#Ömer Kalkan
Explore tagged Tumblr posts
Text
🎯 FENERBAHÇE'Yİ KULLANARAK ALGI DEĞİŞTİRMEYE KALKAN DENSİZLİĞE İNSANLIK AHLAKINI YAŞATAN BİR TÜRK'ÜN YANITLARI 🎯
Bu yazı ile bugün yeryüzü yerinden oynayacak üzerinde insan olarak yaşayanlar silkinip kendine gelecek.
ilmi sır gereğidir. Görülen lüzum üzerine yaşattıklarını sırayla yaşatan ahlakın ihtiyaç duyulan yeni tokat yanıtlarını okuyacaksınız.
Bu işbirlikçi, gizlenmeyi, saklanmayı, sızmayı ve görünmeden arkadan iş çevirmeyi alışkanlık haline göbekten bağlı oldukları batılı küresel abilerinden öğrenen bu densizliğe insanlık tarihinin son ibreti ile bir Türk'ün nasıl nasıl yanıt verdiğini okuyacaksınız.
Mobbing Bank insanlık tarihinin bir mahkemesi ve duruşmalarını insanlığın önünde gören insanlığı yaşatacak töre devrimini gök tanrının gazabı ile yeryüzüne getiren hak ve adaleti zulme mahşer tufanını susuz şer denizinde yaşatarak birinin canının alınmasını bu sahneye taşıtan ve geriye kalanları canlı ölülere çeviren yüksek insanlık ahlakının kaleminden dökülerek tarihin kalemi tarafından yazılmış kitap kılığında bir geminin şerrin holdinginin amiral gemisi olarak bilinen bankasının itibarını o şer denizinde kurulduğu gün batıran ve geminin kaptanı bir Türk dünyaya bedeldir iki Türk lak lak alay geçmesinin hesabını kozmik bilgiler ile şifresini çözerek hesabını soran o geminin kaptanı görünmez Türk'ün gizli eli ve adaletidir.
Bilenler bilir ilk duruşmalar bu sosyal ağlar denen şer denizinde geminin 15 Aralık 2015 tarihinde en uzun gecede en uzun kabusu yaşatmak için şer, fitne ve fesadı yönetmeye kalktıkları şer denizine mahşeri yaşatmak için inmiştir.
21 Ocak 2016 tarihinde ülkenin en zengin iş adamı kendi hastanesine yetiştirilemedi diye yaygara kopararak bu ibretin bir parçası oldukları algısını gizlemeye kalkarak işbirliğinin canının bu ibret adına hak tarafından alındığına şahit olmuş bunu insanlığa deşifre etmiş ve geriye kalan dünyada ki kendini tanrı yerine koyarak tepeden insanlığa bakan tüm zalimlerin en aşağıya düşürdüklerini sandıkları o tarihin koca yürekli Türk'ünün aracı olduğu gazaba uğrattılarak kalpleri karartılmış (Her leke çıkar kalp karası lekesi çıkmaz. Bu ibretin efsane olacak sözüdür.) bir şekilde canlı ölülere dönüşüklerine şahit olmuş şer denizine tek bir seferde düzenlediği görevini dört büyük tarihe mal Türk komutanların huzurunda görevi tamamlayarak devrimi Anadolu'da başlatmak için geri dönmüştür.
Türk insanlığının atam Nuh'un yaşattığı tufan benzeri bir tufanı bu sefer su harcamadan susuz denizde gerçekleştirerek Anadolu'ya geri döndüğü gibi insanlık ile yeryüzüne ilk atam Hun gibi geri dönmüştür.
Şimdi o tokatı yeryüzünde nasıl arttığının ibretlik yanıtlara gelelim.
Fenerbahçe ile fanatizmi küresel abilerinin talebi ile algı değiştirmek istediklerini yazdım.
Bunu kalktı kendisi ispat etti. Nasıl mı?
Şöyle söyleyerek;
Mustafa Kemal Atatürk'ün hangi takımdan olduğunda daha önemlisi hangi takımın Mustafa Kemal Atatürk'ün peşinden gidiyor o daha değerlidir benzeri bir ifade ile algı değiştirmeye kalktı.
Sanki bu işbirlikçi Fenerbahçe başkanı olana kadar Fenerbahçe Mustafa Kemal Atatürk düşmanı bir çizgide olduğunu kendisi geldikten sonra bu çizgiye geldiğini ima ederek oradan fanatizm akılsızlığını kendi lehine çevirmeye kalktı.
Sonuç ortada. Ba��arı yok. Git o zaman tefecilik yap. İngiliz ve Amerikan derin devletine çalış ne işin var Fenerbahçe'nin başında senin. Paradan anlarsın sen spordan ne anlarsın? Fenerbahçe para diyorsan haklısın kendine yakışanı yapıyorsun.
Yeryüzüne Türk töresinin adaletini getiren o Türk'ü hiçe saymaya kalktı.
Hiç olmak nedir? Onu da bilmez bu gaflet holdingin sahipleri.
Amerikan derin devlet yapısı CFR uzantısı Bilderberg terör örgütünün bir üyesi olduklarını gizleyerek. Bu gizli yapılan toplantılara Mustafa Koç katılması gereken gazeteci, her siyasi partiye yerleştirdikleri siyasetçiler ve kullandıkları iş adamlarını götürür emir verir kendi çıkarları adına kullanırlardı. Hala Ömer Koç pişmanlık duymadan bu görevi sürdürüyor. Türk'ün insanlık davası duruşmaları açık seçik bir şekilde bu gizli örgütün aksine sizlerin gözlerinizin önünde sürüyor.
Atatürk sonrası bir umut olarak Karaoğlan ile anılan Bülent Ecevit bile tuzağa düşerek bu gizli toplantılara katılmıştır.
2009 yılında Sabancı Holding'in amiral gemisi bankasının yönetim kurulu başkanı iken Osmanlı imparatorluğuna Serv anlaşmasını dayatan İngiliz derin devlet yapısı olan Chatham House ülkemiz aleyhine ajanlık yapmak adına mütevelli heyetinde yer alan Suzan Sabancı Dinçer tarafımca yüksek bir ses ile deşifre edilince istifa etmek zorunda kaldı.
Yürek yemiş gaflet holdingin fanatizmi kullanarak algı değiştirme rolünü üstlenen ve Antalya'da G-20 toplantısında konuşma yaparak ülkemizde ve dünyada asıl sorunun kapitalizm olduğunu söyleyerek günah çıkarmaya kalkan bu densizlik İngiliz derin devlet yapısının kurulsal ortağı olarak Ali Koç bu görevi gururla yapacağını o tarihten sonra üstlendi.
Küresel şer böyledir. Kullanır kimsenin sonunu düşünmez düşünmesine izin vermez. Türk bunun hiçbirine izin vermez.
Antalya'da yapılan G-20'ki konuşmasında sorun kapitalizm günah çıkarma girişimi sonrasında bir soru sordum bir tek ben sordum zaten.
Dedim ki;
Ülkede sorun kapitalizm ise sorun kapitalistler kim?
Hala yanıt bekliyorum.
Bu sorunun yanıtını almadan bu Türk yeryüzünden gitmeyecek. İlmi sır böyle bir görev verdi.
Türk görevi yaşamdan alır aldığı görevin gücünü huzurlu yaşamın ve insanlığın yararına kullanır.
Oğuz Kağan adaleti böyledir.
Oğuz Kağan adaletinin Anadolu anıtı Mustafa Kemal Atatürk ile insan kandırmaya kalmanın bedeli işte budur.
Zulmü insanlık adına bir ibret ile bitir demektir Türk.
Çünkü Türk insanlığın yeryüzünde ki zulme karşı adaleti, hakkın kamçısı ve zalimliği hizaya getirme gücüdür.
Sizde zerre kadar yüz ve ahlak olmuş olsaydı dedenizin Kenan Evren denen diktatöre yazdığı mektubu ortaya çıkardığımız gün bu ülkeyi terk edip giderdiniz.
Bir gün Ali Koç kendi eserleri değilmiş gibi bu ülkede çocuklarımın geleceğinden endişe ediyorum dedi.
Buna yanıt veriyorum?
Tefeci bankalarınız ile yaklaşık iki yüz bin bankacıya yirmi yıldır mobbing uygulayarak zulüm ettiğiniz çoğunu issiz bıraktınız çocukları babasız kalan arkadaşlarım var biri sizin bankanız Yapı Kredi Bankası tarafından haksız yere işten çıkarıldı kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Bu çocuklar çocuk değil mi?
Sebepsiz işten çıkardınız Önder Karaçay'ın çocukları çocuk değil mi?
Yıllarca mahkemelerde hak arayışı sürdürdüm oralara müdahale ederek asrın davasını Türk Fırtınası kitabımın iddia ettiği gibi insanlık önünde görülen bir davaya dönüşmesine sebep oldunuz.
Ne diyordu ilmi sır ile ibret yaşattığınızı yaşamadan ölmeyecek canlı ölülerrsiniz diyordu değil mi?
Türk insanlık adaletinin mahkemesi içinde adalet olmayan adalet saraylarında değil hak mahkemesinin bir ibret ile yeryüzünde duruşmaları herkesin huzurunda yapılan bir adalettir.
Nasıl bittiğinizi anladınız mı şimdi. Her mahallede bir milyoner beslemesi her darbe ve krizde bir vurgun ile hak yutan azgınlık bittiğinizi şimdi anladınız mı?
İntihar etmek isteseniz bile edemezsiniz. İbret çünkü daha bitmedi. Uzun ömürlü bir zulüm olarak türediniz çünkü.
Atatürk ile toplumu aldatmaya hiç utanmıyor musunuz?
Bir Türk bir gün bunu yaparsa ne yaparız diye hiç düşünmediniz mi?
Tüpraş'ı İngilizlere kaptırırken oraya ortak olarak Türk ulusunu İngilizler adına bu ortaklık ile çalıştığınızı nasıl gizlemeyi planladınız?
Migros Tüpraş İngilizlere geçsin diye mi satıldı?
Hem Tüpraşa ortak olacaksınız hemde opet ortaklığı ile enerjide tekel olacaksınız. Biz Türkler buna izin verir miyiz?
Kamulaştırma kararları alındığında göreceksiniz. Türk devleti aklı neredeymiş ya da kimdeymiş?
Medya algısı ile din ticareti ve para gücü ticareti ile toplumu aldatıp kendi çıkarına iş yapanları reklam parası ile iş başına getirmenin demokrasi olmadığını göreceksiniz.
Hazmede hazmede yaşayacaksınız yaşattığınız zulmü.
Din ticareti ideolojisi ve para gücü ideolojisi ortaklığı tarih olmaktadır.
Türk Fırtınası kitabı ne demişti kapitalizm Anadolu'da yıkılmaya başlayacak.
Türk insanlık ahlak ve hukuku ile çaldıklarınızı para olarak elinize tutuşturup sizi kamulaştırma yaparak ödüllendireceğiz. Neticede para sizin tanrınız. Ona kavuşacak yalnız daha fazla büyümesi için Anadolu topraklarını ve Türk ulusunu buna alet ederek para çoklama zulmüne devam edemeyeceksiniz.
Yinede bir bakkal olarak yola çıkıp ülkede bakkal bırakmayarak bitme noktasına gelmeyi büyük bir başarı olarak zulüm tarihine yazdırdınız.
En büyük hatanız ibretin bir parçası olarak sen kimsin issiz birini mi muhatap alacağız şeklinde iblise benzer büyüklenmeye kalkan halinizdi. Bunun telefon kayıtları o banka ile haklarımı neden eksik ödediniz dediğim gün biz büyük bir bankayız haklarının bir kısmını ödememe kararı aldık ne yapmak istiyorsan yap dediğiniz gün hak mahkemesi duruşmalarını farkında olmadan başlattınız.
Karşınızda Oğuz Kağan adaleti olduğunu nereden bileceksiniz. Hem ülkenin en büyük holdingleri olarak buyiklenmek varken.
Yaşamda nefesine yenilerek şeytana dönüşen insan dışında kimse büyüklenmez. İnsan niyetini nefsine satabilen kılık değiştirmiş bir şeytan olabilir. Şeytan diye başka bir canlı yoktur.
İnsanlığın z��ttı negatif enerjinin yaşattığı bir yaratıktır şeytan veya şeytanlık. Batı sömürgesi ve onun uşaklığını yapan herkes bunu çok iyi bilir.
MaltaSA vatandaşlığı almak zorunda kalan Sabancılar kadar olamadınız. Paralarını offhore bankacılık yapmak için yurt dışında tutarak batıya ne kadar bağlı ve bağımlı olduklarını ispat ediyorlar. Siz kendinizi onlardan daha güçlü bir holding olarak algı yolu ile satabileceğinize inandınız değil mi?
Bakın Sabancı holding Yönetim kurulu başkanı adını hatırlayamadım isteyen bulur bir sözünde İngiliz hayranlığını nasıl ifade ediyor;
İngiltere'de bir kelebek uçmaya kalksa Filipinler'de fırtına çıkar.
