#peygamber hikayeleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Çocukken masal yerine peygamber hikayeleri ile uyurdum.
Büyüklerim söylerdi Adem Aleyhisselam'ın boyu o kadar uzunmuş ki zikrederken melekler duyarmış zikirlerini. 920 sene yaşamış.
Şu videoyu seyredince aklıma bunlar geldi görüyorsunuz arkadaşlar ne kadar büyük bir insan iskeleti, o çekici ve kılıcı ancak böyle büyük cüsseli kuvvetli insanlar taşıyabilir diye düşündüm.
23 notes
·
View notes
Text
marksizm. troçkist. oportünist. yolsuzluk. adaletsizlik. ataerkil toplum. kadını hedef alan cinsiyetçi küfür. feminizm. sömürge. eroin. yeter. sikeyim. göğsüm ağrıyor. dünyaya paslı bir pencereden bakıyorum. hoşuma gidiyor. kırmızı kahverengi defterin sahibi öleli oluyor bir yirmi yedi yıl kadar. bu hoşuma gitmiyor. hayat komik bir şey. tanrı gizemli bir adam. polisiye hayatların romantik ve kimliksiz suçluları. şehir sesimi duymuyor. ciğerlerim patlak. ece ayhan'ı hep ‘coğrafyacı’ olarak düşlerim. kendimi çok özlüyorum. eskiden allah'ı severdim. ölüm alt komşum. camın önündeki saksıda beddualar yetiştiriyorum. amerikalı bir obez piç kurusu gibi. hızla yağlanıyor karaciğerim. masalları arabayla dondurma satmaya gelen adam götürdü. sembolizm. oturup masal da yazmak isterdim. ama. ama gitmeliyim. yolum uzun. vaktim kısa. saatim geride. sarıldıkça açıldı yaram. öp geçmesin. elimdeki ekmeğin bile düşüyor içinden, peynir. mutluluk. ıska geçti. bir keresinde. sana güller falan yazabilirdim. takım elbiseli, yakışıklı cesetler. yakasında karanfiller olan. enzimlerim besinleri baltayla parçalıyor. katil. heves yok. nefes almaya dahi. 'heves yetersizliği’ yazın. raporuma. meteorolojiden kaçabilmiş, beklenmedik bir yağmur gibi. her şey. sahi yağmur ne kadar güzel. oysa bir peygamber mucizesi olabilirmiş. bedava yağmasaymış eğer. bir çiy tanesi. belki. sabaha karşı düşer gibi yaprağın üstünden. insan falan. belki düşer dünyadan. hatırlıyorum. sarhoşluğumu oysa ki. o kustuğum kaldırımda. uzatmadığın o eli hatırlar gibi. krallar topallayarak gidiyordu. yağmur. oradaydı. kasım da. o da oradaydı. martısız bir gökyüzü. gri. alnıma damlar gibi. hayatına sızmak. birinin. gizli gizli. lawrance aslında britanyalıdır. yine o şarkı. kalbim çatırdıyor. göğsüm çökecek. eski ve tahta bir binanın çatısı. kimliğimi yaktığım gün geldi aklıma. ne gündü! terk edilmiştim. ağlıyor. ağlıyor. ağlıyor. başka bir bok bildiğim yok. Akıl hastaneleri ve bahçeler. güzel. bağır: ben büyük bir orospu çocuğuyum. insanım. çünkü. bakmaz kimse dönüp. tanrı bile. manyaksındır çünkü. kafayı bayat ekmek ve varoluşla yemiş. şiir. okuyamam. beceriksizim. yazmayı? denedim. balıklar koşamaz ki. oku. yarrak gibi aşk hikayeleri. çamurdan daha ucuz. bütün güzel hikayeler. gitti. seber'le. yok gibiyim. gibisin. gibiler. sabahları erkenden boşalıyorum. kafka diye bir kalp kırıklığı tanıyorum. tütün. hüzün mamülü. kurbağayı öpme. dudağın yara olur. kalbin gibi. kuş, küsemez gökyüzüne. yaşım: otuz. amacım: yok. düşürdüm. kendim gibi. hep aynı şarkı çalıyor. göğsümdeki güvercin. çarptı kafasını. öldü. yeter. sikeyim. göğsüm ağrıyor.
30 notes
·
View notes
Text
🗣️ Bozgunculuk
Bozgunculuk yapanların dünya üzerinde ki planlarını dine yamamak isteme amaçları nedir?
Bunun yanıtı çok basittir. Bilmediğimiz farklı hiçbir konudan bahsetmeyeceğim. Sadece yaşanan gerçekleri tarihi akışı içinde sizlere sunuyorum. Biraz uzun bir derleme olmakla birlikte farkındalık düzeyimizi değiştirecek bir yazı hazırladım.
Herkesin bildiği bir konuda alışık olmadığımız bir tarzda yazı kaleme almak zorunda hissettim kendimi.
İnsanları din dışında dini kullanmadan kandırmak mümkün olmadığı için yaşıyoruz bu zulmü.
Bunu neden en çok Yahudi ve Hristiyanlar yapmaktadır?
Bunun yanıtını da Kur'an veriyor aslında.
Maide suresi 51. ayette diyor ki;
✓ Ey iman edenler. Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onlarla dost olursa bilin ki onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete doğru yola iletmez.
Bunu siyasi planlara ve o planlara uygun hareket edenlere göre değerlendirme yapalım. Kim kimin neden dostu olduğu ortaya çıksın.
Birileri ne derece doğru olduğu bilinmeyen Tevrat ile planlar yapıyor, birileri İncil ile planlar yapıyor.
Kur'an en son kitap ise bütün bunların hükmünün bittiği anlamına geldiği halde hem müslüman olduğunu iddia eden hemde Yahudi ve Hristiyan dinlerine atfedilerek anlatılan siyasi planların bir parçası olan hikayelere neden inanırlar?
Asıl sorun şu;
Bugün gerçek müslümanın kalmamış olması ve İslam dininin gerçeklerinin yaşanmıyor olmasından kaynaklanıyor.
Peygamber ve soyunun yok edilmesi Emevi zulmü ile dinin değiştirilmesi İbrahim ve onun hikâyelerinin dinin başlangıcı gibi anlatılması vb sebepler buna alan açmıştır.
Neden Yahudi ve Hristiyanlar planlarını Anadolu üzerinde yapmaktadır?
Bunun yanıtı da çok basittir.
İlk insan Adem'in ve eşi Havva'nın el ruha (Urfa) da yere ayak basmaları ve adam oğullarının Anadolu'da insanlığı, uygarlığı kurmuş olmalarıdır.
İlk kut verilmiş insanın Zulkarneyn olarak geçen Türk Oğuz Kağan'ın olmasından kaynaklanır.
Urfa, Balıklıgöl, İbrahim, İsmail ve kurban hikayeleri ve Nemrut ile İbrahim hikayelerinin amacı bu gerçeği gizlemektir.
Türklerin farkı şudur.
Kut verilmiş kişiler verilen görevi yapmaları gereken bir şekilde insanlığın huzuru ve yararına yapmış olmalarıdır.
Yahudiler ve Hıristiyanlar ise bütün bunları eğip bükerek kendi işlerine geldiği gibi yorumlamak ve uygulamak peşinde koşmalarından kaynaklanır.
Adam oğulları zamanında insanlığın ulaştığı seviyeye insanlık hiçbir zaman ulaşamamıştır.
Bugün ki bütün gelişmeler sömürgeye hizmet ettirmeye yönelik olup sonlarını getiren de bu olacaktır.
Dine dayanarak vaadedilmiş toprak yalanları, Mehdi, Mesih ve Deccal gelecek yalanları ile insanları kendi yanlarına çekme amacı Mehdi ve Mesih'in Anadolu'da ortaya çıkacağı yalanını tarikat ve cemaatler aracılığıyla yayma amacı budur.
Bütün bunların yalan olduğunu ve deşifre edileceğinin de Anadolu'nun gerçek sahibi Türkler tarafından gerçekleşecek olacağını planlarının içinde olmamış olması onları şaşkına çeviren tek sebeptir.
Türk'ü satın almak ve kullanmak mümkün olmayacağına göre karşısına hangi yalan ve hile konsa bile sonsuza kadar hiçbir işe yaramayacaktır.
Aldatanlar ve aldananlar yüzünden savaş, kan, gözyaşı dinmiyor.
1948 yılında bölgede israil adında bir şer yapının devlet olarak ilk kabul eden ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olmasını sağlayan hileyi bugün herkes öğrenmek zorunda kalacak.
O gün ki o ihanet bugün başımıza başka belaların açılmasına yol açmıştır.
Yahudiler ve Hıristiyanlar kendilerine hizmet edenleri ülkemizde kritik görevlere getirterek bugüne kadar kullanmışlardır.
Bunun sonu geldi artık.
Son kozlarını Mehdi, Mesih ve Deccal ortaya çıkararak oynayacak ve o savaşı kaybederek bitecekler.
Atatürk son kut verilmiş adam (Adem) oğludur.
Ona ve eseri Cumhuriyet ve o eserin Anadolu ile birlikte sahibi ve bekçisi Türklere düşmanlığın sebebi budur.
Birinci dünya savaşı ve ikinci dünya savaşı birer ateşkesti. O savaş devam ediyor.
Ülkemizi yönetenleri 1938'den bu yana kullandıkları halde bizi bugüne kadar yenebilmiş değiller.
Yenemezler! Atatürk'ün askerleri ve orduları görevlerinin başındadır.
