#memur ilan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Ferhat kanlıdağ
Ticaret Bakanlığı sözleşmeli 750 muhafaza memuru alacak
Ticaret Bakanlığı sözleşmeli 750 muhafaza memuru alacak
Ticaret Bakanlığı sözleşmeli 750 muhafaza memuru alacak Ticaret Bakanlığından: SÖZLEŞMELİ MUHAFAZA MEMURU GİRİŞ SINAV İLANI I. GENEL BİLGİLER 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile 06.06.1978 tarihli 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenen “Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslara” göre çalıştırılmak üzere, açıktan atama suretiyle…
View On WordPress
#750#alacak#bakanlığı#kamu ihale bülteni ilan bedeli 944#kamu ilanları bildirim#memur alımı cte#memurlar net ilan diyarbakır#memurlar net ilan haber#memurlar net ilan indir#memuru
3 notes
·
View notes
Text
PARA ALAN EMİR ALIR
Türkiye yakın bir gelecekte emperyalistlere
Çok büyük tavizler verecek.
Olaylar o yöne doğru gidiyor.
Bunları Necip milletimiz çok sonra duyacak.
++
Neden mi?
Batılı emperyal devletler BOB diye bir proje yaptılar.
Bu plana göre Orta Doğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek.
Bu konuda Demirel ve Özal’a teklif yaptılar.
İkisi de bu teklifi kabul etmediler.
Ama Malum kabul etti.
BOB eş başkanı olduğunu kendi ilan etti.
Suriye’nin parçalanması görevini üstlendi.
Emperyalisteler bunu kullandılar.
Sonuç olarak Türk ekonomisi çöktü.
Malum para bulmak için her şeye hazır.
BOB’un sınırı değişeceklerden birisi de,
Türkiye’de olabilir.
++
Bizim tarihimizden örnek.
Büyük Savaş isimli kitabımın 90 sayfasında anlattım.
1 Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı ekonomisi batıktı.
Devlet altı aydır memurlarına maaş ödeyememişti.
Almanya 1 Dünya Savaşı için bize müttefiklik teklif etti.
Osmanlı’da Almanya’dan memur maaşlarını ödemek için
Borç istedi.
Almanya’da basamaklı şekilde bize kredi açtı.
Para için 1914 yılı Ağustos savaşa katıldık.
Türk halkı üç ay sonra savaşa katıldığımızı öğrendi.
1 Dünya Savaşı’na iki milyon vatandaşımızı kaybettik.
Bu borcu da 1954 yılına kadar ödedik.
++
Türk ekonomisi batık durumda.
Malum’un tek derdi iktidarda kalmak.
Bunun için para lazım.
Ampul seçimlerde dağıtmak için para arıyor.
Küfür ettiği Araplardan bile para ister hale düştü.
Bu para için her isteneni yapmaya hazır.
Türk halkı verilecek tavizleri çok sonra duyacak.
İş işten geçmiş olacak.
Fikrinizi yazın.
Turan Akıncı
2 notes
·
View notes
Text
KADIN HAKLARI KRONOLOJİSİ
1843 - Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı.
1847 - Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade - i Seniye yayımlandı.
1856 - Köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı.
1858 - Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. Böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı.
1858 - Kız Rüştiyeleri açıldı.
1869 - Kadınlar için ilk sürekli yayın olan ( haftalık) Terakk – i Muhadderat Dergisi yayımlandı.
1869 - Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif – i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı.
1870 - Kız öğretmen okulu Dar - ül Muallimat açıldı.
1871 - Mecelle'nin ( Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile; evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi.
1876 - Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi.
***
1897 - Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı.
1913 - Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladı. 1914 - Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı.
1914 - İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı.
1921 - Darülfünunda karma öğretime geçildi.
1922 - Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı.
Haziran 1923 - Nezihe MUHİTTİN' in başkanlığında ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi.
***
29 Ekim 1923 - Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı.
3 Mart 1924 - Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
17 Şubat 1926 - Türk Medeni Kanunu' nu kabul edildi. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi. Medeni Kanun ile ;
· Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı,
· Kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı.
1930 - Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1930 - Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı.
1930 - Doğum izni düzenlendi.
10 Haziran 1933 - Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
26 Ekim 1933 - Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
5 Aralık 1934 - Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
8 Şubat 1935 - TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ 5. DÖNEM SEÇİMLERİ SONUCUNDA 17 KADIN MİLLETVEKİLİ İLK KEZ MECLİSE GİRDİ, ARA SEÇİMLERDE BU SAYI 18' E ULAŞTI.
8 Haziran 1936 - İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1937 - Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı.
1945 - Analık sigortası ( doğum yardımı ) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi.
1949 - Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı.
1950 - İlk kadın belediye başkanı ( Müfide İlhan ) Mersin'den seçildi.
***
1952 - Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı.
1965 - Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarıldı.
22 Aralık 1966 - Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı.
1975 - Birleşmiş Milletler tarafından Mexico City'de Birinci Dünya Kadın Konferansı düzenlendi ve bunu takiben 1975 - 85 yılları arasındaki dönem " Kadın On Yılı " olarak ilan edildi.
27 Mayıs 1983 - 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi Nüfus Planlaması Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.
1985 - Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girdi.
1985 - 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
1987 - Devlet Planlama Teşkilatı'nda Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu.
1989 - İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı yurt çapında 13'e ulaştı.
24 Ocak 1989 - İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı.
***
29 Kasım 1990 - Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı.
1990 - Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı.
14 Nisan 1990 - İlk Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi açıldı .. 1990 - Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk kadın konukevleri açılmaya başlandı. 2000 yılı itibariyle bu sayı yediye yükselirken kapasiteleri 170'e ulaştı.
1990 - 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu.
25.10.1990 - Kadın sorunları konusunda ulusal mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ( KSSGM ) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve 24.06.1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı.
Eylül 1990 - Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye'deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy Belediyesi tarafından açıldı.
1991 - 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali ( Lale Aytaman ) Muğla iline atandı.
1993 – T.C. Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı işbirliği ile "Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal programı Projesi" uygulamaya başlandı. Cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü'nde Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu.
1993 - İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı veren üniversite sayısı dörde ulaştı.
1993 - Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve sığınma evini açtı.
1993 - Halk Bankası'nca kadınları girişimciliğe özendirmek amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi uygulaması başlatıldı.
1994 - Türkiye Kahire'de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferans ' da kadının statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan " üreme sağlığı " kavramı üzerinde duruldu ve kadın sağlığında " bütüncül " bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden sağlanan katılımla " Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Ulusal Eylem Planı " hazırlandı. 1998 yılında kamuoyuna sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi.
1995 - Kurulduğundan bu yana, açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, kadın sığınağını açtı.
Kasım 1995 - Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin ( ÇATOM ) ilki Urfa'da açıldı. 2000 yılı itibariyle bölgedeki sayısı 21'e ulaştı.
1996 - Kadın Çalışmaları alanında ilk yüksek lisans diploması İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı tarafından verildi.
***
29 Haziran 1996 - Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu' nun erkeğin zinasını suç olarak düzenleyen 441. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. 22 Mayıs 1997 - Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı.