Bir Türk buna şöyle yanıt verdi;
Mobbing Bank kitabının gerçek adı 'TÜRK FIRTINASI' olup kitabın kapağında şifrelidir. Zulüm ile insanlık mücadelesi savaşının Mobbing Bank ismi ile zulüm insanlık adaleti ismi ile Türk Fırtınası şifrelenmiştir.
SkandALBANK ile amiral gemisi o banka bu şekilde ara bir ad ile yazılmıştır.
Şu anlama gelir bir Türk yeryüzünde insanlık adına adalet için sahneye çıkarsa bütün dünyada fırtına çıkar. Aynı Oğuz Kağan atam ve onun son onuru Mustafa Kemal Atatürk atam gibi.
Önder Karaçay bu büyük insanların insanlık adına yaptıklarını yaşanan zulme son vermek için BEKLENTİZLİK MAKAMINDA önderlik yapmaya geldi.
İnsanlık tarihinin o büyük ilmi sır ile yaşattığı tokat yanıtın adıdır Türk Fırtınası
Bundan sonra kitabım Türk Fırtınası diyor ki diye yazacağım.
Aşama değiştiriyoruz.
Şerri çil yavrusu gibi bütün dünyada darmadağın etmek için.
Türk korkususuzluğun adıdır.
Bütün bunları nasıl yapıyorsun diye soruyorlar?
Anlamak için bile tam ve ham Türk olmak gerekir diyorum.
Bu ne demek diyorlar?
O zaman Türk'ün yaptıklarını yapabileceklerini seyret sahneye çıktı gör diyorum. Eğer şeytan gözünü bağlanmamış elini kolunu bağlar gibi tefecilik ile seni esir almamış ise anlarsın.
Yoksa canlı ölüsün.
Bu şerre hizmet eden ve vazgeçmeyen, insan gibi davranarak bunlara fırsat vermeden akıl dolu yönetenleri kullanarak isyan etmeyen herkes canlı ölüdür.
Mustafa Yıldırım'ın yazdığı Sivil Örümceğin Ağında adlı kitaptan öğrenerek bunun üzerine gittim ve bütün pis ilişkilerini ortaya cesaret ile ortaya çıkarttım.
Cumhuriyet bitmiştir diyen ve Cumhurbaşkanı bile yapılan İngiliz ajan yetiştirme adına faaliyet gösteren Exeter üniversitesi mezunu birisine bile Suzan Sabancı Dinçer İngiliz kraliyet ödülü verilmesini sağladı. Hadi koçum göreyim seni diye.
Bugün aynı yeri Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlığını kazanan ve medya ile Cumhurbaşkanı adayı olsunlar diye pohpohlanan oraya hangi gaflet holdingin kurumsal işbirliği gereği giden ve Türk ulusu yerine yerel halk sözünü söyleyecek kadar aşağılık bir seviyeye kendilerini düşüren toplumu yine Atatürk ile kandırmaya kalkan siyasi kişilikleri de geri adım atmaya davet ediyoruz.
Aksi takdirde bedeli çok ağır olacaktır.
Bu anlamda Cumhuriyet Halk Partisini bir kez daha uyarıyorum.
Mevcut zihniyetin yeniden toparlanmasını sağlama aparatı değilseniz çıkın Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı ve yarım kalan devrimleri Türk Fırtınası ile yeryüzüne geri dönen Türk töre adaletinin devrimlerini yapacağız diye Türk ulusunun karşısına çıkın.
Çıkamıyor iseniz bu düzenin hizmet partisi olduğunuzu ispat etmiş ve Cumhuriyeti yıkmaya kalkanlara kalkan olan bir parti olarak tarih olacaksınız.
Töre aracısız ve partisiz ideolojisiz Türk ulusu iradesinin üzerinden irade olmadığının devrimini yapmak adına mahşer tufanı efsanesinin komutanın emri yerine getirilmek için canlı ölüler ibreti yaşatılarak bu ibrete farkında olarak ya da olmadan tuzağa düşen herkesin tarihin çöplüğüne göndermek için gelmiştir.
Türk yeryüzünde şeytanlığı nefessiz bırakan iradenin adıdır. Herkes ona göre safını seçsin.
Önder Karaçay
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası
4 notes
·
View notes
Text
Yenişehir’de Hayat Boyu Öğrenme Haftası kutlandı
https://pazaryerigundem.com/haber/175220/yenisehirde-hayat-boyu-ogrenme-haftasi-kutlandi/
Yenişehir’de Hayat Boyu Öğrenme Haftası kutlandı
Yenişehir Halk Eğitimi Merkezi’nin Hayat Boyu Öğrenme Haftası kapsamında hazırladığı etkinliklerin açılışında konuşan Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel, Hayat Boyu Öğrenme haftasını kutlayarak, tüm kursiyerlere ve usta öğreticilere teşekkür etti.
BURSA (İGFA) – Yenişehir Halk Eğitimi Merkezi, Hayat Boyu Öğrenme Haftası kapsamında hazırlanan etkinliklerin açılışını Şehit Astsubay Ömer Halisdemir Kültür Merkezi’nde yaptı. Açılışa Yenişehir Kaymakamı Mustafa Güney, Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel, protokol üyeleri, okul müdürleri, öğretmenler, kursiyerler ve öğrenciler katıldı. Programda, Yenişehir’deki öğretmenlerin oluşturduğu Kılıç Kalkan ekibinin gösterisi, giyim teknolojisi kursiyerlerinin diktikleri kıyafetlerden hazırlanan defile, bağlama kursunun öğrencilerinin mini konseri ve halk oyunları ekibinin gösterileri sunuldu.
‘AVRUPA ORTALAMASININ ÜSTÜNDEYİZ’
Programda konuşan Yenişehir Kaymakamı Mustafa Güney, “1996 yılında tüm dünyada 1-7 Haziran Hayat Boyu Öğrenme Haftası olarak kutlanmaya başladı. Peygamber Efendimiz de beşikten mezara kadar ilim tahsilini tavsiye ediyor. Yani bizim kültürümüzde hayat boyu öğrenme durumu zaten var. Yenişehir’in nüfusa oranla yüzde 12’si Halk Eğitimi Merkezi’nden eğitim almıştır. Bu oran yüzde 10 olan Avrupa ortalamasından bile yüksektir. Öğrenmenin sonu yok. Halk Eğitimi Merkezleri’nde yüzlerce alanda kurs açılabiliyor. Yeterli sayı olan 12 kişi olduğu müddetçe talep edilen kurs açılabiliyor. Daha fazla kişinin bu kurslardan faydalanmasını sağlayalım” açıklamasında bulundu.
‘HAYATTA ÖĞRENECEĞİMİZ ÇOK ŞEY VAR’
Programda konuşan Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel de, “Bu hafta boyunca düzenlenecek çeşitli programlarla eğitim ve öğretimin yaşının olmadığını bir kez daha görüyoruz. Halk Eğitimi Merkezi’mizin her yaştan vatandaşımıza ulaşarak, çeşitli öğrenme fırsatları sunuyor. Eğitim sadece okul yıllarıyla sınırlı kalmıyor, hayatımızın her anında da bizimle oluyor. Aslında insan son nefesini verdiğinde değil, öğrenmeyi bıraktığında ölür. Çünkü hayatta daima öğreneceğimiz çok şey vardır” dedi.
‘ÖĞRENMEYE VERİLEN DEĞER’
Hayat boyu öğrenmenin, gelişmenin ve ilerlemenin önemli bir süreç olduğuna vurgu yapan Başkan Ercan Özel, “Hayat boyu öğrenme, her yaşta ve her aşamada gerçekleşebilir. Çocuklar için ilk bilgiler, gençler için yeni bir beceri edinmek, yetişkinler için ise kariyerlerinde ilerlemek adına öğrenmek hayatımızın her anında vardır. Her yeni bir bilgi parçası, bize dünyayı daha iyi anlama ve etkili bir şekilde katkıda bulunma fırsatı sunar. Hz. Ali’nin de dediği gibi, ‘Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum’ derken sadece öğretmenlere verdiği değeri değil, aynı zamanda öğrenmeye verdiği değeri de ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Gözler Gazze’deyken Suriye’de neler oluyor?
Fehim Taştekin
Gözler Gazze’deyken Suriye’de neler oluyor?
Dünya Gazze’ye kilitlenmişken Suriye’de cephesine göre durulmalar ya da yükselmeler yaşandı. Aktif cephe hatlarının başında Fırat’ın doğusu geliyor.
İsrail’in Gazze’deki soykırım savaşının bölgeselleşmesi halinde ateşin sıçrayacağı yerler arasında ilk sırayı Lübnan, ikinci sırayı Suriye’nin alacağı öngörülüyor. Gelişmeler bu senaryoya varmadan da taşların ne yönde oynayacağı belli oluyor.
Dünya Gazze’ye kilitlenmişken Suriye’de cephesine göre durulmalar ya da yükselmeler yaşandı.
Aktif cephe hatlarının başında Fırat’ın doğusu geliyor. 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan tam bir hafta önce PKK’nin Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na düzenlediği saldırıyla birlikte Erdoğan yönetimi, 2019’da M-4 yolunda önü kesilen Barış Pınarı Harekatı’nı kaldığı yerden devam ettirmek için yeni bir bahane yakalamıştı. Özerk yönetimin kontrolündeki elektrik, gaz ve petrol istasyonları dahil altyapı tesislerini hedef alan bir operasyon geliştirdi. Fakat Erdoğan muhtemelen Gazze’de ağır suçlar işleyen İsrail’le kıyaslanmaktan kaçınmak için hemen vites küçülttü. Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG), Türkiye’nin güdümündeki Suriye Ulusal Ordusu (SMO) milisleriyle kesişme noktalarındaki çatışmaların yoğunluğu da epeyce azaldı. Bununla birlikte SİHA’larla suikast girişimleri kesilmedi. 16 Kasım’da Kobani’de Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) 3 kişinin öldüğü bir saldırı oldu. 22 Kasım’da Kamışlı’da 3 saldırıda iki kişi öldü. 23 Kasım’da Amude’de yeni evli bir çiftin aracı vuruldu, bir kişi öldü. Bu yıl içinde düzenlenen SİHA saldırılarının sayısı 100’ü geçti. Gazze gündemi dağılır dağılmaz Erdoğan takıntılı Suriye planlarına tekrar asılabilir. Bunun için bahse gerek yok.
***
Beri tarafta Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) kontrolündeki İdlib’de cihatçı kümeler ‘fırsat bu fırsat’ havasında çatışmaları tırmandırdı. Bir taraftan İsrail, Suriye’nin Şam ve Halep havaalanlarını felç eden saldırılar düzenlerken diğer taraftan HTŞ’nin başını çektiği Feth’ul Mubin koalisyonu Halep, Hama ve Lazkiye kırsalında Suriye ordusuna yüklendi. El Kaide-IŞİD artıklarının Suriye’deki varlığı, ABD-İsrail ikilisinin çıkarları açısından önem taşıyor. Suriye felç edilsin de kim ederse etsin; ister NATO üyesi Türkiye ister cihatçılar! Terörle mücadele edildiğine dair yalanlarla sabaha uyanıp aynı yalanlarla yatağa sızanlar Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler gibi Suriye yönetiminden ‘teşekkür’ bekleyebilir. Ayrıca Orta Doğu toza dumana karışmışken Türk askeri-istihbarat unsurları, Fırat’ın batısında boş durmayıp muhalif güçlerin sivil ve askeri kanatlarını yeniden organize etmek için balçıklı patikada yine patinaj yapıyor.
***
Gazze’nin doğrudan yansıması olarak tırmanışın görüldüğü diğer yerler Deyr el Zor, Haseke ve Tanaf hatları. Amerikan güçlerinin konuşlandığı bu alanlara yönelik Irak ve Suriye’deki İran destekli milis güçlerinden gelen saldırılarda ciddi artış görüldü. Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden bu yana Amerikan güçlerinin bölgeden gitmesini temin için izlenen bir strateji zaten var. Fakat ABD’nin İsrail’e kalkan olan askeri-siyasi angajmanı Amerikan varlığına düşman milisleri caydırmak yerine daha da kışkırttı. Saldırılar ivme kazandı. Iraklı gruplar 9 Aralık’ta Irak ve Suriye’de Amerikan güçlerine 11 saldırı düzenledi. İki gün sonra Şedadi ve El Ömer’deki güçler hedef alındı. 17 Ekim’den bu yana düzenlenen saldırı sayısı 94’ü buldu. Amerikalılar roket saldırıları artınca Şedadi’nin yanı sıra El Ömer petrol sahası ve Koniko gaz sahasındaki üslere takviye yapmıştı.