Dinin siyasete alet edilmesinin sebebi de Yahudilerin ve Hıristiyanların planlarının bir parçasıdır. Ilımlı İslam bu anlamda emperyalist bir proje olarak uygulanmak istendi. Sonucu buna umut bağlayanlar için hüsran olacak.
Fitne, fesat ve bozgunculuk ile ilgili Kur'an da geçen ayetler ile bu yanıtı destekleyelim.
► Onlara: “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.” denildiğinde: “Biz sadece ıslah edicileriz.” derler. (2/Bakara 11)
► Dikkat edin! Onlar bozguncuların ta kendileridirler. Lakin farkında değillerdir. (2/Bakara 12)
► O (fasıklar) ki sağlamlaştırıldıktan sonra Allah’ın sözünü bozar, Allah’ın birleştirilmesini istediği (bağları) koparır, yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (2/Bakara 27)
► Hani Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” demişti. Dediler ki: “Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birini mi (halife) kılacaksın? Oysa bizler seni tüm eksiklerden tenzih ederek sana hamd etmekte ve seni takdis etmekteyiz.” (Allah) dedi ki: “Şüphesiz ki ben, sizin bilmediklerinizi biliyorum.” (2/Bakara 30)
► (Hatırlayın!) Hani Musa kavmi için su talep etmişti. Dedik ki: “Asanı taşa vur.” (Asanın taşa değmesiyle) sular fışkırmış ve on iki pınar/çeşme oluşmuştu. Onlardan her bir topluluk kendilerine ait olan kaynağı bilmişti. Allah’ın rızkından yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık/düzensizlik/taşkınlık çıkarmayın. (2/Bakara 60)
► (Bir işin başına yönetici olduğunda ya da) yanınızdan ayrıldığında yeryüzünde bozgunculuk yapmak, ekini ve nesli yok etmek için çalışır. (Oysa) Allah, bozgunculuğu sevmez. (2/Bakara 205)
► Ey iman edenler! Kendi dışınızda (sırlarınızı paylaşıp iç işlerinizden haberdar edeceğiniz kâfir) bir çevre edinmeyin. (Çünkü kâfirler) size zarar vermekten geri durmaz, sizin zora düşmenizi isterler. Kinleri ağızlarında belirmiştir. Sinelerinin sakladığı (kin) ise çok daha büyüktür. Şayet aklediyorsanız gerçekten size ayetlerimizi açıkladık. (3/Âl-i İmran 118)
► (Bir diğer gayesi ise) münafık olan kimseleri açığa çıkarmaktır. Onlara: “Gelin! Allah yolunda savaşın yahut müdafa yapın.” denildiğinde dediler ki: “Şayet savaşmayı biliyor olsaydık size tabi olur (sizinle beraber savaşa çıkardık).” (Bu sözü söyledikleri) o gün, imandan daha çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı (inanmadıkları şeyi) söylüyorlar. Allah, onların gizlediklerini en iyi bilendir. (3/Âl-i İmran 167)
► Bundan dolayı, İsrailoğullarına (şöyle) yazdık: Kim bir nefsi başka bir nefse ya da yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim de (meşru bir sebep olmadığı için öldürmeyi terk ederek) onu ihya ederse, bütün insanlığı ihya etmiş gibi olur. Andolsun ki, resûllerimiz apaçık delillerle onlara geldi. Bundan sonra onların birçoğu, bunun ardından yeryüzünde taşkınlık etmektelerdir. (5/Mâide 32)
► Yahudiler: “Allah’ın eli bağlanmıştır/eli sıkı bir cimridir.” dediler. Söyledikleri (bu çirkin söz) nedeniyle elleri bağlandı ve lanetlendiler. (Hayır, öyle değil!) Bilakis, Allah’ın iki eli de açıktır ve dilediği gibi harcar. Andolsun ki Rabbinden sana indirilen (bu Kur’ân), onların birçoğunun azgınlık ve küfrünü arttıracaktır. Biz, onların arasına kıyamete dek sürüp gidecek bir düşmanlık ve kin atmışızdır. Her ne zaman savaş ateşi yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuk için çabalarlar. Allah, bozguncuları sevmez. (5/Mâide 64)
Kâfirlerin Allah tasavvuru: Kâfirler iki gruba ayrılır. İlki; hiç bir kitaba ve nebiye müntesip olmayan Kureyş müşrikleri gibi toplumlardır. Bunlar Allah’a (cc) dair kitabi bir bilgiye sahip olmadıkları için, krala/meliğe benzettikleri bir Allah’a inanırlar. (bk. 2/Bakara, 186; 10/Yûnus, 18; 39/Zümer, 3; 71/Nûh, 23)
İkincisi; bir Kitab’a ve nebiye müntesip olmakla beraber, Kitap’tan ve nebiden yüz çevirmiş Yahudi, Hristiyan ve onları adım adım izleyen ümmeti Muhammed’in (sav) sapkınlarıdır. (bk. Buhari, 7320; Müslim, 2669) Vahiyden yüz çeviren bu toplumlar, zamanla kendilerine benzeyen bir Allah tasavvuru oluştururlar. Kendileri gibi cimri (5/Mâide, 64), dostlarını yardımsız bırakan (48/Fetih, 6, 12), fakir düşebilen (3/Âl-i İmran, 181), torpil yapıp adam kayıran (3/Âl-i İmran, 24; 5/Mâide, 18), ölünün ardından ıskat yapılarak kandırılabilen, telkin verilerek sorgusundan kopya çekilebilen bir Allah...
► Yeryüzü (Allah tarafından düzenlenip) ıslah edildikten sonra orada bozgunculuk yapmayın. O’na korkarak ve umarak dua edin. Elbette ki Allah’ın rahmeti, muhsinlere/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanlara pek yakındır. (7/A'râf 56)
► “Hatırlayın! Hani (Allah) Âd Kavmi'nden sonra sizleri halifeler kılmış ve sizi yeryüzüne yerleştirmişti. Ovalarında saraylar inşa ediyor, dağlarından evler yontuyordunuz. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ve bozgunculuk yaparak karışıklık/düzensizlik/taşkınlık çıkarmayın.” (7/A'râf 74)
► Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (yollamıştık). Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet/kulluk edin. Sizin O’ndan başka (ibadeti hak eden) bir ilahınız yoktur. Şüphesiz ki size Rabbinizden apaçık bir mucize geldi. Ölçü ve tartıyı tam tutun. İnsanların eşyalarını (değerini düşürerek) eksiltmeyin. (Allah) yeryüzünü düzenledikten sonra orada bozgunculuk yapmayın. Şayet inanmışsanız bu sizin için en hayırlı olandır.” (7/A'râf 85)
► “(Allah’ın yolunun) çarpık/eğri olmasını isteyerek ve O’na iman edenleri Allah’ın yolundan alıkoymak için tehditler savurarak her yolun başına oturmayın. Hatırlayın! Siz az iken sizi çoğalttı. Bozguncuların akıbetinin nasıl olduğuna bir bakın.” (7/A'râf 86)
► Onların ardından Musa’yı, Firavun ve önde gelen avanesine ayetlerimizle yolladık. Onlar (ayetlerimizi inkâr edip, alaya alarak) zulmettiler. Bozguncuların akıbetinin nasıl olduğuna bir bak. (7/A'râf 103)
► Firavun’un kavminden önde ► Firavun’un kavminden önde gelenler demişlerdi ki: “Sen, Musa’yı ve kavmini yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi bırakacaksın?” (Firavun terk etsinler diye mi bırakacaksın?” (Firavun onları yatıştırmak için) demişti ki: “Erkek çocuklarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Şüphesiz ki biz, onların üzerinde kahredici bir güce sahibiz.” (7/A'râf 127)
► Kâfirler de birbirlerinin dostudur. Şayet yapmazsanız (kendi aranızda dostluk edip, onları düşman edinmezseniz) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk olur. (8/Enfâl 73)
► (Allah’ın onları savaşa çıkmaktan alıkoyması şu hikmete mebnidir:) Şayet sizinle savaşa çıkmış olsalardı, size zarar vermekten başka bir artıları olmayacak ve aranızda fitne çıkarmak için uğraşacaklardı. Sizin içinizde de onlara kulak verenler vardır. Allah, zalimleri bilmektedir. (9/Tevbe 47)
► İçlerinden kimisi ona inanır, kimisi de inanmaz. Rabbin bozguncuları en iyi bilendir. (10/Yûnus 40)
► Onlar (ellerindekileri) atınca, Musa demişti ki: “Bu yaptığınız büyüdür. Şüphesiz ki Allah, onu iptal edecektir. (Çünkü) Allah, bozguncuların yaptığını ıslah etmez.” (10/Yûnus 81)
► (Demek) şimdi ha! (Oysa) daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. (10/Yûnus 91)
► “Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle kullanın. İnsanlara eşyalarını eksik vermeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık/düzensizlik/taşkınlık çıkarmayın.” (11/Hûd 85)
► Sizden önceki nesiller arasında -kurtardığımız azınlık dışında- yeryüzünde fesadı engelleyecek birileri olmalı değil miydi? Zalimler ise (yeryüzündeki fesadı ortadan kaldırmak yerine) şımartıldıkları rahat hayatın peşine düştüler. Ve onlar suçlu günahkârlardı. (11/Hûd 116)
► “Allah’a yemin olsun ki sizin de bildiğiniz gibi bizler bu yere bozgunculuk için gelmedik. Ve biz hırsız da değiliz.” demişlerdi. (12/Yûsuf 73)
► Pekiştirdikten sonra Allah’ın ahdini (tevhid sözleşmesini) bozan, Allah’ın birleştirilmesini istediği bağları koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar (var ya); böylelerine lanet ve (ahiret) yurdunun en kötü (akıbeti) vardır. (13/Ra'd 25)
► Kâfir olup da (insanları) Allah’ın yolundan alıkoyanlara (gelince); onların bozgunculuklarına karşılık, azaplarının üstüne bir azap daha katarız. (16/Nahl 88)
► Kitap’ta İsrailoğullarına şu hükmü de verdik: Hiç şüphesiz, yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve büyük bir kibirle azgınlaşacaksınız. (17/İsrâ 4)
► Dediler ki: “Ey Zulkarneyn! Şüphesiz ki Ye’cuc ve Me’cuc (topluluğu), yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadır. Sana bir vergi versek, sen de bizimle onlar arasına bir set yapsan (olmaz mı)?” (18/Kehf 94)
► “İnsanların eşyalarını eksiltmeyin! Yeryüzünde bozgunculuk yaparak, karışıklık/düzensizlik/taşkınlık çıkarmayın.” (26/Şuarâ 183)
► İşte (bu) ahiret yurdudur. Biz, onu yeryüzünde üstünlük taslamayan ve bozgunculuk istemeyenlere veririz. (Güzel) akıbet muttakilerindir. (28/Kasas 83)
► Dedi ki: “Rabbim (şu) bozguncu topluluğa karşı bana yardım et.” (29/Ankebût 30)
► Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin! Ahiret Günü (Allah’tan sevap almayı) umun. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık/düzensizlik/taşkınlık çıkarmayın.” (29/Ankebût 36)
► İnsanların elleriyle kazandıkları (günahlar) sebebiyle, karada ve denizde bozgunculuk baş gösterdi. Belki (İslam’a) dönerler diye (Allah), yaptıklarının (cezasının) bir kısmını onlara tattırmaktadır. (30/Rûm 41)
Yıllarca camiye giden biriydim. Son yıllarda camide siyaset yapılmaya başlandı ve camiye gitmeyi bıraktım. Yukarıda anlattığım ayetler ile ilgili camide neden konuşma yapılmadığını bir gün imama sordum aynen şunu söyledi bizim ne konuşacağımızı her hafta diyanet belirliyor. Niyeti o gün net olarak anladım.