19.11.1997 - Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında "evli/ bekar/ dul/ boşanmış" gibi ifadelerin yerine sadece "evli" veya "bekar" ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlandı.
18 Ağustos 1997 - Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran 4306 sayılı kanun yürürlüğe girdi.
23 Haziran 1998 - Anayasa Mahkemesi kadının zinasını suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 440. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. 21 Ekim 1998 - Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müd. ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re' sen takip edilen suçlarda ancak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini düzenleyen bir genelge yayınladı.
1998 - İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki "Emekliye Yakınlığı" bölümünde yer alan "dul kadın vb." ifadelerin yerine sadece "eşi, kızı, oğlu, annesi, babası" gibi ifadelerin kullanılması sağlandı.
17 Ocak 1998 - Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi.
1998 - Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı.
1998 - Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyonu tarafından Ankara Adliyesi içinde şiddete uğrayan kadınlara hukuki danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri vermek üzere Kadın Danışma Merkezi kuruldu.
1999 - İstanbul Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ni kurdu.
Eylül 1999 - Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi'ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16. maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı.
1999 - Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler içeren Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak TBMM' ye sunuldu.
22 Kasım 2001 - Yeni Türk Medeni Kanununun TBMM tarafından kabulü
6 notes
·
View notes
Text
Yılmaz Özdil'den harika bir yazı.
Yine döktürmüş.
Çerçeveletip duvara asmak lazım derim....
Ölmeme günü.
Yılmaz Özdil
Akp genel başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Türkiye İstatistik Kurumu'na güvenmeyeceksin de, masada oturup içki içerken fikir söyleyen adamlara mı güveneceksin?” diye sordu.
★
Cevap veriyorum, evet.
★
Çünkü, Tüik için aynı şeyi söylemeyiz ama, rakı vatan sevgisidir…
İki tek attığında noolacak bu memleketin hali diye kafa yorulması, ondandır.
★
Tüik verileriyle yalan söyleniyor, Tüik ciddiye alınmadığı için, yalandan kimse ölmüyor… Ama rakı ciddi iştir, yalanı kaldırmaz, sahtesine denk gelirsen, ölürsün.
★
Sahte dindar ol mesela, Allah ile aldat, her mevkiye gelirsin, ama sahte rakı içersen, her yer karanlık, doooğru, pir nur o mevki!
★
Rakı hesap i��idir, kesene uygunsa içersin, hesabı ödersin, içmezsen, tek kuruş ödemezsin… Ama Tüik öyle mi? Tüik'in bedelini istese de istemese de, asgari ücretli de öder, emekli de öder, memur da öder.
★
Rakı sofrasında teklif vardır, ısrar yoktur, ister içersin, ister içmezsin, kendin bilirsin… Tüik metazori değil midir?
★
Türkiye, rakıdır.
Rakı, Türkiye'dir.
İnanmıyorsan gel, laboratuvarda deney yapalım…
İlk gördüğünde, şişedeki su gibi berraktır, halbuki, su ilave ettiğinde, aniden sisli-puslu hale gelir, artık dışardan bakınca içini göremezsin, arkasını göremezsin. Anlayabilmen için, kavrayabilmen için, hissetmen lazım, hissetmek için, dışardan ahkam keserek olmaz, içine girmen lazım.
Türkiye hakkındaki gerçekler, işte ancak bu yolla anlaşılabilir.
Ve işte bu yüzden, Türkiye'yi asla anlayamıyorsunuz.
★
Özbeöz Türk'tür rakı.
Türk icadıdır.
Ne malum derseniz?
Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor, meçhuldür, oradan malum!
Eğer, biz Türklerden başka bir milletin icadı olsaydı, cilt cilt yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik.
★
Şampanyanın mucidi Fransız keşiş Dom Perignon mesela, 1638 yılında dünyaya gelmiş… Evliya Çelebi'nin 1635 tarihli seyahatnamesinde ise, rakıdan bahsediliyor.
Bu demek oluyor ki… Şampanyayı icat eden adam bile kundakta ana sütü içerken, biz aslan sütü içiyorduk.
Hatta, taa 1326 yılında Bursa'yı fetheden rahmetli Orhan Gazi'nin, kendisine fetihte yardımcı olan dervişlere kasalarla rakı hediye ettiğini biliyoruz… Ben sana daha ne diyeyim.
★
Tüik dediğin 1962'de kuruldu, dünkü çocuk.
Bu millet 700 yıldır rakı içiyor birader.
★
“Milli”dir rakı.
Üstelik, rakıyı resmen “milli içki” ilan eden, Akp hükümetidir.
Türk Patent Enstitüsü rakıyı Akp iktidarında “milli içki” olarak tescilledi.
Rakıyı milli içki olarak tescilleyen Türk Patent Enstitüsü başkanının eşi de Akp milletvekiliydi.
★
Asrın liderimiz başbakanken, dindar cumhurbaşkanı dediğiniz Abdullah Gül cumhurbaşkanıyken, Resmi Gazete'de yayımlandı…
“Karakteristik özelliğini Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan doğal unsurlardan, özellikle Türkiye'de yetişen üzüm, anason ve Türkiye'de uygulanan geleneksel üretim yöntemlerinden alan, kendine has, renksiz alkollü içki” olarak tanımlandı.
“Geleneksel tat” olduğu belirtildi.
★
Resmi Gazete'nin o sayısını aç da oku Numan Kurtulmuş… Sen güya has partiyi kurmuştun ama, Türkiye Cumhuriyeti'nin has'ı rakıdır!
★
Asildir rakı.
Bakın, 1900'lü yıllardan bir davetiye aktarayım size…
“Muhterem efendim, teşrin'i saninin 21'inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo'nun meyhanesinde taam eylemek ve hususi eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim…
Pera sahaflarından Şener Efendi.”
★
Nezakettir.
Zarafettir.
Adabımuaşerettir rakı.
★
Fava, pilaki, şakşuka…
Memleket “meze”lesidir.
★
Evrim Teorisi'dir.
Fazla kaçırırsan, özüne dönersin, maymun olursun… Bilimdir.
★
Bilim deyince, aklıma geldi… Elektriğin icadından sonra Akp'nin sembolü “ampul” icat edildi sanıyorsan, kesinlikle yanılıyorsun.
Elektriğin icadıyla birlikte, buz üretildi, buz üretilince “rakıya niye buz koymuyoruz azizim?” denildi, bu makul soru üzerine, rakıya buz koymak için daha uzun bardağa ihtiyaç oldu. Düşündük taşındık, pratik Türk zekası devreye girdi, limonata bardağı rakı kadehi olarak kullanılmaya başlandı.
Kronolojik olarak açıkça görüldüğü gibi, elektriğin icat edilmesinden sonra, Türk milleti olarak ilk icadımız rakı kadehi oldu!
★
Fevkalade'dir. Aliyülala'dır.
1926'da üretime başladığında, bu caanım isimleri koymuştu Tekel.
★
Kadındır rakı.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında “Sevim, Elif, Hanım, Denizkızı, Üzümkızı, Jale” isimlerini taşırdı rakı markaları.
★
Botokstur aynı zamanda.
Çirkin insan yoktur, az rakı vardır.