***
Bu tırmanış Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) üzerinde oturduğu zemini de oyuyor. Geçen yaz patlak verip ABD’nin ağırlık koymasıyla gerileyen aşiret isyanı alttan alta körükleniyor. 27 Ağustos'ta Deyr el Zor Askeri Meclisi Komutanı Ahmed el Halil’in (Ebu Havle) gözaltına alınmasının ardından Ukeydat (Akidat) kabilesi SDG’ye savaş açmıştı. SDG’ye göre isyanı İran ve Suriye körüklüyor. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Al Monitor’a verdiği röportajda, “Bölgemizin ABD ile İran destekli milisler arasında bir savaş alanına dönmesini istemiyoruz. Bunu onlara da söyledik” dedi. Kobani, İranlıların kendilerine, “Biz sizin güçlerinizi hedef almıyoruz. Deyr el Zor saldırılarına karışmıyoruz” dediklerini ama SDG’nin bir silah deposunun da SİHA ile vurulduğunu belirtti. Kobani açıkça aşiret isyanını İran destekli milislerle birlikte Suriye yönetiminin kışkırttığını öne sürerken Ankara, Şam ve Tahran’ın Amerikalıları bölgeden çıkarma hedefinde birleştiğini vurguladı.
Kobani’nin değerlendirmesi olası bir tırmanış ya da Amerikan pozisyonundaki değişimlere bağlı olarak öngörülebilir bazı tehlikelere işaret ediyor. 27 Ağustos’tan itibaren 3 isyan denemesi, ortalık karıştığında ya da Amerikan koruması sona erdiğinde özerk yönetimin geleceği açısından kırılma noktalarını işaretliyor.
İlk isyanın ardından Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi aşiretlerin güvenini kazanmak için bölgede çok sayıda toplantı yaptı. Altı ay içinde sivil ve askeri konseylerin yeniden düzenlenmesi kararlaştırıldı. Yine de yeni bir sayfanın açılabildiği söylenemez. Nitekim Ukeydat’ın lideri İbrahim Abbud el Hafil 11 Kasım’da 11 grubun birleşmesiyle “Aşiretler ve Kabileler Ordusu” kurulduğunu ilan etti. Kendisini başkomutan olarak sundu. “İşgalci” olarak nitelediği SDG’yi bölgeden çıkarmak için seferberlik çağrısı yaptı. Bu çağrı Hafıl’ın Doha’da yaşayan kardeşi Musab el Hafıl’ın arabuluculuk girişiminin başarısız olmasının ardından geldi. Amerikalılarla doğrudan görüşmek isteyen Musab el Hafıl’ın Semelka’dan Suriye’ye sokulmadığı aktarılmıştı.
İbrahim el Hafıl’ın çağrısını takiben aşiret savaşçıları Şuheyl, Carzi, Sağir el Cezire ve Havaic gibi yerlerde SDG’yle yeniden çatışmaya girdi. Amerikan güçlerinin SDG ile birlikte Ziban, Tayyana ve Şuheyl’de hava destekli iki devriye turu atıp gözdağı vermesi de durumu değiştirmedi. Hafıl’ın ekipleri 6 Aralık’ta Deyr el Zor Askeri Konseyi Üyesi Rone Welat’ı (Şirvan Hassan) da öldürdü. El Ömer bölgesinde köprüye yerleştirilen mayınla hedef alınan Welat, SDG’nin önde gelen komutanlarından biriydi.
11 Aralık’ta daha geniş bir saldırı dalgası geldi. Al Vatan gazetesine göre aşiret savaşçıları Deyr el Zor’un doğusunda Ebu Hardub, Carzi, Tayana, Ziban, Havaic ve Şaffa ile vilayetin batısındaki Hassan’da SDG noktalarına eş zamanlı olarak RPG’lerle saldırı düzenledi. Deyr el Zor’un batısında bir tuz madeninde konuşlu SDG güçlerine saldırı oldu. Aşiret isyanını tamamen İran-Amerikan hesaplaşmasına bağlamak yanıltıcı olabilir. İsyanın kaynağında petrol sahaları ve Arap bölgelerinin kontrolünde Kürtlerin üstün rolüne karşı bir rahatsızlık var. Buna ilaveten IŞİD’le mücadele çerçevesinde yürütülen gözaltı operasyonları kızgınlığı büyütüyor. Suriye yönetimi de ülkenin zenginliklerini çalmakla suçladığı Amerikan güçlerinin bölgeden çıkarılması için aşiret isyanını değerlendiriyor. Bölgedeki Amerikan askeri varlığı, Kürtler ve Arapların SDG çatısı altında birlikte hareket etmesine dayanıyor. Arap-Kürt ayrışmasıyla SDG’nin çözülmesi ve Amerikalılar açısından sahanın güvensiz kılınması gibi bir hesap güdülüyor.
***
Aşiret isyanı bu düzeyde kaldığı sürece bölgedeki denklemin bozulması zor. ABD’nin Suriye ve Irak’tan çekileceğine dair öngörüler daha çok temennilere dayanıyor. Geçen hafta Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul’ün 7 Ekim’den sonra daha fazla saldırı altında oldukları gerekçesiyle Suriye’deki güçlerin çekilmesi yönünde sunduğu öneri 13’e karşı 84 oyla reddedildi. Öneriye karşı çıkanlar bunun İran’a hediye olacağını savundu. Tabii, Amerikan medyasında çekilmeyi salık veren yazılardaki artış da dikkat çekici. The American Conservative’de çıkan bir yazıda bölgedeki Amerikan askerlerinin ABD’yi cezalandırmak isteyenler için kolay hedeflere dönüştüğünü yazdı. “Çekilme hem Amerikan yaşamları hem de çıkarlarına öncelik veren tek yoldur. Bu aynı zamanda ABD'ye İsrail-Hamas savaşı ve İran ile artan gerilim karşısında daha fazla manevra alanı sağlayacaktır. ABD, Irak ve Suriye'den çekilerek, İsrail'e verdiği destek nedeniyle savunmasız Amerikan askerlerine misilleme yapılmasından endişe etmek zorunda kalmayacak” denildi. Foreign Affairs’de yayımlanan bir yazıda ise Orta Doğu’ya daha fazla asker ve teçhizat yığmanın ucu aç��k güvenlik yükümlülüklerini artırdığı ve bölgesel savaşı önleme adına yapılan sevkiyatın, kaçınılan şeyi kışkırttığı not edildi. Yazı ‘Orta Doğu’dan çıkıp Çin’le yüzleşmeye bakalım’ mesajını da içeriyor.
***
Amerikan-İran diyalogu ve Suud-İran normalleşmesinin neticesinde İran’ın Suriye’de gerileyeceği öngörüsü Gazze savaşıyla birlikte tersine döndü. Yine beklentilerin aksine Suriye, Arap Birliği’ne dönerken İran’la bağları zayıfladı. Esad yönetimi, İsrail’in saldırganlığı karşısında Rusya’ya bel bağlayamıyor. Çünkü Moskova, Tel Aviv’i kayırıyor. Beri taraftan Suriye, Gazze savaşı sürerken Golan’dan cephe açılabileceği senaryolarına karşın epeyce dizginlendiği izlenimi verdi. Şam’a BAE dahil farklı kanallardan ‘İranlıların cephe açmasına izin verme’ diye telkinlerin gittiği aktarılıyor. Esad’ın Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan’ı Riyad’a büyükelçi ataması da Araplarla normalleşme sürecinin rayından çıkmasını istemediğini teyit ediyor. Yani Esad Rusya, İran ve Arap bloku arasında birini ötekine feda etmeden yol almaya çalışıyor.
***
Öte yandan ABD’nin Gazze savaşına yoğunlaşmasına bağlı olarak Ukrayna’da eli rahatlayan Rusya, Suriye dosyasına biraz daha ağırlık verebilir. Bu da Amerikan güçlerini bunaltacak taktiklere dönüleceği anlamına geliyor. 11 Aralık’ta Suriye Halk Meclisi'nde Suriye-Rusya Dostluk Komitesi'nin toplantısı vardı. Burada Rusya’nın Şam Büyükelçisi Aleksander Yefimov Suriye'ye her türlü desteği sağlamaya hazır olduklarını söyledi. Rusya lideri Vladimir Putin, Türkiye’deki seçimlerden önce Ankara-Şam barışı için ağırlığını koymuştu. Seçimden sonra süreç çakıldı. Şimdi Putin marttaki başkanlık seçimlerine hazırlanıyor. Belki seçimden sonra Rusya, İran ve Türkiye üçlüsü arasındaki mekanizma yeniden canlandırılabilir. Amerikan siyasetindeki belirsizliklere karşın Putin’in tam da seçimlerin ilan edildiği gün Riyad ve Abu Dabi’ye tantanalı bir çıkarma yapması Rusya’nın Orta Doğu gündeminden kolayca çıkmayacağını gösteriyor.
0 notes
Text
Enkazdan çıkarılan depremzede, 2 kedisini de kurtarmayı başardı
ANTALYA (AA) - "Asrın felaketi" olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra Malatya'da yardım için gittiği binanın enkazında kalan ve sağlık ekiplerince çıkarılan kişi, enkazdaki iki kedisini iki gün sonra kurtarabildi. Merkez Mahalle'de yaşayan Ömer Aydın, 10 ili etkileyen 7,7 büyüklüğündeki depremin ardından aynı mahallede hasar oluşan eve yardım için gitti. Burada çalışma yaptıkları sırada Kahramanmaraş merkezli 7,6 büyüklüğündeki depremi yaşayarak enkazda kalan Aydın'ı sağlık ekipleri yaklaşık 4 saatlik çalışmayla enkazdan çıkardı. Kendi evinin de büyük bölümü ikinci depremde yıkılan Aydın'ın "Zaza" ve "Paşa" ismini verdiği kedileri, enkazda kaldı. İki gün sonra kendilerini enkazdan çıkarmayı başaran Aydın, Malatya'dan kalkan uçakla Antalya Havalimanı'na ulaştı. İki kedisini hiç bırakmayan Aydın, AA muhabirine, hem kendisinin hem kedilerinin enkazdan çıktıklarını, konaklamak için Alanya'daki ağabeyinin yanına geldiğini söyledi. Kedilerini çok sevdiğini anlatan Aydın, "Aslında kedilerim için buraya geldim. Allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın. Anlatılacak, söylenecek gibi değil. Kedilerimi uçakta kucağımda getirdim, bir an olsun bırakmadım. Evli değilim, benim de oğlum bunlar. Evli olanlar çocuğunu bilir, benim canım bunlar." diye konuştu. "Asrın felaketi" olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra Malatya'da yardım için gittiği binanın enkazında kalan ve sağlık ekiplerince çıkarılan kişi, enkazdaki iki kedisini iki gün sonra kurtarabildi. Ömer Aydın, iki gün enkazda kalan "Zaza" ve "Paşa" isimli kedileriyle uçakla Antalya'ya geldi. ( Orhan Çiçek - Anadolu Ajansı ) "Asrın felaketi" olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra Malatya'da yardım için gittiği binanın enkazında kalan ve sağlık ekiplerince çıkarılan kişi, enkazdaki iki kedisini iki gün sonra kurtarabildi. Ömer Aydın, iki gün enkazda kalan "Zaza" ve "Paşa" isimli kedileriyle uçakla Antalya'ya geldi. ( Ayşe Yıldız - Anadolu Ajansı ) Read the full article
0 notes
Text
▼
Büyüklerden Özlü Sözler:
Sözün Büyükleri... Büyüklerin sözleri, sözlerin büyükleridir.
🥀"Kalbini Allah u Teala'ya yöneltip
bir saat O'na bağlanman,
bütün dünyaya sahip olup,
Allah (c c) yolunda harcamaktan daha hayırlıdır."
Cüneyt-i Bağdadi (k s a) hazretleri
🥀Makamımız aşk, usûlümüz edeptir bizim.
Kapımıza değil, gönlümüze vuran buyursun!
Şems-i Tebrizi k.s
🥀Ümidi az olanın hüznü çok olur.
Hz.ömer r.a
🥀Kırdığınız kalbin gönlünü almadan su bile içmeyeniz.
Hz.Fatıma r.a
🥀Birini Toplum İçinde Uyarmak Kibirdir
(Şahı Nakşibend k.s )
🥀İyilikten başka hiçbir şey ömrü uzatmaz.Duadan başka hiçbir şey de kaderi döndüremez.
Hz.Muhammed s.a.v
🥀“Sen anılması güzel bir söz ol. Çünkü insan, kendi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibarettir.”
Mevlânâ (k.s)
🥀İlim bir noktadır onu cahiller çoğaltmiştır. Hz.Ali r.a
🥀Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Mazlumun bedduasından sakınınız.
Çünkü; onunla Allah arasında perde yoktur.” buyurmuşlardır
🥀“Anne babaya itaat, büyük günahlara kefârettir. Bir kimse ailesi içinde yaşlılar bulunduğu müddetçe Allah Teâlâ’nın rızasını kazanma imkânına sahiptir.”
Mekhûl eş-Şâmî (rah.)
🥀Biz affedilmeye layık olmasak da Allah(c.c) affetmeye layıktır.