Son sözleri yaşadığımız bazı bozgunculuk örneklerini vererek ve bir kez daha uyarılarımızı yaparak tamamlayalım.
Dinlerin insanlık yararına kullanılma tarihi aleyhine kullanılma tarihinden daha kısadır.
İsrail denen son bozgunculuk devlet olduğu günden bugüne insanlık adeta zulüm yaşamaktadır. Irak'ta, Suriye'de, Libya'da ve dolayısıyla 1938 sonrası ülkemizde yaşanan terör, askeri darbeler, özelleştirme talanı Cumhuriyet devrimlerinin özellikle laikliğin hedef alınmış olması bu bozgunculuğun bir ürünüdür.
Çünkü laiklik dinin insanlık aleyhine kullanılmasını önleyen en büyük devrimdir.
Bu son bozgunu bertaraf ettiğimiz de insanlık sonsuza kadar huzur içinde yaşayacak ve dinlerin farklı siyasi amaçlarla kullanılması tarih olacak.
Metafizik alanda ki gelişmeleri herkesin bilmesi ve anlaması mümkün olmadığı için şeytani planlar oradan yürümekte ısrar ediyor. Bunu bertaraf etmekte haliyle metafizik gelişmeler ile aşılacaktır.
Anayasa'dan Türklüğü çıkarmak isteyenler bir bozguncudur. Cumhuriyet devrimlerine düşmanlık yapanlar bozguncudur, Türk ulusunun sahip olduğu üretim ve hizmet araçlarını satanlar ve satın alanlar bozguncudur. Onların peşinden gitmeyin. Onlar sizi bugüne kadar yukarıda inandıkları dinin gerçeklerine aykırı davrananlar olduklarını ve dini sizi aldatmak için kullandıklarını artık görün.
Türklüğü unutturmak ve Türklerin araplaşmasını sağlamaya yönelik tüm çabalar Anadolu'yu Ortadoğu coğrafyasına benzeterek bu topraklarda israil benzeri bir şer devlet kurmaktır.
Arap coğrafyasında Atatürk sonrası kurulmuş hileye ve bozguna hizmet etmeyin.
Göç ile ülkenin demografik yapısının bozulmasına yönelik çabalar bozgunculuktur.
İnsanları borçlanmaya mahkum etmek adına düşük gelirli olmalarını dayatmak ve para toplayarak para satıp yasayla korunan satın alma gücünü ele geçiren tefeciliğin müşterisi olmaya zorlanmak bir bozgunculuktur.
Toplumu ırk ve mezhep üzerinden ayrımcılık yaparak bölmek bozgunculuktur.
Devlet yok şirketler var demek bozgunculuktur.
Ganimet olmak istemiyorsan önce direneceksin sonra gerekir ise savaşacaksın. Savaşmak son çaredir. Yurtta barış dünyada barış sözünün anlamını da yeniden idrak etmek gerekiyor. Ne demektir yurtta barış dünyada barış? Anadolu da barış ve huzur yoksa dünyada da olmayacak demektir. Bu kadim bir mesajdır. Kurt ulus olmak için kurtuluş savaşı vermiş bir ulusun dünyaya ve insanlığa mesajıdır. Batı çetesinin kan akıttığı her yere demokrasi ve barış getireceğiz yalanlarına benzemez. Önü arkası altı üstü doludur. Dobra bir duruştur. Osmanlıyı yıkan Atatürk değildi. Batının liberal işbirlikçi yazar, siyaset, gazeteci vb kullanılan kişiler tarafından uydurulmuş bir iftiradır. Osmanlıyı yıkan petrolü paylaşan ve Osmanlıyı borca sokarak esir alan yahudi tefecileridir. Onlar bugün yine aynı kılıkta başka yöntemler ile yine aynı oyunu oynuyorlar. Atatürk fitne ve fesadın planlarını bozduğu için bozgunculuk yapanları bir asırdır çılgına döndürmüştür. Bu sebeple çok yivli ve çok tetikli bir şekilde karşımıza dikilmeye yelteniyorlar. Yine aynı akıbeti yaşayarak son derslerini alarak yok olacaklar.
Atatürk sınır tanımayan arsızlığa sınır tanımayı öğretmiştir. Bugün bunun yeniden hatırlatılmasına ihtiyaç vardır.
Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda ki asil kanda mevcuttur.
Topluma karşı gizli düşmanlık yapmak hainliktir.
] Önder KARAÇAY [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#bozgunculuk#fitne#fesat#dede korkut#dini niyete alet etmek
15 notes
·
View notes
Link
Nesil Çocuk İlk Gemiyi Yapan Peygamber Hz. Nuh Nesil Çocuk Yayınları - İlk Gemiyi Yapan Peygamber Hz. Nuh / Yılmaz YENİDİNÇ Peygamber Hikâyeleri`nde, dava kitabımız Kur`an-ı Kerim`de ismi sabık elçilerden on ikisinin ve akıbet elçi Hazreti Muha
0 notes
Text
Madem dünyanız ağlıyor ve hayatınız acılaştı. Çalışınız, âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayat-ı bâkiyeniz gülsün, tatlılaşsın. (Sözler) dediği yerdeyiz Üstadın...
Sürgün yeri olan dünyanın safasını sürmek istemek zaten akıl karı da değil. Dünyaya gelince 40 yıl boyunca istiğfar eden Adem (as)in evlatları şimdi dünyada divane ve avare avare geziyorsa 40 yıllık bir dönüşüme ve yönelişe niyet etmeliler. 40 yıl nesillerin değişmesi ve yenilenmesi için önemli bir rakamdır...
Allah İsrâiloğullarını tam kırk yıl Tih sahrasına mahkûm etmişti(5/26). Öyle ki Hz. Mûsâ da dâhil o nesilden hiç kimse bu kutsal topraklara giremeyecekti. Böylece kölelik psikolojisinden kurtulamayan eski nesil tamamen ortadan kalkacak ve yerine özgürlüğün kıymetini bilen bir nesil gelmiş olacaktı.
Peygamber kıssaları okuyup okuyup geçeceğimiz hayat hikayeleri değil, her asırda yansımalarını gördüğümüz ve
bizlere çözüm yolları sunan reçetelerdir ...
🌾
Acı dünyanın gerçek yüzü işte. Karla kaplanmıştı sanki son zamanlarda yüzünü iyiden iyiye gösterir oldu...
Yalandan yüzümüze gülen dünyanın mumu sönmeye başlamıyor mu sizce de?!
🔻
Kimi milletin rahatlık imtihanı olmuş, kimi milletin darlık. Kimi ümmetin cehalet imtihanı olmuş kimi ümmetin ilim. Kimi toplumun kibir imtihanı olmuş kimi toplumun zillet...
Allah'ım hayatın izzetlisini ölümün izzetlisini istiyoruz senden. Hayatın izzetlisine ölümün izzetlisine talib oluyoruz. Bize yardım et... 🔻
🔻
#anitahlil #fasliibret #faslitefekkür #hayat #dünya #ölüm #imtihan #ilim #cehalet #kibir #ormanyangınları #strongtürkiye #peygamberkıssaları #sürgün #dönüşüm #sahil #tatil #oyunabirazara
6 notes
·
View notes
Text
Tercüme: Salahattin Gülbol, Hasan Zubaroğlu
HZ. ALİ’NİN YAHUDİ ALİMLERE CEVABI VE ASHAB’UL KEHF HİKAYESİ
Ömer bin Hattab halife olduğunda birkaç yahudi alimi yanına gelerek “ Sen Muhammed’in dostu ve ondan sonra emir sahibisin dediler. Biz sana çeşitli konular hakkında sorular sormak istiyoruz. Eğer bu sorulara cevap verebilirsen. İslam dininin hak din ve Muhammed’in gerçek peygamber olduğuna inanacağız. Eğer cevap veremezsen İslam dininin batıl ve Muhammed’in yalancı olduğunu anlarız. ”
Ömer “ istediğinizi sorun” dedi.