İçilir “güzel”leşilir.
★
Hayatın anahtarıdır.
Büst gibi oturan adamın bile çenesinin kilidini açar.
“Çilingir” sofrasıdır.
★
Kontörsüz muhabbettir.
Kahkahadır.
Çocuktur, ağlarsın.
★
İçki denip geçilemez… İçki içen ne yaptığını hatırlamaz ama, rakı içen unutulanları bile hatırlar.
Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden harddisk'tir.
★
Tıp bazen çaresizdir.
O ilaçtır.
Gurbete bile iyi gelir.
Ruha merhemdir.
★
Herkesin gençlik hatası olabilir, bira içersin, sonradan para kazanınca şarap içmeyi matah zannedersin, Amerikalı kamyon şoförlerinin içtiği viskiye kamyon parası ödersin, orası ayrı…
Kürkçü dükkanıdır.
Döner dolaşır, gelirsin.
★
Akil'dir rakı.
Hem de Akp'nin bile akil'idir, Orhan Gencebay'dır.
Entel dantel ayaklarına yattığın için sanki dinlemiyormuş gibi yaparsın ama, hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin.
★
Tatlıses'tir.
Kürt Realitesi'dir.
★
Örgüttür rakı!
Peynir, kavun, rakı, PKR'dir.
Ama bölücü değildir, birleştirici örgüttür.
Türk'ü de içer, Kürt'ü de, Ermeni'si de, Yahudi'si de… Rumlar öyle meze yapar ki kardeşim, helali hoş olsun, Kıbrıs'ı veresin gelir!
★
Ne anlamı var rakısız ot'un, radika'nın cibez'in deniz börülcesi'nin?
İnek miyiz biz?
Niye avlayıp günahına giriyorsun boşu boşuna… Ayranla mı yiyeceksin lüferi?
★
Bestedir rakı.
Güftedir.
Dönülmez akşamın ufkudur.
Müzeyyen Senar'dır.
Zeki Müren'dir, Mesut Bahtiyar'dan şarkılardır.
★
Şiirdir.
Orhan Veli'dir, “şiir yazıyorum, şiir yazıp eskiler alıyorum, eskiler verip musikiler alıyorum, bir de rakı şişesinde balık olsam”dır.
Yahya Kemal Beyatlı'dır.
Bedri Rahmi Eyüboğlu'dur.
Cahit Sıtkı Tarancı'dır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca'dır.
Ümit Yaşar Oğuzcan'dır.
Edip Cansever'dir.
Sait Faik Abasıyanık'tır.
Necati Cumalı'dır.
Oktay Rıfat'tır.
Melih Cevdet Anday'dır.
Turgut Uyar'dır.
Metin Altıok'tur
İlhan Berk'tir.
Can Yücel'dir.
Hasan Hüseyin Korkmazgil'dir.
Küçük İskender'dir.
Refik Durbaş'tır.
Murathan Mungan'dır.
Sayayım mı daha…
Ölmeyen şairlerin ölmeme günüdür!
“Ertesi gün için bir şey diyemem ama, rakı içtiğin gün ölmezsin” diyen Cemal Süreyya'dır.
“Gözlerin gözlerime değince, su katılıyor rakıya, denizler açılıyor önümde” diyen Cahit Külebi'dir.
“Bu rakı var ya, bu rakı, seninle içerken güzel / kimler olursa olsun varsın, rakılı ağzından öpmek en güzel” diyen Aziz Nesin'dir.
★
“Bu meret öyle bir merettir ki, acıyla içilir, tatlıyla içilir, neşeyle içilir, ağlayarak içilir, kavunla içilir, peynirle içilir, ikisi beraber çok güzel içilir, yemekle içilir, mezeyle içilir, suyla içilir, susuz içilir, sodayla içilir, şalgamla içilir… Ama işte, bir tek salakla içilmez” diyen Nazım Hikmet'tir.
★
Mustafa Kemal'dir.
Utanmadan ayyaş diye iftira atarlar ama, kurup yücelttiği memleketi “ayık kafa”yla niye yönetemiyorsun diye sormazlar mı adama?
★
Rakı içenleri beğenmiyorsunuz…
Kokain çekenleri o yüzden mi tercih ediyorsunuz acaba?
5 notes
·
View notes
Text
Karayolları Genel Müdürlüğü 36 Engelli ve Eski Hükümlü İşçi Alacak
Karayolları Genel Müdürlüğü 36 Engelli ve Eski Hükümlü İşçi Alacak KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 14. BÖLGE MÜDÜRLÜGÜNE BAĞLI İŞYERLERİNE SÜRESİ BELİRLİ OLMAYAN SÜREKLİ İŞ SÖZLEŞMESİ İLE ÇALIŞTIRILMAK ÜZERE; TOPLAM 4 ESKİ HÜKÜMLÜ VEYA TERÖRLE MÜCADELEDE MALÜL SAYILMAYACAK ŞEKİLDE YARALANAN (TMY) İŞÇİ ALINACAKTIR. Türkiye Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüklerinde talebimiz Açık İş İlanlarında 18/11/2024 tarihinde ilan edilecek ve 5 gün ilanda kalacaktır. Tale... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/kamu-ilanlari/karayollari-genel-mudurlugu-36-engelli-ve-eski-hukumlu-isci-alacak.html?feed_id=69129 memur alımı kamu personel alımı
0 notes
Text
Karayolları Genel Müdürlüğü 36 Engelli ve Eski Hükümlü İşçi Alacak
Karayolları Genel Müdürlüğü 36 Engelli ve Eski Hükümlü İşçi Alacak KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 14. BÖLGE MÜDÜRLÜGÜNE BAĞLI İŞYERLERİNE SÜRESİ BELİRLİ OLMAYAN SÜREKLİ İŞ SÖZLEŞMESİ İLE ÇALIŞTIRILMAK ÜZERE; TOPLAM 4 ESKİ HÜKÜMLÜ VEYA TERÖRLE MÜCADELEDE MALÜL SAYILMAYACAK ŞEKİLDE YARALANAN (TMY) İŞÇİ ALINACAKTIR. Türkiye Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüklerinde talebimiz Açık İş İlanlarında 18/11/2024 tarihinde ilan edilecek ve 5 gün ilanda kalacaktır. Tale... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/kamu-ilanlari/karayollari-genel-mudurlugu-36-engelli-ve-eski-hukumlu-isci-alacak.html?feed_id=69128 memur alımı kamu personel alımı
0 notes
Text
Yargıda yeni dönem... Kanun kabul edildi
https://pazaryerigundem.com/haber/193303/yargida-yeni-donem-kanun-kabul-edildi/
Yargıda yeni dönem... Kanun kabul edildi
Yargıya ilişkin düzenlemeler içeren Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Düzenlemeden; casuslukta yeni suç ihdasına ilişkin madde ile esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının olağanüstü toplantıya çağrı şekline yönelik iki madde çıkarıldı.
ANKARA (İGFA) – TBMM’de kabul edilen kanunla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda Avukatlık Kanunu’nda değişikliğe gidiliyor. Buna göre, avukatlık stajına fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir işte sigortalı olarak çalışılması, avukatlık stajının yapılmasına engel olmayacak.