S.Muhammed Raşid el-Hüseyni (k.s)
🥀İnsanın kendisini kim olursa olsun başkasından üstün görmesi kibirli olması için yeterlidir.
— Avn b. Abdullah (rah.)
🥀Öfke rüzgar gibidir, bir süre sonra diner; ama birçok dal kırılmıştır bile.
Hz. Mevlâna k.s
🥀"Senin yükünü çekecek bir dost ararsan zor bulursun. Eğer sen yük çekmek istersen bütün âlem sana dosttur."
Seyyid Emir Hamza (k.s.)
🥀~ Ayağın Tövbesi Haram Yerlere Gitmekten kendini Korumaktır ..
" Zunnün-i Mısri Hz. K.s
🥀Ey Nefsim!
Seni sen yapan benim, beni de ben yapan sensin.
Ya yola gel beraber gidelim ya da yoldan çekil ben Hakk'a gideyim.
Hz. Mevlâna k.s
🥀İki şey mühimdir; birincisi okyanus gibi bol haysiyet, ikincisi Elif gibi dimdik şahsiyet!
Hz. Mevlâna k.s
🥀Herşeye canını sıkma ey gönül!
Ne bu dertler kalıcı, ne de bu ömür.
Hz. Mevlâna k.s
🥀Ebu Zer'e (r.a) sormuşlar; “yalnızlık zor değil mi, neden yalnız yaşıyorsun?”
Cevap vermiş Ebu Zer (r.a): İnsanlar daha zor.
🥀Gören göze karanlık perde olamaz, görmek istemeyen göze ışık ne yapsın?
— Hz. Ali (r.a)
🥀Kişinin arkadaşı, aklının kılavuzudur.
Hz.Ömer r.a
🥀Dünyayı elde etmekte bir hüner yoktur. Elinden geliyorsa bir fakirin gönlünü elde etmeye bak.
Sadi Şirazi rah.
🥀Resül-i Kibriya Efendimiz (s.a.v) hadis-i şerifinde şöyle buyurur;
“Kalbimin üzerini gaflet kaplar da bunun için günde yüz defa istiğfar ederim.”
(Ebu Davud, İstiğfar, 1515.)
🥀Ey Yâr!
Ezan gibi çağır beni, çünkü namaz gibi özlüyorum seni.
Hz. Mevlâna
🥀Tevekkül üç derecedir:İlk derecesi şikayeti terketmektir.İkincisi taksim olunana razı olmaktır.Üçüncüsü muhabbettir.
Yahya b.Muaz er-Razi rah.
🥀Biri sana eziyet verince önce senin Allah'a karşı bir suç işleyip işlemediğine bak.Sendeki kusur yüzünden musibete uğradığını düşün derhal tövbe ve istiğfar et.
İmam Şarani rah.
🥀Tövbe edenlerle oturun, onların kalbi yumuşak olur.
Hz.Ömer r.a
🥀Kendini çok beğenme kul katında,
Ne kendini beğenmişler var toprak altında….
Hz.Mevlana k.s
🥀Nefsin sağ elinde tesbih ve Kuran olsa bile koynunda hançer ve kılıç saklıdır.
Hz.Mevlana k.s
🥀İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa insan değildir.İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir.
Şems-i Tebrizi k.s
🥀Yük ağır iş zor.Ama niyet güzel tutarsanız gayret ederseniz.Sadatlar yardım edecektir.
Gavs-ı Sani k.s
🥀Efendimiz (s.a.v ) şöyle buyurdular;
Şu dünya temsili olarak gözüme dikildi.Bende ona "Yanımdan uzaklaş defol" dedim.O da bana döndü, "Sen beni başından savdın ama senden sonra gelenler benden yakalarını kurtaramayacaklar dedi. Beyhaki-Hakim
🥀Eğer Allah Teala'ya gereği gibi tevekkül etmiş olsaydınız sabahleyin kursakları boş olarak gidip akşama tok olarak dönen kuşlar gibi sizleri rızıklandırırdı.
Hz.Muhammed Mustafa s.a.v
🥀Boşver be kalbim. Kimse anlamasa da, bilmese de yorgunluğunu; Yaradan bilir doğruluğunu.
Hz. Mevlâna k.s.
🥀"Misafirsin bu hanede ey gönül, umduğunla değil bulduğunla gül, hane sahibi ne derse o olur, ne kimseye sitem eyle, ne üzül."
Hz.Mevlânâ k.s
🥀Allah'ın rahmetinden ümitsiz olmak, günahkar olmaktan daha tehlikelidir.
— Hz. Ali (r.a)
🥀"Övünmekten sakının!
Topraktan gelip yine toprağa gidecek ve sonra da böceklere yem olacak kimsenin övünmek neyinedir."
Hz. Ebubekir (r. a)
🥀Anlaşılmak gibi bir derdimiz vardı ne zamanki kendimizi anlatamadığımızı farkettik işte o zaman susmalar dostumuz oldu.
Hz.Mevlana k.s.
🥀Kamil bir velinin ardından giden ve onun sözlerine itibar eden birini görürsen ona şöyle de "Bana dua et" çünkü o kişinin duası makbuldür.
Bayezid-i Bistami k.s.
🥀Seni eksikliğinle,kusurunla,günahınla,sevabınla hakikaten sevenin hata işledin yanlış yaptın diye seni terketmeyenin sadece ALLAH olduğunu bilseydin başkalarına kulluk etmekten vazgeçerdin.
Abdulkadir Geylani k.s
🥀Dostun sadık ise,
Düsmanın ihaneti sana zarar veremez.
Seyyid Muhammed Saki Elhüseyni (ks)
🥀Sorun cahil olman değil, kendini alim sanman.
Sadi Şirazi Hz.
🥀Yeryüzünde nice bilmiyenler vardır ki gökyüzünde şöhret sahibidirler.
Hz.Ömer r.a
🥀Ey kendine bakmayıp, kendi kusurlarını görmeyip de, başka insanların iyisine kötüsüne bakıp kalan zavallı!
Allah senin yardımcın olsun!
Hz. Mevlâna
🥀Kitap bir, kıble bir, rehber aynı. Ve Alemlerin Rabbi’nin fermanı ortada: “Müminler kardeştir."
(M.Sakî Elhüseyni) k.s
🥀Makamımız Aşk, Usulümüz Edeptir bizim..!
Kapımıza Değil, Gönlümüze Vuran Buyursun..!
Şems-i Tebrizi k.s
🥀Aldırma söylenenlere, varsın görenler seni bir ot sansın.
Sen gül ol da, uğruna ötmeyen bülbül utansın.
Hz. Mevlâna
🥀"Bir adam yolda gördüğü bir diken dalını kimseye eziyet
vermemesi için kenara attı. Bu işi Allah’ın çok hoşuna gitti ve
onu affetti.”
Hadis-i Şerif
🥀Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma...
Bütün kapılar kapansa bile sonunda "O" kimsenin bilmediği patikalar açar.
Şems-i Tebrizi
🥀"Ey oğul! Aç gözlü olma,aç kalırsın.Tok gözlü olursan ümmeti doyurursun"
S.MUHAMMED SAKİ EL-HÜSEYNİ (K.S.A)
🥀Kim kanaat ederse geçimi iyi olur.
Kim tamah ederse geçim sıkıntısı çeker.
— Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî (rah.)
🥀Yalan söyleyip yücelmektense doğruyu söyleyip alçalmayı tercih ederim!
Hz. Ömer (r.a)
🥀Severek yapmak korkarak yapmaktan daha faziletlidir.
Fudayl b.İyaz k.s
🥀Cenab-I Hakkın rahmet ve hikmeti şu dört şeyden kurtulmuş olan kalbe ihsan buyurulur ; Birincisi dünya meylinden ikincisi rızık derdin üçüncüsü hasetten dördüncüsü'de dünya ehlinin şehvet ve saltanatına meylinden.
Gülizar-ı Samini
🥀"Haramın en zoru başıdır, sonra kolaylaşır, sonra sıradanlaşır, sonra alışılır, sonra tatlanır, sonra kalbe yerleşir. Sonra da kalp başka bir haramı arar."
İmam Şafii (rahmetullahi aleyh)
🥀Sana Allah'ı hatırlatacak bir arkadaş bulunca ona sımsıkı sarıl ondan ayrılma onu küçümseme.
İmam Gazali rah.
🥀Ne diye böbürlenip, büyükleniyorsun! Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?
Şems-i Tebrizi
🥀En büyük yalnızlık kişinin kendisinin beğenmesidir.
Hz.Ali r.a
🥀Sırf zengin olduğu için kimseyi gözünde büyütme.Çünkü bütün dünya ve içindekiler Allah katında küçüktür.
İmam Gazali rah.
🥀Kalp Allah'tan yüz çevirmeye alışınca artık
O'nun dostlarına sataşmaya başlar.
Ebû En Turab Nahşebi k.s
🥀Evliyanın münkirliğini yapan kimselerin çoğunluğu küfürle dünyadan ayrılır.
Seyyid Muhammed Raşid Elhüseyni k.s
🥀Cimriden hacet dileyen , ıssız çöllerde balık avlanmaya kalkan kimseye benzer.
Hasan-ı Basri k.s
🥀Para yığmakla yükseleceğini sanma.
Duran su fena kokar.
Bağışlamaya çalış.
Akan suya gök yardım eder.
Yağmur yağdırır, sel gönderir, onu kurutmaz....
Şeyh Sadi k.s
🥀“Arzu ve istekleri peşinden koşanlarla beraber oturup kalkmayınız. Onlarla konuşmayınız. Çünkü sizi kendi sapıklıklarına düşürmelerinden, zihninizi karıştırmalarından korkuyorum.”
Abdullah bin Zeyd hazretleri "rahmetullahi aleyh"
6 notes
·
View notes
Text
80 Kiloluk Bedenine mi, 70 Gramlık Diline mi İnanam?
İşleyegeldiğimiz gayr-ı İslâmî tutumlara kalkan yaptığımız bazı söylemlerimiz vardır bizim. Namahremle iç içe olanımızın, “vallahi kalbim temiz”; bey namaz olanımızın “namaz kılanlardan çok daha iyiyim”; alenen irtikap edenimizin, “biz de Müslümanız”; fısk u fücur bataklığında debelenenimizin, “babam da hacıydı” şeklindeki cümleleri gibi.
Anlatacağım hâdise de toplumumuzda yerleşmiş bu tepkiyle ilgili aslında. Şu devamlı kendisiyle avunduğumuz, kahrolası nefsimizin incinmemesi için kalkan yaptığımız ve hakikate ulaşmamıza doğrudan engel olan meşhur tepkiyle.
Hadiseye geçelim sözü uzatmadan:
Erzurumlu yaşlı bir hoca efendi üzerine giyindiği İslâm nişanesi cübbesi ve sarığıyla resmî bir daireye gider bir işlem yaptırmak için.
İlgili bölümde açık giyinen bir bayan karşılar kendini. Hoca efendinin görüntüsünden olmalı ki bir anlık bir paranoyaya kapılır bayan hemencecik. Ters tepkiler vermeye başlar hoca efendiye ortada ne fol ne de yumurta varken.
Kalbinde sakladığını daha fazla içerisinde tutamayan kızın ağzından ani bir tepkiyle çıkıverir şu meşhur cümle “Ne yani? Biz de Müslümanız Hocam!”
Durum anlaşılmıştır artık. Bayan, açık gezmenin İslam’da önemli bir cürüm işlemeye tekabül ettiğinin farkındadır aslında. Onun içindir bu yersiz efelenmeler. Ve bunun içindir bu haksız tepkiler.
O an itibariyle zihnimizde bir hayat boyu kazınması gereken şöyle bir diyalog geçer aralarında:
-Ben Müslüman olmadığını söylemedim ki kızım!
-Ne bileyim genelde sizin gibiler sadece kendilerinin Müslüman olduğunu zannediyorlar da.
-Bu, benim de öyle olduğum anlamına gelmez. Fakat ben size bir soru sormak istiyorum müsaade ederseniz.
-Buyurun!
-Kaç kilosunuz?
İlgisiz gibi duran bu çarpıcı soru karşısında şaşkına dönen bayan cevap verir:
-80 kilo.
-Diliniz kaç gram?
Şaşkınlığına bir diğeri de eklenen bayan aynı edayla cevaplar bu soruyu da:
-70 gram filandır herhalde.
Hoca efendi için lafı gediğine yerleştirmenin vakti gelmiş hatta geçmektedir bile.
-Kızım! 80 kg’lık bedenin “ben bu halimle İslâm’a ait değilim” diyorken 70 gramlık dilinden “Ben de Müslümanım” sözü hiç eksik olmuyor. Hanginize inanam?
Not: Yaşanmış olan bu hadisedeki hoca efendinin ibretlik cevabından “açık bayanların tekfir edildiği” şeklinde bir çıkarım yapmak, sözü maksadından ve gayesinden uzaklaştırmaya matuf kasıtlı bir nefis müdafaası olacaktır. Öğütlenmeyi bilenler için bu sözün ne denli zarif nükteleri ihtiva ettiği gayet açıktır.