Bunun üzerine yahudi alimleri sorularını sormağa başladılar. “ Bize göklerin kilidini ve anahtarlarının ne olduğunu söyle. İçindekiyle birlikte yüzen mezar nedir? İnsanlardan ve cinlerden olmamasına rağmen kavmini uyaran kimdir? Yeryüzünde yürüyüp de ana rahminden doğmamış olan beş şey nedir? Keklik ve horoz öterken ne der? Kurbağa vırıklarken ne der? At kişnerken ne der? Eşek anırırken ne der? Toygar kuşu öterken ne der? ”
Ömer başını yere eğdi ve “Ömer’e bilmediği sorular sorulunca bilmiyorum demesinde bir ayıp yoktur. Çünkü bu soruları bilmiyorum ” dedi.
Yahudiler ayağa kalkarak “ Muhammed’in peygamber olmadığına ve İslam’ın batıl olduğuna tanıklık ettik” dediler. Bunun üzerine Selman el-Farisi ayağa kalkarak biraz beklemelerini söyledi ve Hz. Ali’nin yanına giderek “ Ey Ali İslam’ın yardımına yetiş ” dedi. Hz. Ali “ Ne oldu ki? ” diye sordu. Selman olanları anlattı. Ömer Hz. Ali’nin geldiğini görünce ayağa kalktı ve “ Ey Ali sen her sorunu çözersin ” dedi.
Hz. Ali yahudilere dönerek. “ Bana istediğinizi sorun ” dedi. “ Peygamber (SAA) bana ilimden bin kapı öğretti ve her kapıdan bana bin kapı açıldı. Sorularınıza cevap vereceğim. Yalnız bir şartım var size tevratınızda yazdığı gibi cevap verirsem dinimize girecek misiniz? ”
Yahudiler “ Evet ” dediler.
“ O zaman sorularınız sorun. ”
“ Bize göklerin kilidini ve anahtarlarının ne olduğunu söyle ”
“ Göklerin kilidi Allah’a ortak koşmaktır. Çünkü kul müşrik ise hiçbir ameli kabul edilmez. Bunun anahtarı ise Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmektir. ”
“ Peki içindekiyle birlikte yüzen mezar nedir? ”
“ Yunus bin Metta’yı yutan balıktır ki onunla yedi denizde dolaştı. ”
“ İnsanlardan ve cinlerden olmadığı halde kavmini uyaran kimdir? ”
“ O Davut oğlu Süleyman’nın karıcasıdır. Kavmine dedi ki: Ey karıncalar yuvalarınıza girin. Süleyman ve orduları bilmeden üzerinize basmasınlar. ”
“ Yeryüzünde yürüyüp de ana rahminden doğmamış olan beş şey nedir? ”
“ Bunlar Adem, Havva, Salih’in devesi, İbrahim’in koyunu ve Musa’nın asasıdır. ”
“ Keklik öterken ne der? ”
“ Rahman tahtına oturdu der ”
“ Horoz öterken ne der? ”
“ Allah’ı zikredin ey gafiller der ”
“ At kişnerken ne der? ”
“ Allah’ım mü’minler kafirlerin üzerine yürüdüğü zaman onlara yardımcı ol der ”
“ Kurbağa vırıklarken ne der? ”
“ Yüce rabbim denizlerin içinde tesbih edilendir der. ”
“ Eşek anırırken ne der? ”
“ Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun der ”
“ Toygar Kuşu öterken ne der? ”
“ Allah’ım Muhammed’e ve Ehli Beytine kin güdenlere lanet et der ”
Yahudiler üç kişiydiler. İkisi dediler ki: Tanıklık ederiz ki, Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed de onun Peygamberidir. Üçüncüsü ise “ Ey Ali arkadaşlarımın kalbine iman ve tasdik girdi. Ancak benim sormak istediğim bir sorum daha var. ” dedi. “ İstediğin sor ” dedi Hz. Ali.
Yahudi “ Bana öldükten 309 yıl sonra Allah’ın dirilttiği topluluktan haber ver. ”dedi. Hz.Ali “ Bunlar Ashab-ı Kehf’tir. Peygamberimize inen Kur’an’da bunların hikayeleri mevcuttur. İstersen sana hikayelerini okurum ” dedi.
Yahudi “ Kitabınızı okuduk ” dedi. “ Eğer gerçekten alimsen bana Ashab-ı Kehf’in isimlerini, bulundukları şehrin ismini, kehfin içinde bulunduğu dağın ismini, kehf isminin nerden geldiğini açıkla. Bana onların hikayelerini baştan sona kadar anlat! ”
Hz. Ali “ Resulullah bana onların hikayesini anlattı ” dedi. “ Cahiliye döneminde Efsus denilen bir Rum şehri vardı. İslamiyet geldikten sonra adı Tartus oldu. Onlara hükmeden iyi bir kral vardı. Kralları öldükten sonra Fars krallarından Dıkyanus askerleriyle Efsusu işgal etti. Efsus’u krallığına merkez yaptı ve içinde büyük bir saray inşa etti. ”
Yahudi “ Eğer gerçekten alimsen bana o sarayı tarif et. ”dedi.
Hz. Ali “ Ey yahudi kardeşim; uzunluğu ve genişliği bir fersah olan mermerden bir saray inşa ettirdi. Sarayda dört bin altın kaplamalı sütun ve bin kadar altından kandil vardı. Kandillerin içinde uzun kat kat sıralanmış gümüş taneleri vardı. Sarayın doğusuna ve batısına yüz seksen asker koymuştu. Güneş doğduğu zaman buradan doğuyor, battığı zaman yine buradan batıyordu. Sarayda altından ve çeşitli mücevherlerden yapılmış uzunluğu seksen genişliği kırk zira’ (karış) olan bir taht vardı. Tahtın sağında ve solunda seksen tane altından koltuk vardı. Sağında kumandanları solunda hükmü altında bulunan kralları oturturdu. Tahtına oturur ve tacını başına giyerdi.”
Yahudi “ Eğer gerçekten alimsen tacın neyden yapılmış olduğunu söyle. ”dedi.
Hz. Ali “ taç denizden çıkarılmı değerli incilerden yapılmış olup dokuz köşesi her köşesinde yıldızlar gibi parlayan değerli taşlar vardı. Kral kendine kumandan çocuklarından elli kişi edindi. Onları yanından hiç ayırmadı. Bilgin evlatlarından altı kişiyi kendisine vezir yaptı. Hiçbir işini onlara danşımadan yapmadı. Üçü sağında üçü solunda otururdu. ”
Yahudi “ eğer gerçekten alimsen bana bu altı kişinin isimlerini söyle. ”dedi.
Hz. Ali “ Sağındakiler Temliha, Mekselmina, Mehselmina idi. Solundakiler ise Fmertalyus, Keştus ve Sadinyus idi. Kral her konuda onlara danışırdı. Hergün avluda oturup yanına insanlar toplanınca içeri üç kişi geçerdi. Birincisinde içinde misk dolu altından bir kap bulunurdu. İkincisinde içinde gülsuyu bulunan gümüşten bir kap vardı. Üçüncüsündeyse bir kuş vardı. Kuşa emir verdiğinde kuş uçar ve gülsuyuna dalardı. İkinci emri verdiğinde kuş gülsuyundan çıkar ve miske dalardı. Üçüncü emri verdiğindeyse kuş uçar kralın üstüne gelir ve kanatlarındaki gülsuyu ve miski kralın üzerine silkelerdi. Kral hükmünde otuz yıl boyunca hiçbir ağrısı olmadı. Hiç hastalık geçirmedi. Kendisinde bunu görünce, haddini aştı, azgınlık gösterdi, Allah’ı reddederek tanrılık iddasında bulundu ve sapıklığa düştü. Kavminin büyüklerini çağırarak onlardan kendisine tapınmalarını söyledi. Kabul edenlerin her istediğini yaptı. Kabul etmeyenleri ise öldürttü. Tüm kavmi onu tanrı kabul etti. Uzunca bir zaman ona ibadet ettiler.
Bir gün tacı başında tahtta otururken kumandanlarından biri Fars askerlerinin isyan ettiğini ve kendisini öldürtmek için harekete geçtiklerini söyledi. Kral bunu duyunca o kadar sinirlendi ki tacı yere düştü. Sağında duran üç vezirin en akıllısı olan Temliha olanları gördü ve kendi kendine eğer Dıkyanus dediği gibi ilah olsaydı, niye üzülsün, niye uyusun ve niye diğer insanlar gibi hacet gidersin diye düşündü. Halbuki bunlar bir tanrının sıfatı olamaz. Altı vezir hergün birisinin yanında toplanıyorlardı. O akşam sıra Temlihadaydı. Onda toplandılar, yediler, içtiler. Ama Temliha hiçbir şey yemedi ve içmedi.
Arkadaşları meraklanıp “ Hayırdır Temliha neden bir şey yemedin? ” diye sordular. Temliha “ Kardeşlerim içime öyle bir ateş düştü ki beni yemeden içmeden alıkoydu. ” dedi. Arkadaşları “ o ne Temliha ? ” diye sordular.