Adli ve idari yargı hakim ve savcı adayları veya yardımcıları ile hakim ve savcılar hariç olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro veya pozisyonlarında görev yapanlar da görev yeri saklı kalmak kaydıyla mahkemelerde yapılan staj sürecinde aylıksız veya ücretsiz izinli olarak avukatlık stajı yapabilecek. Bu dönemde ilgilinin talebi üzerine yıllık izinler de kullandırılabilecek.
Avukat yanında yapılacak staj sürecinde ise kamu kurum ve kuruluşu tarafından ilgilinin ifa ettiği kamu görevini aksatmayacak şekilde çalışma saatleri ile izin dönemleri ve süreleri düzenlenebilecek. Ancak ifa edilen kamu görevinin niteliğinden dolayı aynı anda staj yapma durumunda kamu görevinde aksama ortaya çıkacağı hallerde avukat yanında yapılan staj sürecinde de ilgiliye aylıksız veya ücretsiz izin verilebilecek.
İlgili mevzuatta memur kadrolarına geçiş hakkı tanınan sözleşmeli personel ancak memur kadrolarına geçiş hakkını kazandıktan sonra bu hükümlerden yararlanabilecek. Aylıksız veya ücretsiz izinler diğer mevzuatta yer alan sınırlamalara tabi olmayacak.
Kamu kurum ve kuruluşlarının kadro veya pozisyonlarında görev yapanların staj sürecindeki izin dönemleri ve süreleri ile çalışma saatlerinin düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenecek.
Bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce avukatlık stajına başlamış olanlar hakkında önceki hükümler uygulanacak.
NOTERLERE İLİŞKİN DÜZENLEMELER
Noterlik Kanunu’nda yapılan değişiklikle noterlerin tatil gün ve saatlerinde çalışmasına ilişkin usul ve esaslar düzenleniyor. Buna göre, noterlerin tatil gün ve saatlerinde çalışması, Türkiye Noterler Birliğinin mütalaası alınarak Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmelikte düzenlenecek.
Noterlik Ücret Tarifesi, her yıl mart ayı yerine ocak ayı başında düzenlenecek.
Noterliklerde yapılan işlemler ve düzenlenen kağıtlar sebebiyle ödenmesi gereken vergi, resim, harç, değerli kağıt bedelleri, noterlik ücretleri ile diğer işlem giderleri nakit olarak veya banka kartı, kredi kartı ve benzeri kartlar kullanılarak tahsil edilecek.
Noterlerin vergi, resim ve harçlar ile değerli kağıt bedellerine ilişkin beyanname verme usulü sadeleştirilecek. Buna göre, bir önceki aya ait beyannameler, her ayın ilk beş iş günü içinde hazırlanacak ve aynı süre içinde ilgili dairelere verilecek.
Araç sicil ve tescil sistemi veri tabanında yer alan bilgilerin Karayolları Trafik Kanunu’nun ek 18’inci maddesi çerçevesinde kişi ve kurumlarla paylaşılması karşılığında sorgu veya dönen kayıt başına Türkiye Noterler Birliğince 2 lira işlem katılım payı alınacak. Bu miktar, her yıl bir önceki yıla ilişkin Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında takvim yılı başından geçerli olmak üzere artırılarak uygulanacak. Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinden katılım payı alınmayacak. Katılım payından muaf olan diğer kişi ve kurumlar ile uygulamaya ilişkin hususlar yönetmelikle belirlenecek.
El yazısıyla imzalanarak hazırlanan noterlik işlemleri, güvenli elektronik imzayla Türkiye Noterler Birliğinin bilişim sistemine kaydedilecek.
Kanunla, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay başkanlıkları ile hakim ve savcı kadrolarına ilişkin düzenlemeye gidildi.
TÜRK MEDENİ KANUNU’NDAKİ DEĞİŞİKLİKLER
Türk Medeni Kanunu’nda yapılan değişiklikle adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve Basın İlan Kurumunun ilan portalında ilan edilecek. Bu ilanda; hükmü veren mahkeme, kararın verildiği tarih, dosyanın esas ve karar numarası ile adının değiştirilmesine karar verilen kişinin nüfusa kayıtlı olduğu yer, doğum tarihi, anne ve baba adı, önceki adı ve soyadı, mahkeme kararıyla verilen yeni adı ve soyadı yer alacak.
Boşanma davası reddinin kesinleşmesinden sonra ortak hayatı kuramayan çiftlerin yeniden dava açabilmesi için gereken süre 3 yıldan 1 yıla indirilecek. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak 1 yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliği temelden sarsılmış sayılacak ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilecek.
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’da değişiklik yapılacak. Buna göre en kıdemli Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet başsavcıvekili olarak görev yapmasına ilişkin düzenleme kaldırılacak. Bölge adliye mahkemelerinde Cumhuriyet başsavcıvekili Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenecek. Ayrıca iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde birden fazla Cumhuriyet başsavcıvekili görevlendirilebilecek.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) yapılan değişikliğe göre, suçun niteliğinin değişmesi durumunda müdafinin yanı sıra ek savunma hakkına ilişkin bildirimler sanığa da yapılabilecek. Müdafi sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanacak. Sanığın dosyadaki son adresine bildirim yapılamaması veya bildirime rağmen duruşmaya gelmemesi halinde müdafiye yapılan bildirimler yeterli kabul edilecek.
CMK’deki diğer bir düzenlemeyle de devlet üniversiteleri Çocuk İzlem Merkezi (ÇİM) kurabilecek.
Kayıtlı olduğu eğitim kurumlarının ilgili mevzuatına göre gerekli şartları taşıyan ve kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin sınavları, kişi ve kurum güvenliği ile kurum disiplin ve düzeninin bozulmasını önleyici tedbirler alınarak belirtilen usule göre ceza infaz kurumu içinde yapılacak. Buna göre, ortaöğretim, ön lisans, lisans ve benzeri öğretim programları kapsamındaki sınavlar ile mesleki yeterlilik gibi yazılı veya sözlü sınavlar, ilgili kurum ile koordinasyon sağlanarak öncelikle çevrim içi, bunun mümkün olmaması halinde ise ilgili eğitim kurumu görevlisinin gözetiminde yüz yüze yapılacak.
Hükümlüler, merkezi sınavlar ile açık öğretim kurumları sınavlarına, sınav merkezi olarak belirlenen ceza infaz kurumlarında katılacak.
Öğretime ve sınavlara ilişkin usul ve esaslar, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenecek.
DÜZENLEMEDEN İKİ MADDE ÇIKARILDI
AK Parti’nin kabul edilen önergeleriyle düzenlemeden; casuslukta yeni suç ihdasına ilişkin madde ile esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarında genel kurul üyelerinin dörtte birinin başvurusu üzerine genel kurulun olağanüstü toplantıya çağrılabileceğine ilişkin hüküm çıkartıldı.