Tefekkürden Teyakkuza - Ömer Faruk Korkmaz Hoca
20 notes
·
View notes
Link
Türkiye U20 ve U23 Atletizm Şampiyonası’nda piste çıkan sporcularımız, 2'si Türkiye rekoru başta olmak üzere çok sayıda başarılı derecelere imza attı.
24-25 Haziran tarihlerinde Bursa’da yapılan ferdi yarışlarda 600’den fazla atlet yarışırken, Fenerbahçeli sporcular sırıkla atlamada 2 Türkiye rekoru kırdı.
Şampiyonanın ilk gününde sırıkla atlama U20 kadınlar mücadelesini kazanan Mesure Tutku Yılmaz, 4.22’lik yüksekliği ikinci hakkında geçti ve U20 Türkiye rekorunu yeniledi. Bu yaş grubunda eski rekor, 4.21 ile Demet Parlak’a aitti. İkinci günde yapılan erkekler U23 müsabakasında ise sahneye Ersu Şaşma çıktı. Geçen hafta Süper Lig’de 5.50’yi deneyen ancak başarılı olamayan Ersu, bu kez 5.45 atlayarak kendisine ait U23 Türkiye rekorunu 5 santimetre geliştirdi. Sporcularımızın elde ettikleri diğer başarılı sonuçlar ise şöyle:
U23 ERKEKLER BİRİNCİLER 1500 METRE: ABDULLAH ÖZDEMİR 110 METRE ENGELLİ: FURKAN AKTAŞ YÜKSEK ATLAMA: ENES TALHA ŞENSES SIRIKLA ATLAMA: ERSU ŞAŞMAN(U23 TÜRKİYE REKORU) İKİNCİLER 200 METRE VE 400 METRE: MAHSUN KORKMAZ 800 METRE: ABDULLAH ÖZDEMİR U23 KADINLAR BİRİNCİLER 800 METRE: DAMLA ÇELİK 1500 METRE: DAMLA ÇELİK UZUN ATLAMA: ECEM ÇALAĞAN İKİNCİLER GÜLLE ATMA: AYSEL YILMAZ U20 ERKEKLER BİRİNCİLER 100 METRE: UMUT UYSAL 200 METRE: AŞKIN SADİ AŞKIN 800 METRE: MUSTAFA POLAT 1500 METRE: AHMET MUTLU UZUN ATLAMA: YUNUS EMRE GÜMÜŞ SIRIKLA ATLAMA: ÖMER FARUK ÇANAKÇI CİRİT ATMA: ÖMER FARUK AVAN İKİNCİLER 100 METRE: AŞKIN SADİ AŞKIN 110 METRE ENGELLİ: İSMAİL EREN ADIGÜZEL 3 BİN METRE ENGELLİ: AHMET MUTLU ÜÇÜNCÜLER 400 METRE: EMİRHAN KOŞ 110 METRE ENGELLİ: DOĞUKAN KILCIOĞLU UZUN ATLAMA: EGEHAN KARABULUT 3 ADIM ATLAMA: BATUHAN ÇAKIR YÜKSEK ATLAMA: BATUHAN ÖNDER ÇEKİÇ ATMA: MEHMET KAŞ DİSK ATMA: BURAK DERTLİ U20 KADINLAR BİRİNCİLER 100 METRE: ZULHA ARMUTÇU 400 METRE: ZEHRA ORAL 3 BİN METRE: İNCİ KALKAN 5 BİN METRE: EMİNE AKBİNGÖL 100 METRE ENGELLİ: NEFİSE KARATAY 400 METRE ENGELLİ: BÜŞRA ALTINBAŞ UZUN ATLAMA: NEFİSE KARATAY 3 ADIM ATLAMA: ESRA YILMAZ YÜKSEK ATLAMA: RÜMEYSA ÖKDEN SIRIKLA ATLAMA: MENSURE TUTKU YILMAZ(U20 TÜRKİYE REKORU) CİRİT ATMA: ESRA TÜRKMEN İKİNCİLER 200 METRE: ZEHRA ORAL 3 BİN METRE: AYŞE ECER 5 BİN METRE: DİLEK ÖZTÜRK 400 METRE ENGELLİ: LEYLA YANARDAĞ YÜKSEK ATLAMA: DOĞA OLGA ÖZBAKİ CİRİT ATMA: MÜNEVVER HANCI ÜÇÜNCÜLER 400 METRE: ZELİHA ÖZMEN 1500 METRE: AYŞE ECER 3 BİN METRE: EMİNE AKBİNGÖL 100 METRE ENGELLİ: HAYRUNİSA KAPAR 400 METRE ENGELLİ: ELİF POLAT ÇEKİÇ ATMA: GİZEM İLGAR
5 notes
·
View notes
Text
Kara Harp Okulu davasında 19'u ağırlaştırılmış 47 müebbet
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Kara Harp Okulu'ndaki eylemlere ilişkin 307 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları hazır bulundu. Bir örceki celsede son sözleri sorulmayan bazı sanıkların son sözlerini dinleyen heyet, daha sonra hükmü açıkladı. Mahkeme heyeti, okulun firari eski kurmay başkanı albay İlhami Polat ile Abdullah Beyazkürk, Atakan Adaşoğlu, Aydın Yalçın, Cemaleddin Alper Ergin, Emine Bilgin, Güven Günindi, Halil Turan Kaya, Mustafa Kayabaşı, Sait Tosun, Serkan Hasdemir, Seyfullah Özkara, Songül Hasdemir, Yunus Emre Altıparmak, Zekeriya Şentürk, Köksal Öz, Fatih Pusat, Hakan Olga ve Mehmet Yıldırım'ın dosyalarını ayırdı. Heyet, sanıklardan Ali Gökhan Taşçı, Bülent Budak, Bülent Yılmaz, Çetin Kılıç, Ender Sarıbülbül, Fatih Sağlam, Filiz Can, Hacı Hasan Sökmen, Murat Atik, Orhan Gerdan, Selman Vezvezoğlu, Sezai Sarıca, Sibel Erdeveci, Şevki Kayır, Tekin Kesekler, Yusuf Tutan, Adem Kutlu, Alper Sarıkaya, Aytekin Yıldızhan, Barış Çeliktaş, Emrullah Çayır, Gülsün Kılıç Akın, Halil İbrahim Aksan, Harun Artın, Hatice Çiçek, İbrahim Suheyb Erdem, İdris Tandoğan, İsa Çakır, Mevlüt Serkan Tok, Muhammed Aslaner, Murat Gümüş, Mustafa Düğer, Mustafa Tanrıkulu, Necati Demir, Oğuz Koca, Osman Dinç, Sadık Sarı, Safiye Artokça, Selçuk Bayraklı, Sercan Gülburun, Servet Karac, Sinem Pakiş, Suat Maden, Taha Çakır, Uğur Cankoç, Vedat Karagöz, Yunis Yıldız, Yusuf Asa ve Zafer Balkan'ın beraatlerine karar verdi. Askeri öğrencilere ceza verilmedi Mahkeme heyeti, askeri öğrenciler Abdullah Alveroğlu, Abdurrahman Kırak, Abdurrahim Ala, Adnan Katırcıoğlu, Ali Gümüşoğlu, Bahadır Kartal, Buğra Han Çetiner, Burak Çapoğlu, Burak Özkan, Coşkan Yüksel, Duran Baştuhan, Eren Pala, Erkan Mantam, Ertuğrul Sarı, Fatih Burak Arslan, Furkan Kuzu, Furkan Noyin, İbrahim Öztüto, İbrahim Pektaş, İsmail Murat Avcı, Kadir Taşdemir, Kemal Torun, Kenan Taneri, Kürşat Alabıcak, Mehmet Ali Şahin, Mehmet Ali Yorulmaz, Melih Şafak Keskin, Murat Albayrak, Murat Duroğlu, Murat Yaşar, Murat Ahraz, Mustafa Arslan, Nuri Şimşekoğlu, Recep Pekdaş, Serkan Uysal, Sezer Akkuş, Taha Hikmet Şen, Talha Çetin, Talha Akif Tuluk, Tuncay Beren, Turgut Gökdal, Veysel Bayark, Volkan Çatak, Yasin Bozkurt ve Yunus Karadeniz hakkında "kaçınılmaz bir hataya düştükleri" gerekçesiyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. FETÖ üyeliğinden ceza aldılar Sanıklardan Burak Gürbüz, Cihat Tuncay, Dursun Yıldırım, Halil İbrahim Öztürk, Halis Lütfü Avcı, Hidayet Güçlü, İlkay Şen, İlker Yüksel, Muhammed Musab Aytekin, Mustafa Başaran, Ümit Tezcan, Vahit Ömer Ocak, Veysel Eker, Yunus Emre Gök ve Yunus Emre'ye, anayasal düzeni ihlal suçundan beraat veren mahkeme heyeti, bu kişilerin terör örgütü üyeliği suçundan 6 yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırılmalarına karar verdi. Mahkeme heyeti, Adem Kok, Erkam Okutan, Çağlar Hemedan, Emrah Bozan, Hükan Mert, Kemal Çizmeciler, Mikail Ibrık, Muhammet Elliiki, Servet Işıklı, Taha Sinan Kalkan, Münevver Minetürk, Burak Yandım, Gökhan Çizmeci, Hamdi Man, İbrahim Özdalyan, Süleyman Feyyaz Keyik, Şahin Akat, Veysel Turan ve Yunus Emre Yavuz'u FETÖ üyeliğinden 6 yıl 3'er ay hapisle cezalandırdı. Heyet, Erol Şasi, İdris Sarıkaya, Muhammet Ali Cibişoğlu'na, terör örgütü üyeliğinden 7 yıl 6'şar ay hapis cezası verdi. Darbeye yardımdan ceza Mahkeme heyeti, sanıklar Ahmet Selim Ersoy, Ahmet Turan Çetinkaya, Ali Kıratlı, Celal Evci, Cüneyt Sevim, Durmuş Ali Yüksek, Emrah Kalıncı, Ercan Turgut, Ercan Türkoğlu, Erkam Güreşen, Fatih Bozkurt, Fatih Göktaş, Fatih Göktürk, Fırat Sezer, Halil Işık, Halim Dal, Hasan Aktaş, Hasan Koçer, Mehmet Çiftçisoy, Mehmet Kurtulgu, Mehmet Macar, Mehmet Burak Erdal, Mehmet Emre Doğan, Memet Erkenekli, Murat Akbulut, Musa Bahadır, Mustafa Can Arslan, Mustafa Yılmaz, Ozan Kaya, Samet Bülbül, Serkan Gümüş, Sezgin Erdem, Sıddık Güneş, Şaban Özdemir, Tarık Şentuna, Tuncer Koruvatan, Uğur Acar, Umut Yalçın, Ünal Sözen, Yasin Koçyiğit, Yılmaz Durna, Yunus Emre Toprak ve Zafer Uzun'un anayasal düzeni ihlale yardım suçundan 12 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırılmalarına hükmetti. Aynı suçtan 15'er yıl hapis cezası alan sanıkların isimleri ise şöyle: "Abdullah Sanduk, Abdullah Şentürk, Abdullah Topçu, Abdurruhman Özdemir, Abdülkadir Koçyiğit, Adem Bakış, Ahmet Baş, Ahmet Okyay, Ahmet Özer, Ahmet Yüksel, Akın Üçok, Cebrail Çiçek, Cihan Yıldız, Çağdaş Tuna, Çetin Kaya, Emrah Türk, Engin Bahadır, Ercan Değirmenci, Ertan Erol, Gökhan Duran, Gökhan Gök, Gökhan Orcan, Harun Çevikgil, Harun Eksik, Hüseyin Bayrak, Hüseyin Günen, Hüseyin Yıldız, İbrahim Rahman Kurt, İzzettin Artokça, Kadir Erol, Kadir Güç, Kamil Yılmazer, Kemal Koca, Mahmut Koç, Metin Gülenç, Muammer Aküzüm, Muammer Özçelik, Muhammed Talha Yalçınkaya, Murat Akça, Murat Aras, Murat Çetin, Murat Yusuf Taze, Mustafa Koca, Mustafa Ünal, Nizam Beder, Osman Torunoğlu, Ömer Bıyıklı, Ömer Emre Yetgin, Ömer Osman Kutsal, Özgür Ayhan, Özkan Bali, Ramazan Atım, Ramazan Onur Karadeniz, Sait Gürbüz, Selçuk Temel, Semih Özdamar, Sinan Ay, Sinan Metin, Suat Kurt, Şafak Saraydemir, Taner Soner, Veli Beyazıt, Veysel Atalay, Volkan Aldırmaz, Yunus Emre Vatankulu, Yusuf Başkaya ve Zair Ekrem Sarıteke" Kerim Acar'a ağırlaştırılmış müebbet Heyet, olay tarihinde okulun dekanı olan eski tuğgeneral Kerim Acar ve sanıklar Abdullah Ender Toydemir, Ahmet Tufan, Ahmet Önder Biberoğlu, Ali Demir, Ali Emre Buğurcu, Ali Tolga Sıçrar, Devrim Çamur, Erkan Peker, Eser Coşar, Hasan Hüseyin Eçik, Mustafa Yıldırım, Nadir Özsoy, Önder Haluk Tekbaş, Rafettin Öztürk, Ramazan Nazar, Sadık Çam, Vedat Tecer ve Zafer Alkurt'u "anayasal düzeni ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırdı. Mahkeme heyeti, sanıklar Adnan Mumcu, Ahmet Kurtay, Akif Karabıyık, Ali Aktaş, Ali Eker, Ali Şen, Atilla Kahraman, Cüneyt Kılıç, Emrah Akdeniz, Erdoğan Güçlü, Gökhan Çakır, Hasan Yalaza, Mehmet Beler, Mehmet Fatih Çankal, Mehmet Fatih Göktaş, Miraç Karakuş, Mustafa Çelik, Mustafa Çetiner, Mustafa Erol, Mümin Haliloğlu, Ömer Faruk Tanırgan, Rahman Memişoğlu, Ramazan Türker, Sabri Karaağaç, Safa Özkan, Serhat Ekemen, Veysal Kör ve Yavuz Selim Özzengin'in ise aynı suçtan müebbet hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Okul komutanını derdest edenlere ceza Sanıklardan Ali Tolga Sıçrar, Ahmet Tufan, Eser Coşar ve Hasan Hüseyin Eçik, o dönem okul komutanı olan emekli Tümgeneral İzzet Çetingöz'e yönelik, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan da 18'er yıl hapisle cezalandırıldı. Sanıklardan Ali Emre Buğurcu, Mustafa Yıldırım ve Sadık Çam'a da İzzet Çetingöz'ün emir astsubayı Ahmet Çörpan'a yönelik "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 18'er yıl hapis cezası verildi. Read the full article
4 notes
·
View notes
Text
• KADINLARIN CAMİYE GİTMESİ CÂİZ MİDİR?
