terbiyesini, büyüklere saygıyı görmüş bir nesiliz. Kabadayı dediğimiz mahallenin bilekli delikanlısını, bizi soyan değil, bizi koruyan kollayan olarak bilen nesiliz, misketi, çemberi, uçurtmayı, birdirbiri, topacı, uzuneşeği, kukalı saklambacı, üçtaşı, kaptanı, müsellesi, kovalamacayı, ip atlamayı, seksek’i üçgen( şeytan uçurtması) uçurmayı, çivili futbolu, 9 taşı, bakkal amcalara kese kağıdını yapmayı, yakan topu oyun olarak bilen nesiliz.
Futbolu, voleybolu, basketi, yüzmeyi tüm imkansızlıklara rağmen spor olarak yapan bir nesiliz biz, akşam üstleri şekerli ekmek, karabiberli ekmek yiyen, çikolatayı, pastayı, turtayı, şekerlemeyi tanımayan bir nesiliz biz.
Dışarıda yemek yemenin ayıp olduğu, ağız oynatmanın bile ayıplandığı her lokmanın eşit paylaşıldığı, çay bardağındaki şekerin bile kaşıkla karıştırılırken çıkan sesin ayıp olduğu bu eylemin kahvelerde yapıldığında kahvecinin hop deve kervanın mı gidiyor diye ikaz ettiği bir nesiliz biz.
Ebeveynlerimizin Öğretmenimize eti sizin kemiği benim diye teslim ettiği, öğretmenlerimizin bu emaneti gözlerinden sakınarak koruduğu, kulağımızı çeken öğretmenimizi evde şikayet edemediğimiz, öyle bir durum da babamızdan azar işiteceğimizi bildiğimiz bir nesiliz biz.
Hele öğretmenin çocuğa bir sitemin de, anne baba, dayı hala, enişte bacanak hep birlikte okul basıp, sen bizim çocuğumuzun psikolojisini nasıl bozarsın diye öğretmen döven bu nesille uzaktan, yakından hiçbir ilişkimiz yok.
Öğretmen benim neslimin en kutsal varlıklarından idi, ataerkil babanın sözünün geçtiği ama babanın da analarımıza değer verdiği fikir paylaştığı aileleri olan nesiliz biz.
En az, it köpek serseri, hırsız, dolandırıcı, rüşvetçi, uyuşturucu bağımlısı, sapık çıkaran bir nesiliz biz.
Lise mezunu arkadaşlarımızın, bugün ki Üniversite mezunlarının yanında doktora yapmış bir insan kalitesinde olduğu bir neslin çocuklarıyız biz.
Not;
Biz küçükken öğretmenimiz en yakın arkadaşımızla sıralarımızı ayırmasın diye, teneffüse kadar konuşmazdık.
Not yazardık birbirlerimize.
Biz diyorum küçükken bizdik böyle bayağı bir kalabalıktık.
Yani biz diyebileceğim kadar çok.
Biz küçükken bir büyüktük ki...
Sormayın gitsin....
böyle kollarımızı açsak sığmazdı eni boyu. Sonra mı..?
Büyüdük... Kollarımızı açtığımızda bir kişiyi bile sığdıramayacak hale geldik. Küçülene kadar büyüdük, çok büyüdük yani.
Biz olamadık bir daha.
Sen, ben olduk. Büyüklük lüks değildi, zenginlik değildi.
Koşa koşa büyüdük.
Büyürken ne de çok küçüldük...!
Siz bizim nesli küçümsemeyin, en iyisi siz bence bizim nesile benzemeye çalışın.
Bu anlattıklarım çok eskiden idi çok, teşekkür ederim saygılarımla.
Yaşasın Bizim Nesil...