Teklifin kabul edilerek yasalaşması ardından meclis, 19 Kasım Salı günü Saat 15:00’te toplanmak üzere kapatıldı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TBMM’de kabul edilerek yasalaşan ‘Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diledi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Tarihsel süreç içerisinde Kürt isyanları, Kürtlerin talepleri ve bu taleplerin sonuçları:
Geçtiğimiz yüzyıl içinde Kürdistan devleti kurma girişimleri, Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde siyasi, sosyal ve askeri birçok dinamikle şekillenmiştir. İşte bu süreçteki önemli gelişmeler ve sonuçlar:
Birinci Dünya Savaşı Sonrası (1918-1920):
Sevr Antlaşması (1920): Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılışı sonrası imzalanan antlaşmada, Kürtlere özerk bir devlet kurulması önerilmiştir. Ancak bu öneri, antlaşmanın uygulanamaması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte hayata geçirilememiştir. Kürt Milli Hareketleri: 1920'lerde bazı Kürt liderler, bağımsızlık talep eden hareketler başlattı. Ancak bu çabalar genellikle başarılı olamadı.1922'de İngilizlerin teşviki ile Irak'ta isyan başlatan Kürtler, ardından Kürdistan Krallığı ilan eden ederler, Lozan sonrası İngiltere bölgeyi Petrol için işgal edince 22 aylık Kürt Krallığı da sona erer.
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi (1923-1938):
Şeyh Said İsyanı (1925): Bu isyan, Kürtlerin bağımsızlık ve özerklik taleplerini dile getirdi. Şeyh Said İsyanı, 13 Şubat 1925 tarihinde Diyarbakır'ın Eğil ilçesinde başladı. İsyan kısa sürede yayılarak Bingöl, Muş, Bitlis, Elazığ ve Van illerini kapsadı. İsyancılar, devlet binalarını ele geçirerek, Türk memur ve askerlerini öldürdü. İsyanı bastırmak için hükümet, büyük bir askeri harekat başlattı. Hareketin komutanı, Atatürk'ün yakın arkadaşı olan İsmet İnönü'ydü. İnönü komutasındaki Türk ordusu, isyancıları kısa sürede mağlup etti. Şeyh Said İsyanı: Sonuçları Şeyh Said İsyanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra yaşanan en büyük isyandır. İsyanın bastırılmasıyla birlikte, Kürt milliyetçiliği büyük bir darbe almıştır.
Dersim İsyanı (1937-1938): Dersim bölgesindeki Kürt ve Alevi nüfus, merkezi hükümete karşı ayaklandı. İsyan kanlı bir şekilde bastırıldı ve bölgedeki birçok hain öldürüldü veya yerinden edildi.
Irak Kürdistanı:
1920'ler ve 1930'lar: Irak'ın kurulmasından sonra Kürtler, çeşitli özerklik taleplerinde bulundu. 1930'larda, Irak hükümetiyle bazı anlaşmalar yapıldı, ancak bu anlaşmaların uygulanması genellikle yetersiz kaldı. 1946-1947: Mahabat Kürt Cumhuriyeti, İran’ın kuzeyinde kısa ömürlü bir bağımsızlık denemesi oldu. Ancak İran hükümeti tarafından hızla bastırıldı.
Irak ile Saddam döneminde tek istedikleri Özerklik ve Kürtçenin ikinci resmi dil olması imtiyazlarına kavuştular,
Kürtler elbette bununla yetinmediler, İran-Irak savaşı çıktığında yeniden isyan edip (Saddam'a karşı) İran'ın yanında yer aldılar. Saddam ise Halepçe'de Kürtlere kimyasal gaz kullanarak katliam yaptı. Körfez savaşı esnasında da Amerika'yı desteklediler.
PKK'nın kuruluşu 1970'ler ve 1980'ler:
Irak'ta Kürt Özerkliği: 1970'te Saddam Hüseyin, Kürtlere özerklik tanıyan bir anlaşma yaptı. Ancak 1980'lerde İran-Irak Savaşı sırasında bu özerklik kaybedildi ve Halepçe katliamı gibi olaylarla Kürtler ağır bedeller ödedi.
Ardından: PKK'nın Kuruluşu (1978): Türkiye'de, Kürt hareketini silahlı mücadeleye dönüştüren PKK, 1984’te silahlı eylemlere başladı.
Körfez Savaşı ve Sonrası (1991-2003):
1991 Körfez Savaşı: Irak’taki Kürtler, savaşın ardından, Saddam Hüseyin’in iktidarına karşı ayaklandılar ve Irak'ın kuzeyinde fiili bir özerklik kazandılar. Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY): 2005’te Irak Anayasası ile Kürt bölgesi resmi olarak tanındı ve KBY kuruldu.
Suriye İç Savaşı (2011-günümüz):
Rojava'da Özerk Yönetim: Savaş sırasında, Suriye'nin kuzeyinde Kürtler, özerk Irak Kürdistan özerk bölgesinin ardından, PYD (Demokratik Birlik Partisi) liderliğinde, Rojava'da siyasi ve askeri yapı kurdu ve şimdide gözlerini kuzeye Türk topraklarına diktiler.
Kürtler dün de bu gün de Irak, Suriye, İran ve Türkiye topraklarının bir bölümünün Kürdistan Devleti olduğunu iddia eden bir ırkın fertleri,
Bin yıldır Türk devletlerinin hüküm sürdüğü coğrafyanın adını dahi kabul etmiyor ve hatta Kürt sorununun çözümü için tüm sistemin Türk adından, dilinden ve bayrağından arındırılmasını talep ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyetinin Anadolu devleti adını almasını köşe yazılarında dile getiren kripto Kürtçülere de dikkat edilmesi gerek.
Kürtlere Son 25 yıldır eğitim, sağlık, yol, konut gibi her çeşit sayısız imkan sağlandı, Lakin gelinen noktada Türk düşmanı olarak yetişen yüz binlerce Kürt, genci ile, yaşlısı ile, kadını ile çocuğu ile, bugün Türkiye'nin istikbal ve istiklali için en büyük tehlike haline adım adım geldi yada getirildi, lakin anlaşılan o ki, hangi talebi karşılasan, ne versen de yeterli olmadı ve olmayacak.
Açıkça yazalım artık.
Doğudan gelen her vatandaş batı illerinde hatta ilçelerinde her türlü iş yapabiliyorken, batıdan giden bir vatandaş doğuda lokanta bile açamaz, bir sorun varsa da artık bu sorun Kürt sorunu değil Türk sorunudur.
Kürtlerin istedikleri ve Kürt sorunu dedikleri şey Türkiye'den toprak koparmaktır.
Daha azı hiç bir şekilde onları memnun etmeyecektir. Irak ve Suriye örneği ortadadır.
Özerklik ve Federasyon talepleri Sonuçları ve bir Değerlendirme:
Tarihsel süreç içerisinde Kürtlerin bağımsızlık ve özerklik talepleri, bölgedeki etnik, siyasi ve tarihsel dinamiklerle sürekli bir çatışma içinde olmuştur. Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki Kürt hareketleri, zamanla farklı stratejiler benimsemiş olsa da, bağımsız bir Kürt devleti kurma hayallerinden vaz geçmemişlerdir.
Irak ve Suriye'yi, ABD güdümünde bölen ve parçalayan Kürt hareketi, artık gözünü Türkiye cumhuriyetine dikmiştir.