Soru: Bu gün bir kısım hocalar kadınların camilere gidebileceğini savunuyorlar. Hatta bir kısımları daha da ileriye giderek kadınların mescitlerde cemaate iştirak etmelerinin gerekliliğinden söz ediyorlar. Bu konuda ne demeliyiz?
Cevap: Günümüzde camilerde bulunan manzarayı göz önüne aldığımızda kadınların camiye gitmelerinin caiz olmadığını söylemek daha doğru olacaktır. Bu tarz meseleler üzerinde konuşurken, ilk önce toplumuzun düçar olduğu bir kısım manevi hastalıklara veya görüş sapmalarına dikkat çekmek gerekir. Söz gelimi kaymalardan birisi de İslam’ın kadınlarla ilgili olan ahkamında yaşanmaktadır. Günümüz İslam toplumunda kadın artık erkekler gibi davranabilen, onlar gibi maişet temin eden, özgürce sokağa çıkma hakkına sahip olan bir varlık olarak telakki edilmektedir. Hâlbuki sahih İslam düşüncesinde kadında asl olan evde durmasıdır. Bu düşünceyi Kur’an-ı Mübin “Evlerinizde oturun! Önceki cahiliye dönemi çıkışı gibi süslenip (dışarıya) çıkmayın” [1] şeklindeki ayetiyle ortaya koymuştur. Kadınların mescitlere gidip gidemeyecekleri meselesi de günümüzde bir takım kesimler tarafından işlerine yarayan bir kısım salt rivayetleri kalkan yapmak suretiyle istismar edilmektedir.
Evet, Peygamber Aleyhisselam’dan “Allah’ın kadın kullarını mescidlerinden engellemeyiniz”[2]“Kadınlara geceleyin mescitlere (gitmeleri hususunda)izin verin”[3] şeklinde bir takım rivayetler nakledilmiştir. Başka bir rivayete göreHz. Ömer (Radıyallahu Anh)’in hanımı yatsı ve sabah namazlarına camiye giderdi. Ona “niçin (evden dışarıya) çıkıyorsun. Halbuki Ömer (Radıyallahu anh)’in (bunu) hoş karşılamadığını ve kıskandığını biliyorsun” denilince o da “Onu beni (camiye gitmekten) alıkoymasından ne engelliyor” dedi. Bunun üzerine o da “Onu (Ömer’i) Allah Resulünün “Allah’ın kadın kullarını mescidlerinden engellemeyiniz” sözü engelliyor dedi.[4] Bir diğer rivayette Efendimiz Aleyhissalatü vesselam “Sizden birinizin hanımı kendisinden mescide (gitmek için) istediğinde onu engellemesin” buyurmuştur.[5]
Ancak burada meselenin diğer veçhesini de değerlendirmek gerekir. Bahsini yaptığımız veçhe kadınların mescitlere gitmemesi gerektiğini ifade eden rivayetlerdir. Mesela Hafız İbn Hacer’in “Fethu’l-Bari” de[6] Ahmed b. Hanbel ve et-Taberani’ye isnadla rivayet ettiği bir hadisedeÜmmü Humeyd es-Saidiyye isimli bir kadın Peygamber Aleyhissalatü vesselam’a gelerek onunla namaz kılmayı sevdiğini söyler. Bunun üzerine Allah Resulü de ona “Senin benle namaz kılmayı sevdiğini muhakkak biliyorum. (Ne var ki) senin odanda kıldığın namaz hücrende kıldığından, hücrende kıldığın konağında kıldığından, konağında kıldığın mahalle mescidinde kıldığından, mahalle mescidinde kıldığın da benim mescidimde kıldığın namazdan daha hayırlıdır.”[7]buyurmuştur. Diğer bir rivayette yine Allah Resulu “Kadınların mescidlerinin en hayırlıları odalarının derinlikleridir.”[8] buyurmuştur.
Ayrıca bu bapta özel olarak zikredilmesi gereken bir söz var ise o da Hz. Aişe (Radıyallahu Anh)’in “Şayet Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınların kendisinden sonra düşmüş oldukları duruma yetiş(ip bu durumu gör)seydi, elbette onları Beni İsrail’in kadınlarının men olundukları gibi (mescitlere) gitmekten men ederdi.”[9]şeklindeki sözüdür. Bu söz zamanımız açısından bu mesele hakkında konuşup yazarken üzerinde derin tefekkürler yapılması gereken bir sözdür. Zira Fukaha Efendimiz’in kadınlara hitaben “ Sizden biriniz yatsı namazına gelmek istediğinde kokuya dokunmasın.”[10]şeklindeki hadis-i şeriften yola çıkarak kadınların erkekleri tahrik edecek koku sürünmek, tesettüre riayet etmemek gibi fiiller işleyerek camilere gitmelerini caiz görmemişlerdir.[11]
Kadınların camiye gidip gidemeyecekleri hususunda vârid olan müspet ve menfi manadaki rivayetleri zamanımızda camilere akın eden kadınların davranışları ve halleri zaviyesinden değerlendirerek meseleyi biraz güncelleştirme gayretinde bulunalım:
Peygamber Aleyhissalatü vesselam döneminde kadınların mescide gelip namaz kıldıklarına dair rivayetlerin bulunduğu bir hakikattir. Ama bu konunun sadece bu kadarını zikrederek, o dönemdeki sahabe kadınlarının tesettüre ve mahremiyete ne denli riayet ettiklerini ve hangi keyfiyette cemaate iştirak ettiklerini söylememek en hafif ifadeyle hıyanettir. Mesela, Peygamber Aleyhisslatü vesselam Efendimiz kendi döneminde sabah gecenin karanlığında (ğales) kıldırır ve kadınlar bu karanlık içerisinde tanınmazlardı.[12] Yineİmam Buhari’nin rivayetinde ashabın kadınları mescide giderler ve selam verdiklerinde beklemeden kalkarlardı. Öte yanda Peygamber aleyhissalatü vesselam (kadınların dağılması için) sahabesiyle bekler ve daha sonradan onlardan kalkar ve dağılırlardı.[13]
Şimdi bu uygulamanın günümüz mescidlerinde de aynen devam ettiğini ve kadınlarla erkeklerin birbirlerine karışmaksızın, bir birlerini görmeleri şöyle dursun namahrem erkeklere değmeden camilere girmeleri yahut çıkmaları mümkün müdür?O dönemdeki sahabi kadınların mescitlere cemaate iştirak etmeleri, namahrem erkeklere karışmalarını veya en azından kendilerine mahrem olmayan erkeklerin kendilerini görmesini sağlamıyordu. Bu hususun en müspit rivayeti şudur: Peygamber aleyhisselam bir keresinde sahabeye “Keşke şu kapıyı kadınlara ayırsak (nasıl olur)” buyurdu. Bu sözden sonra İbn Ömer kadınlara tahsis edilen kapıdan ölünceye kadar tek bir kez bile girmemiştir.[14]
Başka bir rivayette ise Hz. Ömer insanları kadınların kapısından girmekten nehyetmekteydi.[15] Şüphe yoktur ki bu uygulamanın sebebi erkekler ile kadınların bir birine karışmaması ve birbirlerini görmemelerini sağlama amacına matuftu.[16]Bugünkü mescidlerde müşahade ettiğimiz manzara ile şu rivayetlerin arasını hayalde dahi cem’ etmek mümkün müdür?Bu günkü şartlar altında şuursuz bir şekilde ve erkeklerin kendisine meyletmesini sağlayacak “koku sürünmek, tesettüre riayet etmemek, onlarla aynı kapıdan girmek ve içerisinde erkeklerin kendisini görebileceği mescidlerde kılmak” gibi cürümlere düşen Müslüman kadınlar camilere teşvik edilerek ne amaçlanmış oluyor? Bahsini yaptığımız şerait altında camiye giden bir kadın neyin sevabını beklemektedir? Bu durum bize İmam eş-Şafii’nin “el-Müsned”indeki şu hadiseyi hatırlatıyor: Hz. Aişe’nin azadlı kölesi kendisinin yanına girmiş ve “Ey mü’minlerin annesi! Beytullah’ı yedi kere tavaf ettim ve hacer-i esvede de iki kere istilam ettim” demişti. Bunun üzerine Mü’minlerin annesi ona “Adamlara karışıp tavaf mı yapıyorsun? Allah sana ecir vermesin, Allah sana sevap vermesin”[17] demişti.İşi Fıkhî zaviden değerlendirecek olursak Hanefi mezhebine göre hüküm şudur: İmam Muhammed “Kitabu’l-Asl” ında kendisine sorulan “kadınların bayram namazı için mescitlere çıkmaları gerekir mi?” şeklindeki soruya kadınlara bu hususta evvelden cevaz verildiğini belirterek başlar. Ve devamında kendi zamanını kastederek kadınların bayram, Cumua ve farz namazlara çıkmalarını kerih gördüğünü ancak farz namazlarından yatsı ile sabah bir de bayram namazları hususunda yaşlı kadınlara cevaz verdiğini söyler.[18] el-Asar’ında da Ümmü Atıyye’den kadınlara Ramazan ve kurban bayramı namazlarına iştirak etmeleri için önceden ruhsat verildiğini nakleden İmam Muhammed “Asıl” daki ifadelerini tekid eden aynı sözleri söyler ve bu görüşün İmam Ebu Hanife’ye aid olduğunu belirtir.[19]
İmam Malik[20] ve diğer iki imama göre ise kadınların bu namazlar için mescitlere gitmesinde bir beis yoktur. Ebu Davûd’unSünen’i üzerine şerh yazan Bedreddin el-Aynîkendi zamanına nisbeten yaşlı olsun genç olsun tercihe şayan olan fetvanın kadınların hiç mescitlere çıkmamaları olduğunu söyler. Zira el-Ayni’ye göre yaşadığı zamanda fesad yayılmış ve musibetler her yeri sarmıştır. [21] Artık, zamanımızda bulunan birçok ifsad edici teknolojik aletlerin insanların şehvetlerini tahrik etmeye yönelik şeytanlıklarını görmemiş ve 9. Asırda yaşamış el-Aynî bunları söylüyorsa bizim de rahatlıkla şunu söyleyebilmemiz gerekir: Zamanımızda yaşayan kadınların yukarıda sıraladığımız fukahanın öne sürdüğü şartlara riayet etmeksizin ve İslamî bir ortam oluşmaksızın mescitlere gitmemeleri gerekir.