Temliha “ Düşüncelerim gökyüzüne daldı. Bir yere asmadan ve altına direk koymadan semayı havada kim tuttu? Kim ayı ve güneşi belli bir düzeyde yarattı? Kim yıldızlarla geceyi süsledi? Sonra düşüncelerim yeryüzüne daldı. Sonsuz uzay boşluğunda bu dünyayı kim yarattı? İçinde bulunduğu sistemi kim düzenledi? Kim kendi atmosferi içinde onu hapsetti? Kim büyük büyük dağlarla onu dengede tuttu? Daha sonra düşüncelerimi kendi nefsimde derinleştirdim. Kim beni annemin karnından bebek halinde çıkmamı sağladı? Kim bana rızkından verdi de onun nimetiyle yaşadım? Bütün bunları yapan kral Dıkyanus olabilir mi? ” dedi.
Arkadaşları dediler ki “Senin kalbine düşen bizim de kalbimize düşmüştür. Sen bize yol göster.” Temliha “ Ey kardeşlerim kendime ve size bu zalim kraldan gökyüzünü ve yeryüzünü yaratana kaçmaktan başka bir yol göremiyorum.” diye cevapladı.
Atlarına binip şehirden üç mil kadar uzaklaştıktan sonra Temliha onlara “ kardeşlerim şu an dünya malı elimizden gitti.ve bizim de onunla işimiz bitti. Atlarınızdan inin ve yürüyün. Belki Allah bu vesileyle yolumuzu açık kılar ve bu durumdan bize bir çıkış yolu sağlar. ” dedi. Atlarından inip yedi fersah kadar yürüdüler. Yürümeye alışık olmadıkları için ayakları kanamaya başladı. Yolda bir çobanla karşılaştılar. Ona sende su veya yoğurt bulunur mu diye sordular. “ Dilediğiniz bende mevcuttur ” dedi çoban. “ Ancak ben sizde kralların simasını görüyorum ve sanırım bir şeyden kaçmaktasınız. Bana hikayenizi anlatın. ” Dediler ki: “Biz öyle bir dine girdik ki yalan söylemek bize helal değildir. Doğru söylemek bizi kurtaracak mı?” Dedi ki: “ Evet ”. Ona başlarından geçeni anlattılar. Çoban biraz düşündükten sonra “kalbinizdeki şüphe benim içime de düşmüştür. Beni koyunları sahiplerine götürünceye kadar bekleyin. Sonra size döneceğim. ” dedi. Dönmesini beklediler. Geldiğinde yanında köpeği de vardı.”
Yahudi ayağa kalkarak “ Ey Ali eğer gerçekten alimsen bana köpeğin hangi renkte olduğunu ve ismini söyle. ” dedi.
Hz. Ali “ Ey yahudi kardeşim köpeğin üzerinde siyah benekler vardı. Adı da Kıtmir’di. ”
“Köpeği gördükleri zaman köpeğin kendilerini ele vermelerinden çekindiler. Taşlarla onu kovmağa çalıştılar. Köpek ayakları üzerine oturdu, başını önüne eğdi. Fasih ve anlaşılır bir dille dedi ki: “Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederken neden beni kovuyorsunuz. Bırakın sizi düşmanlarınızdan koruyarak Allah’a yaklaşayım.” Köpeği bıraktılar. Çoban onları bir dağa çıkardı ve birlikte bir mağaraya gizlendiler.”
Yahudi “ Ey Ali bu dağın ve mağaranın adı nedir? ” diye sordu.
Hz. Ali dedi ki: “ Ey yahudi kardeşim dağın adı Naacilus, mağaranın adı ise Vasid idi. Mağaranın avlusunda yemiş dolu ağaçları, ve fışkırıp akan kaynak suyu vardı. Su ve yemek ihtiyaçlarını giderdiler. Karanlık batığındaysa mağaraya girip uyudular. Köpekse kapıda kaldı. Allah ölüm meleğine ruhlarını almasını emretti ve uyurken sık sık sağ ve sola çevirmesi için kişi başına iki melek görevlendirdi.
Kral Dıkyanus bayramından geri döndüğünde vezirlerini sordu. Durumu öğrenince seksen bin askeriyle birlikte izlerini sürmeğe başladı. Dağa vardılar ve mağarayı buldular. Kral mağaraya yaklaştı ve onların yerde uyuduklarını gördü. Yanındakilere “İsteseydim onları cezalandırabilirdim fakat kendi nefislerine verdikleri cezanın yanında hafif kalır. Bana mimarları çağırın.” der. Mimarları getirtir. Ve mağaranı ağzını çamur ve taşlarla kapattırır. Daha sonra yanındakilere şöyle dedi. “Onlara deyin ki eğer söyledikleri gerçekse gökteki tanrısı onları buradan çıkartsın. ”
Mağaradakiler üçyüz dokuz yıl sonra Allah’ın onlara ruh üflemesiyle güneş doğarken uyandılar. Birbirlerine “Bu akşam yüce Allah’ı ibadette dalgınlığa düştük. Haydi kaynağa gidelim.” Bir baktılar ki kaynak suyu artık akmıyor ve ağaçlar kurumuş. Birbirlerine bu çok garip kaynak nasıl bir gecede kurur ve ağaçlar nasıl kurur. Allah onlara açlık hissini verdi. “Kim bize şehirden yemek getirecek” dediler. Telmiha onlara dedi ki “ Kardeşlerim size benden başka kimse yemek getirmeyecek, yalnız çoban kardeşim bana elbiselerini ver ben de sana elbiselerimi vereyim.” Telmiha çobanın elbisesini giydi ve şehre indi. Fakat geçtiği yerleri bir türlü çıkaramıyordu. Şehrin giriş kapısına varıncaya kadar yürüdü. Kapıya baktığında üzerinde Le ilahe illallah İsa ruhullah (Allah’tan başka ilah yoktur ve isa onun ruhudur.) diye yazıldığını gördü. Telmiha hayretler içinde kaldı. Gözlerini ovmaya başladı. Kendisini uykuda gibi hissetti. Kendine gelinceye kadar uzun süre bekledi ve şehre girdi. İncili okuyan çeşitli gruplarla karşılaştı. Hiç tanımadığı insanlarla karşılaştı. Daha sonra pazara kadar ulaştı. Orda bir fırıncıyla karşılaştı. “Bu şehrin adı nedir? ” diye sordu fırıncıya. Fırıncı “Efsus”dedi. “ Peki kralınızın adı nedir? ” diye sordu Temliha. Fırıncı “Abdurrahman” dedi. “ Eğer dediklerin doğruysa benim durumum çok şaşırtıcıdır. Bana bu dirhemlerle yemek ver” dedi Temliha elindeki eski paraları fırıncıya uzattı. Dirhemler ağır ve büyüktü. Fırıncı dirhemleri görünce çok şaşırdı.”
Yahudi “ Ey Ali eğer gerçekten alimsen bana her bir dirhemin ağırlığını söyle. ”
Hz. Ali “ Ey yahudi kardeşim her bir dirhemin ağırlığı on çeyrek(10,25) dirhem kadardı. ( Burada dirhem ölçü birimi olarak kullanılmıştır. Her bir dirhem 3.12 gr. dır. Ç.N.)”
Hz. Ali kaldığı yerden anlatmağa devam etti. “ Fırıncı ona sen hazine bulmuşsun ya bir kısmını bana verirsin ya da seni krala şikayet ederim.” Temliha “ Ben hazine bulmadım. Bunlar üç dirheme sattığım hurmaların karşılığıdır. Üç gün önce buradan gittiğimde bu şehrin insanları Kral Dıkyanus’a tapıyorlardı.” dedi. Öfkelenen fırıncı “Bir hazine bulduğun halde bir kısmını bana vermeyi kabul etmiyorsun. Bu da yetmiyormuş gibi üç yüz yıl önce ölen kendini tanrı sanan birini zikrederek benimle dalga geçiyorsun.”dedi. Fazla gürültü olunca etraflarında insanlar toplanmağa başladı. Fırıncı daha sonra Temliha’yı krallarının yanına götürdü. Çevresindekiler de onunla birlikte gittiler. Akıllı ve adil bir kralları vardı. Kral durumu sorunca “Bu şahıs bir hazine buldu”dediler. Kral Telmiha’ya dedi ki: “Telaşlanma, çünkü peygamberimiz İsa ( A.S.) bulunan hazinelerden sadece beşte birini almamızı emretti. Bana bulduğun hazinenin beşte birini ver ve selametle git.” Temliha “ Ben hazine falan bulmadım. Ayrıca ben bu şehirde yaşıyorum.”dedi. Kral “Sen bu şehirde mi yaşıyorsun?” diye sordu. Telmiha “Evet”dedi. Kral “Bu şehirde kimi tanıyorsun? ”diye sordu. Telmiha ona yaklaşık bin kişinin adını saydı. Fakat kral ve yanındakiler bu şahıslardan kimseyi tanımadılar. Kral “Bu şahısları tanımıyorum, ayrıca bu şahısların bizim zamanımızda olduğunu da sanmıyorum. Peki senin bu şehirde bir evin var mı?” dedi. Temliha “Evet, istersen benimle birini gönder evimi göstereyim” dedi. Kral birkaç kişiyi onunla birlikte yolladı.