ABD ve batının gerek doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları ve gerekse Türkiye'deki Fırat ve Dicle'nin su kaynaklarına çökmek için uyguladıkları planda, ne yazık ki Kürtler vekalet savaşlarında batının paralı askeri olma rolüne, selden bir kütük kapma hevesi ile soyunmuş görünüyor.
Dolayısıyla artık bu sorun, ya kalıcı bir sulh ile ( Güçlendirilmiş mahalli idareler) çözülecek, Ya da pekte uzak olmayan bir zamanda, seçenek olarak tehciri de içeren kıyametin en beterini getirecektir.
Ahmet ATAM
0 notes
Text
Önce Devlet mi? Önce Millet mi?
"Önce devlet mi? Önce millet mi?" polemiği, iktidarı ve muhalefeti ile birlikte tüm temsiliyetist-memuriyetist partileri parçalamaya yeter bir husustur.
1) Cumhurbaşkanı 6671 sayılı yasaya CK'yı bir an önce alarak kendisini kurtarma derdine düşmüşken,
2) Yasama ilk 3'üncü madde de değişiklik yaparak "devletin önüne milleti geçirerek" bir an önce kendini kurtarma derdine düşmüşken,
3) Yürütme 6'ıncı maddenin "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" hükmünü ilk 3'ün içine alarak bir an önce kendini kurtarma derdine düşmüşken,
4) Herkesten dayak yemeğe alışmış gariban yargı da bir an önce kendini yürütmenin bir kolu olarak ilan etme derdine düşmüşken,
5) 10 Mart 2023 seçim-CK'sını kaldıran AYM'de, bir an önce "demokrasinin (seçmen ve seçilmenin seçimlerde) teminatı yoktur" kararını alma derdine düşmüşken,
6) Denetimist uzman bir vatandaş da tüm bu kurumları mahkeme edip "Devletin teminatı yoktur" kararını alma derdine düşmüşken,
(Son durum bu iken)
Ne yeni-anayasaymış! Ne anayasa değişikliği imiş, şimdi anladınız mı?
Temsiliyetist-memuriyetist sahtekar partiler, milletin denetimine teslim olmaz da, iktidarı ve muhalefetiyle yeni anayasa falan çıkartmaya kalkarlarsa,
7) 2014/2313 ve 2014/1916 nolu AYM tavsiye kararlarının "takdir yetkisini kötüye kullanmaktan" yeni diye çıkarttığınız anayasanızla birlikte, AYM ve AİHM de görülecek olan "tavsiye kararlarının icrası mahkemesine hesap vereceksiniz".
Siz temsiliyetist-lokinstokratik [1] siyasi güçler hakkınızı, sahtekarlıkla yaptığınız, gerçekte memur despotizminin devamı olan anayasanızla kurduğunuz tek adam krallığınızla, kaybettiniz! Milletten gerçeği sakladınız! Ve hala da gerçekleri saklamaya devam ediyorsunuz! Ama bu işten çıkışınız yok! Maskeniz düştü sakladığınız keliniz görüldü! Milletin denetimine teslim olun! Yoksa millet "devletin/hukukun/demokrasinin teminatı yoktur" kararlarını aldığında, sizi zorla teslim almasını bilir! Siz devletlü memur kastları milletten üstün değilsiniz! Demedi demeyiniz!
Duyanlar duymayanlara anlatsın!
Dipnot
[1] Loki kelimesi İskandinav mitolojisinde kötülük ve kurnazlık tanrısı olarak geçmektedir. Bu tanrı "şekil değiştirme" yeteneğine sahiptir. Loki ayrıca "cinsiyet değiştirme" yeteneğine de sahiptir. Hikayeye göre Loki bir aygırı baştan çıkarmak için kısrağa dönüşmüş ve bu dönüşümden Sleipnir isminde 8 bacaklı bir at doğmuştur. Loki bu adı "Tanrıların tanrısı" olan Odin'e hediye etmiştir. Loki "oyun oynamayı" seven bir tanrıdır. Loki'nin kurduğu tuzak sonucunda kör Tanrı Hodr'ı kaldırabilmiş ve bu sayede Odin'in oğlu Balder'in öldürülmesini sağlamıştır. Buna öfkelenen Odin Loki'yi dünyanın derinliklerindeki bir mağaraya hapsetmiştir. Kısacası, Lokinstokrasi demek dolandırıcıları, sahtekarları, kurnazları, hırsızları vs. içine alan temsiliyetist bir yönetim şeklidir. Lokinstokrasi; aristokrasiden/kleptokrasiye oligarşiden/sezarizme kadar bütün yan kavramları içine alan üst bir kavramsal belirlenimdir. Bu kavram Anayasa Hukuk Felsefecisi denetimist-davacı Cumhurbaşkanı adayı Solmaz Kulak'tan alınmadır.
Bürokratik Hukuki Denetimist Düşünce Hareketi
15.10.2024
#emek#devlet#millet#iktidar#muhalefet#temsiliyetizm#memuriyetizm#cumhurbaşkanı#yasama#yürütme#yargı#egemenlik#anayasa#demokrasi#seçmen#seçilmen#mahkeme#teminat#denetim#denetimist#despot#hukuk#adalet#aristokrasi#sezarizm#kavram#bürokrasi#teori#bilim#felsefe
0 notes
Text
Memur Olmak İçin İlan Arayanlar Dikkat! BDDK Farklı Kadrolarda Yeni Memur Alımı Yapacak! https://www.sondakikam.com.tr/gundemden-haberler/memur-olmak-icin-ilan-arayanlar-dikkat-bddk-farkli-kadrolarda-yeni-memur-alimi-yapacak/1068?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
Text
Kamu Birliği Konfederasyonu 1. Olağan Genel Kurulu Gerçekleştirildi
Kamu Birliği Konfederasyonu 1. Olağan Genel Kurulu Ankara’da gerçekleşti. 110 Bini Aşkın Üyesi Sayısı Cumhuriyetin 100. yılında kuruluşu ilan edilen Kamu Birliği Konfederasyonunun 1. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi. 6 farklı iş kolunda 8 sendika ile 110 bini aşkın üye sayısıyla kamu çalışanları konfederasyonları arasında büyük yankı uyandıran Kamu Birliği Konfederasyonu 1. Olağan Genel Kurulu Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde yapıldı. Kaya : “Tüm Memur Camiasının Yarınının Temellerini Atan Tören” Kamu Birliği Konfederasyonu Kurucu Genel Başkanı Osman Kaya, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Kardeşlerim, arkadaşlarım dün artık geride kaldı. Tüm memur camiasının yarının temellerinin atan bu törene kamu birliğinin birinci olağan kuruluna hepiniz hoş geldiniz. Bugün burada bir konfederasyon olağan kurulundan ziyade memurun kendisinin yarın ve hatta tüm memurlarının evlatlarının geleceği için bir araya gelmiş bulunmaktayız. Ülkemizde bin dokuz yüz