Arkadaşlar bu resim banim okul resmim ☕🍫🥰♥️🇹🇷🇹🇷🇹🇷
16 notes
·
View notes
Text
Lise 3.sınıftım bir gün müzik öğretmenimiz akıllı tahtadan cem adria'nın"Kül"şarkısını açtı ve herkesin önüne bir kağıt verip o an kağıda ne isterseniz yazın dedi bize bıraktı herşeyi.İlk başta kağıtla biraz bakıştım ama sonra şarkının verdiği o hüzün ile kendimi yazarken buldum ilk defa duygularımı bu kadar açık ve net yazmaya başlamıştım yazdıkça cümlelerim bitmiyordu daha çok yazmak istiyordum,daha çok haykırmak...O kağıtları istedi hocamız alıp okuyucakmış başta vermek istemedim bunlar bende kalsın istedim ama sonra ne anlamı var dedim sen haykırmışsın bırak biraz da insanlar seni anlamaya çalışsın biraz da onlar benim için uğraşsın.♡Hani bazı anlar insanın hayatına etkide bulunur ya bende de işte o zamanlar başladı bu yazma işi(Ha birde cem adriana olan sevgim de o an başladı:)♡💐
6 notes
·
View notes
Text
Geçen yıl okulda örümceği neden öldürdün, diye tartışma çıkmıştı. Öğretmenimiz örümceği savunmuştu baya ciddiye almıştı bu durumu. Örümceği öldüren de sadece ufak bir böcek hocam, demişti. Öğretmenimiz de benim gözümde örümceğin değeri seninkinden fazla, demişti. O an düşünmemiştim ama kimse çiçekleri, balıkları, kuşları, karıncaları, örümcekleri, solucanları, ağaçları düşünmüyor. Gerçi insan insanı da düşünmüyor.
9 notes
·
View notes
Note
çizimlerine baktım az öncede resim öğrtmenliği falan düşünüyon mu
Bugün yaşadığım şehirde bir resim öğretmeni parkta kendini asarak intihar etti. Ülkemizde önem verilmeyen bir dal ,Ömer öğretmenimiz gibi daha binlercesi var maalesef, artık düşünmüyorum.
3 notes
·
View notes
Text
Adının olmadığı her yerde emekçidir kadın.
Sevdanın emekçisidir.
Aşkın.
Hasretin.
Ne iş yaparsa yapsın
Evinin emekçisidir.
Alın terinin rengi değişmez hiç bir yerde
Ve hiç bir dört duvar o gözlere yağmurlar düşüren bulutların yükünü hafifletmez.
Sekiz on çocuğa kucak olmuştur biri
Biri tekstil atölyesinin tozunu yutmuştur
Biri efkar basınca parmaklarının ucuna gelene kadar içine çekmiştir sigaranın zehrini
Biri belki ömür boyu bir gül beklemiştir.
Ama akşam olunca aynı kederli yastığa koymuş yine başını
Yine omuzunda bir dokunuşun özlemi.
Yine bir cümleyi beklemiştir geceyi güle oynaya sabaha taşıyacak.
İyi ki varsın
Varoluşun emekçisidir kadın.
Tanrının yeryüzündeki sureti.
Annemizin yüzünde ilk öğretmenimiz
Ve ilk sevdamız saçlarından tel tel şiir dökülen.
Kaç yaşında olursak olalım kokusunu özlediğimiz.
Kaç yaşında olursa olsun elleri aynı şefkatle alnımıza düşen.
Dünyanın kurulmasına sebep .
Ve aşk denen duygunun.
Ve hasretin
Özlemin.
Ve o görünmeyen yangının sebebi.
Tanrının görülmeyen elleridir kadın.
Tepeden tırnağa emek.
Dünyanın bütün kadınlarına saygıyla.
8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun.
Yılmaz Pirinççi
8 notes
·
View notes
Text
Günaydın.
Bu çağda bunca insan bunca kalabalık ne manasız. Elbette insan insana muhtaç, derdini anlatacak bir dosta, sevecek, sevilecek birilerine muhtaç, doğru. Fakat bu kadarı fazla değil mi? Frederick Gros Yürümenin Felsefesi kitabında şöyle der: "Sessizlik, ekseriyetle, karşılaştığım insanlardan daha fazla şey öğretiyor bana."
Sessizlik sevgili okur. Bazen tek ihtiyacımız ve tek öğretmenimiz, sessizlik...
3 notes
·
View notes
Text
Bir öğretmenimiz uykunuz geldiği an uyuyun ki ders çalıştığınız zaman verim alabilesiniz demişti "benim her an uykum var" diyemedim 🥲
3 notes
·
View notes