Vesselam…
[1] Kur’an, Ahzab 33
[2] Muvatta, Kitabu’l-Kıble, No: 674
[3] Buhari, Sahih, Cumua 13 No: 899
[4] Buhari, Sahih, Cumua, No: 900
[5] Müslim, Sahih, Salat 4 No:442
[6] İbn Hacer, Fethu’l-Bari II/350
[7] Ahmed b. Hanbel, Müsned, No: 27090
[8] Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI/297, Et-Taberani, el-Kebir, 23/709, el-Münziri, et-Terğib ve’t-Terhib, s. 70 Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut-Lübnan 2005
[9] Buhari, Sahih, No: 869, el-Beğavi, Şerhu’s-Sünne, No: 863 el-Mektebu’l-İslami, Beyrut
[10] İbn Abidi’lber, el-İstizkâr, No: 10287
[11] Abdurrauf el-Münavi, Feydu’l-Kadir, I/71 Daru’l-Ma’rife Beyrut-Lübnan 1972
[12] Buhari, Sahih, No:c 687
[13] Buhari, Sahih, No:866
[14] Ebu Davud Sünen, Salat 16 No: 458
[15] Ebu Davud Sünen, Salat 16 No:460
[16] Azim Âbâdi, Avnu’l-Ma’bud, II/130, el-Mektebetu’s-Selefiyye, 1968, B.II Medine-i Münevvere
[17] İmam eş-Şafii, el-Müsned, s. 127, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, [Muhammed el-Mukaddem, Edilletu’l-Hicab, s. 61 Daru İbni’l-Cevzi, Kahire-Mısır, 2005 B.I
[18] Muhammed b. Hasen eş-Şeybani, Kitabu’l-Asl, I/345 Alemu’l-Kütüb, Beyrut, 1990, B.I
[19] Muhammed b. Hasen eş-Şeybani, Kitabu’l-Âsâr, I/ 215-217 Daru’n-Nevadir Dimeşk, 2008, B.I
[20] Ebu Cafer et-Tahavi, Muhtasaru İhtilafi’l-Ulema, I/231 No: 171 Daru’l-Beşairi’l-İslamiyye, Beyrut-Lübnan 1995, B.I
[21] Bedreddin el-Aynî, Şerhu Sünen-i Ebî Davûd, III/51 Mektebetu’r-Rüşd, Riyad, 1999, B.I
| Ömer Faruk Korkmaz
21 notes
·
View notes
Text
İÜ ve Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile Vizyon Buluşması gerçekleştirildi
Malatya Büyükşehir Belediyesi ve İnönü Üniversitesi tarafından ‘Vizyon Buluşması’ adı altında bir gezi programı gerçekleştirildi. İnönü Üniversitesi Genel Sekreteri Mustafa Gezer, Genel Sekreter Yardımcıları Ömer Çelik ve Yaşar Kalkan, Dekan ve Dekan Yardımcıları, Enstitü-Fakülte-Yüksekokul Sekreterleri, idareciler ve Akademisyenler ile diğer şube müdürleri Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan yatırım ve hizmetleri gezerek çalışmalar hakkında ilgilerden bilgiler aldılar. İnönü Üniversitesi Heyeti ilk olarak Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından yapımı tamamlanarak hizmete sunulan Yeni Fuar ve Kongre Merkezini ziyaret ettiler. Heyet daha sonra sırasıyla Beydağı Tabiat Parkı, Vahap Küçük Hayır Çarşısı, Kent Müzesi, Ekmek ve Yemek Fabrikası, Taşhoran Kültür Sanat Merkezi, Fotoğraf Makinesi Müzesi, Yeni İtfaiye Binası, Dünya Kayısı Ticaret Merkezi ve Lisanslı Depoyu gezdiler. Vizyon Buluşması kapsamında düzenlenen gezinin ardından Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ile Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu’nda bir araya gelen İnönü Üniversitesi heyeti yapılan çalışmalardan dolayı memnuniyetlerini dile getirerek, Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’a ve ekibine teşekkür ettiklerini söylediler. Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan da yaptığı konuşmada, Üniversitelerin bir ilin lokomotifi olması gerektiğini belirterek, İnönü Üniversitesinin köklü bir üniversite olduğunu ve kendi yetiştirdiği akademisyenler ile Turgut Özal Ve Adıyaman Üniversiteleri olmak üzere iki üniversitenin oluşumuna katkı sağladığını söyledi. Üniversitelerin genel anlamda paydaşlarla çalışmalarını çok önemsediğimi ifade eden Başkan Gürkan, “Üniversitelerimizin yerel anlamda paydaşları belediyelerdir, STK’lardır, meslek kuruluşlarıdır, kamu kuruluşlarıdır, varsa kanaat önderleri ve yerel önderlerdir. Biz İnönü Üniversitemizle yaptığımız ortak projelerde güzel çalışma örnekleri sergiledik. Arslantepe’nin kültürel miras listesine girmesi ve UNESCO tarafından tescil edilmesi noktasında çalışmalarımız oldu. Malatya’daki kültür ve turizmin daha gelişmesi için kültür rotalarının oluşturulması noktasında ve teknolojik gelişmelerde şehrin ve şehrin yerel birimleriyle bilimsel anlamda üniversite ile eş güdümün ve paralel çalışmanın şehre kazandırılmasıyla ilgili çalıştık. Sanayi ile üniversitenin ortak çalışmasında sonucun değerlendirilmesi noktasında üniversitemiz hakikaten Malatya’mızda lokomotif görevi görmektedir. Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Araştırma Hastanesi bugün Türkiye’de değil, Avrupa’da değil, dünyada sayılı merkezlerden bir tanesidir. Bizler Büyükşehir Belediyesi olarak hakikaten adı büyük kendisi küçük bir yaklaşım içerisinde olmayı hiç düşünmedik. Ayrıca tarihin bize olan sorumluluğu ve yüklemiş olduğu yükümlülüğün bilinciyle bu göreve talip olduk. Görevimiz ağırdır, meşakkatlidir. Giydiğimiz hırka ateşten gömlek hüviyetindedir. Malatya’yı biz tarif ederken insanlık medeniyetinin başladığı, Anadolu’yu Anayurt yapan destan şehri diye tarif ediyoruz. Bütün medeniyetlerin inkişaf ettiği, ilk yerleşik hayatın, ilk devletin, ilk bürokrasi hayatının bulunduğu şehrin şehr’ül eminiyiz. 1071’den 400 yıl önce Anadolu’nun fetih süreci Malatya’da kahramanlar destan yazarak başlatmışlardır. Anadolu’yu irşad noktasında Mevlanalar, Sadrettin Koneviler, İbn-ül Arabiler de ilim irfan destanları yazmışlar. Dolayısıyla biz destan şehrinde yaşayan şehr-ül emin olarak üzerimize düşen vebali sorumluluklarımız var. Bu vebali sorumluluğumuzun üstesinden geldiğimiz zaman vecahate yani şerefe talip oluruz. Aksi takdirde geçmişin bize yüklemiş olduğu vebali sorumluluğun altında ezilir, yok olur onunda bedelini hem dünyada hem de ahirette ödeme durumuyla karşı karşıya kalırız. Bizlerde 2019 yılında göreve geldikten sonra üniversitemiz ile yapmış olduğumuz ortak çalışma içerisinde Malatya ile ilgili önemli projeler gerçekleştirdik. Malatya ulaşımını rahatlatmak ve trafik sıkışıklığını azaltmak için Anayurt, Danişmend Gazi, Alper Tunga bulvarlarını açtık. Şimdide Kuzey ve Güney Kuşak yolunu yapıyoruz. Dolayısıyla bir taraftan yoğun bir çalışma yürütürken bir taraftan da tarihimizin ayağa kalkması için çalışıyoruz. Tarihe sahip çıktığımız gibi yeşile de sahip çıkıyoruz. Türkiye’de Cumhuriyet tarihinde en fazla yol yapan belediye hüviyeti de bize aittir. Niyet halisane olursa akıbet de hayır olur. Bu konuda bizleri yalnız bırakmayan İnönü Üniversitemizin çok değerli yöneticilerine, idarecilerine, akademisyenlerine ve paydaşlarımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu. İnönü Üniversitesi Genel Sekreteri Mustafa Gezer de konuşmasında, “Büyükşehir Belediyemizin çok güzel hizmetleri var. Hem sosyal hem de fiziksel mekânlardan büyük bütçeli yatırımlar yapılıyor. Yatırımları görmekten ve duymaktan üniversitemiz adına ve kendi adıma çok gururlanıyoruz. Başkanımızı tebrik ediyorum ve hizmetlerinin artarak devam etmesini diliyorum. Ayrıca üniversitemize verdikleri katkılardan dolayı başkanımıza teşekkür ediyorum” dedi. Read the full article
0 notes
Text
Ben Bu Cihana Sığmazam Dizisinin 2. Tanıtımı Yayında!
Ben Bu Cihana Sığmazam Dizisinin 2. Tanıtımı Yayında!
Ben Bu Cihana Sığmazam’ın çekimleri tüm hızıyla devam ediyor. Güçlü kadrosuyla dikkatleri üzerine çeken dizisinin, Proje tasarım ve genel hikayesini Oktay Kaynarca ile Onur Tan oluşturuyor. Dizinin yapımcılığını ise Güzel Adamlar Medya üstleniyor. Yönetmen koltuğunda Onur Tan’ın oturduğu dizinin senaryosunu Yusuf Reha Alp, Mahinur Ergun ve Ali Can Yaraş kaleme alıyor. Oktay Kaynarca Kimdir? Ebru Özkan Kimdir? Ben Bu Cihana Sığmazam Dizisinin 2. Tanıtımı Yayında! Ben Bu Cihana Sığmazam dizisi sete çıkmıştı. Sete çıkan ekip kostümünden, mekanlara, sanattan tekniğe kadar birçok detay üzerinde titizlikle çalıştı. Aksiyon ve macera sever izleyici kitlesinin merakla beklediği dizide öne çıkan aile ilişkileri ve tutkulu aşklar da dram seven izleyicilere büyük vaatler sunuyor. Ekip, İstanbul çekimlerinin ardından hikayenin yurt dışında geçen bölümlerini çekmek için ipek yolunun başkenti ve aynı zamanda dünya tarihinde 16 devlete başkentlik yapmış olan Semerkand ve Buhara’ya gidecek. Dizinin 2. tanıtımı da yayınlandı. Ben Bu Cihana Sığmazam dizisinin 2. tanıtımı… https://twitter.com/benbucihanatv/status/1565757511487131649 BEN BU CİHANA SIĞMAZAM DİZİNİN OYUNCU KADROSUNDA KİMLER VAR? Yeni sezonda izleyicisiyle buluşacak olan Ben Bu Cihana Sığmazam’ın kadrosunda birbirinden değerli başarılı oyuncular yer alıyor. Oktay Kaynarca (Cezayir), Ebru Özkan (Leyla), Pelin Akil (Firuze), Ali Seçkiner Alıcı (Kurban Baba), Hakan Karahan (Dumrul), Erkan Sever (Orhan), Ragıp Savaş (Atakan), Gülenay Kalkan Ünlüoğlu (Elmas), Eren Vurdem (Azamet), Aslı Sevi (Azade), Kerem Kupacı (Ethem), Ziya Kürküt (Bekir), Pelin Uluksar (Süheyla), Mina Derman (Suna), Batuhan Sezer (Ömer Asaf), Değer Alp (Canan), Başak Kıvılcım Ertanoğlu (Zühre), Burcu Binici (Meltem), Ömer Kurt (Kerim), Mert Kırlak (George Bagnall), Ahmet Yıldırım (Cafer), Tanıl Yöntem (Canberk), Doruk Öztürk (Şamil), Osman Albayrak (Beyler Divanı Azer), Melisa Duru Ünal (Mercan), Aylar Melayeva (Sevim), Hanbey Oğuzhan Çoban (Besim) ve Işıl Yücesoy (Gülendam) gibi birbirinden başarılı isimler yer alıyor. BEN BU CİHANA SIĞMAZAM DİZİSİNİN KONUSU! Köklü ve güçlü bir aileden gelen Cezayir Türk, devleti için çalışan ve bir sabotaja kurban giden ağabeyinin intikamını alıyor. Devletin bekası ve ailesinin güvenliği için kendisini öldü olarak gösterilerek yeni bir hayata başlıyor. Cezayir Türk, yurt dışında devam eden operasyonlarda bir yaralanma sonucu sınır tanımayan doktorlardan Firuze ile yolları kesişiyor. Her ne kadar eşini ve ailesini özlese de onlara bir daha dönemeyeceğini biliyor. Ben Bu Cihana Sığmazam Dizisinin İlk Tanıtımı Yayınlandı! Firuze’ye aşık olup yeniden bir aile kuran Cezayir, bir süre sonra deşifre oluyor ve tekrardan hayata, İstanbul’a dönmek zorunda kalıyor. Fakat bu gelişmelerden ne yeni ailesinin ne de yıllardır onu özleyen ve mezarında dua eden ailesinin haberi yoktur. Emanet ederek geride bıraktığı İstanbul ise bambaşka bir İstanbul olarak karşısına çıkıyor. Read the full article
0 notes
Photo
Aysel Yakupoğlu ft Ömer Çakır - Sevemem Artık mp3 indir
Sevemem artık değil elimde elleri, Bi başkası sarmış ben kokmuyo teni. Yarası kalmış kalbin yanası kalmamış, Kırdım şerefine kalkan kadehleri.