doksan yıllarında başlayan Memur Sendikacılığının bugün otuz dördüncü yıl dönümü. Bu dönem belki benim yaşımdan büyük ama yaşantım ile eş değer Bugün Memur Sendikacılığındaki yol ayrımının ilk günü. Peki kimiz? Biz Ne istiyoruz? Bizler vatanı, milleti, bayrağı ve değerleri için çalışan, ülkemizin yarınları için hizmet üreten, alnının teri, y��zünün akıyla Türkiye devlet memurlarıyız. Bizler aynı minvalde kurulmuş ortak hedefe koşan milli değerlerin şuurunda hareket eden bağımsız sendikalardan oluşan Türkiye’nin En genç konfederasyonuyuz. Bizler oturdukları yerden memur hak ettiğini almalı. Memur gelecek kaygısı taşımamalı. Memur hayal kurabilmeli, kurduğu hayalini yaşayabilmeli, memur geçim sıkıntısı yaşamamalı diyenlerden değiliz. Bizler memurun hak ettiğini alması için mücadele edenleriz. Bizler memur olarak gelecek kaygısı taşıyanların da ta kendisiyiz. ” “Bizler memur olarak hayal kurabilen memur olarak kurduğu hayallere erişemeyenlerin gür sesiyiz. Bizler devletimizi temsil eden memurlarız ve devletin memuru yoksul olmamalı diyenleriz Bizler sendikacılığı gerçek manada anlatmaya, göstermeye talip olanlar ve bu doğrultuda yılmadan, eğilmeden, bükülmeden yürüyecek olanlarız. Gerçek sendikacılığı göstermeye, gerçek sendikacılığı yapmaya talip olanlarız Bizler bu yolda cennet vatanımızın doğusundan batısına kuzeyinden güneyine seksen bir vilayetimizin tamamında yetkiyi almaya talip olan birleşik bir gücüz Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında kuruluşunu ilan ettiğimiz ve bugün genel kurulunu gerçekleştirdiğimiz kamu birliği konfederasyonumuz ile kıymetli kamu çalışanlarımızın insan onuruna yaraşır bir hayat sürmeleri için tarafsız duruşumuzla, hak mücadelemize ara vermeksizin edeceğiz. Kamu çalışanlarımızın güçlü yarınları için kurduğumuz kamu birliği konfederasyonumuzun tüm ulusumuza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Ulaşmaz zafere hedefe koşmayan Zafer sırtını döner de gider. İnandığın yolda terini dökmezsen emekler bir bir boşa gider. Kazanmak istersen sen de zaferi gürleyen sesinle doldur gökleri. Zafer dedikleri kahramanların eseri korkaktan kaçar da cesura gider Bu yolda herkes bir nefer. Alnı ak, yüzü tak gençler. Yarınlar için gençliğinden vazgeçer, geçer de bir bir hedefe inerler. Ey bu davaya gönül vermiş yüz binler. İnanın hak da bizle beraber. Vatan için Canla başla çalışan, değerli kamu çalışanları. Sizlere söz veriyorum. Bugün teslim aldığım bu emaneti kanımın son damlasına kadar canla, başla çalışıp hak ettiği yere ulaştıracağım siz değerli memurlarımızın hakları için çalışmaktan çabalamaktan, bir an olsun vazgeçmeyeceğim” 6 farklı iş kolunda 8 sendika ile 110 bini aşkın üye sayısıyla kamu çalışanları konfederasyonları arasında büyük yankı uyandıran Kamu Birliği Konfederasyonu 1. Olağan Genel Kurulu Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde yapıldı. Kamu Birliği Konfederasyonunda Bir Araya Gelen Sendikalar Kamu Birliği Konfederasyonunda bir araya gelen sendikalar ise şu şekilde: Sağlık ve Sosyal Hizmetler kolunda; Genç Sağlık Sendikası, Büro, Bankacılık ve Sigortacılık Hizmetleri kolunda; Adalet Sen, Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri kolunda; Genç Eğitim Sen, TEÇ-SEN, Diyanet ve Vakıf Hizmetleri kolunda; Diva Sen, Yerel Yönetim Hizmetleri Kolunda; Genç Belediye Sen ve Basın Yayın ve İletişim Hizmetleri kolunda; Adil Haber Sen, Savunma hizmetleri kolunda; SAVDES-SEN (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Text
PTT memur alimi
PTT memur alimi, ülkemizde iş arayan birçok kişi için cazip bir seçenek olabilir. PTT memur alımı başvuruları, genellikle ilan edilen tarihlerde çevrimiçi olarak kabul edilir. Başvuruların ardından adaylar yazılı sınavlara ve mülakatlara tabi tutulurlar. Bu süreçte başarılı olanlar, PTT'nin farklı birimlerinde memur olarak göreve başlama şansını elde ederler.
0 notes
Text
Emekliler Yılı'nda Yüzde 5 Zam Alan Emekliler, İş Kazalarında Ölüyor!
İktidarın Emekliler Yılı olarak ilan ettiği 2024 yılında SSK ve BAĞ-KUR emeklileri aylıklarına ek yüzde 5 oranında zam yapılması, asgari ücretin yüzde 58'i seviyesinde kaldı. İşçi ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına yüzde 42,6 artış yapılması da beklentilerin çok altında gerçekleşti. Açlık sınırının altında kalan emekiler ciddi geçim sıkıntısı yaşayarak, 50 yaşından sonra tekrar çalışmaya devam ediyorlar.
Emekliler Yılı'nda Emekliye Yüzde 5 Zam
Kiraların dahi emekli maaşlarının çok altında kalmasından dolayı gelen yüzde 42,6 oranında zam dahi emeklileri yaşam koşullarını etkiliyor. 25 30 yıl insanlar çalışıyor, emek veriyor. Bu yaşa geliyor, rahat edeyim diye. Bundan sonra da rahat hayat yok. İnsanların çay içecek parası yok cebinde. Yüzde 5 ile olacak iş değil. Emekliler ya bir ek iş yapıyor ya da devletten kendilerine böyle bir imkân tanınmasını bekliyor. İktidar, küresel rekabet içerisinde yer tutmak, yabancı sermayeyi çekmek, kamu bütçesini dengelemek gibi birtakım hedeflerini emeklinin sırtından sağlamaya çalışıyor maalesef. Hükümetin bu politikası toplumsal olarak büyük bir çöküntüye neden oluyor. Çünkü insanların harcamaları artarken, geliri düşüyor. Türkiye’nin çok büyük bir bölümü açlık sınırın altında bir yere itilip, yoksulluğu derinleştiriyorlar.Emekliler artık, "insanca yaşamak" için değil, "hayatta kalmak" için mücadele veriyor.