Temliha onları şehrin en yüksek evine götürdü. “Bu benim evimdir” dedi. Sonra kapıyı çaldı. Kapıyı ihtiyarlıktan göz kapaklarını zoraki açabilen yaşlı bir adam açtı. “Ne istiyorsunuz?” diye sordu. Kralın elçisi ona “Bu şahıs evin kendisine ait olduğunu iddia ediyor ”dedi. İhtiyar adam öfkelendi ve Telmiha’ya yönelerek “Senin adın ne ?” diye sordu. Telmiha “Telmiha bin Falsin”dedi. İhtiyar adam bir daha söylemesini istedi. O da bir daha tekrarladı. İhtiyar adam Temliha’nın ayaklarına kapandı, ellerini öpmeğe başladı ve “Kabe’nin rabbi üzerine yemin ederim ki bu adam benim dedem. O kral Dıkyanus’tan kaçan ve yeri ve göğü yaratan Allah’a sığınan şahıslardan biriydi.”dedi. Hz. İsa bize onlardan bahsetti ve “Onlar yeniden dirilecek”dedi. Durumu haber alan kral hemen yanlarına geldi. Temliha’ya arkadaşlarının durumunu sordu. Temliha onların mağarada olduklarını söyledi. Şehri iki hükümdar yönetiyordu. Biri müslüman diğer hiristiyandı. Kral ve Temliha atlarına bindiler yanlarındakiler de onlara katıldı. Mağaraya yaklaştıkları zaman Temliha onlara “Ey insanlar, arkadaşlarım at adımlarını, hayvan seslerini ve silah çınlamalarını duyup Dıkyanus’un onları öldürmeğe geldiğini sanarak korkabilirler. Bu yüzden biraz bekleyin içeri girip onlara durumu anlatayım.” dedi. Temliha içeri dostlarının yanına girdi. Arkadaşları onu görünce seni Dıkyanus’tan koruyan yüce Allah’a şükürler olsun dediler. Temliha “Bırakın Dıkyanus’u ne kadar uyuduğumuzu biliyor musunuz?” dedi. “Bir veya iki gün”dediler. Telmiha “Tam üç yüz dokuz yıl uyudunuz. Dıkyanus öldü ve üzerinden birkaç yüzyıl geçti.” dedi. “Halk yüce Allah’a iman etti. Şu an sizin için geldiler.” Ona dediler ki, “Sen bizi tüm insanlara fitne yapmak mı istiyorsun? ” “Peki ne yapmak istiyorsunuz ”diye sordu Temliha. “Ellerimizi açıp Allah’a dua edelim ” dediler. “ Allahım bize bizim nefislerimizde gösterdiğin mucizelerin hakkı için ruhlarımızı bizi kimse görmeden al” diye dua ettiler. Allah ölüm meleğine ruhlarını alması için emir verdi ve mağaranın kapısını kapattı. Daha sonra iki kral yedi gün boyunca dağın etrafında dolaşmalarına rağmen mağaraya giren ne bir kapı ne bir çıkıntı buldular. Böylece Allah’ın kudretini gördüler. Müslüman kral “Benim dinim üzerine öldüler ve ben buraya bir mescit yaptıracağım” dedi. Hirisitiyan kral “Onlar benim dinim üzerine öldüler ve ben buraya bir kilise yaptıracağım”dedi. Bu yüzden iki kral arasında savaş başladı. Müslüman hiristiyanı yenince mağara kapısına mescit inşa etti. ”
“ Bu ehli Kehfin hikayesidir. Allah için söyle bu söylediklerim tevratınıza uygun mu oldu? ” Yahudi. “ Ne bir eksik ne bir fazla söyledin. Beni yahudi olarak çağırma şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed O’nun kulu ve elçisidir ve sen de bu ümmetin en alimisin.”
Kaynakça:
Ebu İshak Ahmet bin Muhammed es-Salebi (Ö.427) “Arâis et-Tiycân” S.232-239
El-Hilli “Keşf’ül Yakin S.431-446
Ed-Deylemi “İrşad’ül Kulûb” C.2, S.236-245
El-Emini “el-Gadir” C.6, S.148-155
El-Hatip Şeyh Muhammed Ridâ el-Hakîmi “Selüni kable en Tefkudûni” C.1, S.95-103 H.1416 Mektebet’üs Sadr Tahran Bas.
es-Seyyid Murtada Hüseyni "Fedail'ül Hamse min es-Sıhah es-Sitte" C.2, S.290-300
Merkez el-Mustafa “Selman’ül Farisi” S.272-274
El-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.14, S.411-419 Özet.
Er-Râvendi “Kısas el-Enbiya” S.255-261 Özet.
Nimetullah el-Cezairi “Kısas el-Enbiya” S.495-502 Özet.
2 notes
·
View notes
Text
New Post has been published on Dini Hikaye
New Post has been published on http://www.dinihikaye.com/sodom-ve-gomerenin-son-gunu/
Sodom ve Gomere'nin Son Günü
Hz Lût (a.s), Arap yarımadasını puta tapıcılıktan alıkoymak, ortaksız ve tek bir Allah’ı tanıtmaya çağıran ve bu mukaddes yolda büyük başarılar kazanan Hz. İbrahim’in amcasının oğludur. Ömrü ve peygamberliği bugün Ürdün devletinin sınırları içinde bulunan Lût gölü çevresinde geçmiştir. Günümüzde tuzlu suların doldurduğu orta büyüklükte olan su saha, eskiden toprakları oldukça verimli bir vadi idi ve o günün önemli şehirlerini sinesinde barındırıyordu. Bu şehirlerin ikisinin adını bugün de biliyor ve yapılan ilmi kazılar sonunda izlerine rastlıyoruz. Şehirler; Şezum (Sodom) ve Omore (Gomore) şehirleridir.
Hz. Lût (a.s) Şezum şehrinde oturuyordu. Şimdi size bu çevrenin ve bu çevrede dosdoğru Allah yolunun sözcülüğünü ve yılmaz mücadelesini yapan Hz. Lût’un son günlerine ait bir hikayeyi kısaca anlatacağız…
İnsanoğlu, yolun doğrusundan bir kere çıkmaya görsün; düşmeyeceği sapıklık ve yuvarlanmayacağı uçurum yoktur. Hz. Adem’in oğlu Kabil’e yeryüzünün ilk cinayetini, üstelik öz kardeşinin canına kıydırmak suretiyle işleten şehvet hırsı, Hz. Lût’un kavmini büsbütün başka ve yüz kızartıcı bir ahlak düşkünlüğüne sürüklemiştir.
Bu sonsuz kavim erkek erkeğe cinsi birleşmeyi (livata) vazgeçilmez, sapıkça bir huy haline getirmişlerdi. Hz. Lût’un dosdoğru yolu temsil eden bir Allah resulü sıfatıyla durmak ve yorulmak bilmez bir gayret göstererek yaptığı bütün ikazlar ve verdiği bütün acı-tatlı öğütler bu ahlak düşkünlerine zerrece bir tesir etmiyordu.
Nihayet her şeyi daha başından bilen Ulu Allah’ın kesin ve değişmez hükmünün günü geldi. Hz. Lût’un sapık kavmi, Allah’ın başlarına vereceği karşı durulmaz bir felaketle, toptan mahvolacak ve yokluğun karanlıklarına gömülecekti.
Ulu Allah (c.c) bu kesin kararını bildirmek ve kendisine inanmış birkaç yakını ile birlikte, son günlerini yaşayan günahkar şehirden ayrılmasını söylemek üzere Hz. Lût’a günün birinde üç tane melek göndermişti. Melekler; genç ve yakışıklı erkek kılığına girerek yeryüzüne inmişlerdi.
Şezum (Sodom) şehrine vardıklarında doğruca Hz. Lût’un evine yöneldiler. Şehvet sapıkları şehre üç tane genç ve yakışıklı delikanlının geldiğini duyunca bir anda yollara dökülerek gelenleri görmek istediler. Meleklerin geçtiği yolun hir iki yanı, ahlak düşükleri tarafından doldurulmuştu. Tap taze erkek kılığına girmiş meleklere bakarken hepsi şehvet kururganlıkları içinde kıvranıyor; ağızlarından salyalar akıyordu. Azgın kalabalığın arasında yollarına devam eden melekler, Peygamber Lût’un evine vardılar. Kudurmuş ahlaksızların hiçbirisi, ele geçirip azgın şehvetlerini bir anlığına tatmin edebilmek için arkalarından kıvrandıkları gençlerin, şehirlerini ve çevrelerini toptan yok etmeyi kararlaştıran Allah’ın emri ile birlikte gelmiş melekler olduğunu bilmiyor ve düşünmüyorlardı.
Melekler Lût’un evine varınca önce kim olduklarını söylemediler. Arkalarına takılan kalabalık evin kapısına dayanmıştı. Anlaşılmaz sözlerle bağırışıyorlar ve Hz. Lût’un evine aldığı genç delikanlıları ellerine vermesini istiyorlardı. Hz. Lût (a.s) gelen misafirlerinden utanıyordu ve kapıda bağrışan kalabalığın azgın hırslarından endişe ediyordu.
Bir ara evinin kapısına çıktı; kudurmuş kalabalığa dündü “ey azgınlar, soysuzlar, gelenler benim olduğu kadar kendinize de aziz misafirlerdir; yani hepinizin misafirleridir. Bu kadar da mı insanlığınızı unuttunuz? Bir parça olsun kendinize geliniz.” diye söze başladı.
Kalabalıktan homurtulu gülüşmelerin geldiğini duyunca “size iki tane genç ve güzel kızımı vereyim. Gözlerinizi bürüyen şehvetinizi onlarla tatmin edin de tek beni misafirlerim karşısında rezil etmekten vazgeçerek buradan uzaklaşın” diye teklifte bulundu.