Şarkı sözlerinin devamı: https://sarkiman.com/aysel-yakupoglu-sevemem-artik-omer-cakir.html
#AyselYakupoğlu #ÖmerÇakır #SevememArtık #mp3 #indir #mp3indir #şarkısözleri
1 note
·
View note
Photo
Hz. ÖMER ile SARHOŞ ADAM
İslâm'ın ikinci halifesi Hz. Ömer, sabahlara kadar sokak sokak gezer, idaresini üzerine aldığı halkın huzur içinde istirahat edip etmediklerini araştırırdı. Yine böyle teftiş gecelerinden birindeydi. Medine sokaklarında sessizce gezerken ileride hiç beklemediği bir gürültü işitti. Merakla yaklaştı, dikkatle baktığında, bir sarhoşun gelip geçenlere münasebetsizce sözler söyleyip rahatsız ettiğini gördü. Resûlüllah'ın şehri Medine'de adam hem âyetin emrine karşı gelerek içki içmiş, hem de sarhoş halde sokağa çıkıp mesûliyetini üzerine aldığı mü'minleri rahatsız etmişti. Bu hâl, Allah'ın emrine açıkça isyandı. Allah'a isyan edenin hasmı ise Halife Ömer'di.
Bu sebeble meşhur gazabına yine bürünmüş. Öfkesini kullanmanın zamanı geldiğine inanmıştı. Elindeki kırbacını hızla kaldırıp sarhoşun başına yıldırım gibi indirmeyi düşünüyordu. Nitekim kamçısını havaya yukan kaldırırken sarhoşun hakaretti sözlerine muhatap olmaya başladı.
Adam, şahsını hedef almış, bizzat kendisine hakarette bulunmuştu. Hızla havaya kalkan kamçı bu defa yavaşça yere indi, sarhoşun başında şaklamaktan vazgeçmiş oldu.
Şaşıran sarhoş, sormadan edemedi:
— Sen kimsin ki, önce beni kırbaçlamak istedin, sonra da vazgeçtin?
Hz. Ömer cevap verdi: — Ben Allah'ın emirlerini tatbik etmekle vazifeli halife Ömer'im!
— Peki öyle ise neden kırbaçlamaktan vazgeçtin beni? Halifenin cevabı, fevkalâde düşündürücüydü:
— Ben önce Allah için kaldırmıştım kırbacımı. Tam o sırada sen şahsıma hakaretler savurdun. Birden nefsimin galeyana gelmesine, öfkelenmeme sebeb oldun. Baktım ki Allah için kaldırdığım kırbacım, nefsim için inecek. Nefsime yaptığın hakaretinden dolayı seni kırbaçlamış olacağım.
Halife sözünü şöyle tamamladı:
— Halbuki ben, Allah için hiçbir şeyden gözümü kırpmam, ama nefsim için bir karıncayı dahi incitemem, bir kuşun bile benden korkup uçmasına razı olamam!
Bu cevaptan sonra ortalığı bir sessizlik almıştı. Müslümanların halifesi neticeyi şöyle bağladı: —Uzat elini, seni doğruca Kadı Şüreyh'e götüreyim.
Durumunu ona anlat, adaletin hükmünü ondan gör. Bundan sonra seni ben cezalandıramam. Zira nefsimin hisse almasından korkarım!
238 notes
·
View notes
Note
Şahımerdan sarı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hakkında herhangi bir malumatım yok ama güvendiğim kaynaklar takip ettiğim hocalar önermiyor....
SELEFÎ & VEHHÂBÎ MÜELLİFLER ve YAYINEVLERİ
[Guraba Yayınevi]
[Polen & Karınca Yayınevi]
[Takva Yayınları]
[Ashab Yayınları]
[Hivda İletişim]
[ÜmmülKura Yayınevi]
[Tevhid ve Sünnet Yayınevi]
[Ey İnsanlar Yayınları]
[Beyaz Karınca Yayınları]
[Tevhid Yayınları]
[BeyazMinare Yayınevi]
....
* İbn Teymiyye
* Muhammed Bin Abdülvehhab
* Said el Kahtani
* Nasır el Umer
* Amr Abdulmünim Selim
* Abdullah Bin Abdulhamid El-Eseri
* Muhammed El-Humeyyis
* Ebu Muhammed El Makdisi
* İbn Useymin
* Necmi Sarı
* Ahmed Muhammed Davud
* Şahımerdan Sarı
* Ahmed Ferid el Mısri
* Yasir Burhami
* Alaaddin Palevi
* Hanifi Akın
* Ahmed Kalkan
* Feyzullah Birışık
* Sefer bin Abdurrahman el-Havali
* Mehmet Alptekin
* Abdülkadir bin Abdülaziz
* Süleyman b. Abdullah
* Muhammed b. Sultan el-Masumi
* Seyfullah Erdoğmuş
* Kadı Allame Şeyh Muhammed Buhayt el-Muti'i
* Hasan el-Arumi
* Ali Haşşan
* Ahmed Sa'd Hamdan
* Abdulaziz b. Abdillah b. Baz
* Abdurrahman b. Nasır el-Berrak
* Yahya b. Muhammed ed-Dilemi
* Abdülkayyüm es-Süheybani
* Ubeydullah Arslan
* Abdullah Yolcu
* Hüseyin Cinisli
* Emrah Orhan Kurugöllü
* Faysal B. Kazzar el-Casim
* Fadl İlahi
* Ziyaeddin el Kudsi
* Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türki
* Bender b. Nayif el-Uteybi
* Abdülkayyüm es-Süheybani
* Muhammed el Arifi
* Ali b. Nufeyyi el-Uleyyani
* Ebu Hanzala (Halis Bayuncuk)
* Abdullah Yolcu
* Abdülhamid Es-Suheybani
* Ahmed b. Abdurrahman el-Kadi
* Müfrih b. Süleyman el-Kavsi
* Salih el Fevzan
* Ömer Süleyman Abdullah el-Eşkar
* Ahmed Er Rumi El-Hanefi
* Muhammed b. Ahmed b. İsmail el-Mukaddem
* Selim b. el-Hilali
* Kevser Muhammed el-Minavi
* Salih Abdurrahman el-Husayyin
* Hamed b. İbrahîm el-Harikî
* Nasır El-Kıfari
* Abdulazim b. Bedevi el-Halefi
* Hafız B. Ahmed El-Hakemi
* Muhammed Abdullah el-Vuheybi
* Muhammed Nasruddin Elbani
* Amr Abdulmünim Selim
* Ahmed B. Osman El-Mezyed
* Abdulkerim Bekkar
* Nasır B. Abdülkerim El-Akl
* Abdulaziz B. Nasır El-Cüleyyil
* Muhammed Surur Zeynelabidin
* Nazım b. Muhammed Sultan El-Misbah
* Naci B.Dayil Es-Sultan
* Selman Nasif ed-Dahduh
* Ebu Basir et-Tartusi
* Alihan Musayev
* Ahmet Ferit
* M. Abdülhadi el-Mısri
* Halil Herras
* Ebu Abdullah Abdurrahman Abdullah
-------------------------------
Şİİ MÜELLİFLER ve YAYINEVLERİ
[ASR YAYINEVİ]
[KEVSER YAYINCILIK]
[Ahlulbeyt Yayınları]
[Al-i Taha Yayınları]
[Asr Yayıncılık]
[Ensariyan]
[Kevser Yayınları]
[Neva Yayınları]
[Oniki İmam Yayınları]
[Önsöz Yayıncılık]
[Velayet Yayınları]
[Fecr Yayınları]
....
* İmam Humeyni
* Ayetullah Hamanei
* Muhammed Ticanî Semavî
* Mehdi Aksu
* Muhammed Cevad Horasani
* Seyit Mehdi Saidi
* Hasan Alimi Bektaş
* Cevad Muhaddisi
* Ammar İlter
* Seyyid Cevad Mustafavi
* Hüseyin B. Muhammed İbrahim El-Tiflisi
* Metin Atam
* Abbas Azizi
* Ayetullah İbrahim Emini
* Mehdi Pi��vai
* H. Şeyh Necmu'd-din Tabesi
* Seyyid Ali Musevi Germarudi
* Ayetullah Destgayb
* Ayetullah Seyyid Ali Hamenei
* M. Muhammedi İştihardi
* Cafer el-Beyati
* Metin Hasanov,, Hilal Hasanov,
* Muhammedi Reyşehri
* Serdar Aytekin
* Kerim Uçar
* Cumhur Atam
* Hidayet Koşaca
* Ebulfez Kocadağ
* Allame Şerafüddin
* Dr. Muhammed Rıza Yektai
* Muhsin Kıraati
* Kasım Süphani
* Zeynep Sercani
* Fatih Kahramani
* Metin Atam
* Seyyid Mesut Masumi
* Muhammed Hüseyin F.Zade
* Abdullah Turan
* Yalçın Bulut - Serkan Ünlü
* Cafer Bendiderya - Cafer Bayar
21 notes
·
View notes
Link
Romanya’nın Cluj-Napoca kentinin ev sahipliğinde 2-3 Temmuz’da düzenlenen 49.Balkan U20 Atletizm Şampiyonası’na, atletlerimiz yaptıkları dereceler ve kazandıkları madalyalarla damga vurdu. 15 ülkeden 300’e yakın atletin yarıştığı şampiyonada milli forma altında mücadele eden atletlerimizden 9’u altın, 5’i gümüş, 2’si de bronz madalya kazanarak önemli bir başarıya imza attı. Türkiye, 34 sporcuyla katıldığı organizasyonda toplam 28 madalya çıkararak sıralamada birinciliği aldı. Ay-yıldızlılar, puan sıralamasında ise 263 puanlı Romanya’nın arkasında 244 puanla ikinci oldu. Takım sıralamasında üçüncülük ise 168 puanla Bulgaristan’ın oldu. İlk gün dört şampiyonluk elde eden Türkiye, ikinci günde yedi birincilik daha kazandı. İki gün süren şampiyonada Ay-yıldızlı forma altında madalya kazanan sporcularımızın isimleri şöyle: ALTIN 5000m kadınlar – Emine Akbingöl, 17:27.27 Gülle atma kadınlar – Pınar Akyol, 16.15 (PB) 100m engelli kadınlar – Nefise Karatay, 13.92 Cirit atma erkekler – Ömer Faruk Avan, 68.71m (PB) Yüksek atlama kadınlar – Rümeysa Ökdem, 1.75m Gülle atma erkekler - Alperen Karahan, 21.48 (U20 TR) Sırıkla atlama kadınlar - Mesure Tutku Yılmaz, 3.90m Cirit atma kadınlar - Esra Türkmen, 52.00m 3000m kadınlar - İnci Kalkan, 9:52.01 GÜMÜŞ Üç adım atlama - Esra Yılmaz, 13.16 100 metre - Aşkın Sadi Aşkın, 10.57 Sırıkla atlama – Ömer Faruk Çanakçı, 4.80 (PB) 200m erkekler – Aşkın Sadi Aşkın, 21.52 BRONZ 1500 metre erkekler - Ahmet Mutlu, 3:58.54 (PB) Uzun atlama kadınlar – Nefise Karatay – 5.41
3 notes
·
View notes
Text
❌HDP’nin dostu CHP’nin Irak-Suriye tezkeresine hayır oyu vereceğini açıklaması tepkileri de beraberinde getirdi!
❌Irak ve Suriye'ye 2, Lübnan'a 1 yıl asker gönderme süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkerelerinin Meclis'te görüşülmesi öncesinde CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel,
↘️"Suriye - Irak tezkeresine 'hayır' oyu vereceğiz"↙️
❌dedi.
❌CHP'nin ortağı HDP'li Pervin Buldan da TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı açıklamada tezkereye hayır oyu vereceğini açıkladı.
❌HDP Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan da TBMM Genel Kurulunda bugün görüşülecek Irak ve Suriye tezkeresine
↘️"Hayır"↙️
❌oyu vereceklerini ifade etti.
❌HDP ve CHP'nin PKK'ya kalkan olan bu açıklaması tepkileri de beraberinde getirdi.
❌AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medyadan yaptığı açıklamada
↘️"Yüce Meclisin takdirine sunulan tezkereler Türkiye’nin milli güvenliği açısından gerekli iradeyi temsil eder. Bu tezkerelere karşı çıkanların gerekçelerini bugün dinledik. Bu mantıksız gerekçeleri üretenlerin hiçbir şekilde Tükiye'nin milli güvenliği konusunda hassasiyeti yok. Bu mantıksız gerekçelerle tezkerelere karşı çıkmaktan bahsetmek ve hayır oyu vermek, milli güvenliğimizi zaafa uğratmaya bahane üretmektir. Bu yaklaşım, sınırlarımızdaki terör oluşumlarına elverişli ortam oluşturmaya çalışmaktır."↙️
❌dedi.❗
Gümüs Gümüş
0 notes