Emekliler Yılı'nda Yüzde 5 Zam Alan Emekliler, İş Kazalarında Ölüyor! Emekliler İş Kazalarında Ölüyor Son bir yılda emekli olmasına rağmen çalışmaya devam eden 55-79 yaş aralığında en az 30 işçi, iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Hayatını kaybeden işçilerin 3’ü Zonguldak’ta batan gemide, 9 işçi inşaattan düşerek, 2 işçi ağaç altında kalarak, 5 işçi elektrik kazalarında, 10 işçi ise henüz bilinmeyen bir nedenle, bir işçi göçük altında kalarak, bir işçi ezilerek, iki işçi nesne çarpması sonucu, bir işçi ise yakılarak öldürüldü. Bu kişiler çok zor koşullarda ve en düşük ücretle çalışıyorlar. Yüzde 20’si ise en yoksul kesim içerisinde. Barınamaz, beslenemez, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma olduğu için çalışıyor. Yoksulluk sınırı 50 binlere dayanmışken en düşük emekli aylığın 10 bin lira. Olacak şey değil... Son dönemlerde yaşanan 50 yaş üstü ölümlü iş kazaları; - Kayseri’de yüksek gerilim hattına temas eden 55 yaşındaki işçi yaşamını kaybetti. Detaylar - Sinop’ta bir balıkçı teknesinde çalışan işçi, çektikleri balık ağındaki kütüğün üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Detaylar - Fabrika inşaatında iskeleden düşen 59 yaşındaki işçi hayatını kaybetti Detaylar - Aliağa Habaş Limanı’nda üzerine bobin düşen 50 yaşındaki işçi yaşamını kaybetti Detaylar - İzmir’de inşaattan düşen 54 yaşındaki işçi hayatını kaybetti Detaylar - Elektrik akımına kapılan 54 yaşındaki işçi hayatını kaybetti Detaylar - Amasya’da mezbahada boğanın saldırdığı 55 yaşındaki işçi Kadir Bilen yaşamını kaybetti Detaylar - Çorum’da maden ocağında kamyon kazası: 59 yaşındaki işçi hayatını kaybetti Detaylar - Mardin’in Kızıltepe ilçesinde bir inşaatta çalışan 53 yaşındaki Abdülhalim Ökmen, asansör boşluğuna düşerek yaşamını kaybetti . Detaylar - Diyarbakır’da üstüne duvar düşen 53 yaşındaki işçi yaşamını kaybetti Detaylar Emekliler ile Çalışanlar Arasındaki Uçurum! Emekliler ve çalışanların arasındaki maaş farkı, sınıf içerisinde bölünmeye de neden oluyor. Özellikle iktidar, memurların desteğine ihtiyaç duyar; çünkü bu kesimle işlerini yaptırır, memurları çok fazla karşısına almak istemez. Şu an memurlar da yoksulluk sınırın altında maaş almalarına rağmen emeklilere göre daha iyi durumdalar. Bu aynı zamanda, sınıfı kendi içinde ayrıştırmanın da bir yolu. Çünkü emekliler kendi sorununun kaynağı olarak iktidarın ekonomi politikalarını değil, memurları ve memur emeklilerini görüyor. Burada insanları yoksullaştırıp, muhtaç hale getirip, aynı zamanda siyasi biat etme aracına dönüştüren bir zihniyet var. Read the full article
0 notes
Photo
Altıncı Mehmed Vahideddin
Altıncı Mehmed Vahideddin’in İngiliz bir gemisine binerek ülkeyi terk etmesi üzerine, Büyük Millet Meclisi tarafından 1 İkinciteşrin 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması kararı alındı. Saltanatın kaldırılmasının üzerinden on yedi gün sonra, 18 İkinciteşrin 1922 tarihinde Halifelik makamına seçildi.
Ancak bu seçim onu tatmin etmemiş olmalı ki imzasına “Halife Müslümanların Hizmetkârı” unvanını ekledi. Önceden olduğu gibi imzasında “Han” unvanını kullanmaktan vazgeçmedi, imzasında “Abdülmecid bin Abdülaziz Han” olarak devam etti. Bu, önemli bir belge niteliğindedir ve ünlü adamların el yazılarını topladığı defterine Yaşar Şadi’nin bu imzasıyla “Yaşar Şadi, hakkına dayanarak millete istinat ederse bir millet” mısraını yazdı.
Bu seçimin onu tatmin etmediği bir gerçektir. Haşmetli bir ve nazik bir adam olarak nitelendirilebilecekken, kendisi Halife unvanının kaldırılmasından dolayı üzgün hissetmiş olmalıydı. Koleksiyon sahibinin adını kullanarak ülkeden kötü ve karanlık bir gelecek öngördü.
İnönü Ansiklopedisi’nden alınan aşağıdaki satırlar, söylenmesi gereken önemli sözlerdir: “Belki bazı siyasi davaları destekleme niyetini göstermişti. Ancak, böyle bir eylemde bulunmasa bile, Türkiye’de halifeliğin devam edemeyeceği, evrilen devrim ve atılımlar arasında artık tabii bir son olduğu ortadaydı. Bu kuruluşun Cumhuriyet rejimi ve biraz sonra ilan edilecek Laiklik prensibiyle uyumlu hale getirilemeyecekti. Milli mücadele zaferinin henüz çok yeni ve saltanatın kaldırılması gibi önemli bir siyasi devrimin taze olduğu sıralarda, halifenin muhafazasını bir inkılap aşaması olarak kabul etmek gerekiyordu. Nitekim cumhuriyetin ilanından dört ay sonra, 3 Mart 1924 tarihinde Büyük Millet Meclisi, halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanlı hanedanının Türkiye sınırları dışına çıkarılmasına karar verdi ve bu karar hemen uygulandı.” Private Tour Istanbul
Halife Abdülmecid
İkdam gazetesinin 5 Mart 1924 tarihli sayısında Halife Abdülmecid’in İstanbul’dan ve Türkiye’den çıkarılması şu şekilde özetlenmiştir: “Büyük Millet Meclisinin bir önceki günkü oturumunda halifeliğin kaldırılmasına dair kanun tasdik edildikten hemen sonra İstanbul vilayetine hareket hattı belirleme konusunda uzun bir tebliğat yapılmıştır. Tebliğat hakkında derin bir gizlilik korunsa da icraat ve bu tebliğatın akşamı önemli hale gelmiştir. Özellikle idari tedbirlerin bir gün öncesinde icra edilmiştir. Vali Haydar Bey’e bu tebliğat gece evinde yapılmış ve Haydar Bey’in idare ve nezaretinde memurunun önderliğinde icraata başlanmıştır.
Saat on buçukta merkez kumandan muavini Atıf Bey, vali Haydar Bey’den aldığı talimat üzerine maiyetine bir bölük asker alarak derhal saraya gitmiştir. Atıf Bey saraya vardıktan sonra kendi yanındaki bölüğü saraya memur ederek kendi bölüğünü de yanına almıştır. Bu şekilde bir önlem alındıktan sonra hem Beşiktaş merkez memuru Mehmed hem de Atıf Bey’in idareleri altında sarayın çevresi koruma altına alınmıştır.”
0 notes
Text
Turasaş KPSS'siz 120 personel alımı yapacak
Turasaş KPSS'siz 120 personel alımı yapacak TURASAŞ 120 işçi alımı yapacak. Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii Anonim Şirketi KPSS'siz 128 işçi alımı yapacağını açıkladı. İlan başvurusu esube.iskur.gov.tr adresi üzerinden alınmaya başlandı. İşe alınacak adaylar kaynakçı, metal teknolojisi teknisyeni, motor teknisyeni, elektrikçi, nc/cnc tezgah operatörü, mekaniker - vagon, mekaniker - lokomotif ve mekaniker vogan kadrolarında i... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/kamu-ilanlari/turasas-kpsssiz-120-personel-alimi-yapacak.html?feed_id=69045 memur alımı kamu personel alımı
0 notes