Fakat kendinden geçmiş kalabalık hiçbir söz dinlememekte ve hiçbir teklife yanaşmamaktadır. Evin kapılarını arka arkaya zorluyor ve içerdeki gençleri istiyorlardı.
Ağlamaklı bir çehre ile içeriye dönen Hz. Lût’a kapıdakilerin ısrarla istediği genç misafirler; melek olduklarını, Allah’ın emri üzerine geldiklerini bildirdiler ve dediler ki; “Allah’ın emri artık kesindir. Yıllardan beri söz dinletemediğin bu beyinsiz halkın artık sonu gelmiştir. Birkaç saat sonra topuna gökten ateş ve ölüm yağacak ve şehirleri ile birlikte yokluğa kavuşacaklardır. Onların başlarına gelmek üzere olan bu felaket, ısrarla Allah’ın emirlerine karşı gelenlere ve Peygamberler’in verdiği öğütlerine arka dönen sapıklara bütün devirler boyunca ibret dersi olacaktır. Allah’ın sana emri böyledir:
Gece olunca sana inananları ve yakınlarını alacak ve ölüm kokan şu lanetlik şehirden habersizce uzaklaşacak ve şu sapık halkı lanetlik akibetleri ile baş başa bırakacaksın. Sana bunları söyleme geldik.”
Allah’ın emri üzere Hz. Lût (a.s) ile inanmış yakınları meleklerin dediklerine uyarak Sodam ve Gomere’yi o gece yarısı, sezdirmeden terkettiler. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte lanetlik şehirlere ve sapık halkına gökyüzünden görülmemiş bir Allah gazabı boşalmaya başlamıştı. Ahlaksız soysuzlar neye uğradıklarını anlayamadılar. Yüce Allah (c.c.) ulu sabrını iyice kötüye kullanarak günden güne daha da azgınlaşanlara yakıcı kükürt alevleri ile taşlar yağdırıyordu. Bir kaç saniyelik afet ve ölüm saçan bir yağmur sonunda, halkın yekünü ile birlikte bütün şehirlerini ilerdeki insanlığın gözleri önüne bir ibret dersinin örneği olmak üzere harabeye çevirmiş ve yerle bir etmişti.
Esirgeyici Allah (c.c.) cümlemizi görünür, görünmez ve aniden bastıran felaketlerden korusun, amin!..
Ermişlerden Osman Efendi, Seçme Dini Hikayeler, Seda Yayınları, İstanbul 2000, s. 1122-128
0 notes
Video
Ne olursa olsun konu mutlaka bir noktada cinselliğe geliyor. Adamlar dünyadaki cinsel açlıklarını ölüm sonrası seks fantazileri ve hikayeleri ile bastırmaya çalışıyor... - #dinvemitoloji #din #cinsellik #hadis #peygamber #mezar #berzahalemi #kadın #islam https://www.instagram.com/p/BrNw5DelMN9/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=8jj0yrm3qavp
1 note
·
View note
Text
+ Kule ! kule ! Acil kalkis istiyorum bu sehirden...
Hava ihanet ve görüş açısı nerdeyse zemheri ayazkilometrelerce, nerdeyse çok sıkıcı...
Uçurtması elinden kaçan bir çocuğun hüznün de, özgür bir uçurtma olmayı istemedim. Ben sadece ağacindan düşen bir cevize pike yapan karga olmak istedim.
Yer İstanbul... Aylardan temmuz, saat in ne önemi olabilir ki... öfkemin içinde sadece gizli bir özne den başka ne olabilir ki.
Selam verdiğim biri say gitsin.
Anlamsız şeylerin, kendine anlamsız mana aradığı bu şehir... Şarkıları,
turkuleri ,
hayat hikayeleri.
Vapurlar,
Boğaz,
Üsküdar,
Ve buram buram kokan yanlizliklar
ve mana nin yaydığı lağım kokusu.
Ne verebilirsin ki pisliklerinden başka.
Acı; tanri,
keder; peygamber,
ve göz yaşı benim kitabım dir, varoluş a karşı.
Köprülerin kahpelikleri bağlıyor.
Metroların dan anal tarikat şeyleri fiskiriyor toprağı yararcasina...
Sultanahmet te taciz e uğrayan bir turist,
Tophanenin karanlık sokaklarında bir Dram,
Gazetelerde bir köşe yazısısın... yazarı yavşak!. Gercek Aşk ı, calistigi genel evde bulan kadının kusunlandigi bir anın görgü tanığımı,
Yoksa aşkını yazan bir şair olmak... ikiside sende eyy İstanbul...! Bizans'ın sularında ölen çocuksu masallar, umutlar, hayaller...
Fatihin destaninda da bir kahramanlık hikayesisin...
Yalı ya giren bir gemi,
Yali da ki kadının ekranlarda ki Botoks lu suratısin, çirkin ve içi boş, luzumundan fazla şişik ve suratsiz sin istanbul.
Derelerin kurudu,
Gölet lerinde kuşlar yüzmüyor,
İşçi Karıncalar asgari ücretler,
Çocuklarin bile gülüşleri solgun... Dört bir yani mahpus,
Yer Gök gardiyan,
Aşklar, kartal yuvasında uçmaya çalışan bir yavru,
Bir diğer Yavru nun ölümü gibi...
Bu yazdıklarım Tanrıya bir dilekçe,
Utanmiyormusun yaratıkların dan.
Fahişen den İSTANBULUN DAN... !
Doğan yüksek;
0 notes
Photo
Ve ramazan gelir...Hoş geldin Ramazan.. Ahmaklara akıl, zalimlere vicdan, açgözlülere kanaat, yalancılara insaf getirsen kâfi.. ... suyu 3 yudumda içmemiz gerektiğini anlatacak hocalar elindeki bir yudum suyu 3 çocuğundan hangisine içireceğini düşünen anneleri anlatmayacaklar… denizde gusül abdesti alınır mı sorusuna cevap verecek hocalar o denizlerin kıyısına çocuk cesetlerinin vurduğunu hiç hatırlatmayacaklar peygamberimizin uyuduğu şekilde uyumanın sünnet olduğunu, nasıl uyunması gerektiğini anlatacaklar…içimizdeki insanlığı, adaleti merhameti uyandırmaya çalışan peygamberi anlatmayacaklar...mümin erkeklere söyle gözlerini haramdan çevirsinler ayetini de hiç anlatmayacaklar mesela ama kadının mahremiyetini, iffetini nasıl koruması gerektiğini tekrar tekrar anlatacaklar… ve banyo yaparken meleklere nasıl frikik! verilmeyeceğini de anlatacaklar! Doğurduğu bebeği çöpe atan “insanların!” olduğu evlere giren meleklerin aynı bebeği çöpten bulup ağzında taşıyan ve hayatını kurtaran “köpeğin” bulunduğu eve girmeyeceğini! anlatacak hocalar… Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyunuz! Onlar doğruyu ve güzeli bulanlardır. Ayetini anlatmayacaklar, peygamberlerin anlatırken ücret istemediği vahiyi anlatmayacak, peygamber adına uydurulan hikayeleri ücret mukabili anlatacak ekranlarda hocalar… Bir yanda "tavuğu bedava dağıtan" peygamber diğer yanda "tavuğun suyunun suyunu" parayla satıp karunlaşan hocalar... ve “artistler dünyanın parasını kazanıyor onlara sesiniz çıkmıyor ama” diye savunacak o hocaları, o hocaların uyuttuğu insanlar…Herkesciğe kavgasız, gürültüsüz, sağlıklı, huzurlu, Anlayışlı, hoşgörülü, güler yüzlü ve barış içinde bir #Ramazan dilerim ... #glsnzcm
1 note
·
View note
Link
Nesil Çocuk Sabır Kahramanı Peygamber Hz. Eyyüp %20 indirimli Nesil Çocuk Sabır Kahramanı Peygamber Hz. Eyyüp / Yılmaz YENİDİNÇ Peygamber Hikâyeleri`nde, dava kitabımız Kur`an-ı Kerim`de ismi sabık elçilerden on ikisinin ve akıbet elçi Hazreti M
0 notes
Link
Nesil Çocuk Hükümdar Peygamber Hz. Davut %20 indirimli Nesil Çocuk Hükümdar Peygamber Hz. Davut / Yılmaz YENİDİNÇ Peygamber Hikâyeleri`nde, dava kitabımız Kur`an-ı Kerim`de ismi sabık elçilerden on ikisinin ve akıbet elçi Hazreti Muhammed`in (a.
0 notes
Video
youtube
HAYIR DUASI-PEYGAMBERİN ŞEFAATİNE ERİŞMEK-SONBAHAR MANZARASI EŞLİĞİNDE-İ...
#hikaye#sesli hikayeler#dini hikayeler#ibretlik hikayeler#hayır duası#peygamber şefaati#hikaye dinle#hikaye videoları#videolu hikayeler#seslendirilmiş hikayeler#aşk hikayeleri#korku hikayeleri#en#güzel#en güzel hikaye
0 notes
Text
Hz. Davut'un Cesareti / Peygamber Hikayeleri Serisi Kitabı pdf indir pdf indir
Hz. Davut’un Cesareti / Peygamber Hikayeleri Serisi Kitabı pdf indir, adlı kitabı ziyaretçilerimizin çok istemesi sebebi ile alıp pdf formatına getirmiş bulunmaktayız. Faruk Bulut isimli yazarımızın yazdığıHz. Davut’un Cesareti / Peygamber Hikayeleri Serisi Kitabı pdf indir kitabı sizlerde indirip okuyabilir veya arşivinizde saklayabilirsiniz.
Hz. Davut'un Cesareti / Peygamber Hikayeleri Serisi Kitabı pdf indir pdf indir oku
#Hz. Davut'un Cesareti / Peygamber Hikayeleri Serisi kitabı pdf indir#Hz. Davut'un Cesareti / Peygamber Hikayeleri Serisi pdf oku#Hz. Davut'un Cesareti / Peygamber Hikayeleri Serisi ücretsiz indir#Hz. Davut'un Cesareti / Peygamber Hikayeleri Serisi ücretsiz pdf indir#Dini Eğitim
0 notes
Link
Nesil Çocuk Peygamber Hikayeleri Serisi Nesil Çocuk Peygamber Hikayeleri Serisi 13 Kitap Sevgili çocuklar! İlk insanın ki olduğunu hepiniz biliyorsunuzdur: Hazreti Âdem. Ya evvel gemiyi yapanın ki olduğunu biliyor musunuz? Kayadan lama çıkaran birini duy
0 notes
Text
Yakın geçmişte okuduğum çizgi romanlara dair:
Geçenlerde Thanos Rising’den şikayet etmiştim. O cilt de o aralar kendiim kaptırıp okuduğum çeşitli ciltlerden biriydi ama hiç biri Thanos kadar kötü olmadığından yorum yapmamıştım. Madem ki az önce okuduğum ve buradan da paylaştığım “artık okuyup yazmıyoruz, yazılı bir toplumdan sözlü bir topluma geri dönüyoruz” şikayetinden etkilendim, oturup yazayım ben de:
Witcher 1 - Cam Köşk: Durup durup kitaplarını övmemden Witcher serisini sevdiğimi anlamışsınızdır. Bu sevgi bu cildi de okumaya yönlendirdi beni ama... yazarın Andrej abinin hassasiyetlerini anladığından çok emin değilim, daha ziyade beyaz saçlı bir Conan hikayesi gibi olmuş. Tabii en azından diyarın ruhuna uygun bir şekilde kılıçtan çok dedektiflik tarafı baskın ama buradaki Geralt bildiğimiz Geralt değil. Gene de gerek hikaye, gerek çizimler çok yormayan, eğlencelik bir eser koymuş ortaya.
Marvels: İşte bu, iyi bir eser! Zaten Alex Ross işinde kendine has bir kimliğe sahip olduğunu bu ve diğer meşhur eseri Kingdom Come ile görebiliyoruz, ama çizgiromanı sadece çizimleriyle övecek halim yok. Sanırım bunu esas önemli kılan nokta, zamanların değiştiğini anlamsız nostaljiye kapılmadan kabullenebilen bir eser olması. Yaklaşık 50 yıllık bir sürede çizgiromanları, dünyayı, ve bunların birbirini besleyerek değiştirmesini inceleyen bir tartışma dönüyor. Hem hikaye olarak, hem de meta-anlatı olarak incelenebilecek ve içine girilebilecek bir süreç. Ne diyebilirim, belki de hakkıyla ele alınacağı yer anlık huysuzluklarım değildir.
Astonishing X-Men: Oof. Burada işler biraz karışıyor, çünkü 6 cilt, 35 sayı, (yaklaşık) 3 senelik bir iş, 2 yazar, (fark edebildiğim) 3 çizerlik bir ekip. Tek bir iş olarak ele almak ne kadar mantıklıdır tartışılır, ama geçen günkü “her uyarlama hayran-kurgusudur(fanfiction)!” noktasından çıkarak bunu da X-Men’in uzuuun hayran-kurguları listesine tek bir iş olarak koyabilirim. Öyleyse elimizdeki de iyi-gibi başlayıp zorlama bir hikayeye dönüşen bir eser oluyor. 2000′ler X-Men gidişatının beni en zorlayan kısmı Cyclops’u bir karşı-kahramana döndürmek için manasız ve zorlama bir çaba. Tabii bu çaba bir kere gösterildikten sonra 2010′daki kötü karakter Cyclops biraz daha kolay yutulabilir ama şu noktada, özellikle de Whedon’dan sonraki Astonishing Cyclops olmamış. Zaten daha kırıcı olmayı gözü alıp genel olarak Whedon’daki sonraki Astonishing X-Men’in olmadığını söyleyebiliriz: sonraki ilk cildin görsel tasarım ve çizimleri ucube, hikayede korkunç bir olmamışlık hissi var, yazara “Abi isterseniz bir sevişin de öyle yazın?” diyesim geliyor. Neden?! Bence Whedon’dan gazı alıp giden seriyi adamın bırakmasıyla başka bir isimle devam ettirmek daha akıllıca olurdu, aynı ismi devam ettirmektense. Peki Whedon kısmı nasıl? Hmm, fena değil. Her zamanki X-Men saçmalıkları oluyor ama kişiselleşebildiği ölçüde başarılı olan bir hikaye var elimizde.
Batman - Ölümcül Tasarım: Ya... Nasıl desem. Hikaye ve çizimlerin uyandırdığı ortak bir his var: sevimli başlayıp sonuna doğru kusurları göze batmaya başlıyor. Hikayesi biraz şehircilik ve mühendislik üzerine yorumlar içeren, eğlencelik ve yukarıda söz ettiğim Alex Ross işlerini hatırlatacak bir şekilde karakalem bir çizgiroman ama işin içinde Batman olması hikayeye faydadan çok zarar vermiş. O yüzden ancak sağlam Batman hayranlarına önerebilirim.
Kara Bilim: 1 cilt okudum, o ciltte de hikaye pek bir yere gitmiyordu. Hikayenin bir yere gitmemesi bir kabahat değil, nihayetinde bunlar sürekli yayınlar ama bu kadar... amaçsız bir hikaye benden istediği vakti yatırımı haklı çıkaracak hiç bir şey önermiyordu, devam etmeyeceğim. Ha, çizimler? Güzel, eğlenceli ama sıradışı bir şey yok. Burada ele aldığım eserlerin hikaye ve çizgilerinin benzer hisler uyandırması bir editörlük başarısı mı, yoksa benim yoğun bir şekilde hissettiğim hissi tüm ürüne bulaştırmamdan mı acaba?
Batman - Pelerinli Süvariye Ne Oldu?: Efendim, bilenler bilir, kendimi büyük bir Neil Gaiman hayranı görürüm. Dilimize kazandırılan neredeyse her şeyini okuduğum gibi -henüz- kazandırılmayan çeşitli işlerini de okudum/izledim. Gerçi henüz Wayward Manor’ı oynayamadım ama... pardon, konu çok dağıldı, Neil’dan değil ama onun yazdığı bu çizgiromandan söz ediyorduk. Öncelikle, az önce anlattığım sebeple, bunu da dilimize çevrilmeden önce okumuştum, zaten söz ettiğimiz iki fasikülcük bir “son”. Hikaye Batman’in cenazesinde geçiyor ve yıllar içinde tanıdığımız herkes Batman’e saygı duruşunda bulunuyor. Yani, bir bakışta hikaye bu ama aslında değil, hikaye Neil’in yıllar içinde tanıdığı her Batman’e bir saygı duruşunda bulunması ve ona layığıyla bir cenaze töreni sunmak istemesinde. Bu cenazeyi siz nereye yerleştirirsiniz sizin bileceğiniz iş, ama Batman öldüğünde olacak olan bu. (Bir de, iki fasikülle cilt olmayacağından içine Neil’in yazdığı diğer Batman-evreni hikayelerini de içeriyor. Adamın gençlik mizahı ve deneyselliğini içerdiği için bence cildi esas değerli kılanlar da bunlar oldu, malum, daha önceden denk gelmediğim Gaiman hikayeleri!)
Sürgün: Vay canına, Yürüyen Ölüler okumayıp/izlemeyip onun yaratıcısının bir diğer işini okuyan azınlığa dahil olmuşum da haberim yok. Zombileri de, vampirler gibi, sevmem, Yürüyen Ölüler’le münsabetim de ilk Telltale oyununu oynamak kadardı. O yüzden sağda solda bu “içine şeytan (mı?!) girmiş, onları çıkartıyoruz. AMA ARKA PLANDA DAHA BAŞKA ŞEYLER DE VAR!” hikayesinden “korku” diye söz edenleri şaşkınlıkla izliyorum: adam kendini bir korku yazarı olarak mı pazarlamış acaba? Buradan gayet fantastik gerilim hikayesi görüyorum çünkü ben. Kara Bilim’in aksine buradaki hikaye yeterince çok insan ilişkisi ve draması içeriyor da “arka plandaki şeyler”i merak ederken sıkılmadan okuyabiliyoruz. Yoksa tabii ki Exorcist hikayesini çok da merak edip okumuyorum. Gene de sanat yönetiminin okuyucuyu yormayan basitliğiyle birleştiğinde vakit geçirmek için eğlenceli bir seçenek olmuş, Kara Bilim’in aksine bunun 2. cildini de sıkılmadan okudum.
Kingdom Come: Bu yazıyı ara vere vere yazarken Kingdom Come’un kalan yarısını da bitirdim. Alex Ross gene döktürmüş, şapkamı çıkartıyorum, ama Marvels’ın aksine bu hikaye çok ... mitolojik, insanlıktan çok uzak. Güya hikayeyi bir insanın gözünden izliyoruz ama aslında o da bir çeşit peygamber. Gene de, Injustice’in sunduğundan daha sevimli bir “diktatör Superman” sunması ve bir kahramanların morukluk dönemi hikayesini Frank Miller’a maruz kalmadan okumak isteyenler için harika.
